Asil Bulanık

By ZeynepDefne

249K 17.1K 15K

*TAMAMLANDI* "Lütfen Andromeda yalvarırım." Bellatrix Lestrange, birine yalvarıyordu. Gözleri dolu doluydu ve... More

2/ Karanlık Sanatlar
3/ Ben Slytherin'im
4/ Metelik Üçlü
5/ Zindan
6/ İmdat
7/ Karşılık
8/ Hogsmeade
9/ Noel Tatili
10/ Eve Dönüş
11/ Tercih
12/ Tarihin Tozlu Sayfaları
13/ Andromeda
14/ Kan
15/ Büyü Kitabı
16/ Potterlar'ın Evi
17/ Popüler
18/ Biçim Değiştirme
19/ Randevu
20/ Tuzak
21/ İtiraf
22/ Kehanet Dersi
23/ Karanlık İşaret
24/ Bir Şey
25/ Aşk
26/ Kehribar
27/ Kabus
28/ Sevgilim
29/ Bağ
Yazar Notu/ Ara Konuşma
30/ Saldırı
31/ Kayıp
32/ Planlar
33/ Obliviate
34/ Çok Özlü İksir
35/ Zenci
36/ Tablolar
37/ Başka Saf
38/ İkinci Ruh
39/ Ölümler
40/ Şimdi Sıra Bende
Yazar Notu/ Ara Konuşma
41/ Benim Kızım
42/ Marcella Lestrange
43/ Sirius?
44/ Yüzük
45/ FİNAL

1/ Seçilmiş Adamın Oğlu

16.8K 611 1.2K
By ZeynepDefne

(Yazar Notu: Olaylar Büyük Savaş zamanından başlayıp günümüze kadar zaman atlayarak gelecektir. Harry Potter Fan Fiction'dır ama Harry Potter ve dostlarının çocuklarının başına gelen olayları anlatıyorum. Karakterlerin fotoğraflarını ilerleyen bölümlerde koyacağım. KEYİFLİ OKUMALAR.)

Bellatrix Lastrange, Andromeda'nın evine doğru hızlı adımlarla yürüyordu.

Muggle dünyasına geçmiş olsa bile üzerinde kapkara, büyük başlıklı bir palto vardı ve başlığı kafasına geçirdiğinde kimse onun Bellatrix Lastrange olduğunu anlayamazdı.

Andromeda'nın evine geldiğinde, boşta olan eliyle kapıyı çaldı. Kapıyı Andromeda açtı. İlk önce karşısındaki kişiyi tanımadı. "Kimsiniz?" Diye sordu çekinerek.

Bellatrix, başlığı çıkarıp kardeşine baktığında Andromeda şaşkınlıkla gülümsedi. "Bella! Bu ne hoş sürpriz? Seni beklemiyordum- Merlin Aşkına! Bu kim?"

Andromeda, Bella'nın elinde tuttuğu Muggle yapımı bebek pusetini gördüğünde çok şaşırdı. Bellatrix, kardeşini itip içeri girdi ve kapıyı kapattı.

"Biri var mı?" Diye sordu Bellatrix.

"Hayır." Dedi Andromeda. "Çocuklar okulda ve Ted işe gitti. Yalnızım."

Çocukları normal bir devlet okuluna gidiyordu. Andromeda, ailesini büyücü dünyasından uzak tutmak için böyle bir yol seçmişti. Kendisi de bu dünyada yaşamaya başladığından beri Muggle'lara asimile olmuştu. Ne kadar iğrenç, diye düşünüyordu Bella.

"Gel, bende kahve yapmıştım." Dedi Andromeda ama kardeşi ona sadece baygın bir bakış atmıştı. Kahve mi?

Birlikte oturma odasına geçtiklerinde Bellatrix pusetin içinden bebeği çıkardı. Kucağına alarak Andromeda'ya baktı.

"Bu kim?"

"Kızım." Dedi Bellatrix.

Andromeda şaşkınlık içerisinde "Ne?!" Diye bağırdı. "Neden bana hamile olduğunu daha önce söylemedin? Narcissa'nın haberi var mıydı? Ya da başkasının?"

