İçimdeki Panda

Bởi egoistkiller

2.3K 330 154

Bu çok sıradan bir hikaye. Annesi ve babası, iki büyük ablası ve oyuncaklarıyla yaşayan büyük ama ruhu her za... Xem Thêm

1.Bombacı Hanım Kız
2.KÖPEK BARINAĞINA KEDİ YAVRUSU ATMAK!
3.RESMİ OLARAK SIÇTIK!!!
Kim Bu Karakterler?
4.KASET BAND
5.HADİ GİDELİM PANDAM
6.Arayıp Da Bulamadığım Kanka
7.Panda Lakabını Benden Daha Çok Hak Ediyor!
8.Kimse Peşimden Gelmesin

9.ARKADAŞLARINI İYİ TERCİH ET!

65 11 1
Bởi egoistkiller

Sinirle etrafıma bakıyorum. Ama kimse yok. Mesaj gönderen kişiye hızlıca "Kimsin?" yazıp gönderiyorum. Cevabın gelmesi uzun sürmüyor.

"belki çok yakınında biriyim. belki de kilometrelerCe uzağında. belki tek kişiyim. belki de bir çok kişi. ama emin ol nefesinde bile varım." Korkum artmıştı. Ne yapacağımdan emin değildim. Berk'i arayamazdım. Peki ya Can?

Ben ne yapacağımı düşünürken ikinci mesaj geldi. "yAtağın çok rahatmış ve bu pandalar da oldukça sevimli." hızlı adımlarla merdivenleri çıktım. Odamın önüne geldiğimde kapı açıktı. Yavaş ve tedirgin adımlarla içeri girdim. Her şey yerindeydi. Ama sonra kafamı sola çevirdiğimde!

Gördüğüm manzara korkunçtu. Biri duvarıma bıçak saplamıştı! Altında da ingilizce bir not vardı.

"A mistake will end your whole life. It goes, you stay. KISSES*"

İngilizcemin iyi olmamasına rağmen bunun tehdit mesajı olduğunu anlamıştım. Notu çekip bıçağın altından çıkardığımda arkasında da bir notun olduğunu gördüm.

"Make friends good preferences!" Ne yazdığını tam olarak bilmiyordum. Cebimdeki telefonu çıkarıp Can'a mesaj attım.

"Sana ihtiyacım var." Bir kaç dakika sonra cevap geldi.

"Şu an işim var. Çok önemli bir konu değilse sonra uğrarım." Sinirle telefona bakıp kamerayı açtım. Duvardaki bıçağın resmini çekip altına "Hiç önemli bir konu değil yaa. Merak etme canım sen. En fazla ölürüm. 😇 " yazıp gönderdim.
Can gördü ama cevap vermedi. Ben kalabilecek yer düşünüp aklımı toplamaya çalışırken birden Can camı tıklattı. Korkuyla yerimde sıçrayıp ayağa kalktım. Camı açıp Can'ın içeri girmesine yardımcı oldum. Sessizce teşekkür edip duvara doğru gitti. Bir kaç saniye bıçağa baktıktan sonra sertçe çekip olduğu yerden çıkardı. Elinde bıçakla bana dönüp,

"Başka bir şey var mıydı odada?" diye sordu. Cebimdeki kağıdı çıkarıp ona uzattım. Önce uzun olan notu aksanlı İngilizcesiyle okuyup ardından da Türkçesini söyledi.

"Bir hata tüm hayatını sona erdirecek. Başlıyoruz." sonra da elindeki kağıdın arkasını çevirip yine aynı şekilde o yazıyı da okuyup anlamam için tercüme etti.

"Arkadaşlarını iyi tercih et." Yazılanlardan hiç bir şey anlamamıştım. Can eşyalarımı alıp bana döndü,

"Gidiyoruz." Nereye gittiğimizi söylemeden odadan çıktı. Onu takip edip ben de ardından çıktım. Can arabasına eşyalarımı doldurup binmem için kapımı açtı. İkimiz de bindikten sonra dakikalarca konuşmadan arabayı sürdü. Sonunda bir otelin önünde durduk. Vale'ye anahtarları verip yürümeye başladı. Ben de bir kuyruk gibi onu takip ettim. Otele girip danışma bölümüne gittik. Can'ın geldiğini gören kadın kısa kollu gömleğinin bir düğmesini daha açtı. Uzun çakma sarı saçları ve kırmızı rujları yetmez gibi bir de gömleğinin açık üç düğmesinden dışarı çıkan memeleri ile bizi selamladı.

Kafasıyla aynı büyüklükte olan memelerini masanın üzerine koyup bize iyice yaklaştı. Can da dirseklerini masaya koyup kadına yaklaştı.

"Hoş geldiniz Can bey." dedi kadın.

"Hoş bulduk Ayça." dedi Can. Kadın göz ucuyla bana bakıp,

"Bu hanım kim?" diye sordu. Can bana dönüp elini omzuma attı ve,

"Bir arkadaşım. Artık buralarda olacak." dedi. Ayça aldığı cevaptan mutlu olmayarak geri çekildi ve Can'a,

"Amcanız müsait." dedi. Kadına teşekkür edip yanından ayrıldık. Bir odanın önüne geldiğimizde Can içeri girdi ve birkaç dakika sonra elinde anahtarlarla geri çıktı.

"Can ne olduğuna dair bana bir şey söylemeyi düşünmüyor musun?" diye sordum. Bir yandan asansörlere yürürken bir yandan da konuşuyordu.

"Orada kalman çok tehlikeli. Selin de artık orada kalmayacak. Bende kalmanı teklif edecektim ama zaten kabul etmeyeceğini bildiğimden sormadım bile. Burası amcamın oteli. Konuştum kabul etti. İstediğin kadar burada kalabilirsin."

"Biliyor musun bilmem ama ben okula gidiyorum"

"O konuyu da pek sıkıntı yapma. Sen ders saatlerini bana at. Ben gelip seni alırım."

Odaya çıktığımızda Can kapıyı kapatıp kilitledi ve bana doğru yaklaştı. O kadar yakınımdaydı ki aramızdaki boy farkından dolayı ona başımı kaldırarak bakmak zorundaydım.

"Teşekkürler." dedim ondan uzaklaşmaya çalışarak. Gülümseyip bana iyice yaklaştı ve tekrar aramızdaki mesafeyi sıfırladı. Elini boynumda gezdirerek,

"Önemli değil." dedi. Bacaklarımız birbirine değiyordu ve Can'ın nefes alışverişi değişmeye başlamışı. Ne yapmak istediğini anladığımda onu itmeye çalıştım ama vücudu bir santim bile hareket etmedi. Kısık sesle bir kahkaha atıp,

"Çabalaman sadece durumu ateşlendirir."dediğinde karşımdaki kişinin can olmadığına yemin edebilirdim. Tüm gücümü toplayıp suratına sert bir yumruk attım. Parmağımdaki küçük yüzük suratının kanamasına sebep olmuştu ve attığım yumruğun şiddetiyle suratının sol tarafı fazlasıyla kızarmıştı. Elini yanağına değdirip parmaklarındaki kana baktı. Bense son hızla odanın köşesinde duran banyoya koştum. İçeri girip kapıyı kilitlediğimde ellerim titriyordu.

Hareket etmeden kapının yanında durup gitmesini bekledim. Geçen birkaç dakikanın sonunda cebimdeki telefonu çıkarıp gelen yeni mesajı gördüm.

"başına gelecek her şey seniN tercihin." Bu mesajların sadece iki açıklaması olabilirdi. Ya bizi çok iyi tanıyan biri beni sinir etmek için yapıyordu. Ya da Selin, Can, Berk vs. birlikte bir şaka yapıyorlardı.

İkinci seçeneğimin doğru olduğunu varsayarak yere oturdum. Şu an kimseyi arayamazdım. Özellikle de Berk'i. Ne diyecektim ki? "Yaa Berkcim ben şu an Can'la birlikte bir otel odasındayım da, sana zahmet olmazsa beni almaya gelebilir misin?" mi diyeceğim.

Buradan çıkmayı ne kadar çok istesem de içeriden haala Can'ın ve onun oluşturduğu sesler geliyordu. başımı duvara yaslayıp tüm bunların rüyadan ibaret olduğunu düşünerek gözlerimi kapadım.

.....

Her zaman renkli ve çoğunlukla anı- unicorn dolu olan rüyalarımdan birini görmek yerine boşluk gördüm. Sadece beyaz.

"Burası senin tek kaçış yolun minik panda." dedi bir ses.

"Sen kimsin?" diye sordum merakla.

"Burada tek kişi değilim. bir çok arkadaşım var." Bu sefer bu farklı bir sesti.

"Peki siz kimsiniz?"

"Biz SEN'iz. Senin duygu ve davranışlarının beden bulmuş halleriyiz. Biz içindeki pandalarız."

"Peki orada kaç kişisiniz?"

"Tam sayıyı bilemiyorum. Eskiden sadece NEŞE vardı ama o da şu an bir köşeye çekilmiş ağlıyor."

"Neden ağlıyor?"

"Biraz önce yeni bir panda daha geldi adı da KORKU. Eskiden sadece Endişe, Kaygı ve Sinir vardı. Ama Korku onların başı."

"Peki ya sen kimsin?"

"Ben Dostluk. Ve ben de sen ilk defa parka gittiğinde zihnine geldim. Ahh ilk dostumuz Nur. Haala hatırlarım onu. Her cumartesi birlikte kumdan kale yapardık."

"Ben neden buradayım?"

"Burada işler biraz karıştı. Normalde ne kadar kalabalık olursak olalım Neşe hepimizi idare edebiliyordu ama Korku geldiğinde her şey değişti. Neşe gibi her şeyin olumlu yönlerine bakmaktansa sadece olumsuzluklara odaklanmış. Hepimiz korkuyoruz. Normalde birbirimizi çok sevmemize rağmen Korkunun gitmesini istiyoruz. lütfen bize yardim et."

"Ben sizi neden göremiyorum? Siz neredesiniz?"

"Bizi hayal etmen gerek. Yoksa hiç göremezsin. "

"Hayal etmek mi? Peki nasıl hayal edeceğim?"

"Bir yer düşün. Güzel bir yer. Ve biz orada olacağız." Daha önce bir kartpostalda gördüğüm yer geldi aklıma ve orayı düşünmeye başladım. Ardından etrafımdaki beyazlıklar yok olmaya ve yerine hayal ettiğim yer gelmeye başladı. Ardından da onlarca panda.

Gözlerimi açtığımda akşam 19:26 olduğunu gördüm. İçeriden herhangi bir ses gelmiyordu. Sessizce kapıyı açıp içeriye baktım. Oda boştu.

Yatağın üzerinde pandalarım, dolapta kıyafetlerim yerleştirilmişti. Ardından gözüme makyaj masasının üzerinde duran üçgen şeklindeki kağıt ilişti.

masaya yaklaşık kağıdı elime aldım. Bu notu bana Can bırakmıştı.

"Bu gün olanlardan dolayı üzgünüm. İstediğin kadar burada kalabilirsin. Lütfen beni affet. Can"

Kağıdı buruşturup rastgele bir yere fırlattım ve aynı hızda eşyalarımı toplamaya yöneldim ama fazlasıyla açtım. Komodinin üzerinde duran telefonu alıp resepsiyonu tuşladım. Bir kaç yemek siparişi verdikten sonra Zeynep Teyzeye oda arkadaşımla kavga ettiğimi ve kalacak yere ihtiyacım olduğunu yazdım.

Yemeklerim gelince hiç vakit kaybetmeden ne bulduysam yedim. Saat 21'e gelirken eşyalarımı toplamaya anca başlayabilmiştim.
Elbiselerimi katlamadan valizlere tepiyordum. Her şeyi tekrar valizlere doldurmam sadece yarım saatimi almıştı. Tüm eşyalarımla asansöre binip giriş kata indim. Ben otelden çıkarken arkamdan,
" Bir kızı daha kaçırdı." sözünü duydum. Dönüp bakmak istesem de ne diyebilirdim ki?
Gördüğüm ilk taksiye binip Berklerin adresini söyledim.
"Şu sapık çocuk yüzünden bir de taksi parası vereceğiz" dedi içimdeki pandalardan biri.
Berklerin evinin önüne gelince parayı verip valizlerimle taksiden indim.
Valizleri sürükleyerek dairenin önüne kadar geldim. Tek yapmam gereken şey kapıyı çalıp içeri girmekti ve bunu yaparak Berk'i affettiğimi bir nevi göstermiş olacaktım.
-Haa demek öyle o zaman sokağın köşesindeki çöp varilinin yanında yat. Ya da manyaklarla dolu yurtta.
-Ama böyle yaparak da bir nevi ona kızmadığımı ve onu haala sevdiğimi göstermiş olmaz mıyım?
-Ulan gereksiz sen o gün kapıyı çarpıp gidince gayet gösterdin neyin ne olduğunu şimdi başlatma da gururuna gir şu eve.
-Tamam be kızma.
İçimdeki Pandalarla kavgam bitince zile bastım. Kapıyı Ece'nin açmasını beklerken Berk açtı. Önce boş gözlerle bakarken beni görünce heyecanlanıp kapıyla birlikte kollarını da sonuna kadar açıp bana sarıldı. Ama beklediği gibi sarılmasına bir karşılık bulamadı. Saniyelerce sarıldıktan sonra kendisini benden uzaklaştırıp yüzüme baktı.
"Çok solgun görünüyorsun. Hasta misin?" dedi. "Hayır." diye cevap verip içeri girdim. Genelde yaptığım gibi Berk'in odasına gitmektense Ece'nin odasına gittim. Son hatırladıklarıma göre aramız iyiydi.
Odadan içeri girdiğimi görmeyen Ece hala kulaklıkla müzik dinliyordu. Beni görebileceği bir yere geçip ona el salladım. Kulaklığını çıkarıp ayağa kalktı ve heyecanlı bir şekilde,
"Videonun ne kadar izlendiğini biliyor musun?" dedi.
-Bu tuhaf kız gerçekten o videoyu internete mi atmış?
Merakı pandayı umursamayarak heyecanla kaç kere izlendiğini sordum. En fazla beklediğim sonuç 500- 700 arası iken Ece tüm gücüyle bağırdı,
"iki bin kere izlenmiş!"
Buna ben de şaşırmıştım. Bilinmeyen sıradan bir hesap nasıl olur da bu kadar izlenirdi?
"Ee yorumlar nasıl?" dedim yatağa oturarak. Yerdeki bilgisayarı alıp açtı. Bir yandan Youtube'a girerken bir yandan da konuşuyordu.
"Bir yorum hariç hepsi mükemmel." dedi. Yorumu merak etmiştim. Ece'ye doğru yaklaşıp ekrana baktım. Birisi bir kaç saat önce "videodaki herŞey hayatınız gibi olsaydı izlenmezdi." gibi saçma bir yorum yapmıştı. Birden aklıma telefonumdaki mesajlar geldi. Eceye dönüp boş gözlerle ona bakmaya başladım. Sonunda konuşmak aklıma geldi ve,
"Ece biraz burada dinlenebilir miyim? Çok yorgunum da." dedim.
"Tabi." deyip yatağın üzerindeki eşyaları topladı. Tam kapıdan çıkarken Berk'i çağırmasını rica ettim. Bir dakika sonra Berk odaya girip yanıma oturdu.
"Hiç iyi görünmüyordun Duru." onunla konuşma gereği bile duymadan kafamı göğsüne koydum. Kalp atışları hızlıydı.
"Korkmuşsun." dedim.
"Benim için korkmuşsun."
"Hayatımdaki herkesten daha değerlisin. Bu sonsuza kadar böyle olacak." yatağa uzanıp konuşmaya devam etti. Hala göğsünde yatıyordum.
"İleride buruşuk bir büyük anne olduğunda torunlarımla her bayram senin yanına geleceğiz söz." dedi gülerek. Ben de güldüm ama yalan bir gülümseme. Hiç bir samimiyet bulundurmayanlardan. İki dakika 27 saniye sonra Berk'in elini tutup kalbimin üzerine koydum.
"Bak bende korkmuşum. Senin için." elini geri çekip bana baktı.
"Sadece benim için olan bir korku değil bu başka şeyler de barındırıyor içinde."
"Kaybetme korkusu. Kaybolma korkusu. Senden kopma korkusu."
"Korkma. Sen gitsen de ben gitmem."
"Seni seviyorum. İyi ki seninle arkadaşım."
Berk gülümsedi. Bana daha sıkı sarılıp gözlerini kapadı. Ben de gözlerimi kapadım.
~°~
Sabah ağrı içinde gözlerimi açtım. Dün gece Berk'le birlikte uyuya kalmıştık. Yatakta iki kişi olması gerekirken üç kişi vardı. Duvar dibine sıkıştırılmış ben, yanımda uzanan Ege ve Ege'nin altındaki Berk. Cebimden telefonumu çıkarıp kalan %3'lük şarjımla saate baktım. 9:38! Aklıma 11'de ki ders geldi. Birden ayağa kalkıp Berk'i sarsmaya başladım.
"Ne oluyor ulan!" dedi gözlerini açmaya çalışırken. Sonra beni karşısında görüp sırıtmaya başladı.
"Günaydın güzelim." ardından benim ayakta olduğumu unutum Ege'ye döndü.
"Günaydın güzellik." deyip yanağından öptü. Ege de gözlerini açmadan Berk'e dönüp,
"Günaydın Duru." dedi ve onu öptü.
Olanları gülmemek için kendimi tutarak izliyordum.
"Günaydın beyler." dedim gülerek. Berk ve Ege aynı anda birbirlerine dönüp şaşkınlıkla çığlık attılar ve geri çekildiler. Berk'in omzuna dokunup,
"Derse yetişmemiz gerek." dedim.
Yarım saat hazırlanmanın ardından çizgili kalın çoraplarım, diz kapağı hizasindaki eteğim ve içine giydiğim lacivert gömleğimle ve tabiki başımın iki yanındaki topuzlarımla okul için hazırdım. Berk'le birlikte otobüse binip okula gittik. Gidene kadar hiç konuşmamıştık. Bu günde bir huzursuzluk vardı. Duraktan okula yürürken insanların bize bakışları sinirimi bozuyordu. Bu sadece Can yüzündendi. Binanın önüne geldiğimizde içinde Can'ın ve okulun sayfasına haber yapan tiplerin de bulunduğu kalabalık bir grup bulunuyordu. Birden hepsi susup bize döndü. Can kalabalığı yararak yanıma ulaştı ve elini belime koydu. O bu hareketi yapar yapmaz kendimi geri doğru çektim.
"Hadi ama utanma Duru. Herkes dün gece olanları biliyor." dedi. Bunu duyan Berk sinirle Can'ın üzerine yürüdü.
"Neyi biliyor lan herkes!" dedi. Can bana dönüp elini tekrar belime koydu ama geri çekilmeme fırsat vermeden Berk'e,
"İşte bunu." dedi ve beni kendine doğru çekti.
Ve sonra!..
~°~
Selam Pandalarr🌼
Bölümde hatalar falan olabilir. İsimleri karıştırmış olabilirim. Çünküm sorun neden?
Sayın wattpad önce hazırda duran iki bölümü sildi. Ardından da mobil uygulaması hata vermeye başladı.
Neysee sonuçta şu an bunu okuyorsunuz😄
Hepinizi çok seviyorum❤
Özellikle mesaj ve yorum kısmından bıkmadan usanmadan yeni bölüm soran pandalarım💜💚❤💙💛
Hepinize iyi geceler-Günaydın🌕☀
HA BU ARADA SİZİ ŞU AN HANGİ PANDA YÖNETİYOR?🐼
(Beni aşık panda😂)

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

223K 7.8K 45
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
2.3M 141K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
472K 35.8K 12
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...
105K 3.3K 15
Sırf kuzeni için 18 yaşında Mardin'in acımasız ağasına gelin giden Larin... Annesi için berdeli kabul eden Baran ağa...