keyifli okumalar ...
yine 500 yorumu şuraya koyayım,
ayrıca;
rabia
esra
smy'a tesekkür ederiz çabaları için!
Ibrın aldığı evlenme teklifine karşı şok olmuştu böyle bir şey kesinlikle beklemiyordu.
"ne ?" diyor ama Can bunu duymuyor bile,
Can ne dediğinin farkına vardığın da "yani senin için bulduğum bir çözüm bu, Serhat'tan kurtulmak için."diyordu ama aslında reddedilme korkusu olabilir miydi?
"çözüm," ıbrın şaşkınca tekleyerek konuşuyordu.
"bak açık konuşacağım, hafta sonu seni istemek için babasını gönderecekmiş Serhat, Aşiret ağaları ile konuşmuşlar onlar da onay vermiş.."
"olamaz!"derken gözünden bir damla yaş aktı...
Can, "bu saatten sonra başka seni zor duruma sokamayan bir çözüm gelmiyor aklıma belki baban vermez seni ,""
"vermek istemese bile ağalara karşı gelmez, yani daha önce hiç gelmedi"
"istemiyorum desen,"
"serhat huzur vermez,"
"ne yapalım ağa kızı sen söyle,"
"evlenelim!"
" bak iyi düşün bunun dönüşü yok, benim hayatım da cennet değil"
"namusuma göz diken bir adam artığından ise senin cehennemini tercih ederim. " dedi ama pişman olması uzun sürmedi;" peki ya sen benim gibi biriyle,"
"söz verdim sana ,"
"bunu yapmak zorun da değilsin,"
"zorundayım!"
"neden?"
"Çünkü ben ağayım, kararlarımı bu kadar çok sorgulama,"
"pişman olursan ya başkaları girerse araya" lafını kesti gerçekleri dile geldiği konuşamazken şüpheleri konuşmak Can'a göre değildi.
"o zaman yarın hazır ol." diyerek Ibrin'in lafını kesti.
"yarın mı?"
"evet,"
"tamam şey, ben ne yapacağım şimdi?"derken şaşkınca sordu Ibrın, farklı bir heyecan sarmıştı.
"Bundan sonrasını benim yapmam gerekiyor galiba,"
"tamam, bekliyorum o zaman.
"bekle,"
"iyi geceler."diyerek şoka girmiş bir şekilde telefonu kapatarak hızla inip kalkan gögsüne bastırdı.
Biraz önce ne olmuştu öyle, biraz önceki konuşulanlar aklına düşerken müthiş bir korku benliğini ele geçiriyordu. Aklına gelen hayalleri ile göz yaşlarına boğuldu. Kaderine boyun eğdi demek hayallerinde ki gibi severek onun kaderin de yoktu. Başına geleceklerin korkusu Ibrın'ı bu yola sürüklemişti yatağın da iyice küçüldü ve başına gelecekleri beklemeye karar verdi.
Hayal kurmak kolaydı ama hayallerinle birlikte inşa ettiğin o pembe dünyanın da başına yıkılmasını kaldırmak kolay değildi. Belki yanlış belki eski kafalılık dahası basit ve herkesin yaptığı bir şey yaptı sadece sevdiği kişiyle bir dünya kurdu önce kurduğu kişiyi seveceğini hayaletti sonra da onun Pekmez'i sevdiğini hayal etti ama artık hiç biri olmayacaktı.
mecburiyetler zorunlulukları doğuracak ve Ibrın Gurunu kıran adamın hışmından belki de hayatını ayakları altına alacak adama sığınıyordu. Şüpheler ve kaygılar Pekmez'in omuzlarının sarsıla sarsıla ağlamasına sebep olurken bu sefer yalnızdı ibrin koşarak gidip Zirav hanıma sığınamıyordu. Korkuyordu artık insanlarının yüzün de yarattığı hayal kırıklığını görmekten bıkmıştı.
Pekmez kendi dertleri ile meşgul olmuş beyninin duvarlarına çarpıp çarpıp ağlarken,Can'ın onu bu evlenme teklini etmesinin de ona verdiği sözden kaynaklı olduğuna inandı. Can'ın ,Elif'e verdiği paketti açıp için de ki telefonu gördüğün de sinirlenmişti hatta o an konakta olsa başına bile geçirirdi sadece o minik not engellemişti onu ," kusura bakma ağa kızı ben kırdığımı yerine koyuyorum sadece sen de yerine koyamayacağın kırıklar açılmasına izin verme," yazıyordu.
Telefonu sadece kırdığı için aldığını öğrendiği için kabul etmişti ama telefonun içine eklediği numarası en çıkmaz anın da fark etmesi resmen bir çıkmazdan çıkmasına yada bir karanlıktan diğer karanlığa geçmesine neden olan ışık huzmesi olmuştu.
O gece odasının kapısını aralayan Serhat'ı fark eden Pekmez yatakta kısa biran taş kesilmişti. karanlığın hakim olduğu odada dalga dalga dağılan nefes sesleri korkudan titremesine hızlı nefes alıp vermesine sebep olmuştu,
"uyumuyorsun değil mi kalbimin kızgın güneşi?"diyerek parmağını soğuk teninde gezdirmek için havalandırdığında sıçrayarak yorganı avuçlarının arasın da sıkarak geriye doğru kaçtı. Ama sesine kaçmış gibi tek kelime ediyor korkudan ağlamamak için direniyordu ağlarsa onun gözlerinin içine bakıp yapma diye yalvaramazdı.
Ağlarsa dünyası başına yıkılır taş gibi duramazdı, Serhat iyice yaklaşarak başını yana eğerek önün de dimdik korkusuzca duran kızın gözlerinin içine baktı gözünün bebeklerine tutunmaya çalışan göz yaşlarını fark etti. Pekmez ayağa kalktığı için odanın penceresine vuran sokak lambasının ışığı yüzünü aydınlatıyordu.Serhat çenesinden tutarak kendine doğru çekti yüzünü,"bu gece benim olman için her şeyi yaptım ama bana bembeyaz gelinliğin ile gelip kendi rızan ile koynuma gireceksin ve işte o zaman Ibrın Pekmez Haşimoğlu bana karşı bu taş gibi soğuk duruşunun acısını bacaklarının arasında çıkaracağım..."derken gözünden yaşlar sürünerek akıyordu sanki. "ve işte o zaman bende senin yalvarmalarına tepkisiz kalacağım tıpkı senin benim yalvarmalarıma tepkisiz kaldığın gibi..." diyerek iyice eğilmişti ki yüzüne ıbrın dişlerinin arasında tuttuğu tükürüğü yüzüne savurdu.
O anda çıldıran Serhat yatağa fırlattığı kızın üstüne çıkarak kollarını başının üstün de bağladı.
"seni bana bu gece sunan annen yani halam Pekmez " duyduklarından sonra dünya ayağının altından kayıp gitmiş , boşlukta kalmış hissine kapılan Ibrin, son söylediği nefret dolu söylemleri duymadı, Serhat Ibrın'ın üzerine eğilmiş öyle bir kokusunu içine çekiyordu ki sanki kokusunu nefesi ile seviştiriyordu.
Miğdesi bulanan İbrin öğürerek doğrulmak isteyince de sanki onu bu hala getiren o değilmiş gibi panikle" kalbimin kızgın güneşi ," diyerek panikle üzerinden kalktı bunu fırsat bilen ıbrın kendini kaldırdığı gibi odanın dışında ki tuvalete attı. Serhat arkasından koşmadı biliyordu gidecek yeri de yoktu ve artık onun olmasına çok az kalmıştı. Serhat gülüyordu ama Pekmez'in alacağı kararlara ne kadar ilham olacağını bilmiyordu.
Herkesten sakladığı telefon o gece ıbrın'ın çıkışı olmuştu , telefon yeni olduğu için içine numarasını değiştirmek için aldığı yeni hattı takmıştı ve için de hiç bir numara yoktu aklın da olan numaralarda korku ile silinmiş gibiydi boş boş ekrana bakıp çaresizce ekrana çaresizce hatırlayamadığı numaraları girerken birden ekranda beliren isim ona umut olmuştu, belki yanlıştı ama başına gelenler doğru düşünmesine engel oluyordu sadece kurtulmak ve bir daha bu konakta ki kimseyi görmek istemiyordu.
Hiç düşünmeden o üç harfe dokundu, Canını kurtaracak olan Can'a dokundu . hemen sonra vazgeçti buradan çıkmadan onu arayıp yardım istemesi demek sonsuza dek bu karanlığa gömülmek olabilirdi, el ayak çekilene kadar bekledi özellikle Serhat'ın gittiğinden emin oldu saat gece yarısın geçmişti titreyen bedeniyle odasından çantasını alıp aşağı indi sedir de duran siyah şalı başına alarak arka kapıdan arabasının her zaman çekildiğini bildiği garaja gitti. arabasını alarak Urfa'ya kadar göz yaşlarını bağıra bağıra akıtarak arabasını sürdü...
O gece yaşanalar Pekmez'in korkularını hiç gitmemek üzere yüreğine kazımıştı. Korkudan kimseye tek laf edememiş o sabahta annesinden geliyormuş gibi gelip odasına girerek ağaçları ile saatlerce vakit geçiriyormuş gibi oysa yaptığı sadece ağlamaktı.
Can , Fikret'in anlattıklarından sonra bir şey yapmadan bir dakika bile duramayacağını anlamıştı. Fikret;" Ağam o Serhat denen dürzü- kusura bakmada - yemediği halt yok senin böyle adamlarla işin olmaz ağam ..."derken Can'ın gerildiğinin bir tek farkın da olan Hasan değildi.
"Anlat bakalım Fikret, ne işimiz olacak o zaman anlayacağız," diyerek gergince arkasına yaslandı.
"Ağam , bu Serhat sınırda bir otelin odasın da yaşıyor, kaçakçılara eğlence kadın ve para satıyor dahası,"
"pezevenk yani!" diyen Hasan'a yan yan bakan Can , adamı Fikret'e;
"sus yeter daha fazlasını bilmek istersem seni çağırırım şimdi beni biraz yalnız bırak,"
"tamam ağam ben Bekir'in yanına sınıra gideceğim,"
"Cabbar'ın haberi var mı?"
"o söyledi ağam git diye,"baş sallayarak el işareti ile odadan Fikret'in çıkmasını izledi.
Hasan , "bu ne oğlum polis misin sen herkesin peşine ajan takmışsın ne iş?"
"boktan işler !oldu mu Hasan?"
"sadece merak ettim."
"keşke bende sadece merak etsem bir de çözüm bulmak zorundayım."
"bu Serhat kim?"
"gecen gece gelen kızın hala oğlu onunla evlenmek istemiyor benden yardım istedi."
"senden mi ne alaka ? iyice kafam karıştı ..."
"bir de beni düşün "
"ayrıntılı bir anlat bakalım belki çözüm buluruz,"
Can ,Hasan'a serhat'ın onun odasına zorla girmesi kısmını atlayarak ayrıntılıca anlattı gerçekten birinin yardımına ihtiyacı vardı. Annesinin durumunu ve kızına olan baskısı da anlatınca Hasan;" bu kızın tek kurtuluşu o adam istemeden babasının başkasına evlilik için söz vermesi hatta mümkünse nikahına alması"
"ne nikahı be !"
"nasıl kurtulacak oğlum bir düşün dediğine göre Aşiretten onay almış benim tanıdığım Osman ağa aşiretinin sözüne çıkacak en son kişi.."
Bu konuşma burada bitmişti ama Can'ın aklın da ki mahkeme bitmemişti. Neden bu kadar rahatsız olmuştu ki aklı almıyordu ta ki Ibrın'in tatlı sesinden "kendine iyi bak "lafını duyana kadar... ilk defa biri onun kendini düşünmesini söylemişti o halde neden Ibrın benim yanımda olmasın diye düşünmeden konuşup hızlıca bir karar verdi ve evlen benimle dedi...
Dilay teyzesinin yanına giderek oturduğu koltuğa yanına oturdu, Dilay teyzesi geç saatlere kadar uyumaz uzun uzun kitap okurdu sessizlikte Can da bunu bildiği için onu eliyle koymuş gibi aradığı yerde buldu.
Dilay kitabının sol üst sayfasını minicik kıvırarak Can'ın sıkıntı ile kapandığını anladığı gözlerine baktı burnu tatlı tatlı aldığı nefesi soluyordu. sanki biran daha sessiz kalsa uyuyacak gibiydi çocukluğundan beri huysuzlandığı şeyi yaparak saçının ön kısmına avuçları ile dokundu.
"Dilay sultan.."
"geçti mi öfken?"
"geçsin istiyorum ama o boş durmuyor.."
"ne zamana kadar sürecek bu?"
"daha ben başlamadım bile" derken aniden gözlerini açtı Can ve Dilay sultanın o mavi gözlerine baktı.
Dilay , yapma oğlum der gibi mağrur bir şekil de baktı.
Can , doğrularak"benim yardımına ihtiyacım var,"
"anlat bakalım,"derken Elini tutan Can'ın onun yanına oturmasını istediğini anladı.
"şimdi ben olanları en kısa şekilde özet geçeceğim sen de bana yardım edecek misin kara ver?"
"anlat bakalım deli tay!"
"yapma şunu .."
"tamam tamam hadi anlat "diyerek her zaman ki gibi şevkati ile tebessüm etti.
"ben birine evlenme teklifi ettim"
" kime ne zaman ?"
derin bir nefes veren Can ,"anlatıyorum işte sakin ol."dedi ama Dilay bu duruma çok sevinmişti. Nedensizce onun evlenmeyeceğini hatta bunun için direneceğini bile düşünmüştü. Ama onun şimdi bir kızdan onu eşi yapacak kadar hoşlanıyor olması tıpkı bir anne gibi sevinmesine neden oldu.
"Osman ağanın bir kızı var adı Pekmez," Can duraksayınca Dilay dudaklarını içine kıvırarak merakla dinlediğini belli eder şekilde baktı.
"benden yardım istedi, annesi onu istemediği bir evliliğe zorluyordu."
"bir dakika bir dakika daha açık anlat, "
Can alt dudağını ısırarak başını salladı ve burnundan verdiği nefes ile bir çırpıda olanı biteni anlattı Can, Dilay 'dan bir şey saklamazdı şimdi de saklamadı ve Serhat'ın nasıl adi bir insan olduğundan ayrıca bahsetti göz yaşları içinde dinleyen Dilay sonun da Can'a sarılarak annen seni bir görseydi böyle sarılırdı şimdi sana sen çok güzel bir evlatsın biliyorsun değil mi?"
"yakışıklıyım daha çok!"
"deli tay !"
"Dilay sultan yanlış yapmıyorum değil mi?"
"kendi ne mi?"
"yani böyle bir kızın zor durumundan yararlanıyor gibi.."
"sen onu alıp eziyet mi edeceksin oğlum,"
"hayır tabi ki!"
"o halde şunu söyleyeyim sana o kızın buraya getirip ben seni kurtardım demek için mi evleniyorsun onunla yoksa-derken elini Can'ın kalbinin üzerine koyarak- evinin hanımı çocuklarının annesi yapmak için mi ?"
"Dilay Sultan,"
"Can ağa,"diyerek sorgular şekilde baktı.
"eğer onu alıp bu konakta da mutsuz edeceksen kadın diye getirip kölen edeceksen bu gece bu konuşmayı yapmamışız gibi uyu yok ona hak ettiği yeri vereceksen yarın başlarım hazırlığa ama ben seni tanıyorum Can . bundan gayrısını senin mertliğin kaldırmaz o kızı bu konağa alırsan geri azat etmezsin..."derken Can'ın gözünde gördüğü çakan şimşekten memnun oldu Dilay,
"O kıza korkularının kabusunu yaşatma Can ," dedi .
Kitabını eline alan Dilay, kaldığı sayfayı açarak okudu;"sen kimsin ki kadere baş kaldırdığını sanırsın, sen kimsin ben sana söyleyeyim ; sen balçıktan daha koyu bir çamur, deveden daha akıllı bir hayvan, çiçekten daha güzel bir ademsin ve senin hayat bulacağın suyunun yolu baş kaldırdığın kaderindir ..."Dilay, daha devam edecekti ama Can izin vermeyerek;
"bu na o karar verecek eğer o yeri istiyorsa gelip ALACAK!"
Dilay dünyanın 8. harikasını keşfetmiş gibi tebessüm etti ama bunu Can'a tabi ki de göstermedi.
"o halde yarın baban ile gideriz..."
anam neler oluyor ya ....
devam diyoruz geçler...
bölüm 1830 kelime
yorumları alayım...