5 NUMARA

By Wolfian_SS

4M 198K 94.2K

Lise 3'e giden Mira, kızların gözdesi Poyraz tarafından sevilir ama onun gönlü kendisinden haberi bile olmaya... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
5N Özel-Kız İsteme
5N Özel-Düğün
5N Özel-Balayı
5N Özel-İkinci Düğün
5N Özel-Oruç
5N Özel-Doğum
YENİ KİTAP

12.Bölüm

74.6K 3.8K 1.8K
By Wolfian_SS

Hava iyice karardığında sahnedeki şarkıcı yavaş bir şarkı söylemeye başlamıştı. Poyraz bu anı bekliyormuşçasına elini belime yerleştirince ona söz verdiğim için kollarımı ensesinde birleştirdim.

Yavaş yavaş sallanmaya başladığımızda kafamı Baran'a çevirdim. Bizi izliyordu, Melek ona bir şeyler söyleyince yavaşça kafasını salladı ve bakışlarını üzerimizden çekip elini Melek'in beline koydu.

Sakın kıskanma, Mira.

Poyraz'a odaklanıp gülümsemeye çalıştım. Belki de sevdiğim çocuğun bir kızla dans etmesine odaklanmak yerine beni seven çocukla dans edişime odaklanmalıydım.

Melek koluma dokunana kadar daldığımı fark etmemiştim. "Biz Baran'la bara gidiyoruz. Siz burada dans etmeye devam edin."

Poyraz'ın sinirlendiğini hissedince ensesindeki saçlarla oynayıp onu sakinleştirmeye çalıştım. Ben de elimde olmadan sinirlenmiştim ama belli edemezdim.

Telefonum çantamda titreşince ondan bir süre ayrılıp gelen mesaja baktım.

Melek: Poyraz'ın bar tarafına gelmemesini ve bakmamasını sağlar mısın? Şimdiden teşekkürler :*

Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Gerçekten onu öpmeyi deneyecek miydi?

Poyraz'ın arkası bar kısmına dönüktü. Sahneden yansıyan ışıklar yardımıyla onları bulmaya çalıştım. Sonunda görüş açıma girmişlerdi. İkisinin elinde de bir bardak vardı ve yakınlardı. Baran, kafasını bizi arıyormuşçasına çevirince başka taraflara bakmaya başladım.

Birkaç saniye sonra tekrar baktığımda Melek'in tam anlamıyla cilveler yaptığına şahit oldum. Poyraz yanımda "Gidip bir baksam mı şunlara? Bir şeyler yapıyor olmasınlar?" deyince kabul etme şansım vardı. Melek'i yapacağı şeyden engelleme şansım vardı.

Ama yapmadım. "Poyraz, ablanı biraz rahat bırakmalısın." İç güdülerimle hareket etmeyi tercih ettim. Bir tarafım böyle olması gerektiğini düşünüyordu. Baran önüne gelen kızla öpüşen-hatta konuşan-biri değildi. Eğer geri çekilmezse gerçekten Melek'e karşı bir şey hissediyor demekti ve bunu öğrenirsem Baran'ın benim için doğru kişi olmadığını bilecektim.

Poyraz başını omzuma koymuştu, ben de onun omzunun üstünden Baranları izlemeye devam ediyordum. Melek elini Baran'ın elinin üstüne koydu ve parmaklarını yavaşça kolunda hareket ettirmeye başladı. Baran, Melek'in parmaklarını gözleriyle takip etti ve daha sonra tekrar yüzüne baktı. Kalbim deli gibi çarpıyordu ve yere düşmememin tek sebebi Poyraz'a tutunuyor olmamdı.

Melek bir elini Baran'ın yüzüne yerleştirdi ve yavaşça yüzünü yaklaştırdı. Dudakları arasında santimetreler kalınca ne zaman dolduğunu anlamadığım gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Daha fazla bakamazdım.

Sarsılmaya başladığımda Poyraz kafasını hızla kaldırdı ve yüzüme şaşkınlıkla baktı. "Mira?" sesi o kadar şefkatliydi ki.

Hıçkırıklarım arasından "Seni sevmeyi o kadar çok isterdim ki...Çok özür dilerim Poyraz." dediğimde gözyaşlarımı silip "Özür mü? Bunda özür dilenecek ya da ağlanacak bir şey yok Mira, bu senin elinde olan bir şey değil." dedi.

Ona iyice sarılıp kafamı boynuna gömdüm ve ağlamaya devam ettim. Baranlara bakacak cesareti kendimde bulamıyordum. "Gitmek istiyorum." Sesim fazla boğuktu ama dediğimi anlamıştı.

"Tamam, Melek'e yolda mesaj atarım."

İlk defa Melek'i rahat bırakmıştı.

Uber'de Poyraz'ın göğsüne yaslanmış öylece duruyordum. Öpüştüklerini her düşündüğümde ağlayasım geliyordu.

•••

Sabah yatağımda uyanmıştım. Anlaşılan Poyraz beni evime kadar taşımıştı. Bir ara teşekkür etmem gerekiyordu.

Aynaya baktığımda gözlerim kıpkırmızıydı. Sebebini hatırlayınca tekrar ağlayasım gelmişti ama daha fazla ağlarsam gözlerim patlayacak gibiydi.

Tüm günü Nutella yiyerek, pijamalarımla televizyon izleyerek geçirmiştim. Poyraz arayıp nasıl olduğumu sormuştu, iyi olduğumu söyleyerek geçiştirmiştim. Baran da mesaj atmıştı ama hiçbirine cevap vermemiştim.

Baran: İyi misin? Dün gece neden bir anda yok oldunuz?

Baran: Poyraz zorla mı götürdü yoksa?

Baran: Bir şey yapmadı sana, değil mi?

Baran: Endişelenmeye başlıyorum.

Bir kez aramıştı.

Baran: Cevap vermezsen evine gelirim. Ciddiyim.

Gerçekten yapacağından korkup kısaca cevap verdim.

Ben: İyiyim. Daha fazla sık boğaz etmezsen sevinirim.

•••

Bahçeye adım attığım an Poyraz'ın yanıma geldiğini gördüm. Bahçede ondan başka kimse yoktu.

"Ne yapıyorsun bu soğukta dışarıda?" diye sordum montuma iyice sarınırken.

"Seni bekliyordum. İçerde konuşalım."

Merdivenlerden çıkıp okulun içine girdiğimizde ısınmaya başladığım için montumun önünü açtım.

"Dün iyi olduğunu söyledin ama sesin kötü geliyordu."

Etrafa bakıp "Şey, duygusal bir dönemden geçiyorum. Önemli bir şey değil yani." dedim.

"He, o zaman tamam."

Baktığım tarafta Baran ve Melek'in konuştuğunu görünce nefesim kesildi. "Poyraz, benim sınıfa gitmem gerek"

"Ben de sınıfa gideceğim." deyince beraber yukarı çıktık. Kendimi adeta sınıfa atmıştım. Henüz çok az kişi geldiği için kendimi daha rahat hissediyordum ama ağlamamak için zor duruyordum. Sevdiğim çocuk, cumartesi gecesi öpüştüğü kızla konuşuyordu.

Ders boyunca onları düşünmemek için Ege'nin anlattığı komik şeylere güldüm, defterime bir şeyler çizdim, gizlice telefonumla ilgilendim ve saçımı ördüm. Teneffüste sınıftan dışarı çıkacakken Baran'la karşılaştım.

"Mira? Çıldırttın beni dün. O kadar mesaj yazdım ve tek yaptığın beni terslemekti."

"Poyraz zaten benimle fazlasıyla ilgilenmişti, bir de senin ilgilenmene gerek yoktu." dediğimde aramıza bir soğukluk girdiğinin farkındaydım. Benden birkaç adım uzaklaştı. "Bu arada, artık fizik dersi almak istemiyorum."

Gözlerindeki saf şaşkınlığı görebiliyordum. Nedenini sormak istediğini biliyordum ama soğuk haline dönüp kafasını yavaşça aşağı yukarı salladıktan sonra sınıfına doğru ilerledi.

Ağlamamak için her şeyi yaparken Melek beni gördü. Surat ifademin duygularımı ele verdiğininden emindim. "Mira? Bir şey mi oldu? Hem neden o gün haber vermeden gittiniz? Kardeşim kötü hissettiğini söyledi ama gerçek sebebinin o olmadığına eminim." Kafasını sağ tarafa çevirdiğinde koridorda ilerleyen Baran'ı gördü. "Cumartesi gecesiyle ilgili bir şey mi konuştunuz?"

"O gün gerçekten kötü hissettiğim için gittik ve hayır, Baran'la cumartesi gecesi hakkında konuşmadık."

"Peki detayları bilmek istemiyor musun?" dedi hevesle.

"Beni pek ilgilendirmiyor." dedim bakışlarımı yere indirerek.

"Ama kesinlikle duymalısın! Önce onu bira içmeye ikna ettim ki biraz gevşesin. Öbür türlü hemen karşı çıkacağını biliyordum. Daha sonra flört etmeye başladım. Hoşuna gitmiş gibiydi. Onu kıvama getirince yaklaştım ve öptüm. Karşılık vermemesinden korkmuştum ama verdi! İnanabiliyor musun? Dudaklarını dudaklarımda hissetmek inanılmaz güzeldi."

Kalbim her an durabilirmiş gibi hızlı atıyordu. Yere düşmemek için kapı kolunu tutmak zorunda kalmıştım. Yüzümün bembeyaz olduğuna emindim. Melek beni detaylıca inceledikten sonra "Sevinmedin galiba?" dedi suratını asarak.

"Se-sevindim tabi ki. Ne tepki vermem gerektiğini bilemedim sadece."

Sevinçle "Eğer istersen öpüşmenin devamını da anlatabilirim." dediğinde kusacak gibi oldum ve "Gerek yok. Benim Ege'yle bir şey konuşmam gerekiyor." dedim ve tekrar sınıfa girdim.

Sadece o vardı sınıfta, birinin kitabından tarih ödevini geçiriyordu.

Sıralardan destek alarak kendi sırama kadar geldim ve "Ege, konuşmamız lazım. Acil." dedim. Bu olayı sadece Hale'nin bilmesi yeterli değildi. Daha çok kişiye içimi dökmem gerekiyordu ve Ege benim kardeşim gibiydi.

"Dinliyorum."

"Ben...Baran'dan hoşlanıyorum."

Pek şaşırmış gibi görünmüyordu. "Böyle bir şey olduğunu biliyordum!" diye bağırdı zaferle. "Ne kadardır?"

"9 aydır."

"Oha! Bu kadar süredir benden sakladın mı?"

"Kimse bilmiyordu. Onu sadece uzaktan izlediğim sıralarda herhangi bir şey söyleme gereği duymadım. Şimdiyse onunla her gün konuşuyorum ve hislerim saklayamacağım kadar büyüdü."

"Benden başka kim biliyor?"

"Hale. Sakın başka kimseye söyleme. Okuldan kimsenin bilmesini istemiyorum. Özellikle Poyraz'ın."

"Tabi ki kimseye söylemeyeceğim." dediğinde rahatlamıştım.

•••

Öğle teneffüsünde Baran'la yarışma parçasına çalışmamız gerekiyordu ama ona dediklerimden sonra benimle çalışmak isteyeceğinden pek emin değildim. Yarışmaya sadece 3 gün kalmıştı ve bu sürede yeni biri bulması imkansız gibiydi.

Yine de müzik odasına gittim. Baran içerde tek başına piyano çalıyordu. Bir süre onu dinledim, beni fark edince kendimi toplayıp yanına gittim.

"Geleceğini düşünmemiştim." dedi mesafeli ses tonuyla.

"Sınıfındakiler yardım edeceğimi düşünüyor. O kadar insanı yüz üstü bırakamam."

"Sen olmadan da başarabiliriz." dediğinde kalbimin parçalara ayrıldığını hissedebiliyordum. Gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Bu kadarı gerçekten fazlaydı.

Bir süre gözlerini kapatıp bir şeyler mırıldandı, sonra "Özür dilerim, öyle demek istemedim." dedi.

"Madem bensiz başarabilirsin, git tek başına başar o zaman."

Müzik odasından çıktığımda peşimden "Mira!" diye bağırdı ama asla durmadım. Sevdiğim çocuk bile olsa kimse benim duygularımı incitemezdi.

•••

Yarışma gününe kadar Baran bir kez not yazarak özür dilemişti ama yeterli değildi, gerçekten kalbimi kırmıştı.

Bir gün öncesinde ise Hakan ve Baran'ın sınıfından birkaç kişi beni sınıftan alıp koridorda konuşmuşlardı.

Hakan "Çalmayacağını duyduk." deyince "Kızgın mısınız?" diye sordum.

Bir kız "Hayır, çünkü Baran kendi öküzlüğü olduğunu kabul etti." deyince aralarında gülüştüler.

Başka bir çocuk "Sana ne dedi, ne yaptı bilmiyorum ama biz çalmanı çok istiyoruz. İkinizi beraber çalarken dinlemiştim ve gerçekten iyiydiniz. Eğer onu düşünmüyorsan en azından bizi düşün. Biz de o sınıfın bir parçasıyız." dedi.

Haklıydı. Sadece Baran tek başına başarabileceğini düşünüyor diye tüm sınıf öyle düşünmek zorunda değildi ve söyledikleri şeyler içimi ısıtmıştı.

Hakan diğerlerini gönderip benimle tek kalınca "Baran bana olayın tamamını anlatmadı ama o gerçekten değer verdiği bir kişiden darbe yiyince kalp kırıcı olabiliyor çünkü kendine yediremiyor. Buna daha önce birçok kez şahit oldum. Ama senin düşüncene de saygı duyarım. Zorla çaldıracak değiliz." dedi.

Ona düşüneceğimi söylemiştim ve bugün yarışma günüydü. Konferans salonu sabahtan beri hazırlanıyordu. Yarışmada sunucu olan sınıftan bir arkadaşım vardı. Ona mesaj atıp son haberleri alıyordum.

Ben: Son sınıfların hepsi geldi mi?

Melis: Evet, sahneye çıkacak herkes burada. Enstrümanlarla ilgileniyorlar.

Ben: Sağ ol.

Yarışmadan bir önceki teneffüste müzik odasına gidip gitarımın akortunu yaptım ve aynı zamanda Hakan'ı da oraya çağırdım.

"Cidden çalacaksın!" diye bağırdı elimdeki gitarı görünce.

"Evet, şimdi senden bir şey isteyeceğim. Birincisi, çalacağımı Baran'a söyleme. Son anda öğrenmesini istiyorum. İkincisi, bu gitarı sağlam bir şekilde kulise ulaştırmanı istiyorum. Burguları herhangi bir yere değdirmezsen çok iyi olur."

"İkisine de tamam." deyip gitarı dikkatlice aldıktan sonra yavaş ve dikkatli adımlarla konferans salonuna ilerledi.

Zil çalana kadar orada bekledim. Zilden sonra herkes çıkmaya başlayınca kalabalığın arasına karışıp onlarla birlikte konferans salonuna gittim. Bizim sınıfın oturduğu yeri bulunca Ege'nin benim için ayırdığı yere oturdum.

"Çalmayacak mısın?" diye sorduğunda sadece sırıtmakla yetindim.

Baranlardan önce 3 sınıf çıkıyordu. Her sınıfın performansını sergilemeden önce yerleşmek için 2 dakikalık bir arası oluyordu. C sınıfı da performansını sergileyip içeri girdikten sonra sahnenin kararmasını bekledim ve kulise girecekken Baran'ın diğer taraftan sahneye çıktığını görünce hızla içeri girdim.

Hakan beni görür görmez gitarımı elime verdi. Son kez akortları kontrol ettim ve benim için önceden hazırladığı tabureye oturdum. Ayağımın altına koymam için sehpa bile bulmuştu.

Gitarım hızla amfiye bağlandı ve kalp atışlarımı dindirmeye çalıştım, tahminimce 20 saniye kalmıştı ışıkların açılmasına. Loş ışıkta Baran'ı piyano taburesine oturmuş olduğunu görebiliyordum. Bazen etrafına bakınıyordu, beni aradığını biliyordum.

Birden aklıma beni gördüğünde şaşırıp yanlış çalma ihtimali geldi. Sonuçta film çekmiyorduk, hiç beklemediği bir anda gitar sesini duyduğunda dikkatinin dağılacağından emindim ve bu riski alamazdım. Bu yüzden parmaklarımı hafifçe tellerde gezdirdim ve burada olduğumu belli ettim. Işıklar açılınca olduğum yere baktı ve o an geldiğime gerçekten sevinmiş olduğunu tüm hücrelerimde hissettim.

Gülümseyerek önüne döndü ve ilk notaya bastı. Ben de ona eşlik etmeye başladım ve nakarata geldiğimizde bana baktığını göz ucuyla gördüm. Ona bakmaya hazır mıydım? Hata yapar mıydım? Derin bir nefes alıp başımı kaldırdım. Gerçekten bana bakıyordu.

5 saniye boyunca birbirimize baktıktan sonra pes ettim. O an ona daha uzun bakabilecek kadar cesaretli hissediyordum ama yanlış çalmaktan korkmuştum.

Son notaya bastıktan sonra tekrar başımı kaldırdım. Onun da bakışları bana dönmüştü.  Alkışlardan sonra bana gülümseyip mikrofona konuştu. "Sahnenin arkasında gitarıyla bana eşlik eden arkadaşım için de bir alkış istiyorum."

İnsanlar tekrar alkışlamaya başlayınca kendimden emin adımlarla sahneye çıktım, Baran şaşırmıştı ama bana ayak uydurup hızla yanıma geldi. El ele tutuşup selam verdiğimizde insanlar tekrar alkışlamaya başladı.

Işıklar kapandığında zifiri karanlık olmuştu, hiçbir şey görmüyordum. Baran'ın kolunu belime sardığını hissedince ben de koluna tutundum. Yavaşça ve düşmemeye dikkat ederek ilerledik.

Kulise girip elimi kolundan çektiğimde o da belimi bıraktı, Hakan ve birkaç kişi yanımıza gelip bizi övdükten sonra kulisten çıkmışlardı ve Baran'la baş başa kalmıştık.

"Gerçekten çok teşekkür ederim ve çok özür dilerim. Sensiz başarabileceğimi isteyerek söylemedim ve söylediğim anda da pişman oldum zaten. Seni kuliste gördüğüm ana kadar korkudan altıma ediyordum."

Kahkaha attım. "Buraya çıkmamın sebebi arkadaşların. Onlar gelip çalmamı istediklerini söylemeseydi çalmayacaktım."

"O kadar kızgındın yani bana?"

Başımı aşağı yukarı salladım.

"Hâlâ kızgın mısın?"

"Evet. Sen de bana kızgınsın."

"Doğru ama bir şey sormak istiyorum." dedi.

Ona soran gözlerle baktığımda "Yarın akşam bizim dönemden Selin'in evinde parti varmış. 11 ve 12'ler davetliymiş. Gidecek misin?" diye sordu.

"Daha yeni öğrendim. Biraz düşünmem lazım." dedikten birkaç saniye sonra salondan alkış sesleri geldi. Son sınıfın da şarkısı bitmişti.

Sonuçların açıklanması 10 dakika sürecekti. Baran bana "Sence kaçıncı olmuşuzdur?" diye sorunca "Bence birinci kesinlikle B sınıfı olacak." dedim.

"Bence de, ikinci olmuş olabiliriz."

Sırayla anons etmişlerdi ve evet, ikinci olmuştuk. Bizi anons ettiklerinde önce birbirimize sarıldık, sonra sahneye çıktık ve tekrar selam verdik.

Nasıldı bölüm? Desteklediğiniz kişi değişti mi? #teamBaran mı #teamPoyraz mı?

Continue Reading

You'll Also Like

1.9K 637 15
"Ne yani o üzülecek diye kimseyi sevemeyecek miyim? Rosé artık büyüdü, küçük bir kız değil ve ben de onun bebek bakıcısı değilim. Anlayın artık bunu...
112K 11.4K 39
053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne...
492 63 6
Efsanelere inanan, onları araştıran bir adam ve onun küçük casus kızı. Adam gitti, kül oldu. Avcılar artık kızın peşinde. Kül baba'nın gül kızı'nın p...
1.1M 44.4K 64
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...