Haptofobi

By svzdmr

32K 2.3K 1.3K

Küçük umutlar besledim içimde, sonra fark ettim ki ben umutlarıma sığındıkça onlar benden kaçıyormuş. Ben kaz... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm" Final

7. Bölüm

1.2K 106 36
By svzdmr

"Daha iyi misin hyung?"

Jungkook'a hafifçe gülümseyerek gözümden düşen birkaç gözyaşını avuçlarımla silerek başımı aşağı yukarı salladım. "Neden bize söylemek yerine kaçtın?" diyen Jimin'e çevirdim bakışlarımı. "O an... O an kaçmak istedim herkesten, her şeyden." Sözlerimin üzerine bakışlarımı ellerime indirdim.

"Kaçma hyung, kaçarsan daha fazla canın yanar."

"Biliyorum," diye fısıldayıp akan burnumu çektim. "Her neyse. Yoongi hyung, taşınıyor musunuz?" Hâlâ kolunu omzumdan çekmeyen Jungkook'a dönerek onaylar biçimde başımı salladım.

"Babamın şirketi batınca alacaklıları sürekli evi rahatsız etmeye başladı. Sigorta parasıyla çoğu borcu ödedik ama hâlâ ödeyemediğimiz borçlar var. O yüzden, daha fazla ailem rahatsız olmadan benim evime taşınmaları konusunda karar kıldık."

"Hyung..."

Jimin'in üzgün çıkan sesine karşılık, "Sorun değil Jimin. Bunu da halledebilirim," diye mırıldandım ama bundan emin değildim. Bunu halledebileceğime dair herhangi bir inancım yoktu çünkü.

"Yine de bir şey olursa bize söylemekten çekinme, olur mu?"

Hafifçe başımı salladım, bu defa yalnız başıma halletmeye gücüm yoktu çünkü. Yalnız kaldığım her an daha da mahvolacaktım. Gerçeği kabul edemesem bile doğru olan buydu. Bu defa tek başıma atlatamazdım, en azından yakın arkadaşlarımdan destek almam gerekiyordu.

"Ne zaman geleceksiniz Seul'e?"

"İki gün sonra. Yoon Ji, arkadaşlarına veda etmek istiyormuş, annem de birkaç arkadaşıyla vedalaşacakmış."

"Biz de kalalım hyung seninle."

"Olmaz. Okuldan benim yüzümden geri kalmanızı istemiyorum, hele sen Jimin. Bu yıl üniversite sınavı var."

"Hyung, boşver okulu, zor gününde yanında olamayacaksak dost olmamızın bir anlamı yok zaten." Jimin'in şefkatli bakışlarına itiraz etmek çok zordu, zaten etmek istemiyordum bile. "Hyung, içeri girelim mi? Hava soğuk olmaya başlıyor." Jungkook'un sözleri üzerine ona dönerek, "Üşüdün mü?" diye sordum.

"Şey, biraz."

Cevap olarak ayağa kalkıp elimi kaldırımda oturan Jimin ve Jungkook'a uzattım. Eve girdiğimizde annem, "Yoongi?" diye seslendi.

"Efendim?"

"Masayı kurdum, bir şeyler yiyelim beraber."

"Canım istemiyor anne, sonra. Lütfen," dediğimde annemin yüzünden geçen üzüntüyü fark etmemek mümkün değildi ama gerçekten iştahım yoktu, belki buraya geldiğimden bu yana doğru dürüst bir şey yemiyordum ama canım yemek istemiyordu işte.

"Yoongi, en son ne zaman yemek yedin sen?"

"Dün öğlen yemiştim bir şeyler."

"Yoongi hyung!"

Jungkook sıkıca kolumdan tutup beni mutfağa doğru çekiştirmeye başladı. Sertçe kolumu çektim. Anlamak bu kadar zor muydu? Yemeyecektim işte. Tam konuşmak için dudaklarımı araladığım zaman bu defa da Jimin oflayıp, "Hyung, yemek yemelisin. Yoksa yumruğumu yiyeceksin!" diyerek sırtımdan itmeye başladı.

"Ama-"

"İtiraz yok!"

"Jimin-"

"Hyung!"

Daha fazla itiraz edemezdim, çünkü bunun sonu kavgaya kadar giderdi. Mutfağa girdiğimizde Jimin masada sağıma, Jungkook soluma oturmuş ve beni ortalarına almışlardı. Annem, "Teşekkürler çocuklar," dediğinde ufak bir sinirle ona baktım.

"Önemli değil Bayan Min."

Jimin tüm dişlerini göstererek güldüğünde bu defa da ona sinirle baktım.

"Abi, yeni okulum senin gittiğin mi?"

Yediği yemek yüzünden yanakları şişmiş olan Yoon Ji'ye bakıp onaylar biçimde salladım başımı. Kardeşime sahip çıkmalıydım, babamdan sonra Yoon Ji ile ilgilenmek benim görevimdi artık.

Zorla birkaç lokma yedikten sonra çubuklarımı kenara bıraktım, daha fazla yiyesim yoktu. Sandalyemi geri ittiğimde çıkan sesle beraber masadaki herkes önündeki yemeğinden bakışlarını bana çevirince omuz silktim.

"Neredeyse hiçbir şey yemedin oğlum, bu gidişle Yoon Ji ile aynı kiloda olacaksın."

"Yiyemiyorum anne, ne yapayım?"

"Yoongi-"

"Kalbini kırmadan önce beni zorlamayı bırak anne!" diye sertçe konuştuğumda annem biraz irkilse de bir şey demedi ve bakışlarını tabağına indirdi. Aslında annemi kırmak istemezdim ama çok zorluyordu beni, hâlâ babamın yokluğuna​ alışamamıştım ve babamın bir daha bizimle beraber yemek yiyemeyeceği aklımda olduğu sürece de yediğim yemek bana zehir olacaktı.

Merdivenlere yöneldiğimde peşimden Jimin'le Jungkook da masadan kalkmış ve sessiz adımlarla arkamdan yürüyorlardı. Odama girdiğimde kapımı açık bırakarak yatağıma yüzüstü uzandım. Gözyaşlarım, gözlerimi yakmaya başladığında alt dudağımı dişlerim arasına alıp sertçe ısırdım. Daha fazla ağlamak istemiyordum.

"Hyung, annene kızma, seni düşünüyor."

Cevap vermeyerek sessiz kaldım. Jungkook'la Jimin de konuşmayarak odadaki sessizliği benimle paylaştılar.

----------

"Hadi Yoon Ji, gitmeliyiz artık."

Üst kattaki Yoon Ji'ye seslenen anneme baktım. Bakışlarında hüzün vardı, acı vardı, belki ufak bir parça da mutluluk vardı. Bende ise sadece acı vardı. Aslında acı hep oradaydı am ben görmezden gelmeyi tercih ediyordum.

"Hyung, gelsene."

Kolumdan tutup beni dışarıya çekiştiren Jungkook'a dönerek, "Tamam çekme Jungkook, geleceğim ama önce annemle Yoon Ji gelsin," dedim.

"O zaman biz Jimin hyung ile bahçedeyiz."

Başımla onaylayarak hâlâ Yoon Ji'ye seslenen annemin yanına doğru yürüdüm.

"Ben Yoon Ji'yi çağırırım anne, sen Jungkook ile Jimin'in yanında bekle."

Annem onaylar biçimde kafasını salladığında merdivenlere yönelerek ikişer ikişer çıktım basamakları. Yoon Ji'nin odasının önüne geldiğimde elim kapısının koluna gitmişti ama içeriden gelen ağlama sesleri bana engel olmuştu. "Bu evden, arkadaşlarımdan, senden ayrılmak istemiyorum baba." Kız kardeşimin minik hıçkırıklarına oturup eşlik etmek istiyordum ama Yoon Ji, zayıf yönünü benim gibi saklardı. Sesimin titremesini umursamayarak, hafifçe kapıyı tıklayıp, "Yoon Ji. Gidiyoruz artık," diye seslendim. Bir dakikaya yakın bir süre ses gelmedi, ardından Yoon Ji, "Bana birkaç dakika ver abi," dedi.

"Bekliyorum."

Yoon Ji'nin son kez odasına göz atıp anılarını zihnine hapsettiğini biliyordum. Biliyordum çünkü... Ben de öyle yapmıştım. Biraz sonra kapı açıldığında yerdeki bakışlarımı gözleri kızarmış bir şekilde bana bakan Yoon Ji'ye çevirdim.

"İyiyim ben."

"Biliyorum," dedikten sonra merdivenlere yöneldim. Arkamdan gelen adım sesleriyle birlikte aşağı indim. Yoon Ji bir şey söylemeden benden önce evden çıkarak bahçedeki annemin yanına gidip sıkıca sarıldı. Zordu, bu evden, çevremizdeki insanlardan, hatıralarımızdan ayrılmak... Son kez eve bir bakış atıp kapıyı çektim sertçe, ardından iki kez kilitleyerek anahtarını cebime koydum. Diğerlerinin yanına doğru çevirdim adımlarımı. "Gidelim," diyerek valizlerden birisini sıkıca kavrayıp ardımdan çekmeye başladım. Yoon Ji, boştaki kolumun altına girip belime sarıldı.

"İyi olacak mıyız abi?"

Hafifçe onaylar biçimde salladım başımı.

"İyi olacağız."

-----------

Omzumdaki ağırlıkla başımı yan tarafıma çevirdim, Jungkook başını omzuma yaslamış, ağzı açık bir şekilde uyuyordu.
Çenesini yukarı ittim ama saniyesinde dudaklarını yine aralamıştı. Hafifçe omuz silkerek camdan tarafa döndüm. Hava kararmıştı, büyük ihtimalle gece evde olurduk.

Artık bir işte çalışmam gerekiyordu borçlar için ama fobimin bana çok sıkıntı çıkaracağını anlamak zor değildi. Belki annemin bile çalışması gerekebilirdi.

Jimin ellerini, Jungkook ile benim koltuğuma koyarak başını koltukların arasından çıkartıp meraklı gözlerle bana bakmaya başladı.

"Hyung, ne düşünüyorsun?"

"Bundan sonra ne olacağını."

"Ne olursa olsun yanındayız hyung."

"Teşekkür ederim," diye fısıldadım. Gerçekten zor zamanlarımda yanımda olmalarına minnettardım.

Yol boyunca düşünceli gözlerle dışarıyı izledim. Otobüs durunca hâlâ uyuyan Jungkook'un omzunu dürttüm ama uyanmamıştı. Bir kez daha dürttüm.

"Hyung..."

"Uyan Jungkook."

"Beni burada bırakın hyung, uyumak istiyorum."

Cevap olarak yerimden kalkıp Jungkook'un koltuğa düşmesine sebep oldum. Düşmenin etkisiyle Jungkook gözlerinin tekini aralayıp etrafa baktı. Elimi uzattım tutması için. Otobüsten inerek valizleri aldık.

"Jimin, sen Jungkook'u eve bırak, sonra da evine git."

"Ama hyung-"

"Yeterince yanımdaydınız Jimin, bu defa söz veriyorum ihtiyacım olursa sizi ararım."

"Söz verdin ama hyung."

Onaylar biçimde başımı salladım. Jungkook, "O zaman yarın okulda görüşürüz hyung," diyerek el sallayıp Jimin'in omzuna kolunu attı ve yürümeye başladı. Derin bir nefes çekerek annem ve Yoon Ji'ye döndüm. Annem dikkatle etrafı inceliyor, Yoon Ji ise yerdeki ufak taşlara bakıyordu. "Anne," diye seslendim. "Benim evim buraya uzak, istersiniz taksi çağıralım."

"Bana fark etmez Yoongi."

Annemin duygudan yoksun sesiyle bir an içim titrese de cebimden telefonumu çıkartarak taksiyi arayıp adresi verdim. Yaklaşık on dakika sonra taksi önümüzde durduğunda annemle Yoon Ji arka tarafın kapılarını açıp taksiye yerleşti, ben de valizleri bagaja koyarak ön tarafa oturdum. Evimin adresini verip kolumu camın kenarına yaslayarak başımı avucumun içine hapsettim. Hiçbirimizden ses çıkmıyordu. Belki de ailemi toparlama işi zor olacaktı çünkü dağılmış gibiydik ve olan her şeyi kabullenmek kolay olmayacaktı.

"Bayım, geldik."

Düşüncelerimin arasından sıyrılıp bana seslenen şoföre baktım. Yüzünde bıkkın bir ifade vardı. Umursamayarak arka cebimdeki cüzdanımı çıkarıp taksimetredeki tutar kadar para alarak taksi şoförüne uzattım, ardından kapımı açarak taksiden indim. Bagajdan valizleri çıkartarak şoföre baktım, ne demek istediğimi anlayınca hafifçe başını sallayıp taksiyi çalıştırdı.

Bir şey demeden evimin önüne gelip cebimden çıkardığım anahtarla kapıyı açarak valizleri sağ taraftaki ayakkabılığın yanına koydum. Yoon Ji, elindeki valizle içeri girince etrafı bir süzüp bana baktı.

"Lavabo nerede abi?"

İşaret parmağımla tam karşımdaki kapıyı gösterdim. Daha önce Yoon Ji bu eve gelmemişti ama annemle babam üç-dört kez gelmişti.

"Sağol," diyerek gösterdiğim yere doğru yürüdü.

"Bunları nereye koyalım Yoongi?"

"Bugünlük misafir odasına koyarız anne, yarın da odayı senin için düzenlerim ben."

"Tamam oğlum."

Annem salona girdi. Buraya geleceklerini biliyordum ama babam olmadan ve temelli geleceklerini gerçekten beklemiyordum. Annemin peşinden ben de salona girip yanına oturdum. Ortamdaki sessizliği Yoon Ji annemle aramıza oturup bozdu.

"Ben hangi odada kalacağım?"

"Sen de bugünlük benim odamda kal, ben burada yatarım," diyerek birkaç kez oturduğum koltuğa vurdum. "Yarın da evi yeniden düzenleriz." İkisi de onaylar biçimde başlarını sallayınca yerimden kalkıp önce misafir odasına girdim ve yatağın çarşaflarını değiştirdim çünkü arada Jimin'le Jungkook bende kalıyordu ve bu yatağı onlar kullanıyordu.

İşim bittiğinde derin bir nefes alıp odadan çıkmış ve salona doğru adımlamıştım. Salonun önüne geldiğimde kapının pervazına yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Yorgunsunuzdur, yatıp dinlenin."

"Abi, bu gece benimle uyusan olmaz mı? Yalnız kalmak istemiyorum."

"Rahatsız olursun Yoon Ji."

Yoon Ji kafasını hızla sağa sola sallayıp, "Olmam," dedi.

"Emin misin?"

"Hımm."

Annemde yüzündeki çok ufak tebessümle oturduğu koltuktan kalkıp, "Ben yatıyorum o zaman oğlum," diyerek hafiften omzuma birkaç kez vurarak salondan çıktı.

"Sen odaya git Yoon Ji, ben de geliyorum birazdan," diyerek yaslandığım kapı pervazından bedenimi çekip mutfaktaki balkona çıktım. Son birkaç gündür yalnız kalamıyordum çünkü ne zaman yalnız kalsam ya Jimin geliyordu yanıma ya da Jungkook veya ikisi birden geliyordu.

Uzun bir süre şehrin ışıklarını izledim. Kollarımı dayadığım korkuluklardan çekerek mutfağa girip kapısını kilitleyerek odama doğru yürüdüm. Kapının önüne geldiğimde iki kere kapıyı tıklatıp, "Giyinik misin?" diye sordum çünkü daha önce Yoon Ji giyinirken odasına girmiş ve Yoon Ji'yi fazlasıyla utandırmıştım.

Ses gelmeyince kapıyı hafifçe açarak başımı içeri uzatıp Yoon Ji'nin ne yaptığına baktım. Yatağımın içinde bacaklarını kendine çekmiş uyuyordu. Kapıyı biraz daha açarak sessizce içeri girdim.

Yorganın üstünde uyuduğu için dolabımdan ince bir pike çıkartıp üzerine örterek yanına uzandım. Saçları, yüzünü gölgeliyordu, kenara iterek alnına minik bir öpücük kondurup, "İyi geceler güzelim," dedikten sonra yatakta sırt üstü yatıp ellerimi başımın altında birleştirdim.

----------

"Min Yoongi! Dersi dinlediğinden emin misin?"

Fizik öğretmeninin sesiyle yerimden zıpladım. Birkaç gün devamsızlığın ardından okula gelmek zorunda kalmıştım, babamın öldüğünü de Jimin, Jungkook ve Rose'dan başkası bilmiyordu.

"Ha, ne?"

"Dersi dinlemiyorsun Yoongi!"

"Üzgünüm efendim."

Öğretmen sinirli bir bakış attıktan sonra önüne dönüp derse kaldığı yerden devam etti.

"Hyung, istersen kendine biraz daha zaman tanı." Jimin'in fısıltısı ile arkama döndüm. "Dinlenmek için vaktim yok Jimin, artık daha fazla çabalamam gerekiyor." Jimin sessiz kalınca​ önüme dönüp başımı sağ kolumun üstüne koydum. Hocanın kızmasına rağmen yine de dersi dinleyememiştim.

Zil çalınca Jimin'e bir şey demeden hızlıca çatıya çıktım. Biraz yalnız kalsam iyi olacaktı. İnsanların içinde artık daha fazla boğulmaya başlamıştım çünkü.

Kapıyı açıp çatıya çıktığımda duvara yaslanmış bir şekilde bahçeyi izleyen Rose'u görmeyi beklemiyordum. Fark ettirmeden geriye doğru birkaç adım atmıştım ki sanki Rose burada olduğumu hissetmiş gibi bana döndü.

"Yoongi?"

Rose daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Bakışlarımız kesişince birkaç dakika aralıksız birbirimizin gözlerinin içine baktık. Sanki, gözleri bana ihtiyacı varmış gibi bakıyordu. Bakışmamız kesilince Rose hızlıca yanıma gelip bedenimi kollarına hapsetti. Şaşkınlıkla bakışlarımı Rose'un saçlarına çevirdim.

"Ne yapıyorsun?"

"Bilmiyorum."

Rose, kollarını çekince hafif kızarmış yanakları dikkatimi çekti. Rose, "Sarılmak rahatlatırmış. Yani bir yazıda öyle okumuştum," dedi kısık çıkan sesiyle.

"Öyle mi?"

"Hımm."

Sonrasında ikimiz sessizdik, çalan zili es geçmiş ve derse girmemiştik. Böyle sadece birbirimize bakmamız tuhaftı, gerçekten çok tuhaftı. O yüzden sessizce on-on beş adım ötedeki banka giderek oturdum. Birkaç saniye sonra da yanıma Rose oturmuştu.

"Ayağın nasıl?"

Rose'un sorusuyla ellerimdeki bakışlarımı burktuğum ayak bileğime çevirdim. Ayağımın acısını tamamen unutmuştum, belki de ruhumun acısı fiziksel acımı ezip geçmiş olduğu içindir.

"İyi," diye kısa bir cevap verdiğimde tekrardan aramızda bir sessizlik oluştu.

✨✨

Çok geç geldiğinin farkındayım ama telefonumu tamire verdim, hâlâ da telefonum yok. Her neyse, Yoongi ile esen kalın.

Continue Reading

You'll Also Like

43.9K 3.4K 69
'Hayaller ne kadar da güzel' demiştim oturduğum yerden düşüncelere dalarken. Kim bilebilirdi ki yaptığım aptalca bir seçimle hayallerime ulaşacağımı.
219K 9K 38
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
428K 35.2K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
35.8K 4.2K 35
#1 kpopfanfic 03.09.2018 Cenazem kalkalı 10 gün olmuştu. • ->@Hopeiness Kapak: @JungDaisy #Tüm Hakları Saklıdır# Başlangıç: 30 Ocak 2016 Bitiş: 28...