cipa | larry ✓

By winterflowerkth

188K 17.2K 30.8K

"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali k... More

red lips
i'm a man
anything could happen
battlefield
too close
counting stars
breakaway
never been hurt
blood on my name
eyes on fire
bloodstream
let her go
give me love
madhouse
don't let me go
glory and gore
king and the lionheart
make everything louder
lego house
explosions
burning desire
buzzcut season
everybody wants the rule
another love
yellow flicker beat
stop crying your heart out
recovery
love death birth
centuries
your love
beating heart
harry
without a world
the monster
west coast
haunted
seven nation army
tennis court
wait for a minute
love me like you do
wrong
holy ground
story of my life
i put a spell on you
you and i
bad things
here comes the rain again
something's gotta give
misty mountain
ordinary world
kiss me slowly
final
özel bölüm

so cold

3.9K 413 893
By winterflowerkth

Odayı aydınlatmaya çalışan bulutların arkasında kalmış zavallı güneşi suçlamıyorum. O bu haliyle beni uyandıramaz. Zaten uyanmamı sağlayan şey kesinlikle bir ses. Kapı sesi. Ritmik bir şekilde tıklatılmaya devam ederken yorganı üstümden itip kapıya yaklaştım.

"Kimsiniz?" diye seslendim kolu tutarken.

"Şey... Bu sabah fakülteye birlikte gidecektik."

Aman Tanrım. Bu Chop. Hızla kolu indirip kapıyı araladığımda gülümseyen sevimli yüzü karşıma çıktı.

"Bu sabah harika görünüyorsun Louis. Tam olarak Anayasa Hukuku dersine uygun giyinmişsin."

Başımı indirip üstümdeki lacivert kareli pijama takımına baktım.

"Uyuyakalmışım. Sadece 5 dakika bekle lütfen. Hemen hazırlanıyorum."

İçeri doğru bir adım atmaya kalkıştığında elimi göğsüne koyup onu durdurdum. En son istediğim şey Harry gelince kendi bölgesine bir erkek kokusunun sindiğini fark etmesiydi.

"Dışarıda bekle." dedim kibarca gülümserken.

Hala göğsünün üstünde olan elimde parmaklarını gezdirdi ve yüzüme yaklaştı.

"Pekala."

Yukarı doğru kıvrılan dudakları daha fazla dikkatimi dağıtmadan elimi onunkinin altından çekip dolabın önüne gittim. Hafif aralık olan kapıdan şirin yüzünü görebiliyordum.

Dolaptan elime geçen ilk pantolon ve tişortü aldıktan sonra ona son bir gülücük atıp banyoya koştum.

Hızla giyindikten sonra henüz yüzümü yıkamayı hatırlamıştım. Dişlerimi de fırçalayıp saçlarımla uğraşmaya vaktim olmadığı için parmaklarımla şekil vermeye çalıştım ve nihayet banyodan çıkmıştım.

"Odanın normalden üç kat daha büyük olduğunun farkında mısın?"

Kapıyı tamamen açmış odada göz gezdiriyordu.

"Evet." dedim dolapta kot ceket arayışına girdiğim zaman.

Bahar şenliklerinden sonraki gün havanın bu kadar kapalı olması hüzün vericiydi.

"Pekala hazırım."

Çantamı omzuma asıp komodinden telefonumu ve odanın anahtarını aldım. Diğer komodinde Harry'nin bana ihtiyacın olursa kullanırsın diyerek bıraktığı para gözüme çarptığında istemsizce Harry'nin bu akşam geleceğini hatırladım.

"Hadi o zaman." diye seslendi Chop sabırsızca.

Odadan çıkıp kapıyı kilitledim ve Chop'a ayak uydurarak koridorda ilerledim.

****

Herkes. Kampüsteki, fakültedeki, kafedeki herkes Chop ile takıldığımı gördü. Onun sınırlarını zorlayıp yasaklarını çiğnersem ne olacak diye düşünüyordum. Sadist değilim. Harry gibi acıyı hissetmemek gibi bir yeteneğim- hastalığım -yok. O halde ne halt yemeye bu kadar cesur davrandığımı bilmiyorum.

Odama girdiğimde sakince tezim üstünde çalışmıştım. Ancak yatmaya korkuyordum. Hazırlıksız yakalanmaktan korkuyordum. Sanki yatağa girdiğim an Harry gelecek ve beni uyurken öldürecekmiş gibi hissediyordum. Pekala. Böyle bir şey olmayacak. Her şey normale dönecek. Bu cümle beynimde yankılanırken yavaşça yorganı açıp yatağa girdim.

Komodinin üstünde titreyen telefonum yerimde sıçramama sebep olmuştu. Parmaklarım gelen mesajı açarken derin bir nefes aldım.

-Yıldızların buradan ne kadar mükemmel göründüğünü bilmiyorsun Louis. Bilmelisin. xxxHarry

Kapıdan çıkarken ceketimi üstüme geçirdim ve kilitledikten sonra anahtarı çekip cebime koydum.

Tüm kapılar kapalıydı. Boş ve sessiz koridorda yürürken tam arkamda duyduğum bir başka ayak sesiyle başımı ürkekçe oraya çevirdim. Burası için oldukça olgun bir adamdı. Ve kaslı. Başıyla selam verip bakışlarını yere indirdiğinde yürümeye devam ettim.

Üniversitenin geniş bahçesinde taş yolun etrafına döşenmiş aydınlatmaların arasından geçip çimenlik bölgeye ulaşmıştım. Boş bahçede öylece yere uzanmış gökyüzünü izliyordu. Ellerimi ceplerime sokup ona yaklaştım. Daha dün burası bahar şenlikleri için fazlasıyla kalabalıktı. Ancak şimdi merkez bahçe tüm genişliği ve yeşilliği ile bomboştu.

"Seni özledim Louis."

Ayaklarımın önünde yatan Harry beni görünce gülümsemişti. İçki kokusu buradan alabileceğim kadar yoğundu.

"Hadi buraya gel ve bana katıl."

Elini yanındaki boşluğa vurduktan sonra bana doğru uzattı. Parmaklarının uçlarını tuttuğumda o tüm elimi sarmış ve yanına oturmam için yönlendirmişti.

Sırtımı nemli çimenlere bırakıp başımızın birbirine değmesine izin verdim. Parlak yıldızlar ve ay büyüleyici bir asaletle gökyüzünde asılıydı.

"Bir aile yemeği." dediğinde o yokken yaptıklarımı duymadığını düşünerek rahat bir nefes aldım.

"Bir aile yemeği ne kadar kötü olabilir?"

Başını bana doğru çevirdiğinde bende ona dönüp aramızdaki milimlik mesafeden yüzüne baktım.

"Ailenle yediğin yemek. Annen, baban ve kardeşinle geçirdiğin yemek ne kadar kötü olabilir?"

Bir cevap isteyip istemediğini anlayamıyordum. Gözlerimi birkaç kez hızla kırpıştırıp yutkundum.

"Ölmemi istiyorlar Louis. Bu koca dünyada beni tanıyan herkes ölmemi istiyor."

Gözleri dikkatle benimkileri izlerken bakışlarımı ondan kaçırıp yeniden gökyüzüne çevirdim. Onun sorunlarının olması şu anda bana keyif vermiyordu.

"Her şeye sahibim. Zenginliğe ve saygınlığa sahibim."

Parmaklarını çenemin altına yerleştirip ona bakmamı sağladığında bir süre sadece gözlerimi izledi.

"Sana sahibim." dedi çenemdeki parmağını dudaklarımda gezdirirken.

"Ama tek bir şeye sahip değilim."

Bunu hayatım boyunca sadece bir kez görebileceğimi biliyorum. O yüzden şu anda bu görüntüden zevk almalıydım. Üniversiteye başladığım ilk günden itibaren bana her saniyemi korku ve endişeyle geçirmeme sebep olan insanın gözünden akan tek bir damla yaş beni bu kadar hüzünlendirmemeliydi.

"Sevgi." dedi boğuk çıkan kırık sesi.

Yorgun gözlerimi kapatıp elimi yanağına koydum. Bu çok hafif bir dokunuştu.

"Acı çekmeyi dilerdim Louis. Bu akşam ablamın parmağını kağıt kestiğinde çıkan bir damla kanın babamı telaşlandırması... O Gemma'ya sarıldı. Parmağı kanadığı için."

Gözyaşlarına bir yenisi daha eklenirken elimi yanağından indirdim. Gözleri artık gökyüzündeki yarım ayı izliyordu.

"Acı çekmeyi dilerdim Louis." dedi yeniden.

Yerinde kıpırdanıp başını kaldırdı ve göğsümün üstüne koydu. Elini karnımda dinlendirirken parmaklarımı koyu saçlarında gezdirdim.

"Acı çekmeyi dilerdim. Belki o zaman beni de severdi. Benim için de endişelenirdi. Bana sarılırdı. Adımı söylerdi belki."

İçimde nedensizce büyüyen ağlama isteğine engel olmaya çalışıyordum. Burnumu gıdıklayan saçlarının kokusu bana bu kadar yakınken alkolü bastırıyordu.

"Hatırlıyorum da parmağı kesilen ben olduğum zaman sadece ağlamayı kesmemi söylemişti. Sadece çocuktum. Küçük bir çocuk. Kuzenlerim ne zaman bir yeri kanasa ağlıyordu. Ve bende normal bir tepki verirsem beni seveceğini düşünmüştüm."

Başını kaldırıp bakışlarını bana çevirdiğinde tepkisizce devamını getirmesini bekliyordum.

"Ona ağladığımı söyleme Louis. Bu onu çok kızdırır."

Gülümsemeye çalışarak başımı salladım. Uzandığı yerde doğrulup oturma pozisyonuna geçtiğinde bende karşısında oturup bacaklarımı bağdaş kurdum. Şimdi dikkatle birbirimizi izliyorduk.

"Öfkemi kontrol etmeyi öğrenmeliymişim."

Uzun parmaklarının arasında oynadığı küçük ilaç kutusuna baktım. Kapağını açtı ve kutuyu kaldırıp içindeki tüm hapları çimenlere boşalttı.

"Asla iyileşmeyeceğim. O halde neden öfke kontrol hapları içiyorum ki? Bu ilaçların benim sikik hastalığımla ne ilgisi var?"

Sesi şiddetlenmeye başladığında küçük sarı ilaç kutusunu çimenlerin üstündeki hapların yanına savurdu.

"Babam benim öfkemi kontrol etmemi istemiyor Louis. O sik beyninde her zaman hiç kimsenin tahmin edemeyeceği planlar döner."

Acıyı hissetmeyen birine göre gözleri çok hüzünlü bakıyordu. Başını yere eğdi ve bacaklarının yanlarında duran elleri yerdeki çimeni sıkıca tuttu. Hızlı nefes alışverişleri duyulurken parmaklarımı eline uzattım. Sıkmaktan beyazlayan büyük eline. Parmaklarım ona değince gözlerini kapattı. Ona iyi hissettirecek herhangi bir şey söyleyemiyordum. Çünkü ne söylersem iyi hissedeceğini bilmiyordum. Onun sadece hayata kızgın tarafıyla karşılaşmıştım. Mutsuz bir Harry Styles'ın duygularını, düşündüklerini kavrayamıyordum.

"Üniversitenin görkemli giriş kapısındaydın. Kendi kendine her şeyin mükemmel olacağıyla ilgili bir konuşma yapıyordun. Ve ben oradaydım. Tüm gün insanlarla konuştun. Sürekli gülümsüyordun. Ve sonra o panonun önündeki kalabalığın en arkasındaydın."

Bakışlarını yerden kaldırmadan konuşmaya devam ederken elimi çekmek için girişimde bulundum. Şimdi o benim elimi çimenlerin üstünde tutuyordu.

"Çok cesurdun. Korkak bir cesur."

Dudaklarına bir gülümseme yayılırken başını kaldırıp gözlerimizi buluşturdu.

"Hala öylesin..." durdu ve yeniden düşündü.

"Ve ben çok yalnızdım." diye devam etti gözlerini sıkıca kapatırken.

"Burası benim için bir hapishane Louis. Baron Christopher Styles oğlu onu daha fazla rahatsız etmesin diye şehrin dışında, ondan uzakta bir yerlerdeki bu yere bıraktı ve gitti."

İçimden, tüm o dedikodular doğruymuş diye geçirmeden edemedim. Yanıma yaklaştı ve yeniden sırtını çimenlere bıraktı. Gökyüzünü izlerken tek elimi yanıma koyarak destek aldım ve diğer elimi hala tutan Harry'den kurtardım.

"Birine ihtiyacım vardı. Ve sen oradaydın. Tam karşımda. Okyanus gözlerin cesurca benimkileri izliyordu. O anda neden diye düşündüm. Neden? Neden o benim değil? Neden o gözler sadece beni izlemiyor?"

Başını bana çevirip yeniden elimi tutarken yüzünü inceledim. Kusursuz yüzünü. Onun yalnız olması imkansız görülüyordu. Yani... Şu güzelliğe bak. Tanrı onu yaratırken her bir ayrıntısına özen göstermiş. Tuttuğu elimi yavaşça kalbinin üstüne koyduğunda sakince atan ritmini hissettim.

"Sen hiç, birine sevgi hissettin mi?"

Yarı sarhoş, yarı uykulu ve mutsuz Harry'nin konuşması normaldekiyle tamamen alakasız olabiliyormuş. Sevgi hissetmek. İlk kez böyle bir soruyla karşı karşıyaydım. Gülümseyerek başımla onayladım. Sevgi hissetmek.

"Benim için de hisseder misin? Kimse benim için sevgi hissetmiyor Louis."

-

merhaba

harry bu bolum de dahil olmak uzere birkac bolumde daha sen benimsin ifadesini kullanacak, lutfen bunu kro turk erkekleriyle karsilastirmayi birakip genis acidan bakarak sevgisiz buyuyen bir cocugun oyuncak ayisina haddinden fazla anlam yukleyerek sahiplenmesi gibi guven verici bir his olarak gorun cunku artik saygisiz yorumlara tahammulum kalmadi

iyi gunler diliyorum

Continue Reading

You'll Also Like

93.1K 6.3K 43
Kim Namjoon çok sevmişti, Min Yoongi'de sevmişti. Kim Namjoon çok değer vermişti, Min Yoongi'de değer vermişti. Kim Namjoon çok sadık kalmıştı, Min...
174K 14.3K 22
Diyetisyen Kim Taehyung ve sevgili eşi Edebiyat Öğretmeni Park Jimin. c | 18 🖤🍏
13.9K 612 5
"Böyle çok güzelsin, bebeğim." [ bottom hoseok, top yoongi ] [uke hoseok, seme yoongi] [kısa bir yoonseok smutu]
73.5K 6.2K 21
Jeon Jungkook boşanmak istedi, Min Yoongi dinledi. Jeon Jungkook yeniden onunla olmak istedi, Min Yoongi gitti.