cipa | larry ✓

By winterflowerkth

188K 17.2K 30.8K

"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali k... More

red lips
i'm a man
anything could happen
battlefield
too close
counting stars
breakaway
so cold
never been hurt
blood on my name
eyes on fire
bloodstream
let her go
madhouse
don't let me go
glory and gore
king and the lionheart
make everything louder
lego house
explosions
burning desire
buzzcut season
everybody wants the rule
another love
yellow flicker beat
stop crying your heart out
recovery
love death birth
centuries
your love
beating heart
harry
without a world
the monster
west coast
haunted
seven nation army
tennis court
wait for a minute
love me like you do
wrong
holy ground
story of my life
i put a spell on you
you and i
bad things
here comes the rain again
something's gotta give
misty mountain
ordinary world
kiss me slowly
final
özel bölüm

give me love

3.8K 348 459
By winterflowerkth

Devasa bahçedeki düz yeşil çimenlerin arasına döşenmiş taş yolda yürüyorduk. Sakin, sessiz ve huzurlu.

"Tuhaf."

Sesi düşüncelerime olan odağımı çekerken başımı sağ tarafımda yürüyen Harry'e çevirdim. Ellerini dar siyah kotunun ceplerine sokmuş ve yüzünde hafif bir gülümsemeyle yeri izleyerek adımlarımı takip ediyordu.

"Tuhaf olan nedir?"

Bakışlarını ağırca kaldırdı.

"Çok konuşkan, neşeli, haylaz bir tip gibi görünüyorsun. Ancak oldukça sessiz ve ürkeksin."

Açık sözlülüğü kısa bir şaşkınlık yaşamama sebep olmuştu. Kaşlarım hafif çatılırken başımı sağa sola salladım.

"Aslında konuşkan biriyimdir. Ve biraz da sakar." dediğimde gözlerini inanamayarak büyüttü.

"Ama senin yanındayken biraz gergin oluyorum."

Yürümeyi bıraktığında bende durup vücudumu ona çevirdim. Alnı kırışırken ellerini ceplerinden çıkarıp serbest bıraktı.

"Yanımda rahat değil misin?"

Başımı yere eğip alt dudağımı dişlerimin arasında sıkıştırdım. Buna ne tepki vereceğini bilmiyordum.

"Pek sayılmaz."

Koyulaşmış gözleri dudaklarımı izlerken hızla dişlerimi çekip ısırmayı bıraktım.

"B-ben..." dedi ve boğazını temizleyip kendini toparladı.

Yeniden gözlerime odaklanırken yüzünde muzip bir gülümseme vardı.

"Ben senin yanımda rahatlaman için daha ne yapmalıyım sevgili Louis. Seni çıplak gördüm. Her gece aynı odada uyuduk. Sana asılan aptallara bunu ödettim. Ve işte yine buradayız."

Eli belime sarıldığında beni kendine yaslayıp yüzüme eğildi. Kalbim sanki tam yanaklarımda atıyormuş gibi, yanaklarımın kızardığını hissediyordum.

"Tam burada. Benim hapishanemde. Styles aile mezarlığının içinde. Sende tıpkı bir Styles gibi bu yerde uyuyor ve yemek yiyorsun. Gözlerim senin her kutsal hareketini keyifle izliyor. Ve sen hala rahat hissetmiyor musun?"

Gözlerimi kırpıştararak dokunuşlarından kaçmaya çalıştım. Belimdeki eli yavaşça inerken bir adım geri gittim ve bu hareketimden bir sorun yaratmaması için gülümsedim.

"Haklısın. Biz bir tür ev arkadaşı gibiyiz."

Salise denilebilecek kadar kısa bir süreliğine içinde yeşilin en güzel tonunu barındıran gözlerinden öfke kıvılcımları geçti. Nedenini anlayamadım ve anlamaya çalışmadım. Çünkü hemen kendini dizginleyip sakin bir tavırla gülümsemeyi başarmıştı.

Sağ elini kaldırıp dağınık koyu buklelerinde dolaştırdı ve onları bir sanat eseriymiş gibi nezaketle düzeltti.

"Normalde ne kadar tatlı bir mizaha ve kusursuz bir gülüşe sahip olduğunu biliyorum."

Bunu nereden biliyor? Yada, neden böyle düşünüyor?

"Sadece bunu insanlardan saklıyorsun. Sakla Louis. Onların seni keşfetmesine izin verme. Ancak bana karşı..."

Yeniden durup bana döndüğünde yutkundum. Süslü kelimeler kullanarak burada kalmam konusunda bir pişmanlık yaşamama engel olmaya çalışıyordu. Yada ben fazla önyargılıydım?

"Kendin gibi ol. Ürkek cesur Louis. Seni neşeli ve sürekli kahkaha atarken görmeyi ne kadar isterdim tahmin bile edemezsin."

Ben hiçbir zaman fazla neşeli ve fazla gülen bir insan olmadım. Her seferinde bir züppe karşıma çıkıp içimdeki tüm enerjiyi söküp attı. Lisedeki futbol takımından Paul ve onun en az onun kadar ukala arkadaşları yetmemiş gibi, hayat karşıma bir de acı hissetmeyen bir hastayı -üstelik milletvekili ve baronun oğlu- karşıma çıkardı. Ya çok fazla talihsizim yada hastalıklı tipleri üstüme çekecek davranışlar sergiliyorum.

"Harry." diye sızlandım ve ne cevap verebileceğimi düşündüm.

Az önceki fevrî davranışımın kanıtı olarak kollarından ayrılmamdan sonra elini yavaşça uzatıp yanağıma değdirmek ile değdirmemek arasında kalmıştı. Soğuk teni sıcak yanağıma temas edince gözlerimi kapattım ve sadece onu hissettim.

"Bende isterdim. Seni mutluyken görmeyi çok isterdim." dedim gözlerimi aralayarak.

"Senin öfkeli yada acı çeken halini değil neşeli halini görmeyi çok isterdim."

Bakışları sertleşti. Yüzünden hangi duyguların geçtiğini kavrayamıyordum. Elini yanağıma doğru kaydırdı.

"Benden nefret mi ediyorsun?"

Sorusu beni şaşırtmıştı. En son benden sevgi dilendiğinde sarhoştu. Ancak şu anda gayet ayık. Başımı sağa sola sallayıp yutkundum.

"Senden nefret etmiyorum."

Kafası karışmış gibiydi.

"Yani beni seviyorsun?"

"Hayır Harry. Senden nefret etmiyorum da, hoşlanmıyorum da."

Sözlerimin onu incittiğini biliyordum. Ve onun incinmişken ne kadar asabi olduğunu az çok biliyordum.

"Yani bazen birine karşı hiçbir şey hissettmezsin. Sana karşı nefret yada sevgi hissetmem için seni daha iyi tanımam gerek, değil mi?"

Düşünceli bakışlarıyla başını yukarı aşağı salladı. Hafifçe gülümseyerek onu kızdırmadığım için Tanrı'ya şükrettim.

"Benden nefret ediyorsun."

Ah.

"Harry-"

"Çünkü canını yaktım. Benim yüzümden burada kapalı kaldın. Ve üniversitede hiç arkadaşın yok. Hepsi. Benim. Yüzümden."

Doğruydu. Söyleyecek, savunacak yada konuyu kapatacak hiçbir kelimem yoktu. Onun kalbinin yeterince kırık olduğunu biliyorum. Bana yaşattıkları yüzünden her ne kadar suçlu olsa da hala onun için üzülüyordum.

"Bay Styles?"

Harry'nin arkasındaki hizmetçi kız odağı üzerine toplayınca rahatlamıştım. Harry vücudunu ona çevirerek yeniden elini belime sardı.

"Evet?"

"Bay Christopher Styles ve Bayan Anne Styles bu akşam geleceklerini bildirdiler. Bir aile yemeği için."

Harry'nin kaşları çatıldı ve alnı sertçe kırıştı.

"Louis burada." diye hatırlattı.

Kız bir bilgisinin olmadığını belirtircesine omuzlarını kaldırıp indirdi.

****

Odanın kapısında durup beni son kez kontrol etti.

"Sakın odadan çıkma Louis."

Yeniden başımı sallayarak ellerimi birbirine doladım.

Küçük bir müzik çalarla içeri girdi ve yatakta yanıma oturdu. Elimi tutup diğerinden ayırarak müzik çaları avucumun içine bıraktı. Onun aile yemeğinde olmamı istemiyordu. Ailesinin neden burada yemek yediğini de anlayamıyordum. Babasıyla yaptığı gergin ve kısa süren telefon konuşmasından anladığım kadarıyla kalabık bir aile yemeği olacaktı. Ve Harry bunu biz buradayken yapmalarına fazlasıyla kızmıştı. Bana kalırsa babası oğlunu ve beni kontrol etmek istemişti.

"Ne olursa olsun odadan çıkma. Lütfen."

Bunun onun için neden bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum.

"Tamam Harry. Merak etme." dediğimde dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı.

Elini uzatıp başımın arkasını tuttuktan sonra yüzümü yaklaştırıp alnıma uzun ve anlamlı bir öpücük bıraktı.

"Müzik dinle Louis. Bu seni oyalar."

Ah demek o yüzden bana bunu verdi.

"Bay Styles, aileniz geldiler."

Kız sadece kapının girişinden konuşup telaşla uzaklaştı. Harry rahatsız bir iç çekişle ayağa kalktı ve yeniden bana döndü.

"Senin için yemek getirmelerini söyleyeceğim."

"Teşekkürler."

Odadan çıkarken arkasından kapıyı kapatmıştı. Vay canına. Cidden onları görmemi istemiyor gibiydi.

Kulağımdaki kulaklıklar beni başka bir dünyaya sürüklemişti. Asla arya müzikler dinlemezdim. Harry'nin tuhaf sanatsal zevki beni hiç şaşırtmamıştı. Kasvetli kişiliğine oldukça uygun bir tını.

Pencereden dışarıyı izlerken bahçede çok fazla Styles arabası gördüm. Birkaç aileyi birden barındırıyor olmalı. Onların aile dramlarıyla çok fazla meşgul olmak istemiyordum. Başımı kaldırıp gökyüzündeki yıldızları izlemeye başladım. Sanırım düşünmem gereken bir Tomlinson ailesi dramı vardı. Telefonum alındığı için onlarla irtibata geçemiyordum. Çıldırmış olmalılar.

Omzumda hissettiğim el bir anda irkilmeme sebep oldu. Sanki düşüncelerimden oluşan bir tepeden aşağı doğru atlamış gibiydim. Hızla arkamı dönerek kulaklıklarımı çıkardım.

"Demek o manyağın burada sakladığı değerli sensin."

Karşımda duran ve Harry'i oldukça andıran çocuğa şaşkınlıkla baktım.

"Sen kimsin?"

"Adım Ben. Ben Styles. Harry Styles ile aynı kaderi paylaşan kuzen."

Continue Reading

You'll Also Like

392K 36K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
31.7K 2.1K 26
ünlü idol kim seokjin ve ondan daha ünlü olan kim taehyung ve jeon jungkook. bir kuliste en fazla ne yapabilirlerdi ki? #taejin 1. 27/09/22 #jinkook...
5.4K 491 27
İsyan başlamak üzere, birbirinden habersiz 7 adam 7 mıntıkada hayatlarını feda etme pahasına görevler üstleniyor. Ve bir gün 1.mıntıkadan yük alımı s...
13.9K 612 5
"Böyle çok güzelsin, bebeğim." [ bottom hoseok, top yoongi ] [uke hoseok, seme yoongi] [kısa bir yoonseok smutu]