Asil Bulanık

By ZeynepDefne

249K 17.1K 15K

*TAMAMLANDI* "Lütfen Andromeda yalvarırım." Bellatrix Lestrange, birine yalvarıyordu. Gözleri dolu doluydu ve... More

1/ Seçilmiş Adamın Oğlu
2/ Karanlık Sanatlar
3/ Ben Slytherin'im
4/ Metelik Üçlü
5/ Zindan
6/ İmdat
7/ Karşılık
8/ Hogsmeade
9/ Noel Tatili
10/ Eve Dönüş
11/ Tercih
12/ Tarihin Tozlu Sayfaları
13/ Andromeda
14/ Kan
16/ Potterlar'ın Evi
17/ Popüler
18/ Biçim Değiştirme
19/ Randevu
20/ Tuzak
21/ İtiraf
22/ Kehanet Dersi
23/ Karanlık İşaret
24/ Bir Şey
25/ Aşk
26/ Kehribar
27/ Kabus
28/ Sevgilim
29/ Bağ
Yazar Notu/ Ara Konuşma
30/ Saldırı
31/ Kayıp
32/ Planlar
33/ Obliviate
34/ Çok Özlü İksir
35/ Zenci
36/ Tablolar
37/ Başka Saf
38/ İkinci Ruh
39/ Ölümler
40/ Şimdi Sıra Bende
Yazar Notu/ Ara Konuşma
41/ Benim Kızım
42/ Marcella Lestrange
43/ Sirius?
44/ Yüzük
45/ FİNAL

15/ Büyü Kitabı

5K 390 182
By ZeynepDefne

Andromeda, Marcella'nın kolyesine bakarken eski anılara dair bir yolculuğa çıkmıştı.

Gözlerinden akan yaşları hızlıca sildi ve Marcella'ya baktı.

"Hatırlamıyorum Marcella." Dedi Maria.

Çünkü o kolyeyi onun boynuna doğduğu ilk gün Bellatrix asmıştı.

"Neden? Ne oldu?" Diye sordu Andromeda.

"Hiç." Dedi Marcella. "Merak etmiştim."

Andromeda başını sallamakla yetindi. Marcella, kolyesini kazağının altına atıp mutfağa gitti ve kendisine bir bardak meyve suyu koydu.

Yeniden odaya döndü. Andromeda'nın karşısındaki koltuğa oturdu.

"Ee, okul nasıl gidiyor Marcella?" Diye sordu Andromeda. Şüphesiz ki harika bir cadı olacaktı.

"Güzel." Diye cevapladı Marcella. "Simdiden çok özledim."

Andromeda gülümsedi. Bazen kendisi bile Hogwarts yıllarını özlüyordu. Black olması, neredeyse tüm ailesinin Slytherin' de olması ve herkesin ona potansiyel bir Ölüm Yiyen olarak bakmasının dışında tabi ki.

Marcella, çok güzel bir dönemde okula başlamıştı. Ölüm Yiyenler'e liderlik edecek kimse yoktu ve pasif durumdaydılar. Böylece okul iyiler ve kötüler olarak ikiye ayrılmış olmuyordu. Belki hâlâ daha Karanlık tarafın fikirlerini benimseyen kişiler olabilirdi ama onlar da tehlikeli sayılmazdı.

Marcella, sadece tek bir konuda şanssızdı. O da Slytherin gibi neredeyse herkesin Saf kan olduğu bir bölümde Muggle doğumlu olmasıydı.

Ama yine de, herkesin onu Bellartix ve Rodolphus Lastrange'in çocuğu olarak bilmesinden çok çok iyiydi.

Kesinlikle.

"Arkadaşların var değil mi?"

Marcella gülümseyerek başını salladı. "Çok fazla olmasa da evet, çok iyi dostlarım var."

"Ne güzel. Yatılı okumak zor mu?"

"Aslında değil." Dedi Marcella. "Benim okulum çok güzel, her istediğim şey var. Bu yüzden zor değil, çok şanslıyım."

Hogwarts, mükemmel bir yerdir.

Andromeda, Marcella'ya gülümsedi. Marcella da kadına gülümseyerek karışık verdi.

***

Remus, Violett ile yatağında uzanıyordu.

Violett, Remus'un odasının duvarlarına yapıştırdığı Remus Lupin, James Potter, Sirius Black, Dora Lupin ve Lily Potter'ın hareketli fotoğraflarına bakıyordu.

Remus da bu sırada Violett'ı izliyordu.

"Ne kadar güzeller." Dedi Violett. "Annen ve baban, dostları... Harika."

Remus, Violett'ın yüz hatlarına bakarken "Bence de." Dedi.

Violett, hafif bir gülümseme ile "Neden hiç Sirius Black'in kız arkadaşı yok?" Diye sordu.

"Varmış... Yani, Harry babam Sirius Black için her zaman 'O çok çapkınmış.' Derdi. Bir sürü kız arkadaşı olduğu için, hiçbiriyle fotoğraf çekilmezmiş. Ne James Ve Lily gibi ne de benim annem ve babam gibi bir ilişkisi olmamış."

Violett, bakışlarını Remus'a çevirdi. "Onları özlüyor musun?"

"Hiç sarılmadığın ya da sesini duymadığın birini özleyebilir misin?" Diye sordu Remus.

Violett, "Bilmiyorum." Dedi.

"Ben onlara sarıldıysam da, seslerini duyduysam da ya da onları öptüysem de hatırlayamıyorum Violett. Ve en çok canımı yakan da bu. Onların gerçek yüzlerini bile hatırlayamıyorum. Onlardan bana geriye kalan şeyler, sadece fotoğraflar."

Violett, sıkıntıyla iç çekti ve elini Remus'un yanağına koydu. "Annene daha çok benziyorsun, Remus. Ama gözlerini babandan almışsın."

Remus, gülümseyerek Violett'a baktı. Elini tutup, dudaklarına götürdü ve öptü. Violett da gülümseyerek onu izliyordu.

"Evet, Remus Lupin. Şimdi gelelim esas konuya... Anlat bakalım, baban neden size ev yasağı verdi?"

Remus, yüzündeki gülümsemeyi silmeden "Ah, Viol, önemli bir şey değil." Diyerek geçiştirmeye çalıştı ama Violett ona kaşlarını çatarak baktı.

"Hemen anlatmanı bekliyorum."

Remus, gözlerini devirip Violett'ı kendisine çekti ve anlatmaya başladı.

***

"Sana inanamıyorum Remus!" Diye bağırdı Violett. Remus'un yanından kalkmış, ayağa dikilmişti.

Remus da o kalkınca ayağa kalktı. "Bak Violett, lütfen beni bir kere-"

"Seni dinlemeyeceğim!" Dedi. "Şu an beni hayal kırıklığına uğrattın! İkinci kere!"

Remus, Violett'ı bir kere daha hayal kırıklığına uğratmıştı. Bundan öncesinde Rose Weasley'e umut verip, kendisi ile çıktığını öğrenmişti. Rose, okula ilk geldiğinde Remus ile Violett'ı gördüğünde o kadar çok ağlamıştı ki, Violett Remus'a bir tokat atıp "Beni hayal kırıklığına uğrattın Remus!" Demişti.

Ama bilmiyordu ki, Remus onu ilk gördüğünde aşık olmuştu. Rose'u seviyordu ama bu sevgi onun için arkadaşlıktan öteye gitmemişti. Rose ise Remus'a hayrandı. Ama okula başladıktan sonra Rose da bunu zor da olsa anlamış ve önüne bakmıştı.

"Violett, sana yalvarıyorum." Dedi Remus. "Mantıklı düşünemiyordum ve istediğim tek şey bir an olsun ailemin intikamını almaktı. Babamı öldüren adam hâlâ daha Azkaban'da, ölmedi. Annemi öldüren kadın ise öldü ama kocası hâlâ daha okulda ve elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Bunu sende biliyorsun."

Rodolphus Lastrange, karısının Remus Teddy Lupin'in annesi Dora Lupin'i öldürdüğünü biliyordu. Bu yüzden Remus'un dersine girdiği her süre, Remus'un titreyen asasını fark ediyor ve ona hiç bakmıyordu. Çünkü aynı duyguyu ne zaman bir Weasley ya da Potter görse kendisi de yaşıyordu.

Karısını öldüren kişi Molly Weasley'di. Ama bunu tek başına yapmamıştı. Arthur Weasley ve Ginny Weasley de ona yardım etmişti.

Rodolphus hapisteyken Molly ve Arthur çiftinin öldüğünü öğrenmişti. Bir intikam yemini etmişti. O zaman geriye diğer Weasleyler ve Potter kalırdı.

Remus, Violett'ı kollarından tuttu. "Nefsime yenik düştüm. Malfoy'un ailesinin ölüm yiyen olduğunu sende biliyorsun. Belki ona zarar verirsem içimdeki o zehir söner diye düşündüm."

"Peki gerçekten o çocuk ağır bir şekilde yaralansaydı kendini iyi hissedecek miydin?"

"Hayır." Dedi Remus. "Yemin ederim hayır."

"Remus, o çocuğun bir suçu yok. Savaş olduğu zaman o portakalda vitamin bile değildi! Yapılan hiçbir şeyde parmağı yok, bunun cezasını ona ya da bir başka ölüm yiyenin çocuğuna kesemezsiniz."

"Haklısın."

"Savaşı kazanan bizler olsak bile aslında kimse bu savaşı kazanmadı Remus, görmüyor musun sevgilim? Savaşın kazananı olmaz, her iki taraf da kaybeder. Kaybettik. Anneni ve babanı kaybettin. Ben, teyzem ve çok sevdiğim abimi kaybettim. Geri gelecekler mi? Hayır... Biz ne kaybettiysek, ne bedeller ödediysek onlar da o bedelleri ödediler ve bitti. Lütfen, sana yalvarıyorum kimseye ama kimseye bulaşma. Eğer bir gün, umarım olmaz ama yeniden alevlenmeler olursa, işte o zaman istediğin intikamı istediğin kişiden alabilirsin. Ama savaşın üstünden yirmi beş yıl geçtikten ve huzur ortamı sağlandıktan sonra herkes masumdur. Bunu unutma."

Violett, Remus'un boynuna sarıldı ve göz yaşlarını serbest bıraktı. "Bir de seni kaybedemem Remus, anlamıyor musun? Beni hiç düşünmüyor musun Aylak?"

Remus, kollarını Violett'ın beline sardı ve ona daha önce hiç sarılmamışçasına sımsıkı sarıldı.

"Seni bırakmayacağım. Duyuyor musun? Seni bırakmayacağım."

Violett, Remus'tan ayrıldı. Remus, ellerini onun yüzüne koydu ve ıslak yanaklarını sildi.

"Saat geç oldu." Dedi Violett. "Gitsem iyi olur, annem merak eder."

"Seni bırakayım." Dedi Remus. Ceketini almak için gidiyordu ki Violett onu durdurdu.

"Remus, cezalısın bebeğim evden çıkamazsın."

Remus yüzünü buruşturdu ve kısık sesli bir küfür etti. Daha sonra Violett'ı kendisine çekti ve dudaklarına uzun, tutkulu bir öpücük bıraktı.

"Perşembe günü bize gelir misin?" Diye sordu.

"Tabii ama neden perşembe?"

"Rose da gelecek. James de birkaç arkadaşını çağıracak. İstersen bende bizim bölümden samimi arkadaşlarımızı davet edebilirim?"

"Gerek yok." Dedi Violett. "Ama geleceğim."

Remus gülümsedi. "Şimdi Grogi'yi çağıralım ve seni evine cisimlesin."

Remus, "Grogi!" Diye seslendi.

"Buyurun Efendi Lupin." diyerek ortaya çıktı cin.

"Bayan Frank'i evine götürür müsün?" Diye sordu Remus.

Grogi "Hemen. Grogi Bayan Frank'i götürür." Dedi ve kıza elini uzattı.

Violett son kez Remus'u öptü ve Grogi'nin elinden tuttuktan sonra cisimlendiler.

***

James, odasında oturmuş bir şeyler düşünüyordu. Kapıyı kilitleyip, odada tek bir sesin bile oluşmasını engellemişti. Sessizce düşünüyordu, çok sessizce.

Albus ve cambazları şu an bir adım öndeydi. James şu an yaptığı hatanın bedelini ödüyordu.

Malfoy'a zerre kadar güvenmese de yaptığı şey küçük bir şey değildi. Eğer planı işe yarasaydı şu an kendisinin çok farklı bir şekilde olacağını biliyordu.

Bir anlık öfke ile hayatını mahvedebilirdi.

Bu yüzden, bir daha uzun bir süre bir şey yapmayacak ve sadece izleyecekti. Malfoy'un yanındaki iki kıza da güvenmiyordu. Hele ki Marcella'ya...

Marcella deyince tüyleri diken diken oluyordu. İçinde öyle büyük bir nefret vardı ki... Neden nefret ettiğini de bilmiyordu. Sahi, ben neden bu kızdan nefret ediyorum?

Çünkü Slytherin, diye düşündü James. Bulanık olması ondan nefret etmesi için bir neden değildi. Çünkü bulanıklarla bir problemi yoktu.

Malfoy'un ve Zabini'in dostu olması, diye ekledi. Ölüm Yiyenler ile dost olması bile yeterliydi.

Ama bunlar elle tutulacak kadar güçlü nedenler değildiler. Bu yüzden James, eline güçlü bir neden alamadığı için kızın kabarık kıvırcık saçlarından bile nefret edebilirdi.

Yoksa bunlar bahane miydi?

Tabi ki bahane değil! Diye cevapladı James. O kızdan nefret ediyorum. Bunun için bir bahanem olmak zorunda değil. Bazen sadece nefret edesin gelir ve nefret edersin!

Evet, bu güzel bir sebep diye düşündü. Belki de sadece kendisini kandırıyordu.

Marcella'yı kafasından atıp şimdi neler yapacağını listelemeye başladı.

Kesinlikle bulaşmayacaktı. En çok da Malfoy'a.

Marcella ile kavga etmeyecekti.

Aklına yaptıkları düello gelince yüzünü buruşturdu. O ahmak kız asasından nasıl yılan çıkarmıştı hâlâ daha anlamıyordu. Daha birinci sınıfta öyle bir büyüyü nasıl yapabilirdi?

Ve çatalak olması... Bu da ilginçti. Bulanık bir çatalak.

Hakaret etmeyecekti.

Onlar somut bir şekilde bulaşmadıkça yine altını çizerek söylüyorum bulaşmayacaktı.

James, bunları kararlaştırıp ellerini başının altında kavuşturdu ve kendisini geriye atarak yatağına uzandı.

Aklına gelen Marcella ile birlikte yüzünü buruşturdu. Aptal cadı.

***

Jenna, Scorpius'un odasında oturuyordu. Gözyaşları sicim sicim gözlerinden akıyordu ve bütün yüzü ıslaktı. Büyükannesinin onu duymasını istemiyordu, bu yüzden bir eliyle de elini ağzına bastırıyordu.

Elindeki mektubu birkaç kez okumuştu. Babası ona mektup yollamıştı.

"Güzel kızım,

Seni çok özledim, burnumda tütüyorsun. Okula başladığın zamandan beri seni görmedim. Babanı özlemedin mi?

Büyükannen ve seni yanıma bekliyorum. Cumartesi günü saat 9'da Azkaban'a gelir misiniz? Avukat ile görüştüm, izin ayarlandı. Cumartesi günü avukat sizi almaya gelecek.

Öpüyorum seni güzel kızım.

-Blaise Z."

Scorpius odaya girdiğinde, Jenna'yı yatağında oturmuş ağlarken gördü. Merakla yanına gitti.

"Jeny? Ne oldu?"

Scorpius, Jenna'nın yanına oturdu ve elleriyle onu kollarından tuttu.

Jenna, bir şey söylemeden mektubu Scorpius'a verdi ve kucağına yastığı çekerek sarıldı. Scorpius hızla mektubu okuyup daha sonra kenarıya koydu ve Jenna'nın kucağındaki yastığı alıp yerine bıraktı ve onu kendisine çekip sarıldı.

Jenna, Scorpius'un omzunda ağlamaya devam ederken Scorpius da onun saçlarını okşuyordu.

"Onu çok özledim." Dedi Jenna zar zor. "Gerçekten çok özledim."

"Biliyorum." Dedi Scorpius.

"Aylarca onu görmeyip, sadece bir gün, birkaç saatliğine onu görmek ne kadar zor, biliyor musun Scorpius?"

Scorpius bir şey demedi. Sadece ama sadece saçlarını okşamaya devam etti.

"Elimden hiçbir şey gelmiyor ve bu beni kahrediyor. Ne yapacağım? Onu oradan nasıl çıkaracağım?"

Jenna, başını Scorpius'un omzundan çekti ve elleriyle göz yaşlarını sildi.

"Ben babamı oradan çıkaracağım Scorpius."

Scorpius, bakışlarını Jenna'ya çevirdi. "Baban oradan çıkamaz Jenna. Özür dilerim, çok özür dilerim."

"Babamın ömür boyu orada hapis kalacağını biliyorum. Ama öyle olmayacak Scorpius."

Jenna, Scorpius'a yaklaştı ve "Ben onu kaçıracağım." Diye fısıldadı. "Elbet bir gün, babamı oradan çıkaracağım."

Scorpius, Jenna'ya tuhaf bir bakış attı.
"Nasıl?" Diye sordu. "Bu imkansız, orası Azkaban. Orası, Sihir Bakanlığı tarafından bizzat görevlendirilmiş ruh emiciler ile korunuyor. Ve bir sürü büyücü tarafından."

Savaştan sonra Ruh Emiciler de yakalanmıştı. Bakanlık, onların bir kısmını kapatıp diğer kısmını da Azkaban ve Sihir Bakanlığını koruması için görevlendirmişti.

Jenna, derin bir nefes aldı. Gözlerini yumduktan sonra "Bilmiyorum Scorpius ama içimden bir ses bir gün babamın oradan çıkacağını söylüyor." Dedi ve gözlerini açtı.

Scorpius, Jenna'ya baktıktan sonra bakışlarını pencereden dışarı çevirdi.

***

"Seninle yeniden görüştüğümüze çok sevindim Marcella."

Andromeda, Marcella'yı yeniden kucakladı. Marcella da ona sarıldı.

"Bende çok sevindim. Hediye için yeniden teşekkür ederim."

"Rica ederim. Al bunu," Andromeda çantasından bir kağıt parçası çıkardı ve Marcella'nın eline tutuşturdu. "Bu benim evimin adresi. Ne zaman istersen gelebilirsin."

Marcella, gülümseyerek başını salladı.

Andromeda, vedalaştıktan sonra evden çıktı. Maria, Andromeda sonunda gittiğinde rahat bir nefes aldı.

Marcella, odasına gidip kapıyı kilitledi. Çalışma masasına gidip oturdu ve büyü kitabını çıkardı.

Gözden geçirdi, inceledi. Savunma ya da saldırma büyüleri içermiyordu. Daha çok, küçük basit büyülerdi.

Alfabetik sıraya göre düzenlenmiş, sıralı büyülere bir bakış attı ve M harfi olan bölümü açtı.

"Melofors: Karşısındaki yaratığın kafa sına balkabağı koyma büyüsüdür."

Marcella "Hmm..." Diye mırıldandı. "Peki ben bir yaratık nereden bulacağım?"

Bakışlarını odada gezdirdikten sonra baykuş Sümük'e baktı sırıtarak.

"Gel bakalım Sümük."

Kafesi alıp açtı ve kenara koydu. Asasını alıp aynı kitapta yazanları uyguladı.

"Melofors!"

Sümük'ün kafasında kırılmış, her yerden balkabağı zerreleri akan küçük bir balkabağı belirdi. Marcella tiz bir çığlık atarak asasını bırakıp balkabağını aldı.

"Özür dilerim. Siktir, lanet olsun. Her yer battı, annem beni gebertecek."

Balkabağını odasındaki poşetlerden birinin içine sokup yatağının altına attı.

"Off, yeniden denemem gerek."

Asasını eline alıp, bu sefer daha kendinden emin bir şekilde "Melofors!" Dedi.

Sümük'ün başında küçük bir balkabağı belirdi. Bu sefer sağlamdı.

Ellerini birbirine çarptı ve gülerek balkabağını aldı. Kenara koyduktan sonra kitabı eline aldı ve bir kalemle Melofors büyüsünün yanına küçük bir tik attı.

Bir diğer büyüye baktı.

"Meteolojinx Recanto: Bulunulan ortamın hava olaylarını değiştiren bir büyüdür."

"Vay, vay, vay." Dedi Marcella. "Nasıl yapılacakmış bu peki?"

Kitapta yazılanları okudu. "Büyü yapılırken gözler kapatılmalı ve yaşanmak istenen hava durumu hayal edilmelidir. Konsantrasyon çok önemlidir."

Marcella, pencereden dışarı baktı. Grimsi beyaz bulutlar gökyüzünü kaplamıştı. Kar yağacaktı.

"Kesinlikle bu büyüyü yapacak kadar güçlü olduğumu düşünmediğim için değil(!) kar yağacağı için bu büyüyü şimdilik yapmayacağım."

Kendisini kandırdıktan sonra bir diğer büyüye geçti.

"Mobiliarbus: Ağaçları yerden yükselten büyüdür."

"Tanrı aşkına Muggle dünyasındayım! Ağacı havaya fırlatıp kendimi deşifre edemem. Bunu da başka bir gün yaparım."

Öteki büyüye baktı.

"Mobilicorpus: Nesneleri veya direnç gösteren canlıları yerden yükseltmeye yarayan büyüdür."

"Evet, bunu yapabilirim." Dedi ve başını salladı. Odasına yeniden bir göz attı. Çalışma masasının üstünde duran asa kılıfını aldı ve önüne koydu.

Derin bir nefes alıp asasını kılıfa yöneltti. "Mobilicorpus!"

Asa kılıfı yerden, yukarı, tavana doğru yükselmeye başladı. Tavana değdiği anda yere düştü.

Marcella sırıtarak bu büyünün yanına da bir tik koydu.

"Mugala Toreteum: Muggleların büyülü yaratıkları görmesini sağlar."

"Bunu da geç. Şimdi nereden büyülü yaratık bulacağım?"

Vazgeçip, büyü kitabında başka bir harf seçti. S harfini.

"Salvio Hexia: Hayalbozan büyüsüdür. Kişileri görünmez yapmaz fakat uygulanan kişi bulunduğu ortamın desenini alır."

"Gel bakalım Sümük." Diyerek baykuşu yeniden önüne çekti Marcella.

Büyüyü nasıl yapacağını öğrendikten sonra asasını Baykuşa doğrulttu. "Salvio Hexia!"

Baykuş, arkasındaki yatağın desenini alarak görünmez oldu fakat dikkatle bakan kişi, orada hareket eden bir şey olduğunu görebilirdi. Marcella, büyünün yanına bir tik attı.

"Scourgify: Temizleme ve yıkama büyüsüdür."

Baykuşa yaptığı büyünün etkisi geçince "Çok pislendin, sence de temizlenme zamanı gelmedi mi?" Diyerek asayı yeniden ona doğrulttu.

"Scourgify!"

Baykuş eskisinden daha da temiz, daha haki yeşilimsi bir hale döndüğünde kanatlarını çırptı. Hoşuna gitmişti. Marcella bir tik daha attı.

"Scribblifors: Nesneleri tüy kaleme dönüştürür."

Marcella, bunu Sümük'ün üstünde denemek istemediği için asa kılıfına doğrulttu bu sefer asasını.

"Scribblifors!"

Asa kılıfı tüy kaleme dönüşmüştü. O kalemle birlikte bir tik attı ve daha sonra öteki büyüye baktı.

"Serpensortia: Asadan yılan çıkarma büyüsüdür."

Marcella, denemeye gerek duymadan bir tik daha attı. Bunu yapabileceğini biliyordu.

Aklına Sirius Potter geldi istemsiz bir şekilde ve Marcella yüzünü buruşturdu. Yarın günlerden perşembeydi ve Marcella, Severus'un evine gidecekti. Umarım o boş kafalıyı görmem, diye düşündü. Onu görürsem tüy kaleme dönüştüreceğim.

Bu fikirle sırıttı. Hiç ama hiç fena bir fikir değildi.

Continue Reading

You'll Also Like

9.1K 933 25
Smut warning ⚠️ Bir kehanet, sonsuzluk savaşı ve bir evrenin kurtuluşu.
7.2K 704 22
Smut warning⚠️ Petrichor: yağmur sonrası toprak kokusu Winter soldier yüzünden hem babasını, hem bacaklarını kaybeden Hera, vicdanından kurtulamayan...
İHANET By asudeblaw

General Fiction

6.8K 477 14
Hem Karanlık Lord'un hem Çapulcuların gözdesi olan Lysandra Malfoy, ölü sanılırken yıllar sonra büyük sürprizlerle ortaya çıkar -Hikayenin gidişatı i...
233K 26.7K 109
Bir Webtoon bağımlısı olarak başıma gelebilecek en iyi şey geldi ve bir Webtoon'a (favori webtoon'um) kötülük olarak girdim! Tamam bazı eksileri olab...