5 NUMARA

By Wolfian_SS

4M 198K 93.9K

Lise 3'e giden Mira, kızların gözdesi Poyraz tarafından sevilir ama onun gönlü kendisinden haberi bile olmaya... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
5N Özel-Kız İsteme
5N Özel-Düğün
5N Özel-Balayı
5N Özel-İkinci Düğün
5N Özel-Oruç
5N Özel-Doğum
YENİ KİTAP

6.Bölüm

86.1K 4.4K 2K
By Wolfian_SS

"Bu ne surat kızım?"

"Sevdiğim çocuk beni kardeşi olarak görüyor." dedim gözlerimi tek bir noktaya dikerek.

Birkaç saniye sonra içeri giren Baran ve arkadaşlarını görünce kaçmak için Melike ablanın yanına gittim.

"Melike abla, burada doğum günü partisi yapılıyordu, değil mi?"

"Evet, istek mi var?" diye sordu meraklı gözlerle. Ekstra para geleceği için mutlu olmuş gibiydi.

"Çok yakın bir arkadaşımın kardeşinin doğum gününü cumartesi yapmak istiyorlar. Benden sormamı istedi."

"Ah, tabi ki yaparız. Kaç yaşında?"

"6 olması lazım."

"Numaramızı ailesine ver, bir konuşalım."

Gülümseyip "Tamam." dediğim an Hale yanımda bitmişti. "Üst dönem masası seni bekliyor."

Baran'ı görmek istemiyordum. Bana baktığında karşısında bir kardeş görmesini istemiyordum. Hoşlandığı kız olarak görmeyeceğini de biliyordum ama...

"Okuldaki olay yüzünden pek iyi olmadığımı söyle. Ben tuvalete gidiyorum." dediğimde "Okuldaki olay?" diye sordu ama çoktan tuvalete kaçmıştım bile.

•••

Okul, Poyraz ve benim olayımla çalkalanmıştı tüm hafta. İnsanların başka işi gücü olmadığı için dedikodu yapmayı tercih ediyorlardı. Artık her hafta Poyraz yüzünden okuldakilere dedikodu malzemesi oluyordum.

Bana açıklama yapmaya çalıştığında ondan kaçmıştım. Baran genellikle yanımda durduğu için yanıma gelmeye cesaret edemiyordu. Ayrıca gözünde bir morluk vardı. Normalde olsa sorardım ama artık umrumda değildi.

Cuma gecesi yatağımda yatarken canım çikolata çekince mutfaktaki dolapları karıştırdım ama abur cubura dair hiçbir şey yoktu evde. Baran'a derse giderken götürdüğüm çantanın içinde bir tane olduğunu hatırlayınca koşarak tekrar odama girdim. Çantanın diplerini karıştırırken elime bir kağıt parçası geldi.

İkiye katlanmış kağıdı açtığımda bir telefon numarası gördüm. Baran'dan başkası olamazdı çünkü bu çantayı yakın zamanda sadece onun evine götürmüştüm. Ayrıca rakamları yazış biçimi fizik defterimdekinin aynısıydı.

Hızla numarayı kaydedip mesaj yazdım.

Ben: Numaranı daha yeni buldum.

Baran: Görüp de takmadığını sanmıştım ve ne yalan söyleyeyim, gururum incinmişti.

Ben: Görseydim kesinlikle takardım çünkü her gün çantama numarasını atan biri çıkmıyor.

Baran: Yarın geliyor musun?

Gözlerim irice açılırken yatakta doğruldum.

Ben: Ben sana söylemeyi unuttum. Yarın Ege'nin kardeşinin doğum günü partisi var bizim kafede. Gideceğime söz vermiştim.

Baran: Sorun değil. Başka gün yapabiliriz.

Ben: Pazar günü uygun musun? İstemiyorsan yapmayabiliriz. Pazar gününü berbat geçirmeni istemem.

Baran: Pazar günü fizik dersi yapmak hayatta istediğim en son şey olabilir ama yine de kabul ediyorum.

Dudaklarım kıvrılırken parmaklarımı ekranda gezdirdim.

Ben: Yarın işin yoksa partiye gelmek ister misin?

Baran: Saat kaçta?

Ben: Ben hazırlıklar için 11 gibi gideceğim ama parti 1'de başlıyor.

Baran: Başlangıcına yetişemeyebilirim ama uğrarım bir ara.

Ben: Tamam, iyi geceler o zaman :)

Baran: İyi geceler :)

Bence kötü bir mesajlaşma değildi. Hatta kardeşçe bir mesajlaşma da değildi. Yüzümde koca bir gülümsemeyle uyuyabileceğim bir mesajlaşmaydı.

•••

"Ne giyeceğim şimdi ben?" diye mırıldandım kendi kendime. Haftasonu olduğu için garson değildim, bu yüzden normal giyinebilirdim. Oraya erken gitmemin sebebi ise gönüllü olarak yardım etmekti. Sonuçta orası normalde çalıştığım kafeydi ve doğum günü çocuğu en yakın arkadaşımın kardeşiydi.

Siyah, dar, yüksek belli ve dizimin bir karış üstünde biten bir etek giydikten sonra havalar soğumaya başladığı için ince, siyah külotlu çorabımı da giydim. Üstüne de rengine bayıldığım pembe bir kazak giydim ve eteğin içine soktum. Ayağıma da siyah botlarımı giyecektim.

Gitmeden önce bir hediye almam gerekliydi. 6 yaşında bir erkek çocuğa ne alınırdı? Tabi ki oyuncak araba!

Bir mağazada oyuncak arabalara bakarken "Neden erkek oyuncaklarına baktığını bilmiyorum ama bence bunu almalısın." dedi biri. Yerimde sıçrarken karşımda Poyraz'ı gördüm.

"Sen ne arıyorsun burada? Beni mi takip ettin?"

"Evet." dedi çok normal bir şeymiş gibi.

"Evimden çıktığımdan beri takip mi ediyorsun?"

"Evet."

"Evimi nereden biliyorsun?" diye sordum korkuyla.

"Seni bir keresinde okuldan sonra takip etmiş olabilirim." dedi etrafa bakınarak.

"Bu da beni elde etmek içindir kesin." diye dalga geçtim.

"Mira, o konunun aslını bilmiyorsun. O yüzden sus."

"Anlat o zaman aslını."

"Anlatamam."

"O zaman siktir git." diyerek elinde tuttuğu oyuncağı alıp kasaya gittim.

Yüzsüzlükte sınır tanımayıp yanıma gelerek "Sen az önce bana küfür mü ettin?" diye sordu. Sesinde alay vardı.

"Evet. Bir sorun mu var?" diye sordum ukala bir tavırla.

"Yoo, hoşuma gitti. Beklemiyordum."

Adama "Hediye paketi olsun lütfen." dedikten sonra Poyraz'a döndüm. "Sana küfür etmemden mi hoşlanıyorsun?"

"Özne sen olunca, evet."

Fişi alıp torbayla birlikte çıkışa yürürken yine peşimden koşuyordu. "Nereye gidiyorsun?"

"Sana ne?" deyip saatime baktım. "Geç kaldım!"

"Seni bırakabilirim."

"Kendim gidebilirim."

"Altımda araba var."

"Ne?" diye cırladım adeta. "Ehliyetin yok senin!"

"Bu araba kullanmayı bilmediğim anlamına gelmez."

"Eğer kaza yaparsak ya da polis çevirirse başına neler geleceğini biliyor musun sen?"

"Öyle bir şey olmayacak."

"Bana ne! Asla binmem ben o arabaya."

•••

Sonuç olarak arabanın içindeydim. Nasıl geldiğimi bilmiyordum ama sanki adrenalin beni kendine çekmişti.

Anahtarı sokacağı sırada "Yavaş!" diye çığlık attım.

"Mira, daha kontağı bile çalıştırmadım." dediğinde rezilliğime gülmemeye çalışarak camdan baktım.

Araba hareket ettiğinde kaza yapmamamız için resmen dua ediyordum. Poyraz bir anda bir arabayı sollayınca yine çığlık attım. "Kızım senin baban hiç araba sollamıyor mu? Bu nasıl tepki?"

"Babamın ehliyeti var en azından!"

"Ehliyeti olan insanlar da kaza yapıyor, biliyorsun değil mi?"

"Sus! İyice geriyorsun beni." deyip koltuğa biraz daha yapıştım.

Normal hızın biraz üzerinde giderken ilerdeki ışığın önce sarı, sonra kırmızı olduğunu gördüm. Poyraz geçmemek için frene yüklenirken tekrar çığlık attım.

Arabayı ışığı geçmeden durdurmayı başarınca "Bir daha çığlık atarsan hiç çekinmem, seni camdan fırlatırım." dedi.

Onu umursamayıp "Şu yan arabadaki kadın seninle ilgilenmiyor. Onun da peşinden gitsene. Sana yüz verene kadar takip et." dedim.

Bu sefer gerçekten sinirlenmişti. Elleriyle bileklerimden tutup beni kendine çevirdi. Birden aramızdaki mesafe çok aza inmişti.

"Sana benim için özel olduğunu söylemiştim çünkü öylesin. Sok artık bunu kafana."

"Sen de bir karar ver artık." deyip bileklerimi ondan kurtardım. Camdan bakarken bana baktığını hissediyordum ama söyleyebildiğim tek şey "Yeşil yandı." olmuştu.

Kafenin önüne geldiğimizde saat 11.04'tü. Eğer otobüsle gelmeye kalksaydım buçuktan önce gelemeyeceğimi biliyordum. "Sağ ol bıraktığın için."

Suratına bakmadan içeri girecekken "Ben de gelebilir miyim?" diye sordu.

Ona dönüp "Gelip ne yapacaksın? Parti için hazırlık yapacağız. Fazlalıktan başka bir şey olmazsın." dedim.

Omuz silkip "Ben de yardım etmek istiyorum. Eğer partiye kalmamı istemezsen kalmam." dedi. Gelmemesi için kavga çıkaracak değildim. Bu yüzden omuzlarımı silktim.

Beraber içeri girdiğimizde gözüme çarpan ilk kişi ceketini çıkaran Hale olmuştu. Anlaşılan o da yeni gelmişti. Beni görünce gülümsedi, sonra Poyraz'a baktı. Kim olduğunu çözmeye çalışır gibiydi.

Sesimi ifadesiz tutup "Sen şimdilik otur, ben neler yapmam gerektiğini öğrendikten sonra geleceğim." dedim ve tezgahın arkasından içeri geçtim. Tüm çalışanlar burada toplanmıştı.

Melike abla beni görünce "Mira da geldiğine göre başlayabiliriz." dedi ve herkese yapması gerekenleri anlattı.

"Benim bir arkadaşım da geldi, yardım etmek istiyormuş." dedim.

"O zaman siz şuradaki süsleri duvarlara ve masalara yerleştirin. Pasta ne zaman geliyor?"

Birden herkes başka şeylerle ilgilenmeye başlarken ben de gidip süsleri aldım. Hale anında yanımda bitmişti. "Kim bu yakışıklı? Baran'ı sevdiğini bilmesem sevgilin diyeceğim."

"Sadece okuldan bir tanıdık. Yardım etmek istedi, kabul ettim."

"Tanışabilir miyim?"

Ona ters ters baktım.

"Sadece nasıl biri olduğunu merak ediyorum. Ayrıca çok yakışıklı."

"Tamam, tanış." dedim gözlerimi devirerek.

Süsleri taşıyarak Poyraz'ın yanına ulaştık. Telefonuna bakıyordu.

Süsleri oturduğu masaya bakınca ikimize baktı. Hale birden "Merhaba, ben Hale. Mira arkadaş olduğunuzu söyleyince tanışmak istedim." deyince Poyraz'ın vereceği tepkiyi merak ettim.

Son derece flörtöz bir tavırla "Ben de Poyraz. İyi ki tanışmak istemişsin." deyip göz kırpınca kusasım gelmişti.

Hale de saçma sapan tepkiler verirken "Çok konuşma da başla süsleri asmaya." dedim sertçe.

Hale'nin kulağına da "Sakın kanma. Her kıza yapıyor. Piçin teki." dedim ve elimdeki süslerden birkaçını tam yanımızdaki duvara astım.

Hale'nin başka işi olduğu için yanımızdan ayrılınca Poyraz da süsleri asmaya başladı.
"Neden bu kadar kızdın? Sanki kızlara olan ilgimi bilmiyorsun."

"Mümkünse bu ilgini arkadaşlarıma gösterme. Öbür kızlarla git ne yapıyorsan yap."

"Hey, onun da hoşuna gitti."

Hiçbir şey demedim ve ondan en uzak köşeye gidip işimi yapmaya çalıştım. Ara sıra işi düzgün yapıyor mu diye ona baktığımda göz göze geliyorduk ve her seferinde göz kırpıp sırıtıyordu, ben de yüzümü buruşturup önüme dönüyordum.

