KOR

By ilaydaatac

5M 153K 16.1K

GENÇ KURGU İÇİNDE # 2 Kitap içerisinde cinsellik mevcuttur! More

1.Bar
2.Gece
¤ Ev ¤
¤ Okul ¤
¤ Yanlış Alarm ¤
¤ Dedikodu ¤
¤ Ceza ? ¤
¤ Kamp ¤
¤ Dövüş ¤
¤ Makarna ¤
¤ Aptal ¤
¤ Şeytan Görümce ¤
¤ Ziyaret ¤
¤ 'Biz' ¤
¤ 15.Bölüm ¤
¤ Sinema ¤
¤ Sürpriz ¤
~ 'İstiyorum' ~
'~ Emrivaki ~'
~ 'Yakınlaşma' ~
~' Spor '~
~ 'Yanlış olan?' ~
~'Arenciğim ?'~
~ 'Benim' ~
~ 'Gerçek' ~
Taze evli çiftler gibi
26.Ben bu gece hiç içmedim
27.Sen Benim
28.Davetsiz misafirler!
29.Sana aşığım ben!
30.O Aren di
31.Üfle De Söneyim
32.Seni Seviyorum
33.Ben ve müstakbel sevgilim
34.Beklentilerimin Arasında
35.Aren sorunsalı
36.Arenin Kayıp Kuzeni
37.Doğanların Kuşu
LÜTFEN OKUYUN!
39.Mezuniyet
40.Delilik
41.Aile albümümüz
42.Evleneceğim!
43.Bu da mı değil!
44.Güzel bir yürüyüş?
45.Ailem
46.Mezar
47. 14 Şubat
48.Adım adım
49.İyi ki...
50.Nikah
51.Bekarlığa veda
52.Nikahı ertelemek
53.Final-28 Temmuz
Özel Bölüm 1

38.Ne yapardım?

68.7K 2.5K 267
By ilaydaatac

Öncelikle çok çok geciken bu bölüm için üzgünüm, çok zor bir bölüm oldu hislerini ifade edemiyormuşum gibi hissediyorum ve ekliyorum neden bu kadar takılıyorsunuz arkadaşlar Çağrı her iki cinsiyet içinde kullanılabilen bir isim , bir anlamıda Doğanların kuşu. Anlamı yüzünden bu ismi seçtim ki değiştirilmiş bir isim kızın adı Mehir sonuçta. Her neyse iyi okumalar 👐

Geri dönüş yolunda , yanımda bedeni bana dönük biçimde uyuya kalan Ereni izliyordum.
Kesinlikle benzemiyorduk. Şu an görünmüyordu ama bir kere onun bal renginin müthiş bir tonuna sahip gözleri vardı. Benimkiler klasik bir kahverengiydi. Sonra o sarışındı , bembeyaz bir teni vardı. Ben ise sarışın olmaktan epey uzaktım. Aren ile aynı şekilde gamzeleri vardı. Acaba Anneme mi benziyordu? Aren ile benzediği düşünülürse babası değil de annesine benzemesi daha büyük ihtimaldi. Annesine... Anneme.

Öfkemin gölgesinde saklanan gözyaşlarım akmak için yer arıyordu. Kendimi eve gidinceye kadar kasıyordum. Zira bulunduğumuz uçak ve insanlar ne gözyaşlarımı ne de o an ki psikolojimi kaldıracak durumda değildi. İçimde bir kasırga barındırıyor muşum gibi hissediyordum.

Tekrar Erene baktım. Sağ şakağında parlayan ufak ben şu saçma an da beni güldürdü. Aynı yerde benimde aynı şekilde bir benim vardı. Tek benzerliğimizi bulmuştum. Yaşasın! Bir ben. Sadece basit bir ben!

Gerçekten bir ağabeyim vardı ve onu hatırlayacağımdan emindi.
Hatırlayamasam bile inanıyordum. Aksini düşünecek hiç bir kanıtım kalmamıştı.

Tüm bu olanlar hem saçma sapan , hem de yırtılmış kitabın birleştirilmiş sayfaları gibi doğru geliyordu.

Babamın pek çok kez ilgisizliği , üvey annemin yine pek çok kez bana uzak oluşu , kendimi bu yaşıma kadar içten içe yalnız, eksik hissetmiş olmam. Hepsi bu yüzdendi. Ailenin tam olarak nasıl bir şey olduğunu anımsamıyordum ki şüphe edeyim.

Benim için aile kızlardı. En yakın, en samimi, tüm enlere sahip dostlarım. Benim için aile Arendi. Neredeyse tüm ilklere sahip.

Aren.

