ruins /jungkook

By byarisa

420K 29.8K 12.1K

Sonrasında onu kurtarmaya bu kadar şükredeceğimi hiç tahmin etmemiştim. ByArisa More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm

5.Bölüm

12.9K 919 615
By byarisa

Odanın içinde volta atarken bir taraftan da kemirerek kısalttığım tırnaklarıma bakıyordum.

"Yah! Başım döndü artık dur." Hae Won elindeki pembe yastığı kafama fırlattığında yoluk, taranmamış birbirine girmiş saçlarım, uykusuzluktan şişmiş yüzüm ve kızarmış gözlerimle ona döndüm. Godzillayı görmüş gibi çığlık attı ve eline aldığı diğer yastığın arkasına saklandı.

"Tanrım bana yardım et!"

"Dalga geçiyorsun, gülüyorsun eğleniyorsun, hoş da; sen Jiminle n'apacaksın?" Dedim tehditkar ama alaylı bir tonda. Siper aldığı yastığı yavaş yavaş indirirken paravan açılmış da iki saat konuştuğu kadın ellili yaşlarda menopoz çılgını bir kadın çıkmış gibi baktı bana.

Bu bakışların başka bir tarifi yoktu çünkü.

"Ne dedin sen ne dedin?" Yastığı aynı yavaşlıkta yatağa bıraktığında çatılmış kaşlarım anında gerildi ve tedirginlikle gülmeye başladım. Yataktan ağır poziyonda kalktı ve bana doğru birkaç adım atmaya başladı.

"Anlat!"

"Yahu ama burada benim durumun daha önemli yani buz kralıyla gideceğim partiye-"

"Başlatma lan buz kralına!" Üstüme atlayıp, beni yere yapıştırdığında altında çırpınmaya başladım.

"Ne yaptın anlat Yeon!"

"Azıcık Jimin'in gideceği kızı Namjoon'a paslamış olabili-ah!"

Üstümden sinirle kalktı ve sırtını yatağa dayayarak soluklandı. Önüne gelen kumral saçlarını geriye atarken bana öldürücü bakışlar atıyordu.

"Detaylı.anlat."

Yutkundum ve birbirine girmiş saçlarımı düzelttim.

"Jimin'in davet ettiği kız şu üçüncü sınıfların gözdelerinden Mia. Kız da Namjoon'u seviyor ve yakınlaşmak için Jimin'i kullanacaktı. Ben de Jimin'e, Mia'nın Namjoonu sevdiğini söyledim, Namjoon'la eş değiştirmeleri gerektiğini söyledim ama..-"

"Ama Namjoon'un eşinin ben olduğumu biliyor." Diye lafımı kestiğinde şirin olduğunu umduğum bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

Derin bir nefes aldı ve başını sertçe yatağımın alt kısmına vurmaya başladı.

+

"Partiye 2 saat kaldı ve bizim durumumuza bakar mısın şuan?" Elindeki cipsi hırsla yiyen Hae Won'a söylendiğimde delici bakışlarını üstüme yolladı.

"Parti falan yok, unut bunu." Dediğinde dudaklarımı büzdüm.

"Ama şimdi zavallı Jimin yalnız mı kalsın, yazıık." Kucağındaki cips kasesini yere bıraktı ve bana döndü.

"Ölsem Jimin'le gitmem o partiye, ben gidemezsem sen de gidemezsin!"

Sinirle tısladım ve yorganımı üzerimden attım. Bu sırada telefonumun ekranı yanıp sönmüştü.

Jungkook-_-'dan 1 mesaj..

:: Bir saate sizin evin önünde olurum.

Kendimi yataktan attım ve banyoya doğru koşmaya başladım.

"Hain!" Hae Won'un çığlıklarını önemsemiyordum bile.

Rahatlatıcı hızlı bir duştan sonra aceleyle saçlarımı kuruttum ve bornozumla gardolabımın önüne geçtim. Siyah dar pantolonla göbeği açık olan beyaz, dar kesim, omuzları açık tişörtü yatağımın üstüne attığım da Hae Won izlediği korku filminden dönerek bana; 'gerçekten mi?' Bakışı atmıştı.

"Ne?" Dedim ellerimi havaya kaldırarak.

İç çekerek ayağa kalktı ve banyoda ellerini yıkadıktan sonra gardolabımdaki askıları hızlıca çevirmeye başladı. Omuzları açık, dizlerimin biraz üstünde biten iddialı kırmızı elbiseyi eline aldı ve elime tutuşturdu.

"Daha rahat bir şey olamaz mı cidden!" Diye inlediğimde gözlerini devirerek yatağıma atlamıştı.

"Koşuya değil, partiye gidiyorsun Yeon." Haklılığını göz önünde bulundurdum ama annemin sürükleyerek götürdüğü düğünlere bile pantolonla gidiyordum.

Banyoya girip hızlıca üstümü değiştirdim ve boy aynasında kendimi süzdüm. Uzun bacaklarım olduğu için elbise ve şortlar iyi dururdu.  Tek sorun tüm gün yattığım için oluşan basenlerimdi ve elbisenin rahat olduğundan belli olmuyordu. Odama girdiğimde Hae Won memnuniyetle gülümsemişti.

"Yavru ceylan be!"

"Gelmemekte kararlı mısın cidden?" Dedim pudrayı hafif hareketlerle yüzüme sürerken. Makyaj aynasından bana kısa bir bakış attı.

"Jiminle dans ettiğim gün, öldüğüm gündür gülüm."

"Şu kamyoncu modundan çıksan bakacak çocuk sana ama.." diye iç geçirdiğimde beni umursamadan filmi izlemeye devam etmişti.

Dudağıma kırmızı lipsticki hafifçe sürdükten sonra dudağımı emdim ve siyah el çantamın içine gerekli olan şeyleri koydum.

"Of Jungki ne karizmatik di bee!" Hae Won beni sinir etmek için imali imalı güldüğünde elime geçen ilk şeyi kafasına attım.

Bu sırada alt kattan sesi duyulmuştu.

"Ahh..Merhaba Rae teyze. Tabii kii.. Ona gözüm gibi bakacağım kardeşim gibi sonuçta."

Kardeşim gibi. Bu sözleri neden taktığımı sorgulamadan hiçbir şey olmamış gibi merdivenlerden aşağı inmeye başlamıştım.  Fazla uzun olmayan topuklularımla bile anca omzuna yetişebiliyordum hödüğün.

Merdivenlerden inerken annem memnun olmuşcasına gülümsemişti. Jungkook ise hiçbir duygu barındırmayan gözlerle bana bakma gereği bile duymadan kolundaki saate bakıp duruyordu.

"Geç kalacağız, hadi Yeon."

Annemin yanağına öpücük kondurup kapıdan hızla çıktığında bozulduğumu belli etmeyerek anneme gülümsedim ve Jungkook'un arkasından arabaya koşturdum.

Normal aileler oğullarına on altıncı yaş gününde en fazla motor falan alırdı. Ama bizim Jungkook iki yıldır doğum günü hediyesi ve göz bebeği olan bugatti chirona sahip olmuştu.

Hayatta en değer verdiği şeylerden biri arabalar ve motorlardı. Araba tamirinden falan da iyi anlardı. Eh..Benim de babamın Güney Kore'nin en iyi galeri şirketlerinden sahibi olsa ben de bu kadar merak salardım herhalde. Bu kadar zengin olmalarına rağmen malikanelerde yaşamalarına ve kolejde okumalarına engel annesiydi.

Annesi ve babası üç yıl önce boşanmışlardı ve Yung teyze almıştı çocukları.  Yung teyze de çok kazanan bir şirket müdürüydü fakat çocuklarını bolluk içinde yetiştirmeyi doğru bulmuyordu.

Yine de babası Jungkook'a düşkündü ve ona pahalı hediyeler almayı seviyordu.

