Sehun gözlerini kapatmış, iğnelerin, makinelerin vücuduyla bir olmasını bekliyordu. Lulu'su için her şeyi yapardı.
O son gaz Bükücü bambisi için, eski haline de dönerdi, kendini FSM'den de atardı.
Acı acı gülümsedi. Hafifçe konuştu.
" Korkma Lu. Korkunca kaçırıyorsun. Burası kapalı bir alan gaz zehirlenmesinden ölmek istemiyorum. "
Hala bu halde nasıl saçmalayabiliyordu? Luhan'ın etkileri işte.
Luhansa bağlı olduğu yerde hem ağlıyor hem de Sehun'a yalvarır gibi bakıyordu.
'Nolur git Sehun. Bu kadar yol kat ettik. Ben iyi olacağım. Ne olur git.'
Gözünü kapattı ve o sulu gözlerden bir damla daha yaş geldi.
İçinden dua etti.
Sehun tekrar gözlerini açıp Luhan'a baktı , şefkatle gülümsedi. O sırada Luhan'ın ailesi (!) onu masaya bağlıyordu.
Luhan yine olduğu yerde çırpındı. Başı dönmeye başlamıştı bile. Daha fazla dayanamadı ve oturduğu yerde bayıldı.
" Luhan! Yah! Ne oluyor ona? Bİ BAKIN OĞLUNUZA!!!"
Annesi umursamazca baktı.
" Sadece bayıldı. Bikaç saate uyanır. "
Sehun nefretle o ikisine baktı. Gerçekten bu çocuk bu kadının neresinden çıktı? (Yani o anlamda değil hani huy olarak benzemiy- neyse sustum by)
Sehun gözlerini sımsıkı yumdu.
Ve Kelime-i Şehadet getirdi.
* * * * * * * * *
"Lanet olsun! "
Kris saatine baktı.
" Neredeyse 1 saat olmuş. Bu böyle olmaz. Kai, git ve polise haber ver, ben bikaç kişiyi arayıp gireceğim. "
"K-kimi ara-"
"Sen orasına karışma."
Kai, polis merkezine doğru uçarken Kris de destek için Zhou Mi'yi aradı ve Çince konuştu.
" Evet... olay bu. Yardımınız gerekiyor. Çok acil. Evet... adresi mesaj atacağım. Teşekkür ederim. "
Polisle beraber neden mi onlar?
Dostum hadi ama havalı bir kurtarma olmalı, polisler kıçını kaldırıp gelene kadar bu ekip dünyayı üç kez kurtarır.
* * * * * * * * **
Henry başını kaldırdı.
" Ne o? İş mi var? Tatildeydik hani."
"İş değil bu yardıma gidiyoruz. "
Hangeng atıldı.
" Kime? Ne olmuş? "
" Kris yardım istedi. Detayları yolda anlatırım. Ağır silahlara gerek yok. Arabayı hazırla Henry. Gidiyoruz."
* * * * * * * * * * *
Kris oraya vardığında , ekip çoktan gelmiş onu bekliyordu.
" Adamım ışınlandınız mı siz?"
"Bi nevi asfaltın anasını ağlattık."
" Her şey için sağolun. "
" Borcumuz vardı . Kapanmış oldu sanırım ha?"
Kris başını salladı.
"Laboratuvarda olmaları lazım. Dikkat edin, iki psikopat bilim adamından bahsediyoruz ve bunlar Luhan'ın ailesi. "
Henry gerindi.
" Çabuk bitecek desene."
Hangeng ağzındaki kürdanı yere attı.
"İçeride kaç kişi var? Rehin olaral kullanabileceği? "
"10."
"Hassktr."
" Elimizi çabuk tutalım. Ben yavaşça giriyorum. "
Kris laboratovarın girişindeyken , malzeme odasından sesler duydu.
Mırıltılar.
Kafasını o yöne çevirdi ve sessizce ekibe işaret etti.
Hangeng el çabukluğuyla kilidi kırdı ve yerde yavaş yavaş uyanmak üzere olan 8 kişi buldular.
Hepsinin başı dönüyordu ve kimse kalkacak halde değildi.
Zhou mi Hangeng'e işaret etti.
"Sen ve Kris onlarla ilgilenin. Ben ve Henry olaya giriyoruz."
Kris kapıdan içeri girdi ve daha kendine tam olarak gelememiş olan Tao'yu kollarına aldı. Tao baygın baygın ona bakıyordu. Bikaç dakika sonra Kris'i tanıyabildi.
Suratında hafif bir gülümseme belirdi. Çince konuştu.
" G-geldin Kri-"
"Şşşş. Kendini zorlama. Geldim Tao. Gucci geldi. WuFan geldi. Sakin ol."
Tao'nun başını daha çok göğsüne bastırdı ve onu sımsıkı sardı.
Tao onun göğsüne konuştu.
" Luhan'ın ailesi psikopat Wu. Luhan'ı hiç düşünmeden öldürebilirler."
"C-ciddi olamazsın Tao."
" Ciddiyim Kris. Onlar psikopat. "
Tao'nun gözlerinden yaş gelmeye başladı.
"Luhan için çok korkuyorum. Sehun için çok korkuyorum. *burunçeker* Bize iğne yaparken de çok korktum. İğneleri sevmem Kris. Sen de sevmezsin."
Kris onun başını okşadı ve dudaklarını onun alnına dayadı.
" Kimse sevmez Tao. Kimse."
* * * * * * ** * ** *
Zhou Mi , fiber kamerasını kapının deliğinden soktu ve içeriyi gözetledi.
Daha sonra ayağa kalktı ve başını iki yana salladı.
"Luhan sandalyede baygın, Sehunsa masada. Sanırım o iki manyak hazırlık yapıyor. Hala zamanımız var Henry."
" Neyle dalalım? Roket atar? Kalaşnikof? Ya da-"
"Sakin ol dostum. Öldürme yok. Etkisiz hale getirip buradan tüyeceğiz. Kalanını polis halledecek."
Henry dudak büktü.
" Of ya tamam. Napıyoruz?"
" Havalandırmadan giriyoruz."
İkisi sessizce havalandırma deliğine girdiler. Zhou Mi önde, Henry arkada ilerliyorlardı.
Sonunda çıkış kanalına geldiler ve durdular.
Tanrı aşkına ne hazırlığı yapıyordu bunlar böyle?
Ve neden Luhan'a bağlı garip kablolar vardı?
Shit. Dammit.
O ikisi meşgulken yavaşça odaya girdiler ve Zhou Mi Sehun'u çözmeye başladı. Sehun kafasıyla Luhan'ı işaret ediyordu ama Zhou Mi ona eliyle 'shh' yaptı.
Sehun Luhan'a bakıyordu.
Bambisi baygıngı. Gözleri ise hala ıslaktı. O kadar ağlamıştı ki.
Henry elindeki silahları bilim insanlarının kafasına dayadı .
" Ölmek istemiyorsanız o elinizdekileri bırakın derim."
Luhan'ın annesi yavaşça döndü. Ama suratında hiç de hoş olmayan bir ifade vardı.
"Elindeki oyuncakla bizi mi kandırıyorsun?"
Henry küstahça sırıttı.
" Elimdeki şey kaç beyin dağıttı bilseniz. Gerçi sizde dağıtacak beyin kalmamış . Halinize bakın Peh!"
Babası bakışlarını Zhou Mi'ye dikti.
" Yerinde olsam onu çözmeye çalışmazdım asi çocuk. "
" Nedenmiş o? Beni de mi bağlarsınız?"
Luhan'ın babası pis pis sırıttı.
" Piç Oh Sehun. Hiçbir yere gitmiyorsun."
Sehun dik dik baktı.
Ve adamın elinde kumanda gördü.
Lanet olsun bu-?
Luhan'a bağlı elektrik kabloları.
" Tek bir hareketimle şu düğmeye basarım ve Luhan'ı elektrik akımına maruz bırakırım. "
" O SİZİN KENDİ ÇOCUĞUNUZ! ALLAH BELANIZI VERSİN LANET OLASICALA- HAYIAAAĞAR LUHAN!"
Sehun'un sözleri , Luhan'ın acı çığlıklarıyla bölündü.
O sümsükler lanet olasıca bir deney için kendi oğullarına işkence ediyordu.
Luhan'ın acı çığlıkları, ağzı bantla kapalı olmasına rağmen duyuluyordu. Tepiniyordu.
Boğazı yırtılacak gibiydi.
Gözleri dehşetle açılmıştı ve yaşlar deli gibi akıyordu.
Hiç çekmediği kadar acı çekiyordu.
Sehunsa boğazını yırtana kadar bağırdı, tepindi, ve en sonunda bağlardan kurtularak Luhan'ın yanına koştu.
O anda elektrik akımı durdu.
Onu öldürmeyecek, ama delirtecek kadar akım vermişti o babası olacak hayvan herif.
Sehun dehşetle Luhan'ın yanına çöküp ağladı. Luhan'ın gözleri şişti, yorgun, yıpranmış ve solmuştu .
Tam o sırada silah sesi duyuldu.
Henry, silahla babasının eline ateş etti ve kumanda yere düştü, Zhou Mi yerden kumandayı aldı.
Anne ve babasını bağladılar ve ceplerinden ufak uyuşturucu iğneleri çıkardılar.
" Uyku vakti psikopat herifler."
" Umarım uykunuzda ölürsünüz."
İğneyi batırdıktan kısa bir süre sonra, ikisinin de başı öne düştü.
Luhan ve Sehun'a yaklaştılar.
"İyi misiniz?"
Luhan ve Sehun cevap vermiyordu. Sadece birbirlerine bakıyorlardı.
Zhou Mi omuz silkti.
" Sanırım polisler gelecek. Bizden bu kadar. "
" Yine geç kaldılar. "
Ve ikisi olay yerini terk etti.
* * * * * * * *
1 HAFTA SONRA
Sehun Kyungsoo'nun hazırladığı çorbayı aldı ve teşekkür için Kyungsoo'nun yanağına ufak bir öpücük kondurdu.
" Sağol Hyung. "
" Bişey değil. Hadi git de onunla ilgilen."
Kai hafifçe Sehun'un omzuna vurdu.
" Kendisinin hem seksi hem de tatlı olduğunun farkındayım ama gidip kendi sevgiline yavşar mısın? Kyungsoo dolu."
Sehun gözlerini devirdi.
"Bilgilendirme için Sağol. "
" Her zaman bro. Yeter ki Kyungsoo'ya yürüme. "
Sehun başını iki yana salladı ve odasına çıktı.
Daha kapının önündeyken Luhan'ın kokusunu duyabiliyordu.
İçine çekti ve odaya girdi.
Elindeki çorbayı masaya bıraktı ve yavaşça yatağa oturdu.
Minik bambisi mışıl mışıl uyuyordu.
Sehun çorbayı almak için kalktığında Luhan'ın uykusunda kaşları çatıldı ve uykusunda debelenmeye başladı.
Sehun endişeyle onun yanına geri döndü ve yattı.
Luhan'ı bağrına bastı ve kafasını öptü.
" Sakin ol Lu. Buradayım ben. Sakin ol. Hadi uyan. Çorba içelim ha?"
Luhan yavaşça açtı gözlerini. Direk olarak Sehun'un gözlerine baktı.
" Y-yine Kabus g-gördü-"
"Shhh. Shhh. Unut her şeyi Lu. Unut. Artık sadece ben varım , biz varız. "
Luhan gülümsedi.
" Bu dersleri de unutabileceğim anlamına mı geliyor? "
"Avucunu yalarsın. Derslerini yapacaksın. "
Luhan dudak büktü.
" Sehunaaaaah~"
" Aisshh. Zaten senin yüzünden kapıya tabela asmak zorunda kaldım."
"T-tabela?"
Sehun kafasıyla açık olan kapıda asılı duran yazıyı işaret etti.
'ATEŞLE YAKLAŞMAYINIZ.'
Luhan tabelaya uzun uzun baktı.
" Neden?"
"Ne demek neden? Hem suç işliyor hem de bilmemezlikten geliyor. Dinlendiğin sürede o kadar fazla gaz çıkardın ki, ev patlayacak sandım. Sanırım ozon tabakasının delinme sebebinin % 2 si çilek parfümlerin, %20si atmosfere saldığın zehirli gazlar."
Luhan kafasını kaldırıp baktı.
"İyi o zaman! Peki sen neden beni koklayıp duruyorsun ha?"
" Mazoşistim ben. Kendime işkence yapmayı seviyorum. Nihahaha~"
" Aptal. Ver bana şu çorbayı. "
" Bir şartla. "
" Ne?"
" Sıvıyı gaz hale geçirmeyeceğine söz ver."
" Bana diyene bak, kendisi katıya geçirdi direk."
Sehun gülümsedi ve Luhan'ın burnunu öptü.
Masadan çorbayı aldı ve Luhan'ı beslemeye başladı.
Luhan ellerini iki yana kaldırdı.
" Sehun biliyorsun, ellerim var ve hani biraz kullanabiliyorum. Mesela hayatımın son 17 yılını yemeği kendim yiyerek geçirdim."
Sehun onun dudağını öptü ve sırıttı.
"Elini yorma. Lazım olacak. "
E.T