crossfire | kim taehyung.

By alluretodarkness

141K 14.1K 10K

"Yani hatırladığım her anın saçma bir simülasyondan ibaret olduğunu mu söylüyorsun? Ya sana dokunurken hisse... More

tanıtım - "ilk çatlak"
bir - "broken dreams"
iki - "stone cold"
üç - "inside"
dört - "trust nobody"
beş - "different stars and stories"
altı - "drowning shadows"
sekiz - "girl meets evil"
dokuz - "the forgotten boy"
on - "call me a sinner"
on bir - "facing the truth"
on iki - "obedience"
on üç - "reflection"
on dört - "pass"
on beş - "falling in a trap"
on altı - "she ain't me"
on yedi - "love is a lie"
on sekiz - "find the sinner"
on dokuz - "wake me up"
yirmi - "back to the nothing"
yirmi bir - "playing the god"
yirmi iki - "firstborn"
yirmi üç - "defective"
yirmi dört - "breaking the wings of an angel"
yirmi beş - "endless mind"
yirmi altı (final) - "happy ever after"
♡|yeni hikaye| devil in him (taekook)

yedi - "midnight decisions"

5.1K 571 253
By alluretodarkness

Kuruydum, bu huzurla uyumam için bir nedendi. Ama önceki sıcaklık yoktu. İçime işleyen soğuğu hissedebiliyordum.

Battaniyeyi biraz daha üstüme çekecektim ki başka bir eksiklikle gözlerimi açtım. Sabah olmuştu. Etrafta Taehyung'dan hiçbir iz yoktu, iç çamaşırlarımla uyuduğumu hatırlayınca battaniyeyi kaldırıp bakma ihtiyacı hissettim. Giyiniktim ve kıyafetlerim kuruydu.

Kuru yaprak çıtırtılarına neden olarak yattığım yerde doğrulduğumda sönmüş ateşin dumanları yükseliyordu, ne Taehyung ne de çantasından bir iz yoktu. Paniğe kapılmamam beni de şaşırtmıştı. Fazlasıyla sakindim. Sanki Taehyung beni bırakıp gidemezmiş gibi, daha önce arkasına bile bakmadan gitmemiş gibi.

Bu güvenimin sebebi neydi bilmiyordum. Ama ayağa kalktığımda sakince battaniyeyi katlayıp etrafı incelemekten başka bir şey yapmamıştım. Biliyordum, Taehyung gelecekti; bu bir histi benim için. Bu hisse neden olan dün geceki yakınlaşmamız olabilirdi belki, bilmiyordum işte. Dudaklarının sıcaklığı hala dudaklarımda gibiydi, yakıcı soğuk kadar gerçek hissettirmişti.

Ne kadar zaman geçtiğini de hesap edemiyordum, yön duygumun nasıl olduğu hakkında bir tecrübem yoktu. En sonunda biraz dolaşmaya karar verdim. Taehyung isterse dönmeyebilirdi, kendimi anlayamıyordum. Umursamazlığımın burada da böylesine kayıpsız kendini göstermesi tuhaf hissettiriyordu. Simülasyon sahteyse, kişiliğim de mi sahteydi? Hayır. Ben sahte değildim. Ben... Bendim işte.

Masallardaki gibi gittiğim güzergahta izler bırakarak ilerlerken çevrenin kafamda haritalaşması için elimden geldiğince detaylara dikkat ediyordum. Doğanın ele geçirdiği beton parçaları, sarmaşıkların dolandığı kırık dökük oyuncak bebekler, ezilmiş mutfak eşyaları...

Ateşkesteki bir savaşın kalıntılarıydı bunlar. Sönüp gitmiş hayatlar, ölmekten korkarak doğup büyüdüğü yerleri terk etmek zorunda kalan halk. Savaş nedeniyle savunmasız halkın toplu göçlerine destek vermişti Başkan, bunu araştırma enstitüsündeki broşürlerden birinde okumuştum. Önce doğruluğunu sorgulasam da halk bir şekilde çıkmıştı işte. Yanından geçtiğim pembe etekli bebeğin sahibinin iyi olmasını diledim.

Sadece bu bölgede geçerli ateşkesin ne kadar süreceğini kestirmek zordu. Min Yoongi'nin dediğine göre Başkan bir şey bekliyordu. Pek belli etmek istemese de bunun benimle ilgili olduğunu görebiliyordum. Gerçi zamansız uyanışımla Başkan'ın planlarını altüst etmiş olabilirdim, beni öldürme ihtimali olabilirdi; ama yine de içimden bir ses üstüne gitmem gereken bir şey olduğunu söylüyordu. Ölmekten de korkmuyordum aslında, tek korktuğum hiçbir şey bilmeden, ne için olduğunu bile bilmediğim bir şey için ölmekti.

Birkaç hayvan sesini duyduktan sonra adımlarımı daha temkinli atmaya başlamıştım. Bu kadar dolaşıp umursamazlığa vurduktan 3 saniye sonra yırtıcı hayvanlar tarafından iç organlarımın deşilmesini istemiyordum tabii ki.

Elimde olmadan aklımda dolaşan küçük Taehyung adımlarımın yavaşlamasına neden oldu. Dün gece gözlerimle gördüğüm yapay ve hasarlı bacağı fazlasıyla etkilemişti beni. Engelli olması ne kendisinin suçuydu ne de bir suçtu.

Kısacası Başkan'dan şimdiden 998 kere nefret etmiştim.

Duyduğum bir hışırtıyla donup kaldım ve eğilerek etrafı dinledim. Taehyung ve ben böyle elimizi kolumuzu sallayarak gezebiliyorsak başkaları da gezebilirdi. Dün gecekiler gibi.

Acaba öğrenmişler miydi kaçtığımızı, merak ediyordum. Taehyung benim yüzümden bir vatan haini olmuştu, bense yakalanıp infaz edilmesi gereken denek olsa gerektim. Yani yakalandığımızda geri dönüşümüz yoktu. İkimiz de ölürdük. Ya da daha kötüsü.

Hışırtı olduğum yere doğru yaklaşmaya başlamışken ses çıkarmadan yanık kokan otların arasından sıyrıldım ve beton kalıntılarının tamamen yok olup doğanın kontrolü ele geçirdiği ağaç topluluğuna baktım. Oraya ulaşabilirsem saklanmak için bir şansım olurdu.

"Eğer çıkarsan canını yakmayacağıma söz veriyorum, küçük kız. Sonumun öldürdüğün asker gibi olmasını istemem. Güzelce enstitüye döneceğiz ve sen de Başkan'la randevuna gideceksin."

Söyledikleri karşısında bir an afalladım. Askeri benim öldürdüğümü sanıyorlardı. Bu da Taehyung'un ortalıktan kaybolduğunu fark etmedikleri anlamına geliyordu.

Ses bana paralel ilerlerken gözlerimi kapattım ve diz çöktüğüm bacaklarıma kramp girmemesi için dua ederek geriye sırtımın üzerine uzandım. Otlar üzerimi kapatıyordu ve asker üniforması doğada kamufle olmak için tasarlanmış gibiydi.

Adam olduğum tarafa gelip gözleriyle ileriyi tararken ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Kırklarında bir adamdı. Çelimsiz duruyordu, dengesini bozmak için nasıl saldırabileceğimi düşündüm.

Çelimsiz boynu bir hedefti.

Bacaklarım altımda mahsur kalmışken elimde pek bir seçenek kalmasa da çaresiz değildim.

Ani bir hesaplamayla ellerimi geriden yere sabitleyerek bedenimi köprü pozisyonuna getirdim ve sağ bacağımı kaldırıp adamın ensesine indirerek boynunu sol bacağımla kıstırdım.

Adam şaşkın bir şekilde çırpınırken elindeki silahı fark ettim ve son anda kendimi geri çektim. Silah ateşlendiğinde iğneye benzer bir şey eğdiğim başımı sıyırdı ve kalın yapraklardan birine saplandı.

Saldırımla yere düşen adam hazırlıksız yakalandığı için sinirliydi.

"Seni kaltak." dedi yarım yamalak dişlerinin arasından. Gülümsedim ve elindeki silahı alıp tersiyle kafasına vurdum.

"Tekrar dene."

Çelimsiz kafasında açılan yara midemi bulandırmıştı. O anda acıkmış olduğumu fark ettim.

Adamın bayıldığını kontrol ettikten sonra hayvan avlarında kullanılan uyutucu iğnelere benzer silahı yanıma aldım, elimde açılan çalı yaralarını da temiz bir yaprakla sildim. Tekrar şelalenin döküldüğü yere gitmem gerekiyordu.

Bir günlük eğitimle yaptığım şeylere inanamıyordum. Bu, simülasyonda elime silah aldığımda hissettiğim şeyle aynıydı. Sanki bir şekilde bütün bu eğitimi almış gibiydim. Doğuştan bir şey olması delilik miydi?

Ağaç diplerine bıraktığım taşları takip ederek geri dönerken aynı zamanda yeni bir saldırgan için temkinliydim.

Doğanın seslerini bastıran nefes alıp verişim yiyecek bir şeyler arayan kuşların dikkatini dağıtıyor olacak ki yanından geçtiğim her ağaçtan en az iki tanesi havalanıyordu. İçimden bir küfür savurdum.

O sırada sol yanımdan gelen çalı hışırtısı o yöne doğru ani dönüşüme neden oldu. Vücudumu tam o yöne çevirmiştim ki önce ağzıma kapanan sonrasında belimi saran eller beni çalının içine çekti.

Tüm gücümle çığlık atmaya hazırlanıp çırpınırken ağzımdaki elin sahibinin nefesi kulağıma çarptı.

"Şşt, sakin ol. Benim."

Çırpınmayı bırakıp ağzıma kapattığı elini tutarak şükrettim. Taehyung geri dönmüştü.

Beni kendine çevirdi ve endişeli gözlerle berbat göründüğünü bildiğim yüzümü inceledi.

