Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 8

24.6K 1.3K 182
By whysoserious46

Buraya daha önce gelmiştim. Bir kez. Ethan'la. Ama biz tam tersi tarafa doğru yürümüştük. Burada ilerledikçe diğer taraftan çok daha farklı ve güzel olduğunu görebiliyordum. Pembe, kırmızı, yeşil ağaçlar birbirlerine o kadar güzel karışmıştı ki renklerin uyumsuzluğu bile bir uyum içindeydi. Burada orman daha sıktı ve daha önce Yerleşke içinde hiç görmediğim bitki türleri vardı. Birkaç saniye gözlerimi kapatıp etrafı hissetme ihtiyacı duymuştum. Havayı ve beraberindeki çiçek kokusunu içime çektim. Yüzüme istemsiz bir gülümseme yerleşmişti. Amacımdan sapıyordum. Ama Teresa'nın neden buraya geldiğini anlamıştım. Buradaki tek seçeneğiniz mutlu olmaktı. Tom ne önümden ne de arkamdan yürüyordu Ethan'ın aksine acele etmeden sakince yanımda yürüyordu. O da çevrenin tadını çıkarıyor gibi görünüyordu. 

Ethan'ı aklımdan kovmaya çalıştım. Onun hakkında düşünmek istemiyordum şimdi. Onun hakkında düşünemezdim. Teresa. Teresa'yı bulup işleri yoluna koymam gerekiyordu. Burada kalacaksam kraliçe arılarının benden nefret etmesine izin veremezdim. 

" Kükreme sesleri ileriden geliyor orada olmalı. " dedi, güldüm. Gerçekten güzel bir espriydi hele ki o çıkışını düşünürsek oldukça yerindeydi. Yürüdükçe bir şeyi fark etmiştim. Ben bayılmamıştım. Tom ışınlanabiliyordu. Olan buydu. Hafifçe esen rüzgar ıslak kıyafetlerimin içinde beni titretmeye yetiyordu ama ilerlemeye devam ettim.

Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum.

" Bir şey mi söyledin? "diye sordum Tom'a dönerek. Başını iki yana salladı. Anlaşılan pek konuşkan bir tip değildi.

Tom'un espri yaptığını sanmak yaptığım en saçma hatalardan biri olabilirdi çünkü gerçekten de Teresa kükreme seslerinin ortasındaydı. Bir kaplana- Cidden nefes alan yaşayan gerçek bir kaplana sarılmıştı.

Bunu kendi başına açtın. Sakin ol bari.

Sanki küçük bir kediymişçesine davranıyordu kaplana ki kaplan büyük ihtimalle ondan büyüktü. Tom ismini seslendiğinde Teresa başını kaldırıp ona baktı. Tom ona doğru ilerlerken arkasında kaldım.

" Teresa- "

" Onun burada ne işi var? " diye bağırdı. Konuşmama izin verecekmiş gibi durmuyordu. Hırladığına dair yemin edebilirdim.

" Teresa ben gerçekten özür dilerim. " dedim sakinliğimi korumaya çalışarak. Çünkü paniklediğimde genelde iyi şeyler olmuyordu. Ona yaklaşmaya çalışıyordum. Beynimdeki ses sadece sakin olmamı söylüyordu. Yankılanıyordu. Deliriyordum.

" Senin özrüne ihtiyacım yok! Git buradan! " diye bağırdı. Tom onun yanına gitmeye çalışıyordu ama kaplan ikisinin arasına girdi.

" Beni bir dinle. "

" Sana git dedim! " neredeyse çığlık atmıştı. Kaplanın Tom'la ikisi arasından çıkıp bakışlarını bana yönelttiğini gördüm. Ne yapcaktım?

Hiçbir şey yapmayacaksın Claire. Olduğun yerde kal.

Kaplan üzerime doğru hızlanarak geliyordu bir şeyler yapmak zorundaydım. Bir şeyler yapmalıydım. Tom, Teresa'nın adını haykırarak ona doğru atlamıştı.

Claire, hiçbir şey yapma. Sakın.

Donup kalmıştım. Tek bir kasımı bile hareket ettiremiyordum. Bir şey beni yerimde tutuyordu. Beynim uğuldamaya başlamıştı. Gözlerimi açık tutamıyordu. Sağır edici bir çınlamaydı. Sonra kaplan beni yere yıktı. Hala bir şey yapamıyordun. İlk pençesi yüzüme gelmişti. Sonrası sanki rüya gibi gelmişti. Uyuşmuştum.

Çok üzgünüm, Claire.

Karnıma saplanan pençeleri koluma giren dişleri hayal meyal hatırlıyordum. Beynimde yankılanan tek şey üzgünüm'dü.

~~~~~~Ethan~~~~~~

Katıksız bir sersem gibi davranmıştım. Çok hızlı hareket etmiştim. Böyle bir şeye hazırlıklı değildi. Ama daha fazla bekleyememiştim. Kendimi tuttuğum onca seferden sonra... Kendimden onu uzaklaştırmaya çalıştığım onca seferden sonra...

Beklemeliydim. O zaman kaçıp gitmezdi.

Arkasından gidememiştim. Neden arkasından gitmemiştim ki?

Aptal. Aptalın önde gideniydim. Beklemem gerektiğini biliyordum. Tom defalarca söylemişti. Ben de biliyordum. Onu korkutacağımı biliyordum. Böyle yapmamalıydım. Direkt dudaklarına yapışmamam gerekiyordu.

Teresa. Teresa. Ona ne demem gerekiyordu şimdi? Onun hakkında düşünmek istemiyordum şu an.

Claire'i istiyordum. Düşünmek istediğim hala benim dudaklarımın üzerindeki dudaklarının hayaletiydi. 

Hayır, gidip onu bulmam gerekiyordu. Gidip kimi bulmam gerekiyordu? Hangisini bulmam gerekiyordu? Bu gerçekten yapmam gereken bir seçim miydi? Teresa. Teresa'yı bulmam gerekiyordu. Önceliğim oydu. Bir yabancı değil kız kardeşimdi. Soyunma odasında telefonumun melodisi yankılandığında aklımdan geçen tek şey Teresa'nın delice bir şey yapmamasını dilemekti. Gittiğinde gözlerinden öfke fışkırıyordu. Koştum. Arayan Tom'du. Kalbim daha da hızlandı. Ters giden bir şeyler vardı. İyi hissetmiyordum. Nefesimi tutup telefonu açtım.

Cam Bina'ya kadar koşmuştum. Hiç düşünmeden. Claire, Tom'un kucağındaydı. Tom'un üzeri de tıpkı yer ve Claire gibi kanla kaplanmıştı.

" Burada ne diye bekliyorsun? Hastaneye çıkarmamız gerekiyor. " dedim nefes nefese. Claire'e bakamıyordum. Gözlerimi başka yerlere sabitleyip duruyordum. Çünkü bakarsam vereceğim tepkiden korkuyordum.

" Bence en iyisi onu odasına götürelim. Böylece neden sorusunu duymak zorunda kalmayız. " dedi Tom

" Sen delirdin mi kana bakar mısın? Kan kaybından ölecek. "

" Ethan, zaten iyileşiyor. Çok fazla kanı var. Odasına götürüyorum. " dedi sonra kayboldu. Bunu yapmasından nefret ediyordum.

Lobide asansör önünde bekleyen kalabalığı görünce doğrudan merdivenlere yöneldim. Altmış üç kat. Daha önce de yapmıştım. Yine yapacaktım. Asansörü beklemek istemiyordum.

Altmış üçüncü kata çıktığımda koridordaki kasveti neredeyse görebiliyordum. Kalbim daha da hızlanmıştı. Claire'in odasına girdiğimde neredeyse yere yığılacaktım.

" Merdivenler deme. " dedi Tom, elinde ilk yardım kiti vardı ve bakışlarını bana kaldırmıştı. " Hadi bayılmana zamanımız yok. " dedi

" Onu hastaneye götürmeliydik. İç organları da zarar görmüş olabilir. "

" Ethan, bir saniye sakin ol. Bak, kan azaldı. İyileşiyor. "

" Nabzı hala çok zayıf. Tom-"

" O düşüşü atlatan bir insan bunu da atlatır. "

Claire'in yaraları kötüydü. Gerçekten kötüydü. Yüzü neredeyse tamamen parçalanmıştı. Elmacık kemiklerini görebiliyordum. Saçları kandan dolayı tıpkı kollarındaki yaralardan görülen kasları gibi kırmızıydı. Karnında çok çirkin ve derin bir yara vardı. Isırık izlerini gördüğümde neredeyse delirecektim. Tom'un beni tutması çok zor olmuştu.

Şu an Teresa'yı görmek istemiyordum. Belki de bunu kendisi de bildiği için iki gündür bu kattan uzak duruyordu. Öfkemi zaptetmek için tüm benliğimle savaş veriyordum. O uyandığında burada olmak istiyordum. İlk seferinde kaçırmıştım. Bu sefer kaçırmayacaktım. Ama başka bir şey hissettim.

Teresa buradaydı. Odasında. Utanmadan gelmişti. Sakin olmaya çalışıyordum. Sürekli Claire'i düşünmeye çalışıyordum. Ama gözlerim ona kaydığında gözüm dönmüştü.

~~~~~~Claire~~~~~~

Vücudumun ağrımayan tek bir noktası yoktu. Gözlerimi açmaya çalıştığımda gözlerimin bile ağrıdığını fark etmiştim. Ama gözlerimi kendimi zorlayarak açtığımda- ki bunu yapmak ağlamama neden olmuştu- Ethan'ın kapıyı çarparak çıktığını görmüştüm. Hışımla çıkmıştı. Karşı odadan bağrışma sesleri geliyordu. O kadar bağırıyorlardı ki oldukça net bir şekilde duyuyordum onları.

" Hangi cesaretle buraya geldin? "

" Ethan- " Teresa'nın sesi Ethan'ınkinin yanında o kadar cılızdı ki. Ondan hiç duymadığım bir tondu bu. Korkuyordu. Gerçek saf korkuydu. " Ethan lütfen- "

Tanrım! Ethan delicesine bir şeyler yapmak üzereydi. Onu durdurmam gerekiyordu. Teresa'nın sesi neredeyse yalvarıyordu. Kendimi yataktan kalkmaya zorladığımda sanki etlerim kemiklerimin üzerinden sıyrılıp yere düşecekmiş gibi hissetmiştim. Adım atmak işkenceydi. Ama Ethan'ı durdurmak zorundaydım. Bunu yapmak için birkaç kilomu feda edebilirdim. Kapıyı açarken sanki parmaklarım kırılmıştı. Acıyla inledim. Bacaklarım beni taşıyamıyordu.

Claire, lütfen bir şey yapma.

İçeri girdiğimde Ethan Teresa'yı tek eliyle boğazından tutmuş duvarda kaldırmıştı. Kızın ince boynu Ethan'ın büyük elinin altında kaybolmuştu. Nefes alamıyordu. Kıpkırmızı olmuştu. İkisi de beni fark edemeyecek kadar meşguldü. Teresa'nın gözleri kaydı. Ethan onu öldürmüştü. Bir anda elini açtı. Kız duvarda kayarak yere düştü. Ölmemişti. Ama zar zor yaşıyor gibiydi. Ethan arkaya doğru birkaç adım sendeledi. Teresa'nın sabitlendi. Birkaç dakika sonra Odanın bir duvarı yerine geçen pencerenin kırıldığını duydum. Birkaç cam parçası vücuduma saplandı. Ama hiçbir ses çıkaramamıştım. Sonra içeri kargalar doluşmaya başladı. Büyüklü küçüklü. Farklı gagaları vardı. Tek ortak noktaları korkunç olmalarıydı. Ethan'ın etrafını sardılar. Yerde yarı cansız yatan kızan dokunmuyorlardı.

Kargaların sesleri yankılanıyordu. Beynim seslerin altında eziliyordu. Ethan'a yardım etmeliydim. Ona yardım etmeliydim. Ama çok fazla kuş vardı. Kuşların sesleri... Kuşların sesleri...

Claire sakın.

Kargaların sesleri...

Beyaz ışığı tam anlamıyla görmüştüm. İçime bir rahatlama düşmüştü. Sonra Teresa da gördü. Bakışları bana kaydı. Gözlerimiz bir anlığına buluştu.

" Aman Tanrım!"

" Claire? " birkaç dakikadır uyanıktım ama gözlerimi açamıyordum. Ethan biri elimi sıkıyordu. Gözlerim. Gözlerim. Tüm suratım ağrıyordu. Ethan elimi yakalamaya çalışşa da bir elimi yanağıma götürmeyi başarmıştım. Ya da başarılı olduğumu sanıyordum. Çünkü yanağımın olması gereken yerde yumuşak bir şey hissedemiyordum. Kemik. Kelime tüm vücuduma yayıldı. O anda gözlerimi açtım işte. Derinden gelen kontrol edemediğim bir çığlık serbest kaldı. Ethan'ın gözlerine baktım. Ne anlatmaya çalıştığını anlayamadım. Ama sonunda ellerimi yakalamayı başardı. Yüzümden çekti. Ama yatağın içinde debeleniyordum. Çığlıklarıma engel olamıyordum ama ağlamaya korkuyordum çünkü yanağımın olması gereken yerdeki boşluğa dolacaktı. " Shhh, Claire- " tırnaklarımı onun ellerine geçirince sözü kesildi. Ama ellerini kilitlemişti. Beni kendine çekti ve sıkıca sardı. " Hey, hey, iyileşeceksin. " Titriyordum. Konuşmaya korkuyordum.

" Yüzüm. " diyebildim sonunda, ayağa kalkmaya çalışırken. Yüzüme bakmam gerekiyordu. Yüzüme bakmalıydım. Boğazımda biriken hıçkırıkları geri göndermeye çalışıyordum. Ama beni bırakmıyordu. O kadar sıkı sarmıştı ki beni nefesim kesiliyordu.

" Claire," dedi kulağımın dibinde. Sessizce. Ben bile zor duymuştum kulağımın dibinde söylemesine rağmen. " İyileşeceksin. Tamam mı? İyi olacaksın. " kimi ikna etmeye çalıştığı belirsizdi. Beni mi kendini mi?

~~~~~~Ethan~~~~~~

Çığlıkları hala kulağımdaydı. Yüzüne dokunuşu...Elinin boşluğa gelmesi...Korkusu...Sadece görmemiştim, hissetmiştim. Tüm vücudumda hissetmiştim. Tüm vücudunun tekrar yapılmaya başladığını hissettiğim gibiydi. Dayanılmaz bir yüktü. Sakinleşmek için dışarı çıksam da aklımdaki tek şey Teresa'yla olan yarım kalmış konuşmamızdı.

Hızla odasına girdiğimde başında buzla oturuyordu. Her zamanki gibi yüzü ifadesizdi. Hiçbir şey hissetmiyordu.

" Teresa. " beni fark edince oturduğu yerden zıpladı. Ama hala yüzünde tek bir duygu ifadesi bile yoktu. " Neden böyle bir şey yaptın? " dedim sakinliğimi korumaya çalışarak. Sakin kalmalıydım. Şu anda olabildiğim kadar sakin.

" Peşimden gelen oydu. " diye cevapladı. Onu anlamaya çalışıyordum ama bana hiç ama hiç yardımcı olmuyordu. Aksine daha da çok sinirlendiriyordu.

" Doğru düzgün cevap ver! " diye patladım. Üzerine yürümeye başladım. Cevaplarımı alacaktım. Bu yaptığının cezasını çekmesi gerekiyordu. Hiçbir tepki vermiyordu. Doğruca bana bakıyordu. Meydan okuyordu. " Teresa! " Bir anda kapı açıldı. Tom, Teresa ile aramıza girdi.

" Hey, hey. İkiniz de köşelere! " dedi beni göğsümden ittirirken. " İkiniz de insan gibi konuşacaksınız tamam mı? Kimse kimseye zarar vermeyecek. Kimse kimsenin üstüne karga göndermeyecek. Kimse kimseyi bayıltmayacak. " dedi beni tekrar iterken. " Anlaşıldı mı? "

" Tamam, senin dediğin gibi olsun. " dedim arkamdaki koltuğa kendimi bırakırken. Teresa yavaşça göz temasını bozmadan karşıma oturdu.

" Tamam, Ethan başla. "

" Tek bir şey soracağım Teresa neden? Bu kızdan yüzünü kemikten başka bir şey kalmayana dek kazıyacak kadar nasıl nefret ediyorsun? "

" Bilmem ki. Neden acaba? Bir yabancı olması güzel bir başlangıç olabilir mi sence? " dedi ayağa kalkıp. Tom parmağıyla koltuğu işaret etti.

" Tess otur. " dedi, neredeyse komikti. İronik.

" Yabancı olması mı? Teresa sonsuza kadar üçümüz olamayız! "

" Yabancılara güvenemezsin! Hele ki ona asla! Canı istediği anda bizi öldürebilir ama daha güçlerini bile kontrol edemiyor! Tehlikeli! "

" Tehlikeli falan değil o!"

" Tabi, sana göre ne var ki? Son zamanlarda düşünce merkezin belinden yukarı çıktı mı ki? Onu sırf ilginç bulduğun için sevdiğini sanıyorsun! "

" Teresa, sorun bu mu? Ondan hoşlanmam mı? Kaçta kız arkadaşım oldu bunu bile hatırlamıyorum. Sadece onu mu kıskanıyorsun? "

" Onların hiçbiri ciddi değildi. İkinci geceden sonra görüşmediklerin sürüyle. Onların yanında bir şansım vardı! " dedi yeniden ayağa fırlayarak.

" Tanrı aşkına. Claire haklıymış. Cidden bana aşıksın. " dedim şok içinde. Midem bulanmıştı. Benim hakkımda gerçekten böyle mi düşünmüştü? Yüzüne tükürmemek için kendimi zor tutuyordum. " İstediğin bu mu? Ben miyim? O zaman hadi bir anlaşma yapalım. " Tom bana panik içinde bakıyordu. " Sen Claire'in arkadaşı ol. Ben de ne istiyorsan yapayım. " diye önerdim. Tanrım, kendimden nefret ediyordum. Ama Claire'in arkadaşa ihtiyacı vardı. Bir fırsat görmüştüm ve onu kullanacaktım. Berbat bir insandım. Teresa hala taştan yüzünü koruyordu. Cevabını kestiremiyordum. Tom başını iki yana sallıyordu. Teresa bana doğru yürüdü. Dizini karnıma geçirdiğinde nefessiz kalmıştım. Ama eğildiğim sırada çenemden tutup başımı kaldırdı. Dudaklarını benimkilere değdirdi. Kusacaktım. Tam anlamıyla yaptığımız şey iğrençti. Sonra beni öpmeye başladı. Anlaşmayı kabul etmişti geri çekilemezdim artık. 

Continue Reading

You'll Also Like

777K 28.9K 43
"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana h...
958K 46.5K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...
2.1K 620 4
Ruhsuzca sırıttı ve dilini damağına vurarak cıkladı. "Sen bugünden sonra Akrep'in zehrini taşıyan bir Zehre'sin." Beni düzeltirken, elanın mahkûmu ol...
377K 11.8K 51
işten eve dönerken ıssız bir ormanda duyduğu sesin peşine gitti ve bu bulunduğu yer onun hayatının değişim noktasıydı. * * * * * İLK KİTABIM OLDUĞU İ...