512

By cheesepeake

1.3M 69.3K 4.9K

''Adın ne?'' ''Ceylan yazıyor dosyada'' ''Onu demiyorum kızım gerçek adın ne?'' ''Gerçek adım yok benim kodum... More

512
Hot Mexico
Ramada part-1
Ramada part2(İHANET)
HUNTER
Jackass
Tekinsiz
Hunted
Kızıl
One night stand!
Şahin
Ölü İkizler
Aile
Honeytrap
Stalker
Kurtarma Operasyonu
O şimdi asker
Psikolojik Tahribat
Yalanlar Üstüne
Ceylan
Samanta
Kazı Asker!
Ateş
Güven Atışı
Siktir Lan
Keşif
Bir ihtimal daha var
Dağ
Pusu
İkimizi de öldüreceksin asker
Huzur
Devlet
Eski
Karanlık
Taş
Geri bas!
His
Dağ Ceylanı
Çatal
Sevda
Sivil
Delta Force
Koruma
The GodFather
Karar
Ada
Yemek
Baba
Test
Ekip
Oda
Karakol
Komutan
Madalya
Nişan
Oldu
Bayrak
Tanışma
Bitmediniz
Ölüler
Eski Defterler
Düşük
Bir
Her şey
Bilet
Dosya
Beklenmeyen
Yüzleşme
Boşver
Bu da mı gol değil?
İlk kavga
Tatil
Hazırlık
Görev
Gizemli Kadın.
Açılışa Doğru
Bay X
Acı aşk
Son akşam yemeği
Solo vs MrX
İz
Güç Savaşları
İstihbarat
İki kadın.İki adam.iki savaş.başlıyor.
Kasa
Hüküm
Ceylan vs Cateline
Hoşgeldin
Oyun Kurucu
Vegas'ta olan Vegas'ta kalır.
Açığa çıktık.
Gül
Beklenen.
Al bir de buradan yak.
Ava giden avlanmayı göze alsın.
Eski Dost Düşman Olmaz
Kasa-tura
Yüz 100
Güven kaybı
Biz bitti demeden bitmez
Adsız Bölüm 103
Arap baharı
Her Şey Vatan İçin
:)
Manipülasyon
İlla gel beni öldür diyor bu kız
İran
Hazır mısın?
Alev aldı buralar
Şehidan
Kartal
Jerma Betkar
Ateş hattında bir ceylan.
Çözüldükçe düğümlendik.
117
Deniz taşkını
Geçiş

Fena kesiğim sana

8.1K 476 60
By cheesepeake

Sahaya iniş yapana kadar kimse konuşmadı.

Bir kaç kere Selim yanıma gelip nereye iniş yapacağımızı zemini açıkladı.

Başımla onayladım.

Bizi takip eden yaklaşık 30 helikopter vardı.

Gökyüzünde sürüyle uçan kuşlar gibiydik.

Askerler ciddiyeti kavramış sessizce gözlerini bir noktaya dikip bekliyorlardı.

Bende de durum farklı değildi.

Bütün dikkatimi bu operasyona vermiştim.

İneceğimiz zemin bir dağın zirve noktasındaki düzlüktü.

Yaklaşık dört yüz asker emrimdeydi bu operasyonda.

Biz İran sınırına en yakın mesafede iniş yapacak birliktik.

En uzak birlik Kuzeyden dolaşacaktı ve onlar intikaline başlamıştı.

Onlarla irtibata geçmemiz şu aşamada mümkün değildi.

Bekleyecektik.

Haritada gösterilen kırmızı noktaya gelene kadar bekleyecektik.


''İnişe geçiyoruz komutanım!''dedi helikopteri süren pilot.


Başımla işaret verip askerlerin olduğu bölüme geçtim.

Şimdi konuşmama söz söylememe gerek yoktu.

Telsizimi silahımı düzelttim.

Kar kamuflajımı düzelttim.

Kar gözlüğümü yüzüme taktım.

Askerler de yerleştirdi.


Pilot inişi gerçekleştirdikten sonra okey işareti verdiğinde askerlerle birlikte hızlıca atladık.

Biz iner inmez helikopter havalandı.

Diğer helikopterler de hızlıca indiriyor ve diğer helikopterler için yer açıyordu.

Yaklaşık on dakika gibi kısa bir sürede bütün askerlerin ikmali tamamlanmıştı.


Derya komutan koşarak yanıma geldi.


''Komutanım askerleri nizama soktum.

Emir ve görüşlerinize hazırım''dedi.


Askerlere baktım.


''İkiye bölünüyoruz.

Sağlıkçılar senin birliğinin ortalarında ilerleyecek.

Ağır silah top füze taşıyanlar arkadan gelecek.

Önde komandolarla sen olacaksın.

Telsiz kullanmak yok.

Güvendiğin askerinle bana haber yolla Derya komutan.

Üç yüz askeri kimsenin ruhu duymadan geçireceğiz sınırdan.

İşaretlerimi takip et ''dedim elimi omzuna koyarak.


Gözleriyle işaretini verdikten sonra kendi birliğini düzenlemek için gitti.


Selim bakışlarını bana çevirdi.


''Bizi de ikiye bölüyorum asker.

Önde 20 kişi ilerleyecek.

Yirmi kişinin on kişisi öncü birlik.

Öncü birliğin başındasın.

Benim bu askerlerin başında olmam lazım.

Ama sana çok yakın olacağım''dedim.


Bizim her operasyondaki timimizdi bu yirmi kişi.

Ayarladığımızda Selim'i ve çocukları gönderdim.

Yaklaşık beş dakika sonra elimi havaya kaldırdım ve gideceğimiz yönü gösteren bir işaret verdim.

Askerlerle birlikte intikale başladık.



Yanımda alaydan tanığım bir asker bana eşlik ediyordu.

Kimse çıt çıkarmıyordu ve yoğun bir kar yağışı vardı.

Şuan dağın tepesindeydik ve aşağıya inip bir köyden geçmemiz gerekiyordu.


İniş başladığında dağdaki kar bize çok sıkıntı verdi.

Askerlerin yükleri ağırdı.

Her an tetikte olup bir yandan da inişe geçmeye çalışıyorduk.

Dürbünü elime aldım.

Köydeki bacalardan çıkan dumanları gördüm.

Yaklaşmaya başlıyorduk.

Kardan kimi zaman önümüzü göremeyecek mesafeye gelmiştik ve intikalimiz fazlasıyla yavaşlamıştı.

Bu köyden geçip tırmanışa geçmemiz lazımdı.

Çünkü Jerma Betkar denilen yer büyük bir geminin ters çevrilmiş haliydi.

Şehidan dağına çıkıp bu kampı basmalıydık.

Orta noktasında da vaha gibi bir yer vardı.

Ve oldukça büyük sayıda terörist vardı.


Bu yılın rahat geçmesi için bu kampı bitirmeliydik.


Köye giriş yaptığımızda artık askerler kardan yürüyemez olmuştu.

Neredeyse köye varmıştık.

Selim ve on kişilik tim köye giriş yapmışlardı.

Elini kaldırdı ve ilerlememiz için işaret verdi.


Askerleri ilerlettim.

Köyden bir kaç kişi bize doğru gelip yolları açmaya başladı.

Farsça bir şeyler söyledi.

Gül'ü çağırdım.

O biliyordu.

Gül de soğuktan donmuş gibiydi.

Dişleri soğuktan birbirine vuruyordu.

Adam soğuktan nasırlaşmış elleriyle elimizi sıktı.


''Bizi misafir etmek istiyorlarmış.

Tipi iki günden önce bitmeyecekmiş''dedi.


Selim'e döndüm.

''Hava durumu raporları?''dedim.

Selim kağıdı önüme getirdi.

Tipi falan görünmüyordu ama eğer yüzüme karlar bu kadar hızlı yağmasaydı inanacaktım


Kağıdı buruşturup attım.


Yetişmemiz gereken bir operasyon vardı.

Bekleyemezdik.

Biz burada takılı kalırsak diğer birlikler zora düşecekti.


''Bekleyemeyeceğimizi söyle''dedim Gül'e


O çevirisini yaparken ben de dağlara baktım.

Sis çökmeye başlamıştı.


''Bu havayla çok ilerleyemeyeceğimizi söylüyor.''dedi.

İlerlemek zorundaydık.

Ama askerler kardan adım dahi atamıyordu.

Diğer birliklerin durumunu ise hiç bilmiyordum.


Mecburen telsiz kurdurmam lazımdı.

Bir şekilde ulaşmalıydık diğer birliğe.


''Sor bakalım bu Şehidanın her tarafında böyle midir durum?''


Gül adama sordu.


''Evet diyor komutanım.

Yılın bu zamanlarında İranın her yeri böyleymiş''


İkna olmamıştım.

''Selim bir eve geç telsizi kur''dedim.

Köydekiler evlerinin pencerelerinden kaçamak bakışlarla bizi izliyorlardı.

Askerleri köy meydanına ilerlettim ve dinlenmeleri için rahat bıraktım.

Köydeki bir kaç erkekle beraber askerlerden bazıları köy meydanındaki karı temizlediler.


Gül yanıma geldi.


''Ceylan,adam askerleri evlerinde misafir edebileceklerini söylüyor''dedi.


300 askeri evlere dağıtamazdım.

Bu bir risk olurdu.

Baskın yiyebilirdik.


''Yok öyle şey.

Ben dahil herkes köy meydanında olacak.

Karla kaplansak da herkes bir arada kalacak''dedim.


Kar çok şiddetliydi ama esintiyi evler oldukça kesmişti.

Dağdaki gibi değildik.


Köydeki erkeklerden bazıları meydana büyük bir ateş yaktılar.

Gördüğüm en büyük ateşlerden biriydi.

Bu bile başlı başına bir riskti.


Gül adamla konuşup yanıma tekrar geldi.


''Ceylan adam branda gerelim diyor.

Hem ateş gözükmez hem de askerler kar yemez.''


Adamın bu kadar çabalaması beni şaşırtmıştı.

İzin verdim ve Selimin bulunduğu eve gittim.

Selim yanında dört askerle birlikte telsizi evdeki masaların birine kurmuştu.

Köydeki kadınlar askerler için çay yapmış dağıtıyorlardı.

Onlar bu soğuğa alışkınlardı fakat bizim çocukların alışkın olduklarını sanmıyordum.

Selim telsizi kurduğunda işaret verdi.


Kalkıp telsize ilerledim.

Fakat telsizden ulaşmam mümkün değildi.


''Neden böyle?''dedim Selim'e


''Komutanım isterseniz en yakındaki birliğe ulaşmayı deneyelim dedi.

Orhan komutanın birliğiydi.

Ama ulaşmak mümkün değildi.

Sinirle elimden attım


''Komutanım telsizi kurmamışlardır daha ''dedi.


Kurmaları demek kırmızı noktaya gelmiş olmaları demekti.

Kurmaları daha kötü olurdu bu durumda.

Şimdi bir karar vermem lazımdı.

Dışarıda -30 derecede askerlerimi bir ateşin başında bekletiyordum ve hareket edemiyorduk.

Herkes gözlerini bana dikmişti.

Ama ulaşamıyorduk.


''Bir kere daha dene 

Sürekli dene Selim ''dedim


Dışarı çıktığımda sağlıkçılar askerlerden ikisine müdahaleye başlamışlardı.

Hemen koştum


''Gül?''dedim.


''Hipotermi geçiriyor''dedi.


Konuşmaya devam etti.

Asker ise yere yatmış şiddetle titriyordu.

Ve onun gibi yanında iki asker daha vardı.


''BÜTÜN ASKERLER EVLERE!''diye bağırdım.


Derya komutanla göz göze geldik ve verdiğim emri uygulamak üzere askerleri topladı


Hipotermi geçiren askerlerin vucut ısıları yaklaşık 35 dereceye düşmüş demekti.

Ve acilen müdahale edilmesi gerekiyordu.

Selimin bulunduğu eve geçtik Gül askerlerin üstünü çıakrttı ve kadınların verdiği battaniyeleri örttü.


Şırıngayla sıcak tuzlu suyu damarlarına enjekte etti.

Durum çok sikikleşmeye başlamıştı.

İlk defa üç yüz kişi yönetiyordum ve başıma gelmeyen kalmamıştı.


Evin içinde volta atmaya başladım.

Kadının biri çay uzattı elimle reddettim.

Ne çayı ne kahvesi?


Gül yanıma geldi.


''Ceylan,

Ellerinde uyuşma var mı?''dedi.


''Şimdi teşhisin tedavinin sırası değil Gül.

Burada kapana kısıldık''dedim.


''Ceylan 

Önce sakin ol.

Bu askerleri soğuktan öldürmektense duralım burada tipi geçene kadar.

Şu dışarıya bakar mısın?

Bu havada teröristlerin bizim intikal yapacağımızı düşündüklerini sanmıyorum''dedi.


''Sorun o değil.

Diğer birliklerin ulaşması ve bizim takviye edememiz.

300 komando az bir sayı değil''

Sözlerim biter bitmez.

Selim bağırdı.


''Komutanım.

Ulaştık!''


Koşarak telszin başına gittim.


''Orhan komutanım Ben Ceylan.!''dedim.

O kadar  cızırtılıydı ki.

Sesini zar zor alabiliyordum.


''Komutanım kardan intikalimize devam edemiyoruZ.

Sınır köyünde kısılı kaldık''dedim.


Anladığım kadarıyla onlar da bir köye sığınmışlardı.


''Köyde misiniz?''dedim.


Verdiği cevaptan eveti çıkartır çıkartmaz.

Cızırtı kesilmeden devam etti.


Kapattım.

En azından burada bir müddet kalacak zaman yaratmıştık ve askerlerim ısınabiliyordu.



-------------------------------------------------------------------

Oğuz.


''Hiç birinden haber yok amk kafayı yiyeceğim''diyordu Barış.


''Şuana kadar operasyon başlamış ve bitmişti'' dedim sessizce.


Hiç kimseye ulaşamıyorduk.

Resmen dört beş bin asker kayıplara karışmıştı.


''Hava durumuna bakıyorum bir sıkıntı yok !

Telsizlerden teröristleri dinliyorum bir hareketlilik yok.

Nereye gittiler hepsi birden.

Ne telsizleri görünüyor ne de başka bir şey

Oğuz bir şeyler yapmamız lazım''dedi Barış.


Bir şeyler yapmamız lazımdı.

Ceylanın güzergahına bugün yüzüncü bakışımdı.

Köyde bir sıkıntı çıkamazdı.

En güvenilir köylerden biriydi.

Operasyonlardan haberdar olan varsa köye pusu kurmuş da olabilirdi.


Ama çatışmaya dair hiç bir iz yoktu.


Ceylanın telsizi açıktı ama sürekli cızırtı geliyordu.


Son bir kez daha denedi Barış.


''CEYLAN!''diye bağırdı.


Elinden telsizi kapıp ittirdim Barış'ı


''Ceylan güzelim?

İyi misin?''

Ceylan kesik kesik duyulan sesinden bir şey anlaşılmıyordu.


Arada sesi düzeldiğinde.


''Köy,askerler,''demişti.

Anlaşılmıyordu.

Sonra bir müddet daha konuşmaya çalıştıktan sonra

Arkadan Gül'ün sesi duyuldu.


''Ceylan,

Askerler kendine geldi''dedi ve benim yüzüm sapsarı oldu.

Orada bir şey olmuştu

Ne olduğunu bilmiyorum ama orada bir şey olmuştu.

Çatışmaya girmişlerdi ya da yaralanmışlardı.

Bir şey olmuştu işte 

Barışla göz göze geldik.

Koşarak çıktık.


Altay da emir beklediği için awacs'ın içindeydi.


''Altay bizi hemen götürüyorsun aslanım''dedim.

Bir anda toparlandı.

''Emir geldi mi sonunda 

Başlıyor muyuz?'' dedi.


''Hayır ,

Ceylanın birliğinde bir sıkıntı var.

Bizi onların gittiği köye atacaksın''


Altay bu emrimi sorgulayacak biri değildi.

Zamanında daha uç şeyler istemiştim.

O yüzden awacstan çıkıp normal bir helikoptere geçtik

Awacs iniş yapmak için fazlaca büyüktü.


Barış gözünü bir noktaya dikmiş.

Bir paket sigarayı yemek üzereydi.

Bende de durum farklı değildi.

Tamam ikisinin de sesini duymuştuk ama bir sıkıntı vardı.


Ciddi bir sıkıntı vardı.


Ceylan bin bir türlü zorluğu atlatmıştı ama..

Aması vardı işte


Helikopter yaklaştığında kar fazlasıyla artmıştı.


''Önümü göremiyorum lan''dedi Altay.


''Sen bizi indir de önünü göremesen de olur'' dedi Barış.


Camdan dışarıya baktığımda sisten ve kardan bir bok gözükmüyordu.

Helikopterin haritasına göre şuan tam köyün üstündeydik.

Ama köy ortada yoktu.

Amk köy bile ortada yok

Askerler de ortada yok.

Hiç bir bok yoktu.


''Köy tam aşağıdaysa yaklaşabildiğin kadar yaklaş halatla ineceğiz ''dedim.


''Kafayı mı yediniz oğlum halatın ucunun nerede bittiğini

Yere değip değmediğini göremeyiz bile.''dedi.


''Barış paraşütle bile atlar''dedim.


Atlardı.


Atlardım.


Tamamen kör bir şekilde Altay helikopterin bilgisayarından yere 20 metreye kadar yakınlaştı ve biz halatlarla yere atladık.


İkimiz de yere indiğimizde köyden on metre kadar uzaktaydık.

Küçük cılız bir ateş gözüküyordu.


''Şu gördüğüm ateş köy meydanında mı?''dedim


''Öyle gözüküyor abi''dedi.

İşler daha da ilginçleşiyordu.

Kim bu havada köy meydanına ateş yakardı.


Sessizce köye yaklaşıyorduk.

Helikopteri duyma imkanları yoktu çünkü rüzgar helikopterden daha çok ses çıkarıyordu.


Yavaş yavaş köye ilerlediğimizde köyde 300 askerden eser yoktu.

Bütün köylüler evlerine çekilmiş ses çıkmıyordu.


Ceylan telsizi kurduğuna göre buralarda olmalılardı ama yoklardı.


Barış'a işaret ettim.

Bir evi gözüme kestirmiştim.

İçeride Selim'in sesini duymuştum ama bi an sesi kesildi.

Çıt çıkmıyordu.


Barış'a sen gir koruyacağım işareti yapacaktım ama aynı anda girmemiz daha iyi olacaktı.


Bir 

İki 



Kapı birden açıldı ve bize doğru üç namlu belirmişti.


Ceylan

Gül

Ve 

Selim.

Kar maskemi yüzümden çıkartana kadar.


''KIZIM SİZ MANYAK MISINIZ?''dedi Barış Gül'ün üstüne yürüyerek.


Ben de Ceylana doğru yürüdüm.

Ve sadece sımsıkı sarıldım.


Allah'ıma bin şükür iyiydi.


''İyi ki geldin''dedi.

Nasıl bir ruh halinde olduğunu düşünemiyordum.

Çok fazla yük binmişti üstüne.


''Her zaman geleceğim''dedim.


Bırak dağın tepesinde dünyanın bir ucunda olsa yine gelir alırdım.

----------------------------------------

Barış.

''Sen niye geldin ki?''dedi suratında anlayamadığım bir ifadeyle.

Niye mi geldim?


''Kızım başınıza bir şey geldi sandık.

Oğuz'u yalnız mı yollasaydım.

Size de iyilik yaramıyor.

Ben de çok meraklı değilim senin suratını görmeye''dedim 


Meraklıydım.


Arkasında yatan iki asker vardı.

Kıyafetleri çıkartılmıştı.

Üzerlerinde kat kat battaniye vardı.

Yarı baygın bizi izliyorlardı.

Hipotermi geçirdiklerini anlamıştım demek ki telsizdeki konuşma bunlarla ilgiliydi.

Biz de ciddi bir çatışma olduğunu sanmıştık.


Askerlerin birine doğru eğildim.

Ateşine baktım.

Vücut ısısı normale dönmeye başlamıştı.


Ayağa kalktım.

Etrafıma bakındım.

Köşede köyden bir adam ve eşi el pençe divan durup bana bakıyordu.


''Çay var mı yenge?''dedim.

Gül bana şaşkınca bakmıştı.


''Kızım biz de lise terk değiliz herhalde  beş dil biliyorum lan ben''dedim.

Bu kız da beni iyice hafife almıştı.


''Ona şaşırmıyorum Barış komutan.

Rahatlığınıza şaşırıyorum.''dedi.


Ne varmış rahatımda ?

Sana bir şey olmamış işte benden daha rahatı var mı dünyada ?


''Operasyon diyorum,

Diğer birlikler belki de başladı operasyona?''dedi.


Küçük bir gülüş attım.


''Sence onlar operasyona başlamış olsa bizde operasyonda olmaz mıydık?''


Surat asarak bana baktı.


''Gelmezdiniz yani?''dedi.

Operasyonda bile olsam koşa koşa gelirdim.

Kar buz demeden.


''Geldiğime memnun olmayan sensin şimdi de gelmez miydin diyorsun hemşire hanım.''dedim muzipçe.


O cevap vermeden Ceylan atıldı.


''Diğerleri de kara yakalanmış o zaman ''dedi bana ve Oğuz'a bakarak.


''Sanırım öyle telsizlerine ulaşılamıyor''dedi Oğuz.


Köylü kadın çay getirip bana uzattı.

Gül çayıma bir tane şeker attı

Kendisinin çayına uzandı ona da bir şeker attı.


İçtiğim şekere kadar biliyordu ve o kadar doğal yapmıştı ki.

Bıyık altından gülümsedim.


''Ne?''dedi koluma vurup


''Yok bir şey ''diyerek omuz silktim ama gülümsemeyi de sürdürüyordum.

Cebimden bir sigara  çıkarttım.

Ateşleyecekken Gül üfledi.


''Hastaların başında sigara içme!

Mutfağa git!''dedi.


Bakış attım ve evin mutfağına doğru yürüdüm.

Köy yerinde her mutfakta bir yer ocağı olurdu.

Yenge ocağı yakmış yemek yapıyordu.

Ateşin başına oturdum.

Sigaramı yaktım.

Yenge geldi bir süre sonra.


Gülümsedim.


''Ee yenge akşama ne yaptın bakalım?''dedim.


''Ne yapayım oğlum,evde ne varsa onu yaptım

Kusurumuza bakmayın.

Askerlerin boğazından sıcak bir şeyler girsin diye komşularla çorba yaptık.

Hayvanlardan kestiler erkekler akşama yanına koyarız yemeğin''dedi.


Bu köye daha önce de gelmiştik.

Bordolar olarak intikale çıktığımızda sınırları kontrol etmek için çoğu zaman bu köyün dağlarına kadar gelirdik.

Bu yenge de bahar oldu mu hayvanlarını otlatmaya çıkarır bazen de yemek yapmak için dağda bulduğu otları toplardı.

Bir kaç kere bizi fark etmiş çantasında yemek için getirdiği meyvesini bölüşmüştü.

Biz de tugaya döndüğümüzde köye erzak getirir olmuştuk.

Yengenin bir kızı bir de oğlu vardı.

Oğlu şuan askerlik yapıyordu İranda.

Kızını da okuması için Türkiyeye yollamıştı.

Biz istemiştik düzgün modern bir eğitim alsın diye.

İyi de olmuştu.

Okulunu bitirmişti.

İstanbul da sağlam bir iş bulmuştu.

Ailesine yardım ediyordu.


''Yemeklerini özlemiştik yenge,

İyisin ya bir sıkıntın yok?''dedim.

Yüzü aydınlandı önce sonra yavaş yavaş karardı.


''Şunlar bizi rahat bırakmıyorlar oğlum.

Hadi biz neysek de size olanları her gün haberlerden izliyoruz.

İçim el vermedi hiç.

Bugün sizinkileri görünce de nasıl sevindik anlatamam.

Hele o kız var ya asker olan.

Esaslı kız vesselam''dedi.

Ceylandan bahsediyordu.


''Öyledir yenge ,Oğuzun nişanlısı''dedim.


''Belli belli,seninki de belli ama''dedi.


''Kimmiş benimki?

Ha hemşireyi diyorsun?''dedim.


''Sana bakışını görmedim sanma.

Sen de ona bakıyorsun''dedi.

Güldüm.


''Yok öyle bir şey,

Ben ona bakmam''dedi Gül arkamdan.


Kadının yüzü genişlemişti daha da.

''Gel kızım otur''dedi.

Benim karşımdan kalktı Gül'ün oturması için yer verdi.


Gül de kıramayıp oturdu.

Gül'ün eline de bir kaşık tutturdu.

''Arada karıştır da dibi tutmasın.

Ocağa da odunlar yandıkça ekle''dedi.

Ve Gül elinde kaşıkla kalakaldı.


Kadın mutfaktan çıktı,ikimiz kaldık.

Ateşin yansıması yüzüne vuruyordu.

Bana bakıyordu.

Gözlerini kaçırmadan.


''Bana bir şey olacak diye korktun mu?'' dedi bu zamana kadar duyduğum en yumuşak sesiyle.


O öyle sorunca benim de dilim yalana gitmedi.


''Korktum''dedim 

Gözlerimin içine bakmaya devam etti.

Sonra tencerenin kapağını açtı ve dairesel hareketlerle karıştırdı.

O an onu burada sanki burası bizim evimizmiş de yemek yapıyormuş gibi hayal ettim.

Her şeyin ötesinde.

Üniformalar yerine köy kıyafetleriyle düşündüm.

Basit bir hayatın içinde.

Yüzünde minik bir gülümsemeyle ve huzurla çorbayı karıştırıyordu.

Bana bu kadarı da yeterdi.


Kaşığı karıştırdıktan sonra kenara koydu.

Yüzünü tekrar bana döndü.

Sigaramdan bir nefes daha çektim.

Bu sefer beklemek istemiyordum.

Şu ortama yakışan şeyi yaptım.

Elimi boynuna götürdüm ve kendime çektim.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdım.

Allahım sen aklıma sahip çık.

Başım dönmüştü.


O da fazlasıyla karşılık vermişti.

Titreyen ellerini saçlarımın içinde gezdirdi.

Çenemi tuttu.

Elleriyle yüzümü okşarken de devam ediyordu öpmeye.

Nefes almak için dudaklarımı uzaklaştırdığımda söylediğim tek şey.

''Çok fena kesiğim sana''


-----------------------------------------------------------------------







Continue Reading

You'll Also Like

31.1K 2.5K 18
Acar, gözü pek demekti. Daha öğrenciyken bu lakabı uygun gören komutanı bu zamanlara geleceğini bilerek ona böyle seslenmişti. Bade Demir. Askeriyen...
1.5M 88.5K 40
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar Serinin 1, 2...
56.3K 2.2K 28
"Kimim ki ben Komutan? Vural Aslanbeyin artığı. Para ile satın aldığı bir o-" Elini Zümrütün dudaklarına bastırdı Egemen. "Kes sesini. Bir daha Zümrü...
102K 4.6K 37
bir ağaya mahkum kalmak..