CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(b...

By cemretrkmn3

931K 59.2K 29.3K

BiTTi! "Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzga... More

tanıtım
1.Bölüm;" KAN ÇiÇeKLeRi"
2.Bölüm;" karlı kayın"
3."bölüm; saçları bahtından daha karaydı!"
4.bölüm "Aslan yatağına tilki giremez."
5.bölüm
6.bölüm
7.bölüm
8.bölüm
9."bölüm"
10"BÖLÜM"
11.bölüm
12. bölüm
13. bölüm
14.bölüm
15.bölüm
16.bölüm
17 bölüm
18.bölüm
19.bölüm
20. bölüm
21.bölüm
22.BÖLÜM
23.bölüm
24.bölüm
25.bölüm
26. bölüm
27. bölüm "nabız!"
28. bölüm
Bölüm 29
30.bölüm
31.bölüm"kendine iyi bak,"
32.bölüm
Bölüm 33 "zülfikar"
34.bölüm
Bölüm 35
36. bölüm
37bölüm
38.blm"küheylan"
39bölüm
40. Bölüm
41 kere maşallah
42.bölüm +180000
43.blm"O gecenin Sabahı..."
44.bölüğğğğmmm🏋️‍♂️🏌🏿‍♀️🏂
45. Bölüm
46.bölüm
48|Can'ın Can'ı|
49!
50!"Ibret"
51!
52! "El gibi "
53!
54;"yüreğin bilmez yüreğimi!"
55.bölüm
56. Bölüm "doğum günü!"
57."bölüm;hint kumaşı!"
58"
59"
60"
61"
62"
63"
64" Felek!
65" sığmazam!
FİNAL
Hasan&Elçin
Ismarlama aşk!
Özel bölüm
Özel Bölüm 2

47! "Aşk iradeni zorlamalı.."

13.7K 870 1.2K
By cemretrkmn3


300 wote 1500 yorum sınırı

Yeni bölüm hazır 💁‍♀️

Keyifli okumalar !!!

Sensizlik gitsin sen gel!

Cemre, Elçin'in yanına giderek oturdu,genç kızın üzerinde ki durgunluğu gözünden kaçmamamıştı.

Kader hanımın gelişi gibi gidişi de ani olmuştu.Cemre'nin Hasan ve Elçin'in durumundan haberi olmadığı için yaşanan olaylardan bir haberdi.

Elçin de genel de ağır kanlı sessiz ve sakin oluşu durumunu çok açık etmezken Elçin gözünden akan yaşı saklamadan Cemre'ye bakarak"annem olmadığı için mi,tutunduğum her dal yok oluyor?"

Cemre bir an yutkunamadığını hissetti." O da nereden çıktı şimdi?"

"Hiç aklımdan çıkmıyor ki abla bir an unutup bir umuda tutunuyorum sonra Hiç ummmadığım bir yerden tokat gibi iniyor suratıma."

"KuZum! Sen anneni mi özledin?"diyerek genç kızı kollarının arasına aldı Cemre.

"İnsan hiç tanımadığı birini nasıl özler ki abla? Sadece eksikliğini hissediyorum,hissettiğim eksiklik annesizlik mi onu bile bilmiyorum."

"Anlat bana Elçin,seni bu denli üzen şey ne,bu kadar ağlatan şey?"derken genç kızın titreyen dudaklılarına baktı.

Elçin cevap vermeyince uzun saçlarını geri iterek Derin bir nefes verdi;"annen yok diye bu hale gelmiş olamazsın! Biz hep annesizdik, şimdiye kadar bu durumu kabul etmiş olman gerekir artık 9 yaşında şekeri elinden alınan o çocuklar değiliz."

"Ben hiç anne diye ağlamadım."

"Biliyorum,"


"Hazır değilim abla hiç biz zaman da annesizliği kabul etmeyeceğim çünkü;bildiğim şey,hissettiğim şey annesizlik annesi olan biri nasıl hisseder bilmiyorum!"

"O zaman sürekli ağlayıp isyan mı edeceksin!"derken. Elçin başını olumsuz anlamda başını sağa sola salladı.

"Babama bunu yapamam,"

"Elçin neden okula devam etmek isteniyorsun,bunun da mı hissettiğin boşluklarla ilgisi var,"

"Hayır!"

"Neden?"

"Sadece babamla vakit geçirmek istiyorum en azımdan o bana ait olsun istiyorum."

"Bunu okula giderek de yapabilirsin. Eğitiminden vazgeçemezsin,bana bak, bak bana!"kendini Hatırlattı.

"Bu konağa gelip dışarı çıkamayacağımı bile bile yıllarca en ağır eğitimlerin içine attım. Neden diye hiç sordun mu? Bunu neden yaptım?"

"Murat ağaya en iyi olduğunu göstermek için!"derken Cemre dolan gözleri ile başını iki yanına salladı.

"Hayır ama herkes bunu Murat için yaptığımı düşündü."

"Neden abla?"

"Dayanmak için,"

"Nasıl yani?"

"Düşünmemek için! Düşündükçe kafayı yiyeceğimi hissettim. Eğer işler bu hale gelmeseydi ayaklarıma güvenmek için yıllarca kendimi olacaklara hazırladım. Peki Ya sen baban da gittiğinde kendi ayaklarına güvenebilecek misin?" 

"Okuduğum zaman bu eksikliği doldurur mu hangi okul bunları unutturur ki?"

"Hiç biri,"

"O zaman bunu yapmam için bir sebep Yok,"

"O zaman iki sokak ötemdeki Emine'nin. Yüzüne Basıl bakacaksın?"

"Emin'e mi, oda kim?"

"Okumak için iZin alabilmek babasından her gün dayak yiyip ,masrafları için de geceleri gizli gizli iğne oyası işleyip 3 kuruşa satan Emin'e!"

"Şey-"

"Dinle Elçin!"diyerek omuzlarından tutarak genç kızı kendine gelmesi için uyardı.

"Bazı şeylerin kıymetini bilmek lazım! Sen senin için herşeyi yapacak bir babaya sahipsin onun için yapabileceğin en iyi şey bir tas çorba mı? Emin'e gibi kaç kız var bu ülkede biliyor musun? Yapacaksın,her kız okumak zorun da kendisi in değil! Emin'e gibi kızlar için yapmak zorunda o senin burununun ucunla ittiğin şey için dayak yiyip kendini feda ediyorsa sen de bir zahmet kendin için birşeyler yapacaksın!"

"Cemre abla,"

"Düşün Elçin,yapabileceğin ve yapmak istediğin şeyleri düşün, çünkü düşündüğün şeye dönüştüğünde mutlu olacak mısın? Sen mutlu olmadığında dokunduğun kimi mutlu edebilirsin ki?"

Elçin kolarının arasına sığındığı Cemre'nin sıcak anne kokusunu içine çekti. Kaçmak yada üstüne gitmek çözmek yada açılmayacak bir düğüm atmak hangisi...

Elçin şaşkınca kalakalmıştı, cevap veremedi. Saçma bir şekilde başlayan konuşma Elçin'i duygu olarak nereye getirmişti.kafası iyice karışan kız Karşısındaki kadına cevap bulamıyordu ayaklarına bakıyordu babası da gittiğinde istenmediği bir adamın ailesiyle karşı karşıya gelmeye hazır mıydı? Duygusal olarak bile bu durumla başa çıkamazken Hasan'a bakarak nasıl savaşacaktı.

Geçen zaman da mesken tutan düşüncelerle Cemre'ye gitmek istediğini söyleyen Elçin'i şöförle eve gönderdi. 

  Asaf, geldiği Bezik konağının kapısının önünde  arabasındasın inmeden derin bir nefes alarak gözlerini kapattı.Kendi bedeninin ihanetinin kaldıramıyordu hiç böyle bir şey yaşayacağını düşünmemişti. 

Atandan inerek adamların açtığı kapıdan girerek tanıdık Konak'ta göz gezdirdi. Taş duvarların altında kalmış gibi zor nefes alıyordu. 

"Hoşgeldin!"diyerek kendisine kucak açan ablasına bile zoraki bakan Asaf aradığı görüntüyü görebilmek için ablasının omuzlarında olan başına rağmen etrafa bakınmaktan kendine alamıyordu.

"Hoş buldum abla,"

"Hasretime dayanamadım demek,"


Pekmez kardeşinin gelişi ile sevinirken,yüzün de açan çiçekler merdivenlerden inen Can'ın dikkatinden kaçmamamıştı. 

"Aslında rahatsızlık vermek istemezdim ama Can ağa hafta için de Irak'a gideceğim diyince bir an önce İşlere başlayalım ,"

"Şaka yaptım şaka hadi içeri gel,"diyerek kardeşinin koluna girdi.Asaf da kendince mantıklı açıklamasını yapmıştı,
Halbuki onu kalbi getirmemiş miydi...

"Hoşgeldin Haşimoğlu!"

Merdivenlerden inen Can ile göz göze gelen Asaf;

"Hoş buldum Candan ağa! "Diyerek Cevap verdi Asaf. Pekmez'in tuhaf bakışlarını fark eden Asaf,"köylü böyle bahşediyor Can ağadan, Candan ağa diyorlar."

"Belliki seviyorlar,"dedi Pekmez.

Asaf ,"hemde nasıl?"derken Yanlarına gelen Can karısına bakarak,"Asaf yorulmuştur ona bir oda hazırlat,"dedi. Elini omzuna koyarak kayın biraderini sarstı.

"Burda kalmayacağım."

Asaf'ın çıkışına şaşıran Can kaşlarını çatarak,"o Ne demek," diye sordu.

Asaf kendinden çok hissettiği duygulardan korkak olmuştu kendine hakim olamayıp hiç istemediği şeyler yapmak en son istediği şey bile değilken kendini bu kadar zorlamaya hazır değildi.

"Herşey hazır burada bir ev ayarladım bile."

"Yalnız Nasıl kalırsın? Ne yer ,ne içersin?"diye sordu Pekmez.
Sabah babasının arayarak Can ile konuştuğunu duyduğunda pür dikkat dinlenmişti.Asafın Can ile ortak iş yapacağını duyduğunda sevinirken bütün planlarını yapmış Asaf'ın kalacağı odaya bile karar vermişti.

Can,"bunu ayakta konuşmayalım,içeri geç birşeyler atıştır,sonra şirkete geçeceğiz zaten."derken Pekmez hiç memnun olmasada Can bekar bir adamın istediği gibi yaşaması fikrindeydi.

Salon da bir süre oturan Asaf, evde olan Rıza ,Ali ağa ve Davut ile bir süre oturmuştu.

Sofranın hazır olduğunu haber veren evin yardımcısının daveti üzerine,ellerini yıkamak için iZin isteyerek Can'ın tarif ettiği tarafa doğru yürüdü.

Tam karşısında açılan kapıdan çıkan kızı görünce önce duraksadı,sonra adımları geriledi.

Banyodan çıkan Melek,ince çiçekli geceliği önünde kocaman çiçek deseni olan geceliği, ıslanmasın diye ikişer üçer katladığı paçaları ayağındaki terlikleri ve başına sardığı havlu ile kapıyı çekti.

Asaf'ın nefesi boğazında kururken saçından havluyu çekerek ıslak saçlarını savuran kızın gidişine baktı.

Nasıl çıkacaktı bu kızın karşısına! Karalı gelmişti ilk gördüğü an kolundan tutup çekecek bir daha hiç bırakmayacaktı.

Herşey düşündüğü gibi olmuyordu Meleği gördüğü an eli ayağına dolanıyor, kendini farklı bir gezegende Uykuya dalmış gibi hissediyordu,Asaf kendini durduran duygunun ne olduğunu bilmeden Ne yapacağını da kestiremiyordu.

Allah yardımcısı olsundu,

Kızın çıktığı yerin banyo olduğunu tahmin ederek Asaf da oraya girdi. Banyodaki buhar ve sıcaklık gerilen bedenine iyi gelirken aldığı şampuan kokusu yutkunmasına sebep oldu.
Ğ

Buhar olmuş aynanın yüzeyindeki parmak izleri Melek'in ellerinin oraya değdiğinin kanıtıydı. Asaf'ın elleri aynanın yüzüne  giderken nefesi gencini yakacak kadar keskindi.

Aynanın yüzündeki buharı biraz daha açtığında kendi donuklaşmış yüzüne bakarak gözlerini kapattı.her geçen zaman işin de bulunduğu durum zorlaşıyordu. Soğuk suyu açarak avuç içlerine doldurduğu suyu yüzüne çarparak rahatlamaya çalıştı.

İçinde olduğu duygu iradesini zorluyordu.

Sofrada sohbet eşitliğinde geçen yemeğin ardından Rıza ve Davut yanlarımdan ayrılınca Ali ağa ve Can ile kalan Asaf   Konuştukları işe odaklanmışken kapı da elin de tepsi ile beliren Pekmez'e çevirdiler bakışlarını  ama Asaf ablasından çok arkasındaki kıza bakıyordu. Melek önden gelerek köşede duran sehpaları sessizce önlerine koyarken uzun saçları eğildikçe önüne düşüyordu.

Asaf ablasına bakar gibiydi ama gözleri Meleğe bakmayı huy edinmişti.

Can,"eline sağlık!"diyerek Pekmez den aldığı kahveyi avuçları için alırken Pekmez kardeşinin önüne sunmuştu bile tepsiyi.

Asaf da sessizce kahveyi alırken.

Can,"otursana,"diyerek karısını yanlarına davet etti. Pekmez kayınbabasından çekiniyordu. Ama kardeşiyle de oturmak isteğine engel olamıyordu.

Ali ağa ,"otur kızım kardeşinin yanına"diyerek Pekmez'i davet etti.
Başını sallayan Pekmez kardeşinin yanına ilişirken.

Melek,"başka bir isteğiniz varsa ben mutfaktayım,"dedi. Pekmez'e hitaben,

"Sağol canım sen işine bak oyaladım zaten seni,"

Ali ağa,"dedesinin gülü mutfağa mı girmiş akşama yaşadık desene,"diyerek keyifle kahvesinden bir yudum aldı.

Melek, dedesine gülerek tebessüm etti."annemi bilirsin her gün bana birşey yaptırmayı çok sever."

Ali ağa kafasını sallayarak torunu onaylarken,"Sen işine bak kızım,"diye gönderişini sessizce izledi Asaf. 

Can karısına bakarak,yanını işaret ederken Pekmez de kaçamak bakışları ile Ali ağaya bakıyordu.

Niye yanıma oturmuyorsun? Dediğini duyar gibi oluyordu bakışlarından.

Pekmez,Can'ın bu rahat hareketleri sayesinde alı alına moru moruna karışırken,

"Ben camiye gideceğim,iş işleri halledin akşam da seni görmek isterim oğlum,"diyerek ayaklanan Ali ağaya karşı ayağa kalkan Asaf elini öperek "işler bitince dönerim ben,"dedi.

"Olmaz öyle şey akşam sofrada göreceğim seni anlaşıldı mı Can,"

"Ben anladım ama Asaf anladı mı bilemem,"diyerek genç adamı zor durumda bırakan Can'a mahçup bir şekilde bakan Asaf.

"Tamam o zaman,"diyerek.kabul etti. 

"Ben yarından sonra yokum Ferhat'ın yanına gidiyorum."dediğinde Can başıyla onay vermekten başka soru sormadı.


Ali ağanın ardından bir süre daha oturan ikiliden Can,"artık  şirkete geçelim evrak işini bugün halledelim  ki ben yokken de işleri de halledebilesin,"diyerek elini Asaf'ın dizine vurdu.

Asaf da ayaklanarak  Can'a ayak uydurdu.

"Geliyorum şimdi ,"diyerek  odaya çıkmak isteyen  Can,Asaf'ı aşağıda bırakarak karısının da arkasından gelmesini işaret ederek merdivenlere yöneldi. 

Odadan gerekli dosyaları alan Can, karısının onu izlemesinin ne kadar hoşuna gittiğini fark etti. 

"Irak'a gittiğim zaman ailenin yanına gitmek ister misin çok kalmayacağım zaten,"

"Bilmem ki?"diye çekinerek cevap verdi aslın da istiyordu ama daha evleneli bir ayı yeni dolmuşken bu kadar çok gitmek istemek tuhaf olur diye düşünüyordu.

"Düşünme isteyip istemediğini söyle yeter,"derken evrak çantasını eline alarak karısının gözlerine baktı.

O an Pekmez içinden geldiği gibi konuştu.

"İstemiyorum! Burada evimde kocamı bekleyeceğim belki daha çabuk gelirsin," cümle bittiğin de alacağı tepkiden mütevellit gözleri tedirgin olurken teni soğumuştu.

Can gözlerini kısarak boşta olan eliyle karısının başından tutarak alnına dayadı dudaklarını. Ama cevap veremedi.ne söylerse söylesin bu laftan daha büyük bir laf edemeyeceğini  düşünmüştü.

Can karısının alnına dudaklarını dayayınca, Pekmez de kollarını genç adamın ceketinin altından beline sarmıştı. 

"Sen benim buradaki gözüm kulağım vekilimsin buraları senden başkasına bırakamam zaten,"

"Can,"

"Asaf aşağıda ağaç oldu!"derken gülümsedi Can,genç kadın her lafıyla dağıldığı adamın nefesinde kaybolurken adamın gülüşünde bambaşka duygulara. Meydan okuyordu ama o duygulara nasıl teslim. Olunacağını bilmiyordu.

Can arkasını dönerek odadan çıkmak için hareketlendiğin de huy edindiği hareketi yaparak yine Can'ın sırtından öptü. 

"İşin rast gitsin,yolun açık olsun,"

"Gitmeyim diye yapıyorsan başarmak üzeresin,"

Pekmez şaşkınca kısa bir an sustuktan sonra,"dua ederek uğurlamak istemiştim sadece,"dedi mahçup bir şekilde. "Hoşuna gitmediyse-"dediğinde Can  dönerek karısının dudaklarına dudaklarını bastırdı.

"Burakta gideyim artık,"diyerek Gülümsedi.
Pekmez daha fazla dayanamayacağını hissederek gözlerini kaçırdı.

Can da daha fazla oyalanırsa hiç gidemeyeceğini anlamıştı onun içim adımlarını hızlandırdı.

Asaf, Can'ı beklerken Konak'ta gözlerini gezdirdi. Üst kattaki hareketlilik dikkatini çekince bakışlarını o yöne sabitledi.

Melek bakış açısına girince de adımlarını o tarafa istemsizce hareket ettirdi. Belki de aradığı fırsat bu fırsattı.

Merdivenlere bir iki adım daha atmıştı ki Davut'un bir odadan çıktığını fark edince duraksadı merdivenlerin başında olduğu için Davut Asaf'ı fark etmemiş olacak ki,Melek'in tuttuğu ceketi çekerek alan Davut;

"Topla şu saçaklarını,"diyerek çıkıştı kızına.

Melek başını eğerek,bakışlarını çekti. Saçlarını avuçlarının arasına toplarken,konuşmak işlerini daha da zora sokacağı için sustu ama susması gözlerinin dolmasına engel olmadı.

"Gezinme ortalarda,"dediğinde Ceketininin omuz kısmını düzeltiyordu. Başını yerden kaldırmayan Melek, olumlu anlamda salladığında ,

Kendini iyice geri çeken Asaf parmak boğumlarını sıkıyordu. Dişlerinin. Gıcırtısı çene kemiğini zorlarken aldığı nefesi burnundan verirken boynunu istemsizce kütletti.

O saçak dediği saçlara dokunmak için ömründen ömür vermek isteyen bir adamın bunlara katlanması o kadar zordu ki...

Can odadan çıkıp merdivenlerin başında göründüğünde Davut ile göz göze gelince,derin bir nefes vererek abisine yine de baş selamı vermeyi ihmal etmeden merdivenlerin alt kısmında bekleyen Asaf'a bakarak yanına indi.

Asaf için herşey zordu.

Atacağı can'a yakın olan her adım Davut ile arasına duvarlar örüyor meleğe ulaşmasını zorlaştırıyordu. Asaf Her adımına dikkat etmek zorundaydı, Melek'in için de bulunduğu durumu daha iyi kavramıştı.

Kıza her atacağı adım Melek'i daha da zor duruma düşünebilirdi. Ne yapacağına çok iyi karar vermeliydi öyle birşey yapmalıydı ki teşbihte hata Olmaz; ne şiş yanmalıydı,Ne kebap!













Elçin eve geldiğinde odasına kapanarak düşünceleri akşamı etmiş ne yemek yemiş nede yataktan çıkacak hal bulmuştu kendinde akşama kadar ısrarla arayan Hasan'a bile ne cevap vereceğini bilemez haldeyken telefonu açıp hiç birşey yokmuş gibi de konuşmayı kendine yedirememişti.

Saat gece yarısına dolanırken babası da hala eve gelmemişti. Dayanamayarak babasını aramak istediği  zaman telefonunun ekranına düşen mesajı açarak okudu.

Hasan onca artığı mesajdan sonra bir mesaj daha atmıştı, yanına geldiğini aşağı inmezse yukarı çıkacağını kesin bir dille belirtmişti. 

Elçin de bu yüzleşmeden daha fazla kaçamayacağını anlamıştı.

Uzun hırkasının üzerine kalın şalını başına sararak ağlamaktan şişmiş gözlerine avuç içlerini bastırarak çalmaya başlayan telefonunu açıp"geliyorum,"dedi.

Hasan şaşırmış vaziyette "çabuk gel,"diyerek telefonu kapattı.

Aklama kadar deliye dönmüştü. Ama gelsin güzel bir hesap soracaktı.  

Elçin yolun başında göründüğünde içi içine sığmıyordu gözlerinin keskin ama bir o kadar da bakışlarını tam da buradan hissedebiliyordu daha fazla dayanamayarak kalan mesafeyi kendi kapatarak genç kızı kolları arasına aldı.

Adamın serzenişlerini duymayan Elçin gözlerini kapatarak adamın kokusunu içine özlemine çekti.
Bu kokuya daha çok hasret olacak daha çok yanacaktı,dayanmak için bu kokuya ayakta durup direnmek için  ekmekten Sudan daha çok ihtiyacı olacaktı.

"Nerdesin sen sabahtan beri,"diyerek gergince soruya titrekçe"özür dilerim ,"diyerek titreyen sesiyle karşılık veren Elçin'e daha fazla yüklenmeye dayanamayarak.

"Tamam,tamam çok merak ettim sadece seni,"diyerek kolların da  sıkı sıkı sardığı kızı biraz  gevşeterek;

"Ama yakında bütün bu merakım son bulacak,"

"Anla- anlamadım,"diyerek şakınca sordu.

"Evlendiğimizde seni yanımdan hiç ayırmayacağım, olaki ayırmak zorunda kaldım telefon ikinci çalışında  açılmayınca şıp diye damlayacağım."

"Şey-"diyerek kollarından çıkmaya çalıştığı adamın yüzüne bakamıyordu.Baksa yarılamayacak gibiydi.

"Utandın mı,sen? Yerim!"derken Elçin'in tavırlarını yanlış anlayan Hasan,

"Ne zaman evlenelim,bana kalsa hemen yarın ama düğünsüz gelmezsin sen şimdi, bir ay sonra ya alayım günü diyorum."diyerek heyecandan hızlı hızlı konuşan Hasan'a öyle bir yüz çevirecekti ki,bunu kendi bile kaldıracak durumda değildi. 

Hep en dipte olmak nasıl hissettirirse öyle hissediyordu Elçin  de, unutmak için herşeyi deneyecekti.

Oyla şimdi Hasan'ın omzunda ağlamak için bile neler verirdi..

"Ben okula dönmeye karar verdim."

"Ne?"

"Duydun işte,evlilik için daha erken okulumu bitirmek istiyorum."

Hasan şaşkınlığını gizleyemiyordu. Yeni mi gelmişti aklına okul!

"Nereden çıktı şimdi okul, hemde evlenmeye karar verdiğimiz anda!"

"Ben bir karar vermedim Hasan,sen verdin!" Elçin'in ağzın dan çıkan her kelime kurşun gibi keskin ve acımasızken  en çok yara alan Hasan gibi görünsede keskin bir bıçak saplanıyordu Elçin'in yüreğinin odalarına...

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Herşey çok hızlı oluyor daha hazır değilim."

Hasan genç kızdan duyduğu her bir kelimeyle saçlarını çekiştirirken nefes alamadığı düşünüyordu.

O kadar çok çaresiz hissediyordu konuşacak kelimeler bulamazken sinirsel bir kahkaha patlattı.

"Şaka yapıyor olmalısın,hadi gülüm sarıl kollarıma şaka yaptım de!"diyerek açtı kollarını Hasan.

Karşısında kollarını açmış sarılmak için yalvaran bakılarla bakan Hasan'a  daha fazla bakmaya dayanamayarak başını eğerek Demir kapının parmaklıklarına tutundu.

"Git buradan,"diyerek konuştu.

Hasan genç kızın sayılmayacağını anlayarak öne doğru atıldı.

"Delirtme beni de söyle ne oldu lan daha dün  hiç birşey yoktu." Diye bağırdı.

Daha fazla dayanamayacağını anlayan Elçin genç adamın kıskacından çıkarken,"İstemiyorum seni,bırak beni."diyerek eve doğru koşmaya başladı.

Orada öylece kalan Hasan "bu burada kalmayacak,peşini bırakmayacağım bu işin kaçamazsın!"diye arkadından bağırdı genç kızın Elçin öyle bir ağlıyordu ki bu bağırmanın tek bir kelimesini bile duymadı.

Bir daha Hasan'ı görmeyi de Hasan'ı düşünmeye de dayanamayacağını hissetti.

Hasan çıldırmak üzereydi. Elçin'in bu dönüşünün sebebini bulacak ve hesabını önce Elçin'den soracaktı. Var mıydı hemen bırakmak öyle hemen vazgeçmek...

Günleri geçerler mesken tutmuş Can'ın ve Pekmez'in ilk ayrılık günü gelip çatmıştı. Pekmez sabahın alacakaranlığında midesindeki. Yanma hissi ile uyanmıştı.

Koşarak banyoya girince Odadaki koşma sesine Can da uyanmıştı.

Yatakta doğrularak karısının odaya girmesini bekledi.

Banyodan çıkan Pekmez ile göz göze gelen Can"ne oldu?"diye sorarken ayağa kalkan Can'ın önüne geldiğinde Pekmez yutkunarak tedirgin bir şekil de bakarak;

"Olabilir mi böyle birşey!"diye sordu.

Can Pekmez'in neyden bahsettiğini anlamadı.

"Ne olabilir mi?"

Pekmez başını eğdiğinde uzun saçları omuzlarından dökülürken eliyle karnına bastırdı.

"Hamile olabilir miyim?"derken Can'ın vereceği tepkiyi sabahın karanlığına doğacak bir Güneş gibi bekledi. Şüphesini adamla paylaşırken elleri buz kesmiş gibiydi.

Can hiç bir beklemediği aklına bile gelmeyen düşünceyi kanlı canlı karşısında ki kadının dudaklarından duyduğunda bütün vücudu gerildi.

Genç kadının tedirgin bir şekilde baktığını fark ettiğin de birden sarılarak suskunluğuna bir cevap buldu.

"Olsa ne güzel olur,"

Genç kadın rahatlarken Can gideceğini düşündükçe gerildi.

"Gitmeyeyim diye yapmıyorsun değil mi?"diye gülerek baktı kadına.

"Ya!"derken kaşlarını çattı."Ne çok meraklıymışsın sen de gitmeye,"

Genç adam karısını kollarına alırken,"yarın olmazsa diğer gün mutlaka döneceğim ,"

"Tamam,"derken Pekmez olabilecek şeyin hayalini kuruyordu. Gerçek olmasını şu an herşeyden çok istiyordu.

"Gelince doktora gideriz,"

"Tamam!"diyen karısının ilk defa bu kadar uysal bir kedi yavrusu gibi olduğunu fark etmişti.

"Heyecanlandın mı sen?"

Birden adamın gözlerine bakan genç kız;"Ya sen?"

"Şu an kalbimin nasıl attığını duymuyor musun?"derken karısının elini kalbine koydu.

Pekmez hissettiği ritimle gülümserken yanan yüzüne adamın parmaklarını götürdü. 

Can kadının yanaklarına hücum eden Kan yüzünden gülümserken telefonun geceden kurduğu alarm çalmaya  başladı.

Gitme vakti gelmişti. Can istemeye İstemi'ye kolarından çıkarak kadını nefes verdi."Hasan şimdi gelir,"dedi.

Pekmez Canın kollarından çıktığında düştüğü boşluğu içinde tutarak yatağın üzerine oturdu.

Can hiç İstemiyerek hazırlandı geceden Pekmez'in hazırladığı ufak çantayı avucunun içinde sıkarken hiç gitmek istemediğini fark etti.

Kadın gitme dese gitmeyecekti, Pekmez,Canın ceketini avucunun içinde tutarak giymesini kolaylaştırmak için tuttu.

Omuzlarına geçirdiği ceketin ardından her zaman ki sırtını öperken,bu sefer elini kalbinin olduğu yete koyarak başını da yasladı."hayırlısı ile git hayırlısı şle gel,işin rast gitsin ayağına taş değmesin kötü insanların sana bakan gözleri kör olsun,gözün arkada kalmasın!"

Can ,başını eğerek,"bu defa gözüm arkada!"dedi.

Yüzünü Pekmez'e dönerek,"dikkat et ne olur o benim iyi adam olmam için son şansım,"dediğin de pekmez ne dediğini anlamasa da adama cevap vermedi.

Can genç kadının karnına geniş elini yaslayarak alnına dudaklarını bastırdı. "Gerçek olsun istiyorum."dedi.

Pekmez adamın isteği karşısın da dolan gözleriyle,"bende!"diye karşılık verdi.

"Çıkma dışarı sabah sabah serindir."dedi.

Pekmez başını sallarken,Can odadan çıktı. Gitmek adama ilk defa ağır ve zor geliyordu. 

Can gittikten sonra gözünden akan yaşları silerek yatağa geri uzanan Pekmez bir süre daha uyudu.

Uykusunu alıp uyandığında gözü yatağın başındaki telefona kaydı. 

Eline alarak saate baktı,içinde hissettiği eksik hisle doğruldu Can gideli iki saat bile olmamıştı. Ama için de hissettiği eksikliğe rağmen değişik bir heyecanında kabinde attığını  hissediyordu. 

Yataktan kalkarak kahvaltı yapmaya karar verdi.

Yatağını toplayarak üzerini giyindi.

Odadan çıkıp merdivenleri indiğinde Yaren'in odasından gelen bağırma seslerine kulak kabartmak istemese de Can'ın adını duyunca bacaklarındaki dermanın kesildiğini hissetti.


"Sen en adi canavardan  bile daha adisin!"diye avazı çıktığı gibi bağırıyordu yaren,

"Sus bak son kez uyarıyorum!"

"Nerede senin kalbin!"

"Yaren sabrımı sınama!"

"Ya Benin sabrım ya Allah beni bırak aileni bırak Allahtan da mı utanmıyorsun be adam!"

"Onlar bana açımazken beni bu kadar savunmayan kadına ne oldu da şimdi bu kadar çok sesi  çıkıyor."

"Biz seninl bütün haklarımızı kaçtığımız gün kullandık,"

"Yeter  ulan yeter sevdim aldım! Senin aksine pişman değilim ben yine olsa yine alırdım ağa da olacağım,"

"Kalleşçe mi?"

"Sus yAren!"

"Kardeşine pusu kurarak mı?"

"Kes sesini,"

"Sen alçak bir adam olduğunda kaybedecek hiç birşeyin olmayacak Cana birşey olursa seni kendi ellerimle ateşe atmaktan çekinmem, "

"Can, can , Can Ne canmış ama senin kocan benim benim tarafımı tutacaksın Sesini kesip oturacaksın,"

"Canın canını alırken mi? Artık sana dur deme vakti geldi Davut,"

"Kızlarını düşünmüyorsan önüme geç kadın!"diyerek bağırdı.

Yaren'in bir anlık şaşkınlığından faydalanan Davut odanın kapısını açtığında  karşısında şok olmuş pekmez ile karşı karşıya geldi.

Pekmez bacaklarına hükmederek odasına çıkmak telefonuna ulaşmak istedi.

Davut  küfürler savurarak  yAreni odaya kilitleyerek kadının bağırmalarını umursamadan Pekmez'in peşinden koştu.

Pekmez odasına koşarak girdiğinde aklında olan tek şey telefonuydu.

Titreyen elleriyle telefonu kavradığında odanın kapısı gürültü ile arkasına çarptı zaten kapıyı kilitlemek şöyle dursun kapatmayı bile düşünmemişti.

"Çık odamdan,"derken elindeki telefonu öyle bir sıkıyordu ki kendinden korkar hale gelmişti.

"İşimi bozmana izin veremem,"derken Davut gözü dönmüş şekilde kadının üzerine yürüdü elindeki telefonu almak için hamle  yaptığında geri kaçarak kurtulmuştu ama Davut daha da çok sinirlenmişti.

Yaren'in bağırmalarına uyanan ev halkı Ne olduğunu anlamazlamışken   Melek annesinin odasına koşmuştu açılamayan kapıya baktıkça öfke duyan genç kız annesine birşey olduğu düşüncesi ile ağlamaya başlayan Maral'a baktıkça daha da endişe dolmuştu. 

Davut kolundan tutarak çektiği Pekmez'in ekinden telefonu alarak genç kadını sinirle yere attığında  yatağın tahtasına çarpan kasığıyla içinden. Birşeylerin akıp gittiğini hissetti. 

Pekmez'i de odasına kilitleyerek merdivenlerden inen Davut öfke ile Nara attı.

"Bu kadın bu odadan çıkmayacak.teşebbüs etmek  şöyle dursun aklına getireni öldürüm." Diyerek  merdivenlerin sonuna geldiğinde karşısına dikilmiş Melek ile durdu.

"Ne yaptın anneme?"

"Eeeeh çekil be!"diyerek yere ittiği kızı umursamadan   Konak'tan dışarı çıktı.



🤭🤭🤭

Continue Reading

You'll Also Like

279K 5.5K 83
~KÜÇÜK BİR DENİZ KIZI HİKAYESİ ~ Başını yana yatırıp kollarını açtı. Parmak uçlarında, kesimlerde, her bir zerresinde efil efil esen rüzgarın huzuru...
182K 7.8K 30
"Hazar olmaz.." Beni kendine çekip "Benimsin kızım ...bırakmam seni"dedi ve sol gözünde acıyla eşlik eden göz yaşı düşüp saçlarıma karıştı. Ben ne y...
136K 4.6K 43
06/02/2019 - 21/12/2019 Dipsiz bir kuyunun içine düşmek nasıl bir durum? Çırpınarak kurtulmaya çalışmak nasıl bir durum sizce? Kurtulmaya çalışırken...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.7M 103K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...