CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(b...

By cemretrkmn3

931K 59.2K 29.3K

BiTTi! "Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzga... More

tanıtım
1.Bölüm;" KAN ÇiÇeKLeRi"
2.Bölüm;" karlı kayın"
3."bölüm; saçları bahtından daha karaydı!"
4.bölüm "Aslan yatağına tilki giremez."
5.bölüm
6.bölüm
7.bölüm
8.bölüm
9."bölüm"
10"BÖLÜM"
11.bölüm
12. bölüm
13. bölüm
14.bölüm
15.bölüm
16.bölüm
17 bölüm
18.bölüm
19.bölüm
20. bölüm
21.bölüm
22.BÖLÜM
23.bölüm
24.bölüm
25.bölüm
26. bölüm
27. bölüm "nabız!"
28. bölüm
Bölüm 29
30.bölüm
31.bölüm"kendine iyi bak,"
32.bölüm
Bölüm 33 "zülfikar"
34.bölüm
36. bölüm
37bölüm
38.blm"küheylan"
39bölüm
40. Bölüm
41 kere maşallah
42.bölüm +180000
43.blm"O gecenin Sabahı..."
44.bölüğğğğmmm🏋️‍♂️🏌🏿‍♀️🏂
45. Bölüm
46.bölüm
47! "Aşk iradeni zorlamalı.."
48|Can'ın Can'ı|
49!
50!"Ibret"
51!
52! "El gibi "
53!
54;"yüreğin bilmez yüreğimi!"
55.bölüm
56. Bölüm "doğum günü!"
57."bölüm;hint kumaşı!"
58"
59"
60"
61"
62"
63"
64" Felek!
65" sığmazam!
FİNAL
Hasan&Elçin
Ismarlama aşk!
Özel bölüm
Özel Bölüm 2

Bölüm 35

12.2K 846 634
By cemretrkmn3













keyifli okumalar

en 500 yorum sınırını şuraya koyayım

seviliyorsunuz...

Okuma listesi önemli çünkü hikaye#38.sırada

birde en az 10 kişinin okuma listesine eklemesi gerekiyor öpüldünüz bebeklerim..


****

Elçin'in aldığı  pembe koltuklar salona  bir bir adamlar tarafından taşınırken Cabbar ağa bütün çaresizliğe ile bakıyordu.

Elçim alışveriş sırasında öyle mutlu olmuştu ki babası kızına kıyamamış onun mutluluğunu  bölmemek için karışmamıştı ama böyle bir şeyi de hiç beklemiyordu.

Resmen her geldiğinde almak zorun da olduğu o sarı saçlı çırpı bacaklı kızın evi  gibi  bir evde yaşayacaktı.

Elçin'e çaresizce  bakan Cabbar,"kızım bu eşyaları aldığına emin misin bir karışıklık olmasın."

"yok babacığım sen merak etme hepsini  tek tek kontrol ettim, senin de kim olduğunu duyunca  başkasına götürülecek eşyaları izin alarak öncelik ile bize getirdiler, ne güzel oldu  değil mi baba evimiz, rüya gibi...."

Acı  ile yutkunan Cabbar kızının mutluluğuna sessiz kaldı  ne varmış her şey  pembeyse  kızı  istesin pembe gömlek bile giyerdi- yok istemez-"diyerek  gözlerini kıstı. 

Elçin neşe için de adamlar gittikten sonra eşyalarını şöyle mi koysam böyle mi  koysam telaşına düşmüştü bile "bir de iyi  temizlik yapmak lazım,"dedi babasına bakarak;

"sen yorulma kızım  ben  yapacak birini  ayarlarım."

"olur mu yepisyeni  şeyler çizilir falan ben yaparım."diyerek koşarak banyoya gitti yeni aldığı pembe kovaya suyu  doldururken diline yer edinen şarkılardan birini  daha keyifle söylemeye başlamıştı  bile...

Ibrın Pekmez yatağından büyük bir  gürültüyle kalktı gelen sesler  onun odasına kadar geliyorsa demek ki  büyük bir olay oluyordu.

Hemen yatağından çıkarak kapıyı açıp  terasın tırabzanlarına tutundu.

"kızımı alacağım bu konaktan!" diye bağıran kadın kesinlikle annesiydi,

"yeni mi aklına geldi kızın olduğu  20 sene evvel çıkıp  giderken neredeydi  analığın?"diyerek hava da elini sallayan da babasıydı.

"gittim de senden gittim kızımı da  bırakmadım, "diyerek "Pekmez!"diye bağırarak yukarı baktığın da Pekmez ile göz göze  gelen kadın  gözünden yaşlar düşerken;"kızım, yavrum seni almaya geldim merak etme!"diyerek merdivenlere yöneldi  ama adımını atamadan Osman ağanın işareti ile adamı hemen önüne geçti, Olayları sessizce izleyen Serhat'ın sessizliği o dakika bozuldu  önüne geçen adamın kafasına belinden çıkardığı  silahı dayayarak "geri bas ulan,"diye tükürerek konuştu.

Osman ağa "kimin evinde olduğunuzu unutmayın şimdi sizin ölüm emrinizi vermiyorsam kızım hatırına haddinizi bilin kuyruğunuzu kıstırıp  gidin!"diye bir bağırdı.öfke ile tespihini öyle bir sıkmıştı ki ip kopunca çelik boncuklar birer saçma gibi yerlere saçıldı. Bu kimsenin umurun da değilidi.

"onu da hiç ettirmem sana onu da ölmeden mezara koydurmam Osman ağa,"

"ne yaparsın alıp götürüp  bu ite mi verirsin?"

"osman ağa!"

"defolun gidin evimden, bu yaptığınız sineye çekilecek şey değildir ama ne yazık ki kızımın anasısın kadın."

"o kızın anasıysam  onu bana verirsin Osman ağa?"

"o kız sana gelmek istiyor mu bir sor?"

güm diye ortaya bıçak gibi  sınır çizen sözlerin üzerine elini  uzatan Kader hanım "gel kızım gel gidelim buralardan."

Pekmez annesinin önün de gördüğü  adam yüzünden midesi  bulanıyor sinirleri   geriliyordu.Başını olumsuz anlamda sallayarak geri  geri adımlar attı.

Zirav hanım geri  geri giden torunu  görünce daha fazla dayanamayarak bastonunu yere vurdu,"gidin buradan o kızın dün sözü  kesilmiştir artık evli sayılır, kocasından izinsiz bir yere çıkamaz."

"vermemmmmm!"diye bağırarak yere kapanan kader hanım göz yaşları ile Zirav'ın eteklerine doğru koştu. "sen de anasın kızımı  benden almayın onu benden ayırmayın  o da benim gibi olmasın o da benim gibi  sahipsiz kalmasın,"

"bunu sen istedin kızım!"derken vakur duruşundan asla taviz vermeyen Zirav hanım sadece torununa bakıyordu  korku için de ağlayışını görüyordu. ama torunu annesini severdi arada onun da bilmediği şeyler vardı  demek ki torunu "git anne, git buradan "diye terastan seslenirken  yüzüne kapanan saçları göz yaşlarının tutunduğu dallar oluyordu.

Ağlamaktan güçsüzleşen  bedeni yere bırakıp iç çekerek  hıçkırarak ağlamaya başladığında, Kader hanım yalvarır şekil de Zirav hanıma son bir kez baktı.

"Kader kızım  gelmemeliydin 20 yıldır gelmediğin kapıya bugün de gelmemeliydin, Osman  dellenmeden git 20 senedir neredeysen ne yaparsan oraya git."diyerek son kez bastonunu yere vurdu  ve arkasını döndü.

Kader ağlayarak yere kapanınca,"al halanı götür buradan bu son terbiyesizliğin olsun Serhat, seni severim ama bir kızı bin kişi ister bir kişi alır,"diyerek oda merdivenlere yöneldi.

Kader'in sözleri  Osman ağayı bir anlığına durdurdu sadece bir anlığına,"tam tamına 11 çocuğun oldu, Pekmez'in üstüne 10 gül  diktin onu soldurmana izin vermedim izin de vermeyeceğim kızımı alacağım."

"sen de bu bahçenin çiçeğiydin hemde en kıymetli  en nadidesi sen köklerini  alıp  giderek onu soldurdun, onu boynu bükük bıraktın."

"gururumu çiğnedin kucağım da bebeğim varken kuma getirdin! sen beni hiç sevmedin."

"ya sen! ya sen, sevdin mi hiç bir düşün eğer sevseydin  yanım da olmak yeterdi."

"yatağın da kaç  kadın olduğunu bilmediğim bir adamı sevemem..."son sözleri oldu, Pekmez'e bakarak "kızımı  ne hale sokacak olduğunu bilmediğim bir adama da kızımı veremem peşini  bırakmış değilim."diyerek Serhat'ın yanına yürüdü.

"senin davan benimle öldü Osman ağa, eğer azıcık  ağa olsaydın kızına baba olsaydın bu konakta çiçek bahçesi değil  ulu  bir çınar yetiştirirdin yıllarca şanı yürüyen.." gözlerini  Osman ağadan çevirerek kızına baktı."sakın korkma kızım ben senin arkandayım küsmem kızmam sen benim kızımsın bunu unutma!"diyerek Serhat'a döndü ;"gidelim,"

"nasıl yani onu burada mı bırakacağız,"

"o benim kızım Serhat nerede mutlu  olacağını iyi  bilir, eğer isterse gelir."diyerek kızına baktı sözlerini  başıyla onayladı  ama tırabzanlara tutunan Pekmez Ela'nın kollarında ağlıyordu.

Osman ağa yumruklarını sıkarken "defol"diye tısladı.

"merak etme tıpkı  20 yıl önceki gibi  def-olacağım "

Kader hanım uzun siyah eteğini tozlu  avluda sürükleyerek çıktığın da Serhat'da peşinden çıkmıştı. Serhat'ın  aşiret ağalarıyla yaptığı görüşmeden elbet haberi olmuştu Can olmasa zaten kızını o konağa yollamayı  düşünmezdi. Serhat'ı severdi  araya böyle tatsızlıklar girmemesine sevinmişti   ama ne cüret ile kapısına  bu vaziyette kapısına dayanmaya cesaret edebilirdi. etrafın da korku dolu  gözlerle bakan çocukları olmasa silahların konuşması  an meselesiydi  Asaf  ve Emir'in  evde olmayışı  büyük şanstı  Asaf'ın fevri  hareketleri  ve zapt edemediği   öfkesi  bir felakete sebep olabilirdi.

Sinirle soluyan Osman ağa odasına  giderken evin içine bir nağra attı"gezmeyin ayak altın da geçin odanıza"

Odasının kapısını serçe çarparken ceketini  çıkarıp  attı  bu iş burada kalmazdı  bu kadına ve yanındaki  yeni  yetmeye Osman ağanın kim olduğunu bir hatırlatsa  iyi  olacaktı. Telefonunu alarak işe Serhat'ın babasının numarasını çevirdi.

"oooo Osman  ağa sen beni arar mıydın?"

"keşke yine aramak zorunda kalmasaydım Yunus!"

"bu ne demek  şimdi.."derken Osman ağanın verdiği öfkeli  nefesi  dinledi ve Sonra Osman ağanın anlattıkları ile yerin dibine girdi  Osman ağa istese aradaki  hukuku hiçe sayabilir aptal oğlunu ve kardeşini  oracıkta öldüre bilirdi.

Gerekeni  yapacağını söyleyerek telefonu kapatan Yunus, yapacaklarından korktu.

Mutfakta yarım kalan kahvaltı  hazırlıklarından sonra kimsede yemek yiyecek hal kalmasa da sofralar yine de kuruldu, Zirav hanım yine baş köşesin de otururken kumaların hiç biri  birinin yüzüne bakmıyor sessizlik yemini etmiş  gibi kimsenin yüzüne bakmıyordu. Herkes sessizce işini  yapıyor çocuklarının   önüne yemek koyuyordu.

Ela da hala ağlayan Pekmez'in saçlarını  okşayarak sessizce bekliyordu, Konakta ki  sessizliği Osman ağanın çalan telefonu bozdu.

Aramayı sıkıntısını belli etmeyecek şekil de cevapladı."Günaydın Can ağa, Sabah sabah hayırdır inşallah,"

"Hayır inşallah, bu  gün resmi  nikah işlemleri  için geleceğim Pekmez'e haber verirsiniz diye aradım."

Osman ağa bu konu da çok konuşur Can'ın başını çok ağrıtırdı  ama resmi  nikah fikri  hoşuna gitmişti.bir de bu sabah olanlar Osman ağanın elini kolunu bağlıyordu.

"tamam saat kaçta hazır olsun,"diyerek nefes verdi.

Can da şaşırmıştı  kararını sorgulamadan kabul etmiş olması ilginçti.Ama irdelemedi  bunu Pekmez için yapıyordu Bu sabah annesinin konağa geldiğinden haberi olmuştu resmi  nikahları olursa en azından o kız artık ağlamazdı.

Aslın da bunu arayıp kendisi de söyleyebilirdi  ama  Cabbar ağanın haber vermesinin uygun olduğunu kızının numarasını falan nereden buldun muhabbetlerine girmek pek  Can'a göre değildi  zaten hesap vermez karar bildirirdi. 

"Öğlen orada olurum, iyi  günler."diyerek telefonu kapattı.

Osman ağa omuzlarından bir yük kalkmış  gibi  hissetti. Bir de şu kızın evlenip  çoluk çocuğa karıştığını görse içi iyice rahatlayacaktı. Resmi  nikah fikri   keyfinin yerine gelmesini sağlamıştı, odasından çıkarak "Ibrin!"diye sesini  yükseltti.

Pekmez ağlamaktan bitap  düşmüştü  artık, Ela babasının seslendiğini  duyarak  ayaklandı, "çabuk gel ben bir görüneyim, kızmasın."

Pekmez başını sallayarak yumruk yaptığı  ellerini  gözlerine bastırıp  burnunu çekerken Ela başını sallayarak koşar odadan çıktı ve  terasın tırabzanlarına tutunarak;"li vir, dadgehê were (buyur baba)" diye seslendi.

"Ibrin çi ye?"

"té!"

"çi ye?"

"tiştek, tiştek, heleda!"derken kapıdan görünen Pekmez ile içi rahatladı.

"bav hat!"

"li vir, dadgehê were ,"diyerek baktı.

"Ji bo xwarinê amade amadekirin, hûn ê paşê diçin ku hûn werin cem Zirav dapir ku ji bo nasnameya xwe ya fermî be(hazır ol öğlene Can gelecek dışarı çıkacaksınız Zirav  babaanne ne   de uğra kimliğini al resmi nikah için lazım olacak)

"tamam,"diyerek ellerini önün de bağlarken tırnaklarını etine batırdı.

"jî digirîn( ağlamayı da kes,"

Elanın şaşkınlıkla gözleri fal taşı gibi açılırken bunları duyan bütün konak şaşkındı.

Babası Pekmez'i çağırdığı andan beri avludaki sütunun arkasın da saklanan Mahi, Resmi nikahı da duyunca iyice delirmişti. bu konaktaki hiç bir kadının sahip olmadığı şeye Pekmez'in sahip olacak olması ona karşı iyice öfkelenmesini sağlamıştı.

Mahi koşarak annesinin yanına giderek kapısını kapatarak "o ağa buna bir de resmi nikah yapacakmış,"diye sitem ederek annesine baktı.

Gülistan katladığı çamaşırları dolaba yerleştirirken, "şans kızım bu işler,"derken işine devam ediyordu,"Ali ağa 1500 hayvanlı bir çiftlik verdi. düğün de ne altın takılır Allah bilir sen de gözünü aç aptal aptal gezme ortalarda,"

"of anne sanki isteyenim var da gözünü aç diyorsun."

"Pekmez'i kaç kere istemeye geldiler kısmet nasip ama öylece durmayacaksın az gözünü açıp ağaların düğününe katılacaksın bir de şu göbek biraz erise iyi olur,"

"of ana ya!"

"anaya of denmez  of deme af de!hadi işlere yardım et biraz akşama Can ağayı  salmaz baban huyunu bilmiyormuş gibi  sallanma işler bitsin daha yemek yapılacak,"

Gülistan daha fazla oylanmadan  kızının yanından ayrıldı, işler istediği gitmezse Osman ağanın ilk çattığı isim Gülistan olurdu.

Pekmez , resmi  nikah lafını duyduğundan beri  tef gibi  gerilmişti.

korkuları bir bebek gibi  büyürken içine giren sıkıntı  içine çörekleniyordu.

Zirav Dapirin yanına giderek odasından içeri  başını uzattı.

Ez dikarim cem Sultanê min? " (sultanım gelebilir miyim?) "were gazelle min."(gel ceylanım gel,)

"çawa yî,Nexweşên we zehmet dikin?"(nasılsın, dizlerin ağrıyor mu?"

"tu di tengahiyê de çû,"(sen sorunca uçup gidiyor."

"iyi ol dayik,"

"ben siz iyi olunca iyiyim kurban olduğum."

"ben şey diyecektim,"derken tırnaklarıyla oynayan Pekmez babaannesinden bakışlarını kaçırıyordu.

"söylesene kurban olduğum korkutma beni,"derken Zirav sultanın aklından geçenler korkulu rüyasıydı.

"babam dedi ki nenen kimliğini versin Can ağa nikah için gelecek,"

"ne nikahı?"derken en çok şaşıran Zirav sultandı.

"resmi nikah kıyacakmış bana,"derken babaannesinin gözlerinin içine baktı."

"essah !"diyerek şaşkınlığını gizlemedi.

"babam öyle dedi,"diyerek başını yere eğdi derin bir nefes verdi.

"bak kızım o vakit kesin konuşacağım seninle, bu adam belli ki okumuşluğunun beyliğinin hakkını veren bir adam böyle boynun bükük, suratını asarak gidip onun zor olan hayatın da çıkmaz bir sokakta sen mi olcaksın?"

"ez çi dikim?"(ne yaptım ki?)

"böyle evlenirsen anca düşman sevindirirsin,"

"ne yapıyorum ki ben ne yapacağımı bile bilmiyorum?"derken Çaresizce bakıyordu.

"geç otur şöyle,"diyerek odasında dört köşe olan ince uzun pencerenin önündeki sediri gözterdi.

"o babandan daha büyük bir ağa kızım babandan daha çok düşmanı karışanı olacak,onunla evlenince de böyle ne yapacağını bilmez kırılacak bir dal gibi durursan üstüne basıp geçenin çok olur."

"zaten korkuyorum, böyle konuşunca daha korkutuyorsun beni,"

"kork kızım ama konuşulanlardan değil, ağa karısı olmak kolay değildir herkes kaldıramaz."

"ne yapacağım ben nasıl baş edeceğim, kimseyi tanımıyorum, huylarını sularını bilmiyorum ki dostu düşmanı ayırayım, kime sığınayım ben?"

"kocana kızım kocana,"torunun tedirgin bakışlarını fark eden Zirav,"kocanın yardımcısı ol, desteklemekten çekinme, ne yaparsa yapsın bir bildiği var de ne derse desin bilerek söyler de,"

"yapmalıyım değil mi?"

"en önemlisi onun yanında onu dertlerinle boğma bırak senin yanında başka bir dünya kursun izin ver , sabret dişini sıkmaktan çekinme ama canın yanarsa can yakmaktan çekinme!"

"sağol dapir,"diyerek kollarını boynuna doladığın da "korkuyorum ya ben onu sevmezsem yada o beni istemezse,

"işte böyle aptal olma istemese resmi nikah kıyar mı sana bir imam nıkahı kıyıp canı istemeyince başından savardı. Resmi nikah her yiğidin harcı değildir kızım hele ortada çoluk yok çocuk yokken bu adam seni malına mülküne şanın ortak ediyor,kıymet bil kıymet gerisi gelir..."

"deneyeceğim yade bu dediklerini hiç çıkarmayacağım aklımdan,"

"akıl nefistendir kızın akış şaşar, sen kalbine koy bunları huy edin Can çıkar, huy çıkmaz."diyerek ayağa kalktı.kapının yanında ki sandığa giderek en alttan siyah bir çanta çıkardı. herkesin kimliği bu sandıkta dururdu.

"eskiden böyle miydi? sandıktan kimlik bir askere gidince bir de ölünce çıkardı."

"kadınlar askere de gitmeyince bir tek ölünce mi çıkardı,"

"he ya! eğer kocası biraz insaflıysa bir de bebesi olunca üstüne alsın diye çıkardı işte."

"zaman iyi ki değişiyor,"

"zamanla duygularda değişir, duygularına güzel huyunla yol göster kızım kibirinin ve inadının yoluna taş koymasına izin verme."

"Anamsın sen benim biliyorsun değil mi?"diyerek sarıldığı babaannesinin boynunda bir süre ağladı Pekemez, saçlarını okşayarak bir süre kızın sakinleşmesini bekledi.

***

Can'ın geldiği haberi İbrin'e ulaştığında , aynanın önün de son kez kendine bakarak  kendi   gülümsemesine baktı. 

                            ******

KÜRŞAT , (aaaaaa diye bağırdığını  duyar gibiyim Esra 🤣🤣🤣)   kolunda hissettiği  yanma hissiyle uyandı. Gozlerini  aralayarak ne olduğunu  anlamaya  çalışırken  başını  yattığı  yerde geri çekerek karısına  baktı. Başını  koluna yaslamış  iki büklüm  olmuş   uyuyordu.

Zeynep'in başına  elini koyarak  kolundan yastığa  koymak istedi ama ıslak saçları  yüzüne yapışmış  hali Kürşat'in sinirlenemsine yetmişti.

Yüzüne değen  elinin hissettiği  yüksek ısı ,"Zeyno!"Diyerek telaşla dogrulmasina sebep  olmuştu.

Kürşat, zeynep den bir tepki gelmeyince,
"Zeynep!"diye tekrarladı.

Yüksek ateşten  kendini kaybeden Zeynep, anlamsız mırıltılar çıkartınca Kürşat Zeynep'in alnına dudaklarını bastırdı. 

"Ah zeyno ah yanıyorsun!"diyerek kadının  üstündeki penye geceliği yukarı sıyırdı.

"Kalk yavrum kalk hafele geçireceksin! "

"Üşüyorum, yalvarırım  çıkarma."diyerek yorgana sarıldı Zeynep.

Yüksek  ateş üşüme  hissi veriyordu. Zeynep'in dişleri birbirine vururken.

"Nerede üşüttün  sen bu kadar," diyerek sitemle söylenirken Zeynep'i yataktan zorla kaldırarak  banyoya  kadar getirdi.

Zeynep üşüdüğü  için Kürşat'a daha çok  sarılıyor vücut ısısından yararlanmak için  kollarını  boynuna  doluyordu.

"Bir doğru dur kadın  boşuna uğraşma bu duşu  bensiz alacaksın!"

Gozlerini  aralayan Zeynep" ya çok üşüyorum ama insafın yok mu senin?"derken sesi ağlamaklı çıkmıştı.

Zeynep'in kabine kadar eşlik eden Kürşat," sem duş al ben sana kıyafet hazırlayayım."diyerek karısını banyo da bir süre yalnız bıraktı.Hasta olduğu zamanlar ayrı bir tatlı oluyordu.kizaran burnu mağrurlaşan gözleri içindeki şevkat duygusunu ortaya çıkarıyordu. 

Mutfağa inerek  çorba isteyen Kürşat hemen odaya çıkarak karısının çamaşırlarını  hazırladı birde kalın bir eşofman takımı çıkarmak için dolapta gözlerini gezdirirken Şapkalı siyah olanı gözüne kestirdi. Onu da yatağın üzerine bırakarak duşta ki karısının yanına gitti.

"Iyi misin?"

"Seni pis hain donuyorum burada!"diye halsizce söylendi. 

Kürşat gülerek kabini açtı! "Burada kal en  iyisi !" Diyerek gözlerini kapattı.

Zeynep'in çıplak bedeni bütün erkeksi hazlarinin üzerinde tepininirken Kürşat zar zor uzattığı havlunun arasına giren karısını kendine çekti.

"Çabuk hasta oluyorsun!"

"Çabuk  iyileşirim!"

"Ille hasta olacaksın yani,"diye konuşa konuşa odalarına geldiler.
Kürşat kıyafetlere uzanarak "şunları giy de  çorba gelecek şimdi onu da iç geçmezse doktora gidelim. "Dedi.

"Karnım agriyor galiba idrar yollarım da enfeksiyon var."dedi.

"Bak hastalığını da biliyorsun bir de kendini korumayı bilsen."

"Geçen dışarıda  çeşmeden su içmiştim ondan oldu galiba."

"Tamam hadi kurut saçlarını yüzün kireç gibi gözlerin de kanlanmış ilacı neyse alalım  da geçsin biran önce."

"Tamam!"Derken bile dişleri hala birbirine çarpıyor  moraran dudaklarına saçlarından su damlaları izinsizce düşüyordu.

Kürşat karısının hasta haline sinir oluyordu.

"Seni bir daha bu halde görmek istemiyorum ."diye sinirle söylenerek oda banyoda işlerini halletmek üzere  banyoya girdi.





devam ediyore....

bölüm 2500kelime... kadar

yorumlar sıcak sıacakkk please

Continue Reading

You'll Also Like

Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

101K 8K 15
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...
254K 19.3K 46
ÇELİŞKİ-İKİ YABANCI Öyle yaman bir çelişkiydiki onun aşkı; sevdasının dorukları uçsuz bucaksızken ihanetin acısı kalbinin en ücra köşelerini dahi sız...
6.4K 2.7K 34
Her insan kalbinin esiridir. Bir kere kalbe sevda ateşi düşmüşse, kendi ateşinde kavrulur insan. Görmeden dokunmadan sevmek... O kadar zor ki, sevdi...
732K 27.8K 70
Töre... Töre neydi? Töre yüzyıllardır sürdürülen bir gelenekti. Töre kandı,intikamdı Töre ölümdü. Töre davaydı. Töre ablasını öldüren çocukların tem...