Golden Black ➳ the Marauders

By adelaidediyebiri

437K 32.5K 33.3K

Marigold 'Goldie' Ripley Londra'da yaşayan sıradan bir kızdır. Ancak hayatı sürpriz bir biçimde karşılaştığı... More

karakterler ⋅ birinci perde
1 ► Grimmauld Meydanı
2 ► Saksı
3 ► Diagon Yolu
4 ► Hogwarts Ekspress'i
5 ► Patronus
6 ► Harita
7 ► İtiraf
8 ► İksir
9 ► Gece Yarısı
10 ► Böcürt
11 ► Doğum Günü
12 ► Balık
13 ► Kitap
14 ► Beşinci Çapulcu
15 ► Hogsmeade
16 ► Şaka
17 ► Defter
18 ► Bela
19 ► Tehdit
20 ► Unutkan
21 ► Plan
22 ► Enayi
23 ► Şans
24 ► Özür
25 ► Quidditch
26 ► Dumbledore
27 ► Barış
28 ► Teklif
29 ► İki Seçenek
30 ► Griffinhorn Partisi
31 ► Gecekuşu Okurları
32 ► Öpücük
33 ► Saldırı
34 ► Maskeler ve Gerçekler
35 ► Af
karakterler ⋅ ikinci perde
1 ◆ Forestiera Street
2 ◆ Kutlama
3 ◆ Öğrenci Başkanları
4 ◆ Masa Olayları
5 ◆ Kabul
6 ◆ Seçmeler
7 ◆ Zindanlar
8 ◆ Hırsız
9 ◆ Ölüm Yiyen
10 ◆ Canavar
11 ◆ Obliviate
12 ◆ İlk Hamle
13 ◆ Teklif
14 ◆ Longlive
15 ◆ Köstebek
16 ◆ Balo Aşkları
17 ◆ Editler
karakterler · üçüncü perde
2 ■ Düğün
3 ■ Voldemort
karakterler · dördüncü perde
1 ● Aile
[perde kapanıyor]
ek bölüm; Charles Hawthrone

1 ■ Altın ve Siyah

5.2K 424 638
By adelaidediyebiri


Bir yıl boyunca ne kadar çok şey değişebilirse, o kadar şey değişmişti Goldie'nin hayatında.

Dumbledore ile kimsenin haberi olmadan Hortkulukları yok etmişlerdi. Kimseye haber vermemişlerdi çünkü Hortkuluk'ların bulunduğunu Voldemort duyabilirdi.

Goldie, ne yapacağını biliyordu. Kehaneti durduramazdı, kontrol edebilirdi. Voldemort sahaya pek çıkmayı sevmezdi. Ölüm Yiyenleri etrafta kargaşa çıkarırken Voldemort'un nerede olduğu hakkında kimsenin bir fikri yoktu.

Bu nedenle Goldie ve Dumbledore Voldemort'u öldürmek için Harry'i kullanacaklardı. Voldemort akıllı hamlelerle hareket ediyor ve yakalanması neredeyse imkansız görünüyordu.

Bu nedenle Dumbledore ve Goldie Voldemort'un kendi ellerine gelmesini bekliyorlardı. Voldemort ise ancak Harry Potter gibi güçlü bir nedenle kendini ifşa edebilirdi.

31 Ekim 1981 gecesi Pettigrew'un sözleriyle Godric's Hallow'a gelen Voldemort karşısında asasız iki büyücüyü değil, tüm Yoldaşlık'ı bulacaktı.

Yani, Goldie için her şey yeni başlıyordu.

Lily ve James'i kurtardıktan sonra önünde kurtarması gereken yedi kitaplık insanlar vardı. İlk öncelikle Malfoy'larınk kölesi Dobby'i kurtaracaktı. Harry Potter'ın hikayesinin değdiği her noktaya el atacaktı.

Gilderoy Lockhart'ın foyasını ortaya çıkaracak, Regulus Black'i iyi tarafa geçirecek, Barty Crouch'ı kaçtığı Azkaban'a geri tıkacak, Longbottom'ları kurtaracaktı.

Tabi bundan önce yaptığı düelloyu kazanması gerekiyordu.

