Aşk Engel Tanımaz |TAMAMLANDI...

By Esra269

2.9M 180K 12.3K

Genç kız burnunu çekti ve ağlamamak için direndi. Onu neyin bu kadar üzdüğünü bilmiyordu. Onun farklı olduğun... More

Giriş
Bölüm 1 : Yeşil Bademler
Bölüm 2 : Haylaz Gülümseme
Bölüm 3 : En Güzel Doğru
Bölüm 4 : Kafa Karışıklığı
Bölüm 5 : Hayal Kırıklığı
Efe'nin Zeynep'i İlk Görüşü
Bölüm 6 : Kalp Atışı
Bölüm 7 : Vedasız Gidiş
Bölüm 8 : Çıldırtıcı Dişi
Bölüm 9 : İnkâr Etme
Bölüm 10 : Seni Öperim!
Bölüm 11 : Rüyanda Beni Gör
Bölüm 12 : Gidemem
Bölüm 13 : Bunu Unutmam
Bölüm 14 : İlk Aşk
Bölüm 15 : Şirin Papatyalar
Bölüm 16 : Zeynep'in Efe'si
Bölüm 17 : İnsanın Diğer Yarısı
Bölüm 18 : Kıskanıyorum, Evet!
Bölüm 19 : Kendimi Ateşe Attım
Bölüm 20 : Ah Bu Adam
Bölüm 21 : Artık Sevmiyorum
Bölüm 22 : Canımı Yakıyorsun
Bölüm 23 : Sus Zeynep
Bölüm 24 : Kader Mi Bu?
Bölüm 26 : Fedakârlık
Bölüm 27 : Çaresiz
Bölüm 28 : Emanet
Bölüm 29 : Aşk
Bölüm 30 : Güvende Hissetmek
Bölüm 31 : Kokusu Güzel
Bölüm 32 : Aşk Eğrisi
Bölüm 33 : Ödeştik
Bölüm 34 : Gel
Bölüm 35 : Durdurun Onu!
Bölüm 36 : Söz
Bölüm 37 : Kusurlarımla Tamım
Bölüm 38 : Güzel Kızıl
Bölüm 39 : O Kahve
Bölüm 40 : Sözlüm
Bölüm 41 : Güzel Gelin
Bölüm 42 : Gelin & Damat
Bölüm 43 : Aşktan Ölmek (+18)
Bölüm 44 : Senin İçin
Bölüm 45 : Denizde Akşam
Bölüm 46 : Her Şeye Varım
Bölüm 47 : Bizim Mucizemiz
Bölüm 48 - FİNAL : Ailemiz
GAMZE'NİN HİKAYESİ YAYIMLANDI!

Bölüm 25 : Korkutan Kriz

57.2K 3.7K 313
By Esra269

Merhaba Zeyfe'ciler! Dizi-film fandomları çiftlerin isimlerini böyle kısaltıp birleştirir ya, bir bende yapayım dedim. Ne dersiniz? Bundan sonra onların ismi Zeyfe olsun mu? (: Yorumlarınızı merakla bekliyorum...Bu haftasonu misafirlerimiz olacakmış, az önce öğrendim ve bu durumdan hiç memnun olmadım. Haftaya Pazartesi-Salı günü yine düzeni oturturuz diye düşünüyordum ama bakalım kısmet. Haber alamazsanız  bilginiz olsun diye söylüyorum.  Bölümde küçük hatalarım oluyor, onları görmezden gelirseniz çok sevinirim. (:  Bu arada tek bölümlük hikayem SEN BENİMSİN'i hala okumayan varsa okusun derim. Kısa zamanda görüşmek dileğiyle...

Allah' emanet olun... 

Aşıksan, kaybedersin.

Zeynep ne diyeceğini bilemedi. Onun kokusu, onun sıcaklığı, onun kalbinin sesi bütün duyularını çepeçevre kuşatmıştı. Düzenli soluklar almaya çalışarak ona tutunda. Belini kavrayan kollarının rahatlığı sanki sadece belini değil, kalbini de sarmıştı. Akşamın başından beri çektiği acı sanki dinmiş gibiydi.

Yalnızca onun kollarının kuşatması altına girdiği için mi böyle huzurlu hissediyordu? 

"Ne düşünüyorsun?" Efe'nin sesinin sıcaklığı kulağını ısıttığında ürperdi. 

Dudaklarını güçlükle oynatarak, "Hiç," diye fısıldadı. 

Efe onun belini sıkıca kavrayarak dudaklarını genç kızın saçlarına sürttü. "Zeynep?" Öyle güzel sesleniyordu ki, genç kızın kalbi sıkıştı.

"Hım.." Sesi güçlükle çıkmıştı. Soluğu içine kaçmış gibi nefessiz bir şekilde dudaklarını araları. 

"Sana söylediğim o bütün her şeyi yalnızca...yalnızca bu gece için hiç söylememişim gibi sayabilir miyiz? Sanki aramız kötü değilmiş gibi..." 

Zeynep'in gözleri irice açıldı. Başını yasladığı göğsü kulağının altında gümbürdüyordu. Efe vereceği cevabı heyecanla bekliyordu. Belki de umutla... Zeynep ona ne diyebilirdi ki? Eğer onun dediğini yaparsa, ne olacaktı? Efe'nin aklında ne vardı? Ne planlıyordu? 

"Zeynep?" 

Yeniden cılız bir sesle, "Hım?" dedi. Başka ne diyeceğini bilemiyordu. Hem teslim olmak istiyor hem de korkuyordu. Teslim olmanın getireceği şeylerden korkuyordu. Efe'ye bir kez teslim olduğunda, bu bir gecelik bile olsa genç kızın kalbinde sarması mümkün olmayan yaralar bırakabilirdi.

"Olabilecekler seni korkutuyor mu?" 

Başını kaldırıp onun gözlerine bakmaya öyle utanıyordu ki, derin derin nefesler almaya başladı. Olacaklar onu korkutuyordu. 

"Efe ben-"

Genç adam fısıltıyla, "Yalnızca bu gece," dedi. "Bana bir ömür vermiyorsun..bari bir gece ver." 

Sesindeki acı ve umut öyle yakıcıydı ki, Zeynep gözlerinin dolduğunu hissetti. Başını kaldırıp gözlerine bakmaya cesaret etti. Siyah gözlerin radarına girdiğinde karnına bir yumruk yemiş gibi irkildi. Kelebekler sürüyle kalbini ele geçirdi. 

Efe'nin gözleri umutla parlıyordu. Aşkı gözlerinden akıp geliyordu sanki. 

Sesinin titremesine engel olamayarak, "Tek bir şartla..." diye fısıldadı. 

Efe'nin yüzü aydınlandı. "Ne istersen..."

"Bana..aramızda olanlar hakkında sorular sorma. Bana bir şey sor-sorma..bana hiçbir şey.." Nefesi tıkandı ve sustu. Efe'nin gözlerindeki hayal kırıklığına bakılırsa genç adam onun ne demek istediğini anlamıştı. 

Başını eğerek, "Peki." diye mırıldandı. "Sen nasıl istersen yeşil badem." 

Zeynep o sözü duyunca kalbine buz gibi bir suyun serpildiğini hissetti. Ateşi bir nebze olsun dinmişti. O kelimeleri bir daha onun ağzından duyamayacağını düşünmüştü. Korku kalbini öyle ele geçirmişti ki, Efe'nin bir daha kendisine aynı şekildi gülmeyeceğini bilmek uykularını kaçırıyordu. Onu bir daha göremeyeceğini bilmek. 

"Düğünden sonra seninle bir şeyler yemeye gidelim mi?" 

Zeynep başını onaylar bir biçimde salladı. 

"Ne yiyelim istersin?"

Zeynep gülümsemesini saklayamadı. "Bu sefer balık yemeyelim..."

Efe öyle bir sırıttı ki, Zeynep'in kalbi aydınlandı. Onun asık suratını hatırladıkça canı sıkılıyordu. Bir insana gülmek bu kadar mı yakışırdı? Bir insan suratını astığında onun gülen yüzü bu kadar mı özlenirdi?

"O zaman hamburger yiyelim...olur mu? Patates kızartması da olur...nasıl?" 

Zeynep utanarak gözlerinin içine bakmaya devam etti. Yanaklarını alevlerin sardığını hissediyordu. "Ben siyah kola içerim ama..." 

Efe kollarını sıkılaştırarak onu kendisine çekti ve dudaklarını alnına bastırdı. Zeynep'in eli ayağına dolandı. Gözlerini hissettiği mutlulukla yumdu ve burnunu onun boynuna gömmemek için kendisini zor tuttu. Onun sahiplenici tavırlarına kendini teslim ettiğinde başına gelecekleri düşünemiyordu bile.

"O söylediklerim..." Genç adamın sesi adeta bir fısıltıya dönüştü. "...eğer seni incittiysem özür dilerim Zeynep. Biliyorum...acımdan böyle davranıyorum ama seni incitmeye hakkım yok." 

Zeynep sessiz kaldı. Gözlerini yumarak onun ne kadar yüce gönüllü olduğunu düşündü. Kendi acısından önce Zeynep'in iyi olup olmadığını önemsiyor ve söyledikleri için özür diliyordu. Bazen aralarındaki bu güçlü kuvvetli bağa hayret ediyordu. İnsanların belirli bir yaşa geldiklerinde böyle güçlü duygular hissedebileceğini düşünürdü ama Efe'nin gözlerine baktığında onunla beraber bir geçecek bir ömürün izlerini görebiliyordu. Ne var ki o ömürü yaşamaya Zeynep'in cesareti yoktu. 

"Belki  de ben.." Efe sustu ve birkaç saniye boyunca ikisinden de ses çıkmadı. Sonra genç adam cümlesini değiştirdi. "İnan bana Zeynep ben..ben çok kız tanıdım. Üniversitede çok arkadaşlarım var. Hepsi çeşit çeşit insanlar. İçlerinde iyi, kötü, masum olanlar da var. Ama hiçbirisi ile birlikte olmak istemedim. Bu yaşıma kadar yalnızca iki kişi ile saygılı bir şekilde beraberliğim oldu. Her ikisinin de elini tutmaktan ve ...ım...şey, masum birer öpücük almadan ileri gitmedim. Bu öpücükler genelde yanaktan ya da saçlardan olurdu...hayatımda yalnızca bir kızı öptüm ve sana onu beş aylık beraberliğimizde yalnızca dört kere öptüğümü söyleyebilirim. Biliyorum çok masum değilim, ez azından senin kadar değilim..ama sen farklısın Zeynep. Tanıdığım, gördüğüm bütün kızlardan farklısın. Seni bırakamıyorum anlıyor musun? Bırakamıyorum. Sana artık seni rahatsız etmeyeceğimi söyledim..evet bunu dedim ama seni izlemekten, koruyup kollamaktan asla vazgeçmeyecektim. Seni bırakmayacaktım Zeynep."

Genç kız onun itirafları ile ardı ardına sarsılırken ne diyeceğini bilemeyerek sustu. Onun hayatında olan kızları bilmesi gerekmiyordu ki. Hele onlardan bir tanesini öptüğünü bilmesi de gerekmiyordu. 

"Bir şey söylemen için anlatmadım bunları," Efe genç kızı hafifçe kendisinden ayırdı ve Zeynep'in şaşkın yüzüne baktı. 

"Zeynep?" 

Zeynep eğer ona bir gece verirse geri dönüşü olmayan bir yola gireceklerini hissediyordu. Efe çok ciddiydi. Bir yetişkinin ciddiyeti sözlerinde ve davranışlarında kendisini belli ediyordu. Bu Zeynep'e çok..çok fazla geliyordu. Korku boğazını sımsıkı kavramıştı. Şimdi de onu kıskandığı için ölecekmiş gibi hissediyordu. Onun sevgili olduğu o iki kız kadar iyi olamayacağını düşünüp endişeleniyordu. Efe onlardan neden ayrılmıştı? Onları neden bırakmıştı? Sağlam, aklı başında iki kızı hayatından çıkardıysa o zaman Zeynep'e de aynısını yapabilirdi.

Kalbi yerinden sökülüyormuş gibiydi. Dans etmeyi bırakmışlardı. Ardı ardına çalan dans müziğinin sebebi Efe'nin kardeşleri olmalıydı. Bu dansın da planlı olduğundan şüphelenmeye başlamıştı.

Zeynep'in tek başına kalması lazımdı. O tek başına iken daha iyiydi. Belirsizlikler ve karmakarışık duygular yoktu. Hayatında kalbini kırabilecek bir Efe olmadan daha iyiydi. Öyle olmalıydı. Belirsizliklerle dolu bir hayata adım atmaktansa, kendi kabuğuna çekilmek çok kolay geliyordu.

Belki de Efe'nin de daha önce dediği ve baskı yaptığı gibi, bir doktora görünmeliydi. 

Birileriyle konuşmak iyi gelecekti.

Hemen yarın avukatına bu konuyu danışacaktı. Ondan kendisi için en iyi psikiyatr bulmasını isteyecekti ve en kısa zamanda bir randevu almasını söyleyecekti. 

"Beni masaya götürür müsün?" diye fısıldadı Efe'ye bakmadan. Aralarında geçecek bir gece daha olmayacaktı. Her şey karmakarışık bir hal almadan önce ayrılmak istiyordu. 

Efe onu masaya kadar götürdü ancak kolunu bırakmadı. Zeynep onun yüzüne bakmasa da onun endişeli olduğunu biliyordu. Genç kız ona bunu yaptığı için kendisinden nefret ediyordu.

Çantasını aldı ve omuzuna astı. Destek aparatına tutunarak yarı felç kolunu onun tutuşundan kurtardı. 

Gözlerine bakmadan, "Ben gitsem iyi olacak," diye mırıldandı. 

Efe'nin şaşkın sesi kulaklarını doldurdu. "Nereye Zeynep? Bu gece-"

Genç kız şiddetle sözünü kesti. "Kendimi pek iyi hissetmiyorum." Kekelememesi büyük mucizeydi. Kekelerse anında ağlayacağını biliyordu. Şuan hissettikleri yine ağlamayı göze alamazdı. Efe'nin karşısında olmazdı.

"Zeynep bak söylediklerim yüzünden mi böyle davranıyorsun? Ben sadece sana karşı açık olmak istedim. Bak geçmişimin bir anlamı yok..sadece şuanın bir anlamı var ve.." 

"Gitmek istiyorum." Zeynep sözünü bir kez daha kesti ve yürümeye başladı. 

Efe yanında yürümek için adımlarını ona göre yavaşlattı.

"Zeynep lütfen, bana, bize bir gece vereceğini söylemiştin. Zeynep lütfen. Beni cezalandırıyor musun? Bunu neden yapıyorsun ha?" 

Zeynep krizin onu tetiklediğini hissediyordu. Panik atak geçirmek üzereydi ve Efe'nin sözleri krizi tetiklemekten başka bir işe yaramıyordu. Çaresizce elini git başımdan der gibi salladı. 

Ancak Efe onun bir krizin eşiğinde olduğunun farkında değilmiş gibi konuşmaya devam ediyordu. "Zeynep inan bana o kızların...yani ben onlara karşı böyle hissetmedim. Eğer merak ettiğin buysa..gerçek bu. Ve ben senin için asla daha azını düşünmedim. Sen daha azı değil, daha fazlasına layıksın. Sen benim için çok önemlisin Zeynep. Çok önemlisin." 

Zeynep artık nefes alamadığını hissediyordu. Gerçek anlamda. Kalbi çok fazla hızlı atmaya başlamıştı. Çok ama çok fazla. 

Göğsünün ortasında büyük bir ağırlık var gibiydi. Efe bunu göremiyordu.

Yürümeyi durdurdu ve sesler çıkararak nefes almaya başladı. Her şey, her şey fazla geliyordu. Kendi korkuları ile Efe'nin ısrarlı davranışları arasında sıkışıp kalmıştı. Korkuları gün geçtikçe büyüyor ve Zeynep'i boğuyordu. 

"Zeynep ben seni seviyorum. Seni çok seviyorum." 

Genç kız bağırarak, "Artık konuşma sus!" demek istedi. Ancak ağzını açtığında tek kelime bile çıkaramadı. Sesini yutmuş gibiydi. Aklına Kemal Sunal'ın En Büyük Şaban filmindeki hali geldi. Ağzını açtığında sesinin çıkmayışı oysa ne komik gelirdi Zeynep'e. Ama şimdi aynı şey kendi başına gelmişti. Yıllardır bu derece kötüleşmemişti. Başı çatlayacak derecede ağrıyordu. Eğer Efe yüzünü doğrudan görseydi ne kadar kötü olduğunu görebilirdi.

"Zeynep?" 

Elleri ile bacakları zangır zangır titriyordu. Destek aparatına daha fazla tutunamayacağını anladığında yere çökmek için dizlerini kırdı ancak Efe onu anında yakaladı.

Dehşet verici endişe dolu bir ses kulaklarını doldurdu. "Zeynep ne oluyor?" 

Genç adam onu kucakladı ve onunla birlikte yere çökerek yüzünü tek eliyle avuçladı. Zeynep'in gözü kararmaya başlıyordu. Göğsü ağrıyordu.

Efe'nin defalarca kez kendisine seslendiğini hayal meyal duyuyor hiçbir tepki veremiyordu. Bedeni titriyordu. Üşüyor muydu? Efe'nin sesi git gide yükseliyordu. O bağırdıkça Zeynep gözlerini açık tutmak için çabalıyordu ama başaramıyordu. 

Bacaklarının arasında sıvı bir sıcaklık hissettiğinde altına kaçırdığını anında anlayarak zayıf bilincine rağmen utançtan ölmek istedi. Efe hala ona sesleniyor, uyanık kalması için ısrar ediyordu. 

Kalabalıktan biraz uzakta oldukları için insanlar onları göremiyordu. Efe'nin kendisini kucaklayarak kaldırdığını ve bir yerlere taşıdığını hissetti. En son düşündüğü şey, kendi rahatsızlığı yüzünden düğün çiftinin gecelerinin mahvolmamasıydı. 

Efe'ye seslenerek, "Aslı.onlar-onlara söy-söy-söyle-me," diye fısıldadı. "Bil-bilmesinler." 

Efe'nin yüzünü dahi göremiyordu ama onun hızla nefes alıp verişini, inlercesine çıkan çaresiz seslerini duyabiliyordu. Genç adam ona sesleniyor onu konuşturmak için çırpınıyordu ama Zeynep artık konuşamayacak bir durumdaydı.

İdrarını kaçırdığı için utançtan ölmek istiyordu. Bir daha Efe'nin yüzüne nasıl bakacağını bilemiyordu. Göğsündeki ağrı artıyor onu nefessiz kalarak boğulmakla tehdit ediyordu ama Zeynep bütün bunların içinde Efe'nin karşısındaki aciz halinin endişesini yaşıyordu. Ona, "İşte!" demek istiyordu. "Bütün bunlarla ilgilenmek mi istiyorsun?" diye sormak istiyordu.

Efe onu arabanın arka koltuğuna yatırdığında bedeninin hiçbir uzvunu oynatamıyordu. Korku kalbine çöreklendiğinde karanlığın boğucu havasından sıyrılmak için başını pencereye doğru kaldırmak istedi ama bir saçını dahi oynatamadığını fark ettiğinde yüreği sıkıştı. 

Yoksa tümden felç mi olmuştu? İdrarını bu yüzden mi tutamamıştı? 

Gözlerini yakan yaşları hissetti. Efe'nin arabaya bindiğini ve sonra kendisine seslendiğini duydu. İyi olup olmadığını soruyordu. Ne olduğunu soruyordu. İlaçlarını almayı mı unutmuştu? Neden böyle olmuştu? Neden konuşmuyordu? Neden en ufak bir tepki dahi vermiyordu?

Efe yol boyunca ona seslenip hızlıca arabayı sürmeye devam etti, Zeynep her şeyin hayal meyal farkındaydı. Bilinci gidip geliyordu. Efe'nin sesi bir an için kesiliyor sonra yeniden duyuluyordu. 

Kulaklarımı da mı kaybediyorum diye düşündü. 

Sonra arabanın sarsılarak durduğunu hissetti. Hemen ardından arabanın arka kapısı açıldı ve Zeynep güçlü kolların arasına yeniden kuruldu. Bir sedyenin üzerine yatırıldığının farkına vardığında başının döndüğünü hissetti.Burnuna ilaç, kan kokusu geldiğinde ise bilincini tamamen kaybetti.

*

Gözlerini açmadan evvel kulaklarının çınladığını hissetti. Ağır bir yorgunluğun etkisinden güçlükle sıyrılarak gözlerini açtı ve hastane odasının tavanına baktı. Son zamanlarda pek uğramadığı hastane odasının. Eski anılar saklandığı yerlerden çıkıp gözlerinin önünde yeniden yaşanmaya başladı. 

Ailesini kaybettikten sonra sık sık kriz geçirir ve sık sık da hastaneye kaldırılırdı. Hissettiği suçluluk ve ailesini kaybetmesinin acısını o zamanlar kaldıramaz ve sık sık rahatsızlanırdı. 

"Zeynep!" 

Türkan ablasının sesini duyunca başını sesin geldiği yöne çevirdi. Kadın endişe ve mutluluk karışımı bir ifadeyle Zeynep'e bakıyordu. Oturduğu yerden ayağa kalkıp genç kızın yanına geldi. 

"İyi misin kuzum?" Elleri Zeynep'in saçlarını okşadı. "Çok korkuttun bizi. Çok korkuttun." 

"Bu kez ne kadar şiddetliydi?" 

Türkan fısıltı ile, "Çok kötüydü," dedi. "Çok kötü. Ne oldu? Neden böyle oldun?" 

Genç kız Efe'yi hatırladı. Sahi o neredeydi? Ne zamandır uyuyordu? 

"Bilmiyorum...ne zamandır kendimde değilim?" 

"Dün geceden beri uyuyorsun, ve bugün de akşam olmak üzere." Kadın eğilip Zeynep'i alnından öptü. "Bizi çok korkuttun. Efe beni arayıp durumunu anlattığında nasıl korktum bilemezsin. Bana senin giymen için bir şeyler getirmemi istedi. İlaçlarını getirmemi istedi. Hastaneye gelmeden önce yeni evine gitmek zorunda kaldım." Zeynep'in çoktan akmaya başlayan gözyaşlarını tek eliyle silmeye başladı. "O genç de çok korkmuş. Kapıda bekliyor. Seni getirdiğinden beri burada.Onu bir türlü evine gönderemedim."

Zeynep gözlerini yumdu ve hissettiği duygularla başa çıkmaya çalıştı. Ayağını kaldırmaya çalıştı. Ellerini ve ayaklarını sağa sola salladı. Yeniden hareket ettiklerini görmek onu rahatlattı. Efe'in arabasında hiçbir yerini oynatamadığını hatırladı. Felç olduğu için çok korkmuştu.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Türkan. "Bir şeye ihtiyacın var mı?" 

Genç kız utanarak, "Tuvalete gitmem lazım." dedi. 

"Sondan var zaten..."

Türkan bunu söylediği anda Zeynep sondayı hissetti. Yüzünü buruşturarak, "Çıkarsınlar onu," diye inledi. Yatalak olması, ihtiyacını bile gideremiyor olması genç kızı korkutuyordu. 

Sondası çıkarıldıktan sonra hemşire malzemeleri atık tıp malzemeleri yazan çöp kutusuna attı. Ardından temizlikçiye işaret ederek çöpü boşaltmasını istedi. Türkan, Zeynep'i odadaki tuvalete götürdü. Her zamankinden bitkin hissediyordu ama yine de yürüyebildiğini görmek Zeynep'i rahatlatmıştı.

İşini bitirip yeniden odaya döndüklerinde Efe'nin odada olduğunu görünce durdular. Daha doğrusu Zeynep durdu ve Türkan da onunla birlikte durdu. Genç kız takım elbisesinin içinde son derece yorgun, uykusuz gözlerle kendisine bakan adamın gözlerinin içine baktı. 

Efe'nin yüzündeki korku yerini bariz bir rahatlamaya bıraktı ve Türkan'ı umursamadan genç adam hızlı adımlarla Zeynep'in yanına gelip genç kızı kollarının arasına aldı. 

Ona öyle bir sarıldı ki, Zeynep nefes alamadığını hissetti. 

Ancak akan gözyaşlarına engel olamıyordu.

 Efe onu içine çekmek ister gibi sarılıyordu. Kaskatı kesilmiş bedeni gittikçe rahatlarken, Zeynep'in kanlı canlı hayatta olduğuna inanamıyormuş gibi derin derin nefesler alıyordu. 

Türkan ikisini dolan gözlerle izlerken Zeynep'e dudaklarını oynatarak, "Ben dışarıdayım." dedi ve odadan çıktı. 

Kapı kapandığında Zeynep kolunu kaldırdı ve Efe'nin beline doladı. Ona sarılmanın, onun kollarının arasında sağlıklı bir şeklide durmanın tadını çıkardı. Gözlerini mutlulukla yumdu ve Efe'nin korkmuş, sertleşmiş bedenini sakinleştirmek için sessizce onun adını fısıldadı. "İyiyim ben," dedi. "İyiyim. İyiyim Efe...iyiyim ..." 

Efe onu duymuyormuş gibi sessizce sarsılıyordu. Ağlamıyordu ama bedenini bir titreme sarmıştı ve kendisini bir türlü sakinleştiremiyor gibiydi.

Genç kızın ufak bedenini sıkıca sarmış onu canı gibi kucaklamıştı. 

Zeynep onun acısını ta kalbinde hissediyordu. 

Onu korkutmuştu. Onu ölümüne korkutmuştu ve Efe yine gitmek yerine onun yanında duruyordu. Onun yanındaydı. Onu bırakmıyordu. Zeynep'in sevgisine muhtaç bir şekilde genç kızdan sevgi dileniyordu. 

"Efe, iyi misin?" Onun da fenalaşmasından ödü kopuyordu. Elini yukarıya uzatarak genç adamın saçlarını okşadı. Kendisi ayakta zor duruyordu ama Efe onu sıkı tuttuğu için sıkıntı yoktu. Birkaç dakika boyunca Efe hiç sesini çıkarmadan ona böyle sarılmaya devam etti. Ardından yavaş yavaş geri çekildiğinde genç kız onun gözlerindeki yaşları görünce kalbi sıkıştı.

Efe'nin yüzüne dokundu. "Ben iyiyim," dedi kısık sesle. "İyiyim ben." 

Genç adam boş gözlerle ona bakıyordu. Sanki Zeynep'in iyi olduğuna bir türlü inanamıyor gibiydi.

Zeynep onun elinden tutarak yatağa çekti ve güçlükle oturdu. Efe bir robot gibi çekiştirilip oturtuldu. Gözlerindeki acı çok derindi.

Zeynep uzanıp onun gözlerindeki yaşları sildi. "Lütfen.." Adeta ona yalvardı. Böyle tepkisiz kalması Zeynep'i endişelendiriyordu. "Lütfen bir şey söyle...Efe?"

Genç adam nihayet, "İyi misin gerçekten?" diye sordu. Sesi öyle kısık çıkmıştı ki, Zeynep ona bu kadar yakın olmasa onu duyamazdı. 

Başını sallayarak, "İyiyim." dedi. "Böyle krizleri zamanında daha çok geçirirdim. Sana söyledim." 

Efe, "Hep benim yanımda fenalaşıyorsun," diye fısıldadı. "Sana bunu ben mi yapıyorum?" 

Zeynep hayır demek istedi ama bu doğruydu. Kalbindeki korkuların çoğu Efe'ye aitti. 

Yüzündeki ifadeyi doğru okuyan Efe ellerini yüzüne kapattı ve, "Ben nasıl bir insanım böyle?" diye bağırdı. "Kendi bencilliğim yüzünden seni hiç düşünmüyorum! Senin korkularının geçici bir şey olduğunu düşünüp üstüne üstüne geliyorum! Ben nasıl bir insanım böyle?!" 

Kendini suçlayışı genç kızın yüreğine bir ateş gibi düştü. Zeynep'in zayıflığı yüzünden kendisini suçlamasını istemiyordu. "Efe..bak ben iyiyim, bir şeyim yok. Ben iyiyim." 

Genç adam ellerini yüzünden çekti ve Zeynep'e baktı. "Seni kaybettiğimi sandım,"  diye mırıldandı. Korkuyu iliklerine kadar tatmış bir adam gibi konuşuyordu. "Seni hiç öyle görmedim. Sana bağırdım, çağırdım ama beni duymuyordun.  Bilincin yerindeydi ama bana tepki vermiyordun!" 

Zeynep onu sakinleştirmek için elini tuttu ve parmaklarını sıktı. "Ama sana ablanlara haber verme dediğimi hatırlıyorum..." Zorlukla da olsa gülümsemeye çalıştı. "Yani seninle konuşabiliyordum." 

"Aynı şey değil!" diye çıkıştı genç adam. "Aynı şey değil. Sen kendini görseydin, benim ne demek istediğimi anlardın." 

Zeynep pes ederek başını önüne eğdi. "Ne yapabilirim Efe?" diye sordu. "Krizler benim bir parçam. Bir şeyleri artık kaldıramayacak hale geldiğimde doğal olarak böyle bir tepki veriyorum. Bu benim için bir alışkanlık haline geldi. Elimde olan bir şey değil." 

"Üstüne bu kadar gelmeseydim bunları yaşamazdın," diye kendisini suçladı genç adam. "Doktorlar böyle krizlerin tehlikeli olabileceğini söyledi. Beyninde ödem oluşabilirmiş. Beyin fonksiyonlarına zarar verebilirmiş." 

Zeynep, "Hep böyle söylüyorlar." diyerek bunu önemsiz bir şeymiş gibi göstermeye çalıştı. "Bugüne kadar hiçbir şey olmadı." 

Efe hayretle ona baktı. "Ama bu olmayacağı anlamına gelmez!" Zeynep'in bunu basit bir şeymiş gibi göstermesine kızmıştı. "Ben hayatında olduğum sürece hep kriz geçireceksin." 

Söylediğinin altında yatan anlamı anladığında Zeynep'in kanı dondu. Ben hayatında olduğum sürece...

"Ama-"

"Hayır," diye sözünü kesti Efe. "...söylenecek bir şey yok. Sana bunu daha fazla yapamam. Seni göz göre göre bir şeylere zorlayıp sağlığını riske atamam. Bunu yapamam." Başını iki yana sallayarak gözlerini yere dikti genç adam. "Korktum...gerçekten korktum. Eğer sana bir şey olsaydı kendimi nasıl affederdim bilmiyorum. Bilmiyorum. Uyanmadığın her saat, her dakika her saniye boyunca öldüm sanki." 

Zeynep onun acı çeken haline bakarken gözlerinden akmak için savaşan yaşlara karşı koyamadı. "Bu benim bir parçam," diye fısıldadı. "Beni hayatında istiyorsan eğer, benim bu halimi de kabul etmen gerek. Bunu yapabilir misin Efe?" 

Efe başını kaldırıp genç kızın gözlerinin içine baktı. Zeynep o gözlerde kendini kaybediyordu. Efe de aynı şekilde hissediyor muydu acaba? 

"Ne demek bu?"

Genç kız nefesler alarak, "Ben sana layık değilim," dedi. "Sen sağlıklı bir insanı hak ediyorsun. Ben engelliyim Efe. Engelli bir insanın hayatı çok zor. Gerçekten çok zor. Seninle beraber olduğum an boyunca sana layık olamayacağımı düşünüyorum. Senin gibi bir insanın-"

"Nasıl bir insanım ben Zeynep? Söylesene nasıl bir insanım ben?"

Zeynep şaşırarak ona baktı. "İyi birisin," dedi anında. "İyi,iyi çok iyi bir adamsın." 

Efe kaşını kaldırarak, "Öyle mi?" dedi. "İyi bir adamım ben öyle mi?" 

Zeynep başını sallayarak onu onayladı. Efe çok iyi birisiydi. Bir kere Zeynep'in kahramanıydı o. Hayallerinin prensiydi. Sevdiği adamdı. 

"Şimdi yapacağım şey beni yine iyi birisi yapar mı?" Efe gözlerini ondan ayırmadan hatta kırpmadan bütün dikkatiyle Zeynep'e bakıyordu. 

Zeynep, "Ne-ne ya-yapacaksın ki?" diye sordu. 

Efe hareke geçmeden bir saniye önce genç kızın titremeye başlayan dudaklarına kısa bir bakış attı. Hemen ardından hızla öne atılarak Zeynep'in yüzünü avuçlarının arasına alarak dudaklarına yapıştı. 

Continue Reading

You'll Also Like

3.6K 346 13
‹Bu kitap kalbi acıyanlara ithaf edilmiştir.› 0549*******: gece mavisi gözlerinde kayboldum 0549*******: bul benii 0549*******: tüm hata benim sana b...
42.6K 3.3K 10
Hikayenin geçtiği şehir olan Hilal'de dahil olmak üzere her şey hayal ürünüdür. Başlangıç 4 Mart 2019
ADI HAYAT By tugbazeycel

Historical Fiction

915 318 7
Bir hayat düşünün. Dede'den başlayıp oğula, toruna kadar uzanan. Ve bu uzantıda bir çok hayat öyküsüne şahitlik ediyor olacaksınız. Aşk, aile, acıl...