Jellal bütün geceyi evinin bahçesinde bulunan eşya deposunda geçirmişti. Ufak pencereden evine girmekte olan sapığını izliyordu. Evinin şifresini girerken kaşlarını çatarak bakıp yumruğunu sıktı. Sapık ürkerek arkasını dönüp deponun olduğu tarafa baktığında jellal karanlık ve beşyüz metre mesafe olmasına rağmen o yüzü görmüştü. Kalp atışları kulaklarında sonklayıp yerinde dona kalmıştı. Dudaklarından kısık bir sesle " yok artık " kelimeleri dökülmüştü.
Son iki saattir. Jellal duvar dibine sinip sapığıyla şimdiye kadarki tüm konuşmalarını ve topladığı ipuçlarını düşünüyordu. Bir kaç kere erzayı hep etrafında fotoğraf makinesi ile yakaladığını hatırladı. O zamanlar fotoğraf kulübünde olduğu için muhakkak kuş yada kedi ve benzeri fotoğraflar çektiğini düşünmüştü. Hiç aklına gelmemişti. Kendi fotoğraflarını çektiği... aklına ona yolladığı fotoğraf gelince ürkerek yüzü düşmüştü. Ne yani sevdiği kız profesyonel bir sapıkmıydı. Başını olumsuz anlamda sallayarak sinirlenmeye başlamıştı. Kendini salak gibi hissediyordu. Üstelik özel hayatına böyle tecavüz edildiği için de öfkelenmeye de başlamıştı.
Sindiği duvar dibinden kalkıp pencereden bir daha baktığında odasının ışığının söndüğünü görünce gözlerini kıstı. Aklına iyi bir intikam planı görünce sinsi sırıtmadan edemedi. Depodan çıkarken yavaşça evine doğru girdi. Kızın girdiği yere doğru gidip oda şifreyi girerek içeri girdi. Sessiz bir şekilde kendi odasına doğru giderken kapısının sürgüsünü sessiz bir şekilde açarak kızın uyuduğunu görünce ofladı.
Telefonunu çıkararak koridorda eve girdiği kapının dibine oturarak mesaj yapmaya başlamıştı.
Jellal: yatağım rahat mı bari?
Bir süre sonra tiz bir çığlık ve bir kaç eşyanın takırtı sesini duyunca yüzünü buruşturarak başını olumsuz anlamda sallıyordu.
Bir anda odanın kapısı açılmıştı. Jellal göz ucuyla kapıya doğru bakarak yarımyamalak toparlanmış erzanın odasından çıkıp ... ordaki varlığını farketmeden tam yanından geçip giderken jellal soğuk bir sesle
Nereye gidiyorsun