Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 22

15.4K 846 35
By whysoserious46

Claire

Ethan neredeyse yerinden zıplayarak ayağa kalktı Teresa ile konuşmaya devam ederken. Ağzımı oynatarak ne olduğunu sordum. Ethan her zamanki gibi cevap vermeyi gerekli görmedi. Bir sorun olduğu kesindi. Öyle olmalıydı. Teresa'nın sesini telefondan duyabiliyordum, kelimeleri ayırt edemesem de ses tonundaki titreme bunu işaret ediyordu. Ethan kapıya doğru olan yarı koşar biçimdeki adımlamasını kesip durdu. Tepedeki pencereden yere düşen ışık huzmesinin tam ortasında. Elini saçını geri çekmek için saçına götürdü. Vücudu terle parlıyordu. İlk başta hızlı ve görünür bir panik içinde olan hareketleri telefon konuşmasının devamında kendini ilk başta ufak sitemli cümlelere daha sonra da sakin bir konuşmaya bıraktı. "Üzerimi değiştireceğim. " dedi hem bana hem de telefondaki Teresa'ya arkasına doğru dönüp.

"Ne olmuş? " diye seslendim yönünü bu sefer de soyunma odalarına çevirirken.

"Ölmüyormuş, ne o ne de başkası!" dedi yüksek sesle. Sinirli olduğu için mi yoksa duymam için mi bağırdığını anlamaya çalıştım. "Mobilyalarınız gelmiş. Gidip bakmamızı söylüyor. " dedi kapıyı sertçe çarpmadan önce.

"Senin telefonun nerede?" diye sordu Teresa bizimle koridorda buluştuğunda.

"Odamda bıraktım. " dediğimde tek kaşını kaldırıp Ethan'a baktı. Aralarında telepatik olarak bir konuşmanın geçtiği ilk defa bu kadar belli olmuştu. Teresa kısa bir süre sonra baştaki neşeli enerjisine geri kavuştu. "Umarım tavandan sallanan bir şey olmaz." dedi merdivenlere açılan kapıyı açarken.

Onu ilk kez gördüğüm zamanki ile karşılaştırınca şimdi bu bize, tüm yüzüne yayılan gülümsemesiyle, dekore ettiği çatı katını gezdiren kız tamamen farklı -imkansız- bir Teresa idi. Benim yatağım basit siyah metal çerçeveliydi, koyu gri/mavi ve açık pembe örtüleriyle pencereye yakın duruyordu. Teresa'nınki ise diğer uçta ama pencerelerden olabildiğince uzak konumlandırılmıştı. Tıpkı eski odasındaki gibi göz alıcı ve parlak renkli bir şey gold ve ismini bilmediğim bir renk koyu cyan gibi- Ethan aşırı sıcak kolu benimkine değince irkildim istemsizce birbirimize baktık Teresa da -artık aramızdaki tuhaf gerilimi hissetti mi bilemem- bize doğru döndü bunun üzerine başımı çevirdim ve yana doğru geniş bir adım attım. Teresa imalı bir şekilde öksürdü.

Teresa'nın peşinden şehrin ormanla birleştiği manzarayı tamamen gören oturma alanına giderken Ethan bir kez daha yanıma sokuldu. "Kızılgerdan yumurtası mavisi. " dedi bir anda neredeyse fısıldayarak. Kelimeler seçmem bir zor olmuştu.

"Ne? " dedim ben de anlamsızca ona uyarak sesimi alçak tutmuştum.

"Bilmediğin renk-"

"Ethan zihin okuma konusunda anlaştık sanıyordum!" diye yükseldim bir anda kendimi tutamayarak. Teresa yarım bir kahkaha patlattı. Yüzümün onun elbisesi kadar kırmızı olmaya başladığını tahmin ediyordum.

Teresa


Ethan uzunca bir süre banyonun boş duvarına baktı. Claire de benim fark etmediğimi düşünerek onu izliyordu. "Buraya ne lazım biliyorum. " dedi Ethan bir süre de etrafı inceleyerek. Ne diyeceğini biliyordum. Tek sorun buradaki tek duvarın banyonun duvarı olması ve onun da oval olmasıydı. Ethan bu gerçekleri unutarak ya da umursamayarak Sera'ya gitmek için merdivenlere doğru yöneldi. Koltuklardan birinin kolunda oturan Claire'e döndüm.

"Beğendin mi?"

"Evet, tüm bunları bir gün içinde halledebilmen sonsuz takdiri hak ediyor. " dedi gözlerini ilk önce arkamdaki duvara daha sonra da ellerine kaydırırken. Claire'in ruh hali kısa sürelerde değişebiliyordu ama hiç bu kadar hızlı ve taban tabana zıt bir değişime şahit olmamıştım. Önüne doğru yürüdüm.