"Kimsenin haberi yok. Rodolphus'un bile."

"Merlin! Ne demek bu? Babasının nasıl haberi olmaz? Yoksa Bella, bu bebek Rodolphus'un değil mi?"

Andromeda, Bellatrix'in hangi ara asasını çıkarıp boğazına yasladığını anlamadı. Gözleri irice açılırken Bellatrix gözlerini kısarak tısladı.

"Sakın. Onun babası Rodolphus Lastrange ve bir safkan. Annesi Bellatrix Lastrange ve safkan. Duydun mu?"

"Elbette." Dedi Andromeda. "Hadi, indir şunu."

Bellatrix asasını indirip yeniden cebine soktu ve Andromeda'ya anlatmaya başladı.

"Hamile olduğumu kimseye söylemedim çünkü büyük bir savaşa gidiyoruz. Herkes savaşa odaklanmışken bebeğimi tehlikeye atamam. Bu yüzden onu lanet olası bir Muggle hastanesinde kendi başıma doğurdum. Annesi de babası da bir ölüm yiyen. Eğer savaşta başarısız olursak bu bebeği ne yaparlar biliyor musun? Bilmek istemezsin."

Andromeda umutsuzlukla kardeşine ve bebeğine baktı.

"Onu sana vereceğim Andromeda."

Bellatrix'in birden söylediği şeye karşılık küçük bir şaşkınlık geçirdi Andromeda.

"Ne? Ne yapacaksın?"

"Bebeğimi sana vereceğim. Şu an kendimden nefret ediyorum ama ona Muggle dünyasında kimse zarar vermez."

"Böyle bir şeyi kabul edemem Bella. Savaştan kocanla beraber çekil ve bebeğini büyüt."

Bellatrix bir kahkaha attı. Bu, her zamanki attığı o korkunç, iğrenç kahkahalarından değildi. Yapmacık bir kahkahaydı. "Savaştan çekileyim öyle mi? Lord'a ne diyeyim? Üzgünüm Lord'um, birden anne olasım tuttu ve bu yüzden savaştan çekiliyorum. Kendim giderken kocamı da alıyorum. Size kolay gelsin, mi diyeceğim? Hem beni, hem Rodolphus'u hem de kızımı öldürür."

Andromeda bir şey diyemedi.

"Lütfen Andromeda, yalvarırım." Bellatrix Lestrange, birine yalvarıyordu. Gözleri dolu doluydu ve bedeni titriyordu.

"Ama, Bella-"

Bellatrix, kardeşinin sözünü kesti. "Bu benim seçimim! Druella ve Rodolphus'un bu bebekten haberi olmaması gerek. Druella'nın haberi olursa onu öldürür. Rodolphus'un haberi olursa eğer beni savaşa katılmaktan vazgeçirmek için elinden gelen her şeyi yapar. Kızını almak için Lord'a bile karşı gelir."

Bu düşünceyle yeniden titredi Bellatrix. Kocası, aşık olduğu adam Lord'a karşı gelmeye kalkarsa Lord hepsini öldürürdü. Kızını bile. Ama Lord savaşı kazanırsa -ki Bellatrix buna kalpten inanıyordu- kızını geri alabilirdi, üvey annesi Druella'yı öldürebilirdi ve kocasıyla beraber kızını büyütebilirdi.

"Rodolphus bir kızı olduğunu bilmeli Bella! Ya o çok güvendiğin Lord'un savaşı kazanamazsa?"

"Kapa çeneni! Lord'um hakkında böyle konuşamazsın. Kazanacak! Lütfen Andromeda, güvenebileceğim tek kişi sensin."

Andromeda, Bellatrix'in kucağındaki doğalı sadece bir hafta olmuş bebeğe baktı, yeğenine. Başını hafifçe yukarı aşağı salladı.

"Eğer ölürsem ya da Azkaban'a kapatılırsam bebeği bir Muggle ailesine -bunu söylerken bile tiksinmişti- ver ve soyadını değiştir. Ve lütfen, ne olursa olsun ne Black ailesinin, ne de Lastrange ailesinin bu bebekten haberi olsun."

Başını olumlu yönde sallamaktan başka bir şey yapamadı Andromeda çünkü bunu Bellatrix'e borçluydu. Yıllar önce kendisi de bu hayatı kursun diye Bellatrix onun için elinden geleni yapmıştı.

"Peki, adı ne?" diye sordu Andromeda.

Bellatrix Lastrange, bebeğinin kokusunu son kez içine çekip doya doya öptü. Son kez sarıldıktan sonra onu kardeşinin kollarına verirken "Marcella." diye fısıldadı. "Marcella Lastrange."

***

Bellatrix, kardeşinin evinden çıktığında ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Bellatrix Lastrange ağlamazdı.

Ama kendisini bir duvarın dibine çöküp hıçkıra hıçkıra ağlarken buldu. Sakinleşmesi biraz uzun sürdü. Sakinleştikten sonra ise cisimlendi. Savaş, yarın başlıyordu. Ortadan fazla kaybolmaması gerekliydi. Rodolphus onu çoktan merak etmeye başlamış olmalıydı.

"Neredeydin?" Diye sordu Rodolphus, Bellatrix geldiğinde. Malfoy Malikanesindeydiler. Burası, Lord'un seçtiği üs olmuştu. Lucius ve Narcissa Malfoy bundan ne kadar hoşlanmasa da hiçbir şey diyemezdiler.

"Etrafı gözetliyordum aşkım." Dedi Bellatrix, kocasının kollarının arasına girerken.

"Etrafı gözetlemek senin işin değil Bell. Bir daha gözümün önünden ayrılmayacaksın. Duydun mu?"

Bellatrix Lastrange'e Lord hariç; kızan, emir veren ve hatta bağıran tek kişi Rodolphus'tu. Ama Bellatrix bundan asla rahatsız olmuyordu. Hatta Rodolphus, kızdığı zaman çok seksi oluyordu.

Bellatrix, kocasının dudaklarına bir öpücük bıraktı. "Özür dilerim aşkım." Dedi gözlerinin içine bakarken. "Bir daha olmayacak."

Rodolphus, kolunu Bellatrix'in beline sarıp ona sarıldı. "Seni kaybedemem. Senden başka kimsem yok."

Var sevgilim. Dedi içinden Bellatrix. Bir kızın var.

***

Hogwarts' da kan gövdeyi götürüyordu. Dışarıda Voldemort ve Harry Potter ikisi karşı karşıya savaşırken içeride de Ölüm Yiyenler, Dumbledore'un Ordusu'na karşı savaşıyordu.

Bellatrix Lastrange, o bulanık Hermione Granger ve kanı bozuk Ronald Weasley, yılanı öldürmesin diye engellemeye çalışırken önüne diğer Weasley ailesi geçti. Bulanık ve kanı bozuk kaçarken Bellatrix sinirle Ginny Weasley'e bir lanet fırlattı ve Arthur Weasley ile Molly Weasley'e karşı savaşmaya başladı.

Arthur ve Ginny onun karşısında savaşırken Molly Weasley'i arkasındaki duvara fırlatmıştı. Bir saniye de olsa onun öldüğünü düşünüp arkasını kollamayı bıraktı ve bu sefer bir kahkaha atıp Arthur ve Ginny'nin üstüne daha sert gitmeye başladı. Arthur Weasley'i okulun camından fırlatırken sadece karşısında küçük Ginny Weasley kalmıştı.

Bellatrix Lastrange asasını kaldırdı. "Canımı sıkmaya başlıyorsunuz kanı bozuklar! AVADA KEDA-"

Molly Weasley son anda ayağa kalkıp Bellatrix'in arkasından "Immobulus!" tılsımı attı. Bellatrix o an donarken elindeki asası düştü ve gözlerini irice açtı. Gözleri, bir saniyeliğine ona en uzak noktadaki, koyulaşmış yeşil gözlerle buluştu.

Rodolphus Lastrange, karısının dondurulduğunu gördü. Karşısındaki rakibine bir Cruciatus atıp karısına doğru koşmaya başladı.

