Kankamla Evlenmek mi? (tamam...

By ipek95

6.2M 241K 26.8K

Biri babası için, birisi arkadaşı için bu teklifi kabul etti. Onlar birbirlerinin en yakın arkadaşları hatta... More

Kankamla Evlenmek mi?
Kankam...
Evlenmek mi???
silah sesi
Bugün ne kadar yorulmuştum
Ben mi?
Evet!
düğüne iki gün kala...
düğün günü
balayı gecesi....
ya sabır
Çünkü unutkansın...
duyuru
Yeni ortak...
Neden hep ilk aşklar kazanıyor?
nasıl öğrendin?...
vazgeçmek istemiyorum...
senden başkası olmayacak...
ben hamileyim...
merhaba ece...
önemli bilgi
gitme demek isterdim...
Naber kanka?
ilk kalp atışı...
geçmişteki şeyleri düzeltmek...
YAZARDAN...
Final...

yeniden başlamak için son şans....

191K 7.7K 661
By ipek95

    "Artık kalbimdeki atlılar dursun istiyordum. Sabaha Mert babamdan habersiz odamdan çıktı. Kalbimdeki atlılar o gidince susmuştu. Üstümü giyinip okula gittim."  

    Sayfaları biraz çevirdim. Sonraki sayfada daha sonraki bir zamana geldim. böyle kendimi zaman akinesinde gibi hissediyordum.

    "Bu gün Mert'le okulu ektik. Kız kulesinin tam karşısında bir banka oturduk. Mert:

    "Ya bizim burada ne işimiz var. Madem okulu ektik daha eğlenceli birşeyler yapsaydık" dedi. "Mert baksana ne güzel ama." dedim. O oomuz silkti. "Ya nesi güzel" dedi. Ben:

    "Kız kulesinin hikayesini biliyor musun?" dedim. 

     "Bilmeyen mi var? Bir prenses, bir aşık adam, bir de sadist baba."

      "Sadist ne alaka ya?"

      "Tabi kızım hangi baba kızını kuleye hapseder ki." dedi.   

     "O kızını korumak için yapmış, ölmesin diye."

     "Sonunda ölmüş ama. Takdir-i İlahi kızım kimse önüne geçemez." dedi. Güldüm.

     "Yinede denemiş. Hem kızını öyle uzağa gönderememiş bak"

    "Ya kızını dibinden ayırmamış ama denizin dibinde.  Heheheh!" diye güldü. Valla salak bu çocuk. Ama sonra.

    "Hem en yakınında hemde ulaşamayacağı kadar uzağında ilginç." dedi. Böyle birşey söylemesini beklemiyordu ama arada romantik olabiliyordu demekki. O simidini yedikten sonra bana dönüp.

     "Aslı dudağın kenarında susam var." dedi. Sildim. Ama o:

    "Olmadı şurada" deyip eliyle dudağımın kenarını sildi." İşte yine kalbim çatlayacak gibi attı."

    Sonraki sayfaları okumaya başladım. Benim basketbol maçımdan, benim konuşmalarımdan, benimle okulu kırmasından yani benimle ilgili herşeyden bahsediyordu. Sonraki sayfayı açtım.

    "Bu gün Samet, "Mert bu gün birine çıkma teklif edecek." dedi. kalbim çatlayacak gibi olmuştu. Zeynep bana baktı. Samet yanımızdan gidince:

    "Kesin sana teklif edecek" dedi.

    "Saçmalama biz arkadaşız." dedim.

    "Gözlerin hiçte öyle demiyor ama." dedi.

    "Hiçte bile deyip önüme döndüm." ama yüzüm gülüyordu.  Sonraki tenefüs bahçeye çıktık kızlarla. Zeynep, ben, Elif'te vardı. Mert elinde çiçekle yanımıza doğru yürümeye başladı. Kalbim duracak gibiydi. Mert iyice yaklaşınca Elif'e yöneldi. 

   "Benimle çıkar mısın?" dedi. Buna inanamıyordum. Ben de salak gibi kendi üstüme alınmıştım. Zeynep bana bakıyordu. Sanki benden özür diliyormuş gibiydi. Elif'te kabul etti. Kaalbim çatlayacak gibiydi. Hemen onlarda ayrıldım. Zeynep peşimden gelecekti ki ona elimle dur işareti yaptım. Arka bahçeye koştum, banka oturdum, ağlamaya başladım. 

    "Beni sevmiyormuş. Mert beni değil Elif'i seviyormuş." diye kendi kendime konuşuyordum.

   "Ahh! Yeter artık ağlama duvarına çevirdiniz burayı." Arkamı döndüm. Sesin sahibi bir çocuktu. Bankın arkasına uzanmış cimlerde yatıyordu. Onu görünce şaşırdım ama o da şaşırdı. 

   "Bir dakika ya... Ama sen güzelsin..." Ne saçmalıyordu bu çocuk:

    "Ne diyorsun sen ya." dedim ve kalmaya hazırlandım. O da hareketlendi. Peşimden gelip önüme geçti.

    "Şey ben özür dilerim. Sana... Yani şaşırdım. Buraya gelen kızlar genelde reddedildiği için ağlarlar da ondan ağlama duvarı dedim." Ah! İyice siniirimi bozmuştu.

    "Neden ağlarlasa ağlarlar sana ne? Koca bahçe senin mi?" dedim. O daha da ezildi.

    "Yok öyle değil tabi ama... Ben nereden bileyim senin bu kadar güzel olduğunu." dedi. Ne demek istiyor bu şimdi.

   "Yani burada ağlayanlar genellikle çirkin olduğu için reddedilirler." dedi. "Ama sen güzelsin." dedi. Ne diyeceğimi bilmitordum. "Gökyüzü gibi çok güzel." dedi. Ben "ne? Ne gökyüzüsü?" dedim ve havaya baktım. Gökyüzü hiç güzel değildi kihava kapalıydı. O durumumu anlamış. "Onlar değil." dedi. Ve "bunlar" diyerek işaret parmağıyla gözlerimi gösterdi. Kızarmıştım. Böyle birşeyi beklemiyordum. "Ben gidiyorum" dedim. O "nereye?" diye cevap verdi. Ben:

    "Ders başladı ve sanırım senin dersinde başladı." dedim. O:

    "Bizim ders boş. Ben buradayım." dedi.

    "İyi ben gidiyorum ama" dedim ve geçmeye çalıştım. Ama o kolumdan tuttu. Sonra yanlış birşey yaptığını anlayıp geri bıraktı. 

    "Ben şey özür dilerim. Bir dahaki tenefüs gelir misin?" dedi. Ben "bilmiyorum. Bence gelmem." dedim restleşerek. O:

     "Lütfen gel. Ben seni bekliyor olacağım. Hem gelmezsen çıkışa kadar burada beklerim. Hatta. Çıkışta da gitmem burada uyurum" dedi. Sözü hoşuma gitmişti. Hafifçe güldüm. O:

     "Of! Gülünce daha da güzel oluyorsun." dedi. Ben iyice kızarıyordum. Sonra "ben gidiyorum" dedim. O:

   "En azından ismini söyle" dedi. "İsmim Aslı 9-B'ye gidiyorum ya sen?" dedim.

   "Ben de Emre. 10-A'dayım." dedi. Bende yanından ayrıldım. Sınıfa çıktım. Herkes Elif'le Mert'i tebrik ediyordu. Sanki evleniyorlar niye bu kadar abartıyorlarsa. Mert beni fark edince:

    "Neredesin kızım? Arkadaşın ilk sevgilisini yaotı." dedi. Elif:

    "İlk ve son" diye bastırdı. Ben ise kuru bir "tebrik ederim." dedim. Zeynep bana bakıyordu. Onu aldırmadım zaten sonra hoca geldi.Zil çalınca ise hemen sınıftan çıktım. Zeynep'le bu konudan konuşmak istemiyordum. Gidecek bir yer düşündüm ve Emre'nin yanına gittim."   

     Sonraki tenefüslerde de onun yanına gittim. Sınıftakilerle konuşmuyordum. Çıkışta ise Emre bizim kapının önünde beni bekliyordu. Onu farkettim. Yanına gidiyordum ki Mert kolunu omzuma attı. "Ee nereye gidiyoruz kanka" dedi. Emrenin sinirlendiğini görebiliyordum. Yanımıza geldi:

    "Seni bilmem ama Aslı bu gün benimle geliyor." dedi. Mert sende kimsin bakışları attı. Sonra bana baktı. Ben:

   "Bugün için planım var Mert sonra buluşuruz." dedim. Emre "Mert" diye tekrarladı. Ay tabi onun yanında Mert diye ağlamıştım. Mert ise:

    "Benim, Aslı'nın en yakın arkadaşı peki sen kimsin?" dedi. Emre bana baktıktan sonra. Bende Emre, Aslı'nın başka bir arkadaşı." dedi. Sonra bana dönüp. "Gidelim mi Aslı" dedi. "Mert yarın görüşürüz" dedim ve Emre'yle çıktım.  Mert bana bakıyordu ama umrumda değil. Artık sevgilisiyle ilgilenmeliydi. Beni eve Emre bıraktı. Yolda hiç konuşmadık ama evime geldiğimde ona "teşekkür ederim." dedim. O:

   "Ne demek benim için büyük bir zevkti" Sonra gülerek gitti."

    Sonraki sayfaları çevirdim. Yaklaşık bir hafta sonrasına geldim.

  "Bugün Elif ağlıyordu. Mert ondan ayrılmak istemiş. Halbuki çıkmaya başlayalı daha bir hafta olmuştu. Bu bir haftada Mert'le pek konuşmamış sürekli ondan kaçmıştım onun yerine Emre'yle takılıyordum. Mert'le konuşmaya gittim.

  "Mert seninle konuşmamız lazım." dedim. O neyden bahsedeceğimi anlamış gibi.

  "Eğer Elif'ten bahsedeceksen hiç konuşmayalım" dedi. Ben inatla:

  "Evet ondan bahsedecğim ve sende anlatacaksın. Şimdi neden ayrıldınız." dedim. O umusamazca:

  "Sıkıldım" dedi. Ben:

  "Nede?" dedim.

  "Belli bir sebebi yok. Ben kızlarla sadece takılacağım ve onunla da takıldım. Şimdi de sıkıldım." dedi. Bu söz üzerine üzülmüştüm. Skılımak. Tereddütle:

  "Ya benden de sıkılırsan." dedim. O bu dediğime şaşırdı. Sonra gülümseyerek:

  "Hiç öyle şey olur mu? Sen benim kardeşimsin. Senden vazgeçemem." dedi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Beni bırakmayacağına sevinmeli miydim? Yoksa beni kardeşten öte gördüğü için üzülmeli miydim? Ona:

   "Peki Elif ne olacak?" dedim. O:

   "Birkaç güne unutur merak etme" dedi. 

   "Peki Mert sen hayatın boyunca hep kızlarla takılacak mısın?" diye sordum. O:

   "Birini bekliyorum o gelince herşey bitecek." dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım. O "boşver" dedi. Sonrada bu konu hakkında hiç konuşmadık zaten. Beklediğim kişi Ece'ydi ama gelmeyince böyle oluyordu demek diye düşündüm sonra diğer sayfaya geçtim. Ama sonra değiştirdim. İleridekini de değiştirdim. Çünkü bu sayfaların hepsinde Emre'den bahsediyordu, onları okumak istemiyordum. En sonuncusunda ise Emre'nin çıkma teklifi ettiğinden bahsediyordu.

     "Sanırım Emre'nin teklifini kabul edeceğim. Onunlayken  Mert acı vermiyor. Mert hep aklımda. Hiç aklımdan çıkmıyor ama Emreyleyken acı vermiyor. Onu kaybedemem." diyordu. Beni unutmak için başkasıyla birlikte olmak. ASlı'nın yaptığı tam anlamıyla buydu. Sonraki sayfaları çevirdim. Birlikte yaptığımız anılar ve Aslıyla Mert'in birlikte yaptığı güzel anılar vardı. Ama sonraki sayfada.

    "Bugün Emre beni öpmek istedi ama ona izin vermedim. Bu duruma sinirlendi.

   "Hadi ama Aslı nerdeyse bir buçuk yıldır çıkıyoruz ama sen delini tutmamı bile istemiyorsun." dedi. Sonra ekledi. "Aslı bana doğruyu söyle asıl neden Mert değil mi onu hala sevdiğin için bana izin vermiyorsun." dedi. Ben ne diyeceğimi bilmiyordum. Çünkü ben, kendi duygularımı bilmiyordum. 

  "Ha...Hayır" dedim. O:

  "O zaman tercihini yap ASlı. Ya ben ya o. Başka şansın yok" dedi. Sonra yanımdan gitti. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bende oturduğumuz kafeden ayrılıp eve gittim. Hangisini seçecektim. Kalbimi dolduran ama bana aşık olmayaca kankamı mı? yoksa bana kalbinin tamamını veren sevgilimi mi? Başımı yatağa koydum Uyumak istiyordum ta ki kapı çaldı. Kapıyı açtığımda Mert'le karşılaştım. Mert beni görünce hemen bana sarıldı.

   "Sadece sen kaldın. Sadece sen... Lütfen beni bırakma" dedi. Kalbim yine deli gibi çarmaya başlamıştı. Ama artık onu bastırabiliyordum. Ona "ne oldu?" diye sorduğumda bana cevap vermedi. Sadece başını iki yana sallayıp "bırakma olur mu?" dedi. Ne olduğunu bilmiyordum ama ondan vazgeçemezdim. Onu yalnız bırakmak istemedim.  Onun acı çekmesini istemedim."

    O günü hatırlıyordum. O gün Ece'nin öldüğünü öğrenmiştim. Onun cenazesi Almanya'dan İstanbul'a gelinceye kadar bundan haberim yoktu. İşte o gün çok yalnız hissettim kendimi ve Adlı'nın yanına gittim . Sonrasını okumaya devam ettim.

    "Ertesi gün Emre'ye gittim. Ona:

   "Yapamam ikiniz arasında tercih yapamam." dedim. O acı bir şekilde gülümsedi.

   "ASlında tercihini yapmışsın ASlı. Sen Mert'i tercih etmişsin." dedi. Ona:

   "Hayır bu doğru değil. Seni kaybetmek istemiyorum" dedim.

   "Buraya gelip beni tercih ettiğini söylememişsen onu tercih etmişsindir Aslı"  dedi. Ben ağlamaya başlamıştım.

   "Aslı ben gidiyorum." dedi. Ben şaşırarak:

   "NEreye?" dedim. O:

    "Amerikaya. Babamın işleri için oraya gidecektik ama ben burada kalacağım diye tutturmuştum. Sen varsın diye.Hatta annemler 18'ime girdim diye tek yaşamama izin bile vermişlerdi ama eğer sen yoksan bende yokum Aslı" dedi. Gitmek istiyordu ama ben gitmesini istemiyordum. Ama ona boş bir ümitte veremezdim. Gitme diyemezdim." 

   Bunları okuyunca ikimizin ayrılığı aklıma geldi. Bütün ayrılıklar aynı gibiydi. Peki ya sonu. O da aynı olacak mıydı? Tekrar okumaya başladım.

   "Bugün bizim eve Mert geldi. Zeynep ona herşeyi anlatmış. Emre'nin tercih yapmamı istemesini ve benim tecihimi hepsini anlatmış. Bana:

    "Bak Aslı senin acı çektiğini görüyorum Emre senin için değerli. Eğer istersen sen... " dedi. Sonra durdu. Aslında söylemek istemeyeceği şeyleri söylecek gibiydi. "Sen... Eğer istersen onu tercih edebilirsin. Benim için bunu yapman bile yeterli. Ben seni hep en yakınım gördüm ve bu durum bunu değiştirmeyecek." dedi. Bunu söylerken öyle üzgün görünüyordu ki. Onu nasıl bırakabilirdim ya da bırakmak isteyebilirdim. Mert kalbimin tamamı sana aitken bunu nasıl yapabilirdim. Bunun için kalbimi söküp atmam gerekecekti. Mert'e:

    "Mert sen benim kardeşim gibisin" dedim. Onun bana iki yıl önce dediği gibi aslında hiç öyle hissetmesemde sırf güven vermek için. Sonra devam ettim. "Emre'nin yeri acıyacak ama geçecek" dedim.  Mert bana sarıldı. Sonra da evine gitti. Ama benEmre'nin gidişinden çok Mert'e tekrar aşık olmaktan korkuyordum. En azından onun aşkımı anlamasından. Emre'yleyken onun yanında başkasının olması önemli değildi. Kendimi ne zaman üzüntülü hissetsem Emre imdadıma yetişiyordu çünkü. Şimdi ise o acılarla tekrar yüzleşmeekten korkuyordum. Aslında ben Mert'in aşkıyla yalnız kalmaktan korkuyordum."

    Emre'den sonra Aslı birkaç kişitle daha çıkmıştı. Hatta ikisini ben ayarlamıştım. Şimdi ise salaklığıma kızıyordum. Aslı'nın onlarla çıkmasının tek nedeni aslında beni unutmak istemesiymiş. Gerçekten aptaldım. Sayfaları ilerlettim.  Ta ki balayı ggecemize kadar.

     "Mert'in bu halleri beni gülmekten öldürmüştü. Bu yeni damat halleri ona hiç yakışmıyordu ama beni kucağında odaya sokması hoşuma gitmişti. Tabi  o arada da birbirimize laf sokmayı unutmamıştık ama olsun güzeldi işte. Birde bu  benden kaçmaya çalışan halleri de komikti. Yıllarca kardeşten öte görmeyen biri için çok saçmaydı ama bir o kadar da gülünçtü. Hle yerde yatmaya çalışması. Ama en güzeli benim yere indiğimde tekrar yatağa yatırmasıydı. Her şekilde beni düşünmesi hoşuma gidiyordu."        Bu sayfalardan sonra da evliliğimiz hakkında bazı yazılar vardı.

      "Ben bu evliliği istemiyorum artık.Çünkü her seferinde bu evliliğe daha çok bağlanıyorum. İşte istemememin nedeni de bu. Mert bu evliliği oyun gibi görüyor. Bazen çapkınca hareketler yapıp işlerden kaçmaya çalışıyor ya da romantik oluyor. Geçen sefer parmağımı öptüğümde parmağimı öpmesi. Romantik olabiliyor ama bende en çok bu Mert'e bağlanıyorum. Herşeyi tekrar yaşamak istemiyorum onun bana aşık olmadığını blirken olmaz. Herşeyi tekrar yaşayamam. Artık Mert'in aşkı bana bu kadar acı vermemeye başlamışken tekrar aşık olup acı çekemem." 

      Havaya baktığımda aydınlanıyordu.  Sonraaki sayfaları çevirdim. Emre'nin dönüşünden bahsediyordu.

      " O toplantıda Emre'yi görünce şaşkınlıktan  öldüm. Mert ise bana destek olmaya çalışıyordu. Ama o da en az benim kadar şaşkındı. Ama sonra toplantı bitip de Mert'le yalnız kaldığımızda  bana evli bir kadın olduğumu söylemiş olması sinirimi bozmuştu. Ben ne yapacağını bilen bir kızdım. Bana böyle şeyler söylemeye hakkı yoktu. Ona kızgın bir şekilde odadan ayrıldım ama sonra onun beni kıskanmış olabileceğini düşündüm. Bir anlığına da olsa bana aşık olabileceğini düşündüm ve  eve gitmeyeceğimi söylememe rağmen eve gittim. Derdim onun böyle davranmasının nedenini öğrenmekti. Eğer aşıksa bugün en değerli günüm olabilirdi. ama  evde karşılaştığım manzara kalbimi parçalamıştı. Kızmıştım. Mert'e kızmıştım belki hiç hakkım yoktu ama kızmıştım işte. Bu yüzden evi terk ettim. Babama ya da arkadaşlara bir şey anlatamayacağımdan bir otele gittim ve geceyi orada geçirdim. Sabah okula gittiğimde ise hiç gitmemiş olmak isterdim. Merve denilen kız herkesin içinde beni rezil etmişti. Mert konuşmak istemedim eve gittim. Biraz kafamı toplamak istediğimden yazlıkta kalmayı planladım. Mert'in gitmemem için söylediği şey herşeyi değiştirmişti. Sanki kendi suç üstü yakalanmış gibi hissettim. Ama Mert'te bunu söylediğine pişman olmuş gibiydi. bu yüzden gittim. Ona kızgındım hem deçok kızgındım ama fark ettim ki ben Mert'e gerçek anlamda hiç yaklaşmamışım. Ona ne zaman aşkımı söylemiştim ki ya da onu ne zaman kendime aşık  etmeye çalışmıştım. Hiçbir zaman dedim. Hiçbir zaman. Ben hep arkadan onu izlemiştim. Hem en yakınında hem en uzağında olmuştum. Bu yüzden geri döndüm Evde onu görememiştim. Gelmesini bekledim. O geldiğinde ise sarhoştu. Bense değildim ama o benden daha mantıklı davranıyor gibiydi. Ama ben benim olmasını istedim. Benim kocam. Benim aşkım. O yüzden vazgeçmedim zaten vazgeçsem ne olurdu. Sonuçta boşandığımızda herkes tarafından dul bir kadın olmayacak mıydım? ya da  onunla arkadaş olabilecek miydik? İnsanlar madem bu kadar iyi anlaşıyordunuz neden ayrıldınız demeyecek miydi? Ya da ben onunla ayrılınca ona bu kadar alışmışken  onun eski karısı sıfatını kabul edecek miydim? Evlenmeden önce bunların hiçbirini düşünmemiştim. Onunla anlaşmalı evliydik ve arkadaştık ve babamın iyiliği için bu gerekliydi. Ama şimdi boşandığımızda hiçbirşeyin aynı olmayacağını farkına varmıştım. Bu yüzden denemek istedim. Onun gerçekten karısı olmak istedim."

     Sayfa burada bitiyordu. Diğer sayfaya geçtiğimde 

     "Mert'le iki aydır evliydik. Mert bana eskisi gibi yakın değildi. Bunu fark edebiliyordum ama onunla mutluydum. Sonrasında ise bu habere  nasıl tepki vereceğini merak ediyordum. "Ben hamileydim" bunu ona söylemek için çırpındım. en son mezuniyet gecemde anlattım ama Mert istemedi. Ben bu çocuğu istiyordum ama istemiyordu. Üzülmüştüm bu bebek benim olduğu kadar onundu da. İkimizin bebeğiydi. bir hafta boyunca sürekli aradım ama o da sürekli kapattı. Ben bu süre içinde bebeğim için bir oda hazırlamıştım. Onun için bir oda hazırlamak istedim ama bunu tek yapmak gururumu bozuyordu. Onunla birlikte yapmak isterdim ama yoktu. Yorulmuştum. Akşamları ise evde tek kalıyordum.  Onun gelmesini beklediğim içindi sanırım. En son gece ise yine evde tek kalmıştım. O gece odamda uyuyordum ama salondan sesler duyunca  Mert'in geldiğini sanıp salona koştum.

     "Mert sen mi geldin?" dedim. Ama içeride gördüğüm kişi başkasıydı. Karanlıkta bir gölge gördüğümde ona dikkatle baktım. Bizim plazmayı götürmeye çalışıyorlardı. Ben çığlık attım ama biri ağzımı kapattı. Boğazımda soğuk bir şey hissettim.

    "Sessiz ol yoksa boğazını keserim." dedi. Ben başımı "tamam" anlamında aşağı yukarı salladım ama o bıçağı biraz daha yaklaştırınca karnımda müthiş bir kramp hissettim. O elini biraz çekti. Nefes alacak kadar açılınca "Ah!" diye iledim. Boştaki ellerimle karnıma koydum. Onlarda şaşırmış gibiydiler. Eliyle ağzımı açtığında "bebeğim" dedim. Sonra "lütfen... Lütfen..." diye yalvarmaya başladım. En son acıdan kıvrandığımda. O beni bıraktı. Şaşkın gibi bakıp evden kaçarak çıktılar. Bense ne yapacağımı bilmiyordum. Kimi arayacağımı da bilmiyordum. Komodinin üzerindeki telefonuma ulaşmaya çalıştım ama  karnımdaki krampla bu çok zordu. Acıyla uzanmaya çalıştım. Telefonumu elime aldığımdaysa kimi arayacağımı düşündüm. Mert'i arasam telefonunu açmayacağını biliyordum. Bu yüzden onu aramadım elimi rehberde gezdirirken karşıma "Emre" çıktı. Biraz tereddüt etsemde onu aradım. Çünkü başka kimi arayacağımı bilmiyordum babamı mı arayacaktım? Hayır olmazdı. Telefonun ikinci çalmasına açtı:

    "Alo"

   "Alo Emre"

   "Aramanı beklemiyordum."  dedi. Bense karnımda oluşan ikinci bir krampla inledim. Emre bunu duydu.

   "Alo Aslı ne oluyor? Sen iyi misin?" diye sordu. Sesindeki endişeyi hissedebiliyordum.

   "Emre ben... Ben galiba düşük yapıyorum.... Evdeyim lütfen gel." dedim. O:

   "Düşük mü? Aslı sen hamile misin?" dedi ama ben cevap veremedim. Karnım çok acıyordu. Telefon elimden kaydı. Sonrasında ise hatırladığım tek şey birinin kucağında gittiğimdi."

   Buradan sonrasını biliyordum. Olanları ama ben hiçbirine mani olamadım. Eğer o gün orada olsaydım. Bunların hiç biri olmayacaktı. Okumaya devam ettim.  Aslı:

   "Ben duymak istemediğim şeyi onların gözlerinde görmüştüm. Ayşe Teyze'nin, babamın, Hakan Amca'nın. Onlar söylemesede ben bebeğimi kaybettiğimi  anlamıştım. Bebeğim yoktu işte. Kızgındım Mert'e kızgındım. O gün benim yanımda olmadığı için kızgındım. Bu yüzden bir kara aldım. "Gitmek".

    Sayfa burada bitiyordu. Zaten sonunu biliyordum. Bu yüzden gerisini okumadım. Saat sabahın sekiziydi ve  ben çok yorgundum. Gözlerimi kapatıp uyumaya başladım.

     Gözlerimi açtığımda ise duvardaki saatten saatin akşam beş olduğunu gördüm. Yerimden kalktığımda geceden elimde kalan defter düştü. Defteri kenara koyacağım sırada defter yere düştü ve benim okumadığım bir sayfa gözüktü. Defteri tekrar elime aldığımda. Aslının yarım kalmış sözlerini okudum.

      "Aklımda olan tek şey gitmekti. Bu fikri beni görmeye gelen Emre'ye de söyledim.  Niyetim gitmeden önce onunla vedalaşmaktı. Emre ise bana:

      "Gidince herşeyin düzeleceğini mi sanıyorsun?" dedi.  Sonra "Ya da onu unutacağını mı sanıyorsun? İnan ban hiç biri olmayacak hergün daha fazla özleyeceksin onu. Hergün ne yaptığını düşüneceksin ama gelmeye de korkacaksın. Unutulmuş olmaktan korkacaksın" dedi ve "Birgün her şeye  cesaret edip döndüğünde ise onu başkasıyla bulacaksın." dedi. Her şeye rağmen korkuyordum. Gitmekten, gittiğimde ise onu unutamamaktan korkuyordum. Sonra bu zamana kadar hep unutmak istememiş miydim? Peki unutabilmiş miydim? Hayır.  Peki ya dönmek istersem o zaman ne olacaktı. Korkuyordum işte onu başkasıyla bulmaktan korkuyordum. Beni unutmasından korkuyordum." Sonraki sayfa boştu ama sonraki doluydu.

     "Mert şimdi yazacaklarım tamamıyla sana hitap ediyorum." diyordu. Ben "bana mı" diye düşündüm. Sonra okumaya başladı.

    "Evet sana hitap ediyorum salak!"  dedi. Ne oluyor aklımı mı okuyordu bu? Devam ettim.

     "Hayır aklını okumuyorum sadece seni çok iyi tanıyorum."  diye yazıyordu. "Hahahahah!" diye sesli gülmeden edemedim. Sonra okumaya devam ettim.

     "Aslında planım çekip gitmekti. Ama sonra Emre'nin söylediklerini  düşündüm. Her ne olursa olsunbir yanım hep seni arzuluyor. Senden ayrı kalmak istemiyor. Bu yüzden sana son bir şans veeceğim. Her şeye rağmen benimle birlikte olmak istiyor musun? Öyle arkadaş gibi değil he!  Bildiğin karı koca olacağız. Ben her ne kadar sana hala kızgın olsamda hala seni seviyorum. Peki sen duygularından artık emin misim? Benimle arkadaş mı olmak istiyorsun. Yoksa karı koca mı? Ona göre gel. Çünkü ben seni kocam olarak yanımda istiyorum. Yanıma gelip "Ya Aslıcım ben seni arkadaş olarak görüyorum ama sen yine de gitme" falan deme. Seviyorsan gel sevmiyorsan hiç gelme. Beni de boşuna ümitlendirme. Nereye geleceğini de söyleyeyim  beraber gittiğimiz sahile geleceksin. Hani kız kulesinden bahsettiğimiz yere" diye yazıyordu.   "Saat beşte seni bekliyor olurum.  Saat beşi on geçe de giderim." diyordu. Of zaten saat beş ben nasıl yetişecektim oraya. Üstelik nerede olduğunu da tam hatırlamıyordum. Hızla çıktım. Arabama bindim sahile gittim ama tam olarak neresi olduğunu hatırlamıyordum. Sonunda o bankı bulduğumda saat altı olmuştu. Bankta siyah saçlı birini gördüğümde "Aslı" diyerek ona dokundum ama başını çevirdiğinde onun Aslı olmadığını gördüm. Hırsla kendi saçlarımı çektim. Yine geç kalmıştım. Arkamdan birinin:

    "Geç kaldın" dediğini duydum. Ona doğru döndüm....

  

      sanırım rekorumu kırdım. Bu yazdığım en uzun bölüm olabilir. ve evet haklısınız artık günlük kısmının bitmesi gerekiyordu Ama tembel bir öğrenci olarak sınava çalışmayıp yb yazdım. Ama sınavada çalışyım ya sabah dokuzdan akşam beşe kadar çalıştım. bir ara aklım sadece türev olmuştu. Zaten o yüzdenyazdım kafam dağılsın ditye. Yani tembel bir öğrenci olabilirim ama tembel bir yazar değilim. Neyse çok yorgumum daha fazla uzatmıyorum öptüm:)

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 106K 71
Bu imkansızdı işte ... "" Sözlüyüm ben ."" Dedi Havin . Cesur'un ise Havin'in bu tavrı hoşuna gitmişti. Her ne kadar ondan uzakta yaşamış olsa da Hav...
446K 2.1K 4
ELFİDA Geçmişten geleceğe kendini bulma hikayesi. Adam gitti, kadın bitti. Adam geldi.. kadın.. Elfida. Feda etmektir. Kendini bulma yolunda kendi...
285K 18.1K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel