CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(b...

By cemretrkmn3

936K 59.3K 29.3K

BiTTi! "Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzga... More

tanıtım
1.Bölüm;" KAN ÇiÇeKLeRi"
2.Bölüm;" karlı kayın"
3."bölüm; saçları bahtından daha karaydı!"
4.bölüm "Aslan yatağına tilki giremez."
5.bölüm
6.bölüm
7.bölüm
8.bölüm
9."bölüm"
10"BÖLÜM"
11.bölüm
12. bölüm
13. bölüm
14.bölüm
15.bölüm
16.bölüm
17 bölüm
18.bölüm
19.bölüm
20. bölüm
21.bölüm
22.BÖLÜM
23.bölüm
24.bölüm
25.bölüm
26. bölüm
27. bölüm "nabız!"
28. bölüm
Bölüm 29
30.bölüm
31.bölüm"kendine iyi bak,"
32.bölüm
Bölüm 33 "zülfikar"
34.bölüm
Bölüm 35
36. bölüm
37bölüm
39bölüm
40. Bölüm
41 kere maşallah
42.bölüm +180000
43.blm"O gecenin Sabahı..."
44.bölüğğğğmmm🏋️‍♂️🏌🏿‍♀️🏂
45. Bölüm
46.bölüm
47! "Aşk iradeni zorlamalı.."
48|Can'ın Can'ı|
49!
50!"Ibret"
51!
52! "El gibi "
53!
54;"yüreğin bilmez yüreğimi!"
55.bölüm
56. Bölüm "doğum günü!"
57."bölüm;hint kumaşı!"
58"
59"
60"
61"
62"
63"
64" Felek!
65" sığmazam!
FİNAL
Hasan&Elçin
Ismarlama aşk!
Özel bölüm
Özel Bölüm 2

38.blm"küheylan"

13.2K 937 596
By cemretrkmn3

Can adamlarını toplayıp Yunus ağanın konağından çıktığında daha da sinirli ve gergindi.Serhat itine daha beter şeyler yapmalıydı, Bu ceza gözüne çok az geliyordu daha doğrusu Serhat'ın duracağını düşünmüyordu daha ileri gideceğini düşünüyordu. onun içinde Cabbar'a  emir vererek onun peşinden hala adamının kalmasını emretti.

Cabbar Can'ın yanına geldiğinde,"sen adamları alarak git buradan akşam Osman ağlarda olacağım."dedi.

Cabbar anladığını belirten bir ifade başını saklarken sessizliğini korudu,bir araba ,bir de  bir kaç koruma bırakarak kendi arabasına bindi.

Can ağrıyan bacağaı yüzünden araba kullanılacak durumda değildi.Şoför koltuğuna oturan adama hitaben ;" senin adı ne?" diye sordu. Pek çok adamı tanımıyordu.

"Mıstık ağam."dedi.

Can,"Diyarbakır biliyor musun ya da Mardini?"


Mıstık;"ikisini de biliyorum ağam."dedi.

"İyi o zaman bir otel bul,bir de alışveriş yapacak bir mağaza sonra Diyarbakır'a gideceğiz."diyerek kolumdaki saatine baktı öğleni geçmişti bakışları telefonuna kaydında bir mesaj geldiğini gördü.ekranı kaydırarak gelen mesaja baktı.

Pekmez'den  gelen mesajda;"iyi misin?"yazıyordu.

Bütün Öfkesi uçup giderken yüzünde sıcak bir tebessüm belirirken, Can cevap yazmaya kısmına girerek;"Birkaç saate beni gördüğünde buna sen karar ver,"diyerek melankolik bir şekilde sitem ettiği mesajı gönderdi çok geçmeden gelen kutusu tekrar
Gelen mesaj için açtığın da Can hemen Mutlu olmasına sebep olan mesaja baktı;

"kendine iyi bak.."




***


Pekmez heyecan için de akşam yemeği yaparken ne pişirsem derdine düşmüştü , öyle ahım şahım yemekler yapamasa da kimseyi aç bırakmazdı.

Can'ın sevdiği yemekleri bilmiyordu, bunu öğrenebilmenin de bir yolu şimdilik yoktu.Ona soramazdı, keşke akşam yemeğe geleceğim dediğin de sorsaydı ne seversin diye, şimdi arayıp sormayı da becerebilecek gibi değildi.

Yanına gelen Ayşe'nin ağzından laf alabilirim belki diye düşünerek;

"Ayşe abla,"

"hı kuzum,"diyerek pirinç ayıklamaya devam eden Ayşe'ye bakmadan devam etti.

"hani Can, burada kalıyordu ya."

"eeee çok kötüydü ne garip değil mi hastasıydı bu evin şimdi damadı olacak!"

"ya ne tuhaf şey, Allah'ın işi işte..."

"evet, Allah'ın işi sual olunmaz."

"ben şey soracaktım."

"sor bakayım,"

"bu Can ağa en çok ne seviyordu?"

"ne bileyim kız ben, kendimize ne yaparsak ona da koyuyorduk, sonra son zamanlar babanın yanına sofraya geldi zati,"

"bilmiyorsun yani.."diyerek kabuğunu soyduğu soğanlara geri çevirdi bakışlarını..


"ama Narin dediydi, kadın budundan hep üç tane koydurtuyormuş tabağına.."

Pekmez'in duyduğuyla yüzü iyice asıldı, bilmiyordu ki yapmayı...

"yaaa!"diyerek suratını astığın da,

"hele bak bakayım sen bana,"diyerek Pekmez'in çenesinden tutarak utangaç bakışlarını yakaladı.

"sen kocana yemek mi yapacaksın?"

pekmez bakışını kaçırarak,"bilmiyorum ki yapmayı bilsem yapacağım ama,"

"aferin kız sana erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer,"diyerek parmağını hava da şıklattı.

"erkeğinin kalbine gitmek istiyorsun demek?"

"ya abla alt tarafı bir yemek yapacağım nerelere getirdin konuları yapmıyorum yemek falan, ne varsa, herkes ne yiyorsa onu yesin paşa torunu değil ya!"diyerek elin de ki bıçağı tahtaya bıraktı.


"hadi hadi yeme beni istersen yardım ederim."diyerek kıstığı gözleri ile baktı.

Pekmez yardım lafını duyunca gözlerinin parladığına Ayşe yemin edebilirdi.

"sahiden eder misin yardım?"

"ederim tabi sonra Osman ağanın kızı bir yemek pişirmeyi bilmiyormuş diye bize laf ederler, sen istersen ben sanan bildiklerimi hep öğretirim dediğin de Pekmez gözünde ki sevinç göz yaşını saklamadan "sağol abla, çok iyisin."diyerek Ayşe'nin elini avucunun içine aldı.

"sen benim de kızım sayılırsın Canfeda'nın ablasısın sen,"diyerek Pekmez'in boynuna sarıldı.Pekmez sarılacak kadar ileri gitmeye cesaret edememişti.

"hadi oyalanmayalım sen dolaptan kıymayı çıkar, bol soğan doğra hadi bakalım Pekemez hanım kocan zor yemekleri seviyor belli ki,"

Pekmez, öyle mutlu olmuştu ki, zor olup olmaması onun için pek önem teşkil etmedi sadece Can için onun seveceği bir şey yapmak istedi...

Günün geri kalanını mutfakta geçiren Pekmez öyle iştah ve mutluluk ile hiç şikayet etmeden yapmıştı ki Ayşe'nin taktirini kazanmıştı.

son yaptığı topu önce una sonra yumurtaya beleyen Pekmez,kızgın yağa bıraktığında yüzünde haklı bir sevinç vardı.

mutfağa giren Gülistan,Pekmez'in una bulanmış halini görünce "neler oluyor burada diye sinirlice sordu,"

Ayşe,"bir şey yok abla sadece yemek yapmayı öğreniyor,"dedi.

Gülüstan,"ona mı kaldı yemek yapmak,"

"ben istedim abla niye bu kadar kızdın ki?"

"baban da bana kızacak şimdi off o kadar kadın var senin işin ne mutfakta diyerek kızarken söylendi.

"bir şey yok kadıj budu yaptık, hem çok kol-"

"sana mı kaldı? çık şu üstünü başını düzelt istesen yapardım ben,"derken Yüzünde ki tedirginliği fark eden Ayşe,"ağam neden kızsın ki kızı gelinlik kız oldu yemek yapmayı öğreniyor diye sevinir bile."

"sen karışma Ayşe, Osman ağanın huyunu bilmezsin sen!"

"niye o benim de kocam değil mi?3 çocuğum var Osman ağadan."

Gülistanın sinirden gözleri büyürken , son kızaran köfteyi de tabağa alarak ocağın altını kapatan Pekmez,"babama söylemeyi verin siz de!"diyerek mutfaktan arkasına bakmadan çıktı.

Can gelmeden, hazırlanmalıydı. Keyfini kimse kaçıramazdı.Bir kere de Pekmez'in istediği oluversindi ne var yani...


Odasında duşunu alıp keyiflice hazırlanan Pekmez,Mutfağa inerek keyifle yaptığı yemekleri servis tabağına alarak, masaya koymak üzere mutfaktan çıktı.Babası da merdivenlerden iniyordu şaşkınca baka kaldı ama sesini çıkarmadı.

Osman ağa;"ben bugün ağalarla yiyeceğim siz yiyin yemeğinizi."derken ceketini sırtına geçirdi.

Pekmez'in gözüne yaşlar hücum ederken,sesinin çıkaramadı burun delikleri yanarken dudakları titremeye başlamıştı bile...




Can gelmemişti,babası da gittiğine göre gelmeyecekti.


Pekmez elin de sıktığı tabağı eğilip yere koydu ve babası kapıdan çıkarken oda hızlıca merdivenleri yukarı doğru çıktı.

Özenle ördüğü saçın örgüsünü bozarken,gözünden akan hayal kırıklığıydı. Ne sanmıştı ki önemsendiğini mi?

Pekmez kendine üzülmemesi gerektiğini belki de babasının davet etmediğini söylese de üzülmesine engel olamıyordu. Geleceğim demişti, gelmeliydi.

***



Hava karardığında sessizlik çöken konağın yorgun bir halde giren Can, konağın tepesine düşen sessizlikten rahatsız oldu huzurdan çok kasvetli bir hava veriyordu.Avlunun ortasından yükselen merdivenlerden çıkarken Dilay'ı fark etti ve yönünü ondan tarafa çevirdi.

Dilay sırtını konağa dönmüş, Urfa'nın karanlık sokakalarını izliyordu.Akşmaları hafif esen ılık rüzgar mutlu içini bir nebze rahatlatıyordu.

Can'ın geldiğini fark ettiğin de kısa bir an ona bakarak,"anneni gördüm rüyam da ,"dedi.

Can derin bir iç çekerek;"öldüğünden beri hiç rüyama bile gelmedi, yüzünü unuttum sayılır,unutamadığım tek şey,"diyerek Dilay'a baktı.

"bakışları mı?"dedi.

Can başını sallayarak,"sesi,"dedi.

Bir süre geçen sessizliğin ardından "Canım dan Can!diyerek çağırırdı beni, bazı sabahlar bu sesle uyanıyorum uykum dan, uykum da çocukluğumdayım yer döşeğin de sobanın kenarına kıvrılmış,Davut'un bacağının üstün de yatıyorum, ama annem seslenip uyandırdığın da başka yerde başka şekil de uyanıyorum işte o an annemi özlüyorum."diye itirafta bulundu Can,


"bende özlüyorum onu,"diyerek Can'ın kolundan tutarak yanında olan omzuna başını yasladı,

"sen iyi bir evlatsın sen de evlendiğinde benim sözüm son bulacak_"

"bıktın bizden değil mi?"

"yok o nasıl söz sizi sevdiğimi bilmiyor musun?"

"o zaman hiç bir yere gidemezsin,"

"sen evlenince gelin ağa halleder buraları.."


Dilay'ı kendine çevirerek kollarının arasına çekti."düğünü erken tarihe çekmek zorundayız." dediğin de Dilay korkarak geri çekildi.

" neden?"

" Ramazan'dan önce halletmek daha iyi olacak." diyerek bakışlarını kaçırdı.

" bana doğru söyle," diyen Dilay'a nefes vererek,

" dayısının oğlu var pekmezi bugün onu kaçırmaya çalıştı ."elini ağzına kapatarak şaşkınlığını saklamadan," olamaz!" dedi.

Can başını sallayarak," bilirim seninle konuşulan sende kalır onun için bu hafta bu işleri halledelim de haftaya düğünü yapalım."dedi.

"iyi de konuşuldu anlaşıldı babası Osman ağa ne der?"

"bugün gidip konuşacaktım, Hasan arayınca gelmek zorun da kaldım."

"hayırdır inşallah."

"onun tırlarına izin aldık.beraber iş yapacağız artık."

"hayırlı bol kazançlı olur inşallah,"

"sağol, yarın ben konuşurum sorun çıkacağını sanmıyorum."





Dilay ,"bu hafta cemre sünnet yapacak, yardım etmeye gidecektim arayıp haber vereyim de benim yerime Zeynep gitsin,"

CAN , Dilay'dan duyduklarına karşı," dur o zaman ,kız sünnet yapsın sen yanın da ol sünnetten sonra Diyarbakır'da otelde kalıp bu işleri hızlıca halledebiliriz." dedi.

" daha düğüne vakit var Konak'ta mı yapacağız düğünü," diye sordu.

can," bir otelde yapacağım otel hazır zaten Konak'ta kına yaparız."

" iyi düşünmüşsün ."

"peki ya Pekmez'in annesi..." dediğin de" bugün hakkını kaybetti!" eğer böyle yapmasaydı, Can'ın Şeref misafir olarak bu düğünde yeri hazırdı ama kızına yaptıkları bu düğüne davet bile edilmemeye sebepti.

" o halde yarın Zirav hanımı arayıp yapacak hazırlıkları belirleyelim senin Odanda elden geçirmek lazım."

Can ,Dilay'ın sözlerinden sonra bu evlilik işine kolları sıvadığın dan beri hiç aklına gelmeyen bir gerçek ile yüz yüze geldi.düğünden sonra odada Pekmez İle birlikte kalacaktı.

Kuruya boğazını temizleme ise ihtiyacı hissetti ve Boğazını temizledi.

Dilay, Can'ın yüzün de ki tuhaf ifadeyi yakalayınca " bana bak Can ona kötü davranmıyorsun değil mi?" diye sordu.

Can kaşlarını çatıp anlamsızca bakınca," yani olanlar yüzünde suçsuz yere üzmüyorsun dur ,"diyerek tekrar sordu. Can,"ona kötü davranmam için bir sebep mi var da kötü davranayım?" dedi.

Dilay, gülümseyerek," sen deliTay, beni şaşırtıyorsun."dedi.

" neler geçiyor aklından."diyerek kaşalrını anlının ortasın da tıoplayarak sordu .

"inşallah güzel şeyler olacak ,çok güzel şeyler ..."derken Can'ın parlayan gözlerine baktı.

" inşallah her şey çok güzel olacak.."diyerek Can'ın dizinin üstündeki eline vurdu.

****

Ertesi  sabah Dilay, Yaren'e Melek ve Maral'ı da götürmek için çok ısrar etse de Yaren kızlarının yanın da kızıp izin vermese de Dilay'ı bir kenara çekerek. "

"Çok isterdim dedelerinin evlerini görsünler annelerinin büyüdüğü odayı görsün ama onların oraya gitmeleri demek,benim kimsesizliğimi  yüzüme vurmaktan,onların  üzülmesinden başka bir şeye sebep olmaz."

"unuttuğun bir şey var Yaren, Cemre onların halası hem Fırat ağlar da  yok biliyorsun uzun zamandır kışları bile çiftlik evinde kalıyorlar."

"olmaz abla ısrar etme!"

"artık bir taraf adım atmalı,"

"bunun kimseye faydası olmaz,"

"sanki böyle uzaktan uzaktan bir faydası var artık biraz sesin çıksın,"

Yaren yaşaran gözlerini  saklamayarak,"ben avazım çıktığı kadar bağırdım abla bütün hakkımı Davut'a kaçtığım gün onun için onları  sildiğim gün kaybettim.",

"yaren!"diyerek korku ile baktı.Arkasında ki  Davut bütün konuşulanları duymuş, sinirle kaşlarını çattı.

Yaren de Davut'u kızgınca görünce akan göz yaşları ile Dilay'a bakarak;"onun için sen git abla, çocukları sev konağa benim için uzun bak, avluya girince sol tarafta çardağın yanın da bir kurna var  o kurnanın suyundan getir bana gizlice," Davut hala onu dinliyor kızdığı karısına hala öfke ile bakıyordu.

"Birde Orta katta babamın çalışma odasının yanın da küçük bir oda vardı benim odamdı  annemin diktiği  pembe yatak örtüsü vardı üstünde yerde de işlemeli iran halısı vardı, babam benim için getirtmişti onu... "

Davut daha fazla dayanamayarak, "çık odana!"diye bağırdı ama Yaren o yokmuş gibi  devam etti.şimdi  siz salon da oturursunuz  kapının   yanın da ki duvarda için de benim de olduğum bir resmimiz var o resim de murat daha bebek babamın kucağın da o resime de benim için bakar mısın abla_"


"çık şuradan Yaren!"dediğinde Yaren eteklerini  toplayarak odasına doğru koşmaya başladı.

Davut, dediği için değil  18 senedir ilk defa  bunları konuştuğundan dolayı için de ki derin yara deşilmişti.Ruhuna çöken ağırlıkla orada daha fazla kalamadı.Yoksa Dilay'ın ayaklarına kapanacak beni de götür diyecekti.

Davut, Dilay'a öldürecekmiş gibi bakarken Dilay dik duruşundan hiç taviz vermeyince ;Davut,"sen karışma bu işe "diyerek belerttiği  gözleri ile Dilay'a baktı.

"ben karışmayınca düzelecekse bu durum bu azap karışmam Davut efendi!"

"senin üstüne vazife değil!"derken kapıya yöneldi,"sen bir tek Can'ın ve Cemre'nin teyzesinin bunu unutma,"diyerek pis bir şekil de sırıttı.

"amacın ne senin neden bu kadar hırs Davut bu insanlar bunca insan baban kardeşlerin sana ne yaptı ne kötülük etti."

"sen karışma sen gerçekten bizim ailemizden değilsin!"diyerek Dilay'a da pençelerini  geçirmek için biliyordu.

Ama Davut'un bilmediği Dilay bunlarla yıkılacak bir kadın değildi,"bu neyi değiştirir Davut?"diyerek elini yanın da duran duvara vurdu.Bütün bunlara son vermesi gereken kişi sensin başkası değil, sen isteyince bu konağa bananın yanına ananın mezarına sokulup nefes alabiliyorsun, ya o kız onun sevmekten başka suçu var mı ? ya da tek suçu senin gibi  bir adamı sevmek mi?"diye bağırdığın da  Davut'un gözü dönmüştü  sıktığı  yumruk ile Dilay'ın üzerine yürüyerek  Dilay'ın kolunu kavradı "sen benim adamlığıma nasıl laf edersin,"dediğin de Dilay da acıyan kolunun üzerine elini  götürerek;" bırak beni!"dedi.

Davut;"haddini  bil kadın yoksa ben bildirmesini  bilirim."diyerek elini bırakarak, Yaren'in yanına  gitmek için merdivenleri  hızlı  hızlı çıktı. 

Yaren'in olduğu kapıyı kırarcasına  açarak içeri  girdi.

Yaren yatağın üstüne uzanmış sanki odada Davut yokmuşcasına  ağlamaya devam ediyordu.

Davut sinirle soluyarak," kalk!"diye bağırdı.

Yaren yattığı yerden kalkarak, başından düşen şalını avuçlarının içine alarak ayaklarını yataktan sarkıttı.

"sen, sen bir kez bile  18 yıldır bir kez bile bana bunlardan bahsetmedin."diyerek Yaren'in yüzüne baktı.

Yaren konuşmayınca, "şimdi  söyle pişman mısın?"diye sordu.Yaren yine bir cevap vermeyince "ulan delirtmesene  beni pişman mısın ?diyorum sana."diye önün de göz yaşları durmak bilmeyen kadına baktı.

Nedense değilim desin,seni seviyorum hep sevdim hep de seveceğim desin istiyordu.Yarende ses gelmeyince kolunu avucunun içine alarak sıktı.Yaren Davut'un verdiği  acılara alışıktı bu neydi ki kolunu sıkan eli şiddetini artırırken kalbinin daha çok acı çektiği gün gibi ortadaydı.


Yaren gözlerini  kapatarak başını aşağı yukarı salladı,Davut şoka girerken Yaren'in  kolundan elini iğne batmışcasına bir acıyla çekti."PİŞMANSIN!"dediğin de Yaren yine başını salladı...

PİŞMANDI ONCA YIL BU PİŞMANLIK İÇİN DE ERİYİP  GİTMİŞTİ...





Dilay, Davut ile yaşadığı tartışmadan sonra konaktan elçin'i de alarak Cemre'nin yanına gitti.Cemre Dilay'ı ve  bir kaç gördüğü  Elçin'i büyük bir sevgi ile karşıladı.

Cemre,"içeri geçelim  Zeynep'de geldi, Kaynanası da var,"diye evdekilerden bahsediyor, için de tutamadığı  heyecanını paylaşmak adına ve Dilay'a mutluluğunu göstermek istiyordu.

Dilay"Dilber hanım yok mu? çok ayıp olur onu da çağırsaydın."

"çağırdım, çağırmaz olur muyum? Kader yengenin doktor randevusu varmış beraber gittiler oradan da  buraya gelecekler,"

"ya yazık yıllardır çekiyor kadın diyalize girmiyor değil mi?"

"yok girmiyor ama diyetini bozarsa kanın da ki üre yükseliyor ve tehlikeyi  atlatana kadar herkes perişan oluyor,"dedi.

Elçin de kendisi ile aynı rahatsızlığa sahip olan bu kadını merakla  dinliyordu.

"Sen nasılsın? Bızdık,"diyerek kolunu Elçin'in boynuna atarak kendine çekti.
Cemre küçük Elçin'in iyileşmiş olmasına çok seviniyordu ama onun okumak istememesine karşı tepkiliydi,bu konu hakkın da onunla uzun bir konuşma yapacaktı.

"İyiyim abla sen Nasılsın? Görüşmeyeli daha da güzel olmuşsun."diyerek Cemre'ye karşı olan sevgisini saklamadı.

"Seninle konuşacağız biliyorsun değil mi? "

"Çok sevinirim abla ama buraya sünnet hazırlığı için geldik sanıyordum," diyerek kaçacak yer aradı.

"Hep iş yapacak değiliz ya! Konuşa konuşa yaparız,"diyerek herkesi büyük salon da topladı Cemre.

Aradan geçen sürede bir çok işi kolaylayan kadınlar, sünnet yataklarını avlunun ortasına hazırlamış tencere tencere dolma sarmıştı. yemek sünnet sabahı hazırlanacağı için malzeme listesi çıkarılmıştı.

Dilay, yorgun bedenini divana bırakırken,"Dilber hanım çok yorulduk ama değdi değil mi? "diye sordu.

Dilber,"seni de yorduk eline sağlık her şey çok güzel oldu."dedi.

"ne demek bizim çocuklarımız onlar feda olsun ,"derken Kadınların oturduğu odaya Elin de kahve tepsisi ile giren Elçin'e çevirdi bakışlarını.


"eline sağlık çok iyi oldu bu,"derken kahveleri bir bir dağıtan Elçin,Afiyet olsun derken,sessizce bir köşede sessizce oturan Kader hanıma sadece su uzatarak tebessüm ederek baktı.

"benim kahvem nerede?"diye söylenen Kader hanıma yine içtenlikle gülümseyerek,"siz de böbrek rahatsızlığı varmış, içmezsiniz diye düşündüm."

"arada keyif için içiyordum ama."

"sağlık keyfe bakmaz, ben tadını bile bilmiyorum."

"sen de mi böbrekten müzdaripsin, pek de güzelsin."

"ben böbrek nakli oldum."derken Kapıdan giren Cemre'ye baktı.

Cemre,"o günler çok eski de kaldı, hadi hava çok güzel çocuklar da uyudu. hadi çardakta keyif yapalım."diyerek herkesi bahçeye götürdüğün de,

Elçin'i çok seven Kader hanım onu yanına oturtarak, yemesi içmesi gerekenlerle ile şeyler sordu.Elçin'in parlak rengi kendi sarı rengine baktıkça umutlanmasına sebep oldu.

Kader hanım;"peki yumurtayı her zaman haşlama mı yiyorsun?"diye sordu, tereyağına yumurta en sevdiği şeydi.

"hayır kaynayan suya kırıyorum yumurtayı böylece kötü kolesterolden de korunmuş oluyorum."dediğin de uzun saçlarını sevgi ile okşadı.

"kaç yaşındasın kızım sen?"diyerek merakla Sordu Kader,

"17!"diye cevap verince.

"pek de güzel maşallah diyerek genç kızı utandırmamak için elinden geleni yaparak;"yaşıtlarının elin de bir telefon anasını babasını bir bardak su vermiyor, baksana kızımıza sabahtan beri bize yardım ediyor değil mi Dilay hanım?"diyerek, gülümsedi Kader,

Dilay'ın sa aklı bambaşka yerdeydi;"cemre şu kurnadan bana bir şu ver de içeyim."dedi.

"Burada var ya abla sürahiden iç temiz temiz."

Dilber hanım da dönüp bakınca daha fazla dikkat çekmemek için sustu ve Cemre'nin verdiği suyu içti.


***

günler hızla geçti ve sünnet günü geldi çattı,

CAN,Dilay Sultan'ın hazırladığı takımı giyerek kendine baktığı aynada kendine doğru gergin bir nefes verdi.

Pekmez ve Ailesi kahvaltıya gelecek, konaktan sünnet düğününe beraber gideceklerdi.

Can,Osman ağaya olanları anlattığın da oldukça sinirlense de Can'ın gerekeni yaptığını öğrenince koltukları kabarmıştı. Ali ağa verilen cezayı yeterli bulmasa da oğluna tedbirli olmasını söyleyerek,işine karışmamaya karar verdi.

Can, sünnete Melek ve Maral'ı da götürmek istiyordu.Bunun için; Murat ile kısa bir konuşma yapıp bunun onayını aldıktan sonra Melek'e ve Maral'a haber verecekti.

Aynanın önünden çekilerek, merdivenlerden inmeye başladı.

Bütün aile toplanmış konağa gelecek olan misafirleri bekliyordu.

Rıza,"ooo ağamıza bak yakıyor ortalığı,"diyerek ıslık çaldı.

Merdivenlerden indiğin de, kapı açıldı ve adam Osman ağanın geldiğini haber verdi.

Zirav hanım ve Osman ağa önden diğer bütün aile fertleri sıra sıra içeri girdi.Elif, Asaf'ın kucağın da Can'ın gönderdiği pembe elbisenin için de çok güzel görünüyordu.

Can o gün gidemediği için haberdar olmasalar da kendini suçlu hissetmişti.Bütün aileyi Sünnete davet etmiş en güzel hediyeleri Dilay ile beraber seçerek onlar için özel olarak hazırlamıştı.

Herkes Can'a ayıp olmasın diye onun gönderdiği hediyeleri giymiş davetine icabet etmişti.

Bir tek Babasının elini öpen Pekmez hariç,Ona mavi bir elbise aldığını gayet net hatırlıyordu ama onun üzerin de kan kırmızısı beli sıkı sıkıya oturmuş bir elbise vardı.

Dilay, keyifle gülerek,"yoldan geldiniz, sofralar hazır biraz soluklanın sünnete geçelim."diyerek misafirleri salonlara davet etti.

Pekmez, etrafa gizli gizli bakarken Zirav hanımın yanından biran olsun ayrılmıyordu.

Dilay,kolundan tutarak,"gel güzelim elbisen bozulmasın sen kızların yanına geç,Melek sana sonra konağı gezdirir, ayrıca seninle bir kaç işimiz var hazır buraya gelmişken halledelim,"diyerek Pekmez'in gelirken kendine sıkı sıkı tembihlediği ciddiyet duvarını yıkmıştı.

Kadının yumuşak sesi, gülen bakışları sıcacık saran parmakları, Pekmez'in onun ne suçu var diyerek kendine kızmasına sebep oluyordu.

birlikte yapılan yemeli içmeli sohbetin ortasın da Dilay, Pekmez'i kaldırarak yukarı Can'ın odasına çıkardı, kapıyı açarak,"gel kızım bu odayı sizin için yeniden düzenliyorum. Banyo bu hafta kırıldı fayansları ben seçtim ama istersen sen değiştirebilirsin senin için bir örnek katalog bıraktılar,"diyerek hızlı hızlı koşan heyecanlı kadını kendi yanaklarına gelen sıcaklıktan kulaklarına gelen uğuldamadan duyamıyordu.

Dilay resmen heyecanını ona da bulaştırmıştı.

Etraf da gözlerini gezdirirken model olarak eski ama hiç kullanılmamış gibi duran mobilyalarda göz gezdiriyor terleyen ellerini eteğine bastırıyordu.

"Sen bunlara bak, ben mobil ya kataloğunu odam da unuttum,"derken odadan çıkmak için yöneldi.

Pekmez , "ben de geleyim burada kalamam ."dedi.

"odam şurada Can da babanlar aşağıdayken odasına gelmez şuraya otur banyo için modellere bak geliyorum ben,"diyerek odanın kapısını kaparak çıktı.

Bir süre tedirgince bakınan Pekmez sonun da elin de ki katalogda göz gezdirmeye başladı ve için de ki oturma hissine yenik düşerek oturdu.

Fayanslarda göz gezdirirken en çok mermer desenli olanları beğendi uzun yere kadar camlar da ayrı bir hava vermişti.Ama Dilay'ın beğendiği modeli soracak eğer güzelse ona göre onun beğendiğini de seçebilirdi.

multiii....

kapı açılma sesini duyunca Dilay'ın geldiğini tahmin eden Pekmez,"bunların hepsi çok güzel sen hani-"derken sesi nefesine karışan pekmez hemen aralık kalan dudaklarını kapattı.

şaşkınlığı üzerinden atarak, ayağa kalktı.

Can kapı da öylece durmuş ona bakıyordu.

Pekmez'i odada görünce şaşırsa da önün de ki dergileri görünce hemen neler olduğunu anlayarak başını salladı.

Hiç tereddüt etmeden arkasının dönerek kapıyı kilitledi.

Kilit sesini duyan Pekmez,"ne yapıyorsunuz,Dilay hanım gelecek odasına kadar gitti?"dedi. Can Pekmez'in konuşma tarzını duyunca alaycı bir şekilde güldü neden olduğunu bilmediği şekilde sinirleri bozuldu.


"ne yapıyorsunuz burada?"diyerek takıldığı alaycı ifade ile sordu.

"şey ben-"derken önüne düşen saçını kulağının arkasına götürürken Can'ın gözüne takılan ucun da taş olan yüzük,"sinirlerinin yumuşamasına yetmişti ama devam etti.

"Dilay hanım getirdi beni buraya."

"banyo fayansı için,"

"hımmm..."derken Eline aldığı kataloğun yapraklarını hızlıca çevirdi. Aralarına birden bire giren mesafeden hiç hoşlanmamıştı.

Pekmez'de Can'ın neden böyle davrandığına anlam veremiyordu hatta elinde ki dergiyi parça pinçik etmek bir kısmını da Can'ın başına çalmak istiyordu.

"hangisini beğendin,"diye soran Can'a "hiç birini " dedi. tek kaşını kaldırıp umursamaz bir tavır takındı.

ve bunun neden yaptığının hiçbir açıklaması yoktu.

içinde ki inat Can'ı görünce şahlanıp yeniden yükseliyordu.

"neden?"diye meraklıca sordu.

"bir sebebi yok beğenmedim sadece,"

Pekmez'i belinden kavrayarak kendine doğru çekti. "peki bu elbiseyi giymenin bir sebebi ne?"

"Canım istedi."

"ben mi istedim?"diye boğazından gelen derin ama kısık bir ses ile sordu Can,

Pekmez Can'ı kendinden uzaklaştırmaya çalışarak kıpırdandı," mavi elbise nerede?"

"evde,"

"burada olmalıydı,"derken omzundan bastırdığı avuç içini bel boşluğuna kadar indirdi.

"NE YAPIYORSUNUZ!"Diyerek korku ve panik ile kendini geri çekmeye çalışan Pekmez'e,"asi bir küheylan gibisin seni ehlileştirmek sandığımdan da keyifli olacak."derken Çırpınan Pekmez'in öne düşen saçlarını geri itmek için iki elini de arkada birleştirerek tek eliyle tutup Pekmez'i kendine yasladı.

"Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzgar yaratıp atın onu yelesine bağlamış ki nereden geldiğini unutmasın istemiş, at o kadar kurnaz o kadar hızlıymış ki kimse üzerine binmeyi başaramamış sonun da onu evcilleştirmeyi başaran İsmail olmuş adını da KÜHEYLAN koymuş...seni evcilleştirmek ah!"derken derince baktığı gözlerinin için de kaybolmuş bir an..

Pekmez dinlediklerinin etkisin de kalarak sormuş;"peki ya sen İsmail olduğuna emin misin?" derken kurtardığı tek elini Can'ın ensesine koydu.


Alnını alnına yaslayarak sıcak ve baharatlı nefesini Pekmez'e üfürerek,"AH küheylan sen adamı çıldırtırsın,Küheylan sensen adı İsmail bırakmam bu memlekette."

"evcilleştir o zaman beni," derken ensesinde ki elinin tırnaklarını boynuna batırarak derin bir çizik attı.

Can acı ile boşluğa düştüğün de Pekmez'i bırakarak geriye sendeledi.Boynunu tutarak kapıya doğru giden Pekmez'e baktı.

Pekmez,

"İsmail misin anlayalım?"diyerek açtığı kapıdan çıktı....





aneyyy ne yazdım aneyyy.....


kızlar bölümü beğenmeyip silip yeniden yazdım 3500 kelime kendileri keyifli okumalar aslın da 1-2 görsel de atmak istiyordum ama daha çok beklemeyin keyifli okumalar...

Continue Reading

You'll Also Like

5.9M 267K 85
Arızanın ta kendisi olan adam DOĞU ÜZEYİROĞLU! Ne çok iyi ne çok kötü. Onu acımasızlaştıransa kardeşinin bir başka kıza ondan habersiz nakil edilen...
5.7M 191K 45
O, hayallerinden acımazsızsa koparıp alınmış bir kızdı. Hayatına dair kurduğu güzel hayalleri varken, elbette bir berdele kurban gideceğini bilmiyord...
11.7M 752K 64
Sevgi acıtır, öp yaralarımdan belki sana da bulaşır.
47.5M 2.2M 89
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...