cipa | larry ✓

By winterflowerkth

188K 17.2K 30.8K

"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali k... More

red lips
i'm a man
anything could happen
battlefield
too close
counting stars
breakaway
so cold
never been hurt
blood on my name
eyes on fire
bloodstream
let her go
give me love
madhouse
don't let me go
glory and gore
king and the lionheart
make everything louder
lego house
explosions
burning desire
buzzcut season
everybody wants the rule
another love
yellow flicker beat
stop crying your heart out
recovery
love death birth
centuries
your love
harry
without a world
the monster
west coast
haunted
seven nation army
tennis court
wait for a minute
love me like you do
wrong
holy ground
story of my life
i put a spell on you
you and i
bad things
here comes the rain again
something's gotta give
misty mountain
ordinary world
kiss me slowly
final
özel bölüm

beating heart

3K 289 355
By winterflowerkth

Geniş yatakta uzanıyorduk. Başını göğsümün sol tarafına koymuş kalp atışlarımı dinliyordu. Parmaklarım onun buklelerinin arasında gezinirken gözlerim kapanmaya başladı.

"Yeniden söyle Louis."

Saçlarıyla oynamaya ara verdim. Açıklaması için bekledim.

"Bugün söylediğin şarkıyı yeniden söyle."

Gülümsedim. Ben duşta bile şarkı söylemezdim. Şimdi onu yatıştırmak için ikinci kez şarkının sözlerini mırıldanmaya başladım. Kelimeler dudaklarımdan dökülürken onun şarkı söylemesini düşündüm. Kalın ve her zaman içinde yaşadığı acıyı yansıtan derin sesini onun dramına uyan bir şarkı söylerken hayal etmeye çalıştım.

Yeniden şu ana odaklandım. Onun yumuşak saçlarına, karnımın üstündeki eline ve göğsüme yasladığı başına... Bana temas eden her yeri, orada olduğunu, soğuk teninin benimkine dokunduğunu hissettirmek istercesine ağırdı.

"Lütfen şarkıyı kesme." diye yalvardı sustuğumda.

Başını kaldırdı ve bana baktı.

"Sesin bana huzur veriyor sevgili Louis."

Eli yanağımda gezdi. Parmağının hafif temasını gözleriyle takip ediyordu.

"Bir mucize gibisin. Bunu biliyorsun değil mi?"

Mucize... Birisi için bu kadar anlamlı bir yerde olmak beni heyecanlandırmıştı.

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"

Az önceki uyku dolu gözlerim irice açıldı. Yarım ağız gülümsemesinden dişlerini görebiliyordum.

"Bir arayıştaydım Louis. Seni ilk gördüğüm gün..."

Gözlerini kapattı. Dudakları iki yandan yukarı kıvrıldı ve bir süre düşündü.

"İnsanlar hastalığımın ölümcül olmasını diliyordu. Ancak o zaman benden kurtulacaklarına inanıyorlardı. Tanrım... Ne yazdı ama."

Başını eğip sağa sola sallarken kıkırdadı.

"Onu deli ediyordum. Beni buraya bırakıp lüks arabasına bindi ve bana hoşçakal bile demeden, yada uslu çocuk olmamla ilgili herhangi bir öğüt vermeden çekip gitti."

Elini saçlarımda gezdirdi. Yaklaşıp alnıma bir öpücük bıraktıktan sonra gözleri benimkilere odaklandı.

"Tüm bunlardan kaçıp uzaklaşmak, sadece ben olmak istiyordum. Okulun kapısında durdum. Çıkmalı ve onların adı geçen her şeyden kurtulmalıyım dedim kendi kendime."

Hatırladıkça heyecanlandığını hissedebiliyordum.

"Sen kapının önünde dikilmiş her şey çok güzel olacak diye sayıklıyordun."

Bunu yaptığımın farkında bile değildim.

"Gözlerin Louis. O kadar maviydi ki, seni izlerken bir okyanusta korkusuzca yüzdüğümü, gökyüzünde özgürce uçtuğumu ilk o zaman hissettim."

Burnum sızlıyordu.