Elimdeki süsler bittiği için tekrar masaya gittiğimde bir tutam saçımı alıp parmağında döndürdü ve sonra bıraktı. "Saçımı bozacaksın." diye homurdandım.

"Her halinle güzelsin." deyince bir saniyeliğine afallayıp ona baktım. Gözlerini kaçırdı.

Kendime gelip alayla "Planını hala devam mı ettiriyorsun?" diye sordum.

"Plan falan değil bu." diye mırıldandı.

"O zaman iltifat etmeyi kes. Hem sana peşimde dolanmayı bırakmanı söylemiştim ama anlaşılan yüzsüzlüğe devam ediyorsun." dediğimde tek yaptığı şey omuz silkmekti.

•••

Parti saatine 15 dakika kala her şey tamamdı ve herkes şimdiden yorulmuştu.

"Sanırım gitmem gerekiyor, değil mi?" diye sordu Poyraz yanıma gelip.

"Evet. Ege seni burada görürse pek hoş olmaz."

"Tamam, okulda görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz." dediğimde arkasını dönüp yürümeye başladı. "Poyraz!" diye seslendiğimde hızla arkasını döndü. "Teşekkürler yardım ettiğin için." dediğimde gülümsemişti.

Saat tam 1'de Ege ve ailesi içeri girdiler. Kardeşi Efe, mutlulukla etrafına bakıyordu. Çocuklar ve aileleri geldikçe kafedeki hareketlilik artıyordu. Aklıma gelen şeyle Ege'nin yanına koşup "Sana bir şey söylemem gerek." dedim. "Baran'ı da çağırdım."

Gözlerini devirip "Keşke önce sorsaydın." dedi.

"Unuttum, gerçekten özür dilerim. Hem zaten geç gelecek. Fazla kalmaz."

"Sen bu çocuğa karşı bir şeyler mi hissediyorsun?" Sorusu karşısında donup kaldım. O kadar belli ediyor muydum?

Çok komik bir şeymiş gibi gülüp "Saçmalama." dedim. Ege'nin bir şeyler demesini annesi onu çağırarak engelleyince derin bir nefes aldım.

•••

Pasta kesilmişti, hediyeler verilmişti ama Baran gelmemişti.

"Surat asılmış, kaşlar çatılmış, kollar göğüste çaprazlanmış. Baran'ın başı belada."

"Dalga geçme Ege." dedim. Gerçekten üzülmüştüm.

Aileler dağıldıktan sonra Ege'yle Hale konuşarak süsleri çıkarırken ben de tabakları tezgaha taşıyordum.

Kapıdan gelen çan sesiyle bu saatte kimin geldiğine baktım ve nefes nefese kalmış Baran'ı gördüm. Hızlı adımlarla yanıma gelip "Mira, çok özür dilerim." dedi ve soluklanmaya çalıştı.

"Önemli değil, sonuçta gelmek zorunda değildin."

"Ama sana geleceğimi söylemiştim. Teyzemi hastaneye götürmem gerekiyordu. Normalde 1 saat sürecek iş doktorun aniden çıkan acil ameliyatı yüzünden 4 saat sürdü."

"Teyzen iyi mi?" cümlesi çıkmıştı sadece ağzımdan.

"Evet, kontrol için gitmiştik sadece."

"Önemli olan teyzenin sağlığı." dedim gülümseyerek.

"Ama seninle geçirmem gereken süreyi hastanede geçirdim ve şimdi bunu telafi etmem gerekiyor."

Daha ne olduğunu anlayamadan elimden tutup "Gidiyoruz." diyerek beni çekiştirmeye başladı. "Çantam..." diye mırıldanırken Hale birden elinde ceketim ve çantamla belirdi. Onları boşta kalan elime tıkıştırdıktan sonra "Ben seni idare ederim." dedi ve ortadan kayboldu.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum Baran'ın tuttuğu elime bakarak.

"Düzgün vakit geçirebileceğimiz bir yere."

Continue Reading

You'll Also Like

363K 23.4K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
844K 37.2K 19
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
43.9K 2.8K 19
Oruç başıma vurmuştu galiba günah olduğunu bildiğim halde gözlerimi alamiyordum karşımdaki yeni imamdan bana bakmıyordu ama benim bütün odağım oydu...
210K 17.4K 21
Irmak Arya Altun, kleptomani hastasıdır ve bir polisten çalmaması gereken bir dosya çalar. O dosyanın başına açacaklarından da habersizdir.