5 NUMARA

By Wolfian_SS

4M 198K 93.9K

Lise 3'e giden Mira, kızların gözdesi Poyraz tarafından sevilir ama onun gönlü kendisinden haberi bile olmaya... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
5N Özel-Kız İsteme
5N Özel-Düğün
5N Özel-Balayı
5N Özel-İkinci Düğün
5N Özel-Oruç
5N Özel-Doğum
YENİ KİTAP

7.Bölüm

96K 4.5K 3.5K
By Wolfian_SS

Çoook daha uzun bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Ayrıca #teamBaran mı yoksa #teamPoyraz mı olduğunuzu yazabilirsiniz :)

Oy ve yorumları unutmayın lütfen :*

Galata Kulesi'ni çok net gören kafe-restoran karışımı bir yere getirmişti beni. Hava karardığı için kuledeki ışıklar mükemmel görünüyordu. Bu manzara zaten beni gülümsetmeye yeterken yanımda bir de Baran vardı.

"Beğendin sanırım." Daldığım için irkilerek kafamı Baran'a çevirdim. "Evet, aşırı güzel. Bence kız arkadaşın olursa buraya getirmelisin."

"Romantik yani?"

"Eğer sevdiğin kişiyleysen evet, romantik." Yani benim için kesinlikle romantikti.

Yemeklerimiz gelince Baran "Kendinden bahsetsene biraz. Senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum." dedi.

"Ne gibi mesela?"

"Hobilerinden bahset mesela."

"Müzik dinlemeyi, kitap okumayı, dizi izlemeyi severim. Klasik yani. Bir de gitar çalıyorum."

"Cidden mi?" İlgisini çekmiş gibiydi.

"Evet. Akustik ve elektro."

"Oha." deyip gülümsedi. "Bu ikisini çalıyorsan klasik de çalıyorsundur herhalde."

"Çalmayı biliyorum tabi ama günlük hayatta çalmıyorum. Akustik daha cazip geliyor."

"Ben de piyano çalıyorum. Ailemin zoruyla çok küçük yaşta başlamıştım. Eğer seçme şansım olsaydı ben de gitar seçerdim." Salonlarındaki piyanoyu o çalıyordu demek ki.

Baran'ı piyano çalarken düşününce kendi kendime gülümsedim. "Piyano da çok güzel bence. Çok iyi çaldığına eminim. Yarın dersten sonra çalar mısın? İstersen tabi." diye sordum.

"Birkaç haftadır elimi sürmedim ama bir şartla kabul edebilirim." deyip yemeğinden bir çatal aldı.

"Ne şartıymış o?"

"Sen de bir gün bana gitar çalacaksın."

Gülüp "Akustik çalarım." dedim.

"Anlaştık o zaman."

Galata'yı izleyerek yemeğimize devam ettik.

•••

Ertesi gün Baran'ın bana ders anlatışından sonra sözleştiğimiz gibi piyano çalacaktı. Sema teyze "Haftalardır elini sürmüyordu, sen olmasan yine sürmezdi." demişti.

"Yalnız benim önce parmaklarımı açmam gerekiyor." diyen Baran'ı rahat bırakmak için Sema teyzeyle birlikte mutfağa geçtik.

"Baran'la iyi anlaşıyor gibisiniz."

"Öyle gibi." dedim.

"Valla ben de mutlu oluyorum sizi böyle iyi anlaşırken görünce. Kız arkadaşı hiç yok neredeyse ama seni seviyor gibi." Arkadaş olarak seviyor demeye çalışıyor Mira, sakin ol.

"Ben de onu seviyorum, her konuda yardımcı oluyor."

İçerden Baran'ın "Hazırım!" diye bağırmasını duyunca salona girdim. Bana bakıp "Çalmamı istediğin özel bir şey var mı?" diye sorunca omuz silkip "Sen istediğini çal." dedim. Zor durumda kalmasını istemezdim.

Parmaklarını piyanoda gezdirip Muse-Feeling Good çalmaya başlayınca dudaklarım kıvrıldı. Bu şarkıyı piyanoda duymayı çok seviyordum.

Son notaya da bastıktan sonra alkışladım. Sema teyze de mutfaktan çıkıp bana katılınca Baran gözlerini devirdi.

Sema teyze tekrar mutfağa gidince "Çok güzeldi." dedim.

"Sen de denemek ister misin?"

"Ne?" dedim gözlerimi irice açarak.

"Sadece birkaç nota." dediğinde biraz çekinerek yanına oturdum.

"Sağ elini getir." deyince elimi havaya kaldırdım. Parmaklarımdan tutup baş parmağımı sol notasına yerleştirdi.

"Önce sol, sonra si notasını bağlıyorsun, sonra do diyeze çarpma yapıp re notasına basıyorsun." Bunları anlatırken aynı zamanda da parmaklarımı hareket ettiriyordu. Odaklanabildiğim tek şey birbirine değen ellerimiz ve bana olan yakınlığıydı.

"Şimdi de sen yap." deyip parmaklarımı bırakınca kendimi boşlukta hissetsem de hatırladığım kadarıyla yapmaya çalıştım.

Çarpma yapmak zordu ama sonunda başarmıştım. "Bana bu kadar yeter, pes ediyorum." dediğimde güldü ve beraber ayağa kalktık.

Bu sefer yemeğe kalmamıştım çünkü ailemle dışarda yiyecektik.

•••

Restorana girip masamıza oturduktan sonra siparişlerimizi verdik. Annemlere özel dersimin nasıl geçtiğini anlatırken masamızın yanında biri durdu. "Selam Mira. Merhaba Akın ailesi."

Gözlerim irice açılırken Poyraz'a baktım. Şaka mıydı bu çocuk?

"Selam Poyraz arkadaşım. Seni hangi rüzgar attı buralara?" Ailem yanımda olduğu için rahat konuşamıyordum.

"Bir arkadaşımla burada buluşacaktık ama beni ekti sanırım. Ben de seni görünce bir selam vereyim dedim."

Annem bu yalana kanınca "Bizimle oturabilirsin Poyraz, değil mi Mira?" dedi. İçimden Poyraz'a saydırırken "Tabi ki oturabilir." dedim.

"Rahatsız etmeyeyim?"

"Ne rahatsızlığı oğlum, kızımızın arkadaşıymışsın sonuçta." Babam da onaylayınca inanmayarak baktım suratına.

Poyraz tam karşıma oturdu ve ailemle sohbet ederken kendine de bir sipariş verdi. Ben konuşulanları dinlemek yerine yemeğimle ilgileniyordum. 

Yemekler bittikten sonra annem "Siz isterseniz biraz dolaşabilirsiniz. Bizim yanımızda rahat rahat konuşamıyorsunuz." deyince çıldırmak üzereydim. Ama Poyraz'a kızacağım için bu fırsatı değerlendirdim.

"Tamam. Gel Poyraz, kalkalım."

Poyraz memnun olmuş gibi peşimden geldi. Restoranın dışına çıkıp merdiven taşına oturduk.

"Şu takip etme işi daha ne kadar sürecek?" diye sordum bıkkınlıkla.

"Sen beni affedene kadar."

"Sana küs değilim, kırgınım ve bunun telafisi yok."

"Gözüme yediğim yumruk hiç mi hafifletmez kırgınlığını?" dediğinde gözüne baktım. Morluk geçmişti.

"Kim atmıştı ki o yumruğu?"

"Oha. Bilmiyor musun cidden?" Gerçekten şaşırmış gibiydi.

"Söylersen bileceğim."

"O gün sen kantinden çıktıktan hemen sonra Baran yüzüme yumruğu gömdü." En çok şaşırdığım an olabilirdi.

"Ben bunu neden daha yeni öğreniyorum?" diye hayıflandım.

"Hoşuna mı gitti?" diyen Poyraz'a bakıp "Sus, yoksa diğer gözünü de ben morartırım." dedim ve anında sustu.

•••

Okula geldiğimde yaptığım ilk iş Baran'ı bulmak olmuştu. Kantinde tek başına kahve içiyordu.

Yanına gidip "Oturabilir miyim?" dediğimde kafasını aşağı yukarı salladı.

"Bir sorun mu var?" Artık surat ifadem nasılsa hemen anlamıştı.

"Aslında seninle Poyraz'a attığın yumruk hakkında konuşmak istiyordum."

"Üstünden 1 hafta falan geçti." deyip kahvesinden bir yudum aldı. Sanki her şey normalmiş gibi davranıyordu.

"Ben daha dün öğrendim."

Bana 'ciddi misin' dercesine baktı. "Dedikodu çıkmış olsaydı anında duyardın."

"Ne dedikodusu?"

"Aramızda bir şeyler olduğunun dedikodusu." deyince tükürüğüm boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım.

Baran rahatça oturduğu sandalyesinden kurtulup sırtıma vurmaya başlayınca daha iyi olmuştum.

"İyi misin?"

"Evet, sağ ol." Konuya geri döndüm. "Neden öyle bir dedikodu çıkarsınlar ki?"

"Senin için 11'lerin, hatta okulun gözdesi olan Poyraz Sancak'a yumruk attığım için olabilir mi acaba?"

"Bir kız için birine yumruk atınca illa o kızı mı seviyor oluyorsun? Çok saçma."

"İşte biz bu yüzden buna dedikodu diyoruz."

"Peki neden kimse bunu konuşmuyor? Bizim okuldakiler böyle bir skandalı asla kaçırmazdı."

"Benim yüzümden büyük ihtimalle. Ya da 'sayemde' de diyebiliriz."

"Ne alaka?"

"Biliyorsun, benim adım kızlarla anılmıyor. Bu yüzden kimse benim bir kızı sevebileceğime inanmıyor."

Ağzım şaşkınlıkla aralanırken "Senin eşcinsel olduğunu mu düşünüyorlar?" diye sordum.

Kafasını belli belirsiz sallayıp "Sen hiç eşcinsel olabileceğime inanmamış gibisin." deyince içimden 'seni sevdiğim için olabilir mi acaba' diye geçirdim. Böyle bir şeye inanmak kabusum olurdu.

"İnanmadım, inanmıyorum." dedim. "Bence sen birini kolay sevemiyorsun ve bir kızı gerçekten sevmiyorsan ona yanaşmıyorsun. Sen aşık olmayı bekliyorsun ve bence bu çok hoş."

Baran yaptığım tespite karşılık şaşkınlıkla suratıma baktı. "Peki sen bütün bunları nereden biliyorsun?"

"Gözlemlerime göre konuştum sadece." dedim hafif utanarak. Onu uzun zamandır röntgenlediğimi öğrenmesi hoş olmazdı.

"Bence sen de biraz benim gibisin. Daha önce seni seven erkekler olmuş ama hiçbiriyle ilgilenmemişsin. Sevdiğinden emin olmadan kimseyle birlikte olmamışsın. Sen de aşık olmayı bekliyorsun."

Ona ağzım açık bakarken güldü. "Tek tespit yapabilen sen değilsin."

•••

Çarşamba günü son iki ders herkes kulüplerine gidiyordu. Bu okula geldiğimden beri dans kulübündeydim. Sene içinde yapılan gösteriler ve festivaller için hazırlanırdık. Bir dans salonumuz vardı, normalde hep orada çalışıyorduk ama yeterince büyük değildi. Bu yüzden dans hocamız bu hafta dersi spor salonunda yapmaya karar vermişti.

Basketbol takımımız antrenmanlarını hava güzelken-yağış yokken-dışarıda yapardı. Bugün de yağmur yağmadığı için bahçedelerdi ve spor salonu boştu.

Soyunma odasında kıyafetlerimizi değiştirip salona geçtik. Altımda siyah tayt, üstümde de göbeğimi hafif açıkta bırakan bir tişört vardı. Sadece kızlar olduğu için kıyafetime pek dikkat etmiyordum.

Provamızı yaparken karşımızda ayna olmadığı için biraz zorlanmıştık. Özellikle en önde olan ben ve birkaç kız, bakacak yerimiz olmadığı için birkaç kez hata yapmıştık ama dersin sonuna doğru düzelmişti.

İkinci dersin ortalarındayken spor salonunun kapısı açılıp içeri basketbol takımındakiler girince kalbim ağzımda atmaya başladı. Baran eşofmanlı haliyle-öyle bile çekiciydi- yanındaki çocukla konuşarak içeri girmişti ve hala beni fark etmemişti.

Tişörtümü her ne kadar aşağı indirip karnımı kapatmaya çalışsam da tabi ki başaramamıştım.

Dans hocamızın koçu gördüğü an gözlerinin parlamasıyla yanına gitmesi bir olmuştu. Provayı bile yarıda bırakmıştı. Ona abası yanıktı diyebilirdim.

Takımdaki çocuklar bizi süzmekle meşgulken Baran da sonunda salonda yalnız olmadıklarını anlayıp bize baktı. Önde durduğum için beni kolaylıkla görmüştü. Birden göz kırpınca ürperdiğimi hissettim.

Keyiflenmiş gibi sırıtıp 'bench'e oturunca salondaki küçük pencereden dışarı baktım. Yağmur yağmaya başladığı için içeri gelmişlerdi.

Onlar geldiği için dans salonuna geri döneceğimizi düşünürken hoca gülümseyerek yanımıza geldi ve "Koçla konuştum. Yağmur başladığı için antrenmanlarına burada devam edecekler ama dans salonuna dönmeden önce son bir tekrar daha yapmamıza izin verdi." dedi. Yani bu demek oluyordu ki Baran da beni dans ederken izleyecekti.

Baran'a baktığımda kısaca beni süzüp keyifle sırıttığını gördüm. Bu çocuk bana kalp krizi mi geçirtecekti?

Odun gibi görünmemek için gülümsedim ve bakışlarımı yere çevirdim. Dans boyunca Baran'a bakmamalıydım yoksa utançtan geberirdim. Dansta kalça hareketleri fazlaydı ve bu sakinleşmeme yardımcı olmuyordu.

Hepimiz yerlerimizi aldıktan sonra sadece duvara odaklandım. Şarkı çalmaya başladığında hareketlerimiz önce yavaştı. Şarkı hızlanmaya başladıkça biz de hızlandık ve Baran'a bakmama işinde başarılı oluyordum.

Son pozumuzu verdiğimizde Baran'a baktım. Sırıtarak diğer erkekler gibi alkışlıyordu. Dilinden uzun süre kurtulamayacağımı biliyordum.

Taytımın üstüne siyah sweatshirtümü geçirip çantamla beraber okuldan çıkacakken yanımda Poyraz belirdi.

"Ne var yine?" dedim bıkkınlıkla bakarak.

"Bugün ben de seninle kafeye geleceğim."

"Neden?"

"Bir şeyler içmek için. Halka açık bir mekan sonuçta. İstesen de istemesen de gelebilirim."

"Ne yapıyordan yap, benimle yürüme yeter." dedikten sonra koşar adımlarla okulun çıkışına ilerledim. Birkaç adım arkamdan yürüdüğünü biliyordum.

Kafeye arka arkaya girdikten sonra çantamı arka tarafa bırakıp Hale'nin yanına gittim.

"Suratında Baran'la bir şeyler olmuş gibi bir ifade var."

"Baran ve senin Sherlock Holmes olduğunuzu düşünüyorum. Beni dans ederken izledi." dedim dudaklarımı büzerek.

"Kesin ne kadar çekici göründüğünü düşünmüştür." dediğinde dirseğimi karnına geçirdim.

"Tamam ya kızma, şaka yaptım." Gözlerini masalarda gezdirdikten sonra tekrar bana baktı. "Senin şu yakışıklı ne iş?"

"Bir şeyler içmeye gelmiş." dedim omuzlarımı silkip.

Yanımda Doğukan abi bitip "Şuradaki delikanlının siparişi almaya gittim ama senin almanı istediğini söyledi." deyince gözlerimi devirip ayaklarımı yere vura vura Poyraz'ın yanına gittim. "Ne istiyorsun?"

"Ayıp ama. Sen müşterilere böyle mi davranıyorsun?"

"Poyraz, sus ve siparişini ver." dedim sinirlenerek.

Hafif alayla "Yetkili biriyle görüşmek istiyorum ben." derken sesini hafif yükseltince "Tamam be tamam. Siparişinizi alabilir miyim?" diye sordum. Onunla daha fazla muhattap olmak istemiyordum.

"Çikolatalı milkshake istiyorum."

"Tamam, hemen geliyor". deyip tezgaha koştum.

Başka siparişleri götürürken kapıdan içeri Baran ve Hakan'ın girdiğini gördüm. Göz teması kurmadan siparişleri masaya bıraktım.

Arkamı döndüğümde Baran'la göz göze gelmiştim. Beni görünce sırıttı. Dans ettiğimi unutmamış mıydı o hala?

Oturdukları masaya gidip "Selam." dedim. Karşılık verdikten sonra siparişlerini verdiler ve onların siparişini tezgaha söyledikten sonra Poyraz'ın içeceğini masasına götürdüm.

"Bunlar hep geliyor mu buraya?" diye sorunca "Bazen." deyip omzumu silktim.

"O zaman artık ben de geleceğim."

"Neden be?" dedim telaşla. Onun buraya gelmesini istemiyordum.

"Çünkü canım istiyor."

"Baran'la bir alakası yok yani?"

"Bana ne canım Baran'dan. Sadece burayı sevdim. Her şeyden önce içinde sen varsın. Bu buraya gelmem için yeterli bir sebep."

"Peki genelde garsonlara asılır mısın?"

Biraz düşündü. "Sanırım."

"Pisliğin tekisin." deyip tezgaha geri döndüm. Baranların siparişi hazırdı.

Tepsiyi masalarına bırakınca Baran'la gözlerimiz buluştu. "Sağ ol." dediğinde dans konusunu açmadığı için minnet duydum.

Hafifçe gülümseyip gidecekken Hakan'ın konuşması beni durdurdu. "Sizin özel dersler nasıl gidiyor?"

Baran "Bunu öğrencime sorman gerekiyor." deyip topu bana atınca "Gayet iyi gidiyor. Anlattığı her şeyi anlıyorum." dedim. Gerçekten öyleydi.

"Böyle giderse seni de kendine benzetecek." dedi Hakan. "Dahi yapacak yani."

Baran abartılı bir şekilde gözlerini devirip "Ben dahi değilim." dedi.

Hakan "Sen diyorsan doğrudur." dedi ama inanmış gibi değildi. Kafasını Poyraz'ın olduğu tarafa çevirince ben de çevirdim ve Poyraz'ın beni izlediğini gördüm.

Hakan sırıtarak bana bakıp "Geçen kantindeki olayı görmüştüm ama yine de senden hoşlandığını düşünüyorum." dedi.

"Poyraz'ın ne yaptığı artık umrumda değil." dedim.

Baran "Bence de olmamalı. Kendi iyiliğin için." dediğinde haklı olduğunu biliyordum.

•••

Ertesi gün ilk teneffüste Baran'a hafta sonu ders yapıp yapmayacağımızı sormak için sınıflarına doğru yol aldım.

Koridorda ilerleyip köşeyi döneceğim sırada Hakan'ın sesini duyduğum için durdum. Baran'la konuştuğunu anlamıştım. Sınıf kapısının hemen yanında olmalılardı.

Önce havadan sudan konuştuklarını duydum ama sonra tahminimce önlerinden bir kız geçmişti çünkü Hakan "Lan Baran, az önce müthiş bir hatun dikkatini çekmek için şekilden girdi, bakmadın bile." demişti.

"Ne yapsaydım? Senin gibi kız gördüğümde hemen dibim düşmüyor benim."

"Alt dönem olan Poyraz bile kızları götürüyor. Ne güzel valla. Mira için de değişik bir durum olmalı bu. İkinizle de arkadaş. Biriniz kız avcısı, biriniz kız görünce kaçıyor."

"Haksızlık etme. Mira'dan kaçmıyorum mesela."

"Onu bir sevgili adayı gibi görmediğin için böyle olabilir mi acaba? Yani o sadece senin ders verdiğin, senden bir yaş küçük bir kız. Bir dakika...Yoksa...?" Göremesem de Hakan'ın sırıtmaya başladığını anlayabiliyordum. İmasını Baran da anlamış olmalıydı ki itiraz etmeye başladı.

"Ne diyorsun lan? İlk başta da dediğin gibi, onu bir tehdit olarak görmüyorum. Bana diğer kızlar gibi asılmıyor. Beni abisi gibi gördüğüne eminim. Bu yüzden ben de onu kardeşim gibi görüyorum".

"Yani aranızda hiçbir şey olamaz?"

"Hayır, olamaz. Artık şu konuyu açmazsan sevinirim."

Sevdiğim çocuk bana kardeşim dedi! modundaydım ve bundan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Zaten böyle hissettiğini biliyordum ama üzülmeden duramıyordum. Ben onu abi gibi görmüyordum ki!

Birkaç saniye orada durduktan sonra zil çalınca olduğum yerden çıktım ve Baran sınıfa girmeden onu durdurdum. Beni gördüğüne şaşırmış gibiydi. Sanırım az önceki konuşmadan hemen sonra beni görmek garip gelmişti.

"Şey, ben cumartesi ders çalışıp çalışmayacağımızı soracaktım." Az önceki konuşmadan sonra ne kadar isteksiz olsam da fizik sınavımız yaklaşıyordu.

"Çalışırız. Yine aynı saatte bize gel." deyip gülümseyince "Tamam." deyip sınıfa girmesini izledim.

•••

Eve gitmeden önce evimizin karşısındaki parka uğradım. Bankta oturup oynayan çocukları izledim bir süre. Modum hiç iyi değildi. Baran'ın beni sevmesinin imkansız olduğunu daha iyi kavrıyordum artık. İlk başta, sadece uzaktan izlediğim çocuğa ulaşmak hislerimi dindirir diye düşünmüştüm ama tam tersine artıyordu ve bu yüzden daha da çok üzülüyordum.

Diğer yandan Poyraz vardı. Sürekli kafamı karıştıran Poyraz. Dengesiz herifin tekiydi. Sadece bana mı böyleydi anlayamıyordum. Eğer normalde de böyleyse kızlar nasıl dayanıyordu ona?

"Abla, iyi misin?"

Düşüncelerimden kurtulup yanıma oturmuş çocuğa baktım. 7-8 yaşlarında bir erkek çocuğuydu. Az önce arkadaşlarıyla oynadığına emindim. Normalde bu yaştaki çocuklardan haz etmezdim ama iyi olmadığımı anlayıp sorması hoşuma gitmişti.

"İyiyim desem inanacak mısın?"

Kafasını hayır anlamında sallayınca güldüm.

"Biri mi üzdü seni?"

Bir nevi öyleydi. "Evet ama onun bundan haberi yok. Peki sen neden arkadaşlarınla oynamak yerine bana bunu soruyorsun?"

"Şuradaki abi kızarsın diye yanına gelmeye utanmış. O yüzden beni gönderdi." İşaret ettiği yere bakınca Poyraz'ı gördüm. Mahçup bir şekilde gülümseyip el salladı.

"Gidip çağır bakalım abiyi." dediğimde fırlayıp Poyraz'ın yanına gitti. Biraz konuştuktan sonra çocuk arkadaşlarının yanına gitti ve Poyraz yanıma geldi.

"Yine mi takip?" diye sordum çocukları izleyerek.

"Okuldan çıkarken keyifsiz görünüyordun. Merak ettim."

"Beni neden bu kadar düşünüyorsun?"

"Sana değer veriyorum."

"O yüzden mi sırf beni elde edebilmek için peşimden koştum?"

"Konuyu her seferinde aynı yere getiriyorsun.   Seni elde etmeye çalışmadım. Hala da çalışmıyorum. Sana değer vermem için seni elde etmiş olmam gerekmiyor."

"Evet, konuyu her seferinde aynı yere getiriyorum çünkü insanlara başka şey, bana başka şey söylüyorsun! Beni kandırmadığını nasıl bilebilirim?"

Bir şeyler düşündü, ayağa kalktı ve "Yarın okul çıkışını bekle. Her şeye inanacaksın." dedikten sonra parkın çıkışına ilerledi. Sonra bir anda arkasını döndü ve "Hava kararmadan ve iyice soğumadan eve git." dedikten sonra yürümeye devam etti.

•••

Cuma günü geldiğinde Poyraz'ın ne yapacağını deli gibi merak ediyordum.

İlk ders için kitaplarımı almak üzere dolabımı açtığımda birinin not bıraktığını gördüm. Önce Poyraz'dan olduğunu sanmıştım ama onun yazısı değildi.

"Baran'dan uzak dur."

Kız yazısı olduğuna emindim. Kağıdı kokladığımda hafif bir kadın parfümü kokusu sindiğini fark ettim ve yazan kişinin kız olduğuna emin oldum.

Elbette Baran'ın da gizli hayranları olmalıydı. Ona ulaşamayan kızların kudurduğunu tahmin edebiliyordum. Onunla sürekli vakit geçirebilen kişinin ben olduğumun farkında olmalıydı bu kişi.

Nota aldırmadan kitaplarımı aldım ve sınıfa gittim. Bu kişiyi bulmalıydım.

•••

Çıkışta tören için sıraya girdik. Poyraz hala bir şey yapmamıştı. Biraz hayal kırıklığına uğrasam da aldırmadım.

İstiklal Marşı'ndan sonra herkes dağılacakken mikrofondan yükselen ses herkesin kürsüye bakmasına neden oldu.

"Hocam bir dakika kullanabilir miyim?" Sesi, mikrofona yakın olduğu için hoparlörden az da olsa duyulmuştu. Hocanın izin vermediğine emindim ama yine de kürsüye çıktı ve "Merhaba Özel Hilal Koleji öğrencileri. Biliyorum, şu an hepiniz özgür kalmak istiyorsunuz ama beni birkaç dakikalığına dinlerseniz çok sevinirim." Kızlar hiç sorun etmeden Poyraz'ı dinlerken erkekler homurdanıyordu. Bense gelecek şey için kendimi hazırlıyordum.

"Kantinde yaşanan olayı hepinizin duyduğunu varsayıyorum. Suçlu kesinlikle benim çünkü annem ve ablamdan sonra en çok değer verdiğim kızı üzdüm."

Uğultular başlayınca utandığımı hissettim çünkü olayı bilenler bana bakmaya başlamıştı. Bu çocuk kesinlikle manyaktı. Böyle bir şey kim yapardı?

"Kimden bahsettiğimi bilen bilir. İsmini söylemek istemiyorum çünkü iyice utanacağını biliyorum. Ona değer veriyorum. Bunu ondan başka kimseye söyleyemedim çünkü insanların vereceği tepki beni korkuttu. Her gün bir sürü kızla takılırken, bir kıza bağlanmaktan korktum ama artık korkmuyorum. Şimdi dedikodularınıza başlayabilirsiniz."

Ben de dahil tüm kızlar-Poyraz'ın takıldıkları-şok olurken diğer kızlar ve tüm erkekler coşkuyla alkışlıyordu. Bunları törende söylemesini asla beklememiştim ama herkese söyleme cesareti bulduğu için ona kızamazdım.

Okuldan çıkmadan önce duyduğum son şey "Poyraz Sancak, odama!" diye bağıran müdürün sesiydi.

Continue Reading

You'll Also Like

352K 22.7K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
2M 73.4K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
1.1K 111 25
''Beş yaşında mahalle maçı yaparken, birbirimizi böyle seveceğimizi hiç düşünmemiştim.'' Kumsal, mantığıyla hareket eden depresif genç kız. Alp, Kums...
685 225 6
Efsanelere inanır mısınız? Kurt adamlar, vampirler gibi peri masallarından söz etmiyorum. Gerçek denge ve uyumdan söz eden efsanelerden bahsediyorum...