Creatures of the Night ◈ the...

By adelaidediyebiri

114K 12K 19.5K

Büyücüler dünyası en karanlık günlerine doğru giderken karanlığın ortasında yükselecek olan dehşet herkesin... More

0.0 | kont dracula
karakterler | creatures of night
0.2 | hogwarts'ta sıradan bir gün
0.3 | dolunay'da bir gece
0.4 | tehlikeli bir ısırık
0.5 | sirius black ve değişim
0.6 | arkadaşlar ve aile
0.7 | sen...
0.8 | leona dracula
0.9 | normalleşme çabaları
1.0 | james potter çuvallıyor
1.1 | slytherin maçı
1.2 | keyifli bir sabah kahvaltısı
1.3 | leona çapulcular ile tanışıyor
1.4 | keyifsiz bir sabah kahvaltısı
1.5 | tehditler ve teklifler
1.6 | prior'un ürkütücü kuzeni
1.7 | kostüm alışverişi ve vampir efsanesi
1.8 | asil ve köklü dracula ailesi
1.9 | maureen'in çevirdiği işler
2.0 | cadılar bayramı partisinde
2.1 | ilk öpücük ve ilk kavga
2.2 | saklanmış gerçekler
2.3 | çılgın-jamie-planları
2.4 | gerçeklerle geçen gece
2.5 | kont dracula'nın planları
karakterler | everybody wants to rule the world 「Ⅰ」
karakterler | everybody wants to rule the world 「Ⅱ」
2.6 | sarı zarflı mektup
2.7 | gazetedeki korkunç haber
2.8 | baykuşun gizli haberi
2.9 | kazıklar
3.0 | yoldaşlık toplantısı
3.1 | dracula ailesine ziyaret
3.2 | leona dracula'nın görevi
3.3 | dracula ailesinden mektup
3.4 | şatoda tehlikeli bir gün
3.5 | gizli bir oda ve gizli bir bilgi
3.6 | olağanüstü bir düello
3.7 | dracula'nın tehditleri
3.8 | önemli bir piyon
3.9 | sinsi bir yılan
4.0 | eksik duyulan kehanet
4.1 | minik harry potter
4.2 | sır tutucu
4.3 | kırmızı gözler ve orman
4.4 | görünmezlik pelerin'i
4.5 | victoria'nın tutsağı
4.6 | fedakarlıklar ve vedalar
4.7 | en değerli varlık aile
4.8 | kanın derinliklerindeki güç
4.9 | dracula'nın son hamlesi
5.0 | buruk bir cenaze töreni
son | bu bir veda değil
「au」 karakterler | night of the nights
「au」 0.1 | keşfedilen kehanet
「au」 0.2 | istanbul'da bir gün ve uyanış
「au」 0.3 | beş yüz yıl sonra dünya
「au」 0.4 | yoldaşlık ile toplantı
「au」 0.5 | tehlikeli anlaşma
aşkı harcamanın 80 yolu

0.1 | ani teklif

5.3K 383 415
By adelaidediyebiri


Fire Tales üzerinde öğle güneşi yükseliyordu. Kırmızıya boyanan muggle everine karşın bir baba misali yükselen Potter'ların köşkü güneşin kırmızı ışığından alev almıştı. Canlı çimenlerin, yapraklarını kelebekler için kollarını açar gibi açmış çiçeklerin ve sıcak yaz gecelerine ev sahipliği yapan o tahta çardağın da üstü güneşin kanıyla ıslanmıştı.

Huzurlu sokak da usul usul yankılanıyordu ev sakinlerinin horlaması. Hatta bu evlerden birinde, James Potter'ın horlaması o kadar net duyuluyordu ki tam yan odasındaki Sirius Black sinirden çıldırıyordu.

Fakat işte tam da o sabah gözlerini açmak istemiyordu. Günlerdir James Potter ile gece yarılarına kadar dışarıda dolaşmışlardı. Üstelik okul dönemine birkaç hafta vardı ve şu kısa zaman diliminde dibine kadar uyumak istiyordu.

Sirius Black, huysuzca üstündeki yorganı çekti. James'i büyüyle susturamayacağı için bunun tek yolu kalkıp James'in odasını basmaktı.

Çektiği yorganın altından, kuşa dönmüş saçları ve uykusuzluğun verdiği mahmurlukla daha gözlerini dahi açamayan bir Sirius çıkmıştı elbette. Parmaklarını saçlarında gezdirdi belki açılırlar umuduyla ancak hemencecik anlamıştı siyah saçlarının duş almadan açılmayacağını.

