CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(b...

By cemretrkmn3

931K 59.2K 29.3K

BiTTi! "Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzga... More

tanıtım
1.Bölüm;" KAN ÇiÇeKLeRi"
2.Bölüm;" karlı kayın"
3."bölüm; saçları bahtından daha karaydı!"
4.bölüm "Aslan yatağına tilki giremez."
5.bölüm
6.bölüm
7.bölüm
8.bölüm
9."bölüm"
10"BÖLÜM"
11.bölüm
12. bölüm
13. bölüm
14.bölüm
15.bölüm
16.bölüm
17 bölüm
18.bölüm
19.bölüm
20. bölüm
21.bölüm
22.BÖLÜM
23.bölüm
24.bölüm
25.bölüm
26. bölüm
27. bölüm "nabız!"
28. bölüm
Bölüm 29
30.bölüm
31.bölüm"kendine iyi bak,"
32.bölüm
34.bölüm
Bölüm 35
36. bölüm
37bölüm
38.blm"küheylan"
39bölüm
40. Bölüm
41 kere maşallah
42.bölüm +180000
43.blm"O gecenin Sabahı..."
44.bölüğğğğmmm🏋️‍♂️🏌🏿‍♀️🏂
45. Bölüm
46.bölüm
47! "Aşk iradeni zorlamalı.."
48|Can'ın Can'ı|
49!
50!"Ibret"
51!
52! "El gibi "
53!
54;"yüreğin bilmez yüreğimi!"
55.bölüm
56. Bölüm "doğum günü!"
57."bölüm;hint kumaşı!"
58"
59"
60"
61"
62"
63"
64" Felek!
65" sığmazam!
FİNAL
Hasan&Elçin
Ismarlama aşk!
Özel bölüm
Özel Bölüm 2

Bölüm 33 "zülfikar"

13.5K 832 458
By cemretrkmn3


@@@@ işareti koyduğum yere kadar olan kısım resmen kayboldu.

Sinirden ölmek üzereyim.

Bolum 4083 kelime keyifli okumalar aslında 4600 kelimeydi...

Ama watpatt bunu hep yapıyor çok üzüldüm.

KEYIFLI OKUMALAR!!!

Can, Dilay teyzesi ile konuştuktan sonra babası ile konuşmak için babasının olduğu odaya yöneldi Dilay teyzesi ile konuşmuş ona derdini anlatmıştı.
Babasıyla konuşması o kadar kolay olmayacaktı nedense geriliyordu.

Olaylardan bahsetmeden bir yolunu bulmalıydı, babasını bu evliliğe şüphe duymadan nasıl ikna edeceği konusunda fazla teferruata girmeden nasıl konuşacağını kafası toparlamaya çalışıyordu. Odasına giderek kapıyı azıcık açarak başını kapıdan uzattı,

Aliağa Televizyonun karşısında oturmuş pürdikkat Gece haberlerini dinliyordu. Can;" Müsait misin ,baba?" diyerek içeri girdi "

"Gel evlat," diyerek içeri çağırdı . oğlunun Davut'un ailesine neden gönderdiği ile ilgili konuşmaya geldiğini düşünüyordu. Can' a bakarak ; buraya neden geldiğini az çok tahmin ediyorum. "dedi .

Can ,"Seninle konuşmamız gerekenler var." dedi.

"Konuşacağız Davut'un ailesini bu evden göndermeni anlıyorum da olsa istediğini yap ama onlar Benim torunlarım ,Benim ailem onları evde koymamışsın ne olursa olsun burada yerleri olduğunu bilmeliler Davut'a karışmam O seni çok üzdü gereken cezayı hak etti o konuda bir şey diyemem ama torunlarım Bu evin geleceği."

Can babasının sıkıntısını anlıyordu.Ali ağa hiç bir evladından vazgeçemiyordu. Ne yaparlarsa yapsınlar et tırnaktan ayrılmıyordu. Babasının sıkıntısına son vermek için;"Davut ailesinin başına dursun diye onları bu evden gönderdim Şuara davutlu uğraşamam başka işlerim var."

Aliağa Can'ın ne kadar haklı olduğunu biliyordu.Onun için Sessiz kalmak zorundaydı başını sallayarak önüne eğdi derin bir nefes verdi orada Can onu asla duyamayacağını düşündüğümü cümleyi kurdu ve Aliağa her şeyi unuttu.

"Fazla uzatmayacağım , direk söylemek daha kolay herhalde, Ben evlenmek istiyorum."

Bu cümle Aliağa'nın kalbin öyle bir yere taşıdı ki nefesi kesildi adeta yaşlı adamın duymayı bile hayal bile etmediği bir cümleydi aşiret zorlar bir de onunla uğraşır sonra da baskıya dayanamaz evlenir diye düşünüyordu. Can şu an öyle bir gelmişti ki karşısına umutlu doldu yaşlı adamın Yüreğim

"Hayır olsun inşallah, ben Ben beklemiyordum."diyerek şaşkınlığını gizlemedi.

Can babasının yaşadığı duygu yoğunluğu az çok tahmin ediyordu. onun için babasının hali hoşuna bile gitti.

"sormayacak mısın ,gelini kim ?"

"Soracağım tabii ama akil birakmadin ki insanda ,"

"Osman Ağa'nın en büyük kızı pekmez onunla evlenmek istiyorum."

Aliağa;" çok şaşırdım. Nasıl yani Nasıl evleneceksin olacak iş değil de onun evinde kaldığını sofraların da oturdun. Ne bileyim böyle kızlarına göz dikmiş gibi Yani bizim için açıklaması zor bir durum."

"Nedense Osman Ağa'nın bu duruma itiraz edeceğini düşünmüyorum .Sen bir teklifte bulunsan Ne bileyim bir yolunu bulursun diye sana geldim." Diyerek babasının gözlerine baktı. Açıklayamadığı şeyler Can'ın nefesini kisarken kuracağı cümlelerin önünü kesiyordu. Aliağa oğluna bir şey demedi ama içi kıpır kıpırdı. CAn'ın daha önce o evde kalmış olması durumu onu bir adım geride tutuyordu."Bakacağız bir düşünelim." dedi.

"Yarın gider miyiz?"

"Nereye?"

"Kız istemeye!"

"Acele etme sen yol yordam bilen adamsın önce ben gideceğim söz alacağım Eğer uygun görülürse gidip kızı isteyeceğiz bilmiyormuş gibi Acemi Acemi ne bu haller Can?" Diyerek oğluna hayretler içinde baktı Ali ağa.

" Ne bileyim ben kafam karışık bu aralar O zaman bana müsaade haftaya Irak 'ta olacağım haftaya kadar bu işi halledelim olur mu?" diyerek babasına söyledi.

Babası da;" acele acele etme, her şey olacağına varır ." Diyerek oğlunun omzunu sıvazladı.

"Tamam o zaman senden haber bekliyorum."diyerek saçının içinden elini geçirdi. Can'a bilmiyordu ki ne yapacağını.

Aliağa duygulandığı için oğluna biraz geri konuşmuştu, ama o kızı Can istiyorsa bu konağa gelecekti hemde gelini olarak,
Ali ağa oturduğu yerden kalkarak karısının Her Zaman durduğu Pencerenin önüne gitti perdeyi aralayarak gökyüzünün kataloğundaki Yıldızlara baktı.
" Zuhal ",dedi ve uzun uzun baktı.

Son emanetsin kaldı onuda yuvasına yerleştirdiğim zaman yanına gelmek için dua etmekten başka hiçbir sebebim kalmadı diye derin düşüncelerle zuhal yıldızını aradı gözleri. Yaşlı adam karısını özlüyordu.

Can babasına gelip bu şekilde açılınca kendi evlenenme şekli geldi aklına onun böyle karısını görmek tanımak gibi bir şansı olmamıştı Zuhal'in karısı olması için babasının arkadaşının kızı olmadı yetmişti.

Ama o zuhal ki öyle bir kalbine girmişti ki 5 çocukla ortada kaldığında bile aklına yatağına başka kadını getirmemişti.

****

Can uyanır uyanmaz kendini terasa attı dudaklarının arasına aldığı sigarayı uzun uzun içine çekerken, avlu da Rızanın karısı Elif'i gördü. 3 yaşındaki kızının peşinde elinde tabak koşuyordu.

Elçin de eline aldığı su dolu bardak ile yanına gelince istemsizce gülümsedi.

Sigarasının izmaritini önündeki saksıya ezerek hazırlanmak için ıçeri girdi.

Dilay mutfaktan çıkarak "kızlar hava çok güzel arka avluya kurun sofrayı da az güneş görelim."diyerek seslendi.

Arka bahçeye serilen halıların üzerin e yayılan kadınlar keyifle birbiri ile muhabbet ederken Dilay ayakta olan Elçin'e seslendi.

"Kızım çay içerde kalmış sana zahmet," dediğinde Elçin hemen kalkarak hızlı hareket etti.

Ayaklarında çorap olmadığını fark edince "Kızım yalın ayak gezmesene hasta olacaksın." Diyerek kızdı.

"Çıplak ayak çimlere basmak çok hoşuma gidiyor ama! "Diyerek sevimlice içeri doğru koştu .

Avlunun dış kapisi öyle bir çalıyordu ki; sinirle söylenerek ilerledi."patlama be açıyoruz işte alacaklı gibi!" Dediğinde kapıyı açmıştı.

Karşısın da bir adam gören Elçin , " Ne vardı?"Diye az önce kapıyı deli gibi çalan adamın yüzüne sertçe konuştu.

"Ben Can ağa -"diye devam edecekti.ama kız önünde saçlarını savurarak yukarı doğru seslendi.

Yukarıda etkenlerin sofrasına hizmet eden Ayşe vardı;

"Ayşe abla Can ağanın misafir var, sen ilgilenirsin !"Diyerek öylece gitti.

Hasan öylece kalmıştı. Yalın ayak taş zeminde hızlı hızlı hareket eden kızın ayaklarına bakakalmıştı resmen ,Nasıl öylece giderdi. Gitmeyi bırak onunla konuşurken nasıl öylece gözlerini dikip nasıl da bakmıştı yüzüne .

** *

Aliağa kahvaltıdan sonra Osmanağa'yı arayarak onunla önemli bir konu da konuşmak istediğini belirtmişti.

