Asil Bulanık

By ZeynepDefne

250K 17.1K 15K

*TAMAMLANDI* "Lütfen Andromeda yalvarırım." Bellatrix Lestrange, birine yalvarıyordu. Gözleri dolu doluydu ve... More

1/ Seçilmiş Adamın Oğlu
2/ Karanlık Sanatlar
3/ Ben Slytherin'im
4/ Metelik Üçlü
5/ Zindan
6/ İmdat
7/ Karşılık
8/ Hogsmeade
9/ Noel Tatili
10/ Eve Dönüş
11/ Tercih
12/ Tarihin Tozlu Sayfaları
13/ Andromeda
14/ Kan
15/ Büyü Kitabı
16/ Potterlar'ın Evi
17/ Popüler
18/ Biçim Değiştirme
19/ Randevu
20/ Tuzak
21/ İtiraf
22/ Kehanet Dersi
23/ Karanlık İşaret
24/ Bir Şey
25/ Aşk
27/ Kabus
28/ Sevgilim
29/ Bağ
Yazar Notu/ Ara Konuşma
30/ Saldırı
31/ Kayıp
32/ Planlar
33/ Obliviate
34/ Çok Özlü İksir
35/ Zenci
36/ Tablolar
37/ Başka Saf
38/ İkinci Ruh
39/ Ölümler
40/ Şimdi Sıra Bende
Yazar Notu/ Ara Konuşma
41/ Benim Kızım
42/ Marcella Lestrange
43/ Sirius?
44/ Yüzük
45/ FİNAL

26/ Kehribar

4.8K 346 409
By ZeynepDefne

Marcella, ertesi sabaha gözlerini açtı.

Suratı gülüyordu ve kendisini çok iyi hissediyordu. Mutluydu.

Jenna'nın hala daha uyuyor olduğunu görünce kendi yatağından çıkıp onun yanına gitti ve bu kez de onun yanına uzandı.

Jenna, sanki bunu bekliyormuş gibi Marcella'ya sarıldı ve homurdandı.

"Bende... seni... seviyorum."

Marcella, duyduğu cümleyle gözlerini irice açtı ve "Jenna!" Diye bağırdı.

Jenna da korkuyla çığlık attı.

"Ne yapıyorsun sen!" Diye bağırdı Jenna. "Ödümü patlattın!"

"Seni duydum! Uykunda konuştun."

Jenna, panikle gözlerini açtı. "Ne dedim?"

"Bende seni seviyorum, dedin!"

Jenna, gördüğü rüyaya yordu bunu. Ah, Merlin... Diye düşündü.

"Sen birini mi seviyorsun?" Diye sordu Marcella. "Doğru söyle!"

"Seviyor muyum bilmiyorum ama... Etkileniyorum."

Marcella, ağzı kulaklarına varana kadar güldü. "Kim o, kim? Yoksa şu Hufflepuff'taki bitkilerle arası iyi olan çocuk mu? Ya da dördüncü sınıf Griffindor mu? Ay ya da Rawenclaw'da okuyan Paul mu? Sonuçta bu çocukların hepsinin sana karşı ilgisi var..."

"Hayır, Marcella. Hiçbiri değil."

Marcella, kaşlarını hafifçe çattı. "Kim peki? Yoksa kötü biri mi? Merlin'in sakalı... Yoksa Sirius'un budala arkadaşlarından biri mi..."

"Sirius ile çok yakından alakası var ama arkadaşı değil." Dedi Jenna.

Marcella, kaşlarını daha çok çattı ve biraz düşündü. Düşündü. Düşündü.

"Yoksa..."

Jenna, Marcella'nın anladığını düşünerek gülümsedi ve başını salladı.

"Sana inanamıyorum Jenna! Remus Lupin'in sevgilisi var! Sen böyle bir kız değilsin, hayır olamaz!"

Jenna, gözlerini devirdi ve elini Marcella'nın ağzına kapattı.

"Sirius'un aşkı seni aptala çevirdi... Hayır sersem, Remus da değil."

Marcella, kimin olduğunu deli gibi merak ediyordu.

Jenna, derin bir nefes aldı. "Severus... Albus Severus Potter'dan hoşlanıyorum."

Marcella, gözlerini irice açıp çığlık atarken, ağzında Jenna'nın eli olduğu için boğuk boğuk çıkmıştı.

Jenna, elini çektiğinde Marcella onun boynuna attı.

"Mükemmel bir seçim, seni tebrik ederim!"

Jenna, kahkaha attı. "Sanki elbise almışım gibi davranıyorsun Marcella."

"Sana şöyle diyeyim... Bir çanta seçeceksin ve sen gidip Louis Vuitton almışsın. Anlatabiliyor muyum?"

"Senden böyle şeyler duymak gözlerimi yaşartıyor." Diyerek güldü Jenna. "Evet, sence bu işin oluru ne?"

"Neden olmasın? Merlin aşkına, senden iyisini mi bulacak? Okulun en güzel kızlarından birisin, bitkiler konusunda çok yeteneklisin, Severus ile çok iyi anlaşıyorsunuz..."

"Evet. Onun babası bir savaş kahramanı benimki ise Azkaban'ın en azılı suçlularından biri..."

Jenna, oturduğu yerden kalktı ve banyoya doğru yürümeye başladı. Marcella, onun arkasından üzgün gözlerle bakarken hızla oturduğu yerden kalktı ve asasıyla iki yatağı da topladı.

Hızlıca okul kıyafetlerini çıkardı. Bir değişiklik yaparak bugün Jenna ile beraber etek gitmeye karar verdi. Normalde ikisi de pantolon giyiyordular.

Jenna banyodan çıktığında Marcella'nın makyaj malzemelerini kurcalarken buldu.

"Ne yapıyorsun Cella?"

"Bizi süsleyeceksin ya... O yüzden."

"Seni zevkle süslerim ama benim hiç havam yok."

"Sen süslenmezsen bende süslenmem. Ben süslenmezsem, beni beğenecek olan kişi beğenmez."

"Neden açık açık Sirius demiyorsun?"

Omuzlarını silkti Marcella. "Böyle daha güzel. Ayrıca etek de giyeceğim! Lütfen Jenna..."

Jenna, yatagin üstündeki eteklere baktı ve daha sonra başını salladı. "İyi."

Marcella bir çığlık atıp hızla giyinmeye başladı. Jenna da giyinmeye başlamıştı.

***

Marcella, aynanın önünde kendisine bakarken, Jenna da dudağına parlatıcı sürüyordu.

"Bu etek çok mu kısa?"

Jenna, aynadan Marcella'nın dizinin bir karış üstünde biten eteğine baktı.

"Hayır. Hem ten rengi ince çorap da giydik, bacaklarımız daha güzel gözükecek."

Marcella, üstündeki cübbeyi çıkarmıştı.  İçine giydiği beyaz gömleğin uçlarını eteğine sokup, üstüne siyah kazağını giymişti. Kravatını da takmamıştı.

Jenna da aynı onun gibiydi.

Jenna, Marcella'nın yeşil gözleri daha da belirgin olsun diye siyah bir eyeliner çekmişti. Rimel ile kirpiklerini kıvırıp, dolgunlaştırmıştı. En sonunda da şeftali tonlarında bir ruj sürmüştü.

Kabarık dalgalı saçlarını hizaya sokarken biraz büyü kullanmıştı. Onları dümdüz ve sakin bir hale getirmişti.

"Gerçekten çok güzel oldun. Zaten güzel bir kızsın ama bir başka güzel oldun."

"Teşekkür ederim." Diyerek gülümsedi Marcella. Jenna'ya göz kırptı. "Sende çok güzelsin."

Jenna da gülümseyerek karşılık verdi. İkisi birlikte odalarından çıktılar ve Slytherin ortak salonuna indiler.

Görenlerin hepsi dönüp bir kez daha bakıyordu. Jenna zaten herkesin hayran kalacağı güzellikte bir kızdı, Marcella ise bugün çok farklıydı.

Çok güzel olduğu kesindi.

Ortak salona doğru yürümeye başladılar. Scorpius ve Severus orada olmalıydı.

Ortak salona girdiklerinde, Marcella gizli gizli Griffindor masasına bir bakış attı ve Sirius'u gördü. İşte her zamanki yerinde oturuyordu.

Sirius, sanki Marcella'nın girmesini bekliyormuş gibi kapıya bakıyordu. Marcella içeri girdiği anda onu görmüştü.

Ve nutku tutulmuştu.

Marcella'nın güzelliğinin her zaman farkındaydı ama bu Sirius'un özeliydi. Şu an baktığı kız ise herkese güzel gelebilirdi.

Kalbi sıkıştı Sirius'un. Marcella, çok güzeldi ve kalbini acıtıyordu.

Olivia, Sirius'un Marcella'ya attığı bakışlara bakarken içi öfkeyle kavruldu. Bir şeyler yapmalıydı.

Klein, Marcella ve Jenna'yı gördükten sonra alaycı bir şekilde arkadaşlarına döndü.

"Bu Jenna ve Marcella, cidden çok güzel kızlar."

"Klein." Diyerek dikkat çekti Olivia. "Neden Marcella ile tanışmıyorsun?"

Klein, bu fikir karşısında düşünürken Sirius ölümcül bakışlarını Olivia'ya çevirdi.

"Bekar olduğu her halinden belli. Bence sana hayır diyemez."

Klein, sırıtarak Olivia'ya baktı. Cindy, hiçbir şey anlamadan izliyordu.

"Olivia, ne yapıyorsun? İstersen kendin ayarla Klein'e."

"Klein bu işi beş dakikada halleder." Dedi Olivia. "Hadi ama Klein. Git ve bize o kızın aslında ne kadar basit biri olduğunu göster."

Klein görünerek oturduğu yerden kalkıyordu ki Sirius "Dur." Diyerek onu durdurdu.

Klein, yeniden rahatça oturdu ve Sirius'a baktı. Arkadaş grubunun hepsi şu an Sirius'a bakıyordu.

"O kız benim."

Sirius'un dudaklarından dökülen bu net cümleler, masada bir fırtına yaratmıştı. Herkes sus pus olmuş bir şekilde Sirius'a bakıyordu.

Klein, bir kahkaha patlattı. "Ciddi misin dostum? Kusura bakma hatun boşta zannediyordum. Ama senin hatununsa... Hogwarts ahiret bacımdır."

Sirius, kapkara bakışlarını Klein'e çevirdiğinde Klein gülmeyi kesti. Masadaki herkese tek tek baktı Sirius.

Olivia allak bullak olmuştu. Sirius'un böyle bir itirafta bulunmasını beklemiyordu.

"Çıkıyor musunuz?" Diye sordu Cindy.

Sirius, önündeki sudan birkaç yudum aldı. "Evet."

Ah, yalandan kim ölmüştü? Hem herkesin onların çıktığını bilmesi daha iyi olurdu. Herkes Marcella'nın Sirius'un sevgilisi olduğunu bilirse kimse Marcella'ya yaklaşamazdı.

Griffindor masası bu haberle çalkalana dursun, Slytherin masası da şaşkındı.

Severus, gözlerini yine her zamanki gibi Jenna'dan alamazken, Scorpius da alayla Marcella'ya bakıyordu.

"Sen kimsin ve Cella'ya ne yaptın?"

"Ben, benim ahmak." Diyerek yerine oturdu Marcella.

"Çok güzel olmuşsun-uz... Yani olmuşsunuz."

Severus son anda toplayarak Marcella'ya da baktı. Marcella, Severus'un bu haline sırıttı.

Severus'un Jenna'dan hoşlandığı bal gibi belliydi.

"Teşekürler." Diyerek gülümsedi Marcella.

Herkes kahvaltı etmeye dönerken, Marcella kaçamak bakışlarla Sirius'a bakıyordu. Sirius'un sert sert arkadaşlarına baktığını ve  yüzünün çok sinirli bir hal aldığını görünce açıkçası ürperdi.

Ne olmuş olabilirdi?

Kahvaltıdan sonra bir yerde Sirius'u sıkıştırmayı düşündü.

Kahvaltısını ettikten sonra, ilk ders Bitki Bilim olduğu için bahçeye çıktılar ve seralara doğru yürümeye başladılar.

Marcella, tuvalete gideceğim bahanesiyle arkadaşlarından ayrıldı.

Sirius'un dersinin Kehanet olduğunu bildiği için Kehanet dersliğine giden merdivenleri tırmanmaya başladı.

Oraya gittiğinde, sessiz bir şekilde yürümeye devam etti. Asasını çıkarıp, bir parşömen kağıdına gizli bir not yazdı ve Sirius'a gitmesi için tılsımladı.

Kağıt giderken, o da pencerelerden birisine yöneldi ve boşluk yerlerine oturdu.

Sirius, sınıftaki yerine otururken, havada süzülüp gelen parşömen önüne konmuştu. Parşömeni eline aldı ve baktı. Birkaç saniye sonra bir el yazısı gözüktü.

"Seni dışarıda bekliyorum."

Oturduğu yerden kalkıp parşömeni cebine koydu. Sınıftan çıktı ve etrafına bakındı.

Koridorun sonunda yalnız başına oturan Marcella'yı görünce yanına gitti.

Marcella, Sirius'un geldiğini görünce derin bir nefes aldı. Sirius, Marcella'nın karşısına oturdu.

"Merhaba." Dedi Marcella hafif bir tebessümle.

Sirius, Marcella'ya gülümseyerek karşılık verdi. "Beni çok şaşırttın."

"Neden?" Diye sordu Marcella.

"Yanıma geldin. Hep ben senin yanına gelirdim. Bu bir gelişme mi?"

Gözlerini devirdi ve güldü Marcella. O gülünce Sirius da güldü.

"Kahvaltıda sinirli olduğunu gördüm. Merak ettim. Canını sıkan bir şey mi oldu?"

"Beni mi önemsiyorsun sen?"

"Ah, ben gidiyorum Sirius ne halin varsa gör!" Diyerek kalkıyordu ki, Sirius Marcella'nın elini tuttu ve onu durdurdu.

Marcella, elini tutan Sirius'la kalbinin hızlandığını hissetti. Sirius, Marcella'nın elini bırakmadı.

"Bugün farklı olmuşsun."

"O da ne demek?"

"Sen benim gözümde her zaman çok güzelsin. Ama bugün biraz farklı olmuşsun."

"Çirkin mi yani?"

Başını iki yana salladı Sirius. "Sen çirkin olamazsın ki."

Utanarak gülümsedi Marcella. Ellerini yavaşça çekti. "Ben gitsem iyi olur. Ama daha sonra neden sinirlendiğini konuşacağız."

"Tamam." Diyerek başını salladı Sirius. "Konuşacağız."

Marcella giderken, Sirius arkasından gitti ve kolundan tutarak onu kendisine çevirdi.

Ellerini yanaklarına koyup, yanağına derin bir öpücük kondurdu ve bıraktı Sirius. Daha sonra sınıfa doğru yürüdü ve içeri girdi.

Marcella, orada öylece dururken elini istemsizce yanağına götürdü. Yüzünde aptal bir gülümseme oluşurken, kalbi yine depar atmaya başlamıştı.

Bu olanlara şahit olan tek Marcella ve Sirius değildi. Onların ruhları bile duymadan olan biten her şeyi, Rodolphus Lastrange de izlemişti.

***

Dersler bittikten sonra, akşam yemeği için yeniden ortak salonda toplanılmıştı.

Marcella, en son Sirius ile orada konuşmuştu ve ikisi bir daha hiç yan yana gelememişti.

Şimdi herkes yemeğini yiyordu.

Yemek yeme işleri bitirildikten sonra bölüm başkanları eşliğinde salonlara çıkıldı. Rose ve Max olayından sonra okul daha dikkatli ve disiplinli olmaya başlamıştı.

Marcella, odasına gidip yatağına uzandı. Üstündeki kıyafetleri büyü yardımıyla değiştirdi. Üstüne rahat koyu yeşil bir eşofman altı ve siyah bol bir tişört geçirdi.

Yatağında öylece otururken, Marcella havada süzülüp ona doğru gelen bir parşömen gördü ve gülümsemeye başladı. Parşömen ona geldiğinde uzanıp hemen aldı ve açtı.

"Gece yarısı karanlık ormanda seni bekliyor olacağım. Sirius."

Marcella, parşömeni cebine koydu ve gülümsemeye devam etti. Şimdi uyusan​ iyi olacaktı.

***

Saat gece yarısına gelirken, Marcella gizlice okuldan çıkmıştı ve yürümeye başlamıştı. Üstüne siyah bir ceket giymişti ve fermuarını çekmişti.

Her şeye rağmen yanına asasını da almıştı.

Sirius neden buluşmak için karanlık ormanı seçmişti ki? Geceleri burası pek tekin olmazdı.

Yine de kötü düşünmek istemedi Marcella ve yürümeye devam etti.

Karanlık ormanda biraz yürüdükten sonra yoruldu ve durdu.

"Sirius!" Diye bağırdı. "Neredesin?!"

Öylece durup etrafına bakıyor ve bekliyordu.

"Sirius yok! Ben varım."

Marcella, duyduğu sesle arkasını döndü ve üstüne doğru gelen büyüden son anda kaçtı. Olivia, tam karşısında duruyordu.

"Seni aptal!" Diye bağırdı Marcella. "Kıçını tekmelediğim bir kez yetmedi, ikincisini mi istiyorsun?"

Asasını Olivia'ya doğrulttu.

"Sirius'tan uzak duracaksın!" Diye bağırdı Olivia. "O benim!"

Marcella, kanının kaynadığını ve kıskançlık duygusuyla sarsıldığını hissetti. Kimse onun Sirius'una benim diyemezdi!

"Cendravero!" Diye bağırdı. Asasından patlama yapan mavi ateş topları çıkmaya başladı ve Olivia çığlık atarak kaçmaya başladı.

Marcella buna izin vermedi.

"Confringo!" Diyerek Olivia'nın kaçtığı her yeri patlatmaya başladı.

"Hadi! Karşılık ver bana!"

Marcella, Olivia'yı es geçip büyü atmayı kesti. Olivia kendisini yere attı ve kanayan dizlerini ovuşturmaya başladı.

"Sirius benim!" Diye bağırdı Marcella.

Olivia, cevap veremeden sadece başını salladı. Marcella, sinirleri bozulmuş bir şekilde elindeki asasını bıraktı ve Olivia'ya baktı. Ağlıyordu.

"Bak, seni anlıyorum. Belki Sirius'u seviyorsun, belki de hoşlanıyorsun. Sana bu konuda hiçbir şey demeyeceğim. Ama bizden uzak dur. Bir dahaki sefere bu kadar merhametli olmayacağım. Benimle uğraşma, canını yakarım. Sirius'la normal bir arkadaş olarak devam edebilirsin, buna bir şey demem."

Olivia, başını kaldırıp Marcella'ya baktığında gözleri korkuyla açıldı ve bir çığlık attı.

Marcella panikle arkasını döndüğünde iğrenç bir yaratığın ona doğru yaklaştığını gördü. Asasını çıkardı fakat çok geçti.

Yaratık ona saldırmak üzereyken bir anda bir şey oldu... Yaratığın üstüne başka bir şey atladı ve ikisi boğuşmaya başladılar.

Marcella, Olivia'nın yanına gidip onu düştüğü yerden kaldırdı.

"Senin beni gece yarısı buraya çağıran aklına sıçayım, gerizekalı! Yürü, koş!"

Marcella ne kadar korkuyorsa, Olivia ondan daha beter korkuyordu.

Çok fazla gidemediler, çünkü onların boğuşma sesleri kesildi.

Marcella, merakla arkasına döndüğünde o yaratığın öldüğünü gördü. Ama bir diğer şey, öteki, hala daha canlıydı.

Bu neydi böyle... Kocaman ve uzundu. Kalındı. Devasaydı. Bu bir yılandı.

Bu... O kitapta okuduğu Basilisk'ti. 

Basilisk'in gözlerine doğrudan bakılmaması gerekiyordu. Bakılırsa öldürürdü. Ama bir ayna yansımasından bakılırsa dondururdu. Sadece kalbiniz atmaya devam ederdi ama bir ölü gibi olurdunuz. Vilayete göre, Basilisk'in göz rengi sarıya kaçan bir kehribar rengiydi.

Yoksa...


Marcella, yanında duran ve arkası dönük olan Olivia'yı uyardı.

"Sakın bu şeyin gözlerine bakma. Duydun mu beni? Eğer gözlerine bakarsan ölürsün."

"O ne?" Diye sordu Olivia, ağlamak üzereydi. Arkası dönük olduğu için hiçbir şey göremiyordu.

"Sus." Diye tısladı Marcella. Gözleri, yaratığın derisinde dolaşıyor ama katiyen gözlerine çıkmıyordu.

Yaratık öylece durmuş Marcella'ya bakıyordu. Marcella, Olivia'ya fısıldadı.

"Çok yavaş bir şekilde yürümeye başla. Sakın ani hareket etme. Bizi tehdit olarak algılarsa, kemiklerimizi bile bulamazlar."

"Tamam." Dedi Olivia ve en sessiz şekilde yürümeye başladı.

Marcella ise hala daha duruyor, ne yapması gerektiğini çözemiyordu.

Yavaşça kendisi de bir adım geriye attı ve o anda yaratık hareket etti.

Şimdi sıçtım.

Yeniden bir adım attığında o da süründü. Yapacak bir şey yoktu.

"Olivia." Dedi Marcella titreyen sesiyle. "Ben hareket edince o da ediyor. İkimizden birisinin kurtulması lazım. Okula git ve ilk önce Rodolphus Lastrange'i daha sonra Minevra McGonagall'ı, kimi bulursan getir. Ben seni koruyacağım, git hadi."

"Yemin ederim herkesi getireceğim." Dedi Olivia. "Teşekkür ederim."

"Git hadi."

Olivia hızlı adımlarla yürümeye devam etti. Bu sırada Marcella hiç hareket etmedi.

"Merhaba cici şey..." Diye mırıldandı. "Demek Rose ve Max'i buza çeviren şey sendin. Harika... Peki benden ne istiyorsun?"

Marcella salak mıyım ben diye düşündü.

Arkadan gelen bir çıtırtı sesini duyunca durdu ve geriye baktı Marcella. Karanlıkta bir şey hareket ediyordu.

Ve o şey ona doğru geliyordu.

Asasını çıkardığı gibi doğrulttu. Arkasına dönüp kaçamak bir bakış attığında Basilisk'in durduğunu gördü.

Hah, çok güzel! Arkamda Lord Voldemort'un bir parçası, karşımda da karanlık ormanın içinde yaşayan bir yaratık! Bu şekilde mi ölecektim?

Ve o anda aklına bir şey dank etti.

Hızla Basilisk'e döndü. "Lord Voldemort yaşıyor mu?"

Sanki Basilisk ona cevap verecekti!

Korkudan kafayı yemişti.

"Marcella."

Duyduğu sesle geriye döndü Marcella. Rodolphus Lastrange orada duruyordu.

"Profesör... Basilisk yaşıyor."

"Evet, görüyorum." Dedi Rodolphus düz bir sesle. "Sakın gözlerine bakma."

"Gözlerine bakmasam bile birazdan beni öldürecek. Bu kadar beklediğine bile şaşırıyorum. Basilisk ısırığına panzehir olarak Anka Gözyaşları gerekiyor. Bunu bulabilir miyiz?"

"Kapa çeneni Marcella, ölmeyeceksin." Dedi Rodolphus gergin bir sesle. Yeşil gözleri kısılmış, Basilisk'i inceliyordu.

"Bu gerçekten Basilisk." Dedi kendi kendine. "Ama nasıl... Bu imkansız."

"Bence de imkansız efendim ama beni kurtarmayacak mısınız? Bunu daha sonra tartışabiliriz. Eğer kurtarmayacaksanız kendi başımın çaresine bakmam gerek."

"Hareket et." Dedi Rodolphus. "Yan tarafa bir adım at."

Marcella, profesörün dediğini yaptığında Basilisk de aynı Marcella gibi yana kıvrıldı.

"Siktir..." Dedi Rodolphus. "Tamam, üç deyince seni kurtaracağım. Ama bana sımsıkı tutunmak gerek, duydun mu?"

"Duydum!"

Marcella bağırınca, Rodolphus ona ters bir bakış attı. Marcella şirin bir gülümseme ile ona karşılık verdi.

Rodolphus asasını çıkardığı anda Basilisk saldırmak için harekete geçti. Marcella'nın da elinde asası vardı fakat ona saldırmamıştı.

"Bombarda!"

Basilisk'in önüne attığı büyü patladı ve Basilisk'in dikkati dağıtılırken Rodolphus Marcella'nın kolundan tuttuğu gibi kendisine çekti. Marcella da kollarını Rodolphus'a sıkıca sardı.

Birkaç saniye içinde buharlaştılar.

Continue Reading

You'll Also Like

8.2K 560 23
Gözlerimi açtığımda her zaman ki alışık olduğum odamda değildim. Peki neredeydim? İsmim ve görüntüm aynıydı. Ama bu insanlar kimdi?
56K 4K 30
"Fallon ne demek?" "Liderin kızı." "Yani, onun benim kızım olduğunu anlamak çok zor değil." Dedi Nick Fury gururla. ...
123K 11.3K 21
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedicated to the person I had to leave. |08.02.24|
50.9K 3.8K 25
"𝑳𝒐𝒗𝒊𝒏𝒈 𝒄𝒂𝒏 𝒉𝒆𝒂𝒍,𝒍𝒐𝒗𝒊𝒏𝒈 𝒄𝒂𝒏 𝒎𝒆𝒏𝒅 𝒚𝒐𝒖𝒓 𝒔𝒐𝒖𝒍 𝒂𝒏𝒅 𝒊𝒕'𝒔 𝒕𝒉𝒆 𝒐𝒏𝒍𝒚 𝒕𝒉𝒊𝒏𝒈 𝒕𝒉𝒂𝒕 𝑰 𝒌𝒏𝒐𝒘."