Haptofobi

By svzdmr

32.1K 2.3K 1.3K

Küçük umutlar besledim içimde, sonra fark ettim ki ben umutlarıma sığındıkça onlar benden kaçıyormuş. Ben kaz... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm" Final

9. Bölüm

1K 88 47
By svzdmr

Hayatımda zor diyebileceğim birçok anıya sahiptim. Gerçekten. Ama bu defa hayatımın zor anılarından daha beter durumdaydım, çünkü Yoon Ji'nin nereye gidebileceği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Yoon Ji genellikle dışarı çıkmayı seven bir genç kız değildi, daha çok evde kalır ve kitap okur veya bir şeyler izlerdi.

Rose'a dönerek, "Benim gitmem lazım!" diye bağırdım koşmaya başlamışken. Halbuki Yoon Ji'ye mutlu olması için kar küresi almıştım. Aceleyle elimde sıkıca tuttuğum telefonu açarak Jungkook'un numarasını buldum, zaten rehberimde on kişinin bile numarası yoktu, o yüzden numarayı bulmam kolay olmuştu.

"Efendim hyung?"

"Yoon Ji yok, bulmama yardım etmeniz lazım!"

"Hyung, sen ne-"

"Yoon Ji yok!" diye bağırdım. İnsanların bana bakması umurumda değildi.

"Sen aramaya başla hyung, ben de Jimin hyunga haber vereceğim."

Jungkook cevap vermemi beklemeden telefonu kapattı, kapatmasına aldırış etmedim.

Yoon Ji nereye gidebilirdi ki? Çıldırmam an meselesiydi. Koşarak ara sokaklardan birine saptım. Belki de benim yaptığım gibi biraz yalnız kalmak istemişti ama buraları bilmiyordu, bir yerlere gitse bile kaybolurdu. Tıkanan nefesim yüzünden duraksamak zorunda kaldım. Soluklandıktan sonra saatlerce koşup Yoon Ji'yi aradım. Ara sokaklara baktım, kafelere baktım, hastanelere baktım, hatta birçok kişiye bile sordum ama Yoon Ji hiçbir yerde yoktu. Neredeyse saat gece yarısına geliyordu ve savunmasız bir şekilde Yoon Ji ortadan kaybolmuştu, kendini koruyacak kadar güçlü değildi benim kardeşim.

Telefonum çalınca arayanın kim olduğuna bakmadan açtım.

"Yoongi?"

Rose'un sesiyle bir an duraksasam da cevap verdim.

"Rose?"

"Şey... Kardeşin Yoongi..."

"Ne olmuş kardeşime?" diye sordum adımlarımı yavaşlatırken.

"İşten eve gidiyordum ve kardeşini bir erkekle bara girerken gördüm."

Yoon Ji, bu tarz bir şey yapmazdı. Ama Yoon Ji saf biriydi, ayrıca babamın ölümü de onu derinden sarsmıştı zaten, şu anda her şeyi yapabilir gibiydi ama bunu yaptığına inanmak istemiyordum. "Yalan," diye söylendim. "Yalan söylemiyorsun, değil mi?" Rose hiç beklemeden, "Hayır," deyince boğazımın kuruduğunu hissetmek kaçınılmaz oldu.

"Adı? Barın adı ne?" diye sordum. Rose barın adını söylediğinde hiç düşünmeden koşmaya başladım. Jimin'e veya Jungkook'a haber verebilirdim ama yine de haber vermemeyi tercih etmiştim. Barın olduğu sokağa geldiğimde ne yapacağımı bilemeyerek öylece birkaç dakika bekledim, Yoon Ji'yi burada görürsem ne yapacaktım? Ona bağırıp çağıracak mıydım yoksa ona kırgın olduğumu mu belli edecektim? Ben... Ben ne yapacaktım?

Daha fazla uzatmadan içeriye girdim. Bu ortamlar bana göre değildi. Sıklaşan nefesim ve daralan ruhum bunun en büyük göstergesiydi. Fobim fazlasıyla baş gösteriyordu. Buradan çıkmam gerekiyordu. Yine de kendi düşüncelerime direnerek etrafa bakınmaya başladım. Bir an önce Yoon Ji'yi bulmam lazımdı, aksi takdirde ben de enkaza dönüşürdüm. Birkaç dakika etrafa bakınmama rağmen Yoon Ji'yi bir türlü bulamamıştım, neredeydi bu kız?

Çıkışa doğru giden birbirine sarılmış iki beden gözlerime ilişti. O kız Yoon Ji'nin ta kendisiydi. Çocuğun Yoon Ji'nin bedenini tutup sertçe duvara itmesiyle dokunmaya kıyamadığım kız kardeşimin dudaklarına kapanması bir oldu. Yoon Ji'nin çocuğu itmesini bekledim ama ne Yoon Ji çocuğu itti ne de çocuk Yoon Ji'yi bıraktı. Bu benim kardeşim olamazdı, o daha çok küçüktü. Böyle şeyler yapmazdı, yapmamalıydı. O kadar sinirlenmiştim ki, kendime hakim olamadım. Kimseyle kavga etmezdim, kimseye vurmak istemezdim ama bu defa buna mecburdum.

Yoon Ji, "Abi!" diye bağırınca sinirden alev alan bakışlarımı kız kardeşime çevirdim. "Sen ne yapıyorsun Yoon Ji?" diye bağırdım. Sesim fazla çıkmış olmalıydı ki arka fonda çalan şarkı durmuş, dans edenlerin çoğu bize bakıyordu. Muhtemelen burada bu tür şeyler sıklıkla yaşanıyordu ama yine de olaylar insanlara ilginç geliyordu.

Çocuk düştüğü yerden kalkıp sağ yanağıma sertçe yumruk atınca elimdeki poşetler yere düştü. Dikkatim birkaç saniyeliğine yere düşen poşetlere kayınca ikinci yumruğu yemem kaçınılmaz oldu. Kesilen nefesim ve patlayan dudağım daha fazla sinirlenmeme neden olmuştu. O sinirle ben de çocuğa sert bir yumruk daha geçirdim. Yere düşünce sertçe tekmemi midesine geçirdim. İkinci tekmeyi atmaya hazırlanıyordum ki yerde kalan tek ayağımı çekerek beni yere düşürdü. Düşmenin etkisiyle başımı sertçe yere çarpınca acı dolu bir inlemenin dudaklarım arasından kaçmamasının mümkünatı yoktu.

"Abi dur artık! Ona zarar veriyorsun!"

Yoon Ji'nin sözleri yediğim darbelerden, aldığım yaralardan daha çok acıttı. Gözlerim sulanınca gözlerimi kapattım. İnsanların hakkımda ne düşündükleri önemli değildi. Sol gözümden akan gözyaşını hafiften silerek hâlâ çocukla ilgilenmeye devam eden Yoon Ji'ye baktım. İlgiliyle az önce vurduğum yerleri hafifçe okşuyordu.

Sadece yerdeki kar küresi olan poşeti aldım ve sertçe Yoon Ji'nin kolundan tutup barın çıkışına sürükledim onu. Koluma yumruklar atması veyahut bağırıp çağırması gram umurumda değildi. Barın olduğu sokaktan çıktığımızda Yoon Ji'nin kolunu serbest bıraktım ve hâlâ içimde alev almaya devam eden sinirle kız kardeşime döndüm.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun Yoon Ji? Nasıl böyle bir şeyi yaparsın?!"

"Bana karışmaya hakkın yok abi! Bu yaşıma kadar bana karışmadıysan bu yaşımdan sonra da karışamazsın!"

"Sen ne dediğinin farkında mısın Yoon Ji?" diye fısıldadım.

"Gayette farkındayım!"

"O çocuğu daha birkaç saat önce tanıdın. Baksana seni götürdüğü ortama, berbat bir yer."

"En azından senin yanından daha hoş."

"Yoon Ji, söylediklerine dikkat et!"

"Etmezsem ne olacak? Bana da mı vuracaksın?"

Yoon Ji'nin sözleri gittikçe ağır olmaya başlıyordu. Ne olmuştu benim masum kız kardeşime?

"Yoon Ji!" dedim dişlerimin arasından.

"Ne var abi? Ne?"

"Sen böyle biri miydin?"

"Değil miydim?"

"Değildin, bu kadar değişmen nasıl mümkün olur?"

Yoon Ji ağlamaya başladığında, "Çünkü abi, babam ölmedi, kendisini öldürdü!" diye bağırdı.

"Ne?"

Sesim çok düşük bir seviyedeydi, kendim bile zor duymuştum.

"Annem, Jimin ve Jungkook oppa ile konuşurken duydum."

Bugün daha fazla ne kadar kötü olabilirdi? Dost bildiklerim, canımdan fazla değer verdiğim, canları bir yanarken kendi canımın bin yandığı arkadaşlarım hayatımı değiştirecek sırrı benden saklamışlardı. Dakikalarca o halde kaldım.

"Abi?"

Yoon Ji bana seslendiğinde boş bakışlarımı Yoon Ji'ye çevirdim. "Tek bir kelime bile etme," diyerek eve yürümeye başladım. Cidden daha ne kadar yara almam gerekiyordu? Yetmemiş miydi canımın acısı?

Eve geldiğimizde elimdeki poşeti Yoon Ji'nin eline tutuşturup direkt kendi odama çıktım ve kapıyı kilitledim. İyi değildim, hem de hiç iyi değildim. Yorulmuştum artık. Gözyaşlarım benden bağımsız az önce cenin pozisyonuna geldiğim yatağıma akıyordu. Ben... Ölecek gibi hissediyordum.

----------

Jungkook

Tepsimdeki yemeklerle oynamak pek bana göre değildi. Ama şu an masada oturan herkes bu durumdaydı. Yoon Ji'nin dört gün önce bizim okula kaydını aldırmasıyla Yoongi hyung ile Jimin hyungtan oluşan üç kişilik masamız beş kişiye çıkmıştı. Beş kişiydik çünkü Rose da bizimle oturuyordu.

Masadaki sessizlik sinir bozucuydu ama ben dahil kimse konuşmaya cesaret edemiyordu çünkü hepimiz suçumuzun farkındaydık. Hepimiz -Rose hariç- Yoongi hyungun babasının intihar ettiğini biliyorduk.

"Rose, kalkalım mı?"

Yoongi hyung, Rose'a seslendiğinde Rose hepimize üzgün bir bakış atarak Yoongi hyungun peşinden masadan kalktı. Oflayarak elimde tuttuğum kaşığı bıraktım. Bu sırrı ölene dek saklayamazdık elbette ama bu kadar erken ortaya çıkması dostluğumuzun büyük bir çöküşe geçmesine neden olmuştu.

"Ne yapacağız?" diyen Jimin hyunga döndüm. Başını elleri arasına almış, düşünüyordu.

"Bilmiyorum," diyerek omuz silktim. Gerçekten bilmiyordum çünkü.

"Ben derse girmeyeceğim."

Masadan Yoon Ji'de kalkınca bir bakış atıp önüme döndüm. Her öğleden sonra derslere girmiyordu. Ne yapıyordu, nereye gidiyordu hiçbir fikrim yoktu. Yoongi hyunga da soramıyorduk çünkü bizimle tek bir kelime bile konuşmuyordu. Neden yüzünün o halde olduğunu sorduğumuzda da cevap vermemişti. Bize derinden kırıldığı çok belliydi. Ve kırılması gayette mantıklıydı.

"Kalkalım mı hyung?" diye seslendim hâlâ düşünceleriyle boğuşan Jimin hyunga. Bana bir cevap vermeyişini dalmış olduğu düşüncelerine bağladım. Birkaç saniye sonra zil çaldığında Jimin hyungun koluna dokundum ve kalkmamız gerektiğini söyledim.

"Sınıfa gitmek istemiyorum Jungkook, Yoongi hyungun sürekli kırgın bakan gözleri ağır geliyor. Bir insanın kırgınlığının sebebi olmanın yükü çok farklıymış."

"Derse girmesek mi?" diye sordum.

Jimin hyung, "Girmeyelim, biraz kafa toparlamam lazım," dediğinde hafif bir baş onaylamasıyla masadan kalkıp tepsimi uzun parmaklarım arasına aldım. Ellerim, Jimin hyungun ellerinden uzun ve inceydi, onunkiler ise benim ellerime tamamen zıttı. Kısa ve tombul.

Bahçeye çıktığımızda üstümüzde kasvetli hava gökyüzüne de yansımış gibi görünüyordu. Okula girerken kullandığımız merdivenlerin sondan ikinci merdivenine oturdum. Yanıma da Jimin hyung oturdu. Dakikalar boyu öylece oturduk, ikimizinde canı sıkkındı. "Ne yapmalıyız?" diye bir soru yönelttim en sonunda Jimin hyunga. Tam cevap vereceği sırada yanımızdan birisi koşarak geçti. Başımı kaldırıp çıkış kapısına doğru koşan bedene baktım. Dönüp bir kez arkasına baktığında gördüğüm tanıdık yüzle oldukça şaşırdım. Tamamen yüzünü göremesem de sarı saçlarından Yoongi hyung olduğu anlaşılıyordu.

"Hyung? Az önce yanımızdan geçen Yoongi hyung muydu?" diye sordum, çünkü Jimin hyung başını dizlerine yasladığı için görememişti.

Jimin hyung, "Değildir," dediğinde ona inanmayı tercih ettim. Yoongi hyung derslerine önem veren birisiydi. Kesinlikle ders saati arasında okuldan koşarak gitmezdi.

----------

Yoongi

Derste telefonuma gelen mesaja önce bakmayacaktım ama annemden olduğunu görünce önemli olduğunu bildiğim için açıp baktım.

Gönderen: Annem

Yoongi, eve babanın para aldığı mafya geldi.

Gördüğüm yedi kelimelik cümle bir anda paniklememe sebep oldu. Babamın bulaştığı pis işler başımıza beladan başka bir şey getirmemişti, olan her şeyin sorumlusu babamdı, bu konuda hiçbir tereddütüm yoktu. Annemle iki gün önce her şeyi en ince ayrıntısına kadar konuşmuştuk, ben yarı zamanlı işe gidecektim okulum olduğu için, annem de sabahtan akşama kadar çalışabileceği bir iş bulmuştu kendine. Yoon Ji ise... O çalışmayacaktı. Sözleri beni fazlasıyla etkilemişti, ona hâlâ sinirli ve kırgındım.

Hareketsiz kaldığım birkaç saniyenin ardından sessiz sınıfta sertçe oturduğum sandalyeyi geri itmemin sesi yankılandı. Oldukça sert ittiğim için birkaç kişi irkilmiş bir şekilde bana bakıyordu. Öğretmene bir şey söylemeden direkt çıkış kapısına doğru koştum, arkamdan bağırması hiç mi hiç umurumda değildi.

"Ceza alacaksın Min Yoongi!"

Okuldan çıkarken merdivenlerde gördüğüm iki bedenle bir kez arkama bakma ihtiyacı hissettim. Jungkook dikkatli bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Umursamadım. Okuldan koşarak çıktım ve eve doğru çevirdim rotamı. Anneme bir şey yapmalarına göz yumamazdım.

Evin bahçesinin yakınlarına geldiğimde koşmaktan ciğerlerim yanıyordu, nefes almak fazlasıyla zordu. Ellerimi dizlerime yaslayarak derin soluklar almaya başladım. Bahçeye baktığımda kapının önünde üç tane siyah jip vardı. En önlerinde de Mercedes marka bir araba vardı, babam ölmeden önce nasıl bir belaya bulaşmıştı?

Bahçeye girerek etrafa birkaç saniye göz attım, sonra da eve girdim. Annem yanında iki adamla beraber yanıma geldiğinde korkmamak mümkün değildi. Sağdaki adam annemin kafasına bir silah dayamıştı, bu görüntü gerçekten berbat hissetmeme neden olmuştu. Diğer adam da bana yaklaşmaya başladığında hem fobim yüzünden hem de adamdan korkuma iki adım gerilemek zorunda kaldım.

"Babana ne kadar çok benziyorsun sen."

"Benzemiyorum!"

Bağırmadan edememiştim. O adam bizi isteyerek bu koca dünyada yalnız bırakmıştı, ölmüş olsa bile onu affetmem mümkün değildi. Onu affetmeyecektim.

"Sesini kes!"

Annemin kafasına silah dayayan adam sertçe konuştuğunda susmak zorunda kaldım. Annem benim gururumdan daha önemliydi, belki ona kırgındım ama bu ona olan sevgimin önüne kesinlikle geçemezdi. Annemi seviyordum.

"Baban sana borçlarından bahsetmiştir değil mi?"

"Evimi nasıl buldun?"

"Soruma soruyla karşılık vermen hoş bir davranış değil. Kibar bir çocuksun sanıyordum."

"Evimi nasıl buldun?" diyerek sorumu tekrarladım. Titriyordum ve bu benim için hiç iyi değildi, ve ayrıca tırnak uçlarıma kadar korkuyordum.

"Seni takip ettim. Hepsi bu kadar. Ayrıca babanın bizden aldığı parayı ödemen gerekli."

"Parayı babam aldı, neden ben ödemek zorundayım?!"

"Çünkü tatlı çocuk baban seni kullandı, kendisine bir şey olursa diye yedek belgelerde senin imzan var."

Adamın dedikleriyle dehşete düşmem bir oldu. Ne demek benim imzam vardı?

"Ne?" diye fısıldayabildim sadece. "Nasıl?"

Annemin kafasına silah dayayan adam, "Parayı ödeyecek misin ödemeyecek misin?" dedi. "Ödemeyeceğim," diye fazlasıyla yüksek çıkan sesimle bağırdım. Sonra bir-iki hafta öncesine kadar yalnız yaşadığım evde bir silah sesi yankılandı. Gözlerimi sıkıca kapattım ve anneme bir şey olmamasını diledim. Annem ölürse yapamazdım ki ben. Destek kaynağım elimden gitmiş olurdu.

"Yoongi!"

Annem bana seslendiğinde sımsıkı yumduğum gözlerimi açtım. Annem endişeyle bana bakıyordu. "İyi misin?" diye sordum anneme.

"Yoongi, kolun..."

Koluma baktığımda giydiğim okul formasının kolu kanla kaplıydı.

✨✨

Biraz hızlı oldu gibi ama bunların olması gerekiyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

2M 186K 30
18 yaşındaki Jungkook ve 22 yaşındaki özel resim öğretmeni Taehyung arasında geçen garip yazışmalar taekook,texting
730K 66.9K 40
taehyung hafıza kaybı yaşayan eşini tekrar hayata döndürebilecek miydi? text+düzyazı
2.4M 174K 40
taehyung: ne zamandır sakatsın? :d (21.15) *görüldü.* jeongguk yazıyor.. taehyung: neden geç yazıyorsun? (21.17) ha pardon, elin sakattı değil mi? :d...