Willow's Heart'a on kişilik bir Ölüm Yiyen saldırısı yapılmıştı. Yoldaşlık tarafından gönderilen takımda Goldie de vardı. Sirius saldıran grupta kardeşinin yer alması nedeniyle gelmemişti.

Goldie, karşısında ki maskeli Ölüm Yiyen'i pembe bir evin duvarlarına gömdükten sonra ne yapacağını şaşırmış biçimde kalakaldı.

Karmaşa devam ediyordu. Sokağın başında Ölüm Yiyen'ler Frank ve James'i köşeye kıstırmıştı. Mugglelar dört bir yana kaçışırken Goldie e yapacağını bilmiyordu.

Gözleri istemsizce Regulus'u aradı. Onu bulması gerekiyordu ki şaşkınca etrafa bakınırken birinin asasını başına dayadığını hissetti.

"Görüşmeyeli çok oldu, değil mi?" dedi kalınlaşmaya yeni yeni başlamış sesiyle Regulus. Gökte ararken yerde bulmuştu. Goldie kendi çevresinde döndü ve kendine çakmak çakmak gözlerle bakan Regulus'u gördü.

Saçları dağınıktı. Kaşından aşağı akan birkaç damla kan vardı. Yüzü tozlarla kaplıydı. Ancak gri gözleri tozların ardında tutulan iki fener gibiydi.

"Regulus, asanı indir." dedi Goldie. Evet, kendi elinde de asası vardı ama doğrultmak istemiyordu.

"Bana emir verme." dedi Regulus sert bir sesle.

"Regulus, yanlış yaptığını biliyorsun." dedi Goldie vakur bir edayla. "Katillerin ve zalimlerin yanındasın."

Fakat Regulus onu dinliyordu. Dişleri sıkılmıştı fakat dinliyordu. Her an lanetleyebilirdi Goldie'yi ama dinliyordu.

"Seni bir nefeste harcayabilecek insanlar onlar. Senin canını bir cümleden fazla önem vermeyen canavarlar onlar. Regulus, doğrunun neresi olduğunu biliyorsun."

Regulus, sol elini yumruk yaptı. Sıyrılmış gömleğinin altında kıpırdayan dövme görünüyordu.

Goldie, eskiden koluna Ölüm Yiyen işaretinden çizerdi. Sırf oyun olsun diye çizerdi.

Fakat Regulus'u gördüğünde Ölüm Yiyen dövmesiyle geçtiği her dalga için kendisinden utanıyordu.

"Neden seni lanetleyemiyorum?" dedi güçlükle Regulus.

"Doğru dediğimi biliyorsun." dedi Goldie fısıltıyla. "İyiler daima kolları açık seni bekleyen insanlardır-"

Goldie, Regulus'un kafasının yüzünden çekilip yukarıya dönmesiyle durdu. Onun döndüğü yere bakıyordu ki birini kolunu tuttuğunu hissetti. Bacağına bir acı saplandı ve daha ne olduğunu anlamadan onun koluna yapışan Regulus cisimlendi.

Cisimlenmesiyle birlikte Goldie ayağına bakma fırsatı bulamadan yere düştü. Kolundan tutan ve onları boylu boyunca uzanan düz bir vadiye getiren Regulus'tu.

Goldie acıyla gözlerini yumdu. Sağ bacağından dizine uzanan nefis bir acı vardı. Gözlerini korkuyla açıp bacağına baktı.

Yaklaşık on beş santimetre uzunluğunda bir kesik duruyordu dizinin hemen altında. Ancak normal bir kesik değildi. Üstünden duman çıkıyordu ve yanıyormuş gibi hissettiriyordu. Bunun yanında damla damla kanlar ayağına doğru süzülmeye başlamıştı.

Goldie, yaradan kafasını kaldırıp az ötesinde ellerini saçlarına geçirmiş, dizlerinin üstüne düşmüş Regulus'a baktı. Gözleri şokla Goldie'nin kanayan bacağına bakıyordu.

Septirmemişti, lanetlenmişlerdi.

"Regulus!" dedi Goldie genç Ölüm Yiyen'i sarsarak. Derhal St Mungo'ya gitmesi gerekiyordu.

"Beni gördü." dedi Regulus delirmiş bir sesle. "Bellatrix cisimlendiğimi gördü."

"Regulus," dedi yalvarırcasına Goldie. Şu an kendisi için önemli olan lanet Bellatrix'in ne gördüğü değildi. "Ban yardım et. St Mungo'ya gitmeliyiz."

"İhanet ettiğimi gördü. Seni kurtardığımı gördü." dedi Regulus Goldie'ye bakarak. Gözlerinde biriken yaşlar parıl parıl parlıyordu. Fakat sonra birde Goldie'nin halini yeni görmüş gibi irkildi.

"Bacağın-" dedi elini yaraya yaklaştırırken.

"St Mungo-" dedi kısık bir selse Goldie. Acıdan bayılacak gibiydi. Sanki küçük ateş perileri bacağını kemiriyordu.

"Cisimlenemezsin, Ripley." dedi Regulus aceleyle. Etraflarını çeviren yeşil çimenlere bakıp nerede olduklarını anlamaya çalıştı.

"Umurumda değil, Black." Elini Regulus'un koluna yapıştırdı. "Her iki yolla da ölüyorum zaten."

"Yapamam- ben bir Ölüm Yiyen'im." dedi Regulus kolunu Goldie'den kurtarmaya çalışarak.

Goldie, bilincinin yakında kapanacak olduğunu hissediyordu. Artık bacağının alt kısmını hissedemez olmuştu.

"Lütfen, Regulus. Kreacher için..."

Fakat cümlesini tamamlayamadan Goldie'nin gözleri kapandı. Kolu gevşerken Regulus korkuyla zıpladı yerinden.

"Ripley- Ripley!" diyerek sarstı Goldie'yi. Goldie, hala kesik kesik nefes alıyordu.

Regulus, Goldie'yi St Mungo'ya götürmeyebilirdi. Onu orada bıraksa Goldie ölecekti şüphesiz. Bir Ölüm Yiyen olarak bunu yapması gerekiyordu.

Ancak kalbi bu sefer ona tam tersini yapmasını söylüyordu. Dili susabilirdi ancak vicdanı bağırmayı kesmiyordu.

Goldie'nin elini kavradı ve St Mungo'ya cisimlendi.

*

Sirius Black, Danışma'daki sırada beklerken içinden bir ses uzun sıranın hepsini lanetleyip en öne geçmek istiyordu.

Eğer kolundan tutmuş olan James olmasa büyük ihtimal yapardı da.

Goldie'yi göndermemesi gerektiğini biliyordu. Bir zamandır içini kemiren kötü bir his vardı. Her an sevdiği bir kişinin ölmesinden korkuyordu.

İşte başına gelmişti de. Goldie lanetlenmişti ve ne olduğu hakkında bir fikri yoktu. Sadece St Mungo'da olduğu söylenmişti.

Bunun yanında ona verilen bir diğer bilgi ise REgulus Black'in onu getirmiş olmasıydı. Regulus şu an Bakanlık tarafından duruşma için götürülmüştü. Sirius onun aklanacağına emindi. Eğer Regulus Goldie'yi getirmeseydi Goldie'yi kaybedebilirlerdi. Bunu hayali bile Sirius'u kahrediyordu.

Sirius uzun zaman sonra ilk defa Regulus'a minnettardı ve bunu nasıl ödeyeceğini bilmiyordu.

Sonunda kardeşi doğru tarafı bulmuştu. Sirius, onu yargılayacak heyette Exedra Crouch'ın da bulunması nedeniyle kendini rahat hissediyordu.

Sıra Yoldaşlık üyelerine geldiğinde James Sirius'un saçmalayacağından korkarak onu geri çekti.

"Marigold Ripley." dedi sade bir sesle James. "Ziyaret için geldik."

"Ah- zavallı." dedi kirli sarı saçları olan kadın. Balık etliydi ve yüzüne bir ton makyaj yapmıştı. "4. katta yatıyor. Sağdan üçüncü kapı, Dainty Curse koğuşunda kalıyor."

"Teşekkürler." dedi James ve arkadaşlarına gelmelerini işaret etti. Lily, Remus da yanlarındaydı, Peter ise bugün Bakanlık'ta görevliydi.

"Sirius, sakin ol." dedi James grubun dört beş adam önlerinde giderlerken. "Goldie'ye bir şey olmayacak. O güçlü bir kız. Onu endişelendirme."

Sirius'un onu duyduğu yoktu. Goldie'ye sarılıncaya kadar da duymayacaktı başkasını. İlk defa birinin ölümünü bu kadar yakından hissediyordu.

Doğru koğuşa geldiklerinde Goldie'nin perdelerle kapatılmış bir yatakta yattığını gördüler. Burası Sirius'a Hastane Kanadı'nı hatırlatıyordu. Goldie, yatakta uzanıyordu. Uykulu görünüyordu fakat gözleri kapalı değildi. Sarı saçları yatağını kaplıyordu. Beyaz üstüne mavi desenli bir kıyafet giyiyordu. Aslında St Mungo'da herkes o kıyafeti giyerdi.

Goldie'nin gözleri perdenin arkasından kendisine bakan arkadaşlarını fark etti. Gülümsemeye çalıştı, yapamadı. Pek keyfi yoktu. Bacağında hala yanma hissi vardı. Tek değişen kanamanın durmuş olmasıydı.

"Gelebilir miyiz?" dedi Sirius. Goldie'nin soluk teni, yorgun gözleri ona acı veriyordu.

"Gelin." dedi Goldie ve yatakta oturur vaziyete geldi. Sargı kaplı bacağı yorganın üstündeydi.

Sirius, onun sözüyle beraber perdeyi aralardı ve koşarak Goldie'ye sarıldı. En azından hala hayattaydı.

"Nasıl hissediyorsun?" dedi kollarını geri çekerken.

"Fena değil." dedi Goldie yüzünü ekşiterek. "Hepinizi hoş geldiniz."

"Bizi korkuttun." dedi Lily. James'in yanında duruyordu ve yüzünde hüzünlü bir ifade vardı.

"Regulus olmasaydı, ölüydüm." dedi Goldie fakat Sirius ile konuşuyordu. Ona yıllar önce verdiği bir söz vardı. İşte şimdi Regulus Black kurtulmuştu.

"Öleceksin sandım." dedi Sirius Goldie'nin perçemini kulağının arkasına sıkıştırarak. "Cevabımı almadan öleceksin sandım. Seni kaybedeceğim sandım. Bir daha lanetlenirsen seni öldürürüm tamam mı?"

Fakat Goldie'nin kafası 'cevabımı almadan öleceksin sandım' cümlesinde takılı kalmıştı. En son hatırladığı kadarıyla Sirius ona bir soru sormamıştı. Yoksa şimdi de unutkanlık mı yaşayacaktı?

"Ne sorusu?" dedi gözlerini kırpıştırarak.

Sirius James'e kaçamak bir bakış attı. 'hadi dışarı çıkın' diyordu gözleri.

"Aa-" dedi James Sirius'un bakışını gördüğünde. "Aylak, Çiçeğim- çok susadım. Su almaya gitsek mi?"

Fakat soru sormasına rağmen Lily ile Remus'u sürükleyerek çıkarmıştı perdelerin arasından. Sirius, James'in perdeler arkasında dinleyeceğine emindi. Yine de buna kafayı takmadı. Muhtemelen kendisi de aynısını yapardı.

Goldie'nin aklına Sirius'un ona sorabileceği sorular hakkında birkaç fikir gelmişti. Hepsi de kalbini yerinden çıkaracak kadar hızlı atmasına sebep olacak nedenlerdi.

Sirius cüppesini iç cebine elini soktu. Goldie'nin gözleri Sirius ile cüppesi arasında gidip geliyordu.

Sirius elini çıkardığında avucunda küçük bir tahta kutu tutuyordu. Goldie, düşünmüyordu sadece izliyordu. Eğer olanları değerlendirmeye kalksa heyecandan ölürdü.

Ölmeye falan niyetli değildi.

Sirius küçük bir çekişle kapağı açtı. İçeride iki yüzük vardı. Bir tanesi siyah ile gri arasında değişen, mat bir yüzüktü. Diğeri ise altın gibi parlıyordu.

Goldie, nefes almayı bırakmıştı.

"Altın rengi seni ve aydınlığı temsil ediyor. Siyah renk ise beni, karanlığı, temsil ediyor. Uzatmayacağım- Goldie Ripley, benim için Goldie Black olur musun?" 

"Evet." dedi Goldie nefes alarak. Dudaklarında tonlarca crucio'nun engelleyemeceği bir gülüş vardı. Sirius siyaha dönük yüzüğü zarif bir hareketle Goldie'nin parmağına taktı.

"Bir ara yüzükleri değiştirmeliyiz." dedi kısık bir sesle. Altın renginin ona hiç gitmeyeceğine emindi.

Goldie kıkırdadı ve kollarını Sirius'un boynuna doladı. "Seni gerçekten seviyorum."

"Sanırım iki yıl sonra verdiğim sözü bozmanın vakti." dedi Sirius geniş bir gülüşle.

Goldie geri çekildi. "Ne sözü?"

"Goldie, seni seviyorum." dedi Sirius. Bunu bir daha dudaklarından duyamayacağını söylemişti her şeyin başladığı o gece.

Sözlerin canı cehenneme. Sirius, Goldie'ye seni seviyorum demeye bayılıyordu.

Aralarında sessiz bir bakış oldu. Bu, binlerce kelimeye bedel olan sessizliklerdendi.

Goldie, az önce Sirius Black ile sözlenmişti. Şaka gibiydi.

Biraz sonra Goldie, Sirius'un altın renkli yüzüğe yüz buruşturarak baktığını gördü.

"Sanırım ben altın renkli olanı alacağım." dedi Goldie. Sirius'un planı her ne kadar başta romantik olsa da Sirius'un sokakta altın renkli yüzükle gezmek istemeyeceğini biliyordu.

Sirius'un yüzü aydınlandı. "Gerçekten mi?"

Goldie kafa salladı ve parmağında ki yüzüğü çıkarıp en az kendisi kadar zarif ellere sahip Sirius'un parmağına taktı.

Goldie, tahta kutuya uzanmıştı ki kutuda altın renkli yüzüğün altında, bir kağıt olduğunu gördü. Kaşlarını merakla çattı ve altın yüzüğü parmağına seri bir şekilde geçirdikten sonra kağıdı aldı.

Kendi yüzüğünü inceleyen Sirius Goldie'nin kağıdı almasıyla irkildi. "Goldie, onu bana versen olur mu?" dedi Goldie'nin eline uzanarak.

"Hayır, bu ne ki?" dedi merakla Goldie ve katlanmış kağıdı açtı.

"Lanet Aylak." dedi Sirius elini hayal kırıklığı ile alnına götürürken.

Goldie, meraklı kağıdı açtığında karşısında dört mısra çıktı.

"Karanlığın aşkı aydınlığa,

Ben kapıldım yıldızıma.

Her saat geldin aklıma.

Seni üzmek ölüm bana."

"Sirius, bu ne?" dedi Goldie şaşırmak ile gülmek arasında kalırken. "Sen bana şiir mi yazdın- yani yazmaya çalıştın?"

"Hepsi- Aylak'ın suçu." dedi Sirius kağıdı Goldie'nin elinden kaparak. "Neymiş kızlar şiir severmiş."

Goldie kıkırdadı. "Bence harikaydı." dedi hayranlık dolu bir sesle. "Bunu pastanın üstüne yazdırmalıyız."

"Sonra tüm konuklara rezil olalım." dedi Sirius gözlerini kısarak.

"Konuklar kimin umurunda?" dedi Goldie. "Sonuçta evlenenler biziz."

Sirius güldü. "Gerçekten evleneceğiz." dedi mutlu bir sesle.

Goldie kafa salladı. Sirius'a bakarken tüm acılarını unutuyordu.

Merlin'in çürümüş sakalları adına!

Sirius Black ile evleniyordu.

*


Continue Reading

You'll Also Like

158K 16.7K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
225K 22.1K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
104K 7K 91
[ Wattys2020 Hayran Kurgu Kazananı ] ✯ "Gitmeme izin ver," diye fısıldadı güçlükle göz yaşları içerisindeki bedene, onu, elini bırakması için ikna et...
54.8K 3.1K 68
Harry james potter kurgusudur. Rowling'in yarattığı evrende bir black kızının varoluşu nasıl olurdu? Gayet hoş olurdu. Lakin hoş olmayan diğer şey is...