Arabanın kapısını açıp ön koltuğa oturdum ve Jungkook da sürücü koltuğuna yerleşti.  Daha önce birkaç kez bu araya binme fırsatım olmuştu. Tabii en sonunda zil zurna sarhoş olan kuzenimin güzelim arabaya kusmasıyla sonuçlanmıştı.

Jungkook gideceğimiz partinin bulunduğu otele doğru sürmeye başlamışken emniyet kemerimi taktım ve arkama yaslandım.

"Hae Won gelmiyor mu?" Sıcak arabanın içi o konuşunca birden kutuplara dönmüştü.

"Ah..Hayır..Galiba." Hae'nin ne yapacağını kestiremiyordum. Bir anda pijamalarıyla partiye dalıp, Jimin'i sırtına alarak kaçırabilirdi bile.

"Kyul'dan hoşlanıyor musun?" Yine sabit sesiyle sorduğunda iç geçirdim.

"Neden?" Bakışlarını yolda tutmaya devam ediyordu.

"Sadece merak ettim. Lisenin başından beri kimseyle çıkmadın."

Bunu fark etmesi bile beni oldukça şaşırtırken bakışlarımı ondan yola çevirdim ve sesimi çıkartmadım. Lisenin başından beri Jungkook'u izlediğimi göz ardı etmeye çalışıyordum.

Lisenin, hatta orta okulun, hatta pencereden bana bakan yaramaz çocuğu gördüğüm andan beri hissettiğim şeyleri göz ardı etmeye çalışıyordum.

+

Gözlerinin içi gülen Mia'ya ve hararetle bir şeyler anlatan Namjoon'a bakarak gülümsedim.  En azından bir çift mutluydu.

Taehyung içkiyi yine abartıp, kravatını boynuna dolayıp halay başı çeken gelinin amcaları gibi davrandığından beri SomJin ortalıklarda yoktu. Taehyung da gördüğüne yılışıyordu zaten. Hoseok ve sevgilisi bar bölümüne oturmuşlar, Hoseok kızın kulağına fısıldayarak onu gülümsetiyordu. Onun da mutlu olduğunu görünce yüzümdeki gülümseme büyümüştü. Jimin ortalıklarda yoktu. Hae Won'u arayıp aramadığını merak ediyordum.  SeokJin ve partneri tenis takımıyla sohbet ediyordu, Min Yoongi ise 'yalnız kurt' olduğunu belli etmek istercesine ayyaş gibi içiyordu.

Jungkook?

Dans pistinde alt sınıflardan, yeni gelen çömezlerden birkaç güzel kız ile oynaşıyordu.  Misafirliğe getirilmiş küçük kız çocuğu gibi önüme koyulmuş eklerlerden alıyor ve milleti kesiyordum.  Kyul etrafta gözükmüyordu, bu gerginliğimi almıştı biraz.

Garson, öylesine masalara içki koyarken, Namjoon'un çoktan Mia'yla koyu sohbete  daldığını görünce munzur bir sırıtış sergiledim ve üçgen bardaktaki sarı şeyi kafama diktim. Bir tane daha geldi, sonra iki tane daha. Sanırım garson bir bardak getiriyordu ama bir süre sonra her şeyden iki tane görmeye başlamıştım.  Ayağa kalktım ve yalpalayarak otelin tuvaletine doğru yürümeye (çalıştım). Yanıp sönen ışıklar ve hareket eden vücutlara çarparak yolumu bulmaya çalışırken bir taraftan da gülüyordum. Ah, şu bilgisizliğimle bilr o içkinin ağır olmadığını söyleyebilirdim.  Yine de yüzümü yıkama ihtiyacı duymuştum.

Sonunda tuvaleti bulabildiğim de soğuk suyu sonuna kadar açtım ve makyajımı önemseden yüzüme çarpmaya başladım. Her şey yavaş yavaş eski haline dönerken kısık bir küfür savurdum. Tuvalet kabinlerinden birine girip, kapıyı kitlemeden klozetin üstüne oturdum ve avuç içlerimi yüzüme bastırarak ağlamaya başladım.

Neden ağladığım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

Sadece ağlamak istiyordum ve ağlıyordum.  Canım yanıyordu, fakat neden?

"Ta-tanrım-hıgh" hıçkırıklar sözümü keserken  avuç içlerimi yüzüme daha da çok bastırmaya başladım.

"Neden bir kez olsun b-hıgh-bana bakmıyor?"

Kimden bahsediyordum? Şu an kendimi dinleyen bir yabancı gibiydim.  İşte bu yüzden bana alkolun kokusunu dahi koklatmıyorlardı. En son geçen sene arada bir gittiğimiz tren yolundaki gizli grup yerimizde bana içirmişlerdi ve bugs bunnyli kilodum olduğuna kadar her şeyimi yığmıştım. En sonunda beni zar zor Taehyungların evine götürmüşler, orada yatırmışlardı.

Sarhoşlar gerçeği söyler lafı benim için fazlaca doğruydu. Aniden açılan kapı sesini duyduğunda elimi ağzıma bastırdım. Neyden saklandığımı da bilmiyordum ama hıçkırıklarım durmuyordu.

"Yeon?" Kadife sesinin ne kadar güzel olduğunu düşündüm.

Hayır

LANET OLSUN HAYIR DÜŞÜNME!

Düşündüğüm an söyleyeceğimi biliyordum.  Azıcık kalan mantığımla geceyi sağ atlatmayı planlıyordum ki hafif aralık olan kapıyı açtı ve şaşkın gözleriyle elini ağzına götürmüş, ağlamaktan gözleri şişmiş bana baktı.

"Siktir! Ne oluyor? Kyul mu geldi biri bir şey mi yaptı?-"

"Ah..Çok güzel tenin var Jungkook-ah." Parmaklarımı yanaklarına götürdüm.

Bir insan ne kadar gerizekalı olabilir deneyine katılmış gibi hissediyordum.

Şaşkın gözleri yerini düz bir ifadeye bıraktı.

"Tanrım..İçmişsin. Sıçtık."

"Ve o güzel dudaklarına küfür bile yakışıyor. Ama sigara değil, kendine zarar verme olur mu hıhm?" Kıkırdamaya başladığımda bir an gözleri durgun bir ifade alıp, bakışları yavaş bir şekilde dudaklarıma inmiş ve yutkunmamı sağlamıştı.

"Seni buradan çıkarmalıyız." Dudaklarıma bakarak konuştuğunda kollarımı boynuna doladım. Erkeksi parfüm kokusu burnuma dolarken derin bir nefes aldım.

"Tamam."

Köprüden atla dese yapacakmışım gibi hissediyordum.  Vücudum mayışmıştı. Kapının bir anda açılmasıyla tanıdık kalın sesi işittim.

"Yeon?"

Taehyung.

Ağzımı açacağım sırada Jungkook beni kabine doğru itmiş ve ayağıyla yavaşça kabini kapatmıştı. Bakışlarını yere indirerek Taehyung'un gitmesini beklemeye başladı. Taehyung gidince elini ağzımdan çekti ve sorgulayıcı bakışlarım altında gergince nefes verdi.

"Cidden Taehyung'un bizi o şekilde görmesini mi istiyordun?"

Sinirle çıkıştığında gözlerim dolmuştu. Neden bilmiyordum fakat şu an her şey için ağlayasım vardı. Dolu gözlerime bakarken kısık bir lanet okudu ve tam beni kucağına alıp çekeceği sırada boynundan sertçe çektim ve dudaklarını dudaklarıma kapattım.

Sonradan bunu yaptığıma bin pişman olacağımı bilerek.

Continue Reading

You'll Also Like

368K 33.9K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
84.9K 7.4K 44
Sevdiği kızın ölümü üzerine ona mektup yazan Taehyung o mektupları mezarın yanı başına koyar. Bir gün mezarda mektuplarına cevap bulması ile başlayan...
422K 34.7K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
177K 18.5K 31
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️