wild child | myg

By jisakura

100K 9K 2.2K

Eski BTS üyesi Min Yoon Gi, Kanada'nın ıssız bir tayga ormanında kaybolursa ne olur? Ya anormalliklerle dolu... More

einleitung ✿
eins ✿ welcome to the jungle
zwei ✿ turtle meat
drei ✿ who are you?
vier ✿ wolves
fünf ✿ deal
sechs ✿ fishing
sieben ✿ bangtan
acht ✿ army ants
neun ✿ waterfall
elf ✿ let's hunt
zwölf ✿ inspiration
dreizehn ✿ farm in love
vierzehn ✿ illusion
fünfzehn ✿ i'm with you
sechzehn ✿ hurtful truths
siebzehn ✿ chaos in dorm
achtzehn ✿ culpable ones
neunzehn ✿ break apart
zwanzig ✿ final
epilog ✿
photo album

zehn ✿ should i go?

3.2K 356 54
By jisakura

YOONGI

İnce ve orta boylu odunla harlanmış ateşle oynarken bir taraftan da sabahki yağmurun nemlendirip tüm oksijeni yapışkan bir buluta çevirdiği bu ormanda nefes almaya çalışıyordum. Kafamdaki düşünce yığını kısıtlı oksijen yüzünden belli bir yerde toplanamıyor gördüğüm, karşılaştığım her yeni şeyle biraz daha sarsılıyordu. Şimdiyse burada öylece oturmuş ateşin üstünde mazgallanan tavuk budunu incelerken karmakarışıktım. O kır saçları havaya kalkmış ince yüz hatlarına sahip bu yeşil gözlü adamın Alex'in babası olduğu ve buraya bir şekilde gelebildiği gerçeği beni şaşırtmıştı.

"Demek Kore'den geldin ve burada kaybolduğun esnada Alex ile tanıştın." Ne kalın ne ince sese sahip olan adının Bruce olduğunu öğrendiğim, kızı gibi benimle rahatça iletişim kurabilen bu adam ortamı esareti altına alan sessizliği bozduğunda ona bakarak gülümsemeye çalıştım. Hala şaşkın, hala fazla düşünceli olduğumdan hiçbir şey yapmak istemiyordu canım.

"Evet efendim. Kızınız sayesinde hayatta kaldım." diye gevelediğimde yaşına göre hayli çevik ve güleç olan adam ateşin üstündeki tavuğu bir anda çevirerek yanmasını önledi.

"Peki," diye sorgusuna devam ederken sağ tarafına dönerek omuzlarındaki ince gri battaniyesi yere değerken dizlerini kendine çekerek oturmuş ve babasına sarılmak ve öylesine ufak bir muhabbet dışında başka bir etkileşimde bulunmamış olan Alex'e bir bakış fırlattı. "Şehir merkezine ulaşmaya mı çalışıyorsun yoksa burada çoktan bir hayat mı kurdun?"

Şelaledeyken hafifçe burktuğu ayak bileğine sarılı bandajın yapışmayan kısmıyla oynayan Alex kafasını önüne eğerek sorudan kaçınmaya çalışıyormuş gibi göründüğünde bu zamana kadar ilk kez bu sorunun bana sorulmasından korktuğumu hissettim. Gitmeyi, hayatıma kaldığım yerden devam etmeyi mi istiyordum bilmiyordum ki. En başından yanlış yola sapmayıp otele ulaşsaydım hayatımda ne gibi değişiklikler olacaktı, ya da mutlu olacak mıydım, bir fikrim yoktu. Olaylar bir şekilde benim iradem dışında gelişse de nedense şuanda kötü ve dehşet içinde hissetmiyor, daha çok gerçek hayattan uzaklaşmış ve rahatlamış gibiydim.

Fakat tüm bunlardan uzak ve belirsiz bir şekilde benden cevap bekleyen adama, "Merkeze giden yolu biliyor musunuz?" diye sordum.

Ucunu ufak bir alev topunun sardığı çubuğu nemli toprağa bastırarak söndürürken çubuğu tutan parmaklarımın duyacağım yanıttan dolayı titrediğini gördüm. Korkutuyor muydu beni gitme düşüncesi, neden böyle dengesizdim?

"Biliyorum evlat, fakat oraya gitmek birkaç günlük yolculuğu ve vahşi hayvanları göze almak demek. Eğer sana yardım etmemi istersen de buraya sadece bugünlük kızımı görmeye geldiğimin ve yarın döneceğimin de farkındasındır."

Bazı şeylere fazla ve hızlı mı bağlanıyorduk yoksa bu benim kişiliğimin bir parçası mıydı emin değildim. Belirsizlik ve özlem korkusu bir anda ruhumu komuta etmeye başladığında karar vermeye yarayan hücrelerimin çalışmadığını görüyordum. Büyük bir savaş benliğimde yaşanıyor ve ben iki tarafı da tutmuyordum. Hayatım, geleceğim, hayallerim çoktan yok olmuştu, dahası yaşamaya çalışan son umutlarım umarsızca kapı dışarı edilmişti, fakat ya geri dönüşü varsa hissiyatı yakalarımı kavrıyor ve beni kararsızlık duvarına yapıştırıp yüzüme okkalı bir yumruk atıyordu.

O esnada Alex hafifçe öksürerek yerinden kalktı ve "Su alacağım." diye belli belirsiz mırıldanarak yanımızdan ayrıldı. O da benim gibi üzülüyor muydu emin değildim ancak ona bu kadar zaman yük olduğum için bir taraftan da kötü hissettiğim gerçeği gözden çıkarılamazdı.

"Emin değilim bayım. Kalbim mi yoksa aklım mı bana gitmeyi söylüyor emin değilim. Fakat bunu aklım diyorsa bu sefer yanıldığının farkındayım."

➳➳➳  

Akşam yemeğinden sonra birlikte Bruce'un koruyuculuğunu yaptığı ormanda yaşanan şeyler ve benim başıma gelenler hakkında konuştuktan sonra yatma vakti geldiği için ağaç eve geçmiştik. Ben yatağımı Bruce'a verdiğimden Alex'in hazırladığı samanlarla doldurulmuş ve üstüne ince bir örtü atılmış tabiri caizse yer yatağında yatmaya çalışıyor fakat fazla rahatsız olduğu için kıpırdanıp duruyordum. Aklıma Kore'deki yurdumuzda yattığım ortopedik yatak geliyor, o zamanlar uyuduğum uykuları özlüyordum. Artık eskisi gibi çok uyumak bir yana yeterli bile gelmiyordu. Fakat bir taraftan da fazladan vaktin zararını değil çoğu zaman yararını görüyordum. Garip, belirsiz bir çelişki dumanında kendimle cebelleşiyordum kısaca.

Ateş başındaki konuşma esnasında oldukça durgun gözüken Alex benden tarafa dönerek ay ışığının aydınlattığı yüzünden saçlarını çekerek bana baktığında ben de gözlerimi ona çevirerek öylece durdum. Mavi irisleri karanlık ve ay ışığının birleşimiyle griye büründüğünden oldukça hoş ve biraz ürkünç görünüyordu. Son günlerde fazlaca gülmekten yanaklarında yer edinen gülme çizgileriyse bu sefer durgun ifadesinin tatlı bir kusuru gibiydi.

Babası çoktan uyuduğu için ses tonunu düşürerek, "Orası rahat değil, değil mi?" diye sorduğunda buna kafa yormaması için kafamı olumsuz anlamda salladım. Normalde fazlaca açık sözlü ve dobra bir insan olsam da şuanda anlam veremediğim bir sebepten üzgün ve yorgun duran bir insanı daha da endişelendirmek istemiyordum. Ya da uğraşmak istemiyordum.

"O kadar da kötü değil." diye mırıldandığımda bu gece ilk defa gülümseyerek beni şaşırttı. "Yalan söyleme konusunda çok beceriksizsin Yoongi."

Kaşlarımı çatarak yenilgiyle güldüm. "Kendimi bu konuda geliştirmem gerekiyor."

Üzerine örttüğü kahverengi örtüyü kaldırarak yatağında biraz geri giderek anlamlandıramadığım bir jest yapıp kafasıyla beni oraya çağırdığında ne yapacağımı bilemez haldeydim. Onunla o türden bir bağımın olacağını ya da olmasını istediğimden emin olmamam bir yana, böyle bir teklifi babası karşı yatakta uyurken yapmış olması işi içinden çıkılmaz bir hale sokuyordu. Böylesine rahat ve tasasız olması beni cezp etse de bazen alışkın olmadığım için tuhaf geliyor nedensizce heyecanlanmama sebebiyet veriyordu.

Benden donup kalmak dışında tepki gelmeyince, "Hadi ama, üşüyorum." diye mızmızlanarak Jimin'inkilere benzeyen dolgun pembe dudaklarını büzdü. Ağustos ayının sonlarında olmamıza rağmen geceleri hava soğumaya başlıyor ve esiyordu.

Daha fazla diretmeyip bu rahatsız yataktan kalkarak onun yanına geçtiğimde put gibi kalakalmak dışında pek bir şey yapamıyordum. Elimi kolumu nereye koymam gerektiği sorunsalı bir yana sıcaklığı tümüyle bana nüfuz ettiğinden mayıştığım gerçeği beni zorluyordu. Kahverengi oldukça yumuşak örtüyü üzerime atarak bana doğru döndüğünde ben de ondan tarafa dönerek sağ kolumu başımın altına koyarak gergince "Rahatsız olmayacağına emin misin?" diye sordum. Önce herhangi bir tepki vermeyip yüzümü dikkatle inceledikten sonra belli belirsiz gülümseyerek "Sorunum bana yakın olmanla değil." diye karşılık verdi.

Ardından karşı yataktan burada uyumaya çalışıyoruz adlı kesik homurtular yükselince uyandırmamamız gereken kişiyi hatırladık ve hafifçe kıkırdayarak birbirimize sessiz olmamız için uyarıda bulunduk. Bu halimizle aklıma lise yıllarındaki çapkın ergen hallerim gelmişti. O zamanlar ne kadar rahat ve sorumluluk yoksunuymuşum diye düşünmeden edemiyordum. Bir taraftan da hayallerim uğruna aileme karşı gelecek kadar da cesurdum. İleride dedikleri çıkmış olsa da yaptıklarımdan hiçbir zaman pişmanlık duymamış ve duymayacaktım da. Basit bir Daegu çocuğundan daha fazlası olduğumu, sosyofobik yaşamdan daha fazlasını hak ettiğimi kanıtlamış olmak beni her defasında daha çok güçlendirmişti.

İkimiz de gülmeyi kesip uykuya dalış yapmadan önce duyduğum şeyler hayal ürünü müydü yoksa gerçeğin ta kendisi miydi bilmiyordum. Fakat, bana kararlarımda yön verdiği kesindi.

"Sorunum benden uzaklaşmanla."

-

Ertesi sabah vücudumda hissettiğim ağırlıkla ve aşağıdan gelen Bruce'un 'kahvaltıya inin uykucular' söylemleriyle gözlerimi açtığımda bir çift kızıl gözün beni dikkatle izlediğini gördüm fakat bu sefer çığlık atmak yerine tam yanımda hala derin uykuda olan Alex'in omzuna dokunmayla yetindim. Gözlerini açıp aynı manzarayla karşılaştığında "FELIX! Hoş geldin benim güzel tilkim." diye adeta şakıyarak kollarını açtı ve bu zıpır hayvan kollarının arasına bir insan gibi girerek sevgisini ona belli etti. Alex hayvanın yüzünü öpücük yağmuruna bularken bir taraftan da yalnızca iki gün geçmesine rağmen "Seni çok özlemiştim." diyip duruyordu.

Yüzümü asıp yataktan kalkmaya yeltendiğimde Alex kolumdan tutarak durmama neden oldu. Ardından elimi bana dikkatle bakan tilkiye doğru götürürken "Onu sevmeyi denesene." dedi. Elimi aniden çekip korkuyla ona baktığımda bana bakışı öyle masumca ve istekliydi ki, onu kıramayacağımı anlayıp yenilgiyle elimi kızıla çalan kahve tüylerine götürdüm ve ellerim hafifçe titrerken hayatımda ilk kez bir tilkiyi okşadım. Elde oldukça tatlı ve yumuşak his bırakan bu tüylere dokundukça tilki bana daha da yaklaştı ve tıpkı Alex'e yaptığı gibi evcil bir hayvanmışçasına kafasını bileğime sürttü. Tilkiler kurnazdı evet, kendilerini sevdirebilecek kadar kurnaz.

Alex memnuniyetle gülümseyerek "Senden artık hoşlanıyor." dediğinde böyle bir şeyin beni mutlu edeceğine o ana kadar inanmazdım. Belli etmemek adına hafifçe öksürerek elimi tilkiden çekip üzerime sürdükten sonra Alex'in gülmeleri eşliğinde kahvaltıya indik.

*

Birkaç parça eşyamı bavula tıkarak gitmek için son hazırlıklarımı tamamlarken içeriye ne ara geldiğini ve o yatakta oturup beni izlediğini anlayamadığım Alex yüzündeki dün geceden kalma durgun ifadeyle burukça gülümsedi. O böyle davrandıkça zincirlerim daha da ağırlaşıyor ve beni kafese tıkıp kilidini okyanusa atıyor gibiydi. Kafamı uğraştığım şeyden kaldırmadan göz ucuyla ona baktıktan sonra en sonunda "Ayılar belli bölgelerde yoğun oluyor, babamın yeteneği köreldiği için iletişim kurmada zorlanabilir, böyle anlarda kendini korumak için oradan kaç veya ölü taklidi yapacaksan adam gibi yap sakın belli etme." diye nutuk atmaya başladığında dilim tutulmuş gibi hissettim.

Ayağa kalkıp hararetli konuşmasını durdurmak üzere "Alex-" diye ona seslendiğimde durmadı, devam etti.

"Ayrıca zehirli bir yılan veya böcek soktuğunda sakın o bölgeyi hareket ettirme ve sabit kal. Hayatta kalmanın en iyi yolu zehrin yayılmasını engellemektir. Ardından babam onu bir şekilde vücudundan uzaklaştırır ve yarayı sarar. Eğer tek kalırsan da," bu defa o da benim gibi ayağa kalkmış ve ne yapacağını bilemez halde ellerini sağa sola sallayarak konuşuyordu. "Islık çal, Felix seni duyacak ve bana haber verecektir. Seni kurtarırım."

"Alex böyle yaparsan-"

Tekrardan sözümü bölerek yatağın üzerine bıraktığı siyah şeyi alarak bana uzattığında mavi gözlerinin dolduğunu ve ilk ince damlanın yanağından usulca süzüldüğünü gördüm. Güçlü kalmayla yenilgi arasındaki o tuhaf çizgide sabit kalmayı deniyor gibiydi.

"Bunu da soğuk gecelerde giy. Yol kaç gün sürecek bilmiyorum ama," sesi iyice çatallaşırken elinin tersiyle yanağını silerek, "Kendine dikkat et Yoongi." dedi ve ardından bir şey dememi veya neler olduğunu sormamı beklemeden ağaç evden hızla çıkarak koşmaya başladı. Ona yetişmeme müsaade etmeyecek bir hızlaormanın derinliklerine doğru yol alırken yenilgiyle olduğum yerde kalakaldım.

Neye uğradığıma şaşırmış halde yüzümde bir ıslaklık hissettiğimde elim istemsizce yanağıma gitti ve elime gelen bu damlalara hayretle ve alayla güldüm. Elime tutuşturduğu şey ise buraya geldiğim anda onu bir şeyler örerken gördüğüm o tuhaf eylemin sonucu olan neyden yapıldığı belli olmayan fakat oldukça güzel görünen düz ve siyah bir kazaktı.

Dakikaların saniyeleri kovaladığı bu meczup anlarda nadir yaptığım şeylerden birini yaptım ve bu sefer kalbimi dinledim. 

Continue Reading

You'll Also Like

122K 8K 38
Varacolaci- Ataları Romanya. Çok güçlüdür. Kuru ve soluk cilde sahiptir. Astral seyahata çıkar.
101K 7.5K 30
Sudan korkarken suyun kendisine aşık olmuştum...
40K 3.7K 29
Minik bir kuş şafak vaktinde son kanat çırpışlarını yaptı, herkesten gizli ve tek başına, sanırım o ölüyordu kimsenin haberi olmadan. ...
187K 19.2K 32
jeongguk: hep hüzünlü şarkılar söylüyorsun jeongguk: sanırım pek mutlu değilsin. (Görüldü ✔️✔️) ancillulaa [2019] ✓