Molly Weasley, Bellatrix Lastrange'i öldürmek için affedilmez laneti yapmasına gerek yoktu. Bellatrix Lastrange'e bir Reducto laneti attı.

Bellatrix, kocasının gözlerinin içine bakarken son kez dudaklarını oynatarak 'seni seviyorum' dedi ve bedeni patlayarak parçalara ayrıldı ve külleri havaya uçuştu.

Rodolphus, Bellatrix'in adını bağırarak dizlerinin üstüne düştü. Gözleri, karısının küllerinde dolaşırken intikam almak için başını kaldırdı ve Molly Weasley'e baktı. Asasını kaldırdı ve nefretle bağırdı. "AVADA KEDA-"

Ginny Weasley, annesini kurtarmak için Rodolphus Lastrange'e "Expelliarmus!" Diye bağırdı ve elindeki asasını kaptı. Arthur Weasley ise o anda içeri girmişti ve Rodolphus'un üstüne atlamıştı.

"Artık bitti Lastrange. Karın ve sen Azkaban'a gideceksiniz."

"Karın, karımı öldürdü." Dedi Rodolphus, nefret dolu bir sesle. "Sana yemin ederim kanı bozuk, bir gün hepinizi öldüreceğim. Yemin ederim."

***

Andromeda, Gelecek Postası'dan savaşı Harry Potter ve arkadaşlarının kazandığını okudu. Ölen kişilerin isimlerinin olduğu bir liste de verilmişti, alfabetik sıraya göre.

Andromeda, listede Bellatrix Lastrange'in ismini okuduğunda yeğenine sarılarak saatlerce ağlamıştı. Rodolphus Lastrange'in adı da Azkaban'a kapatılanların arasındaydı ve çok ama çok uzun yıllar orada kalacaktı.

Ağlamayı bıraktığında, senelerce çocuğu olmayan ve her yolu deneyen ama başarısız olan arkadaşı Maria Brein'i aradı. Onu evine davet etti ve bebeği gösterdi. Evlat edinip edinemeyeceğini sordu.

Maria Brein, bu fikre hiç sıcak bakmasa da hiçbir zaman çocuğu olmayacağını biliyordu ve eşinin ailesi de bu duruma hiç hoşnut bakmıyordu. Bu yüzden kabul etti. Eşi Klaus ile beraber Marcella'yı evlat edindiler. Klaus, kızın adını garip bulduğu için değiştirmek istedi ama Andromeda buna izin vermedi. Evet, isim biraz erkek kökenliydi ve savaşçı demekti. Aynı annesinin ismi gibi...

***


Marcella büyüyordu. Gözleri aynı babasının gözleri gibi yeşildi ve annesi gibi ince, uzundu. Gür, siyah renk saçlara sahipti. Kirpikleri uzundu ve gürdü. Hokka bir burnu ve küçük, dolgun dudakları vardı. Çok ama çok güzel bir kızdı.

Üvey annesi bu yüzden Marcella'yı hiç sevmiyordu. Hatta bu kıskançlığı yüzünden onu Hogwarts'a bir sene geç göndermişti. Andromeda araya girip Marcella'yı istediğinde ise Klaus vermemişti. Çünkü bu kızı seviyordu.

Marcella gerçek anne ve babasını bilmiyordu. Bu yüzden öz anne ve babasını Maria ile Klaus biliyordu. Maria ona ne yaparsa yapsın Marcella affediyordu ve onu seviyordu. Babası ile arası iyiydi. Klaus onu seviyordu ve o da Klaus'u seviyordu. İkinci sene gelen mektubu birlikte okumuşlar, hatta Hogwarts alışverişini Diagon Yolu'nda beraber yapmışlardı.

Dokuz üç çeyrek peronuna da üçü birlikte gidip Marcella'yı uğurlamışlardı. Marcella, tren yolculuğunda pek fazla oturmamış, etrafta konuşan çocukları dinleyip gideceği yer hakkında bilgi toplamıştı.

