[Anne-Marie - Ciao Adios]
Medya:AnlamsızŞeylerVol35
Bu bölüm Swag-gi ninjama ithafendir.❤
💬
Işıl bana telaşlı gözlerle bakarken kaşlarımı çatıp yanında duran Özgür'e döndüm. Elindeki peçeteyle başını tutuyordu ve büyük ihtimalle orası kanıyordu. Hemen bakışlarımı kaçırdım ve cevap bekler bir şekilde Işıl'a baktım.
"Abla içeri girelim söyleyeceğim. Özgür iyi değil! Baksana!"
"Bakamıyorum gerizekalı!"
Beni itekleyerek içeri girdikten sonra Özgür'ü de peşinden sürükledi. Kapıyı kapatıp onların ardından salona geçtim. Işıl, Özgür'le birlikte koltuğa oturmuştu ve başındaki yaraya bakıyordu. Çok anlar ya haspam.
Bana döndü. "Abla yara iyleştirme çantasını getirir misin? Kafası kanıyor bantlayalım."
Göz devirdim. "Streçleyelim istersen ha? Kızım niye annemin yanına gitmiyorsun? Belki çocuğun ciddi bir şeyi var."
"Okuldan kaçıp hemen eve geldik. Sen iyileştirirsin diye hastaneye gitmedik ama sen ona bakamıyorsun bile!"
"Neden acaba?!"
Gerizekalı sanki beni kan tuttuğunu bilmiyordu. Tamam fazla kanamıyordu ama ben uzun süre bakarsam bayılabilirdim. Hızlıca lavaboya gidip sağlık çantasını alıp salona geri döndüm. Yanlarına gidip Işıl'ı Özgür'ün karşısından kaldırdım ve ben oturdum. Bakmadan yarasını temizleyebilirdim. Garibimin nasıl canı yanıyorsa sesini bile çıkartamıyordu.
"Peçeteyle kanı silip elini indir. Bende yaranı temizleyip saracağım tamam mı?"
Özgür'e bakmadan konuşmuştum ama anlayıp, "Tamam," demişti. Peçeteyi indirdiğini gördüğümde gözümü yumup inledim. "Ah Işıl al şu peçeteyi! Koltuk kan olursa annem canımıza okur!"
Işıl hızla peçeteyi aldığında bende elimdeki pamuğa tentürdiyotu döktüm. "Özgür yaranın olduğu yeri çevir." Kafasını çevirip önüme getirdiğinde ufak ufak bakarak yarasını temizledim. Neyseki fazla derin değildi. O yüzden sorun olduğunu zannetmiyordum ama yine de bir doktora görünse iyi olurdu. Pamuğu indirip elime küçük bir sargı bandı aldım ve kafasına yapıştırdım. Tamamen yüzüne döndüğümde yüzünü buruşturup elini alnına attı.
Elini tutup aşağı indirdim. "Elleme. Çok acıyor mu?"
"O şeyi sürünce acıdı ama şimdi daha iyi Irmak abla teşekkür ederim."
Alnına dökülen siyah saçlarını yana doğru elimle taradım. "Önemli değil."
Ayakta duran Işıl'ı kolundan tutup diğer yanıma oturtturdum. "Şimdi söyle bakalım noldu?"
Işıl tedirgin bir şekilde Özgür'e baktı, sonra bana döndü. "Şey abla bizim sınıfta bir çocuk var. Böyle sınıfın en şişmanı ve en uzunu. Bir de müdürün oğlu. Bana sürekli laf söyleyip duruyor ama ben ona hiç cevap vermiyorum. Bugün sınıfa girerken yine bir şey söyledi, cevap vermediğim de bana çelme taktı. Bende yere düştüm," deyip yüzünü astı. Gardaşımla nasıl da aynı kaderi paylaşıyoruz. "Düştüğüm için sınıftakiler bana güldü. Özgür de buna sinirlenmiş gitti o çocuğa vurdu. Kocaman göbeğine bir yumruk attı, ayı Haydar susup geri gitti. Sınıftaki herkes çok şaşırdı tabi bende. Normalde kimse ona karşı çıkmaz. Hem korkarlar hem de müdür kızar diye. Haydar da buna sinirlenip ona karşılık verdi. Ben çok kızdım, durun dedim ama beni dinlemediler. Kimse de ayırmadı. Haydar, Özgür'ü sertçe itince oda düşerken kafasını sıraya vurdu. Kanamaya başladı. Çok korktuk, müdür oğlunu dövdüğümüz için kızar diye de hemen okuldan çıktık. Özgürlerin evinde kimse yokmuş bende sen yardım edersin diye bize gidelim dedim. Seni kanın tuttuğunu unutmuşum o telaşla abla kusura bakma." Sessizce dinleyen Özgür'e baktı. "O iyi dimi?"
