İçimdeki Panda

By egoistkiller

2.3K 330 154

Bu çok sıradan bir hikaye. Annesi ve babası, iki büyük ablası ve oyuncaklarıyla yaşayan büyük ama ruhu her za... More

1.Bombacı Hanım Kız
2.KÖPEK BARINAĞINA KEDİ YAVRUSU ATMAK!
3.RESMİ OLARAK SIÇTIK!!!
Kim Bu Karakterler?
4.KASET BAND
5.HADİ GİDELİM PANDAM
6.Arayıp Da Bulamadığım Kanka
7.Panda Lakabını Benden Daha Çok Hak Ediyor!
9.ARKADAŞLARINI İYİ TERCİH ET!

8.Kimse Peşimden Gelmesin

139 16 32
By egoistkiller

Can'la, Berk'le ve Ahmet'le olan tüm fotoğraflardan oluşan bir desteydi bu. Otoparkta Can'a sarıldığım resimler. Berk'le müzik dinlediğimiz resimler ve Ahmet'le olan resimler vardı. Ve işin daha da garibi Bir çok resim Arkadaşların bizim odamızda kaldığı gün çekilmişti. Resimde hepimiz vardık ama biri bu fotoğrafları çekmişti. Resimlerden en sonda kine baktığımda gerçekten şok olmuştum. Can sabah arkamda durmuş ve bana "Günaydın." derken ki resimdi bu! Can üstsüzdü ve birbirimize bakıyorduk. Fotoğrafa bakan bir kişi bizim bu fotoğraf çekildikten sonra öpüştüğümüzü söyleyebilirdi. 

Fotoğrafları sinirle yanıma koyup kutunun içine baktım ters şekilde konulmuş bir fotoğraf daha vardı ve arkasında, 

"Bir nefes kadar yakınındayım..!" yazıyordu. Resmi çevirdiğimde gördüklerim ise gerçekten endişelenmem gerektiğinin bir belirtisiydi! Uyurken çekilmiş bir fotoğrafımdı bu! 

Kutudan çıkan her şeyi  tekrar kutuya koyup telefonumu elime aldım. Hepsine ayrı ayrı mesaj atamayacağım için Berk, Can, Ahmet, Melis, Selin, Yaren ve benim olduğum bir grup kurdum ve direk mesaj attım.

"Acil durum! Hem de çok acil! Benimle okulun yanındaki kafede buluşun!" yazdım. " Hava soğumaya başlamıştı bu yüzden üzerime ince bir mont alıp odadan çıkım. Ardından aklıma odanın her hangi bir yerinde kamera olma olasılığı geldi ve tekrar odaya döndüm. Çantamdan kutuyu çıkarıp fotoğrafların çekildiği açılara baktım ve fotoğrafların bir kaçının yüksek bir yerden çekildiğini fark ettim. Biraz daha inceledikten sonra Perde tarafından çekildiğini anladım. Fotoğrafları yatağımın üzerine bırakıp Selin'in yatağına çıktım. Ve gerçekten de düşündüğüm şey oldu. Kornişlerin en sonuna sıkıştırılmış ve haala kayıtta olan küçük bir kamera buldum. Daha önce bunlardan bir kaç tane görmüştüm. Uzaktan bağlantı kurabilen cinsten bir kameraydı bu!

Biraz daha bakındığımda Selinin dolabının köşesinde de bir kamera buldum. Kameraları alıp kapattıktan sonra kutuya koydum ve dediğim kafeye gittim. Yol boyunca neden buluşacağımızla ilgili olan sorulara üstü kapalı cevaplar verdim.

Kafede boş masa ararken Ahmet, Melisa ve Berk'in bulunduğu masayı gördüm. Yanlarına gidip oturmadan önce masanın üzerinde olan telefonlarını topladım ve garsona verdim. Adam önce telefonları görünce boş gözlerle bana baktı ardından adama çevreci bir kız edasıyla,

"Çok fazla radyasyon yayıyorlar. Bu yüzden biz kafeden gidene kadar sizde durabilirler mi?" deyince kabul edip kafenin arkasına götürdü. Tekrar masaya gidip boş sandalyeye oturdum. 

"Telefonları neden aldın?" diye sordu Ahmet. 

Sorusunu cevapsız bırakıp çantamdaki kutuyu çıkardım. Melisa kutuyu görünce,

"Aaa bana mı aldın?" dedi ellerini çırparak. 

"Pandama yaptıklarından sonra bir de sana hediye almamı mı bekliyorsun!" diye bağırdım. Melisa şaşkın gözlerle bana bakarken kafeye Can, Yaren ve Selin geldi. Onların telefonunu da garsona verip derin bir nefes aldım.

"Bu gün bana bu kutuyu getiren sizden biri mi?"  Kimseden ses çıkmamıştı. Soruyu tekrarlama gereği duydum.

"Bu gün bana bu kutuyu getiren sizden biri mi? Bu kötü bir şakaysa artık sonlanması gerek." Kimseden ses çıkmıyordu. 

"Ne var ki kutuda?" dedi yaren. Kutunun kapağını açıp resimleri önlerine dizdim. Berk, Can'la olan resimleri gördükçe sinirden köpürüyordu. Notları da önlerine koydum.

"Bu manyaklığı kim yapmış?" dedi Selin fotoğraflara bakarken. 

