BIRAKAMAM!

By Elenuray

75.6K 3.3K 471

Bu adam az önce resmen ayaklarını yerden kesmişti ve Defne bunu bir kez daha yaşamayı çok istiyordu. Bu yüzde... More

1.bölüm~~Başlangıç
2.bölüm~~Sana emanet!
3.bölüm~~Senin babanım!
4.bölüm~~Son Nefesim
5.bölüm~~Yağmursuzluğa Gitmek!
7.bölüm~~Unutulmak
8.bölümden alıntı!
8.bölüm~~ Hissetmek
9.bölüm~~ Hep Birlikte Yaşamak!
10.bölüm~~Avuç içindeki kalp!
11.bölüm~~ Her şey seninle güzel!
12.bölüm ~~ Ben Severim Seni!
13.bölüm~~ Gülüşü güzel olanın...
14. Bölüm~~Seni Seviyorum der gibi...
15.bölüm-- Bana Aşık Ol İstiyorum...

6.bölüm~~ Yağmur Olmadan

5.1K 237 18
By Elenuray

Öncelikle ufak bir duyurum var. Aslında bunu kitabın en başında söylemem gerekiyordu sanırım ama unutmuşum maalesef. Bunun için ilk bölümün başına ufak bir bilgilendirme bölümü yazdım. Şimdi sizide bilgilendirmek istedim. Kitabımdaki ana karakterler -Defne ve Aras- Yağmur doğmadan öncede bir kaç kez karşılaşıyorlar. Ama elbetteki bunu hatırlamıyorlar. Çünkü bu karşılaşmalar oldukça kısa süreli karşılaşmalar. Hatırladıkları anılarda olacak elbette ama hepsi değil maalesef. Kitabımın asıl konularından bir taneside tesadüfler üzerine kurulu bir aşk.. Bunun için bazı bölümlerin içerisinde bölümden bağımsız olarak yada bölüm sırasında hatırlanan geçmişi paylaşacağım. Zaten okuyunca ne demek istediğimi anlarsınız. Sadece bazı bölümlerde dediğim gibi bölümden bağımsız olarak yazılacak bazı şeyler ve bu anıları ana karakterlerimiz maalesef hatırlamayacak ama ben yazar olarak güçlü bir hafızaya sahip olduğum için tabiki hatırlayıp size aktaracağım bu anıları 😂 Umarım hoşunuza gider bu durum. Gitmeyecek olanlar için özür diliyorum, bu bilgilendirmeyi en başından yapmalıydım 😔

İyi okumalar..

Bir kaç yıl önce..

Defne okuldan çıkmış yürüyordu. Saat öğleden sonra dörde geliyordu. Hava ilk baharın etkisiyle oldukça güzeldi ve Defne yolunu uzatmak istemişti. Bunun için yurduna çokta uzakta olmayan parka doğru ilerlemeye başlamıştı. Kaldığı yetiştirme yurdu zengin bir muhite oldukça yakındı bunun için çok sık yurda yeni kıyafetler bağışlanırdı. Tabiki bu yurtta kalan kızlar için yeniydi. Aslında gelen kıyafetler zengin insanların eski kıyafetleriydi. Ama yurttaki kızlar bunu dert etmezlerdi. Çünkü kıyafetler hiçte eski durmazdı. Onlar için eski kıyafet yırtılana kadar giyilmiş kıyafetlerdi. Defne üzerine henüz yurda dün bağışlanmış olan güzel bir pembe ceket giymişti. Ceket kısaydı ve beline kadar anca geliyordu. İçine giydiği beyaz okul tişörtü ve altına giydiği gri pileli okul eteği ile oldukça uyumlu olmuştu. Yeni kıyafetin sevinciyle birlikte oldukça gülen bir yüzle gidiyordu parka doğru.

Yolun üzerinde gördüğü yavru köpeğin başını okşamıştı. Köpek oldukça sevimliydi. Köpeği ardında bırakarak yürümeye devam etti parka çok az kalmıştı zaten. Bir köpeğin acı feryadını duyunca hızla arkasına döndü ve az önce sevdiği yavru köpeği kırmızı spor bir arabanın önünde topallayarak kalkmaya çalışırken gördü. Arabadan bir kaç genç çıkmış ve köpeğe bakmıştı. Aralarından birisi hızla köpeği aldığında Defne köpeği veterinere götüreceklerini sandı ama onlar köpeği yolun kenarına koyup arabaya bindiler ve hızla uzaklaşmaya başladılar. Defne yanından geçen arabaya öyle öfkelendiki eline aldığı bir taşı fırlattı hızla arkalarından. Ama amacı arabanın arka camını patlatmak değildi kesinlikle.

Araba güçlü bir frenle durunca Defne ne yapacağını şaşırdı. Önce gözleri kocaman açıldı ardından arabadan çıkıp kendine doğru koşmaya başlayanları görünce hızla kaçmaya başladı. Zaten nerdeyse gelmiş olduğu parka öyle hızlı girdiki insanlar ona baktılar tuhaf tuhaf. Tabi arakasından onu kovalayan muhtemelen arabanın sahipleride hızla girmişti parka.

Defne gözleriyle etrafı arıyordu bir yandan saklanmak için. İlerde bir kafe vardı hemen o tarafa yöneldi ve kafeye girmek yerine hemen arkasından koşmaya devam etti. Amacı kafeye girdiğini düşünmeleriydi bu ona biraz zaman kazandırırdı. Arkasına baktığında kimse gözükmüyordu. Ama yinede bir yere saklanmak istedi. Hızla etrafına baktığında ileride beyaz çiçek ağaçlarının topluluğu olduğunu gördü ve hemen oraya yöneldi. Aslında bunlar ağaçtan çok, fazla uzun olmayan çalılardan oluşuyordu. Defne hızla aralarına girerek saklandı.

Çiçekler o kadar sıktı ki dışarıyı görmek mümkün değildi. Biraz daha bekledikten sonra çiçeklerin arasından kafasını çıkartarak etrafı kontrol etmek istedi. Kalbi deli gibi atıyordu. Başını çıkartıp etrafı kontrol ederken ilerde ona bakan çocukla göz göze geldi. Gözleri kocaman açılırken kalbi korkuyla atmıştı. Öyle korkmuştuki hareket dahi edememişti.

Çocuk uzun uzun Defneye baktıktan sonra muhtemelen arkadaşlarının yanına gitti. Defne büyük bir korkuyla tekrar çiçeklerin içine gömülürken nefesini tutmuş olacakları bekliyordu. Muhtemelen o çocuklar gelecekler ve arabanın camının parasını isteyeceklerdi ama Defnenin o kadar parası yoktu. Hatta nerdeyse hiç parası yoktu.

İçinden dualar ederken çalılığa doğru yaklaşan adım sesleri ve konuşmalar duydu. Bir erkek sürekli birisini bulursa ona yapacaklarından bahsediyordu. Defne bu birisinin kendi olmamasını umdu. Ardından başka biride ona heryere baktıklarını ama bulamadıklarını söyledi. Sinirli olan çalılıkların arasına gizlenmiş olabileceğini söyleyince başka birisi hızla oraya baktığını ve orada olmadığını söylemişti.

Adım sesleri uzaklaşırken Defne çiçeklerin üstünden kafasını hafif çıkartıp baktı. Dört erkek gidiyordu. Aralarından en geriden giden arkasını döndü. Bu Defneyi gören çocuktu. Defneye göz kırptığında ise onun aynı zamanda onu kurtaran çocuk olduğunu anlamıştı ve çocuğa kocaman gülümsemişti Defne istemsizce.

Aras kendisine gülümseyen küçük kıza biraz daha baktıktan sonra hızla arkasına dönmüş ve arkadaşlarının yanına gitmişti. Üniversiteden arkadaşlarıyla evine eğlenmek için giderlerken böyle birşey başlarına gelmişti ve arabanın sahibi arkadaşı en sevdiği arabasının başına gelenlerden dolayı bir hayli sinirliydi. Aras onu sakinleştirmeye çalışırken o kızı neden koruduğunu düşünüyordu. O an kız ona fazlaca masum ve korkmuş gözükmüştü. Muhtemelen amacı camı kırmak bile değildi. O masum kızı zalim arkadaşının eline bırakmak istememişti muhtemelen. Arabanın yanında bekleyen Aylayla göz göze geldiklerinde az önceki kızın kendi hayatları için gerçektende fazlasıyla masum olduğunu daha iyi anlamış ve verdiği karardan dolayı kendini bir kez daha tebrik etmişti. Ayla gevşekçe gülerek, arabanın yanına gelen Arasa sırnaşmaya başladığında Aras ortamı bozmamıştı. Sonuçta onu bu ortama sokan Aylaydı. Ardından camı kırık arabaya binmişler ve yollarına kaldıkları yerden devam etmişlerdi.

Defne gidenlerin arkasından bakarak biraz daha bekledi ve gittiklerinden emin olduktan sonra kendiside hızla parktan çıkarak yurduna ilerlemeye başladı.

🔥🔥🔥🔥

Yağmur babasının arabasında giderken çok heyecanlanmıştı. İlk kez bir arabaya biniyordu. Daha önce hep otobüs yada dolmuşa binmişti. Hiç normal bir arabaya binmemişti. Öyle heyecanlı ve mutluyduki annesiyle ayrıldığı gerçeğini unutmuştu bir süreliğine.

"Baba araban çok güzelmiş! Biliyor musun ben hiç arabaya binmemiştim daha sonra. Ayy şey.. daha önce diyecektim karıştırdım!"

Aras kızının bu sevimli hallerine hafifçe gülmüştü. Anlaşılan uzun zamandır gülmeyi unutmuş olan yüzü bundan sonra oldukça fazla gülecekti Yağmur sayesinde. Aras sanki uyuşturucu tedavisi sırasında kendisini terkeden Serpilden sonra kaybettiği hislerine yeniden kavuşuyordu. En azından yeniden gülebiliyordu...

"Bundan sonra sen ne zaman istersen arabayla gezdiririm seni. Merak etme bundan sonra hep arabaya bineceksin küçük hanım!"

Yağmur babasının ona yeniden küçük hanım demesiyle ufak bir kıkırdama kaçırmıştı dudaklarından. Babasının ona küçük hanım diye seslenmesi oldukça hoşuna gidiyordu.

"Peki şimdi senin evine mi gidiyoruz baba?"

"Evet kızım benim evime yani evimize gidiyoruz!" Aras yüzündeki gülümsemeyle kızını yanıtlıyordu. Kızının konuşmaları onu mest ediyordu. Kızına aşık olmuştu iki günde!

"Peki sadece sen ve ben mi yaşayacağız orda? Annem bizimle yaşamayacak mı bir daha hiç?"

Yağmurun üzgünce sorduğu soruyla Arasın gülen yüzü solmuştu hafifçe. "Kızım konuşmuştuk ya bunu daha önce. Sen benimle birlikte yaşayacaksın ve annenide istediğin zaman görebileceksin!"

"Ama baba annem neden bizimle yaşamıyorki! Hem o kaybolmazdı, birlikte giderdik evimize."

"Bazı anne babalar birlikte yaşamazlar Yağmur. Tıpkı bizim gibi ayrı yaşarlar." Aras Yağmura durumu açıklamakta oldukça zorlanıyordu.

"Biliyorum baba. Kreşteki Mertinde annesiyle babası ayrı yaşıyorlarmış. Bu yüzden Mert hep üzgün oluyor. Hiç oyun oynamak istemiyor. Sadece benimle oyun oynuyor baba."

Aras ne dese bilememişti. Neyseki eve gelmişlerdi. Bu sayede cevap vermekten kurtulmuştu. Arabayı bahçeye park ederek indi ve Yağmurun arabadan inmesine yardım etti. Hava yeni kararmıştı ama bahçenin ışıklandırması açılmıştı hemen. Bu sayede heryer ışıl ışıldı. Ön bahçede görülmeye değer pek bir yer yoktu asıl görülmeye değer olan yer arka bahçeydi. Çünkü arka bahçede oldukça büyük bir havuz vardı. Etrafı rengarenk çiçeklerle çevriliydi. Biraz ileride ise cam duvarları olan bir kış bahçesi vardı. Burası Arasın ailesiyle çocukken yaşadığı evdi. Babası daha sonra şehirden biraz daha uzak bir yerde yaşamak istemişti ve buradan taşınmışlardı.

Aras annesiyle kavga etmişti ve konuşmuyordu. Bu nedenle burada yaşamaya başlamıştı. Üniversite yıllarında kullandığı kendine ait birde apartman dairesi vardı ama Yağmuru orada yaşatmak istememişti. Yağmur için en uygun yer şüphesiz burasıydı. Ayrıca şirkete gidip gelmeside daha kolay olacaktı.

Yağmur kocaman gözlerle etrafa bakarken oldukça sevimli görünüyordu. Aras evde çalışan yarımcılara arabadaki eşyaları Yağmur için hazırlattığı odaya götürmelerini ve yerleştirmelerini istedi. Aslında yağmurun herşeyi vardı yeni odasında ama yinede kişisel eşyalarının bir kısmını almıştı Aras, Yağmur yabancılık çekmesin diye. Ayrıca Yağmur için bir bakıcı ayarlamıştı. Yağmurun beslenmesi ve diğer konularla o ilgilenecekti. Kızının resimle ilgilendiğini görmüştü sadece. Diğer ilgi alanlarını bulup geliştirecek olan kişide yine bu tuttuğu bakıcının göreviydi.

"Baba burası ev mi? Tıpkı annemin anlattığı masallardaki saraylara benziyor!"

Yağmurun söyledikleriyle kızına dönen Aras kızına gülerek cevap verdi. "Ya demek öyle! O zaman burasıda bizim sarayımız olsun ve sende bu sarayın biricik prensesi ol!"

Yağmur duyduklarıyla kocaman gülümsemiş ve ellerini çırparak zıplamıştı sevinçle. "Yaşasın ben prenses oldum!"

"Hadi bakalım prenses şimdi sarayımıza girelim!" Aras sevinçle yerinde zıplayan kızını kucağına almış ve eve çıkan merdivenleri tırmanmışlardı. Ev, dört katlı bir villaydı. Giriş katında büyük bir salon ve mutfak vardı. Misafirler için iki yatak odası vardı bu katta. İkinci katta ise yine bir salon vardı ama bu alt kattakine göre daha büyüktü. Ve salonun hemen yanında amerikan mutfak vardı. Aslında bu kat yıllar önce yalnızca Arasın kullanması için yapılmış bir kattı. Bu nedenle bu katta bir tane oldukça büyük yatak odası vardı Aras için ve onun biraz ilerisinde gelen misafirleri için çokta büyük olmayan normal boyutlarda misafir odası vardı. Salonda bir köşe gibi ayrılmış olan şömine bölümü vardı ve önüne iki koltuk yerleştirilmişti ama istenirse yerde oturulması için kenarda birçok yastık vardı. Ayrıca salonun bir duvarı boydan boya cam kaplıydı ve sürgülü kapıyla oldukça geniş olan balkona açılıyordu. Balkon ise arka bahçeye bakıyordu.

Bir üst kat ise çatı katıydı. Burasını yıllar önce babası oldukça büyük bir çalışma odası yapmıştı. Arasta bu haline dokunmamış kendi çalışma odası olarak kullanmaya başlamıştı. Zemin katta ise burada çalışanlar için ayrılmış iki yatak odası ve bir banyo vardı. Onun haricinde yiyecekler için birde kiler bulunuyordu.

Aras Yağmur için kendini odasının bulunduğu kattaki misafir odasını hazırlatmıştı. Aras Yağmura evi gezdirdikten sonra, Yağmur evi çok sevdiğini söylemişti. Özellikle balkondan dışarıya bakıpta kocaman arka bahçeyi görünce sevinçten havalara uçmuştu ve hemen bahçeye inmek istemişti. Arasta onu kırmayarak arka bahçeye indirdi.

"Baba bu kadar suyu buraya neden doldurdunuz?" diye sordu Yağmur tüm saflığıyla. Daha önce hiç havuz görmemişti.

"Bu bir havuz kızım! Burda yüzmek için doldurduk suyu." Aras kızına cevap verdi sakince.

"Peki baba nasıl yüzülüyor? Ben daha önce hiç yüzmedim!" Yağmur yine merakla sorusunu sormuştu. Arasta büyük bir sabırla kızının tüm sorularını cevaplıyordu.

"İstersen ben sana öğretirim yüzmeyi kızım. Tıpkı bir balık gibi sende suyun içinde hareket edebileceksin! Eminim çok seveceksin!"

"Ama baba kıyafetlerimiz ıslanır suyun içinde. Sonra üşürüz ve hastalanırız! Annem ben hastalanınca çok üzülüyor. Ben annemi üzmek istemiyorum!" Yağmur kaşlarını çatarak suya bakıyor bi yandanda konuşuyordu. Aras biraz gülerek Yağmura baktıktan sonra kızının sudan daha fazla nefret etmesini engelledi ve konuşarak açıkladı kızına durumu.

"Merak etme kızım havuza kıyafetlerimizle girmiyoruz! Havuza girmek için özel kıyafetler var onlarla giriyoruz böylece sorun olmuyor. Ayrıca hava sıcakken giriyoruz ve böylece hastada olmuyoruz."

"Haa şimdi anladım! Bende çok korkmuştu hasta olmaktan. Hiç sevmiyorum ben hasta olmayı!" Ardından aklına gelen şeyle yüzünü astı ve konuştu yavaşça. "Ama benim havuzda yüzmek için özel kıyafetim yok. Ayın başına kadar beklemem lazım. Böylece annem bana özel kıyafetten alabilir!"

Aras duyduklarıyla birlikte oldukça üzülmüştü. Çocuğu bu küçücük yaşında istediği şeyi almak için muhtemelen Defnenin maaş almasını bekliyordu. Daha öncede olmuştu mutlaka böyle birşey ve onun için bu şekilde davranmıştı.

"Ben sana alırım özel kıyafetlerden güzel kızım. Ayın başına kadar beklemene gerek yok!"

Yağmur babasının söyledikleriyle ona dönerken merakla konuştu. "Ama baba para hep ayın başında gelir ve bizde böylece alışveriş yapabiliriz. Nasıl ayın başını beklemeden alacağız ki?"

"Benim bir sürü param var zaten kızım. Almak istediğimiz bir şey için ayın başını beklememize gerek yok yani."

"Para seni çok seviyor o zaman baba! Annem bir keresinde bana paranın onu hiç sevmediğini bunun için ona çok az geldiğini söylemişti. Sende çok para olduğuna göre seni çok seviyor olmalı!" Aras Yağmurun söylediklerine gülümsemekle yetinmişti. Defnenin gerçekten tuhaf düşünceleri vardı. Aras yeni şeyleri duydukça hayret ediyordu ve bu kızın kafası nasıl çalışıyor diye düşünmeden edemiyordu.

"Aras bey, yemek hazır efendim!" Çalışanın söyledikleriyle ona dönen Aras onu kafasıyla onaylayarak içeri gönderdi ve Yağmura dönerek konuştu.

"Küçük hanım duydunuz değil mi yemek hazırmış. Bu durumda ne yapıyoruz? Hemen yemek yemeye gidiyoruz!"

Yağmur babasını kafasıyla onaylarken bir yandanda konuşuyordu. "Hemen yiyelim baba birazdan açlıktan bayılabilirim!" Aynı zamanda numaradan bayılıyormuş gibi yapmıştı ve Arası oldukça güldürmüştü. Aras gülerek Yağmuru kucağına aldı ve hızlı adımlarla eve doğru ilerlemeye başladı.

"Hemen yemek yemeliyiz! Yoksa prenses hazretleri açıklıktan bayılacak!" Arasın söyledikleri Yağmura kahkaha attırmıştı. Yağmurun gülüşene büyük bir hayranlıkla bakan Arasta tıpkı onun gibi gülüyordu. Yağmurun enerjisi evdeki herkese yansımıştı, herkes gülümseyerek baba kıza bakıyordu.

Aras ve Yağmur neşeyle yemeklerini yerken Defne için durumlar çok daha farklıydı. Eve adımını attığı anda yalnızlık bir tokat gibi çarpmıştı suratına. Onu bu kadar mahveden yalnızlık mıydı yoksa Yağmursuzluk mu bilmiyordu Defne. Daha önce bu evde hiç yalnız kalmamıştı. Yağmur vardı hep yanında. Yağmursuz tek bir akşam dahi geçirmemişti. Yağmur olmadan yemek dahi yememişti daha önce. Yağmur olmadan öncesinde ne yaptığını hatırlayamıyordu bile Defne. Sahi Yağmur olmadan nasıl yaşıyordu? Ne için yaşıyordu Defne. Yaşlı gözlerle salona doğru ilerlerken sayısız bıçak saplanıyordu sanki kalbine. Attığı her adımda daha çok acıyordu sanki canı. Biliyordu ki salonda kimse olmayacaktı. Biliyordu ki evde kimse yoktu. Yağmur yoktu... Nasıl anlatsaydı ki içinde acıyı. Sanki yıllardır kocaman bir okyanusta binlerce balıkla birlikte yaşayan bir balıktıda birden bir balıkçı tarafından acımasızca okyanustan çekip çıkarılarak küçük bir cam fanusa hapsedilmişti. Önce sınırsızca aldığı nefesler şimdi boğazına takılıp onu yavaş yavaş boğuyordu sanki.

Bir süre salondaki koltukta boş boş oturmuş öylece boşluğa bakarak düşünmüştü Defne. Ne yapacaktı bundan sonra? Sadece kendisi için mi yemek hazırlayacaktı? Bundan sonra sadece kendisi için mi ne giyeceğini düşünecekti? Artık Yağmurla uyumlu giyinemeyecek miydi? Neşeli sesiyle Anne acıktım! diye bağırmayacak mıydı Yağmur? Birlikte oturup çizgi film izleyemeyecekler miydi? Kızına bir daha masal anlatamayacak mıydı? Bir daha onu hiç uyutamayacak mıydı? İstediği zaman ona sarılıp uyuyamayacak mıydı? Sahi nasıl uyuyacaktı ki bu kocaman boş evde? Nasıl yemek yiyecekti?

Yavaşça kalktı oturduğu koltuğun üzerinden. Adımlarının rotası belliydi. Yağmurun odasına gidiyordu. En azından kızının kokusu hala duruyordu o odada. Odanın kapısında eli kapı kolundayken bekledi bir süre. Göreceği boşaltılmış odaya hazırlıyordu kendisini. Etrafa saçılmış boya kalemleri ve oyuncaklar olmayacaktı. Dağınık bir yatak bulamayacaktı muhtemelen içeri girdiğinde. En önemliside Yağmur olmayacaktı.. Yavaşça indirdi kapının kolunu ve araladı kapıyı. Sanki kutuplardaymış gibi içi buz tuttu odanın boşluğundan. Adımını attı içeriye ve boş yatağa baktı. Çölde susuz kalmış gibi kurudu boğazı yutkunamadı. Bir adım daha attığında zehirli sarmaşıklar sardı dört bir yanını. Bir adım daha ve ulaştı yatağa. Oturdu üzerine ve sanki düştü derin bir kuyunun en dibine. Soğuk bomboş bir odada Yağmurun kokusunun sindiği yastığa sardı kollarını ve uzandı yatağa. Işığı bile açmamıştı. İçi gibi karanlıktı odada. Yatakta uzanırken akıttı göz yaşlarını usulca. Sesi çıkmıyordu hiç, sessizce dökülüyordu göz yaşları. Gecede onunla birlikte susmuştu sanki. Duyguların en yoğun yaşandığı saatler şüphesiz gece saatleriydi ve acı tıpkı gece gibi sarmıştı dört bir yanını..

~~

Yağmur babasıyla oldukça keyifli bir şekilde yemeğini yemişti. O kadar çok yemek vardı ki hangisini yiyeceğini şaşırmıştı. Doyduktan sonra masadan kalkmışlar ve salona ilerlemişlerdi. Salonda oturmuşlar ve bir animasyon izlemişlerdi. Daha sonra bakıcı gelmiş ve Yağmura uyku saatinin geldiğini söylemişti. Aras çalışma odasına giderken Yağmurda uyumak üzere yatağına gitmişti. Ama bir sorun vardı. Yağmuru daha önce annesinden başkası hiç uyutmamıştı. Dadısı Yağmuru güzelce yatağı yatırdıktan sonra uyumasını söylemiş ve ışığı kapatarak odadan çıkmıştı. Yağmur işte o zaman hatırlamıştı annesinin yokluğunu.

Annesi bir gece olsun onu yatağında yalnız bırakarak uyumasını istememişti. Mutlaka ya ninni ya da şarkı söylerdi. Bazende güzel güzel masallar anlatırdı. Ama yağmur uyumadan asla ayrılmazdı yanından. Yağmur ağlamaya başladı sessizce. Anneciğim diye diye ağlıyordu. Yatakta annesinin ona almış olduğu küçücük ayıya sarılmış uyumaya çalışıyordu ama uyuyamıyor uyuyamadıkça daha çok ağlıyordu. Gece lambası açık olsa dahi odada korkmaya başlamıştı.  Sanki bir şeyin hareket ettiğini gördü ve oldukça yüksek bir sesle çığlık attı. "Anneciğim!"

Hem ağlıyor hemde anne diye bağırıyordu. Kucağındaki ayıcığa sarılmış gözlerini kapatmış deli gibi ağlıyordu. Bakıcı hemen odaya girmiş ama Yağmuru sakinleştirmeyi başaramamıştı. Arasta Yağmurun çığlıklarını duymuş ve hızla yanına gelmişti. Yağmura sarılırken bir yandanda onu sakinleştirmeye çalışıyordu ama başarılı olamıyordu. En sonunda cebinden telefonu çıkartarak Defnenin numarasını tuşladı ve telefonun açılmasını bekledi. Telefon bir kaç çalıştan sonra açılabilmiş ve Defnenin panik dolu sesi gelmişti.

"Aras! Yağmura birşey mi oldu?"

Ardından Yağmurun ağlama seslerini duyunca hızla yağmura seslenmeye başlamıştı. Arasta aradan çekilmeye karar vererek telefonu hoparlöre almış ve Defnenin sesinin odaya yayılmasını sağlamıştı.

"Yağmur! Bebeğim ne oldu? Neden ağlıyorsun?"

Yağmur sanki bir transtan çıkmış gibi susmuş ve gözlerini açarak anne demişti hıçkırıkla karışık sesiyle. Defnenin hiç durmayan göz yaşları yine akıyordu ama bu kez Yağmur ağlıyor diye akıyordu. O ağlayınca Defnede ağlıyordu istemsiz. Yağmur annesini aramıştı etrafta ama bulamamıştı. Sonra babasının elimdeki telefonu görmüş ve almıştı hızla.

"Yağmurum! Söyle kızım, ne oldu?" Defnenin boğuk sesi yankılanmıştı bir kez daha telefondan. Yağmur iç çekerek konuşmaya başladı.

"Anne sen yoktun ben çok korktum, uyuyamadım!"

Defnenin gözyaşlarına bir yenisi daha eklenmişti. Kızıda onsuz uyuyamıyordu anlaşılan. "Neden uyuyamadın bebeğim?" Yağmur bi kez daha iç çekti ve sakinleştiği belli olan sesiyle konuşmaya başladı.

"Anne ben hiç yalnız uyumadım ki! Korktum ben yalnız kalınca. Sende yoktun bana ninnide söylemedin. Ben çok korktum anne!"

Bu sırada Aras bakıcıya sert bir bakış atmış ve yollamıştı dışarıya. Böyle birşeyi düşünmesi gerekirdi. Birde çocuğunu buna emanet edecekti! Defnenin sesini duyunca sakinleşen kızına baktı. Sanki az önce herkesi ayağa kaldıran kendisi değilmiş gibi sakince annesiyle konuşuyordu. Defne konuşmadan kendisi konuştu.

"Güzel kızım sen bana söyleseydin yalnız uyuyamadığını ben kalırdım yanında!" Yağmur babasının konuşmasıyla ona döndürdü başını ve babasına cevap verdi.

"Ama baba ben daha önce hiç yalnız uyumadım ki. Bende bilmiyordu korktuğumu. Hem anneme ben söylemezdim ki ben uyuyana kadar bekle diye. O hep kendisi beklerdi ben uyuyana kadar. Bana ninni söyler masal anlatırdı hep." Aras Defneyle bu tarz konuları ayrıca konuşmayı aklına not ederek kızına cevap verdi.

"Tamam o zaman prenses! Bundan sonra bende sen uyuyana kadar yanından ayrılmayacağım tamam mı?" Yağmur kafasını sallamıştı usul usul. Ardından telefonda kendilerini dinleyen Defneye dönmüştü tekrar.

"Anne bana ninni söyler misin?" Defne hafifçe tebessüm etmişti yaşlı gözlerle.

"Tabi söylerim güzel kızım, sen yeterki iste!" Yağmur yatakta babası için yer açmış ve onun uzanmasını sağlamıştı yanına. Telefonuda ortalarına koymuştu. Bu sırada Defnenin güzel sesi doldurmuştu odayı. Yağmur bu sese alışık olsada Aras için bu bir ilkti ve oldukça şaşırmıştı. Çünkü Defnenin sesi gerçektende çok güzeldi.

"Uyu bebeğim,
Yaradan alsın, saklasın seni ellerden

Uyu bebeğim,
Melekler korur, seni kara gecelerden

Uyu bebeğim,
Annen bir gün, gelecek yâd ellerden

Uyu bebeğim,
Uyukuna gelsin, haber güzel günlerden!"

Defne ninniye ara verdiği sırada Yağmur konuşmuştu uykulu sesiyle. "İyi geceler anneciğim!" Defnenin cevabı gecikmemişti "İyi geceler bebeğim!" Ardından ninnisine devam etmişti kaldığı yerden. Uyuyan sadece Yağmur olmamıştı. Yağmurla birlikte Arasta Defnenin ninnisiyle uykuya dalmıştı farketmeden. Defne ise ağlamaktan şişmiş olan gözlerini kapatıp ninni söylemeye devam etmiş ancak oda bir süre sonra uykuya teslim olmuştu...

Evet yeni bölüm geldi.

Bayram hediyesi olarak yazmak istedim. 😜

Umarım keyif alarak okumuşsunuzdur!

Okuduğunuz için teşekkür ederim 😅

Bu arada ninni, Vatanım Sensin dizisinde Hilalin söylediği ninni. Çok beğenmiştim duyduğumda burdada kullanmak istedim. Son satırı dizide yarım kalıyor bu yüzden ben uydurdum umarım olmuştur 😅😅 Diziyi pek izlemesemde Hilal ve Leonun aşkının yakın takipçisiyim diyebilirim 😂 Dizinin hayranlarına burdan selamlar 🙋🏼

Continue Reading

You'll Also Like

19.8K 1.4K 12
Abiler hikâyesi... Dört kardeşin en küçüğü, Hilal, onun hikâyesi bu. İki abisi, bir ablası, anne ve babası ile yaşadığı evden bir parça bu hikâye; H...
181K 2.1K 10
ali: Seni sikmeyeceğim. 05..: İtaatkâr olacağıma söz veriyorum, lütfen.
110K 4.2K 34
Karışmış bebek klasiği. Zeynep gerçek ailesine alışabilecek mi? Zeynep ön yargıları kırabilecek mi? Zeynepin ailesi olabilecek mi? Hadi gelin hep ber...
339K 22.3K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...