"Şükürler olsun." diyerek beni kendine çektiğinde kolları arasında şaşırıp kalmıştım. Min Yoongi sarıldığında daha az şaşırmıştım, Taehyung çok nadir sarılırdı. Ben sarılmaya çalıştığımda tuhaf tuhaf bakardı bana önceleri. Şimdi düşündüğümdeyse bunun nedenlerini sıralama imkanı bulabiliyordum.

Sevgi görmeyen biri sevgisini nasıl göstereceğini bilmezdi.

  Sıcacık kolları arasındayken hızlı nefesi ve gümbür gümbür atan kalbi endişesini belli ediyordu.

"Şimdi senden sakin olmanı istiyorum. Saat 3 yönünde eli silahlı 7 kişi var. 9 yönünde de 2 kişi. Geldiğin yönden seni takip ediyorlardı."

Kolları hala bana sarılıyken geri çekildim ve yorgun yüzüne baktım.

"Hangi cehennemdeydin?!" diye çıkışarak göğsüne hırsla yumruğumu geçirdim. Sesimi kontrol edebilmeme şaşırmıştım. Genelde sinirlenince kendimi kaybeder, sağa sola sesimi yükseltirdim.

"Yiyecek bir şeyler bulmak için çevreyi dolaşmaya çıkmıştım, olur da bulursam diye de çantamı da aldım ki daha çok taşıyabileyim. Ama döndüğümde sen gitmiştin, hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum."

Ben söylediklerini dinlemek için çaba verirken biri konuşmaya başladı.

"Ses yoğunluğu şu çalı üzerinde etkin."

Biz susup sesi dinlemeye başlayınca devam etti.

"Eğer lanet çalının arkasından çıkmazsan elimizdeki silahlarla her bir hücreni tarayacağız."

Taehyung'un kaşları çatılmıştı. Hala beni tek başıma zannediyorlardı. Göz göze geldiğimizde elim çantasına gitti.

"Kar masken nerede?!"

Çantasını işaret ederken bana boş boş bakıyordu.

"Tak şunu." dedim başından geçirerek. Sonra maskeden görünen gözlerine bakarak devam ettim.

"Senin yokluğunu hala fark etmemişler. Hala şansın var."

Daha yeni anlamış gibi gözleri büyürken başını iki yana sallamaya başladı.

"Hayır." dedi kararlı sesiyle. Karşı çıkacağını bildiğimden gözüme kestirdiğim bıçağını bacak kılıfından hızla çıkardım ve boynuna yasladım.

"Eğer vatan haini olarak anılırsan yaşamana asla izin vermezler."

Dişlerini sıktı ve inatla boğazını bıçağa yasladı. Derisi anında kızarmıştı.

"Beni o lanet yerde bırakıp geldiysen dediklerimi yapacaksın." dedim gözlerim dolduğu halde kararlı bakmaya çalışarak.

Bana ona acı çektiriyormuşum gibi baktı. Bakışlarını gökyüzüne çıkardıktan sonra bana tekrar endişeyle döndü.

"Peki ya sen ne olacaksın?!"

Omuz silktim. "Bana zarar veremezler. Blöf yapacağım, bana ihtiyaçları olduklarını zannedecekler. Güçlü olduğumu sen söylemiştin. Ben de gücümü keşfedeceğim."

Alt dudağını dişledi.

"Peki ya seni babama götürürlerse?"

Bakışlarımı kaçırdım.

"Onu da o zaman düşünürüm. Hem zaten her türlü gideceğim gibi görünüyor. En azından sen yaşıyor olursun ve bana yardım edersin."

Adamlar sabırsızdı. "Üçe kadar sayıyorum kaltak. Ya çıkarsın ya da içini dışına çıkarırız."

Histerik bir şekilde güldüm.

"Blöf yapıyorlar." dedi Tae de beni destekleyerek.

"Durun!" diye bağırdım ve Taehyung'un kar maskesini indirerek bıçağı boğazına dayadım.

Adamlardan gülüşme sesleri geldiğinde onu sürüklememe karşı koymayan Taehyung'u öne sürerek çalılıktan çıktım. Taehyung dizleri üstündeydi.

"Geri çekilin yoksa asker ölür!" dedim en tehditkar ses tonumla. Bakışlarımı şaşkın şaşkın bakan adamların olduğu yere kaldırdığımda gördüğüm manzara hesaplarımda yoktu.

Min Yoongi adamları askeri aracının önünde beyaz önlüğüyle durmuş bize bakıyordu. Önce kaşları çatıldı, sonraysa dudakları adımla kıpırdandı.

"Seo Ra? Ne halt ediyorsun?!"

***

Helö madırfakırs!!!

Hastayım, ölüyorum. Siz benim yerime de yaşayın. :*

Continue Reading

You'll Also Like

4.8K 261 10
yeni tanıyacaklar için 💓
40.2K 1.4K 34
Jikook ile ilgili tüm resimler ve fanartlar olucaktır
127K 12.7K 29
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
140K 9.3K 27
Gerçekten bu şeyi bir suç olarak adlandırabilir misin? To: @SAGIENIUS #hayrankurgu ➡ 12 (15.05.2018)