BEN EŞCİNSELİM!(Tamamlandı)

נכתב על ידי 111harveymilk111

359K 15.7K 2.3K

Her şey bir aşk mektubuyla başladı. Blake'in aşkı karşılıksızdı, platonikti... Zira okulun altın çocuğu "hete... עוד

1. Mektup
2.Dumanlı bir gün
3.Düğüm
4.Korku
6.Kirli Aşk
7.Kukla
8.Ateşle Oyun
9.Küller
10.Randevu
11.Plan
12.Kazanç
13.Bedel
14.Umut
15.Aşk
16.Cesaret
17.Son Gün
18.Acı
19.Morluk
20.Kalp
Yazar Notu
21.El ele
22.Sürpriz
23.Soğuk Yenilen Yemek
24.İblis
Teşekkürler:)
25.İki Aşk Hikayesi
26.İtiraf
27.Geçici Son
Alıntılar(M♥B/B♥E)
28.Baykuş ve Hasta
*** Yazar Seslenişi!***
29.Beklenmeyen
30.Cevaplar
31.Elveda (Final) Part 1
32.Elveda(Final) Part 2
33.Elveda(Final) Part 3
Eric'ten Mektup Var!
Küçük bir R♥F ve Yazardan not:)
Finn ile imtihan(!)
Sersem
İddaa
Baş Belası
İblisler-1
İblisler-2
*Blake'in Mektubu*
Eric♥Matt

5.Öpücük

12.5K 502 86
נכתב על ידי 111harveymilk111

Tüm okurlarıma sevgilerle, yorum ve vote atan herkese teşekkürler bu bölüm onlar için:*

Soğuk su bütün bedenimi hissizleştiriyordu.  Ve bu hissizliğin içinde sadece Masonın elleri vardı. Bana dokunan elleri... Omuzlarımdaki elleri olduğu sürece suyun altında olmamın hiç bir önemi yoktu. Korkum gitmişti.

O benim kurtarıcımdı!

Ama o da ne? Nefesim... Ciğerlerim patlayacaktı sanki. Sakinliğimi korumaya çalıştım. Olmuyordu. Mason'ı uyarmaya çalıştım. Elleri, çok güçlüydü! Debelendim. Ama beni bırakmıyordu. Beni öldürmeye mi çalışıyordu? Hayır, o böyle bir şey yapmaz.

Canım yanarken gözlerimi açtım. Havuz görüşümü bulanıklaştırıyordu.Fakat biçimli yüzü karşımdaydı. Gözleri açıktı ve beni izliyordu. Yüzünde anlayamadığım bir ciddiyet vardı. Sarı saçları başının etrafında dans ediyordu. Birden beni kendine çekti.

Elleri omuzlarımdan sırtıma kaymıştı. Ne yapıyordu? Başımı salladım.Bedenlerimiz birbirine yapışmıştı. Ne-fes al-a-mı-yor-dum! Derken beni öptü!? Ve korkum yerini şaşkınlığa bıraktı. Dudakları ne kadar da yumuşak!

Ateşli bir öpüşme değildi. Aslında bir öpücükte sayılmazdı. Asıl amacı... Evet şimdi rahatlamıştım. Bana nefes üflüyordu. Soluğu  ciğerlerimi şişirirken içim titriyordu. Bir an kolumu boynuna dolamak için büyük bir istek duydum. Ama o dudaklarını çektiğinde bundan vazgeçtim. Hemen sonra suyun üstündeydik. Afallamıştım. Mason saçlarını eliyle geriye atarken, gözlerime dolan suyu elimin tersiyle kurulamaya çalıştım.

Klor yakıyordu.

-Bu da neydi?Diye sordum,sarsakça.

Hala kendime gelememiştim.Sanki hiç bir şey olmamış gibi karşılık verdi.

-Korkunu yenmek içindi. Suyun altında kalamazsan üstünde de duramazsın.

Evet, ama bunun beni öpmenle ne alakası var?  Bunu soramadım. Dudaklarımı yaladığımda havuz suyundan başka tat alamamıştım. Ne yazık!

Oysa ilk öpüşmemin daha güzel olmasını hayal etmiştim. Mason tarafından olması iyi bir şeydi. Hatta harikaydı! Ama aşkla olmamıştı. Ayrıca sadece beş saniyeydi.

-Pekala o zaman teşekkür ederim sanırım...

Buradan bir an önce gitsem iyi olacaktı. Mason gülümsedi ve elini uzattı.

-Önemli değil. Seni tanıdığıma sevindim Blake! Artık ismimi biliyordu. Gülümsemeye çalışıp elimi uzattım.

-Ben de. O zaman... Görüşürüz.

Arkamı dönüp parmaklarımın ucunda sekerek ilerlerken seslendi.

-Blake!? Of!Lütfen mektubu okumamış olsun.

Sakince döndüm.

-Bir kaç ders daha yapmalıyız.Dedi beyaz dişlerini göstererek.
Beni kalpten götürmek mi istiyordu? Bu benim için mükemmel bir fırsattı. Hemen kabul ettim.

-Tamam. Ne zaman?

Mason bir an düşündü.

-Ben sana haber veririm. -Ve yine aynı içimi eriten gülümseme.-

O, mutluydu. Şu an benimle de!

-İyi, o zaman yeniden görüşürüz.

Bu sefer hızla arkamı döndüm. Yüzüm alev alevdi.Dudaklarım...Tadını alamasamda aslında kötü bir öpüşme değildi. Tanrım daha önce kimseyle öpüşmemiştim ki!? Hem su altındaydı. Rüyalarımdan birinde böyle bir şey gördüğümden emindim. Benim denizadamım.

Duşlara doğru ilerlerken mayomdaki problem geçtiği için kendimi şanslı hissediyordum. Kendimi ılık suya bıraktığımda yüzümdeki sıcaklık yavaşça azalmıştı. Parmaklarımı istemsizce dudağımda gezdirdim. Aşk'ı uzun zamandır kalbimde taşıyordum ama aşık olduğun kişi tarafından öpülmek... Bu, bambaşka bir histi. Yakıcı bir histi. Şehvet dedikleri bu muydu? 

Duştan çıkıp kıyafetlerimi de üzerime geçirdiğimde hazırdım.

Kitaplarımın bulunduğu dolabıma doğru ilerlerken Amy'i gördüğümde şaşırmamıştım. Beni görünce el salladı.Karşılık verdim.

-Sen nerden geliyorsun? Dedikten sonra tek kaşını kaldırdı.

Islak saçlarımı göstermişti. Ona anlatmalı mıydım? Tamam, ona anlatacaktım. Amy benim tek ve en yakın arkadaşımdı.

-Havuzdaydım. Ve...

Amy gözlerini irileştirdi. Ne diyeceğimi ondan kaçan bakışlarım ve kızaran suratımdan anlamıştı.

-Masonda ordaydı dimi!? Ne oldu, çabuuk bana anlat.
-Şşş.

İşaret parmağımla sus işareti yaptım.

-Herkesin duymasına gerek yok, Amy. Bak, sanırım... Mason beni öptü... Gibi bir şey.

Amy ağzını o kadar açmıştı ki çenesi yere değecekti. Sabahki gibi usulca çenesini kapadım.Bu sefer elime vurdu.

-Ne demek, gibi bir şey? Öptü mü öpmedi mi? Blake, emin olmak için soruyorum öpüşmenin ne olduğunu biliyorsun değil mi?

Bu sefer kaşlarımı çatan bendim.

-Öptü! Beş saniyelik ve su altındaydı ama öptüğünden eminim. Ve, evet öpüşmenin ne olduğunu biliyorum, Amy!

Amy, kıkırdadı. Kıvırcık kızıl saçları onunla birlikte zıpladı. Sinirli bir şekilde ben de güldüm.
-Ne!?

Amy gözündeki yaşları sildi.

-Kızınca çok şeker oluyorsun! diyerek yanağımdan makas aldı. Yanağımı geri çektim. Ve ciddiyetle. -Bana asılmıyorsun demi Amy? diye sordum. Birkaç saniyelik bakışmadan sonra yeniden kahkahalara boğulduk. Bu arada teneffüs çoktan bitmişti.

Dolabımın kilidini açarken Amy kulağıma fısıldadı.

-Çıkışta bütün detayları istiyorum. Dedi neşeyle. -Anlatacağım.diyerek göz kırptım. O sınıfına ilerlerken dolabımı açıp kitaplarımı çıkardım. Ama o da ne?!

Bir kağıt parçası ayaklarımın dibine düşmüştü. Şaşkın bakışlarla kağıt parçasını yerden aldım. Güzel sayılabilecek bir el yazısıyla şöyle yazıyordu:

Çıkışta sahilde buluşalım. Sana ihtiyacım var... Eric.

Bu da kimdi? Belki de yanlışlıkla benim dolabıma konulmuştu. Eric diye birini tanımıyordum. Evet, evet kesinlikle bir yanlışlık var.

Okul bitimimde gözlerim Mason'ı aradı. Ama bulamadım. Barbaraysa yine Robert denen şu çocuklaydı. Cidden aralarında bir şey mi vardı? Ah, bu beni kesinlikle ilgilendirmiyordu. Çıkışta Amyi beklemeye koyuldum. İnsan güruhunun ortasında zıplayan kızıl saçları gördüğümde o olduğundan emindim.Koşturarak yanıma geldi.  Nefes nefese kalmıştı. -Bu ne hal?Maraton koşmuş gibisin.  dediğimde yutkundu.

Başıyla hızla onayladı.

-Blake çok üzgünüm! Ama bugüm Bella'nın doğum günü partisi varmış. Tamamen unutmuşum, kızlar gecesi gibi bir şey olacak anlayacağın ve bir hediye bile almadım.

Amy...Telaşlı küçük cadı!

-Önemli değil, gerçekten.

Amy hızla bana sarıldı. Bu sefer daha uzun sarılı kalmıştı

Ayrıldığında o da üzgün görünüyordu.

-Söz, kendimi affettireceğim. Ve bu arada anlatmaktan yırttığını sanma.

Pis sırıtışı attıktan sonra el salladı.

El sallarken biraz kırgındım ama

gülümsedim. Herkesin benim gibi bir arkadaşı  olamazdı değil mi?

Eve doğru tek başıma yürürken aklıma şu kağıt parçası takılmıştı. Eric? Böyle birini tanımadığımdan emindim. Ama... Sahil demişti. Bu kasaba da özellikle bu dönemde sahil pekte ideal bir buluşma yeri değildi. Yani bunu yazan bir kız arkadaşına bu notu yazdıysa sahili seçmek istemezdi? Ayrıca notta nerden çıkmıştı? Mesaj denen bir şey vardı değil mi?İki sevgili de birbirinin numarasını da bildiğine göre...

Daha ne olduğunu anlayamadan ayaklarım sahile yönelmişti. Ne yapıyordum? Aslında, sahile gitmek beni rahatlatırdı ve bana Mason'ı hatırlatırdı ama...

Kumlara geldiğimde durakladım. Sahile şöyle bir göz gezdirdim. Fakat kimse yoktu. İyi. Ayakkabılarımı çıkarıp kayalara doğru ilerlemeye başladım. Okyanustan esen rüzgarlar suratımı okşadığında sanki  Mason tarafından tekrar ve tekrar öpülüyordum. Mükemmel bir histi.

Yosun tutmuş kayama otururken okyanus dalgaları sahile vuruyor ve harika bir müzik meydana getiriyordu. İşte şimdi hayal etme zamanı gelmişti. Gözlerimi kapadığımda bu sefer ki hayallerim daha canlıydı. Onun dokunuşu, dudakları... Hepsini hissedebiliyordum. Hayalimin en ilginç kısmında Masonla okyanusun altında ateşli bir şekilde öpüşüyorduk ki bir dokunuşla irkildim. Biri saçlarımı okşamıştı!!!

Kendimi bir hışımla geri çekerken arkamı döndüm. Bir çocuk bana bakıyordu. Mavi gözleri, korkusuzca gözlerime dikilmişti. Oysa beni daha tanımıyordu. Bu biraz kabaca değil miydi?

-Ne yaptıpınınızı sanıyorsunuz? diye  çıkıştım çocuğa. Sırıttı. Şapşal.

-Ne kadar da resmiyiz? O eski günlere ne oldu böyle? 

Ne eski günlerinden bahsediyordu bu?  Kaşlarımı çatıp ceketimi düzelttim.

-Ne eski günleri? Ben sizi tanımıyorum!

Çocuk kıkırdadı. Egoist bir şekilde sırıttığında dudaklarını yalayıp devam etti.

-Aslında kolay kolay unutulan biri değilim ama tanışalım o zaman. Ben Eric.

Elini uzatmıştı. Çok beklersin! Kaba olan oydu. -Blake dedim uzattığı eli önemsemeden. Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırmıştı. -Zoru oynuyorsun ha?

Ben ne demeye çalıştığını anlamaya çalışırken çocuk aramızdaki mesafeyi iki adımda kapatmıştı. Gerilemeye çalıştım. Ama arkamda okyanustan başka bir şey yoktu.Çocuğun nefesi yüzüme vuruyordu. Bu yakınlıkta neydi şimdi!?

Bakışlarımı yere sabitleyip çocuğu göğsünden ittirdim. -Biraz geri gitsene şimdi suya gireceğim! Sesim titremişti. Korkmuştum. Evet. Ve ittirmem hiç bir şeye yaramamıştı. Çocuk kastan ibaretti. Büyük ihtimalle büyük egosuyla kaslarını şişirmişti.

-Yakın olmamdan rahatsız mı oldun? Sesinde bir alaycılık vardı. Ardından kulağıma kadar eğildi. Traş losyonunun kokusu burnuma dolarken sıcak nefesi kulağıma vuruyordu. Fısıldamıştı.

-Bir zamanlar bundan hoşlanmıştın.  diye tamamladı lafını. Ah, hayırrr, hiç sırası değil. Vücudum tepki veriyordu. Oysa çocuğun hareketleri iğrençlikten başka bir şey değildi. Bu sefer daha büyük bir güçle çocuğu ittirdim. Hah,işte şimdi gerilemişti.

-Sen kendini ne sanıyorsun!? Seni tanımıyorum bile. Bak adamım eğer biraz daha bana bulaşırsan...

Sözümü tamamlayamamıştım. Çünkü elini ağzıma kapatmıştı. Tekrar kulağıma fısıldadığında donup kaldım.

-Hatırlamıyorsan hatırlatmama izin ver. Bir sene önce Purble Bar'da tanışmıştık. Sen çok içmiştin ve seni düşerken yakalamıştım. Sonra dans etmiş ve...

Durakladıktan sonra kulak mememi dişlerinin arasına almıştı. İnlememek için kendimi zor tutmuştum. Bana ne oluyordu.

-Seni becermiştim. Yatakta harikaydın, Blake. diye tamamladı lafını. Ne? hayır! 1 sene önce bir bara gittiğimi hatırlıyordum. Ama çok bulanıktı. Gerçektende bulanık. İçkiyi fazla kaçırmış olmalıydım. Fakat biriyle yatmışmıydım? Ben o zamanlar da Masonı seviyordum. Böyle bir şey yapmışmıydım? Çocuk bu sefer dilini kullandı ve kulağımı yalamaya başladı. Elini ağzımdan ittirirken titremeye başlamıştım.

-Uzak dur benden! Çocuk dudaklarını yalarken gözleri pantalonumdaydı. Fark etmişti! -Bundan etkilendiğini biliyordum.O gün nasıl da inlemiştin? 

Kulağımdaki ıslaklığı elimle sildim. Bu kadarı da fazlaydı. -Benden uzak dur. Hem sana neden inanayım. Ben böyle bir şey yapmam. Yapmış olamam.

Yapmış olmamalıydım. İlk deneyimim daha özel olmalıydı. Tıpkı bugün ki öpüşmem gibi. Ama ah! Eğer onunla yattıysam çoktan ilk öpüşmemi de yapmıştım. Bir an kendimden iğrendim. Ama olabilir mi?

Çocuk siyah kısa saçlarını karıştırdı. Sonra çok önemsiz bir şey söylüyormuş gibi okyanusa bakarak. -Görüntülerin var. İnanmıyorsan gösterebilirim. dedi.

Aman Tanrım!!! Eğer böyle bir şey olduysa... Tam da aşkımın karşılık bulduğuna  inanırken bu bana kaderin oyunu olmalıydı.

YN: "Kader" ve oyunları, sizden nefret ediyorum. Okuyucularım ve destekçilerim size tapıyorum. Medyadaki Rom. Blake'in babası:D

המשך קריאה

You'll Also Like

6.4K 474 41
Mert; Beni neden görmüyorsun. Mert ; Bir gün beni görür mü denizin?? Reisler kitap BXB kitabıdır.🌈 Homofobiklerin girmesine gerek olmadığını da h...
4.8K 634 9
"Son nefesim bu, son defa yalan, dünya gül bana."
31.3K 2.4K 22
Bir insan başka bir insanı nasıl severdi? Severken nefret edebilir miydi? Ya da olmaması gerekirken bile bile ona gider miydi? Kim bilir?
6.5K 1K 8
" Kalbin bu denli güzel olmasaydı, gözlerim uğramazdı gözlerine ve kalbim, senin kalbine ulaşmak için uğraşmazdı böyle delicesine. " " İflah olmaz bi...