Osman ağa , Aliağa'nin onunla ne görüşmek istediğini merak edince aynı gün gelmesi için davet etti.

Osman ağa öğlenden sonra beklediğini belli edince , Ali ağa da davete icabet edeceğini bildirerek telefonu kapattı.

Sabah kahvaltıdan sonra evden ayrılan Can , Hasan'in meselesinden Cabbar'da bahsetmeye karar verdi.

Dilay, Ali ağanın isteği üzerine hazırlıklara başladı ne kadar kız isteme niyetiyle gittiklerini belli etmeseler de belli bir hazırlıkla gitmeleri gerekiyordu gerekli olan alışveriş listesini evin yardımcılarına vererek kendide hazırlanmaya başladı.

Çok güzel bir kadındı uzun siyah saçları vardı. Dipsiz bir ormana benzeyen yeşil gözleri vardı. Sadece yılların üzerine koyduğu çizgiler ve o çizgilerini üzerinde koşan acılar vardı yüzünde....

Dilay, Pekmez'i ziyarete giderken götüreceği tatlılar eve ulaştığında geriye bir tek Aliağa'nin hazır olduğu haberini kalmıştı.

Büyük bir heyacan ile bekliyordu kendi ailesi olmamıştı ama Can ve Cemre ile o kadar meşguldü, onlarla o kadar mutluydu ki ;bunun boşluğunu Hiç hissetmemişti ama şimdi onlar için böyle koştururken kendi çocukları olsa nasıl olurdu diye düşünmeden kendini alamadı ama pişman değildi. Cemre ve Can için yine aynısını yapardı ne yaptı Aliağa'dan haber gelince koşarak araba koşarak merdivenlerden indi ve hazırlan arabaya bindi Aliağa'da bindiğinde önde Ve arkada korumalarla birlikte Diyarbakır'a doğru yola çıktılar.

Can şirkete geldiğinde yanında Hasan da vardı . Hasan ile birlikte Lojistik işini bir karara bağladıktan sonra, Hasan Can'ın yanından ayrıldı.

Cabbar ile başbaşa kalan Can ,Hasan konusunu Cabbar açmaya karar verdi.
Cabbar bu duruma ne diyecekti bilmiyordu ama nasıl söyleyeceğini de bilemiyordu.
Öngörüleri ve olumsuz anlamda önyargıları vardı Ve bu işe vesile olmak sanıldığı kadar kolay değildi.Hasan şirketten çıkınca Cabbar yanına çağırdı gel bakalım biraz konuşalım dedi.

Cabbarın Can dan büyük olması Cabbarın saygı duymasın engel değildi daha çok saygı duymasına sebep oluyordu, bu genç yaştaki adamın bu kadar marifetli olması onu mutlu ediyordu sen yapamadıklarını başkasının yaptığını gördüğün de normalde kıskanması ve öfkelenmesi gerekirdi ama Can'ın ona yaptığı iyilikler, kızının yaptığı iyilik onu canına sıkılacak kurşunun bile önüne geçecek kadar güçlü ve fedakar kılıyordu.

Cabbar;" konuşalım bakalım." dedi .

"Geç otur, açık konuşacağım daha önce bana etsin evlendirmek. Istediğinden bahsetmiştin."

"Evet!"

"Peki; öyle bir aday var mı?"

"Maalesef kimseye gidip de kızımla evlenir misin? diyemiyorum ama Diyarbakır'da babamın akrabaları var onlarla gidip konuşmam gerek."

Can sıkıntı ile nefes verdi."O zaman açıkça konuşacağım Hasan-ı az çok tanıdım biliyorsun, gördün. bunlar senin için yeterli Sebep mi bilmiyorum ama ben Hasan'in Elçin'in ile evlenmesini istiyorum."

Cabbar Kaşlarını çatarak duraksadı ne diyeceğini bilemiyordu.

Cabbar duraksayınca Can devam etti." Cemre'nin kocasi Murat'in ölen amcasının oğlu Hasan araştır soruştur Karar senin ben sadece sana tavsiye verebilirim. Hem burada, gözümün önünde olursa benim de içim rahat eder, seninde"

Cabbar başını sallayarak bir süre sessiz kaldıktan sonra konuştu bakışlarını yerden kaldırıp Can'ın bakışları ile karşılaştırdı.

" sana güvenirim, sana inanırım. Sen beni bilirsin ben seni bilirim. onun için bana biraz zaman ver . sen diyorsan Hasan'la evlidir. Ben baba isem; Sen de abisisin Sen de ona Can verdin, Bende"

Can , Cabbarın ona olan güveni Karşısında bir kez daha durdu bu Cabbar , Can'a bu kadar nasıl güveniyordu bilmiyordu Ama kesin olan bir şey vardı Can da kendinden çok Cabbar'a güveniyordu .

Can ilerleyen saati fark ettiğinde daha fazla dayanamayarak babasını aradı .

Aliağa ve Dilay Sultan Haşimoğlu Konak'ın yeni çıkmış arabaya oturmuştu.

Aliağa, Dilay'a telefonu uzatarak;" işte arıyor ."dedi. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı.

"Söyle evlat," diyerek açtı telefonu Aliağa,

"Ne oldu baba aramadın merak ettim?"

"Vallahi iyi mi ,yaptık kötü mü ?yaptık bilmiyorum .ama ben istemeye kalmadan Osmanağa kendi vermek istedi kızını akraba olalım dedi."

Can şaşırmıştı." Nasıl yani? "diyebildi."neler oldu anlatsana "

"Biz gittik kahve falan içtik ortaklıktan falan bahsediyordum , lafa girmeye çalışıyordum . Osmanağa birdenbire akraba olalım çocuklarımızı evlendirelim, dostluğumuz uzun yıllar sürsün dedi ."

"Sen ne dedin peki?" diye araya girdi Can, Sonuçta babasının bu durum hazırlıksız yakalanmıştı babasının da Osman ağanında bilmediği durumlar vardı. Bu durum tamamen herkes içinde sürpriz di.

"Ben de bu durumdan memnun olacağımı söyledim. ama seninle konuşmam gerektiğini de ekledim yani bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun diye," şaşkınlığını gizlemeden sordu.

"Yapilacak olan belli!" Diyerek telefonu kapattı Can!.

Osman ağanın kızını Can'a Vermek istemesi tabii ki güzel birşeydi. Ama şaşılacak olan bu durumda bir kız babası olarak bunu

söylemesi şaşılacak bir durumdu.

@@@@





Cabbar'ın bağ evinde olduğu haberini alan Can, saatine bakarak şaşırdı saat daha çok erkendi. Can'ın Cabbar'a verdiği bağ evinde olması merakını uyandırdı arabasına binerek arabasını bağ evine sürdü.

yarım saate yakın yol gittikten sonra vardığı bağ evinin çevresi yüksek duvarlarla çevriliydi ve duvarın üstünden sarmaşıklar sarkıyordu. Dışarıdan bakıldığında evin uzaktan sadece çatısı gözüküyordu. Cabbar daha tamamen taşınmadığı için evin içinde hiç bir eşya yoktu. Can bu saatte orada oluşunu merak etti.

Evin önüne arabasını park edip henüz ahşap olan kapıyı yavaşça iterek evin büyük bahçesini keskin bakışları ile süzdü.

Çardağa oturup sessizce uzakları izlediğini ve önündeki bardağı kafasına dikip dişlerini sıktığı fark etti.

"erkencisin"

"saati ileri aldım."

"içecek çok sebebim var diyorsun yani,"

"içiyorum..."

"dertten mi, keyiften mi?"

"hey be koca Can ağa , Cabbar kim ki keyif onun kapısına gelsin?"

"o kadar yani!"

" az bile,"

Oturduğu yerde arkasına yaslanınca, Can'da karşısına oturdu .

"geçen gün konuştuklarımızla ile ilgili mi?" Gayette Hasan'ı kast etmişti. Cabbar başını sallayarak. Bir yudum daha içti ve yine alıştığı şekilde boğazını rahatlatmak için çenesini kastı.Can gülerek "yemin ediyorum zorla içiyorsun,"

"zorla yaşıyorum..."

"bana güveniyor musun?"

"Hz.Ali kadar,"

Can, Cabbar'ın önünde ki bardağa uzanarak "söz benim sözüm olabilir ama kız da senin kızın istersen karşı çıkabilirsin..."

"Hz.Ali'nin de dediği gibi; söz benim ağzımdan çıkana kadar söz benim esirim,söz ağzımdan çıktıktan sonra ben sözümün esiriyim. Ben de bilirim ki ; sen benden daha çok esirsin sözüne ben kimseye sözümü tutamadım.Lakin senin her sözünün yerine getirdiğini gözümle gördüm. Kız benim ise; söz de senin!"

"Allah biliyor ya Cabbar, "derken uzun uzun Cabbar'ın yüzüne baktı."ben ağa olmak için doğmuşum."

hhhahahahhaaa..... diye uzun bir hakhaha attı Cabbar, Can'da eşlik etti ona adamların şen kahkası çiftlik evinde yankılanırken. Sohbet'e devam ediyorlardı.

"sen ağadan ziyade Zülfikar sın!"

"Zülfikar?"

"Hz.Ali'nin çift başlı kılıcı,"

Can ne kast ettiğini anlamayınca Cabbar bir yudum daha alarak;"ne demek istiyorsun usta?"

"onu da başka zaman artık."

"senin önünü kesmişler Cabbar, yoksa önün çok açık olurmuş,"

"ne diyorsun koçum ,"

"işine gelse Amerika'ya başkan olurdun diyorum."

"aman karıştırma ben böyle iyiyim.."

"evleniyorum!"

"yavaş ağam ağır gel, daha kızımı kabul edemedim ikinizi birden kaldırama."

sanırsam Elçin'den önce evleneceğim."

"Aşiretin kararı mı?"

"benim kararım"şaşkınca bakan Cabbar ,"hayırlısı olsun ağam ne diyeyim."

"kim diyebilirsin mesela,"

"ne haddime,"

"en çok senin haddine Cabbar, en çok senin haddine."

"estağfurullah, kim bu şanslı bacımız"

" Osman ağanın kızı Pekmez,"

"yok artık ne ara ağam sen!"derken şaşkınlığını gizlemedi. Ama karışmanın hakkı olmadığını düşündüğü için bir şey de diyemedi.

"Osman ağanın kaçakçı olduğunu bile bile,"diyerek dudağını dışa doğru bükerek başını sallarken bir yudum daha içti."beni şaşırtıyorsun."

"benden yarım istedi.."diye cümlesine başlayarak kimseye anlatmadığı gerçeği Cabbar'a anlattı. Cabbar bir süre dinleyerek başını olumlu anlamda sallarken Can'ın gözlerinin içine uzun baktı.

"sen ağa olmak için doğmuşsun."diyerek kıkırdadı.

Can'da kıkırdayarak;"baba mesleğimdir, eyvallah!"diyerek sağ elini göğsüne bastırdı. Ikı adam biraz daha sohbet ettiğin de Can,"yarın Diyarbakır'a gideceğiz hazır ol bundan sonra önlemleri arttır.Biraz sert oynamam gerekecek."

"tamam, her şey istediğin gibi -Derken saatine baktı -Davut akşam yemeğinde evin de olacak."

"gözümün önünde olsun bir süre"

"evlilik işine şaşıracak, hele ki bundan sonra Osman ağada seninle olacak iyice bilenecek."

"ama bundan sonra ben kimin kanını istersem onun kanı akacak,"

"korkutma beni Can ağa, sen kimsenin kanını akıtmazsın. Kendi kanını akıtmak varken."

"bende öyle sanıyordum Cabbar, kendi kanım kendi burnuma bulaşana kadar bende öyle sanıyordum."

"hep senin yanın da bir adım önün de olacağım."

"biliyorum,"derken Cabbar'ın omzuna elini attı.

"hadi kalkalım, sen de Hasan ile bir tanış bak bakalım damadın olmaya layık mı?"

"bakacağım elbet."

Biraz daha hoş sohbetlerine devam eden ikili ayaklanarak şirketteki şoförlerden birini arayarak Elçin ile birlikte çarşıya gelmesini söyledi.

Can, Elçin'in çiftlik evini istediği gibi dayayıp döşemesini yaşanacak bir ev haline getirmesine karar veren Cabbar'ın her türlü yanındaydı. Elçin babası varken burada evde kalacak ,Cabbar şehir dışına çıkar yada başka bir işi çıkarsa Can'ın konağın da kalacaktı. böylece ayaklanan ikili geldikleri gibi ayrı ayrı arabalarla şehir merkezine ilerlerken Can , telefonuna uzanarak Cabbar'ı aradı ;"kardeşime yemekte ısmarla "diyerek telefonu yüzüne kapattı. Cabbar ne kadar sevgisini ilgisini kızının üstünde tutmak istese de bunu daha önce hiç yapmadığı için ne yapacağını şaşırıyordu. Elçin'de babasının bu hallerine daha çok hayran kalıyordu. Babasını özlediği için okuldan bile vazgeçmişti uzun yıllar süren tedavisi onun hayata tutunmasını zorlaştırırken kimsenin beğenmediği umursamadığı şeyler hayali haline gelmişti.

herkesin nefret ettiği rutinler onun hayaliydi.Babası gelmeden son gittiği kontrolde doktordan duyduğu şeyler onu hayallerini yaşamaya ikna etmişti...

Elçin, mutluluk elçisi değildi belki ama mutluluğu yaşamayı deli gibi merak eden bir serçenin güneşe uçuşu gibi umuda kanat çırpmanın merakı ile nefes alıyordu.

Baba kız kendini Diyarbakır'ın mağazalarına bırakırken,Elçin'in ilk defa kendi evi olacak düşüncesi ile durup durup gülmesi ve babasına dönerek "şimdi ikimizin yaşayacağı bir evi mi olacak?"diye Cabbar'a sürekli sorduğu soru , Cabbar'ın gözlerinin dolmasına yetmişte, dolan gözlerini gizli gizli sildirmişti bile...

Akşam konağa giden Can'ı büyük bir sürpriz bekliyordu.

Can, konağa giderek yarın ki hazırlıkları konuşacak sonra da kafasını toplayacak gelecek ayın iş planını yaparak Irak'a gidecekti. Ama işler istediği gibi gitmeyecekti giderse Can şaşırırdı.

Konağın kapısında arabası ile durduğun da adamların yüzünden anlamıştı bir tuhaflık olduğunu ama sormayarak ceketini düzelterek açılan konağın kapısından içeri girdi.

Davut baş köşeye oturmuş elinde ki tespihi sallayarak çekiyordu.

Can'ın ani çapraz gülüşü yazarı bile şaşırtmıştı,yine o aklından neler geçiyor Can ağa...

Davut, kapıdan giren Can'ı fark ettiğin de "işler yoğun herhalde bu saate kaldığına göre."

"idare ediyoruz sen merak etme."

kimse kimseye hoş geldin demiyor, uzun süre birbirlerinin gözlerine bakmıyorlardı.

Can, odasına çıkmak üzere ayaklarını çevirdiğinde babası da merdivenlerden iniyordu.Can'a hoş geldin diyerek selam veren yaşlı adam başı ile Davut'u işaret ederek idare et der gibi gözlerini yumdu. Can başını sallayarak yukarı çıkmak için hamle yaptığı sırada Davut oturduğu yerden ayağa kalkarak "ben ve ailem de bundan sonra konakta kalacak."

"seni bu evden ben göndermedim!"diyerek geçmişi Davut'un önüne perde perde serdi Ali ağa.

"şimdi de kovacak değilsin ya !"

"gerekirse kovarım"

"gerekecek ne var baba, hepimiz aynı çatı altın da olalım torunların bu bahçede koşsun büyüsün bayram sabahları bu ev de sofran da şenlensin istemez misin?"diyerek Ali ağanın kanayan yarasına parmak basmıştı mahcupça Can'ın yüzüne bakan Ali ağa oğlundan hiç beklemediği tepki ile gözler yaşardı.

Can gülerek babasının omzuna elini vurdu. Sonra da keyifli bir ıslık başlatarak odasının merdivenlerine yöneldi.Ali ağanın şaşırdığı kadar şaşıran Davut kendini kızılca kıyamete hazırlamıştı.

Can'ın sessiz tavrı sinirini bozsa da zafer kazandığını düşündü sonuçta onun istediği konakta kalmaktı ve konakta kalıyordu.

Akşam yemek masası büyük avluya Davut'un isteği ile kurulunca herkes akşam yemeğin de buluşmuş oldu Can yine ses etmedi babası vardı arada kıyamıyordu yaşlı adamın arada hırpalanmasına kıyamıyordu.

Masaya otururken Yaren'in yokluğu Can'ın dikkatini çekti.

"Melek,"diyerek yeğeninin güzel yüzüne baktı.

"buyur amca," diyerek amcasına bakan kız bir şey isteyeceği düşüncesi ile ayağa kalkmaya hazırlandı.

"Yaren yengem nerede göremedim," diyerek Masanın en sonuna doğru göz gezdirdi. Masanın en sonun da kucağın da bebeği ile yemek yemeye çalışan genç kadın Davut'un kuması olmalıydı.

"annem biraz rahatsız amca kaç gündür miğdesi kötüydü, istersen çağırayım"diyerek samimiyetle cevap verdi. Annesi yıllardır görünmez gibiydi kimse onu merak etmez sormazdı. Amcası annesini sormuştu ya Melek'in gönlünü alıvermiş minik gönlünün en baş köşesine yerleşmişti.

"gerek yok dinlensin mutfağa söyle ilaç versinler ilgilensinler."diyerek yemeğini yemeye devam etti.

Melek o vakit anladı Can, amcası başkaydı. annesi demişti ona ama Melek babasına kıyamadığı için amcasına kıymayı tercih etmişti oysa şimdi amcası onun kalbinin amca aşkıyla sarılmasına bakışlarını yakalasa şahit olacaktı.

Davut ukala bir tavırla önemsemezken, "yeliz, getir aslanımı ver bana !"diyerek kumasını Yanına çağırırken telefonu çalarken eli ile onu durdurarak masada ayrıldı. Aldığı haber memnun etmezken bozulan suratıyla iyice gerilerek masaya oturdu.

Yeliz, titreyerek masadan kalkarak "ben bir altına bakayım ,"diyerek ağlayan oğlu ile masadan ayrıldı.

Davut"ağlatma Ali Seyfi'mi kadın bir çocuğa bakacaksın, ağlamasın paşam."diyerek bozulmuşluğunu saklamaya çalıştı.

"EEEE ağalık nasıl gidiyor Can ağa, Candan ağa!" aşiret cana birçok lakap takmıştı Davut en çok buna gülmüş en çok bunu kullanır olmuştu.

"gitmemesi bir sebep yok sonuçta beni isteyen onlardı!"

"daha çok şey isteyecekler; Can'ın dan can isteyecekler"

"ben de istiyorum..."diyerek arkasına yaslandı.

Davut ile bakışmaya devam ederken "baba yarın gidiyor muyuz?"

"gidiyoruz hayırlısıyla,"

"hazırlıklar tamam mı, Dilay sultan?"

"her şey istediğin gibi en iyisi en güzeli."

"sözü aldınız yani"diyerek babasına baktı Davut ama Can konuştu;

"yarın Osman ağanın damadı oluyorum desene baba!" dediğin de Davut karnına tekme yemiş gibi oldu. bu beklemediği kararlar onu allak bullak etti bu gizlemek için tabağına döndü, "melek tuz getir tuzu yok bu yemeğin"diyerek dişlerinin arasından tısladı.

melek koşarak mutfağa giderken Davut gözlerini kısmış dişlerini dilinin ucunda gezdiriyordu.

bu hiç iyi olmamıştı, hiç hoşuna gitmemişti.

Can'ın tepkisiz tavırları ağır ağır yediği yemek sanki Davut'un boğazına diziliyormuş gibi kısır bir döngüye girmesine neden oluyordu.

Can telefonuna gelen mesajla masanın altından okuduğu mesaj ile iyice keyıflendi. Arkasına yaslanırken Davut'un keskin bakışları altın da boğazını temizleyerek "işler yolun da gitmiyor herhalde "diyerek abisine zarf attı.

Davut dişlerini sıkarak "altından kalkamayacağım bir şey yok "

Can başını sallayarak lokmasını yuttu suyunu içti. ağzının içini iyice temizledi.

Yukarından gelen Ali Seyfi'nin şiddetli ağlama sesi hala kesilmeyince Davut'un sabrı dolmuştu.

"şu kadına söyleyin şu çocuğu sustursun bir çocuğu susturamıyor daha!"

diye öyle bir bağırdı ki;"kendisi çocuk daha nasıl bakacak çocuğa"diyen Melek'in sözleri masaya bomba gibi düştü. Davut yerinden ok gibi fırlarken hemen yanın da Can belirdi ve Melek'in kanatlarını kırmak için kalkan o eli öyle bir tuttu ki Melek diktiği başını iyice dikti. Babasından korkmuyordu ne zaman vurmaya kalksa göz göze geldikleri an arkasını dönerek giderdi.

O bakışlarda kimi? Neyi? görüyorsa Davut'un elini kolunu bağlıyordu.

Davut elini tutan kardeşine dönerek "karışma"dedi.

Can , tek kaşını kaldırarak elini sertçe çekti;"burada işler karışık,Irakta işler karışık ama bunların suçlusu Melek değil!"diyerek sertçe bıraktı.

"şimdi git oğlunu sustur,"diyerek merdivenleri gösterdi.,

Can, Melek'e kızar gibi bakınca Melek amcasına karşı ilk defa boynunu büktü.

Konakta işler karıştıkça sinirsel yorgunluk olacaktı ama Davut'un şu ara gözünün önün de olması şarttı.

Her aman diyene koşmaya çalıştıkça aman diyenler koşarak artıyordu sanki, kime yardım etse birini daha arkasına katıp geliyordu sanki...

Akşam ev halkına verilen haberden sonra Dilay'da arayıp Cemre ve Zeynep'e de haber vermişti. Cemre'nin tarifsiz duygular için de kalırken Zeynep bu habere çoşkulu bir çığlıkla karşılık verdi.

Bu çığlığı duyan Kürşat banyodan köpüklü bir vaziyette koşarak gelmiş aklını alan karısına kolundan tutarak banyoya çekerek hesabını sormuştu.

Cemre ve Murat sabah kahvaltıdan sonra çocuklarıyla beraber Bezik konağının önünde beklemeye başladılar, Murat konağa girmek istemedi Cemre'de diretmedi artık bazı şeyler aşılmaz bir dağ idi ve altın da kalan güzel duygular keder olanlardan biriydi sadece...

Dilay bütün hazırlığı yapmış Sabah yolladığı adam büyük bir buket gül demeti almış büyük gümüş gondola en pahalısından çikolata aldırmıştı. Ayriyeten bir kaç tepsi baklava ve lokum aldırmıştı ki Ağanın kıs istemeye gittiği belli olsun. Pekmez için de çok farklı hediyeler almış hazır etmişti.

herkesin ayakları birbirine dolanırken Can duştan çıkmış yeni tıraş ettiği yüzüne kolonya sürerek saçlarını geriye doğru eliyle iterek ayna da kendine baktı.

kendine kendi bile inanamıyordu acaba kendinden yardım isteyen bir kıza evlenme teklifi ederek fazla mı ileri girmişti...

Haşimoğlu konağında Ali ağa ve Dilay'ın ziyaretinden sonra resmen telaş baş göstermişti. Zirav hanım bütün konağı baştan ayağa yıkatmış çeşit çeşit yemek yaptırmıştı. Buruk bir sevinç olsa da Gururlu bir hak edişti. Konaktaki herkesin farklı bir yönden de olsa içine sevinç dolmasına neden olmuştu. En son çocukların sünnetinde şenlenen konak yeniden bir sevince kucak açacaktı.

Pekmez, uyuşan dilini dişleri ile ezerek terleyen ellerini eteğine sildi.Odasına doluşan bütün kardeşlerinin üzerinde gözlerini sevgi ve merhamet ile gezdirdi. Mahi hariç hepsi yanındaydı. Ela dolabın başına dikilmiş;"keşke temizlik yapacağımıza alışverişe gitseydik ne giyeceksin şimdi?"

dolaptaki bütün kıyafetleri yatağın yüzeyine yığmış beğenmediklerini;"bunun modası geçti,bu kısa,bu yaşlı işi,bu spor , ay bu neeeee ?"diye çıyaklayarak elindeki örgü yeleği Pekmez'in önüne doğru savurdu.

"AAA Zirav dapirin yeleği bu bana arattırdı kaç gün ,"diyerek ablası Ela'nın elinden çekti.

Kızlar kıyafet derdine düşmüştü ya, Pekmez 'in gözlerinin için de ki hüzünü kimse görmezdi.

Ela evlilik haberini duyduğunda çok şaşırmış ablası için üzülmüştü bile topal bir ağa olunun elinde ne hallere düşeceğini düşündükçe üzülmüştü. Can'ı tanımaması şöyle dursun o adamın bu konağa ne vaziyette geldiğini en iyi bilenlerden biriydi Ela ama yinede ablasının boynuna sarılmaktan başka hiçbir şey yapmak gelmemişti elinden.

Sonun da bu hengameye dayanamayan Pekmez kardeşlerini de kırmak istemiyordu.

"kızlar vakit daraldı ben bir yıkanayım hem sürpriz olsun size de ne giyeceğim hadi siz işlere yardım edin hemde bu odayı toplayın ben bir yıkanayım.."diyerek banyoya girdi kapattığı kapının arkasına yaslanarak derin bir nefes aldı.

Ne düşüneceğini bilemeyen Pekmez kocasından çok annesini düşünürken buluyordu kendini sözde bir genç kızın en güzel en özel olması gereken zamanlarından gereken bu gün, Pekmez için büyük bir mecburiyet gibiydi.

Heyecandan çok korku ve telaş vardı.Babaannesi Pekmez'i yanına yatırıp saçlarını okşayarak onu son kez koynunda uyuttuğunu söylemişti Pekmez itiraz edip ağlamaya başlayınca da gözlerinden öperek "artık kocanın koynun da yatacaksın bu sana son nasihatim..."diyerek haberi vermişti.

Zaten olanlardan haberi olan Pekmez kalbinde çalan udinin sesini sonuna kadar açarak bütün gece ağlamıştı. Şimdi ağlayacak takati de kalmamıştı. Kalbin de korkudan başka hiçbir duygu filizlenmezken ne annesini aramış ne de ben evleniyorum diye haber vermişti.

Bundan sonra bir annesi var mıydı? onu bile bilmiyordu.

Duştan çıkan Pekmez yatağının altındaki eski çiçekli elbiseyi çıkardı bohçanın içinde öylece belki de ilk günkü gibi duruyordu, Gözünden yuvarlanan göz yaşıyla ayağa kalkarak saçlarını taradı imrenerek baktı elbiseye bunu giyen kadın, annesi ne hissettiyse hissetmek için yalvarabilirdi... Babasına deli gibi sevdalı annesi babası onu almaya geldiği gün bu çiçekli elbiseyi giymiş araya giren ayrılığa rağmen özenle saklayarak kızına vermişti. Oysa şimdi Pekmez korkudan başka hiçbir şey hissetmiyordu.

Elbisesini giyip saçlarını kurutan Pekmez elbisesinin üzerine hafif dalga verdiği saçlarını bırakarak yüzüne azıcık kapatıcı sürerek uzun kipriklerine azıcık rimel sürdü.dudaklarını dili ile ıslatarak öylece bıraktı.

Kapı arkasına kadar itilerek soluk soluğa kalmış Canfeda içeri attı kendini;"geldiler..."

bitireydim iyiydi ama neyse!!!:)))))

Cemre, Zeynep,Dilay,Melek, Rızanın karısı ?ve Yaren kadınların oturması planlanan küçük salona buyur edilirken Erkekler girişe yakın olan büyük salona buyur edildi.

Hediyeler her iki ağanın adamları tarafından içeri taşınırken kızlar büyük bir merak ile uzaktan izliyorlardı.Ne de olsa ilk defa bir düğün olacaktı bu konakta ve bu düğün onların muhtemel düğününün Fragmanı gibiydi.

Canfeda ve Pekmez merdivenlerden inerek mutfağa geçtiklerin de ;

gülistan,"neredesin kız sen, sanki beni istemeye geliyorlar çabuk git hoş geldiniz de ellerini öp."diyerek Pekmezi uyardı.

Pekmez bunun için Gülistan'ın boynuna atlaya bilirdi. Yanlış bir şey yaparım korkusu ile tirtir titreyen kıza yol göstermişti.

Odanın kapısından girer girmez Cemre ve Zeynep'in dikkatini çeken Pekmez'e bakan ikili gördükleri sonuçtan memnun olmuş olacaklar ki birbirlerine baktıkların da gözlerinin içi güldü.

Erkekler büyük salona toplanmış kendi aralarında hoşbeş ederlerken Can dışarı çıkarak terasa baktı...

aklından geçen onca görüntüden ağlamaktan yorgun düşmüş bir çift iri göz kalmıştı.İçine karıştıkları geceden daha da kara...

Osman ağa'da Can'ın yanına terasa çıktığın da ;"Müsaitsen iki dakika konuşalım Osman ağa,"

"konuşalım evlat" diye keyiflice cevap verdi Osman ağa Can'ı damat yapmak onun hayali bile olamazken şimdi gerçek oluyordu. hele ki adamın dimdik duruşu iyiye giden bacağı keyfini arttırmıştı.

Boş Odalardan birine giren Osman ağa kapıyı kapatarak koltuklardan birine oturdu, diğerine de Can'ı eli ile davet ederek otutturdu.

"lafı fazla uzatmayacağım Osman ağa,"

"iyi olur, içerde babanlar var malum benim de verilecek bir kızım var,"

"eğer; mazot, uyuşturucu,insan, silah anlayacağın iğne iplik bile kaçıracaksan yani kaçakcılık yapacaksan babam kızını istediğin de verme Osman ağa,"

devam ediyoreeee

yorumlar sıcaak sıcakk....

Continue Reading

You'll Also Like

254K 19.3K 46
ÇELİŞKİ-İKİ YABANCI Öyle yaman bir çelişkiydiki onun aşkı; sevdasının dorukları uçsuz bucaksızken ihanetin acısı kalbinin en ücra köşelerini dahi sız...
6.4K 2.7K 34
Her insan kalbinin esiridir. Bir kere kalbe sevda ateşi düşmüşse, kendi ateşinde kavrulur insan. Görmeden dokunmadan sevmek... O kadar zor ki, sevdi...
282K 18K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

102K 8.1K 15
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...