Slytherin, Rawenclaw, Hufflepuff ve Griffindor diye dört tane bölüm olduğunu öğrenmişti ve kimi duyarsa duysun hepsi Griffindor'a gitmek istiyordu.

Ne var bu Griffindor'da? Dedi içinden kendi kendine. Ve sonra dayanamayıp birine sordu.

Kendisine sırtı dönük olan birinin omzuna hafifçe dokundu ve "Hey!" Diye seslendi.

Omzuna dokunduğu çocuk ona döndü. Çocuğun mavi rengi gözleri kızı bulurken "Merhaba?" Diyerek karşılık verdi.

"Ben, bir şey sorabilir miyim?"

"Elbette."

"Neden herkes Griffindor'a gitmek istiyor?"

Oğlanın kaşları hafifçe yukarı kalkarken "Bende Griffindor'a gitmek istiyorum." Dedi.

Marcella, dayanamayıp güldü. "Sende mi Brütüs?" Diye sordu eğlenceli bir sesle.

Karşısındaki çocuk kaşlarını çattı. "Benim adım Brütüs değil. Albus Severus Potter."

"Hey, tamam! Sakin ol, sayın ben 'Benim adım Brütüs değil, Albus Severus Potter.' diyen çocuk. Sadece küçük bir espri yaptım. Sezar'ı bilmez misin sen?"

"Kimsin sen? Sezar da kim? Yoksa Muggle doğumlu musun?"

"Muggle, hani şu sihir yapamayanlar mı? Evet, ben bir Muggle doğumluyum."

"Evet." Dedi arkadan gelen bir ses. "Bulanık yani."

Marcella, arkasını döndüğünde bir kızla karşılaştı. Siyah saçlı, yeşil gözlü bir kızdı.

"Bulanık falan deme." Diye uyardı Albus Severus.

"Ah, tamam sakin ol. Muggle doğumlu teyzen Büyücü Bakanı olduğu için mi bu kadar gerginsin yoksa?"

Kız eğlenerek güldü ve yanlarından çekip gitti.

"Iy, bu kimdi?" Diye sordu Marcella. "Umarım bu kız herkesin gitmek istediği Griffindor'a seçilmez."

"O kız kesinlikle Slytherin." Dedi Albus Severus. "Annesi de babası da bir Slytherin'di."

"Anne babaya göre seçiliyor ise ben hangi bölüme gideceğim ahmak Albus Severus Potter?"

"Benimle düzgün konuş. Ayrıca senin adın ne?"

"Marcella Brein."

"Marcella mı? O erkek ismi değil mi? Marcell diyeceğim sana."

"Asıl Marcell erkek ismi! Cella de o zaman."

"Hayır. Çünkü tam bir erkek gibisin. Sana Marcell diyeceğim."

"Peki ben sana ne diyeceğim. Hangi ismini kullanıyorsun?" Diye sordu Marcella sinsi bir şekilde.

"Tabi ki Albus." Diye cevapladı küçük Potter.

"O zaman sana Severus diyeceğim."

"Hayır." Dedi Albus Severus. "Bana Albus de."

"Severus'u daha çok sevdim. Umrumda değil, Severus Potter."

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" Diye sordu Severus, karşısındaki garip kıza bakarken.

"Hayır. Kimsin?"

"Ben, Harry ve Ginny Potter'ın oğluyum. Büyük Savaş'ın kahramanlarının, seçilmiş adamın oğluyum."

"Ne olmuş yani, benim babamda iç mimar. Öyle pek seçilmiş biri değil ve annemde sadece normal bir ev kadını. Yoksa bana hava mı atıyorsun, Severus?"

"Teyzem Büyücü Bakanı." Dedi Severus ciddi ifadesini bozmadan.

"Çok korktum! Yoksa güçlerimi elimden mi aldırırsın Severus?"

Karşısındaki kızın eğlenen tavırlarına karşılık sadece şaşırıyordu Albus Severus. Karşısında, on metre ötesinden gelen insan bile onun Harry Potter'ın oğlu olduğunu duyunca saygıyla eğiliyordu. Bu kız ise onunla dalga geçiyordu.