Şöyle bir kafasını salladı ve ayaklarını da yataktan çıkardı. Bu sene boyu o kadar uzamıştı ki geçen seneki pijamaları ona kısa geliyordu. Ancak okullar açılıncaya kadar bunlarla idare etmek zorundaydı. 

Uykusu yavaş yavaş açılırken hızlıca ellerini ve yüzünü yıkadı. Ardından tekrar odasına geldiğinde caddeye açılan perdeyi kaldırıp sakinliğe bir göz attı. Gerçekten de ortalık hiç olmadığı kadar sakindi. Şimdi evler güneşin kanlı ışık oyunlarıyla değil, sarı ile beyaz arasında değişen bir ışıkla aydınlanıyordu.

Uyuşuk uyuşuk esnedi Sirius. James'in odasından gelen horlama sesleri hala kesilmemişti. Eh, Sirius Black yapacağını biliyordu tabi! James bu sefer kötü bir şeyleri gerçekten hak etmişti.

Hogwarts'tan ve daha da önemlisi Zonko'dan uzakta Sirius'un şaka arşivi pek de dayanmamıştı. Böylece James ve Sirius soluğu muggle şaka dükkanlarında almışlardı. Aslında muggleların çok bayat şakaları vardı. Hiçbir gerçekliği olmayan maskeler, garip sesler çıkaran balonlar derken Sirius pek az şey beğenmişti dükkanda. Mugglelar Zonko'yu öğrense akılları kafalarından zıplayarak uzaklaşırdı herhalde.

Ses balonların çıkarıp bir köşeye attı. James'e yapacağı Potter ailesini rahatsız etmemeliydi. Ardından ise üç tane korku maskesini yatağına koydu. Eğer vakit gece olsaydı pekala James'i bunlarla korkutabilirdi. Ama bu ışıkların ardında maskelerde güldürmekten başka şey yapamazdı.

Ve ardında Sirius eline geçen malzemeyle kocaman sırıttı. Elindeki dükkandan çıkarken son anda merakına yenik düşüp baktığı köpüktü. Sirius'un aklında planlar bir bir kurulurken hızla odasından fırlayıp James'in odasına sızmıştı.

James'in horlaması burada daha da netti. Her zaman olduğu gibi karışmış görünen siyah saçları beyaz yastığından sarkıyordu. Gözlüğü masanın kenarında duruyordu. Yüzü tavana bakıyordu ve bacakları yorgana sarılmıştı.

Sirius, ayak parmaklarının ucunda James'in yanına ilerledi. Masasında duran yuvarlak gözlüğü masum bir tavırla aldı ve James'in gözlerine yerleştirdi. Ardından ise James'in yataktan aşağıya doğru uzattığı koluna yaklaştı. Elindeki köpüğü bonkörlükle genç arkadaşının eline sıktı. Eh, gerisi ise basitti.

Gülmemek için kendini zor tutuyordu Sirius. Elindeki kabı masanın üzerinde koyduktan sonra pijamasının cebine sıkıştırdığı tüy kalemi çıkardı. İşte en zevkli kısmı başlıyordu.

"James..." diye fısıldadı tüyü arkadaşının boynuna sürerken. James çok gıdıklanırdı ve uykusu ne kadar ne kadar ağır olursa olsun hissederdi gıdıklandığı.

"Sinekler..." diye söylendi James uykusunda. Rüyasında gıdıklandığını hissediyordu herhalde. Sirius geniş sırıtmasından ödün vermeyerek  tüy kalemi burnuna çekti. James uykusunda burnunu kırıştırdı ancak Sirius tüyü çekmemekte kararlıydı.

Sonra ise James Sirius'un tuzağına düştü. Köpük sıkılmış elini homurtularla beraber yüzünü kaşımak için kaldırdı. Fakat yüzüne buz gibi bir madde çarpınca yatağında zıpladı. Bir yandan da korkuyla haykırmıştı.

Sirius, gülebildiği kadar gülerek kendisini yerlere attı. James'in ağzı ve yüzü köpük içinde kalmış, aval aval etrafa bakıyordu. Daha ne olduğunu anlayamamıştı besbelli.

James Potter, sonunda diğer eliyle yüzüne ve gözüne yapışmış köpükleri silip yerden yere yuvarlanan Sirius'u gördü. Hemencecik bir şaka yapıldığını anladı tabii! Ancak James dev bir kahkaha kopardı ve elindeki köpüğü Sirius'un saçlarına sürmek üzere yatağından zıpladı.

***

Sabah, bol gülüşmeli bir kahvaltının ardından Sirius ve James, Sirius'un bu sene amcasının gizli gizli gönderdiği paralarla aldığı motosikletiyle beraber evlerinin biraz uzağındaki parka kadar gelmişlerdi. Doğanın bir hediyesi olan park, yemyeşil çimenler ve ağaçlarla kaplıydı. Yüksek tepelerin içerisinde kuytu bir çukur halini almış parkta küçük ve süslük bir göl dahi vardı. Eğer göl yeterince büyük olsaydı parkın Hogwarts bahçesinden pek fazla farkı kalmayacaktı.

James ve Sirius, Sirius'un motorunu bir ağaç gölgesine çekmişlerdi. Zenginler tarafından hurda sayılabilecek olan siyah motor iki gencin işine pekala yarıyordu. Şimdi ise iki genç güneşin kollarına yatmışken motor güneşin zararlı ışınlarından uzakta, yaprakların emniyetindeydi.

James, iki elini birleştirmiş ve kafasını kollarına koyup yüzünü gökyüzüne çevirmişti. Günün öğle vakitlerine daha birkaç saat vardı ve sabah soğuğu hala kesilmemişti. Öte yandan gökyüzü masmaviydi ve tek bir bulut dahi yoktu. 

James'in rahat pozisyonunun aksine Sirius omzunu ağaca vermişti. Bir yandan kopardığı küçük papatyayı yoluyor ve bir yandan kaç yaprak kopardığını sayıyordu. Şimdilik 86'ya kadar saymıştı ve hedefi 100'dü. Bu kadar çok çiçeği kopardığı için etrafı papatya sapları ve beyaz yapraklarla doluydu.

"Sirius," dedi hülyalara dalmış olan James gerçek hayata dönerek. İkiliye en yakın kişi metrelerce uzakta kitap okuyan bir kızdı. Yani söylediklerini duyamazdı. Bunun rahatlığı ile devam etti. "Sence Evans gerçekten benden nefret ediyor mu?"

"Evans mı?" dedi kafasını yapraklardan kaldırmayan Sirius. Sonra tek kaşını kaldırıp gökyüzüne bakan çocuğa döndü. "Lily Evans mı?"

"Evet, başka Evans mı var?" dedi James homurdanarak. İçten içe arkadaşının konuyu çevirmek istediğini anlamıştı ancak yine de sorusunun cevabını istiyordu. "Benden nefret mi ediyor?"

"Elbette senden nefret etmiyor, Çatalak." dedi Sirius yüzünü buruşturarak. "Sadece biraz- şey- bilirsin işte. Kibirli buluyor."

"Ben kibirli değilim." dedi James kafasını kaldırarak. Sesi istemese de yüksek çıkmıştı. Fakat Sirius onun ani çıkışlarına alışkındı ki tepki dahi vermedi.

"Beni bir mürekkep balığı ile karşılaştırdı." dedi James tekrar kendini çimenlere bakarken. "Benden nefret ediyor."

"Umutsuzluğa kapılma, Çatalak. Sen sportif, yakışıklı, zengin, zeki bir Gryffindor'sun. Evans senden iyisini mi bulacak?"

James buna cevap olarak nefesini üflemekle yetindi. Onun umutsuzluğunu fark eden Sirius papatyasını elinden fırlatıp doğruldu. Ardından elinde topladığı papatyanın beyaz yapraklarını arkadaşının gözlüğüne boşalttı. "Eğer Evans'ı istiyorsan birazcık onun sevebileceği gibi davranmalısın. Kibar olmalısın mesela."

James, yüzünden akan yaprakları silkelemek için kafasını salladı. "Bu işte berbatım. Sadece Evans değil, Pati. Tüm kızlarla berbatım. Bu işi beceremiyorum."

Sirius ilk defa sırıtarak James'e baktı. "İstersen yüce Patiayak hazretleri sana kız tavlamasını öğretebilir." 

"Kendinden üçüncü kişi olarak bahsetmen beni korkuttuğunu söylemiştim." dedi James homurtuyla. "Ayrıca kızlar konusunda sen benden berbatsın Sirius."

"Hiç sevgilim olmaması benim kızlar konusunda kötü olduğumu göstermez, Jam." dedi Sirius sırıtmasını söndürmeden. Bu arada James de yattığı yerden doğrulmuştu. Sirius ona bakarak devam etti. "Dönemin yarısı bana aşık."

"Birinci sınıfların mı?" dedi James alayla. "Evet, ben de öyle duymuştum."

Sirius ona göz devirdi. "Kanıtlayabilirim." dedi iddialı bir sesle.

"Nasıl?" dedi James gözlerini kısıp Sirius'a odaklanarak.

Sirius'un gri gözleri James'in omzuna kaydı. James de başını çevirip Sirius'un gözlerini diktiği yere, kitap okuyan kıza baktı. "Sen ciddisin."

"Ben ciddiyim." dedi Sirius göz kırparak. "İzle ve gör."

James'in omzundan destek alarak ayağa kalktı Sirius. Düzgün ve çapkın bir gülüş kondurduğu yüzünü kitap okuyan kıza doğrulttu. Adımları kendinden emin ve rahattı ancak kızın ona baktığı dahi yoktu. Sırtını kavak ağacına vermiş, sağ eliyle tuttuğu "İki Şehrin Hikayesi" adındaki muggle kitabını okuyordu. O kadar odaklanmış görünüyordu ki okuduğu kitabın vahşeti yüzünde gizliydi. Yeşil gözleri kah kısılıyor, kah iri iri açılıyordu. Kahverengi saçları tepeden toplanmıştı ancak kafasını hareket ettirse saçları dökülecek gibi görünüyordu. 

Sirius'un kıza yaklaşmaya başlamadan önce hissettiği rahatlığı James'e karşı rezil olabileceği ihtimaliyle yavaş yavaş kayboluyordu. Karşısındaki pejmürde giyinmiş kızı tanımıyordu bile! Onun görünümünden az çok bir şeyler çıkarmıştı ancak yine de bu tavlama işinde pek fazla iddialı olmamalıydı belki de.

Omuz silkti. Ben Sirius Black'im, diye düşündü çapkın gülümsemesini tekrar dudaklarına kondururken. O kız her türlü etkilenecektir.

Kızın tam karşısına, çimenlere oturdu. Bağdaş kurarken sırtını dikleştirip yüzüne çapkın bir sırıtış koydu. "Hey?" dedi dikkat çekme çabasıyla.

Genç kız sol baş parmağını kaldırdı cevap vermek yerine. Gözleri kağıt üzerinde vızır vızır dönüyordu ve belli ki konuşmadan önce sayfasını bitirmek istiyordu.

Sirius için fena şekilde rahatsız geçen bir dakikadan sonra genç kız sayfasını bitirdi

"Merhaba?" dedi Sirius bu sefer daha az titreyen bir ses tonuyla. Genç kız kitaba son defa bakıp kafasını kaldırdı ve yemyeşil gözlerini doğruca Sirius'a dikti. İri gözleri daha da irileşirken elini göğüsüne götürdü. Dudakları yüzündeki şaşkınlık ifadesiyle birlikte açılırken kız sırtını ağaca yasladı.

Yakışıklılığımı görünce kendinden geçti, diye düşündü Sirius. Göz ucuyla James'e bir bakış attı ve kıza geri döndü. Kız birkaç defa gözlerini kapatıp açtı ve sonunda sakinleşmeye başladı.

"Sen iyi misin?" dedi ilgili bir tonla Sirius. Sesini inceltip kibar bir tona bürünmek her zaman kızları etkilerdi. "Korkuttum mu yoksa?"

"Ben-" dedi kız hülyalı bir tonda. Gözleri Sirius'a kenetlenmişti. Hızla kafasını salladı. Bu sırada topuzu bozulmuş ve saçları omuzlarına dökülmüştü. "özür dilerim." dedi kız hızlıca. "Daldım bir an."

Sirius, kızın gözlerinin önüne dökülmüş bir tutam saçı kibarca tutup kızın kulağının arkasına götürdü. "Az önce aynısı bana da oldu." diye fısıldadı. 

Kızın eli de ağır çekimde kulağına gitti ve Sirius'un elinden saçını çekti. Birkaç saniyeliğine de olsa fazlasıyla etkilenmişti ancak girdiği hayaller dünyasından onu çıkartan bir şey vardı. Sirius, sorunun ne olduğunu anlamamıştı ama kız ona fazlasıyla bilmiş bakıyordu. Rahatsız edici bir hakimiyeti vardı.

Sirius bozuntuya vermeden kızın saçlarını tekrar topuz yapmasını izledi. "Eğer sen de istersen, belki yarın bir şeyler yapabiliriz." dedi ardından. Bu olayı James'e rezil olmadan bitirmek istiyordu.

"Ne gibi şeyler?" dedi kız sağ kaşını kaldırıp Sirius'un yalan söyleyip söylemediğini tartarcasına onu süzerken. Bu ağır bakışların altında Sirius ezilmemek için zor duruyordu.

"Bilmeeem." dedi uzata uzata. Gözlerini kıstı ve uzaklara baktı. "Belki bir kahve?"

"İsmimi bile bilmiyorsun." dedi kız kıkırdayarak.

"Lütfedeceğinizi umuyorum." dedi Sirius hızlıca.

"Arı Kovanı'na ne dersin?" dedi kız ilk defa dişlerini göstererek gülümserken. Her insana olduğu gibi Sirius'un da dikkatini çeken ilk şey kızın iri köpek dişleriydi ama bu ayrıntının üzerinde çok durmadan kızın yeşil gözlerine döndü.

"Arı Kovanı mı?" dedi merakla. "Buraların biraz yabancısı sayılırım."

Kız, yanında duran çantasının üstündeki kalemlikten bir kalem çıkardı. "Elini uzatır mısın?"

Sirius büyük bir hevesle sol elini uzattı. Kız elin sol avucunun içine aldı ve hızlıca bir adres yazmaya koyuldu. 

"Saat 2'de." dedi Sirius'un elini bırakırken. "Yarın görüşürüz."

Sirius elini inceleyerek ayağa kalktı. Dudaklarında aptal bir sırıtma vardı. Kızın gözlerindeki garip bakışı yok sayarsa kızdan hoşlanmıştı.

"Görüşürüz-" dedi ve hala ismini söylemediğini fark edince durdu aniden. "İsmini hala söylemedin."

"Onu da yarın söylerim." dedi kız ve göz kırptı. Sirius kızın bu tavrına sırıttı ve geldiğinden daha emin adımlarla James'in yanına döndü. James uzaktan bile her an saldırabilecek kızgın boğa gibi görünüyordu.

Sirius James'in yanına geldiğinde bir gülüş kopardı. Avuç içini gösterdi ve kendini James'in yanına attı. "İşte kız böyle tavlanır."

James inanmazca Sirius'un avucuna baktı. "Bir kez konuşarak kızla randevulaştınız mı? Sana inanmıyorum. Gidecek misin?"

Sirius umursamazca omuz silkti. "Üşenmezsem, belki."

"Gerçekten kötüsün. Hadi eve gidelim." dedi James moralinin bozulduğunu gizlemek için gülerken. En azından az önceki olaylardan birkaç bir şey öğrenmişti. Eğer kibar olursa... Gerçekten de Evans ile birlikte olabilirdi.

"Black genleri, Çatalak." dedi Sirius çimenlerden kalkarak. "Bunun şerefine ben süreceğim."

James gözlerini kısarak baktı. "Öyle olsun." dedi ve motora oturan Sirius'un arkasına oturdu. İkili geldikleri yoldan parktan çıktı.

***

Umarım ilk bölümü beğenmişsinizdir.

Eğer bölümün ikinci kısmı size tanıdık geldiyse merak etmeyin. Bu kurguyu yazmayacağımı düşünerek bu olayı reader olarak yazmıştım. Muhtemelen orada okumuşsunuzdur.

Yine de yorumlarınızı bekliyorum.

İkinci bölümde görüşmek üzere!


Continue Reading

You'll Also Like

54.6K 4.1K 55
Laboratuvar' yeni getirilen özel Denek, diğer hiçbir Denek gibi değildir. Sürekli problemler çıkartıp Emma'yı zor durumlara soksa da, Emma açıklayama...
43.7K 2.8K 34
Sevgili Brengeria, ona o kadar çok benziyorsun ki... Benzemekle kalmıyorsun, onun bir kopyasısın sanki. Aynı hırçın bakışlar, aynı yüz hatları ve i...
35.5K 4K 52
"Yapamam," dedim gittikçe daha da ağırlaşan nefesimi düzenlemeye çalışırken. Panik bedenime hakim olmaya başlıyor, kontrolümü kaybediyordum. "Kim old...
38.8K 2K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...