AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

By haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... More

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -7. Bölüm: KARAKOL
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
DG -30. Bölüm: ÖZEL SON
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -18. BÖLÜM:
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ

22.3K 1.6K 303
By haticekubraozcan

Yorum sınırı: 300

Keyifli okumalar...

10.BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ

"Aslı misafirim gelecek haberin olsun, bekletmeden içeriye al" telefonu yüzüme kapatmıştı terbiyesiz. Sabah geldiği andan itibaren eziyet ediyordu resmen. Odasının temizliğini beğenmiyor diye çalışanını değiştirmek istememiş onu da bana kilitlemişti. Artık her sabah geldiğimde odasını toparlayacak, tozunu alacaktım. Buradan ayrılmak için can atarken ellerim kollarım bağlı adama hizmet ederken buluyordum kendimi. Spartaküs' ün kadın versiyonu olabilir miydim? Atölyede ki işlerin planlamasını yaptığım sırada masamın önünde uzun ve bakımlı tırnakları gördüm. Kafamı kaldırdığımda Leylifer bana bakıyordu. Telefonun diğer ucunda ki kişiden izin alarak Leylifer' e baktım.

"Selman bey sizi bekliyor" elimi bile kaldırmamıştım, ne kaldıracaktım yahu? Leylek kılıklı dememek için kendimi zor tutuyordum bir de hürmet gösteremezdim. Hiç bir şey demeden içeriye geçti ve kapıyı kapattı. Ben konuşmama devam ederken diğer hattan Selman arıyordu. Telefonu kapattım ve Selman' ın çağrısını cevapladım.

"İçeriye gel" odaya girdiğimde ikisi de karşılıklı koltuklara oturmuş kahkahalarla gülüyorlardı.

"Buyurun Selman bey"

"Orta şekerli iki kahve yap bize Aslı" odadan çıktığım sırada Leylifer' in ' Ya çok şekersin Selman' cım' dediğini işittim. Kesin bana emir verdiği zaman ki ifadesine karşılık söylemişti. Hışımla mutfağa geçtim ve iki fincan kahve yaptım. Tesadüf bu ki her zaman olduğundan fazla köpüklü olmuştu. Tepsiye yerleştirerek odaya geçtim. Odaya girdiğimde Leylifer ayaktaydı, beni görünce yerine geri oturdu ve kahvesini aldı.

"Ay çok köpüklü olmuş" keyifle kahvesini yudumlarken içimde ki şeytan beni dürtmüştü. Bu kahveyi iki geri zekalıya keyifle içirtmeyecektim.

"Bol tükürmüşüm demek ki" dediğim an Leylifer kahvesini püskürttü. Selman ise zor durmuştu.

"Ay Selman ne diyor bu?" Kahveyi sehpaya bırakırken tiksinti ile suratını buruşturdu.

"Şaka yapıyor aldırma sen ona" Selman kahvesini içmeye devam ederken ben odadan gülerek çıktım. Keyif yaptırmayacağımı söylemiştim ve boğazlarında kalmıştı. Neredeyse 1 saat boyunca odadan kahkaha sesleri yükseldi. Açıkçası umurumda da değildi. Bir an evvel işimi bitirip evime gitmek istiyordum.

"Ne haber güzellik?"

"İyidir abi ya ne olsun?"

"Agah ile konuştum az önce kendisini odaya kilitlemiş"

"O kadar vahim mi durum?"

"Annem pembe gömlek aldırmış " ben kahkaha atarken abim susmam için masaya vuruyordu. Gerçi kendisi de pek sakin kalıyor gibi değildi. Tahmin ettiğimiz gibi olmuş, Agah abim alışveriş sonrası balataları sıyırmıştı.

"Ya ben onunla bu akşam alışverişe gidecektim"

"Beraber gideriz merak etme." Asaf abimden aldığım söz ile mesai saatimi bitirdim. Leylifer hala içeride oturuyor, arada odaya Şerife abla çay, kahve ile girip çıkıyordu. Demek ki o kadar ayrı kalmışlardı ki baya baya özlemişlerdi birbirlerini diye düşünmeden edemedim. Sorsanız ne düşünüyorsunuz diye kanımda sıcak bir şeylerin hareket ettiği kanısındaydım ama bundan başka bir şey yoktu. Sadece avuç içlerim kaşınmaya başlamıştı. Eşyalarımı toparladığım sırada odanın kapısı açıldı. Leylek içeriden çıkarken Selman' ın kolun girmişti.

"Selman' cığım dediğim gibi annem itiraz istemiyor ve yarın akşam bizdesin"

"İnşaAllah" dedi ve yanağından öperek kadını çıkışa kadar geçirdi. Dudakların kopsun demeden kendimi alamadım maalesef. Öyle unutmak kolay olmuyor kızlar, bana sinirlenmeyin lütfen. Arkalarından melül melül bakakalmıştım ki abim imdadıma yetişti.

"Hazırsan Selman gelince çıkalım"

"Hazırım" o sırada Selman yanımıza doğru aheste aheste yürüdü. Gözlerinden keyifli olduğu anlaşılıyordu. Ellerini cebine yerleştirmiş adım attıkça keyifle kabaran göğsü adeta ben buradayım diye bağırıyordu.

"Kardeşim biz çıkıyoruz"

"Eve mi gideceksiniz?"

"Yok, Aslışah ile nişan için alışverişe çıkıyoruz"

"Ben de sizinle geleyim. Nişan hediyesi alacağım ama aklımda bir şey yok yardımcı olursunuz" adam zorla kendisini bizim planımıza dahil etmişti ya bu tavrı karşısında şapka çıkarmak şart olmuştu. Ofisten çıktığımızda iki araba ile alışveriş merkezine doğru ilerledik. Ben kendi kafamdan planı yapmıştım. Önce Selman' ın hediyesini alacaktık, daha sonra Selman gidince benim elbisemi seçecektik. Bu fikir bana mantıklı gelmişti ve iş abim ile Selman' ı ikna etmekteydi. Güvenlikten geçtik, mağazalara doğru ilerledik.

"Bende Selman bey' in hediyesini önce alalım. Benim elbisem baya uzun sürecek onu bekletmeyelim" Abim Selman' a bakınca tilki kadar zeki olan adam hemen savuşturdu bu hamlemi.

"Önce kadınlar tabi ki. Neden erkek olarak dünyaya geldik kadınları beklemek için tabi ki." pişkince sırıttı ve önümüzden yürümeye başladı. Daha fazla itiraz edemeden bir mağazaya girdik. Ben elbiselere bakarken abim beni takip ediyor Selman farklı bir yerde bakınıyordu. Elime geçen pembe renkli elbiseyi inceledim. Omuzlardan volanlıydı. Elbisenin kumaşı dantelden oluşuyordu. Seçenek olarak elime aldım ve daha detaylı incelemeye başladım. Bu defa annemin almasından korktuğum yeşillikte bir elbise dikkatimi çekti. Tamamen payet işlemeli, boydan ve göğüs kısmında bir dekoltesi vardı. Onuda alarak beraber kabine girdim. İlk denediğim pembe elbise ile çıktığımda abim çok beğendiğini söylemişti. Aynada kendime bakmak istedim. Aşırı uzun sayılmazdım ama bu elbise ile kısa görünmüştüm sanki. Eteklerinden dolayı da şişmanlamıştım. Hemen kabine girerek diğer elbiseyi denedim. Üzerime giydiğim andan itibaren bu elbise benim diyordum. Abim oturduğu yerden ellerini kaldırdı ve bana süpersin dedi. Selman ise hala ortalarda görünmüyordu. Ben aynadan kendimi görmek için döndüğüm sırada Selman' ın sesi duyuldu.

"Nişan memlekette olmayacak mıydı? Bu elbise olmaz" böyle içimden bir yerlerden bir şeyler kopup gitmişti. Sebebi olmamış demesine değildi, haklı oluşunaydı. Bu elbise ile çok komik dururdum. Ortama uygun olmayabilirdi. Buruklukla onayladım ve kabine girdim. O sırada kabinin kapısı çalındı ve görevli kadın bana bir elbise uzattı. Payetli değildi , kadife bir elbiseydi.

"Az önce denediğiniz elbisenin simli olanı. İsterseniz bir deneyin" bu defa gelen renk siyahtı ve güzel duruyordu. Keyifle denedim. Kabinden çıktığımda abim ilk defa kocaman gülümsemiş ve ' Harika durmuş. Kesinlikle bunu alıyorsun' demişti. Şuan için tek sorun yırtmaç aşırı derindi. Abim bu konuya dikkat etmemişti sanırım önünde fazla hareket etmediğimden olsa gerek. Kabine girdim ve üzerimi değiştirdim.

"Aslışah ben kasadayım gelirsin" abim ben inat edip ödemeyeyim diye kendisi gitmişti. Kabinden çıktığımda az önce ki görevli kadın yeniden geldi.

"Elbisemizin modeli bu şekilde ama beyefendi yırtmacın kapatılmasını söyledi. Elbisenizi yarın alırsınız" Selman yanımıza doğru gelirken kadının ondan bahsettiğini anlamıştım.

"Yarın kaç gibi alabiliriz?"

"Akşam üzeri 5 gibi hazır olur" benim elbisem hakkında Selman fikir beyan ediyordu. Selman benim elbiseme karışıyordu.

"Elbisenizde yırtmaç olduğunu neden söylemediniz Selman bey? Size de yenisini alırdık"

Alışverişin olduğu gece eve geldiğimizde saat gece yarısını çoktan geçmişti ve odama geçerken abime belli etmeden göz yaşlarımı akıtmaya devam ediyordum. Karanlık gözlerimi saklarken içimden akıp giden acı sözleri gizleyemiyordu. Odamın kapısını kapattım ve bir adım dahi atamadan olduğum yere çöktüm. Kendi silahımla vurulmanın acısı bedenimi esir almıştı. Kalbimden sızan kan damlaları ayak uçlarıma damlarken tüm ses odamı dolduruyordu. Bileğimde duran incecik ip parçası beni dağılmaktan kurtaracak gibi varlığını hissettiriyordu. Hayali çizilmiş bir çizgi ruhumu alevlerde yanmaktan koruyordu. Bir kaç saat önce yaşadıklarım ve kulağıma fısıldananlar yeniden gözümde canlandı.

"Bunu bize yapma Aslı..."

"Benim yaptığım bir şey yok. Kendi kendine kurup oynuyorsun, tıpkı bir zamanlar benim yaptığım gibi. Peşimde dolanmayı bırak"

"Peşinde dolanmıyorum, olmamı istediğin yerdeyim"

"Burada olmanı ben istemedim"

"Gözlerin öyle söylemiyor ama. Gözlerin yanından ayrılacağımı düşündükçe telaşla hareketleniyor. Yoksa yanılıyor muyum?"

"Şimdi de görmekte sıkıntı çekiyorsun anlaşılan. Seni burada istemiyorum"

"Beni burada yanında istiyorsun ve bunu kendine bile itiraf edemiyorsun Aslı. Ben bu gece davet edildiğim yerde olmak yerine sen istiyorsun diye buraya geldim. Karar senin ya burada yanında kalmama izin verirsin ya da istendiğim yere giderim" beni tehdit etmişti. Eğer onu kabul etmezsem, Leylifer' e gideceğini ima etmişti.

"Güle güle gidebilirsin o zaman. Ardından mendil sallamamı da ister misin?" sözlerimi işittiğinde şaşkınlık namına hiç bir belirti yoktu. Aksine gülüşü daha da derinleşti ve büyüdü. Aramızda olan mesafeyi minik bir adım ile kapattı ve elime uzandı. Elim onun elinde kaybolurken parmakları parmaklarımın üzerinde gezindi. Yüzük parmağımın üzerinde oyalanırken sesi tehditkar bir hal almıştı.

"Ağlamak yok Aslı..." parmaklarımı bırakırken yüzüme son kez baktı ve seri adımlarla kasaya yürüdü. Peşinden ilerlerken abime ne diyeceğini merak ediyordum. Yanlarına geldiğimde abim çoktan ücreti ödemişti. Mağazadan çıktık ve abimin isteği ile yemek yemek için bir yere oturduk.

"Bir şey yemeyeceğim" ister istemez moralim bozulmuştu ve iştahım kaçmıştı. Karşımda beş karış surat ile oturan adama bakarak yemek yiyecek durumda değildim. Selman ise elinden telefonunu bir an olsun düşürmüyordu. Abim sohbet konusu açıyor ve kısa sürede konu kapanıyordu.

"Sohbetinize de doyum olmuyor" abimin sitemi ile tabağımda olan bakışlarımı kaldırdım ve abime baktım.

"Yoruldum abi konuşmaya üşeniyorum"

"Selman sen de liseli çocuklar gibi elinden telefonu bırakamıyorsun."

"Fark etmemişim kardeşim kusura bakma" telefonu masaya bırakırken yüzüme bakmıyordu. Henüz yeni konuşuyorlardı ki yeniden bildirim sesi duyuldu. Çağrıldığı yerden haber gelmişti anlaşılan diyerek ifademi değiştirmeden yemeğimi yedim.

"Ayakkabı almam lazım. Siz oturun ben sizi bulurum" masadan kalkarken abim de hesabı istedi. Biliyordum ki beni yalnız bırakmayacaktı.

"Beraber gidelim" itiraz etmeden birlikte çıktık ve ayakkabı aramaya koyuldum. İstediğim bir model bulmak için 3 mağaza gezmiştim ve hiç bir müdahale olmadan istediğim gibi bir ayakkabı almıştım. Eve gitmek için otoparka yürüdüğümüz sırada telefonum çaldı. Melih' in aradığını gördüğümde ilk önce açmak istemedim ama daha sonra Selman' ın beni dinlediğini fark ettiğimde karar değiştirerek cevapladım.

"Şuan müsait değilim eve geçtiğimde seni arayayım mı?"

"Bir sorun yok değil mi?"

"Hayır hayır sorun yok. Sadece müsait değilim yalnız kalınca arayacağım seni"

"Tamam dikkat et görüşürüz"

"Görüşürüz" Melih telefonu kapattığında dahi telefonu kulağımdan çekmedim. Sanki bir şey diyecekmiş gibi bekleyip ' Ben de' dedim ve telefonu kulağımdan çektim. Arabanın kapısında beklerken Selman ın da kendi arabasının önünde beklediğini gördüm. Gözlerini bir an bile çekmeden bakıyordu.

"Pişman olacaksın" gözlerinde ki parıltıya tezat yüz hatları gergin ve sertti. Sanki kopacak olan fırtınanın habercisi o ılık ılık esen rüzgar misali. Kulağına götürdü ve gözlerimin içine bakarak karşı tarafa ' Geliyorum' dedi. Daha düne kadar yüzüme bakmayan adam şimdi peşimden ayrılmıyordu. İki gün öncesine kadar sınıf farkı diye naralar atan Selman şimdi hiç bir şey olmamış gibi, o kadar hakareti işitmemişim gibi onu affetmemi ve pembe panjurlu yuva hayali kurmamı bekliyordu. Olmayacaktı ve ben bu değildim. Eve gelene kadar kendimi sıkmış ve patlamamak için çok çaba sarf etmiştim. Daha fazla dayanamayacağımı anladığım zaman eve gelmiştik. Abime 'iyi geceler' bile diyemeden odama atmıştım kendimi. Bu saatten sonra ne olacaktı bilmiyordum. Nasıl yaralarımı saracaktım? Ne diye teselli edecektim kalbimi? Biraz haşarı, biraz masum bir sevgi beslemiştim. İstediğim aşkın ve sevginin peşinde koşmuş, hakkımı savunmaya çalışmıştım ama olmamıştı. Elimde patlayan planlarım kalbimin altıda kaldığı büyük bir harabe bıraktı geriye. Bu hikaye de ön sözü ben yazmıştım lakin son söz Selman' a aitti.

