keyifli okumalar ...
"yine ağlayacak mısın ?"
sinirle soluyan İbrin, " sanane be adam !"
"Can!"
"Ne?"
"adım, Can!"
"Bana ne , ayrıca sorduğumu da hatırlamıyorum."
"Ne kadar da kabasın ağa kızı ama bunu küçük yaşına veriyorum aksi takdir de sana yardım eden birine teşekkür etmelisin..."
"hah!" diyerek kollarını göğsünde bağladı Pekmez,"sizde çok cüretlisiniz aksi halde evin de kaldığınız kızın telefonunu kıracak kadar ve onunla hiç bir münasebetiniz olmadığı halde onun ailesi önündeki durumunu hiçe sayarak şekilde konuşabiliyorsunuz."
" çok uzun cümleler kuruyorsun ağa kızı zaten başım şişti bana bir kahve yapar mısın?"
Sinirlenen İbrin, bu adama sürekli laf yetiştirirken buluyordu kendini sıkıntı ile karşısın da ki adamın rahatlığı da bir o kadar çıldırtıcıydı ki Ibrin kayıtsız kalamıyordu. "başka emriniz var mı efendim,"
" şekersiz olursa,"
ıbrın hayretler içerisin de bakıyordu adama bir de şekersiz olsun diyordu, yerde ki kırılmış telefonunu alarak " kırdığınız telefonun üstüne bir bardak su içip yatacağım siz de yapmadığım kahveyi ona sayarsınız "artık diyerek koşarak indi merdivenleri Can'ın odasının altın da olan odasına girerek kapıyı kapatan Ibrin kurduğu her cümle için çoktan pişman olmuştu bile ne diye hakim olamıyordu ki kendine bir kelime fazla söyleyeceğim diye neden telaşa giriyordu ki....
merdivenleri inen ibrin "hadsiz" diyerek dudaklarını dişlerken ellerini sıktı.
hadsizdi işte hadsizdi...
Nabzını sinirden hızlı hızlı attıracak kadar hadsiz..
Can için kum saati ters dönmüştü artık şimdi onun sırasıydı ve bunu çok iyi değerlendirecek ve Davut'un başlattığı şeyin için de kaybolup gidişini büyük bir keyif ile izleyecekti. Can yalnız değildi ama hala Davut'a karşı zayıf olduğu noktaları vardı, bunları tamamlayarak çıkacaktı karşısına belki istemediği şeyler yaptıracaklardı ama bundan sonrası bin hiç bir şeyin garantisi yoktu, Can'ın yapacaklarının hiç garantisi yoktu aklına koyduğunu alırken kullanacağı maşalar kalesini güçlendirirken ördüğü duvarlara dikeceği şövalyeleri olacaktı. Son yaşadıkları bazı şeylerin çözülmesine sebep olurken bazı şeylerin de sonsuz bir düğümle içine kilitlemişti.
Bu sabah gelen haber Can'ın sahne sırasının geldiğini bildirmişti Can'a . bu saatten sonra geri düşmek, vazgeçmek Can'ın kitabın da yoktu. Cabbar , Ali ağanın yola çıktığını yanında abisi Rıza'nın da ona eşlik ettiğini söylemişti Can sıkıntı ile nefes verirken avluda oturmuş Mircan'ın kardeşi Nurdan'a matematik çalıştırmasını izliyordu, ayağında alçı kaşıntı yaptığı için sıkıntılı nefesler vererek kırma isteğini sürekli geri itiyordu. Bir de babasının bir kaç saate kalmadan yanın da olacak olması ayların tedirginliği ile birleşince hop oturup hop kalkıyordu.
Mircan,"abi bir sıkıntı mı var kırmızı görmüş boğa gibisin ?"
"şu alçı beni deli ediyor hem ağır hemde kaşındırıyor namussuz.."Mircan kıkırdayarak,"iyileşiyormuş da ondanmış Zirav dapir öyle söyledi."
"zaten iki güne çıkıyor,"diyerek geri arkasına yaslandı.
"yine yanlış işlem yaptın sana kaç kez diyeceğim çarpmada sıfır yutan eleman diye" diyerek kardeşine döndü Mircan.
Can'ın aklına kardeşi geldi . Cemre ders çalışırken hiç konuşmaz sürekli aynı yerde ders çalışır önünde şuan Nurdan'ın olduğu gibi dilim dilim meyveleri olmazdı. Can gözlerini kısarak baktığı taş zemine bakarak içinden 'kendim için olmasa bile Cemre'den çaldıkların için burnun dan fitil fitil getireceğim bunu yaparken de öyle zevk alacağım ki kuduruk it gibi dalaşacak yer arayacaksın, işte o zaman kendi boynunu koparttıracağım sana ...
