keyifli okumalar
en 500 yorum sınırını şuraya koyayım
seviliyorsunuz...
Okuma listesi önemli çünkü hikaye#38.sırada
birde en az 10 kişinin okuma listesine eklemesi gerekiyor öpüldünüz bebeklerim..
****
Elçin'in aldığı pembe koltuklar salona bir bir adamlar tarafından taşınırken Cabbar ağa bütün çaresizliğe ile bakıyordu.
Elçim alışveriş sırasında öyle mutlu olmuştu ki babası kızına kıyamamış onun mutluluğunu bölmemek için karışmamıştı ama böyle bir şeyi de hiç beklemiyordu.
Resmen her geldiğinde almak zorun da olduğu o sarı saçlı çırpı bacaklı kızın evi gibi bir evde yaşayacaktı.
Elçin'e çaresizce bakan Cabbar,"kızım bu eşyaları aldığına emin misin bir karışıklık olmasın."
"yok babacığım sen merak etme hepsini tek tek kontrol ettim, senin de kim olduğunu duyunca başkasına götürülecek eşyaları izin alarak öncelik ile bize getirdiler, ne güzel oldu değil mi baba evimiz, rüya gibi...."
Acı ile yutkunan Cabbar kızının mutluluğuna sessiz kaldı ne varmış her şey pembeyse kızı istesin pembe gömlek bile giyerdi- yok istemez-"diyerek gözlerini kıstı.
Elçin neşe için de adamlar gittikten sonra eşyalarını şöyle mi koysam böyle mi koysam telaşına düşmüştü bile "bir de iyi temizlik yapmak lazım,"dedi babasına bakarak;
"sen yorulma kızım ben yapacak birini ayarlarım."
"olur mu yepisyeni şeyler çizilir falan ben yaparım."diyerek koşarak banyoya gitti yeni aldığı pembe kovaya suyu doldururken diline yer edinen şarkılardan birini daha keyifle söylemeye başlamıştı bile...
Ibrın Pekmez yatağından büyük bir gürültüyle kalktı gelen sesler onun odasına kadar geliyorsa demek ki büyük bir olay oluyordu.
Hemen yatağından çıkarak kapıyı açıp terasın tırabzanlarına tutundu.
"kızımı alacağım bu konaktan!" diye bağıran kadın kesinlikle annesiydi,
"yeni mi aklına geldi kızın olduğu 20 sene evvel çıkıp giderken neredeydi analığın?"diyerek hava da elini sallayan da babasıydı.
"gittim de senden gittim kızımı da bırakmadım, "diyerek "Pekmez!"diye bağırarak yukarı baktığın da Pekmez ile göz göze gelen kadın gözünden yaşlar düşerken;"kızım, yavrum seni almaya geldim merak etme!"diyerek merdivenlere yöneldi ama adımını atamadan Osman ağanın işareti ile adamı hemen önüne geçti, Olayları sessizce izleyen Serhat'ın sessizliği o dakika bozuldu önüne geçen adamın kafasına belinden çıkardığı silahı dayayarak "geri bas ulan,"diye tükürerek konuştu.
Osman ağa "kimin evinde olduğunuzu unutmayın şimdi sizin ölüm emrinizi vermiyorsam kızım hatırına haddinizi bilin kuyruğunuzu kıstırıp gidin!"diye bir bağırdı.öfke ile tespihini öyle bir sıkmıştı ki ip kopunca çelik boncuklar birer saçma gibi yerlere saçıldı. Bu kimsenin umurun da değilidi.
"onu da hiç ettirmem sana onu da ölmeden mezara koydurmam Osman ağa,"
"ne yaparsın alıp götürüp bu ite mi verirsin?"
"osman ağa!"
"defolun gidin evimden, bu yaptığınız sineye çekilecek şey değildir ama ne yazık ki kızımın anasısın kadın."
"o kızın anasıysam onu bana verirsin Osman ağa?"
"o kız sana gelmek istiyor mu bir sor?"
güm diye ortaya bıçak gibi sınır çizen sözlerin üzerine elini uzatan Kader hanım "gel kızım gel gidelim buralardan."
Pekmez annesinin önün de gördüğü adam yüzünden midesi bulanıyor sinirleri geriliyordu.Başını olumsuz anlamda sallayarak geri geri adımlar attı.
Zirav hanım geri geri giden torunu görünce daha fazla dayanamayarak bastonunu yere vurdu,"gidin buradan o kızın dün sözü kesilmiştir artık evli sayılır, kocasından izinsiz bir yere çıkamaz."
"vermemmmmm!"diye bağırarak yere kapanan kader hanım göz yaşları ile Zirav'ın eteklerine doğru koştu. "sen de anasın kızımı benden almayın onu benden ayırmayın o da benim gibi olmasın o da benim gibi sahipsiz kalmasın,"
"bunu sen istedin kızım!"derken vakur duruşundan asla taviz vermeyen Zirav hanım sadece torununa bakıyordu korku için de ağlayışını görüyordu. ama torunu annesini severdi arada onun da bilmediği şeyler vardı demek ki torunu "git anne, git buradan "diye terastan seslenirken yüzüne kapanan saçları göz yaşlarının tutunduğu dallar oluyordu.
Ağlamaktan güçsüzleşen bedeni yere bırakıp iç çekerek hıçkırarak ağlamaya başladığında, Kader hanım yalvarır şekil de Zirav hanıma son bir kez baktı.
"Kader kızım gelmemeliydin 20 yıldır gelmediğin kapıya bugün de gelmemeliydin, Osman dellenmeden git 20 senedir neredeysen ne yaparsan oraya git."diyerek son kez bastonunu yere vurdu ve arkasını döndü.
Kader ağlayarak yere kapanınca,"al halanı götür buradan bu son terbiyesizliğin olsun Serhat, seni severim ama bir kızı bin kişi ister bir kişi alır,"diyerek oda merdivenlere yöneldi.
Kader'in sözleri Osman ağayı bir anlığına durdurdu sadece bir anlığına,"tam tamına 11 çocuğun oldu, Pekmez'in üstüne 10 gül diktin onu soldurmana izin vermedim izin de vermeyeceğim kızımı alacağım."
"sen de bu bahçenin çiçeğiydin hemde en kıymetli en nadidesi sen köklerini alıp giderek onu soldurdun, onu boynu bükük bıraktın."
"gururumu çiğnedin kucağım da bebeğim varken kuma getirdin! sen beni hiç sevmedin."
"ya sen! ya sen, sevdin mi hiç bir düşün eğer sevseydin yanım da olmak yeterdi."
"yatağın da kaç kadın olduğunu bilmediğim bir adamı sevemem..."son sözleri oldu, Pekmez'e bakarak "kızımı ne hale sokacak olduğunu bilmediğim bir adama da kızımı veremem peşini bırakmış değilim."diyerek Serhat'ın yanına yürüdü.
"senin davan benimle öldü Osman ağa, eğer azıcık ağa olsaydın kızına baba olsaydın bu konakta çiçek bahçesi değil ulu bir çınar yetiştirirdin yıllarca şanı yürüyen.." gözlerini Osman ağadan çevirerek kızına baktı."sakın korkma kızım ben senin arkandayım küsmem kızmam sen benim kızımsın bunu unutma!"diyerek Serhat'a döndü ;"gidelim,"
"nasıl yani onu burada mı bırakacağız,"
"o benim kızım Serhat nerede mutlu olacağını iyi bilir, eğer isterse gelir."diyerek kızına baktı sözlerini başıyla onayladı ama tırabzanlara tutunan Pekmez Ela'nın kollarında ağlıyordu.
Osman ağa yumruklarını sıkarken "defol"diye tısladı.
"merak etme tıpkı 20 yıl önceki gibi def-olacağım "
Kader hanım uzun siyah eteğini tozlu avluda sürükleyerek çıktığın da Serhat'da peşinden çıkmıştı. Serhat'ın aşiret ağalarıyla yaptığı görüşmeden elbet haberi olmuştu Can olmasa zaten kızını o konağa yollamayı düşünmezdi. Serhat'ı severdi araya böyle tatsızlıklar girmemesine sevinmişti ama ne cüret ile kapısına bu vaziyette kapısına dayanmaya cesaret edebilirdi. etrafın da korku dolu gözlerle bakan çocukları olmasa silahların konuşması an meselesiydi Asaf ve Emir'in evde olmayışı büyük şanstı Asaf'ın fevri hareketleri ve zapt edemediği öfkesi bir felakete sebep olabilirdi.
Sinirle soluyan Osman ağa odasına giderken evin içine bir nağra attı"gezmeyin ayak altın da geçin odanıza"
Odasının kapısını serçe çarparken ceketini çıkarıp attı bu iş burada kalmazdı bu kadına ve yanındaki yeni yetmeye Osman ağanın kim olduğunu bir hatırlatsa iyi olacaktı. Telefonunu alarak işe Serhat'ın babasının numarasını çevirdi.
"oooo Osman ağa sen beni arar mıydın?"
"keşke yine aramak zorunda kalmasaydım Yunus!"
"bu ne demek şimdi.."derken Osman ağanın verdiği öfkeli nefesi dinledi ve Sonra Osman ağanın anlattıkları ile yerin dibine girdi Osman ağa istese aradaki hukuku hiçe sayabilir aptal oğlunu ve kardeşini oracıkta öldüre bilirdi.
Gerekeni yapacağını söyleyerek telefonu kapatan Yunus, yapacaklarından korktu.
Mutfakta yarım kalan kahvaltı hazırlıklarından sonra kimsede yemek yiyecek hal kalmasa da sofralar yine de kuruldu, Zirav hanım yine baş köşesin de otururken kumaların hiç biri birinin yüzüne bakmıyor sessizlik yemini etmiş gibi kimsenin yüzüne bakmıyordu. Herkes sessizce işini yapıyor çocuklarının önüne yemek koyuyordu.
Ela da hala ağlayan Pekmez'in saçlarını okşayarak sessizce bekliyordu, Konakta ki sessizliği Osman ağanın çalan telefonu bozdu.
Aramayı sıkıntısını belli etmeyecek şekil de cevapladı."Günaydın Can ağa, Sabah sabah hayırdır inşallah,"
"Hayır inşallah, bu gün resmi nikah işlemleri için geleceğim Pekmez'e haber verirsiniz diye aradım."
Osman ağa bu konu da çok konuşur Can'ın başını çok ağrıtırdı ama resmi nikah fikri hoşuna gitmişti.bir de bu sabah olanlar Osman ağanın elini kolunu bağlıyordu.
"tamam saat kaçta hazır olsun,"diyerek nefes verdi.
Can da şaşırmıştı kararını sorgulamadan kabul etmiş olması ilginçti.Ama irdelemedi bunu Pekmez için yapıyordu Bu sabah annesinin konağa geldiğinden haberi olmuştu resmi nikahları olursa en azından o kız artık ağlamazdı.
Aslın da bunu arayıp kendisi de söyleyebilirdi ama Cabbar ağanın haber vermesinin uygun olduğunu kızının numarasını falan nereden buldun muhabbetlerine girmek pek Can'a göre değildi zaten hesap vermez karar bildirirdi.
"Öğlen orada olurum, iyi günler."diyerek telefonu kapattı.
Osman ağa omuzlarından bir yük kalkmış gibi hissetti. Bir de şu kızın evlenip çoluk çocuğa karıştığını görse içi iyice rahatlayacaktı. Resmi nikah fikri keyfinin yerine gelmesini sağlamıştı, odasından çıkarak "Ibrin!"diye sesini yükseltti.
Pekmez ağlamaktan bitap düşmüştü artık, Ela babasının seslendiğini duyarak ayaklandı, "çabuk gel ben bir görüneyim, kızmasın."
Pekmez başını sallayarak yumruk yaptığı ellerini gözlerine bastırıp burnunu çekerken Ela başını sallayarak koşar odadan çıktı ve terasın tırabzanlarına tutunarak;"li vir, dadgehê were (buyur baba)" diye seslendi.
"Ibrin çi ye?"
"té!"
"çi ye?"
"tiştek, tiştek, heleda!"derken kapıdan görünen Pekmez ile içi rahatladı.
"bav hat!"
"li vir, dadgehê were ,"diyerek baktı.
"Ji bo xwarinê amade amadekirin, hûn ê paşê diçin ku hûn werin cem Zirav dapir ku ji bo nasnameya xwe ya fermî be(hazır ol öğlene Can gelecek dışarı çıkacaksınız Zirav babaanne ne de uğra kimliğini al resmi nikah için lazım olacak)
"tamam,"diyerek ellerini önün de bağlarken tırnaklarını etine batırdı.
"jî digirîn( ağlamayı da kes,"
Elanın şaşkınlıkla gözleri fal taşı gibi açılırken bunları duyan bütün konak şaşkındı.
Babası Pekmez'i çağırdığı andan beri avludaki sütunun arkasın da saklanan Mahi, Resmi nikahı da duyunca iyice delirmişti. bu konaktaki hiç bir kadının sahip olmadığı şeye Pekmez'in sahip olacak olması ona karşı iyice öfkelenmesini sağlamıştı.
Mahi koşarak annesinin yanına giderek kapısını kapatarak "o ağa buna bir de resmi nikah yapacakmış,"diye sitem ederek annesine baktı.
Gülistan katladığı çamaşırları dolaba yerleştirirken, "şans kızım bu işler,"derken işine devam ediyordu,"Ali ağa 1500 hayvanlı bir çiftlik verdi. düğün de ne altın takılır Allah bilir sen de gözünü aç aptal aptal gezme ortalarda,"
"of anne sanki isteyenim var da gözünü aç diyorsun."
"Pekmez'i kaç kere istemeye geldiler kısmet nasip ama öylece durmayacaksın az gözünü açıp ağaların düğününe katılacaksın bir de şu göbek biraz erise iyi olur,"
"of ana ya!"
"anaya of denmez of deme af de!hadi işlere yardım et biraz akşama Can ağayı salmaz baban huyunu bilmiyormuş gibi sallanma işler bitsin daha yemek yapılacak,"
Gülistan daha fazla oylanmadan kızının yanından ayrıldı, işler istediği gitmezse Osman ağanın ilk çattığı isim Gülistan olurdu.
Pekmez , resmi nikah lafını duyduğundan beri tef gibi gerilmişti.
korkuları bir bebek gibi büyürken içine giren sıkıntı içine çörekleniyordu.
Zirav Dapirin yanına giderek odasından içeri başını uzattı.
Ez dikarim cem Sultanê min? " (sultanım gelebilir miyim?) "were gazelle min."(gel ceylanım gel,)
"çawa yî,Nexweşên we zehmet dikin?"(nasılsın, dizlerin ağrıyor mu?"
"tu di tengahiyê de çû,"(sen sorunca uçup gidiyor."
"iyi ol dayik,"
"ben siz iyi olunca iyiyim kurban olduğum."
"ben şey diyecektim,"derken tırnaklarıyla oynayan Pekmez babaannesinden bakışlarını kaçırıyordu.
"söylesene kurban olduğum korkutma beni,"derken Zirav sultanın aklından geçenler korkulu rüyasıydı.
"babam dedi ki nenen kimliğini versin Can ağa nikah için gelecek,"
"ne nikahı?"derken en çok şaşıran Zirav sultandı.
"resmi nikah kıyacakmış bana,"derken babaannesinin gözlerinin içine baktı."
"essah !"diyerek şaşkınlığını gizlemedi.
"babam öyle dedi,"diyerek başını yere eğdi derin bir nefes verdi.
"bak kızım o vakit kesin konuşacağım seninle, bu adam belli ki okumuşluğunun beyliğinin hakkını veren bir adam böyle boynun bükük, suratını asarak gidip onun zor olan hayatın da çıkmaz bir sokakta sen mi olcaksın?"
"ez çi dikim?"(ne yaptım ki?)
"böyle evlenirsen anca düşman sevindirirsin,"
"ne yapıyorum ki ben ne yapacağımı bile bilmiyorum?"derken Çaresizce bakıyordu.
"geç otur şöyle,"diyerek odasında dört köşe olan ince uzun pencerenin önündeki sediri gözterdi.
"o babandan daha büyük bir ağa kızım babandan daha çok düşmanı karışanı olacak,onunla evlenince de böyle ne yapacağını bilmez kırılacak bir dal gibi durursan üstüne basıp geçenin çok olur."
"zaten korkuyorum, böyle konuşunca daha korkutuyorsun beni,"
"kork kızım ama konuşulanlardan değil, ağa karısı olmak kolay değildir herkes kaldıramaz."
"ne yapacağım ben nasıl baş edeceğim, kimseyi tanımıyorum, huylarını sularını bilmiyorum ki dostu düşmanı ayırayım, kime sığınayım ben?"
"kocana kızım kocana,"torunun tedirgin bakışlarını fark eden Zirav,"kocanın yardımcısı ol, desteklemekten çekinme, ne yaparsa yapsın bir bildiği var de ne derse desin bilerek söyler de,"
"yapmalıyım değil mi?"
"en önemlisi onun yanında onu dertlerinle boğma bırak senin yanında başka bir dünya kursun izin ver , sabret dişini sıkmaktan çekinme ama canın yanarsa can yakmaktan çekinme!"
"sağol dapir,"diyerek kollarını boynuna doladığın da "korkuyorum ya ben onu sevmezsem yada o beni istemezse,
"işte böyle aptal olma istemese resmi nikah kıyar mı sana bir imam nıkahı kıyıp canı istemeyince başından savardı. Resmi nikah her yiğidin harcı değildir kızım hele ortada çoluk yok çocuk yokken bu adam seni malına mülküne şanın ortak ediyor,kıymet bil kıymet gerisi gelir..."
"deneyeceğim yade bu dediklerini hiç çıkarmayacağım aklımdan,"
"akıl nefistendir kızın akış şaşar, sen kalbine koy bunları huy edin Can çıkar, huy çıkmaz."diyerek ayağa kalktı.kapının yanında ki sandığa giderek en alttan siyah bir çanta çıkardı. herkesin kimliği bu sandıkta dururdu.
"eskiden böyle miydi? sandıktan kimlik bir askere gidince bir de ölünce çıkardı."
"kadınlar askere de gitmeyince bir tek ölünce mi çıkardı,"
"he ya! eğer kocası biraz insaflıysa bir de bebesi olunca üstüne alsın diye çıkardı işte."
"zaman iyi ki değişiyor,"
"zamanla duygularda değişir, duygularına güzel huyunla yol göster kızım kibirinin ve inadının yoluna taş koymasına izin verme."
"Anamsın sen benim biliyorsun değil mi?"diyerek sarıldığı babaannesinin boynunda bir süre ağladı Pekemez, saçlarını okşayarak bir süre kızın sakinleşmesini bekledi.
***
Can'ın geldiği haberi İbrin'e ulaştığında , aynanın önün de son kez kendine bakarak kendi gülümsemesine baktı.
******
KÜRŞAT , (aaaaaa diye bağırdığını duyar gibiyim Esra 🤣🤣🤣) kolunda hissettiği yanma hissiyle uyandı. Gozlerini aralayarak ne olduğunu anlamaya çalışırken başını yattığı yerde geri çekerek karısına baktı. Başını koluna yaslamış iki büklüm olmuş uyuyordu.
Zeynep'in başına elini koyarak kolundan yastığa koymak istedi ama ıslak saçları yüzüne yapışmış hali Kürşat'in sinirlenemsine yetmişti.
Yüzüne değen elinin hissettiği yüksek ısı ,"Zeyno!"Diyerek telaşla dogrulmasina sebep olmuştu.
Kürşat, zeynep den bir tepki gelmeyince,
"Zeynep!"diye tekrarladı.
Yüksek ateşten kendini kaybeden Zeynep, anlamsız mırıltılar çıkartınca Kürşat Zeynep'in alnına dudaklarını bastırdı.
"Ah zeyno ah yanıyorsun!"diyerek kadının üstündeki penye geceliği yukarı sıyırdı.
"Kalk yavrum kalk hafele geçireceksin! "
"Üşüyorum, yalvarırım çıkarma."diyerek yorgana sarıldı Zeynep.
Yüksek ateş üşüme hissi veriyordu. Zeynep'in dişleri birbirine vururken.
"Nerede üşüttün sen bu kadar," diyerek sitemle söylenirken Zeynep'i yataktan zorla kaldırarak banyoya kadar getirdi.
Zeynep üşüdüğü için Kürşat'a daha çok sarılıyor vücut ısısından yararlanmak için kollarını boynuna doluyordu.
"Bir doğru dur kadın boşuna uğraşma bu duşu bensiz alacaksın!"
Gozlerini aralayan Zeynep" ya çok üşüyorum ama insafın yok mu senin?"derken sesi ağlamaklı çıkmıştı.
Zeynep'in kabine kadar eşlik eden Kürşat," sem duş al ben sana kıyafet hazırlayayım."diyerek karısını banyo da bir süre yalnız bıraktı.Hasta olduğu zamanlar ayrı bir tatlı oluyordu.kizaran burnu mağrurlaşan gözleri içindeki şevkat duygusunu ortaya çıkarıyordu.
Mutfağa inerek çorba isteyen Kürşat hemen odaya çıkarak karısının çamaşırlarını hazırladı birde kalın bir eşofman takımı çıkarmak için dolapta gözlerini gezdirirken Şapkalı siyah olanı gözüne kestirdi. Onu da yatağın üzerine bırakarak duşta ki karısının yanına gitti.
"Iyi misin?"
"Seni pis hain donuyorum burada!"diye halsizce söylendi.
Kürşat gülerek kabini açtı! "Burada kal en iyisi !" Diyerek gözlerini kapattı.
Zeynep'in çıplak bedeni bütün erkeksi hazlarinin üzerinde tepininirken Kürşat zar zor uzattığı havlunun arasına giren karısını kendine çekti.
"Çabuk hasta oluyorsun!"
"Çabuk iyileşirim!"
"Ille hasta olacaksın yani,"diye konuşa konuşa odalarına geldiler.
Kürşat kıyafetlere uzanarak "şunları giy de çorba gelecek şimdi onu da iç geçmezse doktora gidelim. "Dedi.
"Karnım agriyor galiba idrar yollarım da enfeksiyon var."dedi.
"Bak hastalığını da biliyorsun bir de kendini korumayı bilsen."
"Geçen dışarıda çeşmeden su içmiştim ondan oldu galiba."
"Tamam hadi kurut saçlarını yüzün kireç gibi gözlerin de kanlanmış ilacı neyse alalım da geçsin biran önce."
"Tamam!"Derken bile dişleri hala birbirine çarpıyor moraran dudaklarına saçlarından su damlaları izinsizce düşüyordu.
Kürşat karısının hasta haline sinir oluyordu.
"Seni bir daha bu halde görmek istemiyorum ."diye sinirle söylenerek oda banyoda işlerini halletmek üzere banyoya girdi.
devam ediyore....
bölüm 2500kelime... kadar
yorumlar sıcak sıacakkk please