ϾϿ

Nişanın olacağı haftaya geldiğimizde günler çabuk geçmişti. Alışveriş maceramızdan sonra Selman ile aramızda daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir uçurum açılmıştı. Sabah işe geldiğinde verdiği selamı kesmiş, odasına iş için bile beni çağırmadığı bir soğuklukla baş başaydık. Mecbur kalmadıkça konuşmuyor, odasına girmiyor ve karşılaşmıyorduk bile. Artık evin içerisi o kadar karışıktı ki tüm sülale sabah kahvaltıdan önce geliyor akşam uyku vakti geldiğinde evi yakın olanlar evlerine dağılıyordu. Çıldırmamak için kendimi zor tutuyordum. Bu akşam yola çıkacaktık. Tüm ailenin kalacağı yerler ayarlanmış 2 gün sonrası için de nişan gerçekleşecekti. Ailemizin manevi evladı olduğu için Selman' da nişana katılacaktı elbette ama nişan günü geleceğini düşünüyordum. Bu kısa sürede kendimde keşfettiğim değişik durumlar olmuştu. Selman bana yaklaştığı zamanlar ben ister istemez adamdan uzaklaşıyordum. Selman bana karşı cephe aldığı zamanlar ise aklımı ondan ayıramıyordum. İyiden iyiye kafayı yemeye başlamıştım. Selman' a karşı bu tutarsız tavırlarım en çok beni rahatsız ediyordu. Geceleri gözüme uyku girmez olmuştu. Ona karşı eller tutulur bir girişim içerisinde olmasam da beynim beni bitirmek için savaşa başlamıştı. Mesaimin bitimine son 1 buçuk saat kala telefonla Selman' ın odasına çağrıldım.

"Bu akşam gidiyorsunuz değil mi?" Kafasını bilgisayarından çevirmeden benimle konuşuyordu. Umursamadan cevap verdim.

"Evet, Selman bey"

"Atölye ile görüştün mü?"

"Evet, Serkan Gönenoğlu nun koltuk takımları bu hafta salı günü bitiyor. Çarşamba günü teslim edilebileceğini söyledi. Elektrikçiler ise spotları bu akşam bitiriyor. Kağıtçılar ise yarın başlayacaklar" ben tek tek yapılan işleri söylerken o bir defa dahi bana bakmadı.

"Sana bir mail atmıştım onu ne yaptın?" Bu sabah mail kutumda gördüğüm çizimi atölyeye göndermemi istemişti.

"Bahsettiğiniz marka da ip ellerinde mevcut değilmiş. O kaliteye yakın altın renkli bir ip ile yapacaklarını söylediler. Aralarında hiç bir fark olmadığını da belirttiler. Siparişi verdim 1 hafta içerisinde teslim edecekler" Leylifer' in adına özel yaptırdığı tabloyu bana atmıştı. Arapça harflerle Leylifer yazıyor ve bunu altın ip ile işlet demişti.

"Senin görevin ben ne dersem onu yaptırmak, ona benzerini değil. Ben sana hangi marka diyorsam o olacak başkası değil. Yapamayacaksan, beceremeyeceksen yapamıyorum, ben beceriksizim demen yeterli. Ben de ona göre iş vereyim sana. Yoksa kıskanıyor musun? Sana değil de ona yaptırdığım için mi bu kadar ilgisiz oluşun" odaya girdiğim andan itibaren ilk defa bakmıştı bana. Gözlerinde gördüğüm sinir, sesinde işittiğim otoriter tını beni germişti.

"Hayır Selman bey. Bir kaç firmadan teklif aldım ama o markayı bulmaları çok zor olduğu için hepsi aynı gerekçeyi söylediler. Yoksa kıskanmak gibi bir gaye içerisinde değilim" olabildiğinde alttan alacaktım. Aklında kurdukları bana karşı cephe almasına sebep olmuştu ve ben ne dersem inanmayacaktı.

"Bana yalan söyleme Aslı... Senin bana yalan söylemeni sevmiyorum." Oturduğu koltuktan kalktı ve yanıma geldi. Tam dibimde dururken az önce söylediklerini tekrar etmeye başladı.

"Kıskanıyorsun... Beni ve Leylifer' i kıskanıyorsun"

"Sizi kıskanmıyorum Selman bey. Aksine hayatınıza yeni birisi girdiği için çok mutluyum. Mutlu olmayı hak ediyorsunuz" külliyen yalandı. Eğer bir gram mutluluk hissediyorsam bu odadan çıkmak bana haram olsundu.

"Onunla evleneceğimi duysan bile kıskanmayacak mısın?"

"Hayır."

"Nikah şahidim olmanı istesem bile mi?"

"Amacınız ne Selman bey bilmiyorum lakin hayır sizi kıskanmıyorum"

"Çık dışarıya" aniden değişen ruh hali beni şaşkınlığa uğratıyordu. Bu şaşkınlığımı fark etmiş gibi öyle bir bağırdı ki sesi odada iki defa yankılanıp bana ulaştı. Ben alttan almaya çalıştıkça inatla üzerime geliyordu. Kendi hatalarının sonucunu bana yükleyip benden hıncını çıkarıyordu.

"Ben sizi kıskanmıyorum ama siz kıskançlıktan ölüyorsunuz. Şu halinize bakın" Tepeden tırnağa süzdüm. Öz güveninden yanına yaklaşılmayan Selman değişmişti. Göz göze geldiğimizde soğuk ve yargılayan ifadem onun aşkın, sinirli, alaylı tavrı ile karşılaştı. Adeta birbirimize meydan okuyorduk. Yerimden hareket dahi etmeden bekledim. Onun ne söyleyeceğini bekledim ve sonunda amacıma ulaştım.

"Ne var halimde?"

"Yenildiniz Selman bey. Siz bana yenildiniz. Zafer benim ve bayrağı sallamaya devam ediyorum. O kaf dağında tuttuğunuz burnunuz yerlerde sürünüyor. Asla bakmadığınız yüzümün hasreti ile yanıp tutuşuyorsunuz. Beğenmediğiniz sevgilimden ayrılmam için dua ettiğinize iddiaya girerim" öz güven patlaması yaşadığım şu an da bu patlamanın kesilmesini istemiyordum. Ona kafa tutmam benim hoşuma giderken Selman' ın şaşkınlıkla ağzının açılmasını sağlıyordu. Cevap veremeyeceğinden korkmuştum. Keza o benden böyle bir çıkış asla benzemiyordu.

"Bakıyorum da evcilik oynamayı bırakmamışsın. Tipik kız çocuğu ve uçuk hayalleri ne denebilir ki?"

"Bunlar benim hayallerim değil. Hayaller görülmeyenlere karşı kurulur oysa ben gördüklerimi söylüyorum. Son günlerde aynaya baktınız mı hiç? Bakmadıysanız derhal bakın ve gerçekleri kendi gözlerinizle görün"

"Senin hasretinle yandığım yok Aslı. Evet, sana bir teklife geldim senin ve benim iyiliğimiz için en mantıklı olan buydu. Ama sen bunu kabul etmedin. Sen kabul etmedin diye platonik takılıp oturup sevgilinden ayrıl diye dua etmem. Buna ayıracak vaktim yok benim"

"Emin misiniz?"

"Evet" ciddiyet akıyordu suratından ve ben buna inanmayacak kadar iyi tanıyordum onu. Birazdan söyleyeceklerime göre ona inanacaktım ve yoluma bakacaktım.

"Abimin düğününden kısa bir süre sonra evleneceğimi söylesem bile mi?" biraz önce onun bana oynadığı oyunu şimdi ben ona oynuyordum. Dudaklarının titrediğini görebiliyordum. Bir iki defa cevap vermek için dudaklarını araladı ama cümleleri toparlayamamış olsa ki geri kapattı.

"Cevap vermediniz"

"Abinin itirazları seni durdurmaya yetmemiş demek ki. Evlenmek konusunda babanın sözüne sığınarak kabul ettin ha. Biraz olsun sözünde dursaydın keşke"

"Neden bu kadar sinirlendiniz? Hani platonik takılmıyordunuz? Nikah şahidiniz olmamı istiyordunuz ne değişti?"

"Değişen bir şey olmadı. Şimdi çıkabilirsin. 3 gün izinlisin" masasına geçerken beni susturmuştu.

ϾϿ

Gece yolculuklarını daima sevmiştim. Küçüklüğümden beri yolda akıp giden ışık oyunlarını severek izlemiş, uzaklarda o karanlık tepelerin arkasında yaşayan hayatları merak etmiştim. Bu gece yaşadığım yolculuk hayatımda ilklere eşlik ediyordu. Babamın ve abimin arabası dolu olduğu için dayımın arabasına zorla tıkıştırılmıştım. Yılan diye adlandırdığım yengem ise bu durumu fırsat bilerek yol boyunca laf sokuyor, karşılık alamadıkça daha da hırslanıyordu.

"Ankara' da ki kızların suyu çıktı peşlerinde sürükleniyoruz. Şu halime bak karnım burnumda yollarda doğuracağım. Ah bir de bilinse değerimiz, bilinmez ki. Her zaman gelin kötü olur, gelin çok konuşuyor olur." Arka koltukta oturduğum için yüzünü görmüyordum ama o bet sesi kulaklarıma ulaşıyordu. Agah abimin yanımda olmasını isterdim ama o Selman' ın yanına sıvışmıştı. Dayımın arabasında 5 kişi gidiyorduk. Dayım arabayı kullanıyor, adı Melek ruhu şeytan olan karısı yanında oturuyor, anneannem ve kuzenim arkada oturuyorduk. Anneannem ile kuzenim uykuya dalmışlardı.

"Fatma ablama da aşk olsun. Çıkmadan önce demiyor ki kızım sen iyi misin? Bebek rahatsız olur mu? Belki arkaya uzanır yatarsın demiyor." Yengem damarıma damarıma basarken dayım hiç bir müdahalede bulunmuyordu.

"Kız Aslışah sizin gelin pek suratsız ha. Geçen gün sizin evde karşılaştık hiç ne sohbeti var, ne gülümsemesi var. Robot gibi bir şey. Abin mum ile arasa bulamazdı böyle kendi gibi birini" benim de bir dayanma sınırım vardı ve artık o sınır dolmuştu. Oturuşumu düzelttim ve sesimi toparladım.

"Yeter artık sesimi çıkarmayayım dedim ama sen ısrarla kaşınıyorsun. Seni zorla getirmedik buraya, güvenmiyorsan evinde kalsaydın. Sen olmayınca nişan olmayacak mı sanıyorsun? Çok da güzel olur valla en azından ortalık karıştıran olmaz. Bu ne ya? Bindiğim andan beri bir dakika susmadın. Eda' nın suratına gelince de sen hiç aynaya bakmıyorsun her halde? Önce kendi suratını düzelt ondan sonra bizim geline bahane ver. En azından bazıları gibi aileye zorla karışmadı. Gittik kendi rızamız ile istedik verdiler. Biz çok memnunuz kendisinden, ben öğrettim seninle konuşmasın diye oldu mu? Dayı benzinliğe çeker misin diğer arabalara bineceğim ben" Melek sinirden homurdanırken onun sözlerini duymuyordum bile. Asaf abimi aradım.

"Efendim Aslışah?"

"Abi arabada boş yer var mı?"

"Ben dedim anneme oraya bindirme onu kavga ederler diye. Benim araba dolu gülüm, dur ben arayacağım seni bekle" ben telefonu kapattım ama ön taraftan yükselen ses durmadan devam ediyordu. Dayım ise karısını susturamayınca bana sarmaya başlamıştı.

"Aslışah sana hiç yakışmıyor insan yengesine öyle söyler mi?"

"Senin karın anneme, abime ve bana laf ederken ona yakışıyor ama değil mi? Kimse kusura bakmasın ailemi ezdiremem" dayıma karşılık verirken onun aynadan bana göz kırptığını gördüm. Adam karısını susturmak için benimle çatışıyordu. Hiç bozuntuya vermeden bekledim ve söylenenleri bir nebze olsun sineye çektim.

"Efendim abi"

"Benzinlikte durun seni bizim arabaya alalım yer var" Selman ve Agah abim ile yola devam etmek bu yılan ile devam etmekten binlerce kat daha iyidir. İkisi karşılaştırılamaz bile o derece.

"Dayı ilk benzinlikte dur ben araba değiştiriyorum" Dayım onayladı ve 5 dakika sonra bir dinlenme tesisinde mola verdik. Ben arabadan inmeye çalışırken Melek benden önce indi ve beni bekledi. Karşı karşıya geldiğimizde kadın utanmadan benimle kavga etmeye karar vermişti.

"Sen o laflarını tek tek yiyeceksin. Bana baksana sen? Ne varmış benim suratımda ha? Sen bana suratsız mı demek istiyorsun? Cevap vermeyerek kurtulamazsın" kolumdan tutmuş gitmemi engelliyordu resmen. Hamile olduğu için elimi sürmüyordum ama zor da tutuyordum kendimi.

"Melek bırak kolumu. Bak gerçekten seninle tartışmak istemiyorum. Hareketlerine dikkat et. Sen kaşından ben kaşıdım uzatma konuyu"

"Demek kaşıdın ha. Ayı mıyım ben de kaşıdın beni?"

"La havle vela kuvvete... Kadın sen kafayı mı yedin? Onca lafı sen söyledin, aileme hakaret ettin. Arabaya bindiğim andan itibaren suratına bakılmıyor. Bırak gideyim" dayım arabadan inmiş karısını çekmeye çalışıyordu. Agah abim, Selman, Asaf abim yanımıza gelmiş beni çekmeye çalışıyorlardı.

"Demek ben kaçtım dayına ha. Aile beni kabul etmiyordu da zorla yamandım dayına. Almasaydınız kızım? Benim mangalda kokmuş etim mi var da bunca lafa maruz kalıyorum. Al kuşağımla çıktım babam evinden. Akarım yoktu, kokarım yoktu. Ama hata bende. İnsanlık yaptım size arabama aldım, takıldım peşinize buralara kadar geldim. Sizi insan yerine koyan bende hata" bu laftan sonra dayım sesini yükseltti ve karısını uyardı.

"Melek yeter artık uzatma. Sen açtın konuyu. Sen söyleyecektin de o susacak mıydı? Sen istedin o söyledi. Bin artık arabaya daha fazla uzatma kötü olacak. Mert geç sen bizim tarafa" Dayımı ilk defa böyle görüyordum. İlk defa karısına sesini yükseltti ve bu tavrı Melek tarafından da şaşkınlıkla karşılanmıştı. Melek sessiz sessiz arabaya binerken ben arabanın arkasında hala uyumaya devam eden anneanneme hayretler içerisinde bakıyordum. Kadını arabadan kaçırsalar umurunda olmayacaktı. Dayım yanımızdan ayrılırken ben de Agah abimle arabaya yürümeye başladım. Arka koltuğa, Mert' ten geri kalan yere rahat rahat yayılmanın hayalini kuruyordum. Arka koltukta amcamın oğlu Semih oturuyordu. Semih' in dünyadan haberi olmamıştı. Arabaya yerleştik ve yola çıktık. Selman konuşmaya başladı.

"O nasıl bir kadındı ya? Bir an için Aslışah' ı dövecek sandım"

"O kadarına cesaret edemez. Aslışah' tan tırsıyor biraz"

"Hiç tırsıyor gibi gelmedi bana. Nasıl bağırıyordu?"

"Arabada yediği laflar acı geldi ondan. Bindiğimiz andan itibaren anneme saydırıyor, bana saydırıyor, biz yetmedik Eda ile Akif abime saydırdı. Benimki de can dayanamadım"

"Ağzına sağlık güzelim. Başta oraya binmen hataydı senin" Agah abim beni destekleyince yolun keyfini çıkarmaya başladım. Agah abim ve Semih uyuklarken ben gözümü gram kırpmamıştım. Uyku tutmuyordu. Kafamı bir sağa bir sola çevirerek etrafı izliyordum. Otoban ışıklarının yoğunluğundan ileride dinlenme tesisi olduğunu anlamak zor değildi. Selman sinyalini vererek tesise girdi. Arabadan çıktığımda soğuk hava üşütmüştü. Kabanıma sarılarak omzumu yukarıya kaldırdım. Etrafa dağılan saçlarımı bileğimde duran toka ile zapt etmeye çalışıyordum. O sırada Selman yanıma geldi ve arabanın içine baktı.

"Bir şeyler yiyelim" arabanın kapısını açtığında Agah abim soğuk havanın içeriye girmesi ile olduğu yerde hareketlendi büzüştü.

"Agah, kalk mola verdik bir şeyler yiyelim"

"Ben yemeyeceğim siz yiyin"

"Oğlum sen de açsın kalk ye işte"

"Yok ya hatta ben arkaya geçeyim ayaklarımı uzatayım.Giderken haber verin yerimi değiştireyim" Agah abim arabadan indi ve arka koltuğa yatmaya geçti. Semih' i ayakları ile uyandırmış yemek yemesi için kaldırmıştı. Selman, Semih ve ben tesise girerken Uykumun açılması için lavaboya gitmek istedim.

"Semih sen otur biz lavaboya gidelim" Semih masaya otururken telefonuna yeniden gömüldü ve dünya dan soyutlandı. Lavabodan çıktığımda Selman' ı kapıda beklerken buldum. Beklemiş, gitmemişti. Tebessüm ettim lakin Selman bunu görmemişti. Telefonunda bir şeylerle uğraşıyordu. Yanına geldiğimde kendimi belli etmek için hafiften öksürdüm. Kafasını kaldırdığında telefonunu cebine yerleştirerek bir şey söylemeden önümden yürümeye başladı. Semih' in oturduğu masaya geldiğimizde sandalyemi çekerek oturmamı sağladı. Bu huyuna bayılıyordum. Gecenin bir vakti ağır bir şey yemek istemediğimiz için sadece çorba istemiştik. Çorbalarımızı beklerken Semih' in de dahil olduğu güzel bir sohbete başlamıştık.

"Aslına bakarsan istemediğim için değil sırf anneme inadımdan çalışmıyorum derslere"

"Annenin senin kötülüğünü düşündüğünü sanmıyorum. O da senin ilerleyen zamanlarda rahat etmen için uğraşıyor" Selman ın bu sözleri Semih' i güldürmüştü.

"17 yaşındayım ve gelecekte ki hayatıma kendim karar vermek istiyorum. Hangi mesleği yapacağıma onlar değil ben karar vermeliyim. Eğer bu şekilde baskı kurulacaksa, hayatımı onlar yönetecekse ve bana bir iş imkanı sağlamalılar."

"Peki, sana iş imkanı sağladıklarında o işi yürütebilecek kapasiteye sahip olmazsan ne olacak?Mesela sana dükkan açtıklarını varsayalım. O dükkanı işletebilecek misin? Kar ve zarar konusunda bilgin var mı? Hesap yapabiliyor musun? Piyasadan haberin var mı?"

"Herkes okulla mı öğreniyor bunu?"

"Okulla öğrenmiyor olabilirler fakat daha önce bu işlerde kalfa, çırak olarak eğitiliyorlar. Sen eğitilmeyi de seçmediğine göre direk kafadan patron olmak istiyorsun. Eğer bunu istiyorsan tüm bu saydığım özelliklere sahip olman gerekir" Semih bu açıklama karşısında susmuştu. Açıkçası bana da mantıklı gelmişti. O sırada çorbalarımız servis edildi. Çorbalarımız bitmek üzereyken içeriye gayet gürültülü bir grup genç girdi. Bizim arkamızda kalan masaya oturdular ve garson siparişlerini aldı. O sırada Selman çorbasını yarım bırakıp bana seslendi.

"Hadi kalkalım"

"Az kaldı bitiriyorum"

"Boş ver marketten bir şeyler alırız" Hesabı istediği sırada arka masadan benim bile duyduğumda kulaklarımın kızardığı derecede ağır bir küfür duyuldu.

"Gençler ayıp oluyor aile var burada" Selman omzunun arkasından uzandı ve masaya seslendi.

"Kusura bakmayın" içlerinden biri anlayışla özür diledi. Selman hesabı öderken aynı küfür yeniden duyulunca bu defa diğer masadan başka bir adam tepki gösterdi.

"Gençler anlıyoruz kanınız deli akıyor, heyecanlısınız biz de bu yaşları atlattık ama ayıp oluyor. Bak karımız, kızımız var yanımızda yakışmıyor"

"Bir şey demedik abi ne abartıyorsunuz."

"Abartıyorsunuz değil toplum içindesiniz azıcık dikkat lazım." Selman karşılık verdiğinde ortalığın kızıştığını anlamıştım. Hemen yerimden kalktım ve Selman' ın koluna dokundum.

"Tamam, boş ver hadi gidelim" anlayışla kafasını salladı ve masadan telefonunu aldı.

"Bak hanımefendi ne güzel dedi. Gidin abicim siz, herkes keyfine baksın" Selman sinirle masaya uzandığı sırada hemen elinden yakaladım ve kendime çektim. Agah abim uyuyordu. Semih desen zaten çocuktu. Tek başına Selman' ı öldürürlerdi.

"Lütfen, hadi gidelim"

"Tamam. Senin hatırın için tamam" Semih önde Selman ve ben arkada arabaya kadar yürüdük. Agah abim o kadar rahat uyuyordu ki Semih' de hemen yanına kıvrıldı.

"Boş ver uyanmaz şimdi gel sen " Selman' ın yanına bindiğimde sanki daha önce hiç aynı arabaya binmemişim gibi heyecanlanmıştım. Araba asfalt yolda kayarken radyoda çalan hafif müziğe ayağımla eşlik ediyordum.

"Adamın sesi güzelmiş"

"Adam değil kadın"

"Nasıl kadın? Baksana fotoğrafına erkek işte"

" Birazdan çığlık atacak o zaman anlarsın" dedim ve şarkının bahsettiğim kısmı geldiğinde kadın ' aaaaaa' diye bağırdığında Selman gülmeye başladı. İş hakkında sohbet etmeye başlamıştık ve yol mola vermeden önce ki gibi sıkıcı değildi. Sanki bugün birbirimize meydan okumamışız gibi, sanki bağırmamışız gibi gülüyor, konuşuyorduk. Arka koltuktan bizim sohbetimizi baltalayacak kadar kuvvetli horultular yükseliyordu.

"Selman bey gelmeden toplayalım şurayı dedikten iki saniye sonra her zaman sen geliyorsun" Melike' nin şom ağızlılığı ile ilgili konuşuyorduk.

"Bilerek yaptığım bir şey yok. Söz bir daha geleceğim zaman içeriden birini arayıp gelebilir miyim diyeceğim" Selman gamzelerini belli edecek kadar gülerken yüzüne dalıp gitmiştim. O sırada ona baktığımı fark etmiş olacak ki bakışlarını bana çevirdi. Yakalanmanın verdiği utançla ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette kala kaldım. Elimi bacaklarıma koysam sanki eğreti duruyordu. Etrafta oyalanacak bir şeyler ararken vitesin üzerinde takılı olan bilekliği gördüm. Elimi uzatıp alacağım sırada Selman elini uzattı ve elimi tuttu. Hızla bakışlarımı ona çevirdiğim de onun bakışları elimdeydi. Yaşadığım şaşkınlıktan kurtulur kurtulmaz elimi çekmek istedim fakat yapamadım. Elimizde olan bakışları bana çevrildi ve izin ister gibi baktı. Kafamı olumsuzca sallarken dudaklarımdan ' olmaz' cümlesi çıkıyordu.

"Olur" Dudaklarını hareket ettirerek olur diyordu ama bana göre mantıklı değildi. Elimi çekmek için uğraşırken bırakmıyor, bırakmadıkça ben çabalıyordum. Biraz daha uğraşırsam Agah abim uyanacak ve ortalık karışacaktı. Bir süre sonra çabalamayı bıraktım. Er ya da geç bırakacaktı elimi. Ben çabalamaktan vazgeçip sakinleştikten kısa bir süre sonra elimi bıraktı ve gördüğüm bilekliği alarak kendime çektiğim bileğime taktı.

BÖLÜM SONU...

Continue Reading

You'll Also Like

362K 18.3K 39
TEXTİNG- "Tanrım Taehyung o dudaklarla bana ağız işini yaptığını hayal ediyorum da seni çok pis becermek istiyorum." {12.06.2018}-{15.08.2018}
1M 56.7K 54
"Gülmeyi sevenlere ithafen..." Bir derginin genel müdürü olan Ali Ömer Erez; görünürde çapkın, hovarda ve ciddi ilişkiden kaçan bir adamdır. Tamamıyl...
186K 8.5K 40
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
ARAF By Merve

Fanfiction

44.4K 3.1K 56
Aslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum...