Egoist ♕

بواسطة KitapOkuyanSizofren

617K 22.8K 5.6K

Tamam, ben gidiyorum Kaç bakalım Yankı Efendi nereye kadar kaçacaksın Hadi görüşürüz Buse Görüşürüz Echo Echo... المزيد

Egoist ♕
Egoist -1-
Egoist -2-
Egoist -3-
Egoist -4-
Egoist -5-
Egoist -6-
Egoist -7-
Egoist -8-
Egoist -9-
Egoist -10-
Egoist -11-
Egoist -12-
Egoist -13-
Egoist -14-
Egoist -16-
Egoist -17-
Egoist -18-
Egoist -19-
Egoist -20- ♕İtiraf♕
Egoist -21-
Egoist -22-
Egoist -23-
Egoist -24-
Egoist -25-
Egoist -26-
Egoist -27-
Egoist -28-
Egoist -29-
Egoist -30-
Egoist -31-
Egoist -32-
Egoist -33-
Egoist -34-
Egoist -35-
Egoist -36- ♕İtiraf♕
Egoist -37-
Egoist -38-
Egoist -39-

Egoist -15-

14.2K 526 79
بواسطة KitapOkuyanSizofren

BU BÖLÜM BİRAZ KISA OLDU AMA PERŞEMBE YENİ BÖLÜM KOYARAK TELAFİ ETMEYİ DÜŞÜNÜYORUM NASIL FİKİR. ASLINDA DİĞER BÖLÜMÜ NEDEN KOYACAĞIM,  ÇÜNKÜ MİZAHTA #38 GENÇ KURGUDA DA #44’E YÜKSELMİŞİZ. HAY MAŞALLAH DİYELİM :DD YALNIZ DÜŞÜP ÇIKIYORUZ AMA NEYSE.BİR DE OKUYUCU SAYIMIZ 10.000’E ULAŞMIŞ. BU DA SİZE HEDİYEM OLSUN O ZAMAN.

∞ ∞ İYİ OKUMALAR ∞ ∞

“Yankı çok malsın ya aç kaldık” dedim sofra başında salatayı yerken. Herkes oturmuştu ve Buğra yeni balık almaya gitmişti. Ben de açlıktan yaptığım salatayı yiyordum.

“Buse, şu salatayı uzatsana” dedi Bora. Salatayı daha çok önüme çekip sarıldım.

“Hayır, gidin Yankı’ya kızın balıklarımızı o yaktı.” Dedim sinirle ve yemeye devam ettim. Eee burada hayatta kalması gereken en önemli kişi benim. Yani güzel ve muhteşem bir kız olduğum için en önemli kişi benim. Açım oğlum ben açım yemek verin bana. O sırada ayağımın altında bir şey hissettim kafamı masanın altına soktuğumda bunun Kızıl Elma olduğunu gördüm. Onu alıp kafamı masaya kaldırdığımda salatamı önümden çekmişler ve yemeye başlamışlardı. Hem de hepsi.

“Oha ya o benim salatam yemeyin, hey kime diyorum.. lan onu sakın azına atayım deme… boğazında kalsın inşallah Bora… Yankı sen hele hiç yeme… bir de şapırdatıyor vay ırıspı.”

Ben onlara söverken içeri –aslında bahçede olduğumuz için dışarı- Buğra geldi. Elinde poşet vardı.

“Sonunda açlıktan ölüyorum. Zaten bana salata bırakmadılar pis ayılar.” Dediğimde hepsi bana bön bön baktı. Buğra mangala balıkları dizerken ben de onlara ne var gibisinden bir bakış attım ve Kızıl Elma’yı kucağıma oturtup sevmeye başladım.

“Kızım bugün ne yaptın anne evde yokken?” anne mi? Benden anne olmaz valla çocuğu öldürürüm falan.

Gri gözlü tatlı bir çocuk fena olmazdı aslında.

Ne diyorum lö ben. Benim gözlerim kahverengi-ela bir şey bir kere benim çocuğumun gözleri hayatta gri olamaz. Aslında bizde çekinik gen var ama çok düşük bir ihtimal. Hem çocuğumun babası belki kahverengi gözlü olacak demi yani nereden çıktı gri.

Nereden acaba?

Nereden olacak Jr. Buse senden tabii ki böyle şeyler hep senden çıkıyor.

Yok canım iftira

Hadi lan oradan bak sikerim belanı.

Ne güfrediyon lö kâfir.

Sana ne amk. Bu konuda hep stresleniyorum zaten.

Biliyorum ter basar, kızarırsın ve sinirlenirsin çünkü duygularına karşı koyamazsın. Seni tanıyorum Buse.

Göt tanıyorsun beni it herif ne var benim duygularımda.

Uff tmm bn acktm hdi ok bb.

Ergen bir de zaa xd kop diyeydin lan

Hdi bn qaçthm .ss

İyice ergen oldu bu kız ha hadi hayırlısı.

“Yemek hazır gençler. Beceriksiz Yankı’nın başladığı işi bitirdim ve balıkları yakmadım.”

Herkes Buğra’ya tezahürat yaparken Yankı’nın sırtını sıvazladım. Zavallı yerin dibine girmişti.

Buğra tabaklara balıkları servis ederken Özgür de bir poşetten rakı çıkarttı. Bana içki demeyin içesim geliyor neden mi kafayı bulduğum zaman her zamanki halimden çok daha cesur oluyorum. Ve bu saçma bir şekilde hoşuma gidiyor.

“Buse içersen seni keserim daha 17 yaşındasın”

“Buğra ama herkes içiyor” dedim en masum bakışımı atarak.

“Bu kadar masum bakışlı biri içki içemez.” Dedi ve beni kapak etti. Evet, Buse kapa çeneni ve içme ölmezsin. O sırada önüme bir bardak ve içine yarısına kadar, gazete kâğıdına sarılmış şişeden sıvı konuldu. Gözlerimle biraz yukarıya baktığımda bu kişinin Yankı olduğunu gördüm.

“Bir bardaktan bir şey olmaz” dedi ve göz kırptı. Elimle öteye ittim.

“Olur, Buğra kızıyor. Sonra etrafta çakır keyif dolaşmak istemiyorum” yalan istiyorum ama Buğra izin vermiyor zaten sigara olayından sonra bana biraz kızgın bu yüzden sözünden çıkmak istemiyorum.

“Boş ver onu ya 1 bardak” herhalde şeytan da insanlara böyle vesvese veriyor. Yankı, şeytanın vücut bulmuş haliydi. Ama biraz mal bir şey bu biraz da salak.

Buğra başköşeye yerleşti ve önümdeki içkiyi görüp gözleriyle bana çok –çok ama çok- sert bir bakış attı. Yankı yanımda Uluç ise karşımda oturuyordu. Miray da içeriden yeni salata getirdi ve Buğra’nın yanına oturdu.

“Bu güzel sofrada emeği geçen bütün arkadaşlara, hatta Yankı’ya bile, minnettarız. İlk olarak bu güzel arkadaş gurubunu bir araya getiren kız kardeşime teşekkür ederim. İyi ki hayatıma girdin gün ışığım.” Dedi Buğra. Amanın ne kadar da romantik yav. Valla ben Miray olsam kıskanırdım.

“Şerefe” dedi ve bardağını kaldırdı. Herkes onunla beraber kaldırdı. Ben kaldırmadım. Buğra kızar diye kaldırmadım ama sanki biraz anlayışlı bir bakış attı. Ben de bardağın boş kalan yarısına su ekledim ve ben de kaldırdım.

Ne değişken bir abi. Aynı Yankı valla.

“Başta biricik kız kardeşime ve hepimizin iyi dostluğuna” dedi ve herkes bardaklarını tokuşturdu. Şuan bildiğiniz meyhanedeydik yani kendimi öyle hissettim.

Herkes ağzına götürdüğü zaman ben de götürdüm ve burnumu tıkayıp hepsini içtim. Ow çarptı ya.

Ve yemek yemeye başladık.

“Bugün derbi var.” Dedi Koray. Tabi hepiniz için hava hoş biz burada çarpılmışız siz ohh.

“Tabi ki de Galatasaray alacak” dedim bir cesaret.

“Siz cinconlular onu rüyanızda görürsünüz.”

“Hadi ya var mısın iddiasına?” dedim ve serçe parmağımı uzattım.

“Senden korkan pis cinconlu olsun.” Dedi ve parmağını parmağıma doladı.

“Eğer Fenerbahçe kazanırsa ben okula Fenerbahçe atkısı takıp gideceğim, ama eğer kaybederse sen Galatasaray atkısı takıp gideceksin” dedim ve histerik bir şekilde güldüm. Normal hayatta asla böyle bir iddiaya girmezdim fakat içki işte.

“Tamam, öyle olsun ama atkı takmak istemiyorum diye yanıma gelme.” Hani ben içkiliyim ya bendeki bi deli cesareti bir deli cesareti sormayın valla

“Tamam, iddianın üstüne ekliyorum bir de forma giyip gezeceksin. Tabi sen kazanırsan ben de.” Dedim sırıtarak. O da sırıttı.

“Giymeyen en adi cinconlu”

“Giymeyen en adi pis şikeci feneyli.”

“Tamam o zaman hadi maça”

∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞

(Arkadaşlar maçı seyredemedim –ben o ara hikâye yazıyordum- o yüzden kaçırılan pozisyonları bilmiyorum. Sınıftaki erkeklerden bir şey öğrenmeye çalıştım ama bana pekiyi anlatamadılar ben de o kısımları yazmadım. Sadece önemli kısımları –gol attığımız kısımları hani kazandık ya asdfghj- yazdım. Sorry)

“Senin taa ebeni ben” dedi ve koltuktan fırladı Yankı. Tahminiz üzerine Galatasaray gol attı. Ben de Buğra, Bora, Miray ve Zehra ile eş zamanlı,

“GOOOOOOĞĞĞĞLLL” diye bağırdım. Son dakikalarda atılan golün havası bir ayrı oluyor. Uluç’lar gitmişlerdi ve beni yalnız bırakmışlardı. Neyse ki abim var.

“Senin gibi kalecinin taa ebesini ben”

Mal mıdır nedir kalecinin ne suçu var bizimkiler çok iyi.

Aslında bir yandan haklı çünkü kalecileri berbat. Yani bir bizimkine bak bir de onlarınkine.

“Şu Melo taam köpek ha” dedi Yankı sinirden. Melo ise dilini çıkarmış falandı.

“Yoo adam kazanmanın kutlamasını yapıyor gayet de doğal” dedim kahkaha atarak Yankı küfür ederken yukarı çıkmaya başladı.

Ben de sessizce onu takip ettim. Buğra’nın odasına girdi ve kapıyı çok hızlı çarptı. Çok hızlı çarptığı için kapı yeniden açılmıştı. Ne yaptığına bakabilmek için kapı aralığını biraz daha açtım ve içeriye baktım.

Aman Tanroooom

Yankı dolabın kapağını açmış

Bir tişört alıyordu. Bu kısımda anormal bir şey yoktu ama forması üstünde değildi. Yani bu da demek oluyor ki çıpıldaktı. Onu daha önce de çıplak görmüştüm ama adrenalinden olsa gerek hiç dikkat etmemiştim. Arkası bana dönük olduğu için sırtındaki dövmeyi inceleme fırsatım oldu. Bu bir kartal. Mükemmel bir kartal, kanadı, sağ omuzunun üstünden başlayıp sol omzunun sonunda bitiyordu. Kartalın bakışları çok keskindi. Gerilen omuz kasları kartalı daha da mükemmel kılıyordu. Tişörtü başından geçirdi ve bu yöne döndü.

Hemen kapının azından defol Buse.

İç sesime kulak verip kendimi hemen odama attım. Fiyu az kalsın yakalanıyorduk be. Neyse hazır gelmişken ben de üstümü değiştireyim dedim ve en sevdiğim yarım atletimi giyip, tek omuzu açık beyaz transparan kısa bir bluz giydim üstüne de. Bluzumun üstünde Batman’in bayıldığım logosu vardı.

Aşağıya indiğim zaman atkımı unutmamıştım. Atkım boynumdaydı ve havalı havalı aşağıya indim. Buğra Miray Bora ve Zehra’nın yüzleri gülüyordu, Selay, Koray, Rüzgâr ve Özgür ise somurtuyordu. Tabi Yankı da diyecektim ama Yankı ortalarda yoktu. Aman çok da fifi.

Koltuğa oturdum ve kulaklığımı telefonuma takıp The Pretty Reckless –You dinlemeye başladım. Zaten şu aralar bu şarkıya fena taktım. Dinledikçe dinletiyor kendini ya eşek sıpası.

Bir yandan da boş boş televizyona bakıyordum. Borsa, dolar yine yükselişte altın ise düşmüş. Aman be bana ne, biliyorum bu işlerle de ilgilenmeliyim ama umursamaz olmak benim tercihim yani bu kadar işim varken bir de ülkenin ekonomisiyle ilgilenemem.

Birden aklıma Mert geldi. Kim bilir o hastane odasında ne kadar sıkılıyordur. Yanına gitmek istiyorum. Mert bence hayatımda bana en çok şeyi öğreten insan. Yani gözümün ne kadar kıymetli olduğunu öğretiyor, hayallerimin ne kadar kıymetli oluğunu öğretiyor ve şuan aklıma gelmeyen bin bir çok önemli ders.

Bir hevesle ayağa kalktım. Saat henüz geç değildi ona uğrayabilirdim aynı zamanda annemin nöbet günüydü bugün. Hem yine bana atar yapmasın kıyamıyorum ona, anneme değil canım Mert’e.

“Abi ben hastaneye bir uğrayacağım.” Dedim kulaklıklarımı kulağımdan çekerken. Bana ve kolunun altındaki sevgilisine baktı.

“Seni bırakıyım.”

“Gerek yok otobüse atlar giderim ben.”

“Olmaz gecenin bir saatine”

“Yaa lütfen rahatını bozma. Ayıp olur sevgiline.”

“Tamam, o zaman seni Yankı bıraksın” hayır, engelle, engelle bu durumu Buse. Başka biri.

“Ya Bora olsa olmaz mı?”

“Saçmalama Buse Bora 17 yaşında ehliyeti bile yok onun.”

“O zaman Özgür bıraksın.” Dediğimde bana pis pis baktı.

“Kaçışım yok değil mi?”

“Buse emin ol sana benden sonra bakabilecek en güvenilir kişi o.” Dedi ve sevgilisine daha çok sarıldı.

“Tamam, çağır da gelsin ‘çok güvenli boy Yankı’yı.”

“Dışarda sigara içiyordur. Geç gelmeyin” dediğinde portmantodaki ceketimi –önceden Bora’nın olan o muhteşem ceketi, ay ben ne arakçı bir şeyim ya- aldım ve dışarıya çıktım. Veranda da sırtını bana dönmüş bir Yankı’yla karşılaştım. Başını geriye yatırmış sigarasının dumanını dışarıya üflüyordu.

Sessizce yanına oturdum. Beni görünce gülümsedi ve sigarasını söndürdü.

“Ne istiyorsun Kiss.” Oha oğlan ermiş ha benim bir şey isteyeceğimi anladı.

“Beni hastaneye götür. Buğra’nın kesin emri var” dedim ayağa kalktı ve üstünü silkeledi. Bana elini uzattı kalkmam için ama tutmadım ve kendim kalktım. Yine o elektrik akımına maruz kalmak istemedim. Onun yanındayken çok daha güvendeyim sanki.

“Şu dershanenin ilerisindeki hastane mi?” dedi ve motora doğru yürüdü. Kafamla onayladım ve motora atladık.

“Yine hız sınırını zorlarsan daha yüksek şiddetli bir tokada maruz kalacaksın.”

“Eğer Buğra’nın kardeşi olmasaydın azına sıçmıştım biliyorsun değil mi?”

“Kesinlikle evet, hadi Yankı sür.” Dedim ve motor çalıştı. Motordayken hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Onun kokusu ve suratımı yalayan rüzgâr kesinlikle mükemmel.

5 dakika sonra hastaneye gelmiştik. Yankı motoru açık otoparka park etti ve danışmaya yürüdük.

“Annem?” dedim danışmadaki nöbetçi kadına. Kadın gülümsedi ve

“493 numaralı hastayı kontrole gitmiş olsa gerek.” Kadın Yankı’yı öyle bir süzdü ki gözlerini oymak istedim. Sonra da kıkırdadı.

“Hadi” dedim ve Yankı’yı yaka paça sürükleyerek asansöre götürdüm. 5. Kata bastım ve ellerimle oynamaya başladım. Hastane çok sessizdi.

Yankı kıkırdadığı zaman ona ters bir bakış attım ve homurdandım.

“Ne var?” dedim sinirle

“Dövseydin” dedi ve kahkaha attı.

“Ne?”

“Kadını diyorum, dövseydin” sana ne oğlum dövmek istesem döverdim.

“Edepsiz şey, resmen seninle flört etti.” Dedim sinirle. Ne, neden peki? Allah belamı versin amk.

“Neden rahatsız oldun.”

“Ya sen değil de burada sevgilim olsaydı. Ona da yavşardı kaşar karı.” Haklıydım ama. Zaten bu söylediğimden sonra Yankı da sustu. Ooo acaba bu dediğimi yanlış mı yorumladı. Ayy kıskandı mı? Anam ya yazık çocuğa şimdi.

Kapıyı yavaşça açtım ve yatağımda kitabını okuyan Mert’i gördüm. Kabartmalı bir kitaptı bu parmaklarını gezdirerek okunan cinsten. Ben bir kitap okurdum ve eğer beğenirsem Mert’e onun kabarmalı kitabını alırdım. Eminönü’nde kör kızı için bu işi yapan bir adam vardı ve ben eskiden her hafta ona giderdim. Ama bu işler çok yoğun ve Mert’e artık eskisi kadar ilgi gösteremiyorum.

“Selam Möört” dedim ve gülerek içeri girdim. Yankı hiçbir şey anlamadan beni seyrediyordu. Belki Mert’in kör olduğunu bile anlayamamıştır.

“Buse? Vay bizi hatırlar mıydın sen? Bu bizim için bir onurdur.” Dedi ve kocaman gülümsedi. Yanına gittim ve yatağına oturup ona kocaman bir öpücük verdim.

“Uluç kıskanmasın sonra” dedi ve güldü. Ben de güldüm ve saçlarını karıştırdım.

“Merak etme beyefendimiz kendine buldu bir sevgili.” Dedim ve gülüştük.

“Diğeri kim?” dedi ve burnunu oynattı.

“Yankı, abimin sağ kolu.” Dedim ve gülümsedim. O ise elini uzattı.

“Ben de Mert.” Yankı yaklaştı ve elini sıkmak için elini uzattı. Ben ise onun elini indirdim ve yanıma oturttum. Yankı bir şey anlamazken Mert onun suratına dokunmaya başladı. O insanları böyle tanırdı. Belki bizim dilimizde basit bir ‘selam’ iken onların dilinde dokunmaktı. Zaten dillerinin %80’ini dokunmak, geri kalanını ise duymak tamamlıyordu.

“Çok yakışıklı bir çocuksundur. Azın burnun mükemmel ve kirpiklerin o kadar uzun ki, bir de buram buram sigara kokmasan iyiydi” Mert çok açık sözlü bir insan ve insanlara dokunduktan sonra onlara olan hislerini hiç çekinmeden söylerdi. Kişilik analizini dışardan yapardı birebir.

“Demek benim içeride olduğumu böyle anladın.”

“Kısmen ama aslında nefes alıp verişlerinden anladım. Odada bir soluk daha fazla alınıyordu. Çünkü ara sıra Buse de sigara kokarak gelir. İlk başta Buse yine içmiş sandım fakat nefesin çok hızlıydı.” Yankı birden kızardı ve ayağa yeniden kalktı.

“Nasıl yani, nefesimi mi duydun?”

“Hayır, hislerini duydum, insan kör olunca çok şey öğreniyor. Mesela insanların soluklarından hislerini öğrenecek kadar, heyecanlısın. Neden?” Mert Yankı’yı fena sıkıştırmıştı. Çünkü ben içeri üzgün girdiğimde nefes alış verişimden anlardı.

“Heyecanlı değilim.” Dedi sertçe Yankı.

“Peki, o zaman yanıldım.” Dedi ve ellerimi tuttu. Ona gülümsedim. Her ne kadar o benim gülümsememi göremese de ben gülüyordum. Her seferinde böyle olur. Ben hep gülerim o da güldüğümü anlar.

“Buse, sende bir değişiklik var, sen âşık falan mısın?” dedi dalgayla. Kocaman sırıttım.

“Bana sırıtma” dedi ve elini yanağıma götürdü. Yanağımı okşadıktan sonra saçlarımı ellerine doladı ve kokladı.

“Kokunu çok özlemişim” dedi ve yanağımı öptü, bir dakika neler oluyor bu Mert değil.

“Yanaklarını da” Mert oğlum kendine gel ne yapıyorsun? Korkuyorum anne.

Yankı hışımla dışarı çıktı ve kapıyı sertçe kapattı.

Neğğğğy

Yankı’ya ne oldu şimdi? Neden dışarıya çıktı?

“Mert sen ne yapıyorsun” dedim ve ona şaşkınca baktım. Beni görmese de arkasına tekrardan yaslanıp kahkaha atmaya başladı. Ne olduğunu tam bir daha soracakken cevapladı.

“Seni çok pis kıskandı” ve gülmeye devam etti. Ciddi miydi sence beni kıskandı mı?

“S-sen ciddi misin?” dediğimde bana güldü ve suratıma dokundu. İfademin ne olduğunu ölçmeye çalışıyordu.

“Ne oldu da bu kadar şaşırdın.” Dedi ve daha çok kahkaha attı. Yatakta yana kaydı ve bana yer açtı. Ben de yanına oturdum. İkimizin de sırtları arkadan destek alıyordu. Mert’e kocaman sarıldım.

“Buse bana söyleyebilirsin. Kalbin çok hızlı” dedi ve elini kalbime koydu. O zaman fark ettim hızlı atığını zaten.

“Ben bile bilmiyorum be Mert’im. Sence ne yapmalıyım yani eğer sen birini gördüğünde kalbin göğüs kafesinden fırlayıp onunkine girmeye çalışsa ne yapardın.” Dedim ve iyice Mert’e sokuldum. O da saçlarımı kokladı ve başımın üstünü öptü.

“Birileri âşık olmuş sanırım” dedi ve güldü.

“Hayır, olmadım ben ondan nefret ediyorum otomatik olarak kalbim de nefret ediyor ve benden kurtulup onu kalbine kafa atmak istiyor olan bu ben teşhisi koydum.” Dedim ve kafamı kaldırdım.

“Sen öyle diyorsan” dedi ve gülümsedi.

“Bu arada o içerideyken heyecanlanıyor dedim ya o da itiraz etti, o zaman bile heyecanlıydı. Ve cidden seni kıskandı.” Dedi ve derin bir nefes aldı. Ben de bir nefes aldım. O sırada kapı çaldı ve açıldı. Giren annemdi.

“Selam kızım nasılsın” ayağa kalktım ve anneme sarıldım. Bu koku işte, hiçbir şeye değişmem herhalde.

“İyiyim sen nasılsın, Mert üzüyor mu seni?” dedim dalga geçer gibi.

“Ne yapalım uğraşıyoruz Mert’le beni çok yoruyor valla.” Dedi ve güldük. Üçümüz de.

“Kapıdaki yakışıklı kim?” dedi ve koluma vurdu. Suratımı buruşturdum.

“Şu mu, Allah’ın havalısı, sorma ya abimin arkadaşı.” Dedim ve gözlerimi devirdim. Yankı da içeri girdi ve anneme elini uzattı.

“Merhaba, ben Yankı”

“Merhaba Yankı’cığım ben de Buse’nin annesi Sıla tanıştığıma memnun oldum.” Dedi ve gülümsedi annem.

“Buse’nin güzelliğini kimden aldığı belli oluyor”

Sorry? Ney? What? Efendim? Yankı? Echo? Bana? İltifat?... Ne ayak?

“Teşekkürler Yankı, maşallah sen de pek yakışıklısın.” Ah annem işte iltifat edemeden duramıyor.

Annem hışımla bana döndü.

“Bu arada Buse, Macit kaydını geçirdi, pazartesi başlayacaksın Aydınlar Lisesine.” Dedi ve gülümsedi. Zaten kaç yıldır beni oraya vermek için yalvardı annem. Ama ne yapabilir ki bir hemşire maaşıyla. Bir de babamın davasından kazandıklarıyla.

“Süper, tamam eee siz ne yapıyorsunuz evde?” dediğimde Mert oradan atladı.

“Hastanede diyecektin herhalde bilmem farkında mısın ama annen evden çok burada” dedi ve güldü. Ya cidden bu çocuk çok tatlı ya yemin ederim onu yemek istiyorum.

“Mert de haklı evde ne olup bitiyor bilemiyorum derecesine geldim. Hastane şu bir haftadır çok yoğun geçti. İlk defa bu gün bu kadar sakin durumda.” Gülümsedim ve koltuğa yayılırcasına oturdum.

“Kızım, öhöm arkadaşına da yer versen.” Hiç beni tanımıyormuş gibi konuşan bir annem var ya.

“Anne ya onu boş ver o ayakta kalır.” Dedim ve daha da çok yayıldım.

“Çok ayıp kızım.”

“Anne beni tanımıyormuş gibi konuşma hem ben ona gıcık oluyorum. Zaten ben tek başıma gelecektim ama Buğra izin vermedi. O yokmuş gibi davransak olmaz mı?” dedim ve dudaklarımı büzdüm. Annem tek kaşını kaldırıp ölümcül bir bakış attı.

“Abin yavaş yavaş gözüme giriyor…” dedi ve ekledi “ama bence arkadaşına yer vermelisin” uf anne ya, hemen toparlandım ve yanıma Yankı’nın sığabileceği bir boşluk oluşturdum. Yankı yanıma oturunca bana öyle bir bakış attı ki, zafer edasıyla asillikle ve biraz da yakışıklılık karışınca böyle kötü bir… aman ben ne diyorum ya uf yine delirdim.

O sırada annemin çağrı cihazı ötmeye başladı. Annem önlüğünün cebindeki cihazı aldı ve bakıp geri yerine koydu.

“Gençler beni acilden bekliyorlar, beni bekleme Buse acil baya kalabalıkmış, sonra görüşürüz.” Dedi ve aşağıya inmek için kapıyı açıp dışarı çıktı.

“Yaa işte bu da benim hayatım Yankı, bak ben buralarda büyüyen bir kızım. Mert de çok eski bir arkadaşım.” Dedim ve sırıttım.

“Ve de annem gittiğine göre şu koltuktan kalkar mısın ben yatacağım da?” dedim ama o hayır anlamında kafasını salladı.

“Çok ayıp değil mi hiç de annene benzemiyorsun. Az bir şey kibar ol ya” dedi ve arkasına iyice yaslandı.

“Güzelliğini annenden aldın derken iyiydi kabul et güzelim ama” dedim ve onu köşeye sıkıştırdım.

“Onu annene iltifat etmek için söyledim emin ol annen senden çok daha güzel bir kadın keşke iki anlamda da annene çekeydin. En azından göz zevkim bozulmazdı.” Dediğinde koluna bir tane vurdum.

“Siktir ya ben giderim Mert’in yanına” dedim ve ayağa kalktım. Mert gülümserken yatakta yana kaydı.

Yanına oturdum ve cenin pozisyonu aldım.

“Sen ne yapıyorsun, tedavin ne zaman bitiyor?” dedim Mert’e biraz kaşlarını çattı ve düşünür gibi yaptı.

“Sanırım hala çözüm yolları arıyorlar. Gözlerim o kadar da umutsuz vaka değilmiş hala kurtarılma ihtimali varmış da falan da filan. Biliyorsun aynı mevzular.” Dedi ve kolunu belime atıp beni kendine çekti. Bu hareketi hala ısrarla Yankı’nın beni kıskandığına inandırmak içi yapıyordu ama açıkçası ben beni kıskandığını pek anmıyorum. Yani hangi geri zekalı gıcık kaptığı birini kıskanır kı?

Bana birilerini hatırlatıyor Buse?

Kimi hatırlatıyormuş bakalım.

Sanırım baş harfi B

Siktir lan

Hadi ama o gece barın açılışında nasıl da kıskandın çocuğu. Bugün de danışmadaki kadından kıskandın.

Kafamı karıştırmaktan başka bir iş yapmıyorsun Jr. Buse

Hadi Jr Yankı beni çağırıyor biraz konuşacakmışız.

Efendim? Yankı seni mi çağırdı? Benim neden haberim yok.

Çocuk sana açılamadı bana açılacak herhalde.

Kapa çeneni git o boklu Yankı’ya dedim ve gerçek hayata geri döndüm. Fiyu o da neydi be. Buse benden habersiz nerelere gidiyor ya…

Ya onu arada sıkıştırırlarsa. Buseee ben sensiz yaşayamam. Valla Yankı’dan her şey beklenir ha.

“Buse daldın gittin yine” bu ses beni kendime getirmişti. Yankı’nın sesiydi. Sonra zaten telefonum çalmaya başladı.

ÇAKMA PATCH

Yazıyı görünce üstüne tıkladım ve kulağıma götürdüm.

“Naber melek”

“İyi Çakma Patch sen ne yapıyorsun.”

“Eve gel diyecektim saat gece yarısı olmak üzere. Hem bizimkiler de gitti”

“Yaa demek sevgilisiz kaldın o yüzden beni çağırıyorsun” dedim ve pis pis sırıttım.

“Yani bir nebze öyle de denilebilir. Miray gitti de sarılacak bir yastık arıyorum”

“Benim yatağımda var bir tane böyle büyük ona sarıl sen. Benim şu an yanımda zaten bir yastığım var” dedim ve Mert’e daha da fazla sarıldım.

“Kim o söyle geberteyim.” Dedi öfkeyle Buğra.

“Sakin ol şampiyon, Mert’in yanındayım annemi gördüm ve birazdan koluma zorla taktığın Yankı sülüğüyle eve döneceğiz.” Dedim ve Yankı’ya göz kırptım.

“Mert’e söyle azını burnunu kırmayım onun”

“He he Buğra he. Neyse biz yola çıkıyoruz öptüm.”

“Hadi melek bekliyorum” dedi ve telefonu kapattım. Mert’in yanağından iki öpücükten sonra ayağa kalktım.

“Ben yine gelirim. İstediğin bir kitap var mı getireyim?” dedim gülümserken. Biraz düşündü,

“Sen gel o yetiyor bebeğim” dedi ve gülümsedi. Ah Mert Yankı kıskanmayacak merak etme.

Eğildim ve beni öpmesine izin verdim.

“Gelirim canım merak etme” dedim ve kapıya doğru yürüdüm.

“Sonra görüşürüz Yankı” dedi Mert.

“Hoşça kal” dedi soğuk bir sesle ve dışarı çıktı. Herhalde Mert Yankı’nın çıktığını anlamış olacak ki,

“Buse?” diye fısıldadı.

“Efendim?”

“Seni yine kıskandı.”

“Görüşürüz Möört.” Dedim ve dışarı çıktım. Acaba cidden beni kıskanmış olabilir mi?

Asansöre baktığımda kapı kapanmak üzereydi içeride Yankı vardı. Koştum ama tam vardığımda kapı kapandı. Kapıya bir tekme savurduktan sonra merdivenlere yöneldim ve hızla aşağıya indim. Kapıdan dışarı çıktığım zaman Yankı motora binmiş beni bekliyordu.

“Yankı neler oluyor?”

“Ne, hiçbir şey yok.”

“Hadi ama kapıları çarpıp gitmeler, asansörü durdurmamalar falan?”

“Yok, bir şey iyiyim.”

“Sen yoksa… kıskandın mı?” bu gülümsemem için bir sebepti. Çünkü suratı birden alev aldı.

“Yok, canım daha neler, sadece ben sadece”

“Sadece sen ne?” ima ile ona bakıyordum ki başını öne eğdi.

“Sen kıskandın” dedim ve kahkaha attım.

“Hayır, bak Buse biz abinle bir anlaşma yaptık, yani eğer bir erkek sana sarılırsa, öperse ben devreye girecektim, ama sen çok mutlu görünüyordun. Ben de sarıldığınızı görmezsem çocuğa dalmak zorunda kalmam diye düşündüm.” Dedi ve kaskını başına taktı. Ben de hemen arkasına yerleşip beline sıkıca sarıldım.

“Teşekkür ederim, sana güvenebileceğimi biliyordum.” Dedim. Yankı ise gaza bastı. Hahahh yalana bak kıskandı beni piç.

Eve varana kadar hiç konuşmadık. Beni eve bıraktığı zaman motordan indim. Yankı da kaskını çıkarttı.

“İyi geceler Kiss”

“İyi geceler Echo”

“Sanırım artık birbirimizi sevmeye başlıyoruz ha ne dersin?”

“Sanırım en azından artık sana güvenebiliyorum.”

“Bana güvenebilirsin.”

“Sana güveniyorum, galiba.” Ve gülümsedim. O da gülümsedi böyle bildiğiniz mal mal 10-25 saniye gülümseyerek orada durduk.

“Ben gideyim o zaman”

“Yankı bazen çok salak olabiliyorsun” sanırım onun burada kalmasını istiyordum o yüzden konu açmaya.

“Sen de geveze” dedi ve yine mal mal sırıttık.

“Görüşürüz” dedi ve yanağıma doğru eğildi. Tahmin ettiğim şey mi olacaktı yoksa

Beni öpecek miydi?

Uf Yankı kafamı çok karıştırıyorsun…

 

---BÖLÜM SONU :D---

-MUTLAKA OKUYUN ÖNEMLİ-

BÖLÜM KISA OLMUŞ DİYE ŞİKÂYETTE BULUNMAYIN 2 GÜN SABREDİN UZUN BİR BÖLÜM PAYLAŞAYIM BU ARADA GEÇEN BÖLÜMÜN YORUMLARINI YANKI CEVAPLAMIŞTI BU BÖLÜMÜN YORUMLARINI DA BUSE CEVAPLAYACAK. BİR DE YORUMLARINIZ KAHKAHA ATMA SEBEBİM CİDDEN SİZİ ÇOK SEVİYORUM YA BEBEKLERİM.

MERAK ETTİĞİNİZ SORULARI BUSE’YE SORABİLİRSİNİZ.

BİR DE GEÇEN GÜN ESKİ BÖLÜMLERİ OKUYORDUM O KADAR ÇOK YAZIM YANLIŞI GÖRDÜM Kİ KENDİMDEN UTANDIM LÜTFEN KUSURA BAKMAYIN. BÖLÜMLERİ OKUYUP DEĞERLENDİREMİYORUM. NOLUR YOK SAYIN GÜLMEYİN :PP

EĞER OLUR DA KURGUDA BİR SAÇMALAMA SÖZ KONUSU OLURSA LÜTFEN AFFEDİN DAHA 14 YAŞINDA YENİ ERGEN BİR KIZIM YANİ LÜTFEN ANLAYIŞLI DAVRANIN ÇOK İYİ BİR YAZAR OLAMAYABİLİRİM BELKİ AMA YAZDIKLARIMI DA SEVENLER VAR ASDFGHJKLŞ

PATAVATSIZ YAZARINIZ OY VE YORUM İSTİYOR!1!!11!!1!!1!!!!11…

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

2.9M 218K 61
"Ulan, diyor insan ister istemez. Bu kadar küçük bir şey de yaşıyor, konuşuyor. Hatta iç organları da var." Arşın yıllarca kardeşinden dinlediği Yüsr...
1.6M 72.5K 77
Yanlış bir numaradan doğan biraz alevli, biraz tatlı, birazda mizah dolu bir aşk... ****************************************************** Müzik bitm...
12.9K 805 25
Doğduklarında Kaçırılan ikizler devamı içeride;) Eminim ki beğeniceksiniz şans vermeyi deneyin keyifli okumalar
16.3K 519 21
Mina:bak aşk diyorumm Mina:yanaş diyorumm Mina:kime diyoruuuummm