SEVDA VURGUNU

By nslhn5828

1M 62.8K 27.6K

Onlar Sevdaya mahkum yüreklerin kahramanlarıydılar! "Her kalbin vurgun olduğu bir sevdası vardır.. Onların da... More

TANITIM
~Yeni Hayatlar~
~Sırların Peşinde~
~Neden?~
~Hangimiz Sevmedik?~
~Şer mi?Hayır mı?~
Şer mi?Hayır mı? /Part 2
~Dost mu?Düşman mı?~
~Gizli Gerçekler/ Part 1~
~Gizli Gerçekler/Part 2~
~Tehlikeli Oyun~
~Baskın Var/Part I~
~Baskın Var/Part II~
~Dökülen Sırlar~
~Hayeller/Hayatlar~
~Gerçekler Yakın~
SIKINTI BÜYÜK
Karakterler!!!!
~Doktor Aşkına!~
~Hayal Kırıklığı~
~Affet!~
~Geçmişin Gölgesi~
~Gerçekler Acıdır!!~
~Kaybediş~
~Savaş Başlıyor~Part I
~Savaş Başlıyor~Part II
~Vuslat~
Duyuru!!
~Vukuat Var!~
~Geçmiş,Gelecek~
ALINTI :)
~Abant~
Alıntı :)
~Kader!~
Özel Bölüm
~Tehlike Kapıda~
~Evet!~
ALINTI :))
~Kimsin Sen?~
ALINTI :))
bölüm değil :((
Oğlan Bizim Kız Bizim!
~Kadınlar & Erkekler~
Minik bir sürpriz :)
ALINTI :))
~Tuzak~
~Veda!~
~Melek~
~Evet De Ulan!~
~Emir'in imtihanı :)~
~Karım!~
~Operasyon~ Part I
~Operasyon~ Part II
~Giray'ın İmtihanı :) ~
~Yüreğimdeki İnci~
~Kutsal Parti ~
Talihsiz Yazar :))
~Hatasız Kul Olmaz:)~
~Düğün~ Part I
~Düğün~ Part II
Açıklama..
~Final / Part I~
~Iyi Bayramlar :)) ~
...
~Final / Part II~
Duyanlar duymayanlara...
Bık! Bık! Bık! :D
Özel Bölüm :)
Özel bölüm 2
okuyun lutfen..

~Bilinmeyen!~

13.8K 1K 640
By nslhn5828

Merhaba can okurlar ❤
Dün gelemeyen bölüm bugün huzurlarınızda :)
Keyifli okumalar diliyorum. Ailemize yeni katılan okurlarım hepiniz hoş geldiniz destekleriniz için sonsuz teşekkürler ❤

Bu hafta da genç kurguda 74 olduk. Zamanla daha güzel yerlere ulaşmama vesile olduğunuz için yine teşekkür ediyorum 😄 İyi ki varsınız sizleri çok seviyor bu kendi halindeki yazarcık :))

Okumaya başlamadan oylarınızı vermeyi unutmayın sonra heyecana kapılıp unutuluyor üzülüyorum. Bu kızı üzmeyin 😢

Sevgiyle kucaklıyorum. Her biriniz en güzele emanetsiniz ❤

Cihan, sabahtan beri ofisinin içinde dört dönüyordu. Girayın öne sürdüğü iddia sürekli beynini kemiriyordu. Doğru olabilir miydi? Gerçekten Nevzatın kendisinden haberi olabilir miydi? Bunu öğrenmesi imkansızdı. Annesi, hamile olduğunu zamanında herkesten gizlemişti. Belkide pislik herif, Nihan'a yaklaşmak amaçlı numara çekmişti. 

Zaten o gün Nihan'a zarar vermemesi resmen şükür sebebiydi. Aklına gelen kötü fikirlerin varlığı bile çıldırtmaya yetiyordu. Şuan tek derdi, tek düşündüğü kardeşi de değildi. Hayatının diğer yarısını, nefs-i sebebini de düşünmek zorundaydı. Eğer Nevzatın kendinden haberi varsa ikinci hamlesi belki de İmran'a karşı olabilirdi. İşte o zaman kıyamet kopardı. Hem kardeşini hem İmran'ı korumak için canını ortaya koyardı.

Sıkıntıyla nefesini koyverdi genç adam.. Bu işin içinden nasıl çıkacaktı bilmiyordu. Adamın bütün işlerine çomak sokması, harlayan ateşini söndürse de, bu karşı tarafı daha çok sinirlendirmişti. Nevzatın yok olmasına piyasadan adının silinmesine son bir hamlesi kalmıştı. Babasından aldıklarını, Nihan'ın imza yetkisiyle üç sene içinde birer birer geri almıştı. Şuan elinde ufak bir hissesi kalmıştı, eğer onuda elden çıkartırsa Nevzat, kimseye yem olmayı göze alamaz kendi kafasına sıkar giderdi. Giderdi de kendisi bu ihaleye katılamazdı. Nihan'ı artık hiç bulaştıramazdı. Güçlü birini bulmak zorundaydı. Az çok Nevzata göz dağı verecek birisi olmalıydı!