"Geri döndüm. Ayaklarım benden habersizce seni takip ediyordu. Gözlerim senin her hareketini bir lütuf gibi izliyordu."

Yanağıma düşen bir damla yaşı baş parmağıyla sildi ve şefkatle gülümsedi.

"Çok güzel ve çok özelsin sevgili Louis. Ben senin dönüp bakacağın türden bir adam değildim. Korktum. Sana sahip olamayacağımı düşündüm. Seni uzaktan izlemek zoruna kalacağımı... Sana bir zorba gibi davrandım çünkü seni elde edemeden kaybetmek istemedim."

Alnını alnıma yasladı. Gözleri sımsıkı kapalıyken onun kusursuz yüzünü yeniden bu kadar yakından izledim.

"Ama şimdi buradasın. Çünkü burada olmak istiyorsun... Değil mi?"

Yeşilleri göründü ve bana merakla baktı. Görüşünü netleştirmek için mesafe açtı.

"Buradayım. Çünkü burada olmak istiyorum. Çünkü sana değer veriyorum. Çünkü bunu hak ediyorsun."

Küçük, neşe ve hayret dolu bir kahkaha attı. Elini yanağıma koyup beni kendine çekti. Dudaklarımız birleşmiş ve onun baş döndürücü sert öpücükleriyle hassaslaşmıştı. Sonra dudaklarımdan ayrıldı ve yüzümün her yerine minik yumuşak öpücükler bıraktı.

"Louis. Benim masum, kusursuz Louis'yim."

Ellerimi sırtında gezdirdim. Tuhaf bir şekilde onun tümüyle bana ait olduğunu hissederek kibirlenmiştim.

"Seni o kadar çok seviyorum ki bazen bunun imkansız olduğunu düşünüyorum." diye fısıldadı bu gizli bir sırmış gibi.

Bir an sonra kendimi ona sıkıca sarılmış bir halde bulmuştum.

****

Gece üç saat aralıklı uyku bölünmelerimi saymazsak Harry'nin kollarının arasında geçirdiğim en güvenilir ve en huzurlu uykuydu.

Sabah nihayet sonuçlarının belli olduğu raporlarım için hastaneye gidecektik. Harry çıktığı yeni trajediyi unutmuş gibi görünüyordu.

Hastane koridorunda elime sarılmış yürürken tedirgindi. Bunun sebebinin sonuçlarından korktuğu raporlar olduğunu düşünüyordum.

Mizah yeteneği zengin doktorun kapısının önünde durduk. Çok geçmeden, tanıdık sarışın asistanı bizi içeri davet etmişti.

"Louis Tomlinson'un sonuçları için buradayız." dedi Harry adama fırsat vermeden.

Bay Statham büyük mavi kapaklı dosyasının içini karıştırdı ve biraz sonra içinden kağıdı çıkarıp bize uzattı.

"Anlaşılan bir sorununuz yok Bay Tomlinson."

Harry kağıtta yazılanları inceledikten sonra doktoru dikkate almış ve korkulacak bir şey olmadığına inanmıştı.

"Tanrıya şükür." dedi gülümseyerek, alnıma uzun bir öpücük bırakmadan önce.

Hastanenin, içimi bunaltan havasından hemen çıkmak için yürümeye başladığımızda Harry şimdi daha rahat ve neşeliydi.

"Seni mükemmel bir yere götüreceğim. Kahvaltı yapmalıyız. Eminim sende benim gibi çok acıkmışsındır."

Yüzüme bir gülümseme yayılırken ona cevap vermek için araladığım dudaklarım, koridorun sonunda bu tarafa doğru yürüyen Ben'in görüntüsüyle geri kapandı.

El sallayarak her zamanki alaylı ifadesiyle bize yaklaşırken Harry elimi sıkıca tuttu.

"Her yerde karşımıza çıkıyor." diye mırıldandım kendi kendime.

"Selam kardeşim! Ve onun en sevdiğim sevgilisi!"

Sesi duvarlarda yankılanırken Harry'nin sıkıntılı iç çekişine eşlik ettim.

İkimizde ona cevap vermemiş ve hatta bakışlarımızı bile çevirmemiştik. Sadece onun herhangi bir can sıkıcı konuşmasına maruz kalmadan buradan uzaklaşmak istiyordum. Geldi ve tam karşımızda durup yolumuzu kesti.

"Ee... Sonuçlar iyi mi? Umarım sana kalıcı bir hasar vermemişimdir hayatım. Zaten bunu yaptığım için yeterince vicdan azabı çekiyorum."

Harry elimi bırakıp onun boğazına yapıştığında Ben bıkkınca onu geri itti. Yeniden Harry'nin iri elleri kardeşinin boynuna sarıldı ve bu kez sertçe sıktı.

"Harry yapma!"

Ona engel olmak istemesem de bunu yapmamam gerektiğini biliyordum.

"Hadi ama..." dedi nefes almaya çalışırken.

"Bunu her seferinde yaşamak zorunda mıyız?"

Harry'i kolundan tuttum ve tüm gücümle çekiştirdim. Başını bana çevirip hayret dolu bakışlarını kolundaki elimde gezdirdi.

"Sakin ol Harry. Lütfen..."

Sesim o kadar ağlamaklıydı ki Harry'nin her seferinde bir yerleri yıkmak, birilerini dövmek gibi olaylarından bu kadar rahatsız olduğumu ben bile yeni fark etmiştim.

Elini indirdi ve beni kolunun altına alıp, başımın üstüne güven veren bir öpücük bıraktı.

"Çok şirinsiniz(!)"

Ben'in eğlencesini bozmak için ayaklarımın ucunda yükselip dudaklarımı sevgiliminkilerle birleştirdim. Harry dilini keyifle gezdirirken gözlerim onun arkasındaki Ben'in bakışlarını yakalamıştı. Çok tehditkar, kıskanç ve sert bakışlardı. Onda sık rastlanmayacak ciddi bir ifade.

"Teşekkür ederiz." dedim öpücüklerden ayrılıp.

Ona yapmacık bir gülümseme yolladım ve bu da bende sık rastlanmayacak bir ifadeydi. Harry yeniden elimi tuttu.

"Gidelim sevgilim."

Başımla onayladım. Yeniden yürümeye başlamıştık ki hırıltılı ve aksanlı laubali sesi duyduk.

"Amcamız bugün hastaneden çıkıyor kardeşim."

Bu kadar ince bir konuyla böyle rahat eğlenmesi asap bozucuydu. Harry'e sakin olmasını söyleyip duruyordum ancak çıkışlarında haklıydı.

"Sana kardeşim dememde bir sakınca yok değil mi? Lütfen bu seni rahatsız ediyorsa söyle."

Derin bir nefes aldıktan sonra başımı arkaya çevirip onun rahatsız edici gülümsemesine baktım.

"Louis!"

Bu kez Harry onun seslenişiyle adımlarını aniden durdurdu.

"Onun adını lanet ağzına alma!"

Ben'in cesareti beni korkutmaya başlamıştı.

"Ah sevgili Louis... Benim yüzümden bu halde olman beni gerçekten çok üzüyor."

Harry başını yere eğdi ve gözlerini kapatıp uzunca soluklandı.

"Ama biricik yengem Bayan Anne'e seni tehdit etmemesini söyledim. Bildiklerini sevgiline anlatmayacağından emindim."

Ah tabiki Ben boşboğazlık edecekti. Bunu kullanmayacağına nasıl inanabildim ki?

Harry ona doğru yürümeye başladığında ben bu kez kendi durumum için telaşlanmıştım. Ben yeniden Harry'nin omzunun üstünden sinsi gülüşünü bana sundu.

"Sen neden bahsediyorsun? Defol git! Seni gerçekten öldürmemi istiyor olmalısın!"

Ellerini kaldırdı ve kocaman aptal sırıtmasıyla ne kadar eğlendiğini bize gösterdi.

"Ah hayır kardeşim... Ben konunun dışındayım. Bu sevgilinle arandaki mesele."

Şimdi iki çift birbirinin aynı olan yeşil göz, iki farklı ifadeyle beni izliyordu. Ben, alaylıydı. Harry'nin merak dolu gözleri daha çok ilgimi çekiyordu.

"Hadi hayatım ona bildiklerini anlatmaktan çekinme. Zaten öğrendi. Sorun olmaz."

O kesinlikle dayak arsızı olmuştu. Harry'nin onu yakalarından tutup başka bir köşeye savurması onda herhangi bir mimik değişikliği bile yapmıyordu.

Harry bana sert adımlarla yaklaşırken yutkundum. Kelimeleri kafamda toparlamaya çalışıyordum.

"Onun bildiği şey ne Louis? Senin bana söylemediğin ama ona söylediğin şey ne?"

Bağırması bile korku gözyaşları dökmem için yeterliydi.

Elimi saçlarımın arasından geçirdim. Bunu yaparken fazladan zaman kazanacakmışım gibi.

"Harry... Ben biliyordum." diye mırıldandım gözlerimi ondan kaçırarak.

Ben ellerini birbirine çarparak alkış tuttuğunda gözüm ona kaydı.

"Bak bu kadar basitmiş. Neden korkuyorsun? Seni de dövecek hali yok."

"Kes sesini!"

Onu susturanın Harry olmasına sevindim. Bunu yapmak istemiyordum.

"Neyi biliyordun Louis?"

Neden bahsettiğimi anlamıştı. Gündemimizdeki konu olduğu ortadaydı. Ancak o bunun doğru olmadığını ve ondan bir şey saklamadığımı duymak ister gibi bakıyordu. Ne yazık ki bu kez ona istediğini veremezdim. Onu daha fazla kıramazdım.

"Bay Christopher'ın baban olmadığını öğrendiğimde Bayan Anne bunu sana söylememem konusunda benimle oldukça sert bir konuşma yaptı."

Tek nefeste gözlerim kapalı söylemiştim. Yüzündeki hayal kırıklığını görmek istemiyordum.

Neredeyse bir dakikadan fazla bir süre boyunca sadece beni izledi. Ve yüzünde gördüğüm şey hayal kırıklığından daha fazlasıydı.

"Biliyordun ve bana söylemedin?"

"Harry ben bunu zaten..."

"Bunu benden sakladın!"

Ellerini omuzlarıma sardı ve beni sertçe olduğum yerde sarsmaya başladı.

"Sana o herifin bana hissettirdiklerini anlatıp karşında bir çocuk gibi ağlarken bana gerçekleri söylemedin! Sadece kalbimdeki bu acıyı izledin!"

Harry'nin öfkeden deliye dönmüş hali Ben'i de panikletmiş ve yanımıza getirmişti. Onu kolundan tutup çekmeye çalıştı.

"Bırak onu!"

"Sana güvendim Louis! Her şeyimi anlattım! Ama sen acı çekmemden zevk alır gibi bana bildiklerini söylemedin! Beni hayal kırıklığına uğrattın!"

Elini Ben'den kurtarıp boğazıma sardığında nefesim birden kesildi.

"Beni nasıl hayal kırıklığına uğratırsın?"

"Özür dilerim..." dedim zorlukla.

Konuşma fırsatı vermiyordu ve açıkçası öyle bir fırsatım olsa da nasıl bir açıklama yapacağımı bilmiyordum.

Kesik kesik nefesler almaya çalışırken Ben onu benden uzaklaştırdı. Vücudunu benim önüme bir zırh gibi gerdi ve kollarını Harry'nin sırtına doğru sararak onu tuttu. Hala Harry'nin kendini kaybetmiş öfkeli bakışları altında korkudan titriyordum.

"Sen de onlar gibisin!"

Ben'in kollarından kurtulup koşmaya başladığında saniyeler içinde gözden kaybolmuştu.

Ancak kalbimi milyonlarca parçaya ayıran gözyaşları ve son cümlesi hala benimleydi.

Continue Reading

You'll Also Like

92.5K 3.9K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
77.7K 6.1K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
1.1K 75 4
Succubusların iblislerin rüyalarına girmeleri ezelden beri yasaktı. Taki bir Succubus bu yasağı çiğneyene kadar.
7.9K 1K 10
Yıldız'ın, Ay'a olan aşkı...