"Claire, beğenmediysen değiştirebiliriz. " dedim bana bakmasını sağlamaya çalışarak.Otururken bile benden uzun olmasından nefret ediyordum.

"Hayır, gerçekten çok fazla uğraştığın belli oluyor. Ben sadece- bilmiyorum...." uzun bir iç çekti. Tamam, ne olduğunu bilmiyordu sadece yorgundu belki de. Üzerine gelmemem gerekirdi değil mi? İsterse konuşurdu. Tam geri çekilmek üzereyken başını kaldırıp bana baktı. "Teresa, neden bana iyi davranıyorsun? Neden benimle arkadaşsın?"

Uh oh, sorusu karşısında yüz ifademi nötral tutmaya çalıştım. Bana cevap veremeyeceğim belki de tek soruyu yöneltmişti. Doğrusu... doğrusu bilmiyordum. Anlaşma yüzünden miydi? Yoksa beni hiçbir kin kırıntısı göstermeden affedebilmesinden miydi? Ya da gerçekten bir arkadaşa ihtiyacım olduğunu fark ettirmesinden mi? "Claire bunu daha önce de sana söylemedim mi? Arkadaşın olmayı seviyorum. Ethan, Chris ya da Tom'la olandan farklı bir şey, bazı sınırların olması-"

Güzel ben de yalan söyleme yeteneğini kaybetmeye başlıyorsun sanmıştım. dedi Ethan zihnimde merdivenlerdeki ayak sesleri duyulduğu sırada.

Kapa çeneni. diye cevapladım Ethan elinde bir tablo ile gelirken.

"Onu nereye asacağız süper zeka?" Kolonlardan birinin üzerine cebinden çıkardığı yapışkanlı resim askısını yapıştırdı cevap vermek yerine. Sonra da elindeki tuvali astı.

Ethan'ın uzun zamandır çizdiği ilk portre olabilirdi. Daha iyi görmek için yaklaştım, sarmaşıkları çizdiği kadının yüzünü, kollarını inceledim. Gözleri neredeyse gerçekten parlıyordu. Yine de tablonun garip bir yanı vardı, tam olarak parmak basamıyordum. Mor şimşekler, kadının ne renk olduğunu anlayamadığım diğer gözü... Bunu ne zaman çizmişti? Göz ucuyla Claire'e baktım, ilginç bir şekilde sarsılmış görünüyordu. Ethan bize döndü, kolona yaslandı. İçeri giren güneş ışığı ne kadar terlediğini göz önüne seriyordu.

"Bunu ne zaman yaptın? " diye sordum tablodaki garipliğin ne olduğunu çözmeye çalışırken.

"Bugün. " dedi Ethan tablodan uzaklaşarak koltuğun sırtına oturdu. Sanki neye baktığımı anlamaya çalışıyordu.

"Nasıl kurudu bu kadar hızlı?" diye sordum ellerimin yağlı boya olduğu ve Ethan'ın gazabına maruz kaldığım onca seferi düşünürken.

"Yağlı boya değil akrilik. " dedi belli belirsiz bir şekilde bakışlarını Claire'e yöneltirken. " Tamamen kurumuş sayılmaz. Sadece dokunduğun zaman eline bulaşmıyor. " Benim için kurumuş demekti bu. " Yarına tamamen kurumuş olur. O zaman isterseniz çerçeveletirsiniz." Claire'e döndüm. Teninin akşam ışığı altında kendine has bir parıltısı vardı. Sanki saydam gibi, dikkatli bakarsanız içini görebilecek gibi hissettiriyordu. Resim hakkında bir şey söylemesini beklemiştim. Claire izin isteyip banyoya giderken, aynı anda beynimde bir şimşek çaktı.

Asimetrik yüzü, gözlerinin anlaşılamaz rengi, göğüslerinin başlangıcı, boynu-

" Eski sevgilinin portresini yapıp buraya getirdiğine inanamıyorum! " dedim Claire'in bizi duymaması için sesimi ayarlamaya çalışarak. Ethan söylediğim karşısında afallamış gibi duruyordu. Gözlerini kırpıştırdı. Tepkileri yavaşlamış gibiydi.

" Tess ne diyorsun sen?" dedi tekrar yüzünü resme çevirirken. Sonra dudakları o biçimini aldı. Ona vurmak istiyordum. Bir de bilmemezlikten geliyordu. Koltuğun üzerinden aldığım yastığı tüm gücümle ona fırlattım. Kaçamadı. "Tess-"

"Gözüme sokmak için mi-" bir tane daha attım.

"Tess. " Elime geçen tüm yastıkları fırlatıyordum. Ayağa kalktı bana doğru yürümeye başladı. Bir tane daha fırlattım. Sonra bir tane daha. Bu sefer başına isabet etti. Bir anda dengesini kaybetti. Aptal.

"Ethan hadi ama bir yastığın seni devirmeyeceğini ikimiz de biliyoruz. " Yine de ayağa kalkmadı, ona doğru yürümeye başladım. "Ethan şımarma. " Yanına geldiğimde gözleri kapalıydı. Eğilip omzundan onu sarstım. İsmini söyledim ama tepki vermiyordu. Elim titreyerek dudaklarını ayırdım, yüzümü ona yaklaştırdım. Yüzüme çarpan nefesi vücuduma yayılmakta olan paniği azaltmıştı. Ama yardıma ihtiyacı vardı. Claire. Claire, onu iyileştirebilirdi. Ona seslendim ilk önce sesimdeki sakinliği korumaya çalışarak. Sonra vücudumdaki adrenalin sesime ulaştığında titrek bir sesle bağırarak. Claire cevap vermiyordu, gelmeyi bırakın. Ona güvenmem hataydı. Claire'e bağırmaya devam ederken hemen telefonuma uzandım.

Tom, Claire'i banyoda bilinci gidip gelen bir halde buldu, sağlıkçılar Ethan'ı hastane katına indirdikten sonra.

Claire

Başımda dikilen iki çift gözle kendime geldim. Midem bulanıyordu. Derin bir nefes almaya çalıştım. Sonra Teresa'nın ajite sesini duydum. " Ne oluyor bi- bilmiyorum. Bir anda öylece yere yığıldı. "

Bana bakanlardan birinin Christina olduğunu fark ettim. Diğeri ise Tom'du. "Claire, ne oldu? " dedi Tom. Neyim olduğunu nasıl bilmemi bekliyordu ki? Çok... çok güçsüz hissediyordum.

"Bil-miyorum." dedim anlaşılan nefes almakta da çok iyi değildim şu anda. "Çok tuhaf hissediyorum. " Etrafıma bir göz gezdirdiğimde Teresa'nın telaşlı ruh halinin benim için olmadığını anladım. "Ethan nerede?" Kalbim duracaktı. Teresa'nın göz yaşları yanaklarını ıslatmaya başladı. Hayır, hayır, hayır...

"Yan odada. " dedi Christina yumuşak bir sesle. Ciğerlerime yarım yamalak da olsa tekrardan hava dolduğunu hissettim. "Daha rahat çalışmak için- "

"Bizi kovdular." dedi Teresa titreyen ellerini saklamak için kollarını göğsünde bağlarken.

"İkinize her ne oluyorsa, onun durumu daha kötü." dedi Tom ses tonunun altında ufak ima içeren bir şekilde. Kapı açıldı, Chris ve arkasından tuhaf bir yüz ifadesiyle Miles girdi. Midem bulantım midemden yükselen seslerle birlikte daha da arttı.

"Ben bir şey yapmadım. " dedim Tom'la göz teması kurmaya çalışarak. Ardından gelen bir öksürük daha iki büklüm olmama neden oldu.

"Gittiği tüm yerleri gezdik. " dedi Chris görünür bir şekilde Miles'la Teresa'nın arasına kendini yerleştirerek. "Tess, bizden başka kimseyle görüşmemiş. " diye ekledi elini Teresa'nın omzuna koyarak. "Bir de Claire." Mideme kramp girmeye başlamıştı. Miles'ın bana olan bakışını görmek de hiç yardımcı olmuyordu. Nefes almaya çalıştım.

Bir de Claire, tabii ki. Biz kelimesine sığamayacak kadar dışarıdaydım. Miles bana doğru yürüdü.

"Senin nasıl bilincin yerinde? " diye sordu Christina'nın önüne geçip yatağın başında dururken.

"Ben bir şey yapmadım, yemin ederim. "

"Claire, kimse senden kendini ispatlamanı beklemiyor. " dedi Teresa Miles'a doğru yürürken. "Delirdin mi yüzünü görmüyor musun? Masmavi oldu. " dedi Miles'a. Midem içindekileri daha fazla tutamayacaktı. Titreyen dizlerimle ayağa kalktım, banyo kapısı olduğunu düşündüğüm yere doğru yürümek için. Miles tek bir adımla önüme geçti.

"Nereye gittiğini sanıyorsun?" dedi yüzü okunamaz bir hal almıştı. Mide içeriğim ağzıma doğru hücum etse de yutkunmayı başardım.

"Gitmem gerekiyor. " dedim ağzımı fazla açmamaya çalışarak. Etrafından dolaşmak için sağa doğru adım attığımda o benden önce oradaydı.

"Hay-" daha fazla kendimi tutamadım. Miles'ın üstüne kusmak bu kadar kötü bir zamanlamada olmasa komik bile olabilirdi. Özellikle şimdi de kendisi kusmak üzereymiş gibi göründüğünde. Teresa'nın bir kahkahayı bastırdığını duydum. Christina arkasını dönmüştü ama beni bir şekilde geri çekmeyi ve yatağa oturtmayı başardı.

Yatağa oturduğum anda nefes almam zorlaştı. Gözlerim net görmüyordu, başım dönüyordu. Etraftakiler sadece birer siluete dönüştüğünde bir boşluk beni içine çekti.

"Zehir olduğuna ne kadar eminsiniz? " diyordu Teresa'nın sesi gözlerimi aralamayı başardığımda bir yabancıyla konuşmakta olduğunu gördüm.

"Zehir olmama olasılığının olmadığına oldukça eminiz. " dedi beyaz önlüklü kızıl-kahve saçlı bir kız.

"Zehir olduğuna ne kadar eminsiniz?" diye tekrarladı kendisini Teresa.

"Claire'in vücudunda hiçbir şey yok. Kendisini bir anda gösteren patolojilerin bile temeli yok. Ne oluyor tam olarak emin değiliz. " dedi doktor olduğunu anladığım kız. Sonra başını bana çevirdi. "Ah, güzel uyanmışsın. Claire," dedi yanıma gelip elini benimkinin üzerine koydu. " beraberken herhangi bir şey yediniz mi? Ya da soludunuz mu?" Başımı iki yana salladım. "Daha iyi düşünmeni isteyeceğim senden. Aklına gelen herhangi bir şey var mı? Ne olursa. "

"Sadece Ahşap Ev'de aynı anda bir şeyler yemiş olabiliriz. " dedim yüzümdeki oksijen maskesini çıkarırken.

"Orası olamaz. Hepimiz zehirlenmiş olurduk. " dedi Teresa odada volta atmaya başlarken. "Tabi en başta bunların sebebi zehirse. " Kapı vuruldu, bir çocuk başını içeri uzatıp doktoru çağırdı.

"Onu iyileştirebilirim. " diye önerdim Teresa'ya. Yürümeyi bıraktı. Bana döndü.

"Tüm iyileşme yeteneğinle sen bu haldesin. " diye fısıldadı. "Ethan 43 saattir hiç uyanmadı. "

NE? Neredeyse iki gündür baygın halde miydim? "Teresa dememe izin vermelisiniz. Herkesi odadan çıkarırız sadece sen ve ben. En azından iyileştirmeyi denemeliyiz. " dedim yarı yalvarır biçimde. Teresa çılgınca kafasını iki yana salladı.

"Hayır, doktorlara zaman vermeliyiz. " Harika. Zaman. Beynim kontrol edemediğim bir hızla çalışmaya başladı. Zaman. Zehirlendiyse zaman kısıtlıydı. Ne kadarı kalmıştı? Ne aldığına bağlıydı. Doğru. Yine de en kötü ihtimalleri düşünürsek en fazla yetmiş iki saati.

Hayır. Onu iyileştirebileceğimi biliyordum. Gerekirse herkes uyurken gizlice giderdim. Bana ihtiyacı vardı.

"Claire! Şu an ne hesapladığını ne düşündüğünü anlamam için Ethan'ın yeteneklerine sahip olmam gerekmiyor! Hiçbir şey yapmayacaksın!" dedi Teresa elleriyle saçlarını alnı gerilene kadar geri çekerken.

Ertesi sabah, adının Sandra olduğunu öğrendiğim kızıl-kahve saçlı doktorun tüm itirazlarına sonrasında ise en azından onunla gitmemi söylediği oksijen tüpümle Teresa'yla Ethan'ın odasına gittim. Christina önceki gece gitmişti çünkü, Tom'un anlattığına göre, Chris sürekli ona bağırıyordu. Tom ise odanın köşesindeki tekli koltukta yarı aralanmış uykulu gözlerle bekliyordu. Chris ikili koltukta uzanıyor olsa da onun da yakın zamanda uyumadığı belliydi.

Gözlerim Ethan'a kaydığında dizlerim çözülmüştü, Teresa'nın şaşırtıcı şekilde güçlü tutuşu olmasaydı düşerdim. 

Continue Reading

You'll Also Like

1.2K 153 13
Birbirlerinden nefret eden iki gryffindor genci. Öğretmenlerin artık ikisinin kavgalarından usanması sonucunda artık yapabilecekleri bir şey yoktu. T...
1.1M 56.6K 68
--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini yabancı bir evrende bulur. Kafasındaki bi...
YANSIMA By Gizme

Science Fiction

5.8K 477 29
İKİ AYRI YAŞAM AMA TEK BİR NOKTA : RUH Amelia kendini hiç bilmediği bir dünyada bulmuştu. Bir anda 19. yüzyıl İngiltere'sine gitmişti. Bu bir rüya m...
785K 50.5K 47
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...