Cihan telefonundaki rehbere girip aradığı ismi hemen bularak arama tuşuna bastı. Karşı taraf aramayı cevapladığında Cihan sert tuttuğu sesiyle "Sinan Abi?" dedi..
 
***** ****** ****** ******* ******

Fırat sabah gerginliğini hala üzerinden atamamıştı. Holdinge geldiğinde ilk Zehra'nın odasına uğramış fakat beklediği sahneyle karşılaşmamıştı. Çünkü Zehra yerinde yoktu!

Odanın içinde Zehra ile birlikte çalışan kıza yarım ağız Zehrayı sorduğunda ise başta bilmediğini söylemişti. Fırat Zehra'ya yalan söyleyen Aysun'u işten çıkardıktan sonra, en yakın arkadaşı Duygu da masum kıza diş bilemeye başlamıştı. Kızın sevimsiz suratına daha fazla tahammül edemeyen Fırat hemen kendi odasına geçti.

Duygu, beş on dakika geçtikten sonra bütün cesaretini toplayarak, Fırat'ın odasına geçti. Bunu arkadaşı için yapmalıydı!

Fırat koltuğuna kurulup bilincini açmaya çalıştı. Zehracığı sabah kahvesini getirdiğinde yanında vereceği bir öpücükle ve bahşedeceği gülümsemeyle zıpkın gibi olacaktı. Kapı çaldığı anda suratındaki gülümseme daha da arttı. Gelenin Zehra olduğunu düşündüğü  için hemen gel komutunu verdi. Açılan kapıya hızlı kalp atışlarıyla bakarken aralanan kapıdan az önceki sevimsiz kızın girmesiyle kaşlarını çattı. Elinden şekeri alınmış çocuk gibi hissetmişti kendini. Hiç söz etmeden bekliyordu. Eliyle, kıza konuşmasını işaret etti.

"Fırat bey bir konu hakkında konuşacaktım?"

"Evet, nedir mesele?"

Duygu biraz mırın kırın ederek konuya girdi. "Zehra! Gün içinde sıklıkla insan kaynakları departmanına gidiyor. Oradan arandığına da şahit oldum. Suat bey devamlı arıyor!"

"Ne demek istiyorsun Duygu?"

"Verilen işleri tek başıma yetiştirmem imkansız. Zehra'ya iş prensipleri konusunda biraz bilgi verirseniz sevinirim. Özel hayatını iş dışında yaşamayı öğrenmeli!"

Fıratın nefesinin kesildiğini hissetti. Ayağa kalkıp kızı sarsmamak için zor duruyordu. "Özel hayat mı?" diye titrek sesiyle sordu.

"Yani, bilemiyorum ama sanırım Suat beyle aralarında özel bir durum var!" Duygu, planının tıkır tıkır işleyişine içten içe seviniyordu.

Fırat sinirle ayağa kalktığında karşısındaki kız küçücük kalmıştı. Adam sinirlendikçe sanki dahada büyüyordu!

"Ne saçmalıyorsun sen! Ağzından çıkanı kulağın duysun! Senin haddine mi böyle bir konuyu dile getirmek?!"

"Valla Fırat bey ben gördüğümü söylüyorum. Ne zaman fırsat bulsa Suat beyin yanında. Hatta dün arşivde ikisi akşama kadar düzenleme yaptılar. Baş başa.."

Fırat, sinirden kuduruyordu. Evet dün Zehra bana artık iş ver diye adamın başının etini yiyince Fırat arşivdeki dosyaları düzene sokmasını söylemişti. Kendisinin toplantıda olduğu saatlerde o da arşivi halletmişti. Bundan haberi vardı. Haberinin olmadığı kısmı düzenlemeyi Suat olacak adamla birlikte yapmasıydı! Ama ne olursa olsun Zehra'ya güveni sonsuzdu sakin kalmayı becerebilirdi. Belki..

"Gereksiz konuşman bittiyse işinin başına dön. Seni ilgilendirmeyen meselelere de karışmasan iyi olur. Bu konuda bir daha uyarmam. Ama sonunun en yakın arkadaşın Aysun gibi olmasını istiyorsan sen bilirsin, çıkışını hemen verebilirim! Ne dersin?"

"Ben, ben özür dilerim Fırat bey. Şey, gerçekten bir daha olmaz. İzninizle.."

Duygu, odadan çıktığında sinirden kıpkırmızıydı. En yakın dostunun gitmesine vesile olan bu mahalle dilberinden intikamını almalıydı. Hemen telefonunu alarak mesaj kısmına girdi.

"Herifi nasıl kafaladıysa bir türlü ikna edemedim. Kıza toz kondurmadı. Galiba bizim sandığımızdan daha da bağlılar birbirlerine. Ne yapacaksın?"

Telefonunu masasına bırakarak çaprazında duran Zehra'nın düzenli masasına öfkeyle baktı. Gelen mesaj bildirimiyle hemen dikkatini gelen mesaja verdi ve yüzündeki iğrenç gülümseme büyüdü..

"Merak etme mahalle dilberinin fişini çekmeme az kaldı. Bu günlerini mumla arayacak. Sen akıl bulandırmaya devam et.."

********* ******* ******** *********

Zehra yorgunlukla arşiv odasında dünden kalan işlerini tamamlamaya çalışıyordu. Nerden de demişti bana iş ver diye?! İki gündür canı çıkmıştı resmen! Allah'tan Suat abisi yardım etmişti de işini yarı yarıya bitirmişti. Kapı açıldığında evraklara gömdüğü kafasını kaldırıp gelen kişiye baktı. Suat elinde iki kahveyle kendisine doğru gülümseyerek yaklaştı ve elindeki kahveyi kıza uzattı.

"Çok teşekkür ederim Suat abi."

"Afiyet olsun. Bitirdin sayılır, çok azimlisin. Tebrik ederim." Adam, kardeşi gözüyle baktığı kıza gerçekten gururla baktı. Bu kız çok çalışkandı ve çalışkan azimli kişileri severdi. 

"Sağ ol abi sayende. Boş vakitlerinde hep yardım ettin. Gerçekten hakkını ödeyemem.."

"Dert etme canım, bende keyif alıyorum."

Zehra adama gülümseyerek baktığında kapıdaki hareketlilik dikkatini çekti. Fırat, pimi çekilmiş bomba gibi adeta geri sayımını başlatmıştı. Her an patlamak üzereydi. Konuşmanın en can alıcı kısmına şahit olmuştu. Canım demişti! Bu herif kimdi ki onun canına canım diyebiliyordu?

Zehra az çok durumu anlamıştı. Korksa da bunu belli etmeden gayet rahat bir şekilde "Buyrun Fırat bey?" dedi.

Fırat Zehrayı duymazdan gelerek adama ölümcül bakışlarını bir ok misali fırlattı. "İşleriniz yok mu Suat bey?"

Suat, genç adama içten sevecenlikle gülümseyerek, "Şu anlık yok efendim." cevabını verdi.

"İş her zaman vardır Suat bey! Birimdeki yerinize dönseniz iyi olacak!"

Suat kafasıyla ikisine de selam verip oradan uzaklaştı. Zehra Fırat'a kınarcasına bakıyordu. Kıskançlık gözünü adeta kör etmişti. Ne kadar ayıp bir davranış sergilediğinin farkında bile değildi.

"Direk defol diyebilirdin, bu biraz kibar oldu!"

Fırat, kızın kendisine birde sinirlenmesine iyice öfkelenmişti. O adamı savunduğuna inanamıyordu. "İş istedin iş verdim! Yanında Suat'ı verdiğimi hatırlamıyorum!"

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Yardımı sen mi istedin?"

"İyi değilsin sen! Adam sadece yardım.."

"Onun haddine değil sana yardım etmek lanet olsun sana birde canım demesine müsaade ediyorsun!" Fırat Zehranın lafını bölerek resmen kükredi. Zehra, korkuyla bir adım gerilerken kocaman açılmış gözleriyle adama bakıyordu.

Fırat'ın sesi adeta odada yankılanmıştı. O kadar sesli bağırmıştı ki merdivenlerden inen Melih kardeşinin gürleyen sesini anında duymuş hızlıca odaya doğru koşturmuştu. Zehra ise adama ne diyeceğini bilemiyordu.

"Fırat?"

"Ne Fırat ne!? Dünden beri elin herifiyle tek başına göt kadar odada .."

"Sakın! Sakın devam etme!" Zehra, elini kaldırıp susması için adamı durdurdu. Daha fazla konuşması ikisinin selameti için hiç iyi değildi. Siniriyle her şeyi yıkabilirdi. Buna izin vermemek için adamı susturmuştu. Akmaya hazır göz yaşlarını zorla geri ittirdi. Tam o sırada kapı sert bir şekilde açıldı ve Melih ikilinin arasına düştü.

"Neler oluyor?"

Melih, Zehra'nın ağlamaklı suratına bakıp anında sinirle kardeşine döndü. Fırat'ın ise seyiren gözleri Melih'e bakamıyordu.

"Yok bir şey abi!"

Zehra daha fazla dayanamayacaktı. Kendisine yakıştırdığı şey gerçekten hafif değildi. Onun böyle bir şeyi yapacağını nasıl düşünebilirdi aklı hala almıyordu. Konuşmadan hızla ayrıldı odadan. Melih giden kızın ardından kardeşini kendisine bakmaya zorladı.

"Niye bağırdın kıza? Koridorun başından duyuluyordu sesin!"

Fırat cevap vermek yerine boş boş yere bakıyordu. Öğretmeninden azar yiyen öğrenci gibiydi abisinin karşısında. Ne diyecekti ki? Yedim bir bok göz göre göre güvenini sarstım mı diyecekti!?

"Konuşsana oğlum! Ne hakkın var o kıza bağırmaya? O kız bize emanet. Ablası sana inandı, güvendi. En kıymetlisini sana, bana, bize emanet etti! Pişman olacağın şeyi neden yapıyorsun?"

"Kıskandım tamam mı? Lanet olsun sadece kıskandım!"

"Kimden?"

"İnsan kaynaklarındaki şu Emir malının aldığı yarma heriften! Suat mıdır nedir!"

Melih'in gözleri hayretle açıldı. Aynı kişiden bahsettikleri kesindi. Bu kardeşi gerçekten maldı. Kahkahasına engel olamamıştı genç adam. O güldükçe Fırat daha da sinirlendi. Ne vardı yani kıskandıysa çok mu komikti?! Sanki kendisi Sedayı hiç kıskanmıyordu.

"Gülmesene!"

Melih gülmesine son vermeden, kardeşinin omzuna sarılıp sıktı. "Ya abicim şu kıskandığın kişilere az dikkat etsen hiçbir sorun olmayacak!"

Fırat, abisine anlamayan gözlerle baktı. "O ne demek şimdi?"

"Adam evli demek! Geçen gün Seda ile gezerken rastlaştık. Eşi ve çocuğuyla!"

Fırat, dayak yemekten beter olmuştu. Bedeni ani bir titremeyle sarsıldı. Ellerini cebinden çıkartıp, "Sen sen ciddi misin abi?" diye sordu.

Melih gülerken kafasını evet anlamında salladı. Fırat, nerelere gidecekti bilmiyordu. Şu kıskançlığını biran önce dur demesi gerekiyordu. 

"Kahretsin! Şu aptal çeneme ne zaman sahip olacağım acaba?"

"Emirhan bir sen iki! Kıskançlık ve yanlış anlamalar sonucu geberip gideceksiniz!"

Genç adam yaptığı aptallığın bedeliyle kafasını salladı. Derin bir nefes verdi. Şimdi ne bok yiyecekti bilmiyordu. Kızı çok kırmıştı. Telafisi zor olacaktı ama halledecekti. "Neyse sen ne arıyordun yukarıda?"

"Terasta hava aldım biraz aşağı inerken böğüren sesini duydum!" Melih, kapıya doğru yaklaşıp dışarı çıktı. Fırat, abisinin düşünceli haline meraklı gözlerle baktı. 

"Ters bi durum yok ya?"

"Yok aslanım. Teklifi düşünüyordum. Şimdi amcam kızıma nasıl evlenme teklifi edersin diye beni öldürür mü öldürmez mi onun hesaplamasını yapıyordum!

Fırat sesli bir kahkaha savurdu dudaklarından.. "Az önce geldi kayınpederciğin. Babamın yanında şuan."

"Niye gelmiş ki?" Melih merakla adımlarını durdurarak kardeşine baktı. Fırat, bilmem anlamında omuzlarını kaldırdı.

"Belki hissettirmiştir düşündüklerini. Seni öldürmeye gelmiştir!"

İki kardeş gülerek odalarının bulundukları kata geldiklerinde Fırat abisine "Ben gönül alma operasyonuna başlamak üzere gidiyorum. Sana amcamla başarılar." diyerek kendi odasına doğru ilerledi.

Melih gülümseyerek aksi yöndeki odaya doğru yürümeye başladı. Etrafında gelip giden çalışanlara selam vererek babasının odasının bulunduğu kısıma girdi. Kapıya elini uzattığı anda babasının yükselen sesiyle yerinde kaldı.

"Ne demek abisi olabilir? Sinan sen ne dediğinin farkında mısın? Böyle bir şeyi Melih'e nasıl derim?!"

Melih kulağına dolan cümleyi idrak etmeye çalışıyordu. Biraz daha yaklaştırdı kulağını kapıya. Sinan arkadaşının öfkeli sesine sakin şekilde cevap verdi. "Kesin bir şey yok Onur! Araştırmaya başladım. Annesinin ölümü Melih'in doğum gününe denk geliyor. Elimizdeki tek bilgi bu! Ve.."

"Ve ne?"

"Ve aşırı bir benzerlik söz konusu."

Onur, bu duyduklarının hesaplamasını dahi yapamıyordu. Koltuğuna bezgince çöktü. "İnsan insana benzer Sinan. Dediğin iddia gerçekten çok büyük!"

"Onur, bak biliyorum! Melih'e olan bağınız çok farklı.."

Adam, sinirle arkadaşının lafını keserek, "Farklı değil! Melih benim oğlum!" diye bağırdı.

"Kimse aksini iddia etmiyor dostum! Ama eğer Berdan, Melih'in abisiyse bilmeye, öğrenmeye hakkı var. O adam 9 yaşından beri bunun yükünü taşıyor Onur!"

Kahretsin ki haklıydı. Ama oğlunun değersiz bir çöp gibi sokağa atılmasını da hazmedemiyordu. Böyle bir babanın oğlunun hayatına girmesine izin veremezdi. "Peki o, o yaşıyor mu?"

Sinan dostunun o diye bahsettiği kişiyi anlamıştı. Olumsuz anlamda başını sallayarak, "Hayır, karısını öldürdükten bir sene sonra intihar etmiş." dedi.

"Bak, biz Melih'i tanıdığımızda 3 aylıktı. Bir günlükken çöpte bulunmuş olduğunu biliyoruz hangi yurttan sevk edildiğini bilmiyoruz. Gülsüm o dönemlerde tedavi sürecine yeni başlamıştı ve çok hassastı biliyorsun. Ayrıca Melih'in bütün bilgileri gizliydi. Yine de Gülsüme söylerim geri dönük bir kayıt araştırması yapabilir belki!"

Melih kapının ardında duyduklarının hala şaka olduğunu sanıyordu. Şimdi kendisinin bir abisi mi vardı? Hızlanan kalbi göğsüne baskı yapıyordu. Bir elini kravatına götürüp çekiştirerek gevşetti. Nefes almak bu kadar zor olmasa gerekti. Kendi canından kendi kanından bir abinin varlığı tarifsiz bir heyecan yaptı bünyesinde. Kapının önündeki sandalyeye yığılıp kaldı. Bunca zaman kendisini ait olduğu yerde hissetse de bir yanı hep gerçek ailesini merak ediyordu. Bir yanı hep yetimdi, öksüzdü.. Ruhunun o yarım tarafı hiç tamamlanmamıştı. 27 yıldır bir yanı yaprak dökerken bir yanı bahar bahçeydi..

Kimseye belli etmeden geldiği yolu geri döndü. Çıkıp gitmesi gerekiyordu. Ne demişti amcası adamın adı için? 

Berdan!

Kimdi bu adam? Soy ismi neydi? Nerede yaşıyordu? Annesi neden ölmüştü? Babası neden intihar etmişti? Neden onu çöpe atmışlardı? Bu kadar vicdansız bir ailede nasıl dünyaya gelmişti? Onu çöpe bırakan kimdi? Babası? Annesi? Abisi? Yoksa el birliğiyle mi verilen karardı?  Kafayı yemek üzereydi. Bu nasıl bir acıydı? Adını koyamadığı bu acının tarifi bile yoktu..

Seda Melih'e saatlerdir ulaşamıyordu. Telefonlarına cevap vermiyor şirketten bile ulaşamamıştı. En son Fırat'ı aramış babasının yanına gideceğini söylemişti. Onur amcasını aradığında ise adam telaşlanmış direk odasına gitmişti. Telefonu masasında olduğu için şirkette olduğunu düşünmüştü. Hemen güvenliği arayarak oğlunu sordurdu. 

"2 saat önce çıktılar efendim!"

Onur, aklına gelen düşüncelerini biran önce savuşturdu. Her şeyi öğrenmiş olabilir miydi? Kendi odasına geçti. Beklemekten başka yapacağı bir şeyi yoktu..

Sedaya haber veren Onur, Sinanla konuşmasından da bahsetmişti. Sedada şüphelenerek bürosundan hemen çıkıp yetimhaneye gitti. Arabasını park ederek koşarak girdi bahçeye.. Hızla aradı bahçeyi gözleri.. Ve buldu sevdiceğini..

Yanına aldığı ufak çocuklarla çimenlerin üzerine oturmuş, onlara artık ne anlatıyorsa hepsi kıkır kıkır gülüyordu. Kimisi Melih'in boynunda kimsi adamın bacaklarına başlarını yaslamıştı, kimisi Melih'in gür saçlarına şekil veriyordu. Seda bu görüntü karşısında gülmeden edememişti. Neler düşünerek gelmişti neler bulmuştu. Kızlar kendisini görünce hemen ona doğru koşmaya başladı.

"Seda abla gelmiş oleyyyy!"

Seda dizlerinin üzerine eğilerek kollarını açtı. Kendisine koşan çocukları kucaklayarak öptü. Melih oturduğu yerden aşkla izledi sevdasını. Seda adamın uzaktan bakışıyla bile heyecanlandı. Yavaşça adama doğru yaklaştı. Melih ayağa kalkıp belinden sarılarak vücuduna doğru çekti. Açık saçlarını soluna doğru toparlayarak açıkta bıraktığı boynuna, tenine sıcak dudaklarını bastırdı.

"Melih, çocuklar bakıyor!"

Seda bir gözü kendilerini kıkırdayarak izleyen yaramazlardaydı. Melih'ten zorla ayrılarak o da çimenlik alana oturdu. Ayağındaki topuklu ayakkabıları çıkartıp ayaklarını toprakla buluşturdu. Melih üşüteceksin dediyse de Seda omuz silkti. Seviyordu böyle çimlere çıplak ayakla basmayı. Bedenini rahatlatıyordu. Annesi her fırsatta babasının başının etini yerdi. Ne zaman sinirlense "Toprağa bas Sinan toprağa bas!" diye peşinde dört dönerdi. Eskiyi hatırladıkça gülümsedi genç kız..

"Neden burdasın Melih?"

Seda, adama doğru fısıldadığında Melih'in bakışları aniden değişti. Bir hüzün bulutları sarmıştı sanki her bir yanını. Yanında ilgi bekleyen ufaklıklarına döndü.

"Hadi bakalım, siz biraz içerde oynayın." Melih çocukları yanından kovalayınca etrafta kimse kalmamıştı. Hızla kızı kendisine çekip dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. Yalan söylemeyi sevmese de kızı kendi dertleriyle üzmek istemiyordu. Boynuna gömüldüğü için sesi boğuk çıkarak, "Canım istedi geldim." dedi.

"Yalan söylemeyi hiç beceremiyorsun hayatım. Hadi söyle nedir canını sıkan?"

Melih söylemekle söylememek arasında bocalarken, kelimeler birden dudaklarından fısıltıyla döküldü.

"Bir abim olabilirmiş!" 

Seda aniden yumruk yemiş gibi oldu. "Sen, sen ne-nerden duydun?"

"Niye kekeledin?"

"Şaşırdım sadece!"

Melih gözlerinden kaçan bakışlarla gerçekliği bir tokat gibi yemişti. Kıza hırsla dönerek "Sende biliyordun! Baban sana da mı söyledi?" diye sordu. Seda kendisine kırgın bakan bakışların korkusuyla  "Melih bi dinle beni! Bak düşündüğün gibi değil." cevabını verdi.

"Doğru mu? Gerçekten abim mi var?"

"Aşkım bilmiyorum yemin ederim bilmiyorum sadece çok benziyorsunuz. Yani o biraz daha yaşça büyük duruyor tabi. Sanırım 35 yaşındaydı. Sırlarla dolu bir adama benziyor."

Melih Sedanın adamı nereden tanıdığını merak etmişti. Seda kaçırılır gibi getirildiği gün Melih'e durumu anlatmamıştı ve şuan adamın kendisine kırgın bakışları canını yakıyordu. Seda iki eliyle adamın elini avuçlarının arasına aldı. Geçen gün ne yaşadıysa harfi harfine anlattı. Melih duyduklarına öfkelenmişti. Öfkesi öfkesine karışıp giderken Seda, şefkatle baktı sevdiğine..

"Eğer abinse kabul eder miydin Melih?"

Melih gelen soruyla biran afalladı. Ne hissettiğini bilmiyordu ki ne yapacağını bilsin. Eliyle suratını sıvazladı. Bakışlarını yetimhanenin pencerelerine sabitledi. "Nereye ait olduğumu bilmiyorum Seda'm! Her zaman gerçek ailemin kim olduğunu düşündüm. Neden benden vazgeçtiklerini o kadar çok merak ettim ki bunu anlatamam. İçimde büyümeyen bir çocuk var! Nereye ait olduğunu bilmeyen günahsız bir çocuk var! Ve ben o çocukla, nasıl baş edeceğimi bilemiyorum!"

Seda gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle sildi. Sıkıca sarıldı sevdiği adama. Geri çekilip gözlerine baktı.

"Peki onu, görmek ister misin?"

***** ****** ****** ****** *********
Giray, spor kıyafetlerini giymiş yürüyüş bandında salına salına yürüyordu. Müşteri gibi gelmiş direk spora başlamıştı. Nergise geldiğinin haberini bile vermemişti. Buraya gelmeden önce sebep sonuç ilişkisini tasarlamış, uygulamaya sokmuştu.

Amaç, Nergisin müşterilere karşı ilgisini uzaktan seyretmekti. Nedeni, fazla merakındandı ve çok özlemişti. Sonucu ise işte ondan gerçekten korkuyordu. Nergis bunu ona fena ödetecekti ama olsundu!

Nergis ortalarda gözükmüyordu. Acaba nerelerdeydi? Gözleriyle etrafı hızla süzdü ama hala doğal afetine rastlayamamıştı. Derken karşıdan süzülerek gelen sevdiceğini gördü. Yine daracık taytıyla o kalçalarını bir o yana bir bu yana sallıyordu. Ulan bu kızın her yanından vergi bedeli alınmalıydı! Zalımın kızı bu kadar güzel vücutlu olmak zorunda mıydı?

Nergis, sıcaktan bunalmış havuza girmek için zaman ayarlamaya çalışıyordu. Herkes aletlerde vakit geçirirken kendisi yarım saat havuzda keyif çatabilirdi. Hemen odasından mayosunu alarak havuz kısmına indi. Tabi peşindeki takipçisinden habersiz..

Mayosunu soyunma odasında giyindi. Havlusunu şezlonglardan birine bırakarak, serin suya dalışını yaptı. O dalış yaptı ardından Giray, kızın dalış pozisyonundaki kalçalarına kalpçikler fırlayan gözleriyle baktı. Vücuduna inen inme yüzünden nefes dahi alamayan Giray, vücudundaki hareketlenmeyle kendisine geldi.

"Ulan, bu havuz beni söndürmezse, yakında en yakın dostumu dayı yapacağım!"

Giray hem söylenip hem soyunuyordu. Nergis su altından yüzerek atladığı yerin tam karşısından çıkmıştı. Su yüzeyinden tam çıkarken Giray dalışını gerçekleştirmişti. Genç adam su yüzeyine çıkmadan bir köpek balığı edasıyla avına sinsice yaklaşıyordu.

Nergisin, suya atlayan kişiyle bütün keyfi kaçmıştı. Ne güzel tek başına keyif yapacaktı o da burnundan gelmişti. En iyisi çıkmaktı. Tam arkasını dönmüştü ki beline sarılan bir çift elle çığlığı bastı. Sert eller kendisini suyun içine çektiğinde oldukça savunmasız kalmıştı. Nefesini  tam alamamıştı. Çırpındıkça daha da fena oluyordu. Dudaklarındaki baskıyla gözlerindeki kısıklığı tamamen açarak giderdi. Ve karşısında Jaws Girayı buldu!

Suyun yüzeyine çıktıklarında kendisini geri çekerek bir iki defa öksürerek derin bir nefes aldı. Giray saçlarından suratına süzülen sularla enfes bir görüntü sergiliyordu. Bir elini gür saçlarının arasına daldırdı ve geriye doğru attırdı. Nergis, nefesini düzene soktuğu anda adama döndü.

"Giray?"

"N'aber yavrum?"

Nergis, adamın bu kadar rahat oluşuna kafa göz dalmak istiyordu. Neredeyse öldürecekti kendisini hala gülümsüyordu. Nergis, hiç konuşmadan büyüyen gözleriyle adama bakıyordu. Genç adam şoka girmiş olacağını düşünerek hemen aklına suni tenefüs yapmak geldi.

Onun lugatında şoka giren Nergise her zaman suni tenefüs yapılırdı!

"Besmele duyan şeytan gibi niye bakıyorsun?"

Nergis, hala konuşmadan bakıyordu. Giray mümkünmüş gibi biraz daha yaklaştı. Eliyle kızın yanaklarını tuttu.

"Nergis korkutma beni! Aşkım? Bebeğim ama ben seni çok seviyorum! Sürprizimi beğenmedin mi?"

Nergis, içinden kahkahalar atarken adamın çıplakta kalan göğsüne yumruk attı. "Aklımı aldın be adam! Coşkun gibi yaklaşıyorsun sinsi sinsi! Ayrıca yemezler!"

"Ya demesene öyle aşk pastam! Yok ya olmadı abin de durduğu gibi bende durmuyor, bu süslü laflar."

Giray, çocuk gibi dudaklarını büzerken genç kız daha fazla tutamamıştı kendisini. Gülümsemesi suratında büyürken, karşısındaki adamı bir gülüşüyle son nefesini verdirebileceğini bilmiyordu.

"Ne işin var bu saatte? Nasıl çıktın?" Nergis inci dişlerini adamın gözünün içine soka soka gülümseyip sorduğu sorunun cevabını bekliyordu. Özlemişti çocuk ruhlu adamını. Ne de iyi yapmıştı yanına gelerek..

"Siktir et Nergis! Konuşmak zaman kaybı! Fena halde özledim ayrıca şu üzerindeki bez parçasını keşfetmeliyim. Vücudunun kaçta kaçını kapatıyor bi bakalım. Zaten bu füzeleri.."

Nergis, balık gibi açtığı ağzını kapatıp "Giray!" diye çemkirdi.

"Tamam tamam!"

Nergisin dudaklarına açlıkla kapandığında arsız elleri suyun altında kızın tenini sömürüyordu. Nergis, acemi karşılıklarıyla sevdiği adamın isteklerine yetişmeye çalışıyordu. Giray artık dayanma gücünün sınırındaydı. Suyun içinde olması, kızı daha rahat evirip çevirmesine yardımcı oluyordu. Bir hareketiyle biraz havalandırıp bacaklarını beline sarmasını sağladı. Nergis hissettiği sertlikle geri çekilir gibi olsa da Giray izin vermedi. Hareketlerini yavaşlatarak öpüşünü bitirdi.

"Nergis?"

Girayın sesi boğuk çıkarken Nergis kendinde bile değildi. Derin derin solurken utangaç bakışlarını sevdiği adamla buluşturdu.

"Seni seviyorum!"

Giray, genç kızın alnına, yanaklarına, boynuna ve en son o canına yandığı dudaklarına öpücüklerini bırakmaya başladı. Nergis, işkence görür gibi kıvranıyor ama itiraz etmiyordu. Adamın yaptıklarına karşı gelmiyordu. Kızın boynunu araladığında ıslak dudaklarını ince gerdanında gezdirdi. Giray için, yer, mekan, zaman ve dünyevi ne varsa yok olup gitmişti. O kadar mutluydu ki bu mutluluğu bozacak kimseyi tanımıyordu. Bir Allahın kulu bu anı bozamazdı (!)

Tabi çok büyük konuşmamak lazımdı. Havuzun açık kapısından giren adam karşılaştığı manzara karşısında gözleri yerinden fırlamıştı.

"Lannnnn! Noluyo ordaaaa?"

Giray ve Nergis, Demirhanın cehennem zebanisine taş çıkartacak performansına hayretle ve korkuyla bakarken, Giray şansına lanetler yağdırıyordu. Lan iyi ki ablası hasta diye izin alıp kaçmıştı. Demir yalanını müsait bir tarafına şimdi itinayla sokacaktı!

Demir en son sinirle havuza atlarken Giray, Nergise veda edercesine baktı ve dilinden dua niyetine belkide son sözleri döküldü..

"Kıyamet bugündür, ya Ümmet-i Muhammed!!!"

********* ******** ***** ********

Melih, Sedanın teklifi üzerine ne diyeceğini bilememişti. Bir yanı kabul etmek istese de, bir yanı hiç bulaşmak istemiyordu. Sonuçta gerçeklik payından emin değildi. Eğer öyle abi kardeş durumu yoksa iki tarafı da yersiz telaşa ve umuda kaptırmak istemiyordu. Sedayı eve bıraktıktan sonra son dakika kararıyla aldığı adrese çevirdi arabasını. Merakının kurbanı olsa da gidip görecekti. En fazla araba bakıyorum derdi. Dedikleri kadar benzerlik var mı yok mu kendi gözüyle görmeliydi..

Yarım saat sonra galerinin önünde arabasının içinde bekliyordu. Arabanın içinden bir türlü inemiyordu. Keşke Sedayı yanımda getirseydim diye içinden geçirdi. Şimdi olsaydı ona cesaretin Allahını verir onu içeriye sokardı. Derin bir nefes alıp rahatladı.

Yavaşça arabasından inerek içeriye doğru ilerlemeye başladı. Bütün korumalar galerinin arka bahçesinde Berdan ve oğlu Beratın yanında olduğundan ön tarafta pek birilerini bırakmışlardı. Melih kahkaha seslerini duyunca merakı baskın geldi ve içeriye girmek yerine galerinin yan tarafından bahçe girişine yöneldi. Sağı solu sarmaşıkla kaplı duvarlar arasında yürürken çocuk sesi daha da yakınlaşıyordu.

"Hadi baba! Annem için gol at baba!"

Berdanın attığı top sürüklenip Melih'in yürüdüğü yola girdiğinde Berat koşarak topun peşine geldi. Top tam Melih'in önündeydi. Eğilerek topu aldı. Ufak çocuk, adama kocaman açılmış gözleriyle baktı. Topunu istemeye korkuyordu. Melih çocuğun kendinden korkmasını anladığı için hemen gülümsedi. Elindeki topu, alması için çocuğa uzattığı anda "Berat? Nerde kaldın oğlum?" diyen Berdanın tok sesi sardı bahçeyi..

Ufak çocuk hala kıpırdamadan Melih'e bakıyordu. Melih ne diyeceğini bilemez haldeydi. Sadece ufak bir tebessümle bakıyordu.

"Oğlum?"

Berdan köşeyi döndüğü an arkasını dönen adamı gördü. Oğlu elinde topuyla duruyordu. Adımlarını hızlandırırken "Birader? Birine mi baktın?" diye seslendi. Melih duyduğu sesle bir adım bile atamadı. Önünü dönmeye cesareti kendisinde bulamıyordu. Berdan sinirlenmeye başlamıştı. Melih adamı kale almadan adım atmıştı ama Berdan, "Olduğun yerde dur!" diye kükreyince durmak zorunda kalmıştı.

Arkalarından gelen korumalar silahları çıkartırken Füsun hemen oğlunu alıp içeriye geçti. Oğlunun kulağına fısıldadığı şeyle duraksadı.

"Babama çok benziyordu o amca!"

"Hangi amca?"

"Bana topumu veren anne. Bana gülümsedi. Topumu verdi. Sonra da sen Berdanın oğlu musun dedi? Tıpkı babam gibi çok yakışıklı!"

Füsun, oğlunu hemen içeriye sokarak emniyete aldı. Ofisin penceresine koşturup arka bahçede olup biteni görmek istiyordu.

Melih'in sırtı hala kendisine dönüktü. Berdan eliyle adamlarına dur işaretini verdikten sonra ağır adımlarla az ötesindeki adama yaklaştı. Rıza arkasından abi diye uyarsa da Berdan dinlemedi. Melih, ne göreceğini bilmediği için gerçek anlamda korkuyordu. Bir çocuk gibiydi korkusu. Karanlıktan korkan çocuk gibiydi. Azar işitmekten korkan çocuk gibiydi. Tek kalmaktan korkan çocuk gibiydi. Eskiden korktuğu, unutamadığı çocuk gibiydi..

Yavaşça adama önünü döndü ve kendisinden üç belki beş cm uzun orta yaşlarda kapı gibi adamla karşılaştı. Dedikleri gibiydi. Kendisine benzerliği gözle görülür şekilde belliydi. Aynı gürlükteki saçlar, aynı göz yapısı, aynı bakışlar, çenelerinin keskinliği.. Kendisinin belkide 10 yıl sonraki haliydi. Adamın saçlarında hafif aklar dikkatini çekti. Oldukça olgun duruyordu. Adamı izlemeyi bıraktı. Ağzını açıp kelimeleri bir türlü dışına vuramıyordu. Zaten ne diyecekti ki?

Biz kardeş olabilirmişiz mi? Bu ne saçma bir hayattı! Hemen toparlanarak boğazını temizledi.

"Merhaba. Ben ses duyunca merak ettim. Yani çocuk sesiydi bir durum olduğunu düşündüm. Kusura bakmayın rahatsız ettim. İyi günler."

Melih, saçmlamanın dibine vurmuştu. Adamın şaşkınlığını fırsat bilerek hızla arkasını döndü ve koşar adımlarla arabasına binip olay yerinden uzaklaştı. Berdan neler olduğunu anlayamamanın verdiği şaşkınlıkla olduğu yerde duruyordu. İçinde tarifsiz bir kıpırtı peydah olmuştu. Gördüğü genç neden bu kadar tanıdık geliyordu? Anlayamamıştı! Belkide yıllar sonra ilk kez gözlerinin içi böylesine parlamıştı. Hemen arkasındaki sağ koluna döndü.

"Bir saat Rıza! Bir saat sonra bu adamın bütün sülalesinin bilgilerini, elimde istiyorum!"

-Bölüm Sonu-




Continue Reading

You'll Also Like

338K 20.8K 43
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
1.6M 66.7K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

748K 36.7K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...