keyifli okumalar
bu bölüm up uzun yorum yapan @@Hulya ya gelsin o istese dün yazacaktım....
Can'ın sesisin de ki boğukluk ve gözlerin de ki şaşkınlığı fark eden Ibrın gözünü kısarak Can'ı tuttuğunun aksine yavaşça bırakarak,"bilmiyordun,"dedi.
Can sıkıntı ile verdiği nefese ekledi,"bilmediğim başka ne var?" Ibrin gözlerini kaçırarak "ben nereden bilebilirim ..."diyerek çalan telefonuna nefretle baktı.
Can ,"biri mi rahatsız ediyor?"dediğinde İbrin şimşek gibi çakan gözleriyle baktı.
"ben gitsem iyi olacak ,siz de kendinizle ilgilenin biraz." diyerek ahırın aralık olan kapısına yöneldi etrafı kolaçan ederek çıkan ıbrın mutfak kapısına doğru yöneldi mutfağın arka bahçeye açılan kapısından gelmişti buraya kızlar çöpleri falan bırakır böylece adamlar içeri girmeden işlerini hallederdi.
Ibrın yavaş yavaş başına gelen aklıyla iyice sinirlenirken kendine bir bardak su doldurup mutfakta ki sedire oturdu. Bu adamla ne diye konuşmuştu ki ! ilk gördüğü an çıkıp gitmeliydi ya Asaf veya diğerleri görseydi olacakları Zirav sultan bile engelleyemezdi Utanç hissin hisseden İbrin kendine kızarak bir de yetmezmiş gibi adama sakat kalabileceğini söylemişti, nereden bilebilirdi ki sakladıklarını ?
Ya adamlarına ya da doktora hesap sorduğunda benden öğrendiğini söylerse diye korkuya kapıldı bu sefer de ıbrın. Her dakika başı kendine duyduğu öfke artarken avludan sesler gelmeye başladı yüksek sesler değildi ama mutfağın avluya bakan penceresinden sesler Ibrın'e gelmeye yetmişti.
Can, içeri çağırdığı Cabbar'a doğru elinde tuttuğu bastonu fırlatarak;"bana neden sakat kaldığımı söylemedin?"
"Canın yeterince sıkkındı,"
"canım çıksaydı da herkes rahatlasaydı!"
"öyle deme ağam hem kesin değil-"
"sus Cabbar bu açıklamayı yapmak için yeterince geç kaldın!"
"sana kim dedi ağam Osman ağa mı?"
bir süre geçen sessizlik Ibrın'In de nefesini bedeninden ayırmıştı korku kaynar bir su olmuş ensesinden sırtına doğru akarken yutkunamadığını bile zor fark etti.,
"ne fark eder senden öğrenmedikten sonra "diyerek merdivenlere doğru hamle yaptı öyle kızmıştı ki alçılı bacağını neredeyse sürüklüyordu.
Can'ın onunla ilgili bir şey söylemediğini bir süre sonra idrak eden Ibrın korkudan buz keşmiş ellerini yüzüne bastırarak rahat bir nefes aldı.
Merdivenleri çıkmak için hamle yapan Can'a destek olmak için dokunan Cabbar'a öyle bir baktı ki gecenin karanlığına mayın düştü sandı Cabbar.
Her gün biraz daha eksildiğini hissetti, eksiliyordu! halbuki evlenip çocuklarının olmasını arzuladığını söylemişti ona son nefesin de peki Dilay teyzesi, bir görse çok üzülürdü Can'ın bu hallerine. Cemre ye ve Can'a hayatını feda ederek sahip çıkmamış mıydı?
Can uzun zamandır yapmadığı bir şey yaptı o gece küçük bir çocuk gibi bütün gece annesinin eksikliğini hissederek "anne " diyerek ağladı....
o gecenin sabahı yeni bir Can uyandı için de, hiç bir şey olmamış gibi uyanarak Cabbar'ın odanın kenarına bıraktığı valizi açtı içinden siyah eşofman paketini ve siyah bir t-shirt alarak rtiketlerini kopararak giydi, kapıyı açarak kapı da bekleyen Cabbar'ı içeri baş işareti ile sokarak "geç otur "dedi
Can'ın hareketlerinden tedirgin olan Cabbar,"yüzüme bakmayacak mısın?"dedi.
Can için de biriktirdiği nefesi bırakarak;
"işimize bakalım Cabbar çok bile oyalandık, babam ile konuştun mu ?"
"senden telefon bekliyor ağam !"
"tamam çıkabilirsin şimdi,"
Can, tuşladığı telefonu kulağına götürüp pencerenin pervazına yaslandı,
"can!"diyen yaşlı ağanın titrek sesi telefon da yankı yapmıştı,"can, iyi misin oğlum"diyede devam etti cevap gelmeyince de,
"iyiyim baba, bu sefer de beceremedi oğlun !"diyerek sitem etti babasına,
"yapma oğlum çekip vuramıyorum."
"ben yapacağım merak etme !"
"sen de benim oğlumsun o da benim oğlum ama ben hanginize yanlış yaptım bilmiyorum." dedi yaşlı adam.
"yüz yüze konuşmamız gerek,"
"sen gelemezsin daha bacağın iyileşmedi ben ne zaman istersen gelirim."
"o zaman bir kaç güne burada ol,Cemre'ye de söyle merak etmesin beni" Ali ağa, oğluna acı bir tebessüm ,ile cevap verdi;"Cemre'nin seni aradığını nasıl da biliyorsun? sen kaza geçirdiğinden beri ortalığı yıkıyor, çocukları küçük olmasa şimdiye oradaydı, sürekli arayıp talimat veriyor!"dedi.
Can"biliyorum "derken oğlunun derin nefesini duydu Ali ağaya "seni bekliyorum ."diyerek cevap vermeden telefonu kapattı.
Can babası ile konuştuktan sonra Osman ağanın yanına indi alçılı bacağına gün geçtikçe daha da alışıyor, sanki sakat lafını hiç duymamış gibi soğuk kanlı davranıyordu.
Osman ağanın her zaman oturduğu odaya giren Can baş selamı vererek kapıyı kapattı . Can'ı beklemeyen Osman ağa "şeref verdiniz ağam siz buralara gelir miydiniz?"dedi ama dünkü merhamet olan gözlerde bugün karanlık bir hüzün vardı.
"estağfurullah Osman ağa "diyerek Osman ağanın eli ile gösterdiği yere oturdu.
"ben sizinle konuşmak için geldim."
"buyur konuş "
"ben bir konak kiralamak istiyorum."
"seni rahat ettiremedik mi Can ağa!"dediğinde gerilmişti Osman ağa zira elinden kaçırıyormuş hissine kapılmıştı.
" yok ondan değil, bir kaç güne babam gelecek ve bundan sonra tatsız şeyler olacak sizin de huzurunuz kaçsın istemem."dedi.
"olmaz öyle şey, benim de bir itibarım var koskoca Haşimoğlu Can ağamızı misafir edemedi mi dedirteceksin." diyerek itiraz etti.
"sizde biliyorsunuz sizin misafirperverliğiniz ile ile bir alakası yok !"
"o halde duymamış olayım hem baban benim büyüğümdür buyursun gelsin, hem-" derken elinde ki tesbihi, bakarak bir süre çekti."seninle ilgili çok şey duydum aşiretten Can, aşiret seni sevip sayıyor,"
"hiç bir şey için bunu yapmak zorun da değilsiniz,"
"benim de oğullarım var Can, korkularım var bırak senden feyiz alsınlar bırak da ben bir mert nasıl yetişmiş göreyim."
"bu laflara gerek yok, bundan sonra kan akacak çocuklarınız sebebi olmadıkları kanın akışına neden şahit olsunlar?"
"kendi kanları akmasın diye!"
ortamı bıçak gibi kelimeler yan yana dizilmiş büyük harfler kan kelimesinin korkulu duruşundan etkilenmiş boynunu bükmüştü.
"sen Can, her babanın istediği evlat her aşiretin istediği Ağasın,"
"peki ya siz Osman ağa, her evladın istediği baba, her aşiretin istediği ağa mısınız?"dediğinde Osman ağa ayağa kalkarak seninle karşılıklı içmenin vakti geldi." diyerek Can'ı odada bırakarak dışarı çıktı.
Terastan kendi adamı Muzaffer'e seslendi.
"Muzo sofrayı kur !"diye seslendi Can içeriden sesleri duyuyordu.
Muzo tepede seğiren güneşe bakarak "erken değil mi ağam çarpmasın!"
"Sana sofrayı kur dedim Muzo, uzatma ! arka bahçede ki söğüdün oraya"dedi ve tekrar Can'ın yanına geldi, "buyur bakalım Can ağa kimin kanı daha şerefsiz bakalım."
Can, Osman ağanın meydan okumasına karşı çıkmadı ama buna mana da veremedi tuhaf hareketleri vardı ama içki masası da nereden çıkmıştı.
"bakalım , ba-kalım !"diyerek oturduğu yerden kalktı,
Can , zorlansa da yabancılık duymadığı arka bahçenin hafif sararmış çimlerinin üstünden büyük söğüdün gölgesine yapılmış büyük çardağına çıktılar, Cabbar ve diğer adamların da geldiği bahçe de soğuk hava eserken Mahi, Elayı da kolundan sürükleyerek terasa çıkarmıştı,
Ela "ya abla yapma baban yada abim yakalarsa valla vurur hele Emir yaklarsa bana on yıl çoraplarını yıkatır!"diyerek ablasına terasa gitmemek için yalvarıyordu,
"salak mısın kızım on sene burada oturmayı mı düşünüyorsun valla ben evlenip gitmeyi düşünüyorum mümkünse bir kaç aya "diyerek kıkırdadı,
Ela safa yatarak "hadi ya ne zaman istemeye geliyorlar!"
"kimi?"
"seni?"
"biri beni istemeye mi geliyormuş?"
"yooo!"
"sen dedin ya kızım istemeye geliyorlar seni diye!"
"ay abla ya sen evlenip gideceğim diye kararlı konuşunca bende şey sandım."
"ne sandın yani inşallah diyecektim."
"ya inşallah "diyerek gözlerini devirdi Mahi'ye.
"abla ne olursun yakalanmada gidelim bir şey de duyulmuyor babam o küçük ağayla içecek işte."
"küçük müçük ağa kızım o!" diyerek kıkırdadı. "yakışıklı da bir şeye benziyor ha!"
"oha abla evde ki misafire göz mü koydun valla zirav sultan duysun da saçını başını yolsun!"
"sus bi kızım ya ne göz koyacağım topal adama! Allah yazdıysa bozsun"dediğinde ikisinin atışmasını izleyen Ibrin'in kalbine bir sancı hüküm saldı.
"keç !"diyerek bütün sinirini gözlerine verdi, yüksek çıkan sesinden dolayı korkarak Ibrın'e dönen Mahi ; "çi ye," ( ne var?)diye aynı şekilde ona kızdı.
"Diya te li her derê digerin ku hûn li vir çi dikin ?" ( anneniz her yerde sizi arıyor siz burada ne yapıyorsunuz?"
"Ew ji we re temaşe dikir li ser we ketiye ?" (bizi gözlemekte sana mı düştü?)
"ez ê ji we re hesab bikim ?" >( sana hesapmı vereceğim ?) sesler yükseldikçe korkan Ela;
"were ba xwe !" ( kendize gelin) dedi ama nafileydi.
"Bi xwişka xwe re bêjim, ez ji te re kerema xwe dikim û dît ku we kir" ( ablana söyle ben size iyilik yapıyorum bir fark etseler şu yaptığınızı)
"ne ji bo veguherîn!"( karışma uzakdur) "Ez difikirim ku hûn ji bîr nekir, lê ez jî xwişka min im." ( unuttun galiba ama ben senin de ablanım)
"em birayê birayê me !" (biz ha abla kardeş) histerik bir şekilde gülerken eliyle bir kendini birde İbrin'i göstererek ;"Em du dijmin jî ne !"(iki düşman bile değiliz.)
gördüğü muameleye daha fazla dayanamayan Ibrın sesini kontrol etmeye çalışarak tısladı;"Min çi xerabî kir ku te kir ku hûn dijmin nikare ," ( düşmanın bile olamayacak kadar ne kötülük ettim sana ?)
"Diya min her dem ji ber ku hûn ji jinekî xemgîn bû." ( senin yüzünden benim annem hep mutsuz bir kadın oldu .)
"sedemên herî herî hişk ên ku ez dibihîz!" (e hah duyduğum en saçma sebep !)
Ela daha fazla dayanamayarak onları arayan annesi yukarı çıkmasın ablalarını bu halde görmesin diye koşarak aşağı indi ve Mahi , içinde ki zehiri döktü ;
"Ji ber ku hûn ji dilsoziya te re dixe? " (senin yüzünden yediği dayaklar mı saçma!)
ıbrin sok olmuş şekilde öylece kaldı ,"be-ben bilmiyorum neden? " diyebildi ve aniden duydukları ile yaşaran gözleri ile Mahi'ye bakarak " ne yaptım ki? küçücük çocukken buna nasıl sebep olmuş olabilirim!"
"onun için uzak dur ve bırak Ela benim kardeşim olarak kalsın onu da elimden alma sebep olduğun mutsuzluklardan haberin bile yok..." Diyerek indi.
Arkasın da bıraktığı enkazdan bir haber.
Osman ağanın içip içip eve her geldiğin de karşısın da kaderi değil de Gülistan'ı gördüğü için attığı dayakları buna şahit olan mahi'ye " ıbrın'e kızdım da babası da beni dövdü !" diye yaptığı açıklamalardan kaynaklanıyordu. Nereden bilsin Mahi, babasının aşk acısı yüzünden içip içip eski karısını hayal edip annesini dövdüğünü, o andan beri düşmandı Ibrın'e.
Ibrin: annesinin göz yaşlarının sebebi, yalancı, iki yüzlü onun için ama ablası değil idi...
ıbrın taş zemin de duyduklarını sorgulamayı bırakıp sindirmeye çalıştığın da akşam olmuştu, sessizlik derin bir mızrak gibi gecenin ortasına inerken ıbrın uyuşmuş ayaklarını elleri ile ovaladı.
Can ağanın uzun evlilik macerasını dinleyen Can hafif çakır keyif olmuş içerken aklına gelen Ahu yüzünden içtiği içki boğazına durmuş fazla içememişti.Ağır alçısını çekiştire çekiştire çıktığı merdivenlerin sonun da kimi göreceğini bile bile çıktı.
Terasın en uç noktasında rüzgar itse aşağı düşecekmiş gibi duran kızı uzun siyah saçlarından tanımıştı , saçları öyle uzun ve düzdü ki oturunca taş zemine düşmüştü.
sigarasını yakarak dudaklarının arasına alarak ilerlediğin de hala kendini fark etmeyen kıza," orada burada sümüğünü çeke çeke ağlayacak kadar ne büyük derdin var ağa kızı yoksa kardeşin canına mı kast etti?"
ıbrın" hiç uğraşamayacağım ne olur git ağa çocuğu !"
"hım sevdiğine mi vermiyorlar ?"
"bu ne cürret!"
aldığı cevaba erkeksi bir homurtu ile ses çıkaran Can,"sadece soruyorum, seninle konuşmak için padişah fermanına mı ihtiyacım var?"
"of bir de içmişsin sendeleyip duruyorsun bu sefer tutmayacağım!"
"düşerim,"
Pekmez'in duyduğu kelime kalbini sızlattı. Babaannesine demişti düşersem tutmaz mısın diye oda düşme canın acır demişti, kalbi sıkıştı ama bir şey diyemedi ayağa kalkarken çalan telefonunun kapatma düğmesine basarken gözünden bir damla yaş aktı.
Elini hiç düşünmeden Ibrın'ın elinde ki telefona götüren Can güçlü parmakları ile çekip alırken ayağının altına alarak alçılı ayağını üstüne attı;"bu da bir işe yaradı!" diyerek ıbrın'e bakarak gülümsedi gülecek hali falan yoktu ama aldığı alkolün etkisiyle hafif çakır keyif olmuştu işte.
ıbrın ılk şoku atlatınca " ne yapıyorsun ?"
"seni ağlatan şeyden kurtarıyorum"
"saf mısın sen be adam telefonu kırınca kurtulamam!"
"o zaman bana söyle ben kurtarırım"derken öyle bir bakıyor du ki Can , ona bakan ıbrın'ın gözleri doldu.
"yine ağlayacak mısın?"diye geceye fısıldadı.
devam ediyoreee,,,,
1834 kelime...
bölüm yorumları buraya.....
yani aslın da bir can ve ıbrın bulamadım karakter olarak aklınızda olsun..