crossfire | kim taehyung.

By alluretodarkness

141K 14.1K 10K

"Yani hatırladığım her anın saçma bir simülasyondan ibaret olduğunu mu söylüyorsun? Ya sana dokunurken hisse... More

tanıtım - "ilk çatlak"
bir - "broken dreams"
iki - "stone cold"
üç - "inside"
beş - "different stars and stories"
altı - "drowning shadows"
yedi - "midnight decisions"
sekiz - "girl meets evil"
dokuz - "the forgotten boy"
on - "call me a sinner"
on bir - "facing the truth"
on iki - "obedience"
on üç - "reflection"
on dört - "pass"
on beş - "falling in a trap"
on altı - "she ain't me"
on yedi - "love is a lie"
on sekiz - "find the sinner"
on dokuz - "wake me up"
yirmi - "back to the nothing"
yirmi bir - "playing the god"
yirmi iki - "firstborn"
yirmi üç - "defective"
yirmi dört - "breaking the wings of an angel"
yirmi beş - "endless mind"
yirmi altı (final) - "happy ever after"
♡|yeni hikaye| devil in him (taekook)

dört - "trust nobody"

5.4K 615 319
By alluretodarkness


Taehyung'u hiç bu kadar dalgın gördüğümü hatırlamıyordum. Beni doktorların yanına götürdükten sonra bir köşeye çekilip düşüncelere dalmıştı. Doktorların yanında kahvesini yudumlayan Min Yoongi de bunu fark etmiş olacak ki mimikleriyle beni soru yağmuruna tuttu.

Bu kadar etkileneceğini düşünmüyordum. Gerçekten. Bana ve hatırladığım tek hayata çöp muamelesi yaparken böyle olacağını bilemezdim tabii ki. Suçlu olmadığımı biliyordum ama yine de içimde bir yerlerde oluşan hissi engelleyemiyordum.

Dudaklarının verdiği hissi unutmam mümkün değildi. O farklıydı, ancak hissettirdikleri eskiye göre artmıştı. Beni şaşırtan da buydu zaten. Bu kadar soğukken nasıl aynı zamanda içimi yakacak kadar sıcaklaşabiliyordu.

Taehyung buz yanığıydı, iyileştirilmesi imkansız bir buz yanığı.

"Gerçekliğe hoşgeldin Seo Ra!"
İçeri giren parlak turuncu saçlı doktor odadaki beyaz ağırlığını yıkıp geçmiş, odaya bir güneş gibi doğmuştu adeta. Gördüğüm her renk için şükrediyordum.

Jin ve Jimin bugün daha da keyifliydi, şakalaşarak işlerini yapıyorlardı, turuncu saçlı doktorun gelmesiyle de işlerini bırakıp nihayet yanıma geldiler. Beni oturttukları döner sandalyede sağa sola sallanmayı bıraktım ve doktoru inceledim.

Doktor önümde diz çökerek görüş açıma girdi ve gülümsedi.

"Vay canına! Şu güzelliğe bak!"
Yüzüne nasıl baktığımı görünce neşeli görünüşü anlayışlı bir hal aldı.

"Bana Hoseok diyebilirsin. Şu salaklar gibi ünvan meraklısı biri değilimdir."

Jin ve Jimin itiraz ediyordu ki Hoseok onları susturarak bana doğru yaklaştı.

"Jimin'in aylık tuvalet nöbetine bile ismini yazarken 'Asistan Dr. Park Jimin' yazdığını biliyor muydun?"

İstemsiz olarak boğazımdan kaçan kıkırtı beni de şaşırtmıştı. Yoongi de güldüğümü görünce gülümsedi ve diğerlerini incelemeye devam etti.

"Güldüğünü görmek güzel, canım. Bundan sonra seni zorlu bir süreç bekliyor. Önümüzdeki birkaç saati senin bilgilendirilmen ve eğitim programınla ilgili bir toplantı yaparak geçireceğiz, değerlilerimiz sandalyeye yapışacak yani.. Ama olsun, senin en kısa zamanda yeteneklerini kullanabilmen için elimizden geleni yapacağız."

Yoongi yanıma geldi ve kollarını bağlayarak Hoseok'a döndü.

"Eğer konuşman bittiyse artık onunla ben konuşabilir miyim?"

Beklediğim şey kesinlikle buydu. Her şeyi öğrenmek için beklediğim 24 saat bir yıl gibi gelmişti adeta.

Hevesli gibi görünsem de umrumda değildi, çünkü öyleydim.

"Tabii, Seo Ra da burayı pek sevmişe benzemiyor zaten. İyi anlaştığınızı duydum." Hoseok'un sesinde neşeli bir kıskançlık vardı.

Min Yoongi bilmiş bilmiş gülümsedi ve konuyu değiştirdi.

"Başkanın yanından gelen senken benim işimin bir lafı olmamalı. Bu sefer ne için gittin?"

Hoseok iç çekti. "Gayet mutlu olduğunu belli edip olay çıkarmamamız için tembihler gibiydi. Ben de kontrollerini yapıp onayladım ancak Seo Ra'nın gelişiyle mutluluğu bozulacak gibime geliyor."

Hakkımda konuşuyorlardı ancak şu an başkanı düşünecek durumda değildim. Başımı yana eğip etrafa bakınırken kaşlarını çatmış beni inceleyen Taehyung'u gördüm. Bakışları belimin yay gibi gerilmesine neden olmuştu.

Onu rahatsız eden bir şey var gibiydi. İstemsiz benim de kaşlarım çatıldı.

Hoseok'la konuşmaya devam eden Yoongi'nin koluna dokunarak tuvalete gideceğimi söyledim ve kapıdan çıkarken mecburen peşime takılan Taehyung'un yüzüne baktım. Koridorda yürüyordum ama o biliyordu, tuvalete gitmeyecektim. 

Sağ tarafta gördüğüm malzeme deposuna yürüdüm ve Taehyung içeri girer girmez kapıyı kapattım.

"Sorun ne?" Yüzündeki rahatsız ifade hala yerinde duruyordu.

"Bir sorun olduğunu nereden çıkarıyorsun?"

Gözlerimi devirdim. "Bok yemiş gibi duran yüzünden."

Bana tuhaf tuhaf baktı. "Bu kadar aynı olman imkansız." dedi yine kendi kendine. Fakat duymazdan geldim.

"Sorun ne?" diye direttim. Önce gözlerime baktı, sonrasındaysa iç çekerek gözlerini tavana çevirdi. Güçlü elleri belindeydi.

"Yakında Başkan uyandığını öğrenecek ve ortalık karışacak."

Yüzüne boş boş baktım. "Sorun bu mu?"

Bana şaka yapıyormuşum gibi baktı.

"Başkanı tanımadığın çok bariz. Ancak Başkan kontrolü dışında olan hiçbir şeyi sevmez. Ve sen onun planının dışına çıktın."

Başta içimde korku tohumları filizlenmeye başlamışsa da sonrasında kendimi sakinleştirmeyi başardım ve hala kara kara düşünen Taehyung'a baktım.

"Diyelim öyle, peki sen neden bu kadar endişelisin? Sen zamanında çıktın, zinciri bozan benim."

Endişeli bakışları yüzümde sabitlendi ve sonrasında dişlerini sıkarak gözlerini kapattı.

"Amacın ne, Seo Ra? Diğerlerinden farklısın diye sana farklı bakacağımı falan mı zannediyorsun? Önceki hayatımızdan dolayı bir çekimin olacağını tahmin ediyordum ama-" Bir anda kelimelerinin farkına varıp dudaklarını birbirine bastırdı ve hiddetli gözleriyle yüzümü inceledi.

Kalbim çıkacak gibiydi ama gözlerimin sakin görünmesi için bütün idaremi kullandım.

"Beni tanıyorsun değil mi?" dedim onu deneyerek. "Önceden beri tanışıyoruz ve sen bu yüzden bu kadar endişelisin. Çünkü beni tanıyorsun. Ve ben seni hatırlamıyorum."

Son kelimemle irkildiğini görebiliyordum.

"Şu an mantıklı konuşamıyorsun, ya tuvalete git ya da geri dönelim."

Yanımdan geçip odadan çıkacağı anda üniformasından yakaladım ve geriye doğru ittirdim.

"Beni neden öptün o zaman, Taehyung? Askerler böyle şeyler mi yapar?"

O bakışlarını kaçırdıkça ben gözlerini yakalıyordum, kaçacak yeri kalmamıştı. Tek çıkış yolu itiraf etmekti.

Bunaldığını görebiliyordum. Eğitim salonundan beri gergin duran yüzü şimdi kıpkırmızı kesilmişti ve her bir damarı fırlayacak gibi duruyordu.