"Bilmiyorum ama aynı manyak birde bize bunları bırakmış." dedim kameraları masaya koyup. Ahmet kameralardan birini eline alıp incelemeye başladı. 

"Bu kamera uzaktan bağlantı sağlamak için. Bu sayede bir ortamı rahatlıkla gözlemleyebilir." dedi.

"Belkide sadece sana aşık olmuştur ve bir hediye bırakmak istemiştir." dedi yaren.

"Biz aşık olduğumuz kişiye çiçek ve ya oyuncak alırız. Onu taciz etmeyiz." dedi Can.

Biraz daha bu konu hakkında konuştuktan sonra birlikte yurda gittik. Berk, Yaren, Melisa, Selin ve ben ön kapıdan; Can ve Ahmet'de camdan odaya girdi. 

"Odada dikkatinizi çeken ne varsa toplayın." dedim bir polis edasıyla. Berk yatağıma yaklaşıp Ponçik Can'ı göstererek, 

"Benim dikkatimi bu çekti." dedi. Can'la aynı anda birbirimize bakıp Berk'e döndük. 

"Sokakta kimsesiz duruyordu. Duru da seviyor diye tuttum kolundan getirdim." dedi Can. Berk, Can'a yaklaşıp işaret parmağını Can'ın göğsüne vurarak,

"Gözüme çok batıyorsun. Dikkat et de sonu kötü olmasın." dedi. Can da tam Berk'e bir şey söyleyecekken Selin araya girip,

"Buraya konuşmaya mı geldik? İpucu aramaya mı?" diyerek herkese belirli görev yerleri verdi. Tüm odanın altını üstüne getirdiğimiz, yastıkların bile içine baktığımız, kıyafetleri tek tek incelediğimiz iki saatin ardından odada 4, banyoda 3 kamera daha bulduk. Hangi tür bir manyak sıradan iki öğrencinin kaldığı bir odaya 9 kamera yerleştirme gereği duyar ki?

Ahmet tüm kameraları kapatıp bana döndü.

"Senin bir bilgisayarın vardı öyle değil mi?" 

"Evet." dedim ne demek istediğini anlamaya çalışarak. Ahmet biraz düşünüp,

"Bu günlük bir arkadaşım buraya misafirliğe gelse sizin için sorun olur mu?" diye sordu.

"Bizim için bir sıkıntı olmaz da niye gelecek?" dedi Selin.

"Bu kameraların bağlantılı olduğu bilgisayarı bulabilir. Bu sayede sapığınız ortaya çıkar." dedi Ahmet telefonundan bir numara ararken.

"Benim bilgisayarımla ne yapacaksınız?" diye sordum merakla.

" Senin bilgisayara da bir program indirecek." dedi Ahmet telefonla konuşurken. 

Arkadaşına derdini anlattıktan sonra teşekkür edip telefonu kapattı. 

"Yarım saate gelirmiş." dedi. 

"Ponçik Su nerede?" diye sordu Yaren.

"Birileri intikam almış. Ama haberi olsun o kişinin ben bunun arkasını bırakmam." dedim Melisaya bakarak.

"Bana ne bakıyorsun be?" dedi Melisa.

"Sen yaptın değil mi? Çekemedin Duru'yu." dedi Can. 

"Öff saçmalama ya. Ne yapacağım bunun pandasıyla." dedi Melisa bana iğrenir gibi bakarak. 

"Neyse sıkıntı etmeyin. Zaten şu kameraları halledelim izleriz videoları."dedi Ahmet.

"Ne yani bunlarda ki tüm videoları izleyebilecek miyiz?" diye endişeyle sordu selin.

"Evet de sen niye bu kadar endişelendin." dedi Ahmet. 

"Şey yaa. İşte biz üzerimizi falan değiştiriyoruz ya onun için." dedi Selin.

"O zaman videoları sadece kızlar izler." dedi Melisa. Bu kızda biraz beyin kırıntısı olduğuna şimdi inanmıştım. 

Yarım saat geçtikten sonra Ahmet'i dediği arkadaşı geldi. Çocuk camdan girdiği an baka kaldım. 

"Burak?" içeri giren Burak beni be berki gördüğü an olduğu yerde donup kaldı. 

"Aaa siz ne arıyorsunuz burada?" dedi merakla. Herkesin meraklı bakışlarına aldırmadan yanıma geldi.

"Tekrar karşılaşacağımdan emindim ama bir yurt odasında olacağını düşünmezdim." dedi. Herkese nereden tanıştığımızı anlattıktan sonra Burak'a kameraları gösterdik. 

"Zor bir şey gibi görünmüyor. Hallederim." dedi. Ve sonraki üç saat boyunca manzara şu şekildeydi: Ben ve Berk benim yatağımda uzanmış müzik dinliyorduk, Melisa ve Can atışıyorlardı, Selin ders çalışıyordu ama her beş dakikada bir kafasını kaldırıp Can ve Melisaya bağırıyordu. Burak ve Ahmet ise Burak'ın değişik bilgisayarının başında kameraları çözmeye çalışıyorlardı. Son hatırladığım şey bunlardı. Derin uykumdan Burak'ın "BAŞARDIM!" bağırışı uyandırdı. 

Zorla ayağa kalkıp Burak'ın yanına gittim. Hepimiz Burak'ın başına toplanınca Burak konuşmaya