Ömür Boyu

By DuyguPolis

8.8K 601 641

Ben hapşurduğumda sen hep "Çok yaşa" derdin. Bende cevap olarak "Hep beraber" derdim. Öyle ya. Sensiz yaşadık... More

1. Bölüm: Sahte Sevgili
2. Bölüm: Kız Kardeş Dövüşçü Çıktı
3. Bölüm: Cepek, Deraman ve Yeni Üye Camir
4. Bölüm: 6 Yılın Telafisinin Başlangıcı
5. Bölüm: Psikopat İkili
6. Bölüm: Mickey's'de Dedikodu: Kafa Gidik
7. Bölüm: Unutulan Kanka
8. Bölüm: Hatırlanan Tek Kişi Hayat Katili
9. Bölüm: "Neden insanlar hep beni terk ediyor?"
11. Bölüm: Bir Katilin İçki Şişesinden İntikam Yemini
12. Bölüm: Elif Dınkırcı
13. Bölüm: "Gelininizi çok sevdim."
14.Bölüm: Annemle Alış-Veriş Keyfi
15. Bölüm: Caner benim ağabeyim, Yaren ise benim kardeşim!!!
16. Bölüm: Psikopat? Psikopat İkili? Derin!
17. Bölüm: Ağabeyime mi aşık oluyordum?!
18. Bölüm: "... biraz fazla mı garip ne?"
19. Bölüm: Anlamsız İşkence
20. Bölüm: "Bu senin için yeterli bir kanıt mı?"
21. Bölüm: "Bu nasıl bir sorumsuzluktur?"
22. Bölüm: "Acaba kırmızı saç sana yakışır mı?"
23. Bölüm: "Benimle evlenir misin?"
24. Bölüm: "İntikam, intikam ve intikam."

10. Bölüm: "Sevgililer Niçin Vardır?"

269 25 30
By DuyguPolis

Biraz ilgi istiyorum sizden. Vote ve yorumların artması dileğiyle iyi okumalar...

Multimedya: Yaren ile Caner'in sarılması

Ceren'den

Adını bilmediğim kız -artık adını söylese diyorum- başını hızlıca bana çevirdi ve "Senden nefret ediyorum!" diye bağırdı. Ben ona ne yapmıştım ki? Önce "Kankayız" diyor sonra da "Senden nefret ediyorum!" diye bağırıyor. Bunu nasıl kankalık acaba?

O kıza cevap vermeden doktor olduğunu düşündüğüm kişinin yanına koştum. Ben doktorun yanına vardığımda yabancı kız gözden kaybolmuştu.

O kızın kayboluşu hiç umurumda değilmiş gibi -gerçekten de hiç umurumda değil- doktor ile konuşmaya başladım:

"Doktor Bey?"

"Efendim Ceren."

Ben tam bir şey diyecekken yakışıklı bir erkek doktorun kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra da doktor ile ben konuşmamıza kaldığımız yerden devam ettik:

"Şey... Doktor Bey?"

"Efendim Cepek."

Cepek Cepek Cepek Cepek Cepek... Bu isim neden bana bu kadar tanıdık geliyor? "Cepek" ismini nerde duymuştum. Ama "Cepek" bir isim olamazdı. Belki de bir kelimeydi. Birisinin yarattığı bir sözcük.

Ben "Cepek ne?" diye düşünürken doktor düşüncelerimden ayrılmamı sağladı. "İyi misin Ceren? Kötü bir şey mi oldu?"

Bir süre bekledikten sonra onunla konuşmaya devam ettim:

"Cepek nedir?"

"Hatırlamıyor musunuz?"

"Tanıdık geliyor ama... Hatırlamıyorum."

"Bu, Derin'in size taktığı isim."

"Lütfen 'Siz' diye hitap etmeyin."

"Peki, benim için sakınca yok... Cepek."

"Derin kim?"

"Senin kankan. Onunla 11 yıldır tanışıyormuşsunuz. Hatta sen uyanınca sana onu gösterdim. Aynı zamanda sana bağıran da oydu."

"Onunla gerçekten 11 yıldır tanışıyor muyuz?"

"Derin'in söylediklerine bakılırsa... Evet, tanışıyorsunuz."

"O zaman bu kötü oldu."

"Ne kötü oldu? Onun size bağırması mı?"

"Hem o, hem de..."

"Evet..."

"Bana 'Biz kankayız.' falan dedi. Sonra da ben ona 'Eğer kankaysak neden Yaren'e kin besliyorum?' dedim. O da 'Bilmiyorum.' dedi. Bende 'Kankalar arasında sır olmaz. Eğer kankaysak senin bunu bilemen gerekirdi.' dedim. İşte bu konuşma üzerine onunla gerçekten kanka olmamız kötü oldu.

"Bence de. Derin'e çok kötü atarlanmışsın."

"Aynen öyle. Size birkaç şey daha sorabilir miyim?"

"Bana istediğin her şeyi sorabilirsin."

"Benim bir sevgilim var mı?"

"Evet var."

"Adı ne?"

"Caner."

"Ama Kerem olması gerekiyordu."

"Neden ki?"

"Ben kapıyı çarpıp dışarı çıktığımda bir erkekle karşılaştım. Bana 'Ben senin sevgilinim.' dedi. Sonra da Derin geldi ve 'Sen Kerem ile sevgili falan değilsin.' dedi. 'O sadece senden hoşlanıyor.' Ben de Derin'in söylediklerine sinirlendim ve ona Kerem'in benim sevgilim olduğunu kanıtlamak istedim. Ama artık kanıtlayamayacağım."

"Anlıyorum. Peki seni sevgilinle tanıştırmamı ister misin?"

"Bunu gerçekten de çok isterim."

Doktor -adını hâlâ düzgün hatırlayamıyorum- beni sevgilime yani doktorun kulağına fısıldayan yakışıklı çocuğa götürdü. Ben gerçekten onun sevgilisi miydim? Bu harika bir şeydi.

Sevgilim Caner'in yanında yerimi aldıktan sonra onun yanağına bir öpücük kondurdum. Ben Caner'i yanağına öpücük kondurduğum sırada yakınımızda yakışıklı bir erkek  -Caner bence kesinlikle daha yakışıklı-  ile lanet olası pislik Yaren vardı.  Yaren sandalyeye oturuyordu.  Ama yakışıklı erkek, Caner ile benim yanıma geldi. Sonra da ben onunla biraz konuştum. Onunla konuşurken arada bir Caner de konuşmaya daldı. Konuşma şu şekildeydi:

"Merhaba, ben Selim. Beni, hatırladın mı?"

"Üzgünüm... Selim, ama ben sadece Yaren'i hatırlıyorum. Yaren kim?"

"Benim sevgilim."

"Yani ben seni mi seviyorum?"

"Hayır, sen Caner'i seviyorsun. Unuttun mu? O senin sevgilin."

"O zaman neden Yaren'den nefret ediyorum. O bana ne yaptı ki?"

"Bilmiyorum. Zaten Yaren ile bugün tanıştınız."

"Ve ben onunla tanıştığım ilk an ondan nefret ettim."

"Aynı Derin'in beni gördüğü ilk an benden nefret etmesi gibi."

Caner konuşmaya daldı. Sonra da sustu.

"Derin senden neden nefret ediyor?"

Ben sessizce Selim'in biricik sevgilime cevap vermesini beklerken Selim ne cevap vereceğini düşünmekle meşguldü. En sonunda Caner'e cevap verdi:

"Derin'in beden neden nefret ettiğini tam olarak hatırlamıyorum. Ama onunla tanıştığım ilk gün çok kötü bir kavga etmiştik. Herhalde o kavgadan dolayı benden nefret ediyor."

Caner sessiz kaldı. Bu sefer ben konuştum:

"Selim... Biz iyi arkadaş mıydık?"

"Evet öyleydik."

"Ve Derin ile ben kankaydım."

"Aynen öyle."

"Kankaların düşünceleri de aynı olmaz mı?"

"Olur."

"O zaman ben seninle nasıl çok iyi arkadaş oluyorum?"

"Çok kolay."

Selim'in dediği son cümleyi anlayamamıştım ama Caner anlamıştı. Selim, Caner ile bakıştıktan sonra benim kolumu tuttu ve beni hastaneden çıkardı. Ne yapıyordu o böyle?

Selim, beni hastaneden çıkardıktan sonra kolumu daha da sıkı tutarak resmen çekiştirmeye başladı. Ben onunla nasıl iyi bir arkadaş olabiliyordum?

Beni bir süre daha çekiştirdikten sonra "Barbekü Kızı" diye bir yere geldik. Burası bana tanıdık geliyordu. Ama aynı hayatımın tüm anıları gibi ne olduğunu hatırlamıyordum.

Selim bana kapıyı açtı ve birkaç adam bana bakarak "Güzelim sen yine mi geldin?" dedi. Burası neresiydi ve ben buraya en son ne zaman gelmiştim de adamlar beni tanıyordu? Ben burada ne yapmıştım?

Adamlara cevap vermeden kendimi Selim'e bıraktım. -Tam olarak bırakmadım, sadece onun işini yapmasına izin verdim- Selim beni boş bir masaya götürdü ve bana "Sandalyeye otur, ben birazdan geleceğim." dedi. Hayatı hakkında sadece yaşını ve nefret ettiği bir kızı hatırlayan birini ve kendisine "Güzelim" diyen adamlarla yalnız başına bırakırdı. Bu nasıl biriydi böyle?

Yaklaşık 5 dakika sonra Selim yanımdaki sandalyeye oturdu. Elinde iki şişe vardı. Bu şişeler "Jack Daniels" markalı "Viski" şişeleriydi. Nereden bildiğimi sorarsanız, şişenin üzerinde yazıyor.

Biz bu viskileri ne yapacaktık? İçecek miydik? Yok daha neler?... Selim masaya viski şişelerini koyduktan sonra bana "Güzellik" diye adamlardan biri masaya içinde yeşil zeytin ve içki -tahminimce- olan bir bardak bıraktı. Sonra da "Bu benden." dedi. Adam cümlesini bitirince Selim ayağa kalktı ve adamın yanına doğru gidip, kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra da ikisi birlikte dışarıya çıktı. Neler oluyordu? Adam iyi niyetiyle bana bir şeyler ısmarlamıştı. Bunda büyütülecek ne vardı ki?

Selim'den

Ceren'e "Martini" ısmarlayan adamın kulağına "Dışarıda seninle halledecek birkaç işim var." dedim. Sonra da adam ile dışarıya çıktık.

Onunla konuştuk. Önce ben konuştum, sonra o konuştu.

"Sen de kimsin?"

"O kızın hastası olan biriyim."

"Harika demek ki aynı kişiyi seviyoruz."

"Senin bir sevgilin var. Sabah onu gördüm."

"Sevgililer aldatmak için vardır."

"Adamımsın."

"Şimdi çık git buradan."

"Neden sevgilini artık istemiyorsun?"

"Öbür kız daha güzel de ondan."

"O kesin ama siz duyduğuma göre uzun zamandır arkadaşmışsınız."

"Sen bizi mi dinliyorsun?"

"Konumuz o değil. Madem burada olan kızla uzun zamandır arkadaşsınız neden bir sevgilin var?"

"İçerideki kız yere düştü ve onun ses tellerinde falan bir değişim oldu. Aynı zamanda sevgilimin dediğine göre bu düşüş o kızda daha farklı şeylere yol açacak."

"Mesela?"

"Saçları..."

"Saçları mı?"

"Evet saçları... Gözleri."

"O kızın gözlerinde ne olabilir ki?"

"O lens kullanıyor."

"Eee..."

"Artık kullanmayacak."

"Nasıl yani?"

"Gözlerinde bir şeyler oluyor."

"Ne gibi?"

"Ne bileyim ben? Doktor gibi mi görünüyorum? Ama artık lens kullanmayacak onu biliyorum."

"Ne kullanacak?"

"Hiçbir şey! Gözlerindeki sorun gidecek. Saçları düz saçtan hafif şekli bozularak dalgalanmaya başlayacak."

"Nasıl bir şey bu? Kimse de böyle bir şey olamaz."

"Ama oldu! Bu bir mucize işte. Dünyada bir ilk. Hem ben seni bu yüzden buraya getirmedim."

"Peki ne için getirdin?"

"Bunun için."

Son cümlemi söylerken cebimdeki içki şişesini çıkarıp, -gizlice almıştım- şişeyi adamın kafasında kırdım. Sonra da adam bayıldı.

Bu yaptığımı kimse görmemişti. Yani etrafta kimse yoktu. Arkamda duran ve ne yaptığımı anlayamamış Ceren dışında. Acaba onun hakkında söylediklerimi duymuş muydu? Yani onunla olmak istediğimi...

***

Derin'den

Koşarak hastanenin tuvaletine gitmiştim. Orada ağlayıp durdum. Ceren bana yalan söylemişti. Aynı zamanda bir sevgilisi olduğunu da benden saklamıştı. Ama bu olay için ağlamama gerek yoktu. Nasıl olsa benden sır saklayan ve bana yalan söyleyen bir arkadaşım hiç olmamalıydı. Diğer arkadaşlarımı bilemiyordum ama Ceren'in bana yalan söyleyip benden sır sakladığını biliyordum. Zaten bundan sonra benim Ceren İpek diye bir arkadaşım yoktu. Olmayacaktı da...

Caner'den

Ceren ve Selim Barbekü Kızı'na gitmişti ve Derin ise ortalarda yoktu. Doktor Çetin Bey kim bilir nerelerdeydi... Yanımda sadece kız kardeşim Yaren vardı. Yıllarca göremediğim kız kardeşim Yaren...

Yaren oturduğu sandalyeden kalktı ve bana sıkıca sarıldı. Bende ona sıkıca sarıldım. Kardeşimi o kadar çok özlemiştim ki...

Yaklaşık 2 dakika kadar Yaren'e sarıldıktan sonra onunla konuştum:

"Seni çok özledim Yaren."

"Ben de seni çok özledim ağabey."

"Bir daha birbirimizi sakın bırakmayalım olur mu?"

"Sen Amerika'da oku, ben de Türkiye'de okuyayım. Olur mu öyle?"

"Bal gibi de olur. Hem sen şu an Türkiye'de okuyorsun."

"O da doğru ama..."

"Ağabeye ama denmez."

"Çok kötüsün."

"Senin kadar değil. Hem sen bana sevgilin olduğundan bile bahsetmedin."

"Sen de bana bahsetmedin."

"Ama benim ilişkim yeniydi. Senin ilişkin yeni mi?"

"Evet yeni."

"Kaç yıl kadar?"

"2."

"Ben malımı tanırım."

"Kardeşe mal denir mi? Hem ben senin çocuğun değilim."

"Olsun ama bana benziyorsun."

"Hiç benzemiyorum."

"Evet, benzemiyorsun ama özellik olarak bana benziyorsun."

"Ya da sen bana benziyorsun."

"Bir de şu inatçılığın olmasa..."

"Hey!"

"Neyse, biz bu atışmaya nereden girdik?"

"Sevgili konusundan."

"İnsan 'Bilmem ki' der. Ama sen insan  değilsin ki."

"İşte bu konuda sana benziyorum."

"Öyle olsun. Bundan sonra kendine nereden bir ağabey bulacaksın?"

"Sana önceden söylediğim gibi, ben Selim ile evleneceğim. O zaman ağabeye ihtiyacım olmaz. Kocam ve çocuklarım bana yeter.

"Sen önce üniversiteyi bitir. 'Doktor olacağım.' diye tutturdun, şimdi de 'tıp' okuyorsun. Daha 4 yılın var. Bir de lisans falan yaptın mı desek. Daha çok var senin evliliğine."

"Evlenip üniversite okuyanlar var."

"Ama onlar kocalarını çok fazla göremiyor. Çünkü üniversite okuyanlar sürekli ders çalışıyor."

"Umurumda bile değil."

"Peki annemlerin bu işe ne diyeceğini biliyor musun?"

"Bak onu unutmuşum."

"Böyle kalırsın işte."

"Sen ne sinir bozucu ağabeysin böyle."

"Ben sadece gerçekleri söylüyorum."

"O zaman sahteleri söyle."

"Ona 'Yalan söyle' denir."

"Sen 'Gerçek' dedin. Gerçeğin zıttı 'Sahte"'."

"Biraz akıllı olsan keşke."

"Senden nefret ediyorum."

"Ben de sana çok bayılıyordum zaten."

"Bak yine tartışıyoruz."

"Farkındayım. Biraz önce ne güzel birbirimize sarılıyorduk."

"Eee. Ne olmuş?"

"Yine aynısını yapsak."

"Bilmem ki..."

"Tamam sarılmayız olur biter. Ben de sevgilimin yanına giderim."

"Hakikaten nerede o?"

"Sevgilinle beraber."

"Nasıl?"

"Sevgilinle beraber Barbekü Kızı'nda içki içiyor."

"Ve sen buna hiçbir şey demiyorsun."

"Onlar çok iyi arkadaşmış. Yabancı biri olsa kesinlikle izin vermem. Hem Selim 'Kızın hafızasını bu şekilde geri getirebiliriz.' dedi."

"Ne ara?"

"Sadece onunla bakıştık ve ben bunları anladım işte."

"Sende yetenek çokmuş."

"Çoktu tabii, kimin ağabeyiyim?"

"Seni çok seviyorum."

"Ben seni hiç sevmiyorum ama."

"Ağabey!"

"Efendim?"

"Kızıyorum bak!"

"Tamam, tamam. Ben de seni çok seviyorum."

"O zaman Selim ile Ceren'in yanına gidelim mi?"

"Ya Derin ne olacak?"

"Derin kim?"

"Onu tanımıyor musun? Hani Ceren'in kankası."

"Ha, sen Yağmur'dan bahsediyorsun."

"Peki Yağmur kim?"

"Sen de Yağmur'u tanımıyorsun. Bu olacak iş mi? Sevgilinin kankasını tanımıyorsun."

"Nasıl yani? Derin'in diğer adı Yağmur mu?"

"Derin kim?"

"Of, ben bu konuşmadan sıkıldım."

"Bende. Sonuçta ikimizde Ceren'in kankasından bahsediyoruz."

"Aynen öyle."

"Ama ben hâlâ Derin kim anlayamadım."

"Boş ver. Hadi gidelim."

"Nereye?"

"Barbekü Kızı'na. Nereye olacak?"

"Ne bileyim? Başka bir yer diye düşündüm. Ama şimdiden söyleyeyim, ben içki falan içmem."

"Sen de ne biçim ateşli bir kızsın? Anlayamadım gitti. Madem ateşli bir kız olacaksın alkol alman gerek."

"Asıl sen nasıl bir ağabeysin? Ağabey dediğin seni kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmalı. Ama sen tam tersini yapıyorsun."

"Neyse, hadi gidelim."

"Of, peki."

Biraz daha uzun yazmaya çalıştım, çünkü bir önceki bölüm fazlasıyla kısaydı. Bir sonraki bölüm de tahminimce uzun olacak. Bu bölümden daha uzun olacağı kesin gibime geliyor. :D Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler? Sevmediğiniz bir şey varsa lütfen bana söyleyin. Eğer ithaf isteyen varsa yoruma yazabilir ya da bana mesaj yoluyla söyleyebilir. Öptüm ♥♥♥

Continue Reading