En sonunda beni bileklerimden yakaladı ve duvara çarpana kadar itti. Sırtım duvara çarptığında karnımda hissettiğim sıcaklıkla bakışlarımı aşağı indirdim.

Pantolonunun ön kısmından belirgin duran şişkin kısım karnıma denk geliyordu ve vücudunu benimkine yapıştırmıştı. Kalbimin atışı hızlanırken bakışlarımı yukarı çıkardım ve santimetre farkıyla önümde duran hiddetli yüzünü inceledim.

"Beni dinle, Seo Ra." dedi gözlerini gözlerime dikerek.

"Ne olursa olsun kimseye güvenemezsin, anladın mı? Min Yoongi de buna dahil. Arada sadece harcanacak bir piyonsun. Benim senin için ne hissettiğimin hiçbir önemi yok. Kendini kurtarmazsan arada harcanan sen olacaksın. Seo Ra-.."

O anın şaşkınlığını üstümden atamamışken koridordan gelen sesle arkamdaki duvardan geçip kaybolmak istedim.

"Baek Seo Ra?!" Yoongi'nin sesiydi. Taehyung onun sesini duyar duymaz bir  eliyle ağzımı kapatırken diğer eliyle ışık düğmesini indirdi.

Birkaç saniye öylece duruyorduk ki bir şey söylemek için homurdandım, o anda ağzıma bastırdığı eli sıkılaştı ve yüzünü biraz daha yaklaştırdı. Bunu karanlıkta yüzüme değen nefesinden anlıyordum.

"Bizi burada bulursa hiç iyi şeyler olmaz."

Yoongi'nin ayak sesleri uzaklaşırken Taehyung'un nefesi de düzenlenmeye başlamıştı.

Beklemediğim bir anda alnını alnıma dayadı ve elleri yüzümün iki yanında yerini aldı.

"Yalvarırım.." diye fısıldadı. "Kendini kurtar. Benim elimden hiçbir şey gelmez, denesem bile sadece vatan haini olmakla kalırım. Ama sen kendini kurtarabilirsin. Güçlü olduğunu biliyorum. Bundan sonra sana yaklaşamayacağım bile belki. O yüzden bunu bir veda olarak düşün."

Nefesi dudaklarımı yalayıp geçerken şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum. Nasıl bir gerçeklik böylesine davranmasına sebep olmuştu?

Avuçiçlerinin sıcaklığı yüzümü ısıtırken parmaklarımı gerilmiş üniformasına geçirdim.

"Anlayamıyorum." dedim fısıltıyla.

Uzandı ve ışığı tekrar açtı. Nemli gözleri ikinci şaşkınlık dalgasını tetikleyen etken olmuştu.

Elleri tekrar başımın iki yanında yer alacakken ellerini son anda yumruk haline getirdi ve kollarını iki yanına gevşekçe bıraktı.

"Kimseye güvenme." dedi tekrar. Eski soğukluğuna geri dönmüştü ama aynı değildi.

Ciddi bir şekilde yüzüne baktım.

"Peki, senin söylediklerine neden inanayım?"

Yüzünde oluşan hafif tebessüm aynı anda ciddiyete geri döndü.

"Çünkü, Seo Ra, hatırlamasan bile önceki hayatından tanıdığın tek kişi benim. Haklıydın."

***

Helö madırfakırs!!!

Herhangi bir şey söylemeden önce ülkemizin bütünlüğünü bozmak için yapılan her türlü kalleşçe saldırıyı lanetliyor ve saldırıda hayatını kaybeden bütün masumlara Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

Bir kez daha ülkemizin başı sağ olsun, Mevlid Kandiliniz mübarek olsun. Huzur dolu günlere ulaşabilmek dileğiyle...

** Bu bölüm baştan sona mobil eseri olduğu için bir hatam ya da eksiğim olduysa affedin. Yaklaşık 1 buçuk saat içinde yazdığım "haftaiçi bölüm yazamazsam küfür yemeyeyim" temalı bölümdür bu. Kendinize iyi bakın! :*

Continue Reading

You'll Also Like

596K 38.3K 51
"Her sabah tekrar tekrar sever misin beni?" [25.01.2016] [21.05.2016] -Min Yoongi Fanfiction- *Tüm Hakları Saklıdır.
185K 6.7K 75
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
8.3K 1.1K 14
"Ölü bir manolya." Yıl, 1950 Genç bir terzi, Görme engelli bir müşteri.
120K 11K 21
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedicated to the person I had to leave. |08.02.24|