Off ne yapacaktım ben? Deli gibi seviyordum onu. Kırılmış kalbim onu affedebileceğim herhangi bir yol arıyordu. Ama yoktu işte. Aren beni düpedüz alçak bir şekilde kandırmıştı. Beni, hislerimi umursamadan , yalanlarıyla yanında tutmuştu.

Tüm bunları hazmedebilmem için henüz çok erkendi. Muhtemelen bu gün yapacağımız konuşmadan sonra Ekrem beyin de , Arenin de yüzünü bir süre görmek istemeyecektim. Kendimi biliyordum. Açıklayacaklardı ama hiç bir açıklamanın bize söylenilen yalanı örteceğini düşünmüyordum.

Uçağımız inişe geçtiğinde yanımdaki Eren irkilerek uyandı. "Günaydın." dedi bana gülümseyerek.

"Günaydın." diye cevapladım düz bir ifadeyle. Nasıl uyuyabiliyordu?

Tabi , o amacına ulaşmış, beni bulmuştu. Ben ise hem kazanmış hem kaybetmiştim. Aren.

Kafamın içerisinde korkulu sesi yankılandı. Beni odanın bir köşesine sinmiş halde gördüğünde gözlerindeki dehşeti okuyabilmiştim.
Biliyor olmalıydı. Böyle bir şeyi öğrendiğimde eskisi gibi olmayacağını.

Söyleyememişti de. Onun yerine Su'dan öğrenmiştim! Kafamın içerisindeki ampul yandı! Tabi ya. Onat ve Su! Arenin bana söylemeyi ertelediği şey bu olmalıydı. Onat ile bu yüzden kavga etmişlerdi. Onat ve Su bu yüzden birlikteydi! Aralarındaki ilişki çıkar ilişkisiydi! Onat'ın hiçbir şey yapmadan durmayacağını tahmin etmem gerekiyordu.

Her şey birer birer üzerime dökülürken şüphe ettiğim ama üzerine gitmediğim bir sürü şeyi çözdüm.

Aren bana bir sürü açık vermişti , ama nereden tahmin edebilirdim? "Üzgünüm"dediğini hatırladım. Bana "O gece kim olduğunu bilmiyordum." demişti. Beni sonradan mı öğrenmişti? Ya Su ve Onat? Nasıl öğrenmişlerdi de, bize böyle bir oyun oynamışlardı? Kim bilir ben farkında olmadan Aren ne eziyetler çekmişti.

Kafamı sallayıp , daldığım yerden gözlerimi alarak kırpıştırdım. Bu halimde bile onu düşünebiliyordum. Benim yaşadığım onunkinden katlarca kötüydü!

"Önce bana gider, güzel bir kahvaltı ederiz ha ne dersin?" dedi yanımdaki Eren tebessümle.

"Hayır" demiştim ki anında bozulan ifadesini gördüğümde "Ben, biraz yalnız kalmalıyım." diye ekledim.

"Kabullenemiyorsun değil mi?" dedi anlayışlı bir ifadeyle.

"Hayır." "Herşey kabus gibi." "Anlarsın ya, uyanacağım ve bitecek."dedim anlamsız el hareketleriyle.

"Senin kabusun benim mucizem." dediğinde üzülmeden edemedim.

"Baban ya da üvey annen umurumda değil , Aren ve dayım da öyle." "Senin ailen benim , bu yaşandığı için mutluyum."

Ne diyeceğimi bilemedim. Mutlu olmasını doğal karşılamaya çalıştım , haklıydı, aradığı beni bulmuştu. Ama diğer yandan aslında bende onu bulmuştum.

Hiçbir benzerliğimiz olmasa da kan bağımız vardı. O benim ağabeyimdi. Bana gerçek annemden kalan bir ağabey. Onu iç dünyam dışında kabullenmeyi çok fazla erteleyemeyecektim. Bu durumun tek iyi tarafıydı. Onu bağrıma basacağımı biliyordum , yoksa bir kaç ay önce kıl kaptığım çocuğa şu anda hissettiğim samimi duyguların başka bir açıklaması olamazdı.

"Areni seviyorum." dedim pat diye. Söylediğime ben bile şaşırmıştım. Şu an için hiç aklımda yokken çıkmıştı ağzımdan. Sebebi bilinçaltım.

Yanımdaki Eren derin bir nefes alıp verdi. "Ama ona dönmeyeceksin." dedi onaylamamı beklercesine.

Ayrılmıştık öyle değil mi? Ama anlatacağım demişti. Dinleyememiştim. Herşey ortadayken ne anlatabilirdi? Dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyordum!

"Bilmiyorum." dedim kafamda tüm sorular dönüp dururken.

"Sana yaklaşmasına izin vermeyeceğim."

Kendimi fazlasıyla rahatsız olmuş hissettim. Ağabeyim olarak hayatıma karışmayı planlıyordu. Şimdiden. Bu his yeniydi. Yeni ve tedirgin edici.

"Ama onu seviyorum." dedim tekrar.

Uzun bir süre birbirimize baktık. Bir şey söylemeyince bende daha konuşmadım.

Havaalanına indiğimizde aramızdaki durgunluk biraz dağılır gibi oldu.

"Seni eve bırakayım." dedi teklif edercesine.

"Taksiyle gidebilirim."dedim.

"Sabahın köründe seni yalnız bırakmak istemiyorum, taksi önce seni sonra beni bırakır."

Tartışmadım. Bana gelmeyip evine gidecekse benim açımdan sorun yoktu.
Kafamı sallayarak onu onaylamakla yetindim.

"Akşam gelmeyebilirsin." dedi boş bir taksiye yerleşip, ben adresi verdikten sonra.

"Şaka mı yapıyorsun?" "Bu benimle ilgili, tabiki geleceğim!" dedim bir hayret nidasıyla. Ciddi miydi?

"Sadece, ben herşeyi tüm detaylarıyla öğreneceğim ve Su ya da Areni görmeni istemiyorum."

"Ekrem bey ile bende konuşacağım." dedim kararlı bir şekilde. "Tabi Aren ile de."

"Peki."dedi pes edercesine. "Seni akşam üzeri alırım, güzelce uyu dinlen."

"Tamam." diye cevapladım dediğinden şüphe ederek. Şu an dinlenip uyumak asla yapabileceğim bir şey değildi.

Taksi evime yaklaştığında, elimi kapıya atarak bekledim. Para verme girişiminde bile bulunmamıştım. Sonucu nasıl olsa biliyordum , zahmetine katlanmama değmezdi.

"Pekala , görüşürüz." dedim taksi durduğunda aşağı inerek.

"Tamam , dikkat et lütfen." diye cevapladı beni ben kapıyı yüzüne kapatırken.

Ardından ilerleyen taksiye bakarken rahat bir nefes verdim .
Hele şükür.
Ve ardında hiç gecikmeden göz yaşlarım sicim sicim akmaya başladı. Ağlamayı istemiyordum ama yaşlar sel olmuşcasına akıyordu.

Koşturarak eve ilerledim. Allahtan anahtarlarımı son anda almayı akıl edebilmiştim yoksa sabahın bu saatinde burada kalacaktım ya da arkadaşlarımın beni böyle görmesine izin verecektim.
Daha önce de ağladığımı görmüşlerdi , pek çok kez. Ama hiçbiri şimdi ki gibi değildi. Ve bu sefer kendime çok daha fazla acıyordum. Bu sefer basit bir aile kavgası , sorumsuz Anne veya sorumsuz Baba yoktu. Bu sefer hiç var olmamışcasına yoktular.

Odama kadar gidemeyeceğimi bildiğimden kendimi salonun ortasındaki kanepeye atıp , yalnız olmanın verdiği rahatlıkla daha fazla ağladım.

Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ama bedenime dolanan kollar ile irkilmiştim. Şaşkınlıkla hıçkırmam durdu ve yaşlı gözlerimle iki yanıma baktım. Solumda Sena , sağımda Yeşim beni iki taraftan sarmış ağlamama ortak oluyorlardı.

Aldığım ilgi ve şefkat den dolayı bir kez daha hıçkırıklara boğulurken "Yalan söylediler." diyebildim. Kendimi durdurmayı becerebilsem , konuşmak beni rahatlatacaktı.

Bir süre benimle birlikte gözyaşlarımın dinmesini beklediler. Böyle bir şey nasıl söylenirdi? Ne diyecektim onlara?

Saçlarımı okşarken "Her neyse senden önemli değil , yeter artık." dedi Yeşim.

"Öyle kötü ki , tahmin dahi edemezsiniz." dedim.

Biraz sakinleşmiş, derin iç çekerken biraz sonra yüzlerinde oluşacak şaşkınlık gözümün önüne geliyordu.

"Eren aynı Anneden doğma , ağabeyimmiş." dedim . Nereden başlayacağımı bilemediğimden ilk Eren çıkıvermişti ağzımdan.

Aynı anda söyledikleri "Ne!" nidaları bu sefer beni güldürmedi.

"Meğer annem öz değil de üvey annemmiş."diye devam ettim. Sanırım gözyaşlarım tükenmişti.

"Aren , öz kuzenimmiş." "Beni bile bile kandırmış." dediğimde yanıldığımı da anlamıştım. Gözyaşlarım tükenmemişti, çünkü yine ağlıyordum.

Destek ararcasına ikisine de sımsıkı sarıldım ve anında karşılık buldum. Bundan sonra dün geceden beri başıma gelen her şeyi tek tek anlattım. Bazen ağlayarak bazen hala yoklayan şaşkınlıkla.

Şimdi benden farksız bir şekilde ağlıyor , daha fazla ağlamama sebep oluyorlardı. Ruhuma iyi gelen tek şey yanımda olduğunu hissettiğim iki can dostumdu.

Zaman kavramını yitirmiş bir şekilde gözlerimi ufak bir baş ağrısıyla açtığımda etrafıma bakındım. Kanepede uyuyakalmıştım. Sena ve Yeşim'i karşımdaki iki tekli koltukta dalgın bir şekilde bana bakarken gördüm. Ya da hayır , bakışlarını takip ettiğimde ayak ucumda oturan bedeni yeni fark etmiş olmak beni ürkütmüştü.

Eren, ayak ucumda oturmuş arkadaşlarımı umursamadan beni izliyordu. Onu fark ettiğimi anladığında gülümseyerek "Günaydın." dedi.

"Saatlerdir uyuyormuşsun , sanırım sen de benim gibi uykucusun." dedi yine gülümseyerek.

Aslında çok fazla uyuduğumu sanmıyordum , göz kapaklarımdaki yorgunluğa bakılırsa saatlerce ağlamış olmalıydım.

Kızlar gerçeği söylememişti. Hoş anlamamıştı sanki. Bakışlarını gözlerimin etrafında dolaştırdığını görebiliyordum. Kim bilir ne kadar kötü bir haldeydim.

"Gidiyor muyuz?" dedim içimden gelen aynaya bakma isteğini reddederek. Bir kez daha ağlamayı istemiyordum.

Sessizce kafasıyla beni onayladı. Üzerimdeki pikeyi atarak ayaklandım. "Biraz bekler misin?" "Duş almalıyım, uzun sürmez."

Tekrar onaylarcasına kafasını salladığında, hızlı adımlarla odama ilerledim. Hala mezuniyet kafamlaydım. Makyajım çoktan akmıştı ama saçlarım verilen paranın hakkını verircesine durduğu gibi duruyordu.

Kendimi banyoma attığımda suyu açarak sıcak suyun gelmesini beklerken saçlarımdaki ufak tel tokaları çıkardım. Saçlarım tamamen omuzlarıma döküldüğünde kıyafetlerimden kurtulup çabucak artık ılık akan suyun altına girdim.

Hem korkuyor hem de sabırsızlanıyordum. Korkum Aren için , sabırsızlığım gizledikleri şeyi öğrenmek içindi.

Saçlarımdaki spreyi tamamen akıtmayı başardığımda havluma sarınarak kabinden çıktım. Dolabımdan hızlıca bir çift iç çamaşırı ve pantolon , tişört klasiğiyle giyindiğimde saçlarımı nemli bir şekilde örerek tekrar salona döndüm.

"Gerçekten de biraz oldu." dedi Eren beni gördüğünde. Ciddi söylüyordu , şaşırmıştı.

Açıklama yapmayı tercih etmeyerek kısaca "Gidelim." dedim.

Arkadaşlarımı hala bıraktığım pozisyonda bulmak bana durumun vahimiyetini hatırlatıyordu.
Umursamamaya çalışarak dış kapıya ilerledim.

Eren benden farksız bir şekilde ardımdan gelirken , dışarı çıkarak arabasına ilerledik ve ben kısa bir dejavu daha yaşadım.

Bu hamile olduğumu sandığında beni hastaneye götürdüğü arabaydı. Ya da raporda gördüğüm tarihe bakılırsa gebelik değil de DNA testi için beni götürdüğü araba. Tekrar umursamamaya çalışarak arabaya bindim. Bu gece umursamamaya çalışacağım tonla şey olacaktı. Bu yanında önemsiz kalırdı.

Hızlı olmuştu ya da yaşadığım stresten dolayı bana öyle geliyordu. Yolculuğun ardından artık Arenlerin evinin önünde durmuşken kesinlikle stresten dolayı olduğuna karar vermiştim. Çünkü aynı zamanda derin nefes alma ihtiyacı hissediyor ve sanki çarpıntım oluyormuş gibi bir hisse kapılıyordum.

Bir süre villaya bakarak bana tanıdık gelmesini bekledim. Ama hayır , beynimde tık yoktu.

"Sakin ol." dedi eliyle destek olmak istercesine omzumu kavrayan Eren.

"İyiyim." dedim hala eve bakarken. "Haydi girelim."

Yan yana kapıya kadar yürüyüp , kapıya vurmasını izledim. Her şey ağır çekimde oluyormuş gibiydi. Kapı açıldığında karşımızda yardımcı olduğunu düşündüğün bir kadın belirdi.
"Hoş geldiniz." dedi samimiyetle gülümseyerek. "Beyefendiler çalışma odasında."

"Teşekkürler ,yeri biliyorum." diyerek Eren beraberinde beni de çekerek götürdü. Kadının bana yönelen bakışlarında bir değişiklik hissetmiştim.

Etrafıma bakındım. Su ya da annesi yoktu. Geleceğimizi biliyorlardı , bekliyorlardı!
Bir kat çıktık ve büyük bir kapının önünde durakladık. "Sakin ol , ne olursa olsun ben yanındayım tamam mı?" dediğinde ikiletmeden onayladım. Adrenalin vücudumda dalgalanırken elimden geldiği kadar sakin olmaya çalıştım. İçeriye girerken on'dan geriye doğru saymayı denedim. Onu görünceye dek. Arenin yüzünü gördüğümde hafızamdan tüm hersey silinmiş donakalmıştım.

Aren "Mehir." dedi.

Sonra bir şey daha , diğer ismimi işittim.
"Çağrı."

Söyleyen Ekrem bey'di. Çağrı ismini duymak üzerimde öyle bir etki yaratmıştı ki anında çözülerek Ekrem beye döndüm.

Öfkelenmiştim. "Benim ismim Mehir!" "Mahkeme kararıyla Mehir oldu!"

"Bizim koyduğumuz gerçek ismin Çağrıydı."

"Baba!" dedi Aren uyarırcasına.

"Aren ne kadardır biliyor?" diye atladı Eren sıkılmışcasına direk konuya girerek. Gerginlikten dişlerimi sıkıyordum. Çağrıymış! Hah!

"Çok değil sadece bir iki aydır."

Derin bir nefes aldım. "Neden bana söylemediniz?" diye sordu Eren. "O benim kardeşim , Arenin değil!"

Aren bunu duyduğunda suratını buruşturdu. Hah! Sanki çok farklıydık.

"Ona söylemek zorunda kaldım , kiminle olduğunu bilmesi gerekiyordu."

"Kim olduğunu gerçekten bilmiyor muydu?" diye sordu Eren yüksek ses ile. Yüzünde kuşku ifadesi vardı.

Ekrem bey'in ne cevap vereceğini beklerken stresten dolayı acımasına aldırmadan dudaklarımı dişliyordum.
Ne olur bilmiyor olsun! Ne olur!

"Hayır." dedi Ekrem bey sonunda. Ben Mehirle birlikte olduğunu gördüğümde bilmesi gerektiğini düşündüm." diye tekrar etti.

"Peki bana neden söylemediniz?" diye sordu Eren. Pekala fazlasıyla susmuştum. "Bana neden söylemediniz?" diye yüksek sesle Erenin ardından tekrarladım. Ekrem beye bakarken göz ucuyla da Areni izliyordum.

"Arenin yaş gününden sonra sana söylemesi gerekiyordu." diye cevaplandığımda kafam karışmıştı.

"Nasıl?"

"Saçma bir anlaşma yaptık , yirmi ikinci yaş gününde de yaptığımız anlaşma sona erdi." "Baban , bilmeni istemedi."

Saçma. Saçmalıktan da fazlaydı duyduklarım. Artık sakin kalamıyordum. "Siz ne dediğinizin farkında mısınız?" "Oyun mu bu!" diye bağırdığımda kendimi Ekrem beyin üzerine yürür halde buldum.

Eren beni tutmuş , en yakındaki koltuklardan birine oturmamı sağlamıştı. Önümde eğilip beni sakinleştirircesine elleriyle dizlerimi sıkarken "Ne anlaşması?" diye sordu.
Nasıl bu kadar sakin kalabiliyordu? Areni dövdüğü gibi dayısını da dövseydi ya!

"Kaza gerçekleştikten sonra benden Mehiri istedi , dostluğumuz hatırına , kızının yanında büyümesini istedi." "Hakkıydı Eren , karşı çıkamadım." "Kimsenin bilmesini istemeyen de yine oydu."

Neden şimdi?

"Neden şimdi?" "Daha erken ya da daha geç değil de neden şimdi?" diye sordu Eren düşüncelerime tercüman olarak.

"İmza yetkisinin olmasını istedi , belki başka düşünceleride vardı bilmiyorum ama Mehire şirket ortaklığını devretmiş olmalı."

Hala önümde diz çöken Eren şaşkınlıkla "Onun için yine onu mu kandırdı?" diye sordu.

"Şirketin tümünü alma ya da almama hakkı vardı , ikisinide yok sayarak kendi istediğini yaptı."

İstemiyorum! "İstemiyorum!" dedim. "Şirket falan istemiyorum!"

"Sana çoktan imzalatmış olmalı." Hatırlayamıyordum , bir önemi de yoktu zaten. "Bütün bunlar bir şirket için mi yani?" "Tüm bu yalanlar sadece bir miras için mi?" diye sordum şok ile.

"Hayır , seni yanında tutmak istedi , eğer biliyor olsaydın burada kalmayı isteyeceğini düşündü."

Yine de durmamıştım. Liseden sonra İstanbula kaçmıştım. Bir şeyler değişmeye başladığı zaman , artık huzur bulamadığım zaman kaçmıştım." Babam ile o zamanlar iyi sonradan ise uzaklaşmam bu yüzden miydi?

"Kaçtım ben!" "O evde mutlu olamadığım için kaçtım!" "Bana doğru düzgün babalık ettiğini mi düşünüyorsun?" dedim Ekrem beye . Tekrar ayaklanmıştım.

Susmuştu. Tüm bunları bilmiyordu çünkü. Yaptığı yanlışı anlamasını istiyordum. "Burada belki daha mutlu olabilirdim!"

Suskun kalmaya devam ettiğinde Eren duygu yüklü ses tonuyla, "Neden onu almasına izin verdin?" diye sordu. "Senin arkadaşın , benim annemi senin kız kardeşini aldattı, bırakıp gitti!" "Nasıl izin verirsin?"

"Anneni aldatmadı." "Evlendiği kadın ortaya çıktığında Çisem ile ilişkileri uzun zamandır bitmişti."

Çisem! Çisem! Annemin ismi çisem di!

"Arkadaşın için ikimizi de sattın sen dayı!"

"Hayır Eren , o onun öz babası mahkeme ben istemesemde Mehiri babasına verecekti zaten."

"Konuşsaydı , benimle kalmayı istediğini söyleseydi vermezdi!" Sonunda onun da sesi yükselmişti.

"Daha çocuktu , mahkeme onu bize vermezdi."

"Dayı senin yapamayacağın hiçbir şey yok , mahkemeyi kazanabilirdik!"

Ekrem bey yüzünü buruşturarak "Pekala." dedi. "Annen öyle istedi."

"Ne!" Aynı anda aynı sözcükle cevap vermiştik. Eren ile bir saniye göz göze geldikten sonra tekrar Ekrem beye baktık."

"Vasiyetinde öyle yazıyordu." "Emin değildim ama Haldun bana söz verdi." "Mehire iyi bakacağına , ona iyi bir aile yaşantısı vereceğine söz verdi."

"Öyle olmadı." dedim. "On yedi yaşımdan beri öyle değil."

"Biliyorum , kendini senden uzaklaştırdı." "Seni bana gönderdi , benim okulumda okuyorsun."

Birkaç yıl içinde sergilediği davranışların ve tutarsızlıkların sebebi acaba gerçekten bu muydu?

"Eve bir mektup yolladınız , babam onu yaktı." dedim hatırladığım ayrıntı ile.

"Senin görmeni istemeyeceği için."

"Seni hep kolladım , burada olduğun sürece hep izledim." "Sadece Aren'i atlamışım." dediğinde onunla göz göze geldim.

Hızlanan kalp atışlarım , hızlanan soluklarım , oda etrafımda dönüyordu sanki. Çenesi morarmıştı , dudağı çatlamış , burnunun kenarında büyük bir kızarıklık vardı ama hala öyle yakışıklıydı ki. Bir an içim gitti. Canı yanıyor muydu acaba? Öyle bir bakıyordu ki üzerine koşup kollarına atılasım geliyordu.

"Mehir." dedi Ekrem bey boğazını temizleyerek.

Gözlerim zorlukla beni izleyen Ekrem beye döndü. Boğuklaşmış sesiyle konuştu."Yaşadığın kötü zamanlar için üzgünüm." "Özür dilerim, ben sadece kardeşimin ve dostumun isteğini yerine getirmek istedim." "Bunun dışında sana hep hasret kaldım, seni ne kadar düşündüğümü , sevdiğimi bilemezsin." "Lütfen affet kızım." "Ben bu saatten sonra yanımda olmani istiyorum , bir aile gibi yaşamak istiyorum artık."

Bu kadar samimi, sıcak hissetmem normal miydi? Söylediklerinin bana bu denli içten gelmesi? İçimden affetmek geçiyordu. Affet ve kurtul diyordu iç sesim. Bu kadar kolay mıydı? Ama bir yandan da sevgisine öyle ihtiyacım vardı ki. Kan çeker dedikleri bu muydu ?

Yinede tüm duyduklarımdan sonra mantıklı yanım ağır basmayı başardı. Düşünmeliydim. Çok , çok düşünmeli.

Çaresizce Erene baktım. Beni kurtarabilecek tek kişi oydu. "Ben" diyerek bir süre durakladıktan sonra "Gitmek istiyorum." diye tamamladım.

Göz ucuyla Arenin çöken omuzlarını görmüş Ekrem beyin verdiği içli nefesi duyabilmiştim. Şu anda Areni bile düşünemeyecek kadar karmakarışıktı zihnim.

Eren beni omuzlarımdan tutarak kapıya çevirdiğinde ona ayak uydurdum. Ardımızdan çıt çıkmıyordu. Evin dışına çıktığımızda , sanki ilk defa havayı soluyormuş gibi hissettim. Öyle daralmıştım içeride.

Hiç konuşmadan arabasına bindik ve aynı sessizlik içerisinde bir süre yol aldık. İlk konuşan Eren oldu.
"Kimseye kızamıyorum , kimin yerinde olsam neyi yapardım bilemiyorum." dedi.

"Belki de vasiyetinde beni vermesini yazdıran Annene kızmalısın." "Asıl sebep o olmuş." dedim ince bir sesle.

"Bu babanla aralarındaki ilişkiden kaynaklıyor olmalı, küçüktüm ve pek umursamıyordum o yüzden her şeyi hatırlamıyorum." "Aralarındaki samimiyet , muhabbet de öyle." "Net olarak ben sadece son zamanları,  degiştigini hatırlıyorum. "Ve o senin de annen." diye ekledi.

"Her şeyi yarına erteliyorum." "Tek yapmak istediğim uyumak , yeteri kadar dinlenemedim." dedim. Aslında hiç dinlenmemiştim.

"Tamam." dedi söylediklerimi kabul ederek. Bu sakinliğini ve rahat tavrını sadece kendime yoruyordum. Sebebi bendim. Diğer taraftan ben de kendime göre haklıydım. Sevgilim gitmiş , ve onunla birlikte akrabalarım bana ihanet etmişti. Gerçeği ikisi birlikteydi yani hem sevgilim hem akrabam. Of! Düşünme mehir , düşünme!

Biraz sonra evime gelmiş olduğumuzu gördüğümde biraz olsun gerginliğim azaldı. Beni bekleyen rahat yatağımı düşünüyordum.

Elim kapıya uzandığında  Erenin "Seni ararım." cümlesini işittim.

"Neden?" diye sordum. Sesim engel olamadan kaba çıkmıştı. Ona karşı tutumumun durmadan değişmesine engel olamıyordum. Hem arkadaşlarımdan sonra en güvendiğim insan hem de aslında bir yabancıydı. Ve gerçeği ağabeyimdi. Evimin önünde bana destek oluşunu ve sarıldığımızı hatırladım. Ağabeyimdi! Tepkim düşüncelerimle doğrusal yumuşadı ve "Olur , yarın konuşuruz." dedim az önce söylediğim "Neden?" in üzerini örterek.

Gülümseyerek "Tamam" dedi ve beklenmedik şeyi yaptı. Uzandı ve bana sarıldı. Bir an için kaskatı kalsam da sonrasında elimden geldiğince ona karşılık verdim. Uzaklaştığımızda zoraki bir gülümsemeyle aşağı indim. Çok enterasan duygular yaşıyordum. Çok tanımlanamaz ve çok farklıydı.

Hızlı adımlarla evime ulaşırken ardımdan giden arabanın sesini duyuyordum. İçeri girdiğimde karşıma dikilen iki arkaşıma "Yarın konuşalım olur mu? Çok yorgunum." dediğimde beni zorlamadan onaylayarak geri çekildiler.

Ayakkabılarımı ayağımdan çıkartarak odama adımladım. Kapımı açtığımda bir değişiklik olduğunun hemen farkına vardım.

Bu kokuyu , bu havayı sanırım nerede olsam tanırdım. Buradaydı!
Bizden önce nasıl gelmişti? Peşimizden çıktığını görmemiştim. Bahçe kapısının açık olduğunu gösterircesine, uğuldayan rüzgarla hareket eden perdem içeriye o yoldan girdiğinin habercisiydi.

Yatağımda oturmuş , karanlıkta bile fark edebildiğim kızarmış gözleriyle bana bakıyordu.

Olduğum yerde kaldım. Hareket edemiyordum. Gözlerinin içerisine bakarken içlerinden geçen bir yığın duyguyu görüyordum. Acı, pişmanlık, öfke ve yine acı. Keşke zaman tam da bu anda dursaydı. Çünkü, biliyordum bundan sonra olacaklar iyi olmayacaktı.

"Seni daha şimdiden özledim." dedi. "Çok özledim." "Öyle çok ki canım yanıyor Mehir."

Gözyaşlarımı tuttum. Olağanüstü bir çaba ve sıkmaktan kırılmak üzere olan dişler büyük oranda yardımcı oluyordu. Ama içim kan ağlıyordu. Koşup sarılamıyordum. Odamın içerisinde soluduğum kokuyu tam yerinden alamıyordum.

"Nasıl yaptın?" dedim fısıltıya benzer sitemli çıkan ses tonumla.

"Bilmiyordum , kim olduğunu bilmiyordum."

"Ya sonra ?" "Öğrendikten sonra?"

"Yurt dışına gitmeyi söylemem , tüm o dengesiz , serseri tavırlar uzaklaşmak içindi." "Denedim, günlerce uzaklaştım ama olmadı Mehir." "Yapamadım."

"Beni kandırmayı seçtin." dedim. Aklıma yeni gelen seçenek göz bebeklerimi irileştirirken şaşkınlıkla açılmış dudaklarımdan döküldü. Aman Allahım! "Beni hamile bırakmayı denedin!"

"Haklısın." "Beni bırakmayacağını düşündüğüm sonuçların hepsini denedim." "Seni hep yakınımda tuttum." "Seninle doya doya zaman geçirdim." "Ama hayır, yetmedi." "Ben sana saplantılıyım."

Duyduklarımın şaşkınlığıyla birkaç dakika boyunca konuşamadım. Öylece birbirimize baktık. İlk neyi söylesem bilemiyordum.

"Hamile kalmış olsaydım da seni terk edebilirdim." dedim en baştan başlayarak. "Gördüğüm en bencil insansın." "Ailem yüzünden üzüntümü gördüğün halde yalanına kaldığın yerden devam ettin!"

"Sana destek oldum." "Üzülmemen için elimden geleni yaptım ama söyleyemezdim." "Beni bırakmana hazır değildim." "Şimdi de değilim Mehir, lütfen yapma." dedi yalvarırcasına fısıldayan ses. Onu ilk defa böyle görüyordum.

"Öğrendikten sonra , biz neredeyse hep beraberdik , çok kez birlikte olduk." "Miden nasıl kaldırdı." dedim ekşiyen yüzüm el verdiğince konuştum. "Kan bağımız var." "Sen benim kuzenimsin." dedim iğrenircesine.

"Ben sana en başından küçük bir çocukken bile aşıktım." "Ama sonrasında ayrıldık, bu sayılmaz!" dedi sesini yükselterek. "Yaşadıklarımıza söylediğin yönden bakmadım."  "Beraber büyümedik , birbirimizden habersiz, hiç görüşmedik." "Seni tanımıyordum ve oldu!" "Ben aşık oldum , vazgeçemem!"

Söylediklerine dayanamıyordum. Çok kararlı konuşuyordu. Duymamazlıktan gelmek adına elimden gelenin en iyisini yaptım. "Yinede bana söyleyecektin." dedim aklıma gelen ilk şeyi sorgulayarak.

"Evet." "Mecburdum, herkes için." Atlattığımı zannederken aslında bana izin vermedi.  "Yine de seni bırakmayacaktım." "Bana aşıksın, sen de bırakamazsın!"

"Tüm bunları kabullenmem için henüz erken." "Asla hazmedemiyorum." dedim dürüst olarak. "Düşünmeliyim."

"Beni bırakma , beraber olduğumuz halde düşün." dedi.

"Yapamam." "Zamana ihtiyacım var."

"Benim de sana ihtiyacım var!"

Sesimin en acımasız tonunu kullandım. "Eğer izin vermezsen sen kaybedersin." "Bu sefer benim dediklerim olacak!"

Omuzları düştü. "Ne kadar sürecek?"

Sessiz kaldım. Bilmiyordum.

"Tamam." dedi ayaklanarak. Gidiyordu. Şaşkınlıkla bu kadar kısa sürede kabullenişini izledim.

Şimdi burada beraber yatabileceğimiz seçeneğini düşündüğümde bu canımı yaktı. Tek avuntum ayrılmamış olduğumuzdu. Ayrılamazdım. Sadece belirsiz bir süre için ara vermiştik. Öyle belirsiz ki birkaç saniye sonra bile vazgeçebilirdim.

Bahçe kapısına ilerlediği sırada geriye dönüp bana baktı. Nefesimi tuttum. "Benim açımdan düşün , ben bu sırrın en az günâhkar olan tarafıyım." "Konu aşık olduğun insan olsaydı , sen ne yapardın?" Ve sonra gitti. Kapıdan çıktı ve gitti. Birkaç adım ilerleyip ardından bakarken olduğum yere çöktüm. Bu gece uyumak sadece hayal olarak kalmıştı.

Olduğum yerde cevabını bildiğim soruyu kendime tekrar tekrar sordum. Ben olsam ne yapardım ?

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 15.9K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
351K 22.7K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.1M 35.9K 20
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...
528K 19.4K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...