"Yoksa bu yüzden mi Griffindor'a gitmek istiyorsun?" Diye sordu Marcella. "Ailen önemli kişiler olduğu için. Ailen için."

"Emin ol sende Harry Potter'ın çocuğu olsaydın Griffindor'a gitmek için elinden geleni yapardın."

"Yanılıyorsun. Benim babam çok kötü biri olsaydı ve mesela- Bana kötülerin gittiği bir bölüm söyle?"

"Slytherin." Dedi Severus sıkıntıyla.

"Ve ben Slytherin yerine Griffindor'a gitseydim bu umurumda olmazdı. Çünkü kader... Aynı şekilde babam iyi biri olsaydı ve ben Slytherin'e gitseydim yine üzülmezdim. Çünkü kader... Anladın mı Severus? Ve ayrıca Slyther'in ya da Griffindor ya da diğer ikisi... Ben hangisine gidersem o bölüm daha şanslı olur, ben değil."

Marcella kendisinden emin bir şekilde konuşup trenin duvarına yaslandı ve Severus'a baktı.

"Vay canına. Bir Muggle doğumluya göre çok cesursun."

"Teşekkür ederim ama bu neyden doğduğumla alakalı değil, ne olduğum ile alakalı. Sence Slytherin'e gider miyim?"

"Umarım gitmezsin." Dedi Severus. "Orada Muggle doğumluları sevmezler."

"Hmm." Dedi Marcella düşünceli bir sesle. "Peki nasıl seçiliyoruz?"

"Bizi seçmen şapka seçiyor." Dedi Severus. "Gittiğimizde görürsün."

***

Bütün öğrenciler ortak salonda toplanmıştı. Yeni gelen birinci sınıflar da. Profesör McGonagall, açılış konuşmasını yaptıktan sonra her öğrenciyi sırasıyla seçmen şapka seçmesi için çağırıyordu.

"Scorpius Malfoy!"

Sarışın, çok sarışın, buz mavisi gözlü bir çocuk ilerleyerek sandalyeye oturdu. Profesör, şapkayı koydu.

"Bir Malfoy... Senin yerin belli... Slytherin!"

Slytherin masası alkışlamaya başladı ve Malfoy gidip oraya oturdu.

Marcella sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Nihayet kendi adını duydu.

"Marcella Brein!"

Gidip, sandalyeye oturdu ve Profesör şapkayı koydu.

"Merlin Aşkına... Marcella Brein, bulanık... Sözde bir bulanık..."

"Hey." Dedi Marcella. "Sensin bulanık. Bulanık olmanın nesi suç?!"

"Bayan Brein." Diye uyardı Profesör. Marcella başını sallayıp sustu.

"Vay canına, bir de çok cesur. Ne yapmalı? Seni Griffindor'a mı koymalı? Ama... Hayır. Çok kurnaz ve zeki. Ve ayrıca, seni çeken çok ama çok güçlü şeyler var... Slytherin!"

Marcella şaşıracak oturduğu yerden kalktı ve alkışların arasında gidip boş olan yerlerden birine biraz önce seçilen çocuğun yanına oturdu. Onunla tokalaşan birkaç kişiyle tokalaştı ve sonra da yanındaki çocuğa döndü. "Merhaba."

"Merhaba."

Yeniden önüne döndü ve izlemeye devam etti.

"Albus Severus Potter!"

Bütün salon sessizliğe gömülürken; oğlan kendinden emin adımlarla gitti ve oturdu. Profesör, şapkayı yerleştirdi.

"Bir Potter."

Albus Severus Potter, soğuk terler döküyordu. Nefesini tutmuştu.

"Babası gibi yılanlarla konuşabilen, zeki, atik biri. Yönetmeyi seven, asil biri. Cesur ve ilginç. Sen, gördüğüm ikinci Potter'sın ve farklısın. Albus Severus... Severus... Slytherin!"

Bütün salon yine o ölüm sessizliğine gömülürken Profesör de dahil herkes şaşkındı. Slyherin masasından tık çıkmıyordu.

Marcella, dayanamadı ve ayağa kalkıp alkışlamaya başladı. Yoksa çocuk şoka girecekti.

Marcella alkışlamaya başlayınca yavaşça Slytherin de alkışlamaya başladı. Severus, zorlukla Slytherin masasına gelmişti ve Marcella ile Scorpius'un karşısına oturmuştu.

"Kendine gel." Dedi Marcella. "Herkes sana bakıyor Severus."

"Ben, ben bittim." Dedi Severus. "Benim burada ne işim var?"

"Bende bir Muggle doğumlu olduğum halde buradayım. O bunak şapkayı umursama! Kendini Griffindor hisset ama burada yaşa, boşver."

Severus cevap vermedi. Çünkü şoka girmişti. Gözleri Küçük Malfoy'un üstünde geziniyordu. Scorpius dayanamadı ve "Bir problem mi var Potter?" Diye sordu.

"Seninle aynı binada olduğuma inanamıyorum."

Scorpius gözlerini kıstı. "Babası seçilmiş kişi olduğu halde Slytherin'e gelen birine göre çok cesurca konuşuyorsun, Potter. Yerinde olsam Slytherin varisine karşı böyle olmazdım."

Marcella, bu iki salak arasındaki dalaşmayı izlerken sıkıntıdan patlamak üzereydi.

Yüzünü buruşturdu Severus. "Slytherin varisiymiş..."

"Slytherin varisi mi?" Diyerek araya girdi Marcella. "İkiniz it dalaşına bir son verip beni dinler misiniz? O da ne demek?"

"İt mi? Sen hangi cürretle bana böyle söylersin bulan-"

Scorpius'un lafını Severus'un elinin altındaki bıçağı masaya serçe saplaması kesti. "Eğer ona ya da başka birine o lafı söylediğini duyarsam Malfoy, seni yemin ederim pişman ederim."

Marcella, Severus'un masaya bıçağı sapladığını gördüğünde bir anlık şaşkınlıkla ona baktı. Daha sonra dikkatini toplayarak "Beni korumana gerek yok Severus." Dedi.

"Sana Severus mu diyor Potter?" Diyerek güldü Scorpius. "Tam bir Slytherin olmuşsun."

Severus, sinirlendikçe kasılmaya devam ediyordu.

"Seçilmiş adamın oğlu bir Slytherin. Hemde, safkan bir Slytherin." Scorpius başını iki yana sallayarak oturduğu yerden kalktı. "Yoksa sen lanetli misin Severus?"

Scorpius giderken, Severus masaya sapladığı bıçağı çıkardı ve onun arkasından fırlatmak için hedef aldı. Marcella bunu fark ettiğinde gözlerini irice açarak Severus'un eline uzandı ve koluna sıkıca sarıldı.

"Manyak mısın sen Severus? Bırak hemen şunu!"

"Madem bir Slytherin'im, bu pisliği öldürmekten çekinmem. ÇEKİL Marcell."

Marcella, Severus'un elindeki bıçağı diğer eliyle aldı ve kolunu bıraktı. Sonra yeniden yerine oturdu. Önüne gelen saçını kulağının arkasına atıp başını iki yana salladı.

"Aptal."

Severus, sadece gözlerini devirdi ve oturduğu yerden kalktı.

Nereye gidiyorsun, diye sormak istedi Marcella ama ona neydi? Bu yüzden arkasına yaslandı ve derin bir nefes aldı.

Çok sert ve bol kavgalı geçecek bir yıla düşmüştü. Ve bu, Marcella'yı rahatsız etmek yerine garip bir şekilde iyi etkiliyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

1.7K 162 9
"Onu hamile bırakman seni gerçekten şaşırttı mı, Patiayak?" "Ben bir azizim." Sirius şaka yaptı. "Bunu içimde büyüyen bebeğe söyle." Solis Edwards, a...
9.1K 933 25
Smut warning ⚠️ Bir kehanet, sonsuzluk savaşı ve bir evrenin kurtuluşu.
181K 17.7K 21
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
40K 8.8K 10
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting