MAVİ KUBBELER : Yalnız Prens...

By Humeyra2882

691K 60.9K 8.9K

#Wattys2018longlist 05/01/2018 Bilim kurgu #1 Dünya tamamen değişmişti. Savaşlar, kaos, atom bombaları ins... More

''Prens kendini kuleye hapsediyor''
BÖLÜM 1 ''Mavi Kubbeler''
BÖLÜM 2 ''O Benim Saklı Cennetim*''
BÖLÜM 3 ''Umut''
BÖLÜM 4 ''İlk Kez''
BÖLÜM 5 ''Başlangıç''
BÖLÜM 6 ''Kütüphane''
BÖLÜM 7 ''Kalbimin Alex kıyısı''
BÖLÜM 8 ''Labirent''
BÖLÜM 9 ''Yandım ve Kül oldum''
BÖLÜM 10 ''Ve Gizli Bahçesi''
BÖLÜM 11''Cennet ne? ''
BÖLÜM 12 ''Tavşan''
BÖLÜM 13 ''Geçit''
BÖLÜM 14 ''Kara kaplı defter ve yüzük''
BÖLÜM 15 ''Veda''
BÖLÜM 16 ''Gözlerin Her Şeyi Anlatıyor ''
BÖLÜM 17 ''Korkum Onu Kaybetmek''
BÖLÜM 18 ''Belki Bir Gün''
BÖLÜM 19 ''Vurgun''
BÖLÜM 20 ''Huzur''
BÖLÜM 21'' Alex'in Plan Kırıntıları''
BÖLÜM 22 ''Doğu''
BÖLÜM 23 '' Çilek Reçeli ''
BÖLÜM 24 ''Yolculuk''
BÖLÜM 25 '' Kızıl Altın ''
BÖLÜM 26 '' Hastalık ''
BÖLÜM 28 '' Plan Değişti''
BÖLÜM 29 '' Kök ''
BÖLÜM 30 ''Vicdan Azabı''
Bölüm 31 ''Muhafız''
Bölüm 32 '' Savaş Başlıyor''
Bölüm 33 ''Gri Kubbeler ''
Bölüm 34 '' Kalp''
Bölüm 35 '' Konsey''
Bölüm 36 '' Gözyaşı''
Bölüm 37 ''Soylunun Kızı''
Bölüm 38 ''Ev''
Bölüm 39 '' Defter''
Bölüm 40 '' Geri Dönüş''
Bölüm 41 ''25 temmuz, 2889 ''
Bölüm 42 ''Hissiz''
Bölüm 43 ''Sürgün''
Bölüm 44 '' Winter Caddesi''
Bölüm 45 '' Düşüş''
Bölüm 46 ''Bisiklet''
Bölüm 47 ''Peri masalı''
Bölüm 48 '' İntikam ''
Bölüm 49 '' İmza''
Bölüm 50 '' Taht ''
Bölüm 51 '' Söz''
Bölüm 52 ''Mucizem''
Bölüm 53 ''Yalnız Dağ Zindanları''
Bölüm 54 ''Final''
Özel Bölüm 1
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Duyuru
Özel Bölüm 4
Özel Bölüm 5
Yeni Hikaye geliyor !
Beyaz Kubbeler
Özel Bölüm 6
Özel Bölüm 7
Selam!

BÖLÜM 27 '' Dördüncü Aşama:Panzehir''

8.4K 804 38
By Humeyra2882

''Benimle dalga mı geçiyorsun?'' dedim sertçe. Sinirden titremeye başlamış olan ellerimi iki yanımda yumruk yaptım.

Eric ellerini havaya kaldırdı ve ''Hey bakma bana öyle,kızıl bitkinin yerini biliyorum dedim seni oraya nasıl götüreceğimi biliyorum demedim'' dedi hızlıca. Gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Şeytan diyor sol gözüne büyük bir yumruk at! Kör olsun!

Sinirle soludum. Birkaç dakika önce yaşadığım tüm mutluluk birden kaybolmuştu. Bir parça umut aşılanmıştı içime ama umudun sonunca bir hiçlik olduğunu öğrenmiş ve yıkılmıştım. Sıktığım ellerimi serbest bırakıp yavaşça koltuğa çöktüm. Alex'i kurtarmak için elimde bir fırsat olduğunu sanmıştım,ne kadar aptalım! Onu asla kurtaramayacağım!

''Cass '' kafamı kaldırıp Eric'e döndüm,artık ona kızgın değildim. ''Ah Cass, şu hayal kırıklığını sil gözlerinden , inan bana ateş püskürtmelerine razıyım'' dedi,sesi hüzünlü ve bıkkın çıkmıştı.

Eric'in sözleriyle kafamı ellerime çevirip konuştum. Gözlerimden akmak için bekleyen gözyaşı şelalesini zar zor zapt ediyordum. ''Onu kurtarmak için bir şansım olduğunu sandım '' sesim bitkin çıkmıştı.

Eric yavaşça yanıma gelip '' Var zaten '' dedi. Ona doğru döndüm ve ''Boş vaatlerle gelme bana,bu kalbimi daha da çok acıtıyor.'' dedim sinirle karışık hüzünle. Eric hayır anlamında kafa sallayıp ''Cass,seni nasıl götüreceğimi bilmiyorum ama bilecek birini tanıyorum'' Birden yerimde donup kaldım. Az önce doğrumu duymuştum? Birilerini tanıyor muyum dedi?

''Anlamadım'' dedim yavaşça.

Fiona hafifçe iç çekip '' Bana sakın o cadıdan yardım alacağınızı söyleme'' diye bağırdı. Eric göz devirip ''O cadı değil'' Fiona yanımıza kadar gelip ellerini göğsünde birleştirdi ve ''Üzerime saldırdı'' dedi gözlerini kocaman açarak. Eric ise kafasını sola yatırıp ''Yemeğine böcek koydun'' diye bitirdi. Fiona kafasını tavana dikip umursamaz bir tavır aldı ve ''Hak etmişti'' dedi. Kafam karışmıştı,kimdi bu cadı?

''Kimden bahsediyorsunuz?'' dedim kafam karışmış bir şekilde. Fiona hafifçe tosarıp ''Abimin aptal kız arkadaşından'' dedi ve yanımızdan uzaklaştı. Eric ellerini alnına koyup ''Fiona beni çok sever ve kaybetmekten korkar bu yüzden aşık olduğum kıza etmediğini bırakmadı,eh sevgilimde de hata var tabi .'' Ellerini alnından çekip bana çevirdi. ''Kızlarla uğraşmak çok zor'' dedi bıkkınca. Ardından hafifçe gülümsedi ve ''Sen hariç,sen sevdiğin adam için her şeyi göğüs gerebilecek birisin'' dedi. Yüzümde oluşan gülücüğün farkında bile değildim o ana kadar. Evet ben onun için her şeyi yapardım,sadece... Sadece ailemden vazgeçemezdim sanırım. Onları asla terk edemezdim.

''Onu bir gün bırakıp gitmenden korkuyor Eric'' dedim mutfakta tabakları yerleştiren Fiona'ya bakarak. Eric hayır anlamında kafa salladıktan sonra'' O benim kardeşim Cass,ondan başka dayanacak kimsem yok,nasıl onu bırakıp gideyim? '' dedi.

''Bir gün o da aşık olacak ve o da senin durumunu anlayacak'' Eric birden kaşlarını çatınca şaşkınca kalakaldım. ''O daha çocuk '' dedi birden ve Fiona ya bakmaya devam etti. '' Kaç yaşında?'' diye sordum. Hiç düşünmeden '' On sekiz'' dedi. Kaşlarımı çatıp Eric'in bebeksi yüzünü inceledim.

''Yani... Sen yirmi iki yaşındasın?'' Eric kafa sallayınca ''Hiç göstermiyorsun'' dedim hızlıca. ''Ama kardeşin tam yaşını gösteriyor'' Eric onaylayan birkaç şey mırıldandıktan sonra ''Bu yüzden biraz daha büyümedikçe yanına erkek yaklaşamaz'' dedi kızgınca. Hafifçe güldüm, her abi gibi kıskançlık krizine girmişti. Sesimi topladım ve gülmemeye çalıştım. ''Peki, senin cadının yaşı kaç?'' diye sordum. Yüzünde hafif bir gülücük oluştu ve ''On dokuz'' dedi. Ardından düştüğü tongayı anlayıp bana sertçe baktı.

''Ah kardeşinle neredeyse aynı yaşta'' diye başladım ama ayağa kalkıp ''İşim var'' dedi ve yanımdan uzaklaştı. O gidince gerçeklikler tekrardan bir balyoz gibi suratıma çarpmıştı. Hemen ayağa kalktım ve Alex'in odasına doğru yöneldim. Fiona bana doğru döndü ve ''Cass, çantanızdan ölü fare kokusu geliyor '' dedi. Birden durup Fionaya baktım, sanırım hazırladığımız sandviçler bozulmuştu. ''Tamam, önce Alex'e bakayım ardından gelip temizlerim'' Fiona hayır anlamında kafa sallayıp ''Ben hallederim sen Alex ile ilgilen'' dedi ve arkasını dönüp çantalara yöneldi. Minnettarca ona baktım, ardından koşar adımlarla Alex'in yanına gittim.

Kızarıklıklar yavaş yavaş yüzüne doğru gelmeye başlamıştı. Kalbim birden tekledi, ölmesini istemiyordum. Yanına gidip yatağın köşesine oturdum ve güzelim yüzüne bakmaya başladım. Biraz solmuştu yüzü, dudakları hafifçe kurumuş ve yüzünün birkaç yerinde ufak ufak kırmızı benekler vardı. Elimi kaldırıp dudaklarına dokundum, öpmeye dahi kıyamazken şimdi solgun olması kalbimi acıtıyordu.

Ellerim güzel dudaklarından çıkık elmacık kemiklerine doğru yol aldı. Parmak uçlarım tenine her değişin de bedenimi hafif bir titreme fırtınası esir alıyordu. Bu his ona daha ilk dokunuşumdan beri beni kendine bağlamıştı.

Hafifçe gülüp hayran olduğum hafif uzun saçlarını okşadım. Biraz daha yaklaşıp tam kulağının orada durdum ''Alex, Aşkım'' diye fısıldadım. ''Yalvarırım beni bırakma'' dedim, sesim fazlasıyla ağlamaklı çıkmıştı. ''Sensiz hiçbir şey yapamam, ayakta kalamam'' Sağ elimle gözyaşlarımı silip ''Hem kitapları daha yerine koymadık, ben nasıl tek başıma koyayım'' dedim hafif alayla.

Birden gülüşüm soldu, bedenim buz kesti. Hayır!

Hızla ayağa kalkıp salona koştum, gördüğüm manzara bakılacak olursak çok geç kalmıştım. Fiona yere oturmuş, bir elinde çürümüş sandviçi tutarken diğerinde ise Doğu kitaplarından birini tutuyordu. Karşısında ise Eric başka bir Doğu kitabı tutuyordu. Kalbim güm güm kulaklarımda atarken derin bir iç çektim.

Eric birden bana döndü ve ayağa kalkıp yüzüme baktı. ''Açıklayabilirim'' dedim yavaşça. Fiona da kalkmıştı. ''Açıkla'' dedi Fiona,gözlerinde hafif bir nefret kırıntısı vardı.

Biraz daha onlara yaklaştım ve ''Onları geri vermek için buraya geldik'' Eric hala bana bakıyordu,Fiona ise sinirle ''Yalan söyleme'' dedi. Birkaç adım yaklaştı ve ''Onaları çaldın ve şimdi ülkene götürüyorsun'' dedi hızlıca. Olumsuz anlamda kafamı salladım,kalbime giren acıyla hafifçe irkilsem de yerimde sabit durdum.

''Hayrı onları Mavi kubbelerden kaçmadan önce saray kütüphanesinden aldık'' dedim hızlıca. Fiona tam bir şey söyleyecekken Eric araya girdi ''Bitirmesine izin ver Fiona'' dedi sakin bir ses tonuyla.

Derin bir nefes aldım ve ''Ben orada saray kütüphanecisiydim'' Fiona hızla ''Evet orasını biliyoruz, haberlere çok çıkıyorsun'' dedi.

Ona aldırış etmeden. ''Bir gece yani sarayda yangın çıktığı gece amaç Prensi öldürmekti. Birlikte gizli bir geçide saklandık ama ondan önce kütüphanede farklı krallıklara ait kitaplar olduğunu fark etmiş ve neden burada olduğunu çözmeye çalışıyorduk. O gece bizi öldürmeye çalıştılar. Saklandık ve başka bir gizli geçit sayesinde saraydan kaçtık'' dedim ve başımıza gelen her şeyi onlara anlattım. Elbette Bize yardım edenlerin ismini vermedim, her şeye rağmen onları gizli tutmak istiyordum.

''Yani kitapları geri vermek için yola çıktınız'' Dedi Eric. Evet, anlamında kafa sallayınca ''Siz delirmişsiniz'' dedi fısıltıyla. Biliyorum delilikti ama başka çare yoktu.

''Yaka bilirdiniz'' dedi Fiona şaşkınca.

Ona dönüp ''Yapamazdık, saray kütüphanesinde daha ne kadar kitap var bilmiyorduk bu yüzden birkaçını geri getirirsek bize inanacaklarını düşündük.'' Derin bir nefesten sonra ''Kralın ve oğullarının işi bu, kulağımla duydum ama nasıl ispat edeceğimizi bilmiyoruz'' dedim.

Eric yavaşça koltuğa çökünce bende oturdum. Ortam sessizleşmişti birden, bu sessizlik içimi ürpertmişti. ''Yani şimdi siz Doğu sarayına girip kitapları kütüphaneye koyacaksınız'' dedi. Hemen söze girip ''Şey tam olarak kütüphane olmak zorunda değil, sadece saray sınırları içerisine koyup geri gidecektik'' dedim. Büyük bir kahkaha atıp ''Onu öylece oraya koyamazsınız!'' dedi. ''Bunlara kısa bir bakış attım ve değerli birer belge olduğunu anlamak zor değil''

''Ne yazdığını anlıyor musunuz?'' dedim. İkisi de şaşkınca bana baktı. ''Elbette Doğu Krallığında doğup büyüdük, anlamak zor değil'' dedi alayla. Hafifçe gözlerimi kapatıp derin nefes aldım, gerçekten çok aptaldım! Elbette bilecekler hem kendisi saray doktorunun yanında büyümüş biriydi! Nasıl bilmesin!

''Evet, siz Batı dilinde konuşunca kafam karıştı biraz''dedim yavaşça.

''Biz tüm Krallıkların dilini biliriz'' dedi Fiona önemsizce. Ona baktım şaşkınca ''Gerçekten mi?'' diye şakıdım hızla.

''Saray doktorunun yanında olmak bazı sorumlulukları getirir.'' Dedi Fiona.

''Nasıl yani?'' diye sordum.

''Şöyle ki saray doktoru her yıl yanına birkaç çocuk alır, genelde ailesi olmayan ve yalnız çocukları seçer. Ama önüne geleni almaz; akıllı, meraklı ve bitkilere karşı bir ilgisi olanları seçer ve Sarayda ki okulda eğitim verir. Bizi de aldı ve Kızıl sarayda ki okulda eğitim verdi. Her türlü eğitim aldık, Tarih, Coğrafya Matematik, Dil ve elbette Bitki Bilimi. '' dedi Eric.

Şaşkınca dediklerini dinliyordum ''Peki amaç neydi?'' diye sordum. Bu sefer Fiona cevap verdi. '' Saray doktorunun yanında çalışacak başka bir doktor yetiştirmek. '' dedi yavaşça.

''Peki, bu seçilecek doktor ne yapıyor?'' diye sordum. ''Her anlamda doktora yardım ediyor, en yakını oluyor ve ne yaparsa yapsın tüm suçu üstüne alıyor'' dedi yavaşça Eric. Sesi gittikçe düşmüştü.Tüm suçu mu? Merak etsem de bunu irdelemedim, daha sonra soracaktım.

''Peki diğerlerine ne oluyor'' diye sordum.

''Diğerleri ise Kraliyet üyelerine ve soylulara hizmet etmek için gönderiliyor'' dedi Fiona. Kızıl sarayda yetişen doktorlar,hem de onları yetiştiren kızıl hastalığın ilacını bilen tek kişi. Aklıma gelen soruyla kafamı kaldırdım ''Kızıl bitkinin formülünü biliyor musunuz?'' diye sordum.

Eric ile Fiona bir süre birbirlerine baktılar, ardından Fiona ''Ben Üçüncü aşamaya kadar ileri gidebildim ama Eric Dördüncüyü tamamladı'' dedi. Kafam karışmıştı, ne demek oluyordu bu?

Fiona göz devirip ''Tanrım hiçbir şey bilmiyorsun'' diye söylendi ardından '' Birinci aşamayı geçersen laboratuvarda bitkileri araştırıp panzehir üretmeye çalışırsın. Bu kızıl hastalık değil diğer hastalıklar için. İkinci aşamayı geçersen soylularla ve Kraliyet üyeleriyle ilgilenebilirsin, onların doktorluğunu yapabilirsin demek. Üçüncü aşamada ise Kızıl hastalığın panzehirini ilgili yerlere götürür ve hasta iyileşene kadar orada kalırsın demek. Son olarak dördüncü aşamada ise Saray doktorunun yanında panzehiri bizzat yaparsın. Neredeyse yirmi yıldır bu okul açık ve dördüncü aşamayı geçen sadece bir kişi var, o da Eric. Ben sadece panzehiri gördüm ama o bizzat yaptı'' dedi.

Şaşkın bakışlarımı Eric'e döndürdüm, panzehiri yapabiliyordu hem de tam yerinden öğrenmişti! İçimde filizlenmeye başlayan umut kalbime baskı yapıyordu. Derin bir nefes alıp '' Sana bitkiyi getirirsem yapabilir misin?'' diye sordum. Eric birkaç saniye gözlerime bakıp hafifçe kafa salladı.

Ayağa kalktım ve ''O zaman sana o bitkiyi getireceğim'' dedim yavaşça. Nasıl getirecektim bilmiyorum, nereye gidecektim bilmiyordum ama yapacaktım. ''Nasıl?'' diye sordu Eric. ''Kitapları saraya sokmam lazım zaten, onları bırakıp belki saray doktorunun odasını bulabilirim'' Eric ayağa kalkıp ''Her yerde muhafızlar var Cass'' dedi. Sinirlenmiştim, varsa var ne yapabilirdim ki başka! Alex'in ölmesine göz mü yumsaydım!

''Umurumda değil, gerekirse ölürüm ama lanet bitkiyi almadan gelmem! '' dedim bağırarak. Gerekirse her şeyi göze alırdım onun için, kalbime giren ağrıyla birden nefesim kesildi. Alex'siz geçen bir gün bile beni mahvederken sonsuzluk beni öldürüyordu.

''Benim bir fikrim var'' dedi Fiona yavaşça. İkimizde ona döndük, hafifçe nefes aldı ve '' Saray okulu hala tatile girmedi öyle değil mi?'' diye sordu Eric'e bakarak. Eric hayır anlamında kafa sallayınca birden arkasını dönüp odalardan birine girdi.

Eric'e döndüm ve ''Ne yapıyor'' diye sordum. Hafifçe gülüp ''Başımızı belaya sokuyor Cass'' dedi Kaşlarımı çatıp anlamaya çalıştım. Fiona birden elinde siyah ve kızıl karışımı elbiselerle gelince çatık kaşlarım daha da çatıldı.

Etek, gömlek ve ceketi bana atıp ''Bunlar sana olur neredeyse aynı kilodayız, tabii sen benden uzunsun bu yüzden etek biraz kısa olacak ama merak etme orada daha da kısa giyen kızlar var'' elime verdiği kıyafetlere bakarken ne yapmaya çalıştığını hala anlamamıştım. Ta ki Eric'e söylediklerinden sonra '' Al bunlar hala sana uyar''dedi. Birden Eric ''Fiona'' diye fısıldadı yavaşça. Sesindeki şaşkınlık ve hüzün buradan anlaşılıyordu.

Fiona aldırış etmeden ''Ah sorun değil, birbirimize oraya bir daha dönmeyeceğiz diye söz verdiğimizi biliyorum ama bu acil durum. Hem özlemişsindir, güzelce hasret gider bu defa son kez göreceksin kızıl kubbeleri.'' Dedi ve bize bakmaya başladı.

''Bizi tanırlarsa!'' dedim hızlıca. Fiona göz devirip ''Saraya sağ salim giriş yaparsanız içeride hiçbir şey olmaz. Hem okulda iki yüzden fazla öğrenci var'' dedi.

Eric ''Bence haklı'' dedi yavaşça. Ona dönüp ''Senin gelmene gerek yok,bana ne almam gerektiğini söyle ben giderim. Seni tehlikeye atmak istemem'' dedim.

Eric'' Tamam o zaman. Saraya gir, öğrencilerin arasına karış. Birkaç derse gir ardından Saray doktorunun odasını bul ama önü bir sürü muhafız dolu, neyse odaya girmek için on haneli şifreyi gir. İçeri girince onun laboratuvarına girmek için bir on haneli daha şifre var onu gir ama dikkat et laboratuvar duvarın arkasına inşa edilmiş bir gizli geçidin içinde. İçeri girince birçok bitki kurusu göreceksin. Aradığımız bitki hepsine benziyor olacak çünkü hepsi yeşil, uzun ve kuruyunca birbirine benze. Sakın karıştırma orada üç yüzden fazla bitki kurusu var'' dedi. Korkuyla gözlerimi açtım, bunları asla yapamazdım.

Eric bir şey dememe müsaade etmeden ''Bende öyle düşünmüştüm'' dedi.

''Teşekkür ederim'' diye fısıldadım ''Bana yardım ettiğiniz için ve elbette Alex'e '' dedim.

''Her şey düze ulaşınca Batı Krallığında küçük bir yer ayarla bize yeter '' dedi gülerek Fiona. ''Seve seve, eminim Alex bununla bizzat ilgilenecektir'' dedim. Elbette onlara yardım edecek ve Batı ya gelmeleri için her şeyi yapacaktım.

''Ne zaman gideceğiz?'' diye sordum. Alex'in fazla zamanı yoktu.

''Bu gece'' diye cevap verdi.

Aradan geçen iki saatin sonunda planlar yapmış, her şeyi düşünmüştük. Gerçek isimlerimizi söylemeyecektik ve tabi bende fazla göz önünde durmayacaktım. Sonuçta tüm Krallık beni tanıyordu hem de Prens katili olarak! Neyse ki tanınmamak için Fiona bana kalın bir okuma gözlüğü vermişti, bu beni azda olsa kamufle ederdi.

''Saat sabah sekizde dersler başlar, biz altı gibi saraya giriş yapacağız. O saatlerde ders çalışmak için erken gelenler oluyor. Direk birinci aşamada ki öğrencilerin derslerine gireceğiz. Öğleden sonra Laboratuvar dersi oluyor ve bu laboratuvarda saray doktorunun yaşadığı kısımda yer alıyor. Ayrıca laboratuvarda saray doktorunun odasına giden bir gizli geçit var. Oradan geçeceğiz'' dedi.

''Sen bunları nereden biliyorsun?'' dedim yavaşça. Bu kadar şeyi bilmesi garipti. '' Biliyorum işte'' diye geçiştirdi. Ardından ''Şuan sınır ormanıyla Doğu sınırının birleştiği yerdeyiz. Saraya gitmek iki saatimizi alır tabii senin gösterdiğin gizli geçitleri kullanırsak ve tabii yıkılmamışsa'' dedi yavaşça. Umarım yıkılmamıştır.

Konuşmamızın ardından ikimizde kalkıp biraz dinlenmeye çalıştık, bir saat boyunca yatakta dönüp durdum ama uyuyamayınca kalkıp Alex ile ilgilendim, gitme saatine yakın ise çantamı hazırladım. Fiona, lacivert siyah işlemeli okul çantasını da bana vermişti, diğer çantalar dikkat çekerdi. Önce Doğu kitaplarını ve okul için bir iki kitabın ardından Fioan'ın verdiği kıyafetleri güzelce yerleştirdim. İşim bitince üzerime siyah renk pantolon ve tişört geçirip saçlarımı sıkı bir topuz yaptım. Bunları da Fiona vermişti, borçlu olduğum kişiler listesi giderek uzuyordu.

Salona gelince Eric'in çoktan hazırlandığını ve bir şeyler yediğini gördüm. Fiona jelatine sardığı dört sandviçin ikisini bana uzattı. Utangaç bir gülümseme yapıştırdım dudaklarıma ve yavaşça aldım. ''Onları çantana koy'' dedi ve başka bir tabaktaki sandviçi bana uzatıp ''Bunu ye, güce ihtiyacın olacak'' dedi sevecen bir gülümseme eşliğinde.Oturup sandviçi sonuna kadar yedim,bu sırada yapacağımız şeyleri tekrar ediyorduk.

'' Alex'e veda et istersen,birazdan çıkmak zorundayız'' dedi Eric yavaşça. Kafa sallayıp ayağa kalktım ve Alex'in yanına gidip yatağın kenarına çömeldim.

''Seni çok özledim Alex'' dedim yavaşça. '' Bana gülümsemeni, elimi tutmanı, beni öpmeni'' diye devam ettim. Ardından saçlarını okşayıp ''Seni kurtaracağım sana söz veriyorum. Bunun için ölmem gerekse bile yapacağım'' dedim ve hafifçe doğrulup kulağına doğru gittim ''Seni seviyorum'' diye fısıldadım. Şuan derin bir uykuda olması, beni duyamayacak olması umurumda değildi. Onu sevdiğimi söylemeye ihtiyacım vardı. Kafamı kulağından uzaklaştırıp dudaklarına yöneldim ve hafif bir öpücük kondurdum. ''Geri geleceğim...söz'' diye fısıldadım.

******

Umarım beğenmişsinizdir.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Hayırlı bayramlar :)

Continue Reading

You'll Also Like

5.2K 703 7
"Gökte yan yana uçan iki kuş, Yerde bir ağacın sıkıca sarılmış dalları olacağız." Günlerin sonunda dünya ve cennet bile kaybolur. Ama ayrılığımızın...
218K 7K 27
ZORLA EVLİLİK VARDIR, ONA GÖRE OKUYUN. Umursamaz tavrı beni sinirlendirmişti, babamın götünden resmen ter akıyordu. Kapıyı kapattı ve stresle bana ba...
1.1K 107 3
" Söylesene sen hiç vazgeçmezmisin ? " diye sordu bozuk türkçesiyle " Hiç ... " diyebildim sadece . " Belli etmemeye çalışsanda kaburgalarının altı...
YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

174K 16.4K 34
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...