Yanına gelen Cabbar ile dağıldı Can'ın dikkati "ağam, Ali ağa on dakikaya burada olacak,"
Can başını sallayarak ,Cabbar'ı geçiştirdi.
Sonun da beklenen buluşma yaşanmış , Ali ağanın duygusal olduğu anlar yaşanmıştı oğlunun yüzünde iyileşmiş yara izleri bacağın da bir alçı sağ elinin üzerinden başlayan yanık izi vardı. En acısı da bunu yapan kendi oğluydu istediği gibi bir intikam alamıyordu, yine onun Can'ı yanıyordu ama Davut'u canının içinden çıkaralı çok olmuştu daha doğrusu Davut yaptıklarıyla kendi çekip gitmişti...
Akşam yemeğinden sonra çekildikleri koltuklarda oturan erkekler evin yardımcılarının getirdiği kahveleri içerken ciddi şeyleri konuşmanın vakti geldiğini hatırlatan sıkıntılı nefesler alıp veriyorlardı.
Ali ağa söze girerek," sağ ol Osman, sana büyük gönül borcum var oğluma kapını açtın..."
"o ne demek Ali ağa sen benim büyüğümsün ayrıca Can benim de oğlum sayılır, bböyle şeyler söyleyip de beni mahcup etme."
"her şey orta mahcup biri varsa o da benim baksana halime bir oğlum bir oğluma düşman üstelik Can onun şerefini kurtarmışken,"
Can bu muhabbetin gittiği yeri beğenmedi,
"seni buraya Davut'un dedikodusunu yap diye çağırmadım." dedi babasına bakarak Ali ağa bir kaya gibi sertleşmiş oğlunun yüzüne bakarak sıkıntılı bir nefes verdi.
"orası belli." diyerek bitirdiği kahvenin fincanını önün de duran sehpanın üzerine bıraktı.
"şimdi,"diyerek bakışlarını babasına çevirdi," Bana karışmayacak ve engellemeyeceksin bu saatten sonra durursam öldürürüm."
"tercih senin buraya gelirken pek çok şeyi arkam da bıraktım ben ve Rıza arkandayız diyerek Can'ın yanın da oturan abisi Rıza'yı işaret etti.
Can, Rıza'nın dizine vurarak "karışmayacaksınız,"dedi
"bu dediğin imkansız,"
"bu bizim oyunumuz abi araya giren dışlanır, suçlanır!"
"ah elimde kanıt olsa elimi bile sürmeden kanını çekeceğim onun ama babam senin kaybolduğunu üstüne saldırıya uğradığını öğrendiğin de ilk onun kapısına yaslandı ama Davut oyunu iyi kurmuş aşiretten adam bulmuş yanına kanıt ! kanıt! diyip duruyorlar."dedi.
Can gülerek geri yaslandı , Asaf, Mircan ve Emir arkasına yaslanmış pür dikkat Can'ın hareketlerini izliyor, ağzından çıkacak olan her kelimeyi cımbızla çekerek hafızalarına kazıyorlardı. Çünkü;Can oturduğu yerden bir kaç günde bütün işlerini toparlamış , bir kaç telefon görüşmesiyle kendilerinin aylarca uğraştığı benzer işleri halletmiş herkesin dikkatini üzerine çekmişti.
"Aşiret demek ,"derken başını biraz yana yatırarak gözlerini kıstı.
"o zaman ilk oradan başlıyoruz,"
"nasıl yani oğlum?" diyerek söze girdi Ali ağa,
Can karşısındaki meraklı adamlara bakarak;" bundan sonrasını kaldıramayacak yada bana ayak bağı olacak biri varsa şimdi çıkabilir, aksi halde sorumlu sayarım ve bana yapılan her iyiliği yok sayarım"diyerek intikam silahın şarjörüne ilk kurşunu koymuş oldu.
Osman ağa, "ben seninle içki masasına oturdum delikanlı!"dedi.
"abisinden kurşun yemiş biri için ne önemi olabilir ki ?"
"haklısın ama ben senin yanındayım yanlış yapana kadar bana güvenmek zorundasın,"
"farz edelim ki öyle ama dedim ya artık yanlışa tahammülüm yok kendine güvenmeyen,"diyerek bir süre sustu odada oturan kimse yerinden kıpırdamasa da konuşmadı.
" Aşiretin istediğini vereceğim, aşiret ağası olacağım."dedi.
Asaf'ın gözleri heyecanla irileşir iken,
Rıza,"işte buna Davut delirecek."
Ali ağa,şüpheli bakışlarını oğlun da gezdirerek,"intikam oyunun için ağacılık mı oynayacaksın yoksa gerçek bir ağa mı olacaksın ?"
"ağa olmak silah tutan elden gözü kara bir yürek ister demiştin ya bana artık yüreğim karadı!"dedi. Can babasının kendisininkine benzeyen gözlerine kırpmadan bakarak"peki, ya sonra!"
"şimdi," diyerek arkasına yaslandı.
"iki güne alçım çıkıyor sen ağaları toplayacak ve ağalık toplantısı yapacağını söyleyeceksin herkesi toplayıp sofralar kuracaksın bende Davut'un oyuncağını sonsuza dek elinden alacağım."
" o oyuncak hiç onun olmamıştı." diye söze atıldı Rıza,
"bu dediklerin için Urfa'ya dönmek şart,"dedi Ali ağa,
"ben burada konak kiralamak istedim ama izin vermedi" diyerek Osman ağayı işaret etti.
Osman ağa beklediği fırsat gelmişcesine söze atıldı böyle bir şeyi kaçırıp kendini görünmez kahramam ilan edemezdi, o kadar iyi bir adam değildi.
" Ağırıma gidiyor artık ayıp oluyor Can ağa"
"kasıtlı değil Osman ağa, seni sever sayarım bunu konuşmuştuk."
"benim bir fikrim var, Diyarbakır ağalarının da olduğu bir yemek düzenleyelim Urfa ağaları da gelsin Can daha güçlü çıkar , Ben sizden yanayım biliyorsun "diyerek tesbihini hızlıca iki tur çevirmiş öyle bakmıştı Ali ağanın yüzüne.
Ali ağa, Can'a dönerek "artık ağa sensin sen karar ver dedi."
Osman ağanı derdi Can'a kötülük yapmak değildi, ama kendi sırtını da kalınlaştırmak fırsatı eline geçmişti, Can daha fazla
Can "aslın da sana da bir teşekkür borcum var Osman ağa haklısın ağalarına kimin yardım ettiğini bilmek isteyeceklerdir..."dedi. Osman ağaya dikkatle bakıyordu, Can baştan kartlarını açık oynuyordu ki sonra saçma minnet oyununa gelmek istemediğini belli ediyordu.
"Ne zaman veriyoruz ziyafeti?" diyerek ortamı yumuşatan Mircan olmuştu.
" iki gün sonra alçım çıkıyor, cuma gecesi benim için uygun Ağalara haber verme işi sende Rıza benimle kalsın işlerimiz olacak
"bizim için de uygun "diyerek başını sallayarak onay verdi Osman ağa''da.
Can bakışlarını babasın da sabitleyerek "Davut abimin de geldiğinden emin ol," dediğinde abimi! deyişi öyle tiksinti doluydu ki kelimeler kurşunla hizaya sokulmuş gibi gergin ve zoraki tutunuyordu birbirine. Nefesini vererek kısılan sesiyle ekledi," Rıza abim, Ferhat abimi çağırır ." diyerek ayaklandı.
"kaç kardeşsiniz diyen Mircan'a " cevap veren Rızaydı.
"5,"
" azmış "
parmak hesabı ile "Davut, Rıza,Ferhat ,Can"derken boşta kalan serçe parmağını kaldırarak etrafın da göz gezdirdi ve şaşırtıcı cevap Asaf dan geldi." Murat Dinar'ın karısı. Cemre !"dediğinde Can'ın keskin bakışları odanın için de kırbacın şaklamasına sebep olmuştu. tuhaf bir cevap verdiğini fark eden babasının kızgın bakışları altın da Asaf'da kaçamak bir bakış atarak,"Cabbar, ilk geldiğin gün anlatmıştı. tek kız olduğu için aklım da kalmış."
"kalmasın ," diyerek öne doğru adımladı oturan Asaf'ın önün de durarak "kalmasın onun için yapacaklarımın sınırı olmadığı kimi insafı da yok onun adının geçtiği cümleleri yanlış anlarım, müsemma göstermem."
"sakin ol, ne art niyetim olabilir ama haklısın benim de bacılarımdan herhangi birinin adını senin ağzından duysam aynı tepkiyi gösterirdim."dediğinde bir kırbaç daha şakladı.
"göstermelisin," derken aklına düşen sahnelerle yutkundu.
Karanlık sokağın aydınlattığı ağaç direkli sokak lambasının yeşil gövdesinde ki çivi izleri İbrin'in durduğu odadan görünüyordu, nedense hayatında ki herkesi çivi gibi hissederken kendini o direk kadar ruhsuz hissetti.
Annesinin yanına gidip,biran önce bazı karalarını kesinleştirmesi gerekiyordu. Kırılan telefonu işini bozmuştu dışarı çıkarak Zirav sultanın odasına gidecek ve annesine haber vermesini isteyecekti ama merdivenlerden inerken aklına Zirav dapir haber verdiği takdirde yarın onu almaya kesin Serhat'ı yollardı. Ibrın bunu kesinlikle istemiyordu.
Onun için adımlarını babasının odasına doğru çevirdi, Ibrın daha odanın önüne gelmemişti ki kapı açıldı, içeriden Asaf'ın çıktığını fark eden Ibrın, adımlarını sıklaştırıp," Asaf, yarın anneme gideceğim beni götürür müsün ?" diye soruverdi kapıdan çıkanları çok daha sonra fark etmişti.
Can hemen bakışlarını çevirerek kızdan çekti bakışlarını, az önce yüzüne vurulmuştu gerçekler kendi bacısının adını bile duymaya tahammül edememişti şimdi Can'a yakışır mıydı evin de kaldığı adamın kızının bakışlarını kaçırmasını izlemek... Ama duymuştu demek o gün de annesinden geliyordu diye düşündü lastiğinin patladığı gün nasıl gelmişti sahi eve ... niye merak ediyorum ki diye düşündü ister istemez kendine kızarken kurduğu cümleler kısık sesli ve çelimsizdi usulen kızıyor gibiydi ,bu evde bilmediği şeyler hiç adeti olmadığı şekilde ilgini çekiyor ve merakını körüklüyordu.
Can, arkada kalırken Asaf ve Ibrın konuşup uzaklaşırken Can dinlemek istemese de kulakları dinliyordu.
"senin araban nerede Ibrın arka garajda da yok?
"dönüş yolun da lastiği patladı,Serhat ne yaptı bilmiyorum."
"Onunla geldin yani?
"mecbur kaldım."
"sen gelmezdin Ibrın seni buna zorlamadı değil mi?"
"Sana diyorum koçum duymuyor musun beni!" diyen Rıza'nın sesine irkilen Can bu konuşmanın devamını duymak için çıldırıyordu ama Rıza duracak gibi değildi,"sadece şu aşiret işini düşünüyordum."
"yapacaksın ha ağalık!"
"yapacağım dan ziyade ağa olacağım ama merak ettiğim bir şey var Davut dışın da kimse ağa olmak istemiyor sen Ferhat ebim neden?"
"çok basit aslın da !"
"bana niye öyle gelmiyor?"
"çünkü bizim gözümüzden kendini göremezsin , ben kendimi hep bir şirketin patronu, bir baba ne bileyim işte bir sürü gençlik hayalim oldu ama ağalık hiç birin de yoktu ağalık koltuğunda oturan hep sendin!"
"beni hep ağa olarak mı hayal ettin ne saçma ben burada bile yoktum!"
"Amerika' da Cemre için yaptığın küçük Ufra'nın ağası sendin,"
"bir nevi staj diyorsun yani!"
"arada böyle çıkışların olmasa en çok ben korkuyorum senden !"
Can homurdanarak " peki ya Ferhat abim?"
"biliyorsun o da Aşiretin istemediği bir evlilik yaptı, İstanbul'da bir düzeni çocukları var onlar için istemez..."
" baştan beri kurban bendim yani?"
" 10 yaşın da aldığın sorumluk ile sen rakip bırakmadın kendine oğlum istesen izini bile sileceğin kızı getirip teslim ettin bu da aşiretin gözün de ki yerini sağlamlaştırdı."
"Davut' a ne yaptım da bu kadar bilen di bilmiyorum ayağının altından bile çekildim."
"ona ağır geldin?"derken çıkardığı sigarayı yakarak bir tane de Can'a uzattı.
"nasıl?"
"onun hayatın da doğru giden hiç bir şey yok , Yaren'i kaçırdı iki kızı oldu karısı rahatsızlandı çocuğu olmayacak dendi sen gelene kadar bir sorunu yoktu ama sana tutulan alkışlar kıskançlığını ortaya çıkardı sonra ağa olman istenince gururu yerle bir oldu ve bundan sonra yaptığı yanlışlar bu duruma kadar gelmesine sebep oldu."
"ya aldığı kuma!?"
" o daha da beter, Davut'un işi zor Melek( davut'un büyük kızı) kaç yaşına geldi 16'sı bitti kuması yirmi yaşında yok bile birde oğlu oldu ortalık fena Davut seninle uğraşarak kafasını dağıtıp evden kaçıyor gibi geliyor bana !"derken hafiften kıkırdadı.
"peki ya sen abi neden benimlesin,"
"SENİNLE MİYİM?"
devan ediyoreee
1950 kelime
yorumlar sıcak sıcakkk...