Bende ona baktım. "Yarası derin değil, o yüzden temizleyip sardım ama yine de bir doktora gözükse iyi olur."
"Gerek yok Irmak abla ben iyiyim."
"Demek bizim kızı korudun he?" Saçını karıştırıp gülümsedim. "Kereta seni."
Kaşlarını çatıp yükseldi. "Korurum tabi. O ayı Haydar da herkese kötü davranıyor zaten oh iyi oldu. Yine olsa yine döverim Ece için."
"Şişt dövmek falan yok. Kardeşimi koruduğun için teşekkür ederim küçük adam ama birdaha kavga ettiğini görmeyeceğim ona göre. Adam akıllı gidip öğretmenlerinizle konuşursunuz."
Dedi daha bugün kavga eden kız. Ama ben bilinçli bir ablayım. Dediğimi yap yaptığımı yapma. Çocuklara çok güzel örnek olurum.
"Öğretmenler bizi dinlemiyor ki, dinlese bile Haydar müdürün oğlu diye bir şey demiyorlar."
Bu ne biçim ilkokul lan? Haydar'da da bir badboy havaları, okul okul değil dallas mübarek.
"Bir şey olursa bana söyleyin ben alırım onların ifadesini ama birdaha kavga etmek yok anlaştık mı?"
Oflayıp önüne döndü. "Anlaştık."
"Güzel. Şimdi annenin yada da babanın numarasını söyle, haber verelim merak etmesinler."
"Onlar çalışıyorlar merak etmezler," dediğinde kaşlarımı çattım. "Ne olursa olsun merak ederler sen numarayı söyle."
Kafasıyla onaylayıp çantasının ön gözünden küçük bir kağıt çıkarttı ve bana uzattı. "Sadece babamın numarası yazıyor, öğretmen istemişti." Başımı sallayıp kağıdı aldım.
Numarayı yazıp aradım. İkinci çalışta açıldı telefon. "Efendim?"
Karşı taraftan tok bir erkek sesi geldi. Biraz çarpılsamda açıklama mı yaptım. "İyi günler ben Irmak. Özgür'ün sınıf arkadaşının ablasıyım. Kendisi bugün sınıfta bir arkadaşıyla tartışmışta ufak bir yara almış. Şuan bizde merak etmeyin diye aramıştım."
"Ne yarası? Oğlum iyi mi?"
Adamın sesi telaşlı geliyordu. Ee gayet de oğlunu merak eden bir amcaydı bu.
"Merak etmeyin kendisi şuan gayet iyi. Dediğim gibi ufak bir sıyrık sadece ama yine de hastaneye götürmek isterseniz gelip buradan alabilirsiniz."
Birkaç saniye durdu sonra cevap verdi. "Benim işim olduğu için gelemem ama büyük oğlumu size göndereceğim adresi bu numaraya atarsınız. Birde oğlumla konuşabilir miyim? Sesini duymak istiyorum."
"Tabi," deyip telefonu Özgür'e verdim. Kısa bir konuşma yaptıktan sonra telefonu kapattı. Bende konumu attım. Mutfağa gidip iki tane sandviç yaptım. Yani ekmeğin arasına domates peynir koyabiliyorum o kadar da beceriksiz değilim. Salona geçip ikisine verdim.
Onlar yemeğini yerken bende etrafı topladım. Kirli bezleri çöpe atıp sağlık çantasını yerine koydum. Biraz sonra kapı çaldığında saate baktım. Yarım saat içinde burada olduğuna göre çocuk ya uçmuştu ya da buraya yakındı.
Çocuklara, "Siz oturun," deyip kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda karşıma kumral bir çocuk çıktı. Genç bir çocuktu. Benli yaşlarda, kahverengi gözlü, beyaz tenli babyface bir çocuktu. Üstünde şişme siyah montu, altında koyu kotuyla gayet spordu. Siması çok tanıdık geliyordu. Bir yerde görmüştüm ama nerede?
"Merhaba?"
Çocuğun sesini duyduğum da 25 saattir onu incelediğimi fark edip sirkelendim. "Merhaba Özgür için geldiniz sanırım."
"Evet. Irmak'tı değil mi?" Emin olmak istercesine yüzüme baktığında kafa salladım. "Evet. Siz?"
O bana direkt Irmak demişti ama ben gayet saygılı bir insan olduğum için siz diye sormuştum.
Elini uzatırken, "Bende Ömer," diyerek takdim etti kendini. "Ömer Ali."
💬
Vee bölüm sonu.
Gelen kişinin Asaf olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrayanlar?
Her şeyin açıklığa kavuşmasına çok az kaldı. Üzülmeyin :')
Sevgilerimle,
Ninjalarını seven ponçik yazarınız♥