wild child | myg

By jisakura

100K 9K 2.2K

Eski BTS üyesi Min Yoon Gi, Kanada'nın ıssız bir tayga ormanında kaybolursa ne olur? Ya anormalliklerle dolu... More

einleitung ✿
eins ✿ welcome to the jungle
zwei ✿ turtle meat
drei ✿ who are you?
vier ✿ wolves
fünf ✿ deal
sieben ✿ bangtan
acht ✿ army ants
neun ✿ waterfall
zehn ✿ should i go?
elf ✿ let's hunt
zwölf ✿ inspiration
dreizehn ✿ farm in love
vierzehn ✿ illusion
fünfzehn ✿ i'm with you
sechzehn ✿ hurtful truths
siebzehn ✿ chaos in dorm
achtzehn ✿ culpable ones
neunzehn ✿ break apart
zwanzig ✿ final
epilog ✿
photo album

sechs ✿ fishing

3.9K 395 95
By jisakura

YOONGI

Soğuk bir akşamüstü Alex'in küçük adımlarını takip ederek pek de güvenilir görünmeyen, altımızdaki coşkulu nehrin üstündeki asma köprüye ulaştığımızda bir haftalık alışma sürecimin sekteye uğradığını düşünüyordum. Evet, ben orman düşmanı Min Yoongi, bir haftadır burada yaşıyor ve bir şekilde ortama ayak uyduruyordum. Öyle gözümde büyüttüğüm kadar kötü yanı yoktu aslında, başta sadece ağaç evde kalıp Alex'in getirdiği şeylerden yiyip arada aşağıya inmiştim. Alex de bana söz verdiği gibi günün belli bir kısmında bana yol bulmak için keşfe ardından ava çıkıyordu. Sonraki günlerde canım oldukça sıkılınca yemek arayışlarına birlikte çıkma kararı almıştık. Önce küçük bir kuzgun, ardından sincap ve Kore'deyken aklıma getiremeyeceğim diğer küçük memeli hayvanları yakalayıp ızgara yapmıştık.

Benim için bu yavru caretta carettaların ilk kez suyla buluşması kadar mucizevi bir olaydı. Yaşadığım onur kırıcı ve oldukça üzücü şeylerden, özellikle internetin, paranın ve çıkarın hüküm sürdüğü dünyadan sonra sadece doğanın ve açlık ihtiyacının olduğu bir yer olağan dışıydı. Telefonum hiçbir işe yaramadığı için ne ben birinden ne de başkaları benden haber alabiliyordu. Bu sayede kendi iç dünyamla iletişimim daha fazla artmıştı. Yaşadıklarımı, yıpranışlarımı ve harcanan emeklerimi düşünüp bana eskisi kadar acı vermediklerine inandırmaya çalışıyordum kendimi. Tabii ki bir de Alex ile iletişimim vardı.

Farklı bir kız olduğu için onun hakkında her gün yeni bir şey öğreniyordum. Mesela kaç yıldır burada yaşadığını bilmiyordu, annesini kaybetmişti ve babası da buradan oldukça uzak olan Kanada'nın başka bir eyaletinde kızıyla aynı görevi üstleniyordu. Ona neden bana yardım ettiğini sorduğumdaysa bir şey demedi. Gülmek dışında hiçbir şey.

"Birilerinden korku kokusu alıyorum."

Koyu kahverengindeki sıkıca düğümlenmiş köprünün halatından tutarak çoktan birkaç adım attığı yerden bana bakmak için döndüğünde ayaklarım hala hareket etmiyordu. Deli gibi korkuyordum fakat söylemeye hiç ama hiç niyetim yoktu. Zaten gözünde yeterince korkak ve yetersiz bir adamdım, daha fazla belli edip benimle dalga geçmesine izin veremezdim.

"H-hiç de bile. Sadece konsantre olmaya çalışıyorum. Hayatımda ilk kez asma köprüden geçeceğim, bırak da hazır olayım."

Kafasıyla beni belli belirsiz onaylarken gözlerim beni yanıltmadıysa alayla güldüğünü görmüştüm. Neden kalbimdeki duyguları bilebiliyordu bu kız? İşimi hep zorlaştırmaya bayılıyordu.

Önce ciğerlerime derin bir nefes çekip sırtımı dikleştirdim ardından kaç gündür giydiğim ve bariz şekilde kirlenmiş su yeşili spor ayakkabılarıma gözlerimi diktim. İçimden ayaklarıma yapabilirsiniz, oldukça basit bir yürüyüş diyerek destek vermeye çabalasam da onlar da ben de pek de basit olmayacağı konusunda emindik. Köprü fazla uzun, ince ve eski görünüyordu. Aklıma Shrek filmindeki eşek ve koca yeşil devin oradan geçişleri geldiğinde şuanda o şaşkın ve korkak eşeğin ben, altımızdaki nehrin de devasa lavlar olduğunu hayal edip iyice gerilmiştim.

"Yoongi?"

"G-geliyorum."

İstemsizce kekelediğimde bunun hakkında düşünüp hayıflanmayı sonraya saklamaya karar verdim ve oldukça temkinli ilk adımımı köprüye attım. Eş zamanlı hafif bir sallantı oluştuğunda üzerinde mavi bir tulum olan, açık renk saçlarına güneşin kızıllıklarının ahenkle dans ettiği Alex'in de bana doğru bir adım attığını gördüm. Diğer ayağımı da köprüye alıp fiziksel olarak tamamen bu dengesiz şeyin üstünde olduğumu fark edince tuttuğum nefesi de bıraktım ve sıkıca halatlara tutundum.

"Harika, harika gidiyorsun Yoongi, hadi ilerleyelim."

Bana komut verdikten hemen sonra ilerlemeye başladığında ben de adım atmaya yelteniyordum ki köprü midemi bulandıracak kadar fazla sallandı ve bacaklarım titrerken tek bir adım daha atamayıp "İLERLE DEMESİ KOLAY!" diye haykırdım.

Bu kadar cesur oyunu fazlaydı, rol yapmak da sıkmıştı çünkü. Alex önce sırıtıp ardından anlayışla geri dönüp elimden tuttuğunda bunu beklemediğim için önce eline ardından ona şaşkınca bakakaldım.

"Koluma tutunabilirsin, hızlıca ve birlikte geçeceğiz."

"Sorun...olmayacağına emin misin?"

Neden böyle bir şey sorduğumu bilmiyordum fakat nasıl öyle kaldığını bilmediğim sıcak elleri soğuğun kestiği ellerimi sardığında gerilmemi engelleyememiştim. O da bunu hissetmişti, farkındaydım. Bana destekleyici bir gülümseme sunup yavaşça ilerlerken bir taraftan da arkasından beni sürüklüyordu. Sürüklüyor diyorum çünkü bacaklarım hala oldukça isteksizdi. Fakat bilmiyorlardı ki bu gidişin bir de dönüşü vardı.

Köprüyü sağ salim ve Alex'in hafiflettiği dehşet içerisinde geçip karşıya ulaştığımızda altımızdaki rengi yeşile dönük nehrin kıyısına doğru giden dar patikaya daldık. Kısa bir yürüyüşün ardından Alex kıyıdaki ağaçların birinde asılı olan oltayı ve kovayı alıp bana uzattığında bu tür aletlerin onda ne işi olduğunu cidden merak ediyordum. Gerçi eğer burada yaşıyorsa mutlaka bu tür şeylere ihtiyacı olurdu ve benim şaşırmam daha tuhaftı.

Oltayı ve kovayı alıp kıyıya gittiğimde o da elinde başka bir olta ve kovayla geri döndü.

"Neden tek yaşamana rağmen her eşyandan çift var?" diye kuşkucu bir tavırla onu sorguladığımda gülümseyerek, "Yedek olması için." diye yanıtladı.

Neden düşünememiştim ki? Sonuçta biri bozulsa, kaybolsa diğeri işini görebilirdi, fazla mantıklıydı.

Kendi oltasını ve benimkini de hazırlayıp nehre atmadan önce bana dönerek "Balık tutmayı biliyor musun?" diye sorduğunda beni cahilin önde gideni olarak görüp görmediğini merak ettim. Çoğu şeyden bi haber olabilirdim ama balık tutmak gibi çocukların bile yapabileceği şeyi bilmezsem ayıp olurdu.

"Elbette biliyorum." diye homurdandığımda tekrardan gülerek tek eliyle açık saçlarını diğer omzuna aldı.

"O halde, bu çok bilgili Min Yoongi, benim gibi pek de becerikli olmayan Alex ile yarışa var mı?"

Şaşkınlıkla "Ne yarışı?" diye sorduğumda, neşeli bir sesle "Kovasını en erken dolduran kazanır." diye şakıdı.

Düşünmeden "Tamamdır." diye kabul ettiğimde daha şimdiden oltasının ucundaki balığı göz ardı etmiştim.

Yaklaşık on dakikanın ardından kovalarımız balıklarla dolarken –benimki Alex'e göre daha azdı elbette- iyice sönükleşen havayla tuzlu kokunun etkisi beynimdeki anılarla alakalı kısmı devreye soktu tekrardan.

Çıkışımızdan iki ay sonra yine böyle bir Ağustos akşamı, Ulsan'a yaptığımız kaçamak sonrası akşamüstü kendimizi balık tutmak için deniz kıyısına atışımız. O gün deniz umduğumuz kadar dalgalı olmadığından pek balık tutamamıştık belki ancak bu birlikte kameralar dışında yaptığımız ilk ve en güzel aktiviteydi. O sıralar büyük ödüller, kamera flaşları, yoğun baskı, röportajlar ve içten kötü olsak da yüzümüze yerleştirmek zorunda kaldığımız sahte gülüşler yoktu. Ya da ihanetler, paranın değiştirdiği insanlar veya sırf çıkar uğruna bir dakika bile düşünmeden masum birine iftira atanlar da. Sadece, biz vardık. Yedi genç ve onların şöhret kirinden pay almamış masum kalpleri.

Akşamında tuttuğumuz balıkları ızgara yapıp yedikten sonra kendi kampımızda sabahlayışımız ve ardından Bang başkanının bizi adamlarına buldurtup azara çekişi. Aslında fazla kızmamıştı bize ancak o günlerde promosyonları yeni biten çaylaklar olarak insanların gözünde konumumuz fazla sarsıntılıydı. Yapacağımız en ufak hata hayatımızın yönünü, tüm emeklerimizi bir çırpıda yok edebilirdi. Gerçi bugünlerde de imajımız sağlamlaşmasına rağmen yine de sarsılmıştık.

"YOONGI KOCA BİR BALIK TUTTUN!"

Zihnimin puslu anılarından sarsılarak uyanmamı sağlayan Alex'in heyecanla bana yakırışı ve kollarımı kuvvetle çeken olta olmuştu. Uçtaki koca balığın çırpınışları eşliğinde yüzümdeki gülümseme büyürken bu koca, levrek olduğunu tahmin ettiğim balığı yukarı doğru çekerken sevinci ciddi anlamda coşkulu yaşıyordum.

Kovamın neredeyse tamamını doldurduğunu görünce Alex ile birlikte gülmeye başladık.

"Anlaşılan sen kazandın, kovan doldu."

➳➳➳    

Korkutucu asma köprüyü bu sefer Alex'e tutunmadan kendi çabalarımla daha az korkarak geçtiğimde bu gücün bana elimde tuttuğum levrek tarafından verildiğine inanmıştım. Yüzümdeki koca gülümsemeyle güneşin artık tamamen görünmez olma yolunda karanlıklaştırdığı devasa ormanda yürüyordum. Yanımdaki Alex tek elindeki yarısı dolmuş kovayı omzunun arkasına asılı taşırken diğer elindeki odunla da önümüzdeki yeri yokluyordu.

"Onunla ne yapıyorsun?" diye sorduğumda, "Tedbir amaçlı." diye geçiştirmeye çalıştı. Fakat neyden korunduğumuzu anlamak istiyordum.

"Neyden korkmamız gerekiyor?"

Cevap vermek istemiyormuş gibi göründüğünde ısrarla tekrar ettim ve derin bir nefes vererek "Sabah kavga ettiğim bir yılandan." dedi ve ağzımı bir karış açık bıraktı.

Tamam konuşabiliyordu ama neden kavga ediyordu ki?

"Kolonisinden atılmış ve yer değişikliği için bana geldi. Fakat bu benim karışabileceğim bir şey değil, kendi liderlerini ilgilendiriyor. Bu yüzden dediğini yapmadım." düşünceli ama bir o kadar da güven veren bir gülümsemeyle bana döndüğünde ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum. Hayatımda ilk kez birinin yılanla kavga ettiğine şahit oluyordum ve bu insan aynı zamanda benimle de kavga edebiliyordu.

"Korkma,sana zarar vermeyecek." diye beni teselli etmeye çalışsa da ben hala aynıydım.

"Ona güveniyorsan neden bu kadar temkinlisin acaba?"

"Sadece..." diye mırıldandı, "yılanların sağı solu belli olmuyor, biraz kindar yaratıklar."

"Yani bu demek oluyor ki zarar verebilirler?"

Cevap vermedi sadece öylece yürüdü. Fakat benim canım iyice sıkılmıştı. Neyse ki görünmeyeceğinden korkuyorsa çok da büyük olmamalıydı değil mi?

"Büyüklüğü ne kadar?" diye sorduğumda düşünür bir biçimde alt dudağını sarkıttı, "Bilmem, sanırım fazla büyük değil, bir buçuk metre falan."

"OHA!", diye haykırdım ürpertiyle, "Nasıl da küçükmüş! Ufalsın da cebime girsin yavşak."

Hışımla dönerek, "YA! Ağzını toplaman hakkında anlaştığımızı sanıyordum Min Küfürbaz Yoongi?" diye beni uyardığında sıkılgan bir şekilde omuz silktim. Bir an önce eve gidip şu balıkları yemek ardından uyumak istiyordum.

Konuyu değiştirmek adına mı bilmiyorum, Alex ,"Balık tutarken gülümsüyor ardından somurtuyordun, aklında ne vardı?" diye sorduğunda afallamıştım çünkü böyle bir soru beklemiyordum. Bana geçmişim hakkındaki ilk ve tek olduğunu sandığım soruyu ilk gece sormuştu.Ardından bu konu daha da açılmamıştı, şuana kadar.

"Hiç, hiçbir şey." diye geçiştirmeye çalışsam da yalan söylediğimi hissediyordu.

"Çok, çok bir şey fakat sen anlatmaktan korkuyorsun." diye kısık bir sesle karşılık verdiğinde tüm alıcılarım açılmıştı sanki.

"Korkmuyorum," diye itiraz ettim ciddi bir tonda, "Sadece anlatılacak bir şey yok ortada."

Kulaklarım beni yanıltmıyorsa alıngan çıkan bir tonda "Sana anlatmak istemiyorum desene sen şuna." dedi ve ben karşılık vermedim. Onu onaylamadım, reddetmedim, inkar etmedim. Sadece sustum.

Ve bu birkaç dakika daha sürdü. Ta ki arkamdan gelen Alex beni tekrardan çağırıp durdurana kadar. Yine mi geçmişimi sorgulayacaktı? Henüz anlatmak istemiyorsam bunun suçlusu ben değildim ki. Bıkkınlıkla sadece başımı döndürerek sorgularcasına ona baktığımda yüzünde görmeyi beklediğim ifade kesinlikle korkudan açılan gözler ve ağız değildi. Ve tabii bir de o gözlerin dikildiği bacağımda hissettiğim nemli ve soğuk şey.

İşte Min Yoongi şimdi sıçmıştı.


Continue Reading

You'll Also Like

76.2K 6.7K 29
Mi Cha şunu fark etmişti; Jeongguk birisine eğer değer veriyorsa o kişinin canını kendine eş değer tutuyordu. Yani onun canı yanıyorsa kendisinin can...
88.8K 6.9K 26
Güldün, ve başladı hikâyem... Gizem/Gerilim içinde #16 Smile içinde #1 Smile içinde #2 [Tamamlandı] İlk kitabım. Acemice yazmış olduğum bir kitap...
233K 19.7K 46
Wattys 2018 Uyarlamacılar Kazananı "dünyanın geri kalmış tüm toprak parçalarına çiçekler ekiyorsun, tüm dünya buna karşı üstelik, çok savaşıyor, çok...
91.2K 6.9K 28
Jennie, Taehyung'un en yakın arkadaşının kızkardeşiydi.