Egoist ♕

By KitapOkuyanSizofren

617K 22.8K 5.6K

Tamam, ben gidiyorum Kaç bakalım Yankı Efendi nereye kadar kaçacaksın Hadi görüşürüz Buse Görüşürüz Echo Echo... More

Egoist ♕
Egoist -1-
Egoist -2-
Egoist -3-
Egoist -4-
Egoist -5-
Egoist -6-
Egoist -7-
Egoist -8-
Egoist -9-
Egoist -10-
Egoist -11-
Egoist -12-
Egoist -13-
Egoist -14-
Egoist -15-
Egoist -17-
Egoist -18-
Egoist -19-
Egoist -20- ♕İtiraf♕
Egoist -21-
Egoist -22-
Egoist -23-
Egoist -24-
Egoist -25-
Egoist -26-
Egoist -27-
Egoist -28-
Egoist -29-
Egoist -30-
Egoist -31-
Egoist -32-
Egoist -33-
Egoist -34-
Egoist -35-
Egoist -36- ♕İtiraf♕
Egoist -37-
Egoist -38-
Egoist -39-

Egoist -16-

13.1K 517 155
By KitapOkuyanSizofren

O yanağıma doğru eğilmiş dururken ben nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. O kadar heyecanlanmıştım ki elim ayağım titriyordu. Yanağıma giden dudakları yön değiştirip dudaklarıma yöneldi. Bu sefer de elim ayağım boşalmıştı.

Kendimi hissetmiyordum.

Birden bire dudaklarıma değen serin dudakları beni çılgına döndürdü. Bildiğiniz beni öpüyordu, açlıkla ve düşüncesizlikle. Dudaklarım o kadar hareketsizdi ki delirecek gibiydim. o beni öperken hareketsiz kalamazdım sonuçta öpücük öpücüktür.

Bunları düşünerek dudaklarımı hafif kıpırdattım. Bunu yapar yapmaz şevkle inledi ve daha çok yapıştı dudaklarıma. Bu hiş çok garipti. İlk öpüşme deneğimim bence harika geçiyordu. Peki ya neden? Beni seviyor mu? Dahası, ben onu seviyor muyum?

Ve daha da önemlisi eğer sevmiyorsam neden şuan çocuğun dudaklarını sömürüyorum ki?

Nihayet birbirimizden ayrıldığımız zaman elleriyle kafamı tuttu ve gözlerini gözlerime sabitledi.

“Buse?” dedi ve yeniden dudaklarıma kapandı.

Ve yine aynı şey oldu.

Alarm öttü.

Ve birden bire yataktan fırladım.

1 haftadır aynı rüyayı görüyorum. Hem de her gün.

O gün yaşanan olay tam olarak böyle olmadı ama.

Bakın ben size şöyle izah edeyim olay tam olarak şöyle oldu;

Ben motordan indikten sonra Yankı yanağıma eğildi, o kadar yakınımdaydı ki bir an öpecek sandım. Ama o ne yaptı,

Hiçbir şey demeden motoruna atladı ve defoldu gitti.

Ya 1 haftadır çocuk artık rüyalarıma giriyor ama beni öpüyor. Rüyamda beni öpüyor ya salak mı ne?

Bu arada onu 1 haftadır görmüyorum. Bir haftadır evden çıkmıyorum ki, okula gidip son bir haftamı iyi değerlendirdim. Hep arkadaşlarımla geçirdim ve eve dönünce de evde ‘acaba beni niye öpmedi’ diye depresyonlara girdim.

Sizce niye öpmedi, çirkin miyim? Ya da benden tiksiniyor mu? ya da belki korkmuştur?

Bilmiyorum ama moralimi o kadar bozdu ki anlatamam yani. Çok alındım bir de uff.

“Kalkmadın mı hâlâ kızım geç kalacağız” hee bir de hatırlatayım bugün mal okulumun ilk günü. Yaa sormayın zaten Uluç son gün öyle bir sarıldı ki valla Merve’ye böyle sarılırsa kafasını koparırım.

Ne o benim ilk aşkım. Biliyorsunuz onu kimseye vermeye razı değilim.

Hemen yataktan kalktım ve pijamalarım yerine dolapta duran yeni okul kıyafetlerimi giyindim. Bugün sanırım büyük gün yani 1 haftadır görmediğim insancığı göreceğim.

Hemen kıyafetlerimi yerde bırakarak banyoya ilerledim ve dişlerimi fırçalayıp saçımı taradım. Sonra rahat olmadığı için hemen kılçık şekilde tekli ördüm. Kendi saçımı örmeyi bana Rusya’da yaşayan kuzenim öğretmişti. Orada herkes örgü yapıyormuş da falan da filan.

“Gelsene kızım” diye bağırdı aşağıdan Buğra. O sırada merdivenlerden aşağıya iniyordum. Mutfağa vardığım zaman Buğra’nın okul formalı görüntüsünü gördüm.

Siz şimdi bilmezsiniz fakat bu çocuğun okul forması giyinmiş hali bir başka olur. Ee kimin abisi ya aynı kardeşi valla. Yani kız kardeşi Berk değil yanlış anlamayın. Aslında Berk de çok yakışıklı daha 5 yaşında olmasına rağmen o kadar yakışıklı bir çocuk ki valla kardeşim olmasa yavşardım.

“Abilerin en yahuşuhlusu” dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum. O da beni öptükten sonra buzdolabına yönelip süt ve çikolata çıkarttım.

“Günaydın melek. İlk günün için heyecanlı mısın?” kalbim deli gibi çarpmaya başladı. İlk gün için değil 1 haftadır göremediğim sevimsiz mahlukat için heyecanlıydım. Ya bana bir şey derse. Ya niye öpmediğini söylerse, ya beni öpmek üzereyken ki tipimle dalga geçerse dayanamam sanırım.

“Hiçbir zaman ilk günler için heyecan duymam” dedim ve çikolatamdan bir ısırık aldım. Birkaç tane çikolatayı da kapının azındaki çantama atmayı ihmal etmedim. Günlük süt şişesinin kapağını açarak kafama diktim. Bu işte ferahlık hissi ve bütün o muhteşemlik vücuduma nüfus etti.

“İyi hadi çıkalım.” Dedi ve gülümsedi. Ben ise patavatsızca gülüp elimi belime koydum.

“Çıkamayız senin başın bağlı yahuşuhlu. Ama yasak aşk dersen ben varım. Macerayı severim seksi yaratık” dedim ve ellerimi boynunda birleştirdim. Buğra bana sinsice gülümsedi ve ellerini belime yerleştirdi. Kafasını kulağıma eğip seksi ses tonuyla fısıldadı,

“Ben de varım bebek…” hemen ardından ses tonunu değiştirdi ve belimden ellerini çekti. “ama geç kalmak istemeyiz hadi çıkalım artık” dedi ve portmantoya doğru ilerledi. Ben de ümitlenmiştim ya ilk sevgilim abim olacak diye (!)

“Emrin olur sevgilim” dedim son kelimeye baskı yaparak. Ben çantamı kapının önünden alarak sırtıma astım. Gülerek dışarı çıktık. Harley’in yanına vardığımız zaman hemen kaskı aldım ve kafama geçirdim. Abimin beni ilk defa okula bıraktığı zamanki gibi olacaktı. Tek fark okulda kimse bizim kardeş olduğumuz bileyecekti. Bunu neden bu kadar abarttın demeyin. Emin olum eğer babanız annenizden önce başka bir çocuk peydahlasaydı siz de aynı şeyi düşünürdünüz.

Motor son sürat Aydınlar Lisesine doğru ilerliyordu. Bu okul beni korkutuyordu. Çok büyük, ve zengince. Bana göre bir yer hiç mi hiç eğil yani anlayacağınız.

Motor giriş kapısına geldiğinde güvenlik hiç vakit kaybetmeden kapıyı açıp bağıyla selam verdi. Buğra işte ya havalı şey kafasını öyle bir salladı ki saçları uçuştu falan oy kimin abisi.

Okulun açık otoparkına girdiğimizde burasının ön bahçenin bir kısmı olduğunu anladım. Bir sürü insan vardı ve tuhaf olan da hepsinin bize bakmasıydı. Hayır, tuhaf olan kesinlikle hepsinin bön bön bize bakması, biliyorum herkes bize bakacak tamam da bunlar bildiğin öküzün trene baktığı gibi bakıyordu.

What the fuck.

Motor durdu ve Buğra aşağıya indi. Ben de inip kaskımı çıkarttım ve saçlarımı savurdum. Kaskı Buğra’ya uzattığım, aldı ve motorun arkasına koyup anahtarı çekti.

“Sınıfına kadar götürmemi de ister misin?” dedi ve gülümsedi. Ben de ona sırıttım ve hayır anlamında kafamı salladım.

“Kim olduğunu sorup duracaklar. Hiçbir açıklama yapmak zorunda değilsin. Hatta bir dahaki sefer Buğra’ya gitmeniz yeterli diyebilirsin. Emin ol bir daha sormazlar.” Dedi ve yanağımdan bir makas aldı.

“Sağol” dediğimde arkamdan bir ses geldi.

“Buğra.” Arkamı döndüğümde bu kişinin Rüzgâr olduğunu gördüm. Rüzgâr yanıma gelip kolunu bana uzattı.

“Seni götürmemi ister misin prenses” dedi ve ahmakça sırıttı. Demek dalga geçiyorsun Rüzgâr.

“Rüzgâr seninle aynı sınıfta o seni götürsün melek” dedi ve yanağıma bir öpücük bıraktı. Ben de onu öptükten sonra “İyi dersler” dedim ve Rüzgâr’ın koluna girdim.

“Eee görmeyeli nasılsın küçük”

“Küçük? Aynı yaştayız.” Dediğimde kahkaha attı.

“Ama sen hala küçüksün.” Dedi. Sinirle dirseğimi karın boşluğuna geçirdim.

“Şımarma.” Dediğimde güldü ve yürümeye devam ettik. İçeri girdiğimiz zaman herkes bize bakıyordu. Allah’ım bu kadar çok mu dikkat çekecektik. Güzel. Demek ki özel biri oldum.

“Bir şey soracaktım şey Burçak o nasıl?” ney?

Kulaklarım doğru mu duydu,

Anam Burçak’ı mı sordun sen,

Yerim lan seni âşık jojuk.

“Sen bana Burçak’ı mı sordun?” dedim ve gülmeye başladım.

“Neden ki sonuçta benim nişanlım değil mi?” nişanlım? Senin mi? senin haberin yok sanıyordum açıkçası.

“Tabi de insen sevdiği insanı merak eder. Doğru söyle seviyorsun değil mi Burçak’ı” dedim ve kahkaha atmaya başladık. Bu sırada merdivenleri çıkıyorduk.

“Sonuçta benim nişanlım yani. Önemsemeliyim çünkü evleneceğim kadın olacak ilerde” dedi ve güldü. Ney? Sen cidden seviyorsun bu kızı.

“Madem önemsiyorsun neden kızı tehdit ediyorsun, paintball günü” dedim ve suratına çok sert bir şekilde baktım.

“Çünkü, kızarınca çok tatlı oluyor. Bir de beni öpmesine izin veremezdim, sonuçta pişman olacağı bir şekilde ilk öpücüğünü ondan çalmak istemedim.” Oha resmen Burçak’a aşığım dedi lan. Peki, hadi biraz gıcık edelim şu çocuğu.

“İlk öpücüğü olduğunu nereden biliyorsun?” dedim ve ahmakça sırıttım. O sırada merdiven çıkmayı bitirmiştik koridorda yürümeye başlamıştık ki birden olduğu yerde durdu.

“S-sen ciddi misin?” dedi ve azı açık bana baktı. O kadar komik duruyordu ki, onu kolundan tutup sürüklemeye başladım.

“Dalga geçiyordum. Yalnız senin ateş bacayı sarmış.” Dediğimde itiraz etmedi. Efendim? İtiraz etmedi mi?

Bu iş de oldu arkadaşlar darısı benim başıma.

Sınıfa girdiğimde en arka sıranı n boş olduğunu gördüm. Hemen gittim ve kuruldum.

“Kim ne derse desin bu sıra artık benim.” Dedim ve kafamı sıraya koyup ellerimle başımı sardım. Rüzgâr da önümdeki sıraya oturmuş, kurulmuş, yayılmıştı.

“Okulumuza hoş geldin yeni öğrenci” diye bir ses duyduğumda kafamı kaldırdım. Bu Bora’ydı. Gülümsüyordu. Muhteşem bir gülümsemesi ve sarı parlak saçları vardı. Gözlerinin içi çok güzel bir kahverengiyle parlıyordu.

“Bora rahat bırak beni, uykum var” dedim ve kafamı yeniden masaya koydum.

“Bora mı? ben Bora değilim ki?” çocuk sen mal mısın ya. Birden bire kafamı kaldırayım derken pencere açıkmış pat diye kafamı vurdum.

“Allah belanı versin Bora.” Dedim ve gözlerimi açtım. İki tane Bora mı? Kafama darbe aldım diye mi böyleyim acaba diye kafamı iki yana salladım.

“İyi misin Buse” dedi boralardan biri.

“Sizden iki tane mi var yoksa kafamı vurduğumdan iki tane mi oldun?” dedim ve kafamı ovuşturmaya başladım.

“Benden iki tane var” dedi ve yanıma oturdu.

“Kafanı ey Buse bakacağım” dediğinde kafamı eğdim çok acıyordu cidden.

“Bir şey yok sadece biraz şişecek.” dedi ve kafamı kaldırdım.

“Bu da kim ya, bu şensin bildiğin” dedim ve kafamı ovuşturmaya devam ettim. Mantıklı şeyler düşünemiyordum çünkü kafamın acısı çok büyüktü.

“Ben Bora’nın ikiz kardeşi Burak” dedi ve elini uzattı. Eline bir tane vurdum ve kafamı ovmaya devam ettim.

“Zaten hepsi senin yüzünden oldu pislik” dedim ve kafamı yeniden sıraya gömdüm.

Acıyooor acıyoor acıyooor her yolu denedim geçmiyoooooor.

 Ne diyorum ya ben iyice ergen kızlara bağladım.

Kafamı kaldırdım ve etrafa bakındım. Ve bilin bakalım gözüme kim çarptı.

Sizce kim çarptı had tahmin edin.

Hayır, lan Yankı değil hemen neler düşünüyorsunuz.

Merve var ya hani Uluç’unki. Haha şimdi görürsün sen.

“Hey sen” dedim en öndeki sıraya. Merve kafasını kaldırıp arkaya döndü.

“Buraya gel bi.” Dedim ve arkama yaslandım. Kız yanıma geldiğinde yanımı gösterdim. O da oturdu.

“Beni tanıyor musun?” dedim o da kafasını hayır anlamında salladı.

“Nasıl tanımazsın ya sen Merve değil misin?” dediğimde ukalaca güldü.

“Demek ki be seni tanımıyorum fakat ünümden dolayı sen beni tanıyorsun” dedi ve gıcıkça güldü.

“Bence kapa çeneni” dedi ve sinirli bakışlarını Merve’ye yöneltti. Sağol Rüzgâr fakat kendimi savunabilirim. Merve korkmuşa benziyor ki hemen sıraya sindi.

“Şimdi, bir kere Rüzgâr kapattırmasa da kapatmak zorunda kalacaktın. Uluç senin bu kadar gıcık olduğundan bahsetmemişti be Merve” dediğim zaman rengi tamamen attı.

“S-sen Busesin değil mi?” dediğinde arkama rahat bir tavırda yaslandım.

“Ha şunu bileydin” dedim ve gülümsedim.

“Bak Buse iyi anlaşacağımızı umuyorum, sadece yeni insanlara karşı biraz kabayımdır. Bu konuşmadan Uluç’un haberi olmazsa sevinirim.” Dedi ve iyice gülümsedi.

 Hahahahahahahahahahahhah no.

“Çok beklersin. Artık Uluç sana posta mı koyar, tekme mi koyar orasını sen düşün” dediğim zaman kızın gözleri dolmaya başladı.

Bu kız cidden Uluç’u seviyor.

Gözlerindeki o aşkı anlamamak için aptal olmak gerekiyor.

“Yemin eder Buse sen olduğunu bilsem hayatta böyle konuşmazdım lütfen Uluç’a söyleme çünkü o, sana çok değer veriyor. Her buluşmamızda adın mutlaka geçiyor. Bazen seni ciddi anlamda kıskandığım oluyor ama ses edemiyorum. Çünkü onu çok seviyorum. Belki senin sevdiğinden bile ç…” derken sözünü aniden kestim.

“Kimse, hiç kimse Uluç’u benden çok sevemez anladın mı? Sen yokken onun yanında ben vardım, o ilk aşkını kaybettiğinde onun sahip olduğu tek omuz bendim. Belki birbirimize âşık değiliz fakat ona olan sevgim aşktan da öte bir seviyede. İnan onu üzersen seni silahla vuru müebbet yemeye razı olabileceğim bir sevgi bu. Sen bunu yapabilir misin peki… Hiç sanmıyorum” dedim ve önüme döndüm. Sinirlenmiştim. Bu kız kendini ne sanıyordu ki böyle konuşuyordu.

“Bu konuşmayı Uluç’a bahsetmeyeceğim, onun üzülmesini istemem. Bak Merve, o zamanında çok acı çekti. Belki bunları anlatmak bana düşmez o zamanı gelince anlatır. Onu sen de üzersen katlanamaz. Bu yüzden ona iyi bak. Belki artık yanında benden çok bulunacaksın, onu bırakırsan önce senin sonra da onun azına sıçarım. O mutlu olmayı hak ediyor. Şimdi defol git çünkü sana sinir oluyorum, Uluç seni de seviyor çünkü. Hadi defol.” Dedim ve onu ittirmeye başladım. Gülerek yanımdan kalktı ve en ön sıraya yeniden geçti.

“Ah aşk denen sikik duygu” dedim ve geriye yaslandım. O sırada içeriye Zehra girdi ve Bora veya Burak ikisinden birinin kucağına atladı. Bir dakika hangisininkine atladı? İkisi de birbirinin aynısı.

“Seni çok özledim Burak” dedi ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Burak olduğunu öğrendiğim çocuk da bu öpücükle yetinmeyip dudağına kocaman bir öpücük verdi. Bir dakika ya bu kız Burak mı Bora mı nasıl anlıyor?

“Zehra, çok affedersin ama bir şey soracağım. Hangisi Burak hangisi Bora nasıl anlıyorsun.” Dediğimde sınıftaki çoğu kişi kahkaha atmıştı.

Komik miydi peki?

Kesinlikle hayır.

“Şunlara baksana birbirileriyle alakaları yok” dedi Zehra. Efendim? Alakaları yok derken? Zehra kafayı sıyırmış.

“Tek yumurta ikizi misiniz siz?”

“Evet.” Ahaa istediğim cevap. Tek yumurta ikizleri birbirilerinin kopyası olurlar.

“Kim ne derse desin, ben sizi ömür boyu karıştıracağım” dedim ve sırama gömüldüm. O sırada içeriye hararetli bir şekilde tartışan bir çift girdi. Neden dolayı kavga ediyorlar kulak misafiri oldum.

“Beni anlamıyorsun Ayaz, ben senin için onca şey feda etmişken…” derken oğlan söze atladı.

“Ben sanki hiçbir şey feda etmiyormuşum gibi konuşma. Ben de buyum işte. Yapamıyorum benim kurallarım da bu.” kapı tarafı en arka sıraya oturdu kız. İsminin Ayaz olduğunu öğrendiğim çocuk ise kollarını birleştirip duvara yaslandı.

“Bunlar da kim?” diye sordum Rüzgâr’a. Bakışlarımı takip edip kavgaya devam eden çifte baktı.

“Hee Sinem ve Ayaz.” Dediği gibi kıkırdadı.

“Niye sordun ki?” diye devam etti Rüzgâr.

“Neden mi? içeri girdiklerinden beri kavga ediyorlar.” Dedim ve gülümsedim. Patavatsızlıkta hat safhaya ulaşarak o tarafa bön bön bakıyordum.

“Onlar öylelerdir. Ayaz, problemli bir çocuk, Buğra ona bizim guruba gelmeyi teklif etti fakat o kendi gurubu olduğunu söyledi, yani bizi reddetti. Sinem, bu kızı anlamak mümkün değil. Hem kıskanç hem de çok atarlı. Ama özünde iyi kız, uzun süredir arkadaşız Sinem’le. Tam da birbirilerini bulmuş çiftlerden bunlar da. İki taraf da ciddi anlamda fedakârlıklar yaptı. Ayaz ciddi anlamda değişti Sinem’den sonra. Şuan gizli nişanlılar. Yani Sinem’in annesinin ve babasının haberi yok. Ayaz desen zaten annesi ve babası izin vermese bile kafasını koyduğu her şeyi yapar. Çok problemli bir çocukluk dönemi var zaten, ciddi anlamda problemli. Sinem’le tanışmadan önce de hala psikopat bir şeydi. Ama Sinem resmen onun yaralarını sardı. Çok garip ama gerçek bir aşk hikayesi.” Dedi ve esneyip arkasına yaslandı.

“Aşk ne garip bir şey” dedi ve Sinem ve Ayaz’ın olduğu tarafı gösterdi. İkisi de sakince oturup gülümseyerek fısıldaşıyorlardı.

“Ara bence” dedim birden Rüzgâr’a

“Ne? Kimi?”

“Ebemi, tabi ki de Burçak’ı, en azından bir mesaj falan at ‘Günaydın piremses’ yazabilirsin mesela. O her zaman sevgilisinin ona piremses demesini istemiştir” dedim ve 32 diş sırıttım.

“Eee madem senden kurtuluş yok ben bari bi arayayım şunu” dedi ve ayağa kalkıp kapıdan dışarı çıktı. Telefonumdan saate baktığımda saatin 08.45 olduğunu gördüm. Harika, dersin başlamasına 15 dakika var.

Tam kafamı sıraya gömecekken asaletiyle içeri girdi. Bu çocuk günden güne daha da yakışıklı oluyordu sanki hani?

“Günaydın Kiss” dedi ve yanıma attı kendini. 1 haftadır hiçbir şekilde temasa geçmeyen biri içi iyi bir başlangıç yaptı.

Aslında olaylar şöyle oluyordu, bu bir hafta içinde Yankı bize en az 7-8 kere gelmiştir. Ama ben hep bir bahane bulup onunla hiç görüşmedim. Yok hastayım, yok internette işim var, yok ders çalışıyorum. Ciddiyim bunu bile dedim. Gerçi Buğra inanmadı ama neyse.

“G-günaydın Echo” dedim ve kafamı ona bakabilecek şekilde sıraya koydum. Güzelce esnedikten sonra Yankı elleriyle saçlarımı karıştırdı.

“Görmeyeli nasılsın. Gerçi 1 haftadır görüşmüyoruz ama yüzünü gören cennetlik.” Dediğinde bütün sınıfın bize baktığını yeni yeni anlamaya başladım. Kapıdan bizi seyredenler bile vardı. Ah Yankı, bu kadar yakışıklı olmak zorunda değilsin.

“Bilirsin meşguldüm işte.” Dedim ve kafamı sıraya iyice gömdüm.

Bok meşguldün. Sadece onun suratına bakamdın. Dedi Jr. Buse

Meşguldüm bi kere.

Neyle meşguldün allasen

Neyle güzel soru, ımm Arctic Monkeys dinlemekle, tumblr’a girmekle ve çikolata yemekle. Bunlar cidden önemli şeyler.

Kendini kandırma.

Kapa çeneni.

Tmm hdi ok bb.

Yok daha neler hemcicik gitti. Hey… orada mısın… valla gitmiş.

“Tabi, ben şey diyecektim…” dedi ve derin bir nefes aldı,

“Okulun her sene geleneksek olarak düzenlediği bir parti var. Partinin amacını hala anlayabilmiş değilim fakat, benimle gelmeni istiyorum.”

I’m sorry. What? Ney? Haağğ?

“Efendim” beynimde uçuşan onca kaba kelimenin arasından en kibarını seçip Yankı’nın önüne serdim.

“Bilirsin herkes sevgilisiyle gider ve sen yalnız kalırsın ya, o durumdayım. Sanırım kavalyen olmak istiyorum” dedi ve sırıttı. Cidden rahat görünüyordu ve bu beni rahatsız etmişti. Önemsemiyor gibi bir havası vardı.

“Çok isterdim fakat galiba sen bu durumdan pek memnun değilsin o yüzden olmaz”

“Bunu da nereden çıkarttın?”

“Çok rahatsın şuan bak, önemsemiyorsun bile.”

“Yanılıyorsun Buse, bunu çok istiyorum bana güvenebilirsin.” Dedi ve sıcacık gülümsedi. Şaka mı yapıyor bu çocuk.

Kalbimin ritminden haberin var mı yar yar, haberin var mı yar yar…

İyice delirdin be Buse. Ama hala mükemmel kusursuz bir egoistsin.

“Bilmem ki bana layık mısın?” dedim ve güldüm. Koluma hafifçe vurdu o da.

“O zaman bu iş de tamam hadi ben kaçar.”

“Nereye”

“Ben bu sınıfta değilim ki, bu arada emin ol, formayla okula gelmek için seni bekledim.” Dedi ve okul formasını çıkarttı. Altından Galatasaray forması çıktı. Formayı düzeltti ve cebinden atkı çıkartıp boynuna taktı.

“Biz sözümüzü ne pahasına olursa olsun tutarız.” Dedi ve kapıdan çıkarken bağırmaya başladı.

“RE RE RE RA RA RA GASRAY GASRAY CİMBOMBOM.” Ben kahkaha atarken kapıdan son bir bakış attı ve göz kırptıktan sonra sınıftan dışarı çıktı.

O sırada zil çalmaya başladı zaten. Eee 15 dakika vardı daha. Oha be amk ne çabuk geçti vakit.

“Konuştun mu?” bu soruyu kapıdan içeri giren Rüzgâr’a sordum.

“Evet, ve ne oldu biliyor musun?” çok merak ettim.

“Ne oldu lan çabuk söyle” dedim ve gözlerimi pörtlettim.

“Bana Rüzgârcığım dedi” olay bu mu yani? Cidden olay bu mu?

“Tam olarak ne dedi?” dedim ve sakince arkama yaslandım.

“Hadi öğretmen geliyor kapatmam lazım Rüzgârcığım.” Bu mu şimdi? Valla ben de birbirilerine itiraf ettiler sandım.

“Tamam, şimdi git az ötemde yaşa” dedim ve elimle uzağı gösterdim.

Tam kafamı koyacakken içeriye bir tiçır fırladı.

“Günaydın, bildiğim kadarıyla yeni bir öğrencimiz var” abi hangi insan bu cümleyi kurarak içeri girer ki.

“Yeni öğrenci kendini tanıt boşuna zaman kaybetmeyelim hemen derse geçelim”

Zorla ayağa kalktım. Derin bir nefes aldım.

“Ben Buse. Eraylar Lisesinden geldim ve… sanırım bu kadar.” Dediğimde yan sıramdaki oğlan söze atladı.

“Bir de renkli pijama giymeyi seviyor” dedi ve bütün sınıf kahkaha atmaya başladı. Ben anlamsızca oğlana bakarken aklıma birden bir anı sızıverdi.

“Evet, parti biteli çok oldu şimdi hepiniz siktir olup gidiyorsunuz” dedim. Millet üstümdekilere bakıp gülüyordu. Eee yani bende Looney Tunes’lu pijama giyen biri görsem ben de gülerdim. Ama şuan ve hiçbir zaman bu zengin piçlerini takmayacağım. Yanımdan geçenler bana gülerken onlara orta parmağımı gösterdim. Hepsi uyuşuk uyuşuk dışarı çıkarken biri şey dedi 

“Pijamaları kadar kibar bir kız” bu beni çok güldürdü.

Aaa ben de diyorum bu çocuğu nereden tanıyorum. Bu o çocuk ya. O gün Gizem’in partisindeki oğlandı.

“Renkli pijamaları sevdiğim doğrudur” dedim ve sevimlice gülümsedim. Sınıf kahkahalara boğulurken oğlana göz kırptım ve yerime oturdum.

Ve ders sıkıcı sıkıcı işlenmeye başladı. Ben mi ne yaptım? Kafamı gömüm yattım.

---Bölüm sonu---

-ÖNEMLİ NOT MUTLAKA OKUYUN-

EVET ARKADAŞLAR BU BÖLÜM ÇOK SAÇMA OLDU BEN DE BİLİYORUM AMA TEOG’A 1 HAFTA KALDI. HELE BİR ŞU TEOG’U ATLATALIM ONDAN SONRA SİZE ÇOK GÜZEL VE UZUN BÖLÜMLER VERECEĞİM. İNANIN CANIM DA ÇOK SIKKIN ŞU ARALAR İÇİMDE HİÇ ANLAMINI VEREMEDİM BİR SIKINTI VAR VE İNANIN HİKAYEME YANSIMASINI HİÇ İSTEMİYORUM. BU YÜZDEN EN İYİSİ HİKAYEYİ DOZUNDA BIRAKMAK. BEYNİMDE BUSE BANA İSYAN ETMEYE BAŞLADI. NEYMİŞ ONA İLGİ GÖSTERMİYORMUŞUM. SİNİRLENDİ ATARLANIYOR FALAN.

NEYSE MORALLERİ BOZMAYALIM BU BÖLÜMÜN YORUMLARINA ULUÇ BAKIYOR :D

TEOGDAN SONRA HERŞEY MÜKEMMEL OLACAK.

Continue Reading

You'll Also Like

18K 997 16
(Biyo aile kitabı) 16 yaşında olan Asel Mina' nın cehhenemin den kurtulma hikyesi (Mizah ve argo kelimeler içerir) Alıntı *** Bana üsten üsten bakı...
1.7M 72.1K 64
(Düzenleniyor) REKLAM YASAK !!! Hikayede hem mesajlaşma hemde normal yazılan hikaye vardır . Alya bir gün can sıkıntısından , kendi numarasının ilk ü...
85.7K 4.5K 24
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...
2.9M 216K 61
"Ulan, diyor insan ister istemez. Bu kadar küçük bir şey de yaşıyor, konuşuyor. Hatta iç organları da var." Arşın yıllarca kardeşinden dinlediği Yüsr...