Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 14

20K 1K 64
By whysoserious46

Burası şimdiye kadar gördüğüm en güzel yer olabilirdi. Hafıza kaybımı hesaba katarsanız- Yine de objektif olarak güzel bir yerdi. Oldukça. Ethan ilerlemeye devam etti. Her yerde bitkiler vardı. Tavana asılmış saksılardan sarmaşıklar yere kadar sarkıyordu. Bazıları dokunduğunuzda sime benzeyen polenler saçıyordu. Bazılarının renkleri... Renkleri imkansızdı.

"Çiçeklerini tanıdın mı? " dedi Ethan bir yıldız gibi parlayan bir tanesine dokunurken. Çiçek daha da parlamaya altın rengi ışıltılar saçmaya başladı. Bütün bunları attığını sanıyordum. Hep öyle varsaymıştım.

"Hiçbiri doğru değildi. Neden sakladın? "

"Mükemmelliği sevmem, prenses. "

"Bana o şekilde seslenme. " diye karşı çıktım. Bu isim beni sürekli rahatsız ediyordu ama Ethan bir türlü geri adım atmıyordu. Sinir bozucuydu. Ama ortamı mahveden çıkışımdan etkilenmişe benzemiyordu yine.

"Buna yıldız tozu çiçeği demeyi düşünüyorum. Yazın gidip ormana ekebiliriz. Ne dersin? " dedi yürümeye devam ederken. Biraz daha ileride çiçekler ve bodur ağaçlar seyrekleşiyor, bir açıklık oluşturuyordu. Boş kanvaslar, boyalar, üç şövale için. Biraz daha ilerleyince tabloları gördüm, üzerinden yaprakları yere kadar inen birkaç tür sarmaşık olan bir dolaba yaslanmışlardı. Saçılmış eskiz defterleri hemen önündeki masada boş fincan ve bardaklarla duruyordu.

Kendi yüzümü görünce dondum. "Beğenmedin mi?" diye sordu Ethan arkamdan yaklaşıp bir elini belime dolarken. Bunları o mu yapmıştı? Ona bakınca hiç öyle biri gibi gelmemişti. Bana doğru bir hamle yaparken. Bacağımın arkası üzerinde saksılar olan bir masaya değene kadar geri çekildim. Ethan ilerlemeye devam etti. Fazla...Fazla yakındı. Nefesi suratıma çarparken tek düşünebildiğim buydu. Neredeyse içtiklerinin tadını alabiliyordum nefesinden. Gözleri buğulu bir şekilde bana bakıyordu. Gözleri... Gözleri hala anlamlandıramadığım bir şekilde bana bakıyordu. Ellerim kendiliğinden yüzüne doğru hareket etti. Yüzü ellerimin arasında sıcacıktı.

Claire! Dur! Ses ile birlikte sanki vücudumda bir elektrik dalgası yayılmıştı. Birkaç saniyeliğine nefesim kesildi. Başım Ethan'ın göğsüne doğru düştü. Geri çekildim. Masanın üzerine nasıl çıktığımı, Ethan'ın nasıl bacaklarımın arasına nasıl geldiğini bilmiyordum. Ellerimi yüzünden göğsüne indirdim. Sanki bana ait değillermiş gibi hareket ediyorlardı. Onu hafifçe geriye ittim. " Bekle. " dedim beni öpmek için eğilirken. Tekrar itmeden önce tereddüt etsem de çekilmeye devam ettim. Masanın üzerinde ne kadar çekilebilirsem. Dudakları benimkilerle birleştiğinde gerçekten tadını alabiliyordum. Kalbim tekledi. " Ethan, dur. Ethan! Se- sen..." Sen ne? Aradığım kelimeyi bir türlü bulamıyordum. Durmasını gerçekten istiyor muydum? Hayır, hayır. Durması gerekiyordu. Sarhoş. Sarhoş. Evet kelime buydu, beynimde yankılanıp duruyordu. " Ethan, sarhoşsun. " Onu tekrar ittiğimde durdu. Birkaç adım geriye çekildiğinde arkasında tuvale çarptı. Başka bir portrem bana bakıyordu.

" Özür dilerim. " dedi Ethan etrafına göz gezdirirken. " İlk seferinde geri çekilmem gerekiyordu. " diye ekledi elleriyle yüzünü kapatırken. Pencerelere doğru yürüdü, daha doğrusu bir kapıya doğru. Teresa açılan sürgülü bir kapıyı itti, sanırım bütün pencereler tek bir kapıyı oluşturuyordu. Dışarıda rüzgar esmeye başlamış olmalıydı çünkü aralanan kapıdan gelen bir esinti kağıtları oynatıyordu. Ethan dışarı çıkınca onu takip ettim.

" Seni buraya getirmemeliydim. " dedi trabzanlara yaslanırken. Saçları rüzgarla birlikte yukarı kalkıyordu, sinirlenip eliyle hepsini arkaya yatırmaya çalıştı. " Ruh hastası olduğumu düşünüyor olmalısın. Bütün o resimler. " Yani, haklı sayılırdı. Birbirimizi tanıdığımız bu kadar kısa zaman içerisinde, benim portrelerimi çizmesi biraz ürkütücü görünüyordu.

" Zihnimi okuyamıyor musun? " diye sordum gülerek. Esen rüzgar şortumun içini havayla doldurup bacaklarımın daha da açıkta kalmasına neden olduğu için kollarımı bacaklarıma yapıştırdım. Bana kısa bir süre baktı. "Doğru. Sarhoşsun. " Göz bebekleri bir anda büyüdü. Ardından kaşları çatıldıysa da bir şey söylemedi. Haklı olmalıydım. Demek ki bu yüzden o kadar çok içmişti. Kafanızın içinde sizden başkası olması çok zor olmalıydı. Rüzgar daha sert esmeye başlayınca titredim. Ethan sadece bana bakmayı sürdürüyordu. Yüzüne çarpan saçlardan ya da gömleğini havalandıran rüzgardan rahatsız olmuyor gibiydi. Suratında tuhaf bir ifade vardı.

" Hadi gidelim. Üşmeni istemeyiz. " dedi yumuşak bir ses tonuyla. Kesinlikle beklemediğim bir tondu. Başımla onayladım yürümeye başlamadan hemen önce.

Koridorda odama doğru yürürken, bir çığlık sesi duyuldu. Ethan'ın düşmüş omuzları bir anda gerildi. Teresa. Benden başka kız yoktu bu katta. Ethan'a bakmak için başımı kaldırdıysam da onu orada göremedim çoktan Teresa'nın odasının kapısını açıp içeri dalmıştı. Ethan'ın arkasından koştum. Teresa'yı kollarının arasında sarmış iri koluyla kızı göğsüne bastırıyordu. Ethan dudaklarıyla bir şey anlatmaya çalışıyordu ama dudaklarını okuyamıyordum. İçeri bir adım daha attım. Nefesim kesildiği anda ne demek istediğini anlamıştım. Gelme. Teresa'nın yatağı kan gölüydü. Başsız bir ceset yatakta duruyordu. Boynundan hala ritmik bir şekilde kan fışkırıyordu. Fışkıran kana bakakaldım. Kafamı çeviremiyordum. Sadece omurgasından çıkan beyaz sıvıya ve kalp atışı gibi fışkıran kana bakabiliyordum.

Claire. Claire!

" Aman Tanrım. " diyebildim sadece. Bilinçsizce sendeledim. " Aman Tanrım. " Başımı kaldırdığımda kafanın nerede olduğunu gördüm. Tavandan sallanıyordu. Hala kan damlıyordu. Cesetten fışkıran kan durana kadar öylece durdum. Yardım etmeliydim. Belki onu canlandırabilirdim. Kafası yok. Kafası yoktu. Hayır, hayır, hayır... Kafası vardı. Oradaydı. Tavandan sallanıyordu işte. Belki birleştirebilirsem... Arkamı döndüm, banyoya doğru yalpaladım ve kenardan duran çöpün üzerine kapandım. Ethan'ın adımı söylediğini duydum, güçlükle cevap versem de iyi falan değildim. Tavandan sallanan bir kafa... Başsız bir ceset... Tekrar kovaya yapıştım.

" Sen neredeydin asıl? " diye bağırdı Ethan, Tom'a yakasına yapışarak. Tom sinirle bir şeyler söylediyse de o kadar dişlerinin arasından konuşmuştu ki anlayamamıştım. Tom Ethan'ı duvara çarpınca duvarda duran tablo gürültüyle yere düştü. Teresa irkildi. Elindeki şişeyi tekrar tepesine dikti. Ethan tüm gücüyle Tom'u kahve sehpasının üzerine fırlattı. Aralarına Chris girmese sanırım Tom daha fazla karşılık verecekti. Chris Ethan'ı iterek karşı tarafa götürdü.

" İkinizi ayırmak zorunda kalanın ben olduğuma inanamıyorum. Sana ne oluyor Tom?  " diye çıkıştı Chris hala iki eli de Ethan'ın göğsündeyken. Ethan hızlı bir hamle ile geri çekilince Chris öne doğru sendeledi.

" Nereden geldiğini bile bilmediğin kızın birini yatağa atmak gibi daha yüce amaçların olmasaydı Teresa'nın yanında olurdun! " diye bağırdı Tom. Gözleri kızarmıştı. Şu an Ethan'ı pencereden dışarı fırlatabilse yapardı. Hem de kesinlikle. Dedikleri -her ne kadar öfkeyle söylenmiş düşüncesizce şeyler de olsa- gözlerimi doldurmuştu. Tavandan sallanan bir kafanın varlığında buna alınmak çok bencilce olabilirdi ama yine sözleri beynimde tekrar tekrar yankılanıyor kalbimi sıkıştırıyordu. Ethan tezgahın üzerinde duran sürahiyi buzdolabına çarparak parçaladı.

" Seni bir yere bağlamam mı gerekiyor illa ki? Çünkü yapabilirim. " dedi Chris bağırmasa da sert bir ses tonuyla. Ethan iki elini birden havaya kaldırdı.

" Benim ikinizin de korumasına ihtiyacım yok! " dedi Teresa şişeyi bir kenara bırakırken. "Öyle olsaydı tavanda dönen ceset benimki olurdu." Diye ekledi Ethan'ın odasından çıkarken. Üç oğlanı orada bırakıp Teresa'nın arkasından koştum, Teresa'nın gerçekte ne kadar sarsıldığını anlamayacak kadar birbirlerini hırpalamakla meşgullerdi. Onlar da bu manzara karşısında bayağı hırpalanmışlardı ama bunu itiraf edemeyecek kadar... erkeklerdi.

" Hınçlarını birbirlerinden çıkarıyorlar. " dedim koridorda oturmakta olan Teresa'nın yanına çökerken. Kafasını duvara vurdu. İki kez. "Seni koruma üzerinden ne kadar erkek olduklarını göstermeye çalışıyorlar. "

"Tebrik ederim. Kaç ay oldu üç mü? Üç ayda çözmüşsün. " Gülmeye çalıştıysa da başaramadı.

Duvarınızda kanla yazılmış bir İyi ki doğdun! Yazısı bile yeterince travmatize ediciyken Teresa'nın doğum günü hediyesi için bile mesajı vardı. 

Gece yarısını geçti...Geç kalmış doğum günü hediyen...

Bir tarafı kolundan aşağıya doğru kurumuş kan içindeydi. Büyük ihtimalle yattıktan sonra yataktaki ıslaklığı fark etmişti. Saçları da kan ile birbirine yapışmıştı. İçeriden oğlanların bağrışmaları duyuluyordu. Teresa tepki vermeden önüne bakmayı sürdürdü. Bir süre orada öylece oturduktan sonra Chris yanımıza geldi.

" Burada kalmak istemezsen Christina'yı arayabilirim. " dedi Teresa'nın önünde diz çökerken. Teresa başını iki yana salladı.

" Cam Bina'dan uzaklaşmak istemiyorum. Burası güvenli. " dedi neredeyse robotik bir sesle. Ezberlenmiş bir cümle gibiydi. Güvenli değildi. Odasındaki ceset bunu yeteri kadar anlatıyor olduğunu düşünürdünüz ama Teresa yine de gitmek istemiyordu.

Claire, gitmen gerekiyor. Gözlerimi kapattım. Şimdi sırası değildi. Teresa kafamdaki sesi fark ettiği anda beni buradan gönderirdi. Hele ki şu an. Böyle bir durumda...

" Benimle kalabilirsin.  " dedim ikisi kadar kendimi de şaşırtarak. " Tek başına kalmak istemezsen tabi. " diye ekledim ikisi de hala kaşları havaya kalkmış bir şekilde bana bakıyordu. Tamam, aramızda bir şeyler olmuş olabilirdi ama o da bana yardım etmişti. Ona bakınca şu an ne kadar korktuğunu anlıyordum. Böyle bir durumda ona yardım etmem gerekirdi.

" Birbirlerine çemkirmeleri son buldu sanırım. " dedi Teresa. Biraz önce yaptığım teklifi tamamen görmezden gelerek. Başıyla sayılır anlamına gelen bir hareket yaptı. Teresa hızla kalkıp tekrar Ethan'ın odasına döndü.

" Teresa kendisine iyilik yapılmasına alışık değil. Özellikle de bir yabancıdan geliyorsa. " dedi Chris. Onlardan biri ilk defa doğrudan yabancı kelimesini kullanmıştı bana karşı. Diğerleri asla yüzüme bunu söylememişti. Ama Chris haklıydı. Yabancıydım. Her ne kadar süslenip doğum günü partilerine götürülsem de Teresa da aynı şekilde düşünüyordu. Tom da Ethan da. En azından Chris dürüst davranıp yüzüme söylemişti.

Hava aydınlanalı birkaç saat olmuşken Teresa'nın odasında derin bir temizlik başlamıştı. Ceset polis tarafından gece kaldırılmıştı. Olay yeri inceleme içeride birkaç saat geçirdikten sonra Chris olaya son verip temizlik emri vermişti. Tom'u ceset kaldırıldıktan sonra ortada hiç görmemiştim. Ethan, Teresa'yı zorla banyoya sokup kızın temizlenmesini sağlamıştı. Ardından olay yeri inceleme hala içerideyken bir de onlarla kavga edip zorla Teresa'ya kıyafet götürmüştü.

Teresa kaşlarını çatmış yemek yiyordu. Bu durumda nasıl yemek yediğini ona sorduğumda ağzı dolu bir şekilde cevap verdi. " Stres beni acıktırıyor. Üzüntü beni acıktırıyor. Her şey beni acıktırıyor. " dedi son lokmasını da ağzına alırken. En son ne zaman ne yediğimi hatırlayamasam da onu izlemek beni de acıktırmıştı. Ama kendim nasıl bir şeyler almam gerektiğini bilmiyordum. Ethan da gelen telefondan sonra ortadan kaybolmuştu. O yüzden açlığımı göz ardı edip karnımın guruldamaması için dua ettim.

Teresa elindeki tabağı neredeyse eskiden kahve sehpasının olduğu yere bırakacakken durdu. Artık cam parçalarından ve kırık tahtalardan ibaretti. Tom'un sırtında çok ciddi yaralar olmadığını umuyordum. Keşke iyileştirmeyi teklif etseydim. Teresa kalkıp tabağı mutfak tezgahının üzerine bıraktı.

Ethan biraz sonra sıkıntılı bir yüz ifadesiyle içeri girdi. Teresa kardeşinin yüz ifadesini göremeyecek kadar dalgındı. Haksız da değildi, birkaç saat önce odasında ceset bulmuş bir insana göre oldukça sakindi yine de. Pencereye dönük olan koltuklardan birine kendi bıraktı Ethan. Biraz daha az sarhoş duruyordu. Yanındaki koltuğun ucuna oturdum, koltuğun kenarına koyduğu elinin arasına parmaklarımı geçirdim. Başını kaldırıp bana baktı. Gözleri hala buğuluydu ama dün geceki gibi değildi. Sanki... Sanki ağlamış gibiydi. Keşke Teresa duymadan onunla konuşmanın bir yolunu bulsaydım.

Var ama sen kullanamıyorsun. Ethan'ın sesi kafamda yankılandığında yerimden sıçradım. Doğru, telepati ile iletişim kurabiliyorlardı. Tek sorun Ethan'ın da belirttiği gibi benim kullanamıyor oluşumdu. Aç mısın? Diye sordu. Evet. Açtım. Başımı iki yana salladım. İlgilenilme sırası bende değildi. Onu Teresa'dan uzaklaştırırsam Teresa benim hakkımda ne düşünürdü? Büyük ihtimalle iyi şeyler olmazdı. Mesela Ethan'ı buradan uzakta tutmak için onu gönderdiğimi. Teresa'nın ne düşüneceğini kestiremiyordum. Ethan elimi sıktı. İyi misin? Gözlerimi kapatarak sorusunu onayladım. Sana artık telepatiyi nasıl kullanacağını öğretmem gerekiyor sanırım.

" İkinizin de biraz uyuması gerekiyor. " dedi Ethan Teresa'nın da duyabileceği yükseklikte. Şu durumda ben bile uyuyamazdım. Ethan'ın arkamdan geleceğini umarak ayağa kalkıp banyoya doğru yürüdüm. Birkaç saniye sonra kapıyı açıp ardımdan içeri girdi. Birkaç adım geri çekildim. Banyonun oldukça geniş olmasına karşın Ethan dibimde duruyordu çünkü.

" Ne oldu? " dedim kollarımı kendime sararken.

" Bir şey olmadı. Beni de etkileyemez mi? Sadece Teresa'nın mı tepki vermeye hakkı var? " diye sordu ellerini yüzüne kapatırken. Haklıydı. Sanırım. Kesinlikle haklıydı. Aksini iddia etmek son derece cinsiyetçi olurdu. Özür dilemem gerekiyordu sanırım. Ya da gerekmiyordu. Sadece iyi olup olmadığını kontrol etmek istemiştim. Bunda yanlış bir şey yoktu. Ethan iç geçirdi.

" Ne oldu? " diye yineledim kontrolsüzce demiştim. Neden ısrar ettiğimi bilmiyordum. Ağzımdan bir anda öylece dökülüvermişti.

" Nasıl ne oldu? Yan taraftaki suç mahallini görmedin mi? " diye cevapladı. Güzel, demek ki başka bir şey vardı. Sesi yükselmişti. " Aynı şeyi sorup duruyorsun. " diye oflandı.

"Ethan. Bir şey olmuş, belli. "

" Anlamazsın. Senlik bir şey değil. " dedi bana doğru yürürken. Sesini yumuşatmaya çalışması alınmamı istemediğini gösteriyordu. Chris'in dedikleri yine aklıma geldi. Bir yabancıdan gelen iyiliğe alışkın değil. Bunu demek istemişti. Ethan da buna benzer bir şeyler düşünüyordu büyük ihtimalle. Başımı salladım. Kapıya doğru yürüdüm. İç çekti, agresif bir şekilde. " Bekle. " Beklemedim. Kapı koluna elim değdiği anda sıkıca diğer kolumu yakaladı. Hızla parmaklarını gevşetti. " Bir saniye durur musun? " dedi daha kısık sesle. Araladığım kapıyı diğer eliyle kapattı. Hala kapıda duran eli yüzünden o ve kapı arasında sıkışmıştım. Arkamı -ona doğru- döndüm. Eğildi. Yüzüme doğru. Gözlerim hala bileğimi kavrayan eline çevrildi. Elini çekti, havaya kaldırdı. " Claire. " birkaç saniye gözlerini kapattı. Ne söyleyeceğini bulmaya çalışıyordu belli ki. " Gerçekten seninle alakalı değil. Hiçbir sorun yok. " dedi. Yaptığı açıklama biraz önceki söylediği şeyle aynıydı sadece farklı kelimelerdi. Çıkmak için kapıya döndüğümde kolunu çekti. Bu sefer beni durdurmadı.

" Nereye gidiyorsun? " diye seslendi, ben dışarı çıkmak için yolu yarıladıktan sonra.

" Odama! " dedim öfkeme teslim olmamaya çalışarak. 

Continue Reading

You'll Also Like

1.1K 145 12
Birbirlerinden nefret eden iki gryffindor genci. Öğretmenlerin artık ikisinin kavgalarından usanması sonucunda artık yapabilecekleri bir şey yoktu. T...
YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

165K 15.9K 34
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...
200K 11.5K 59
Tamamlandı;) Her şey Eski sevgilisi diye yazdığı adam Yüzbaşı çıkınca başladı 🤭
127K 11.1K 32
Anneleri zoruyla aynı evde kalan hyunlix çifti Yan shipler: Minsung Yeobin Chanmin Jeonbin İlk ficim olduğu için tecrübeli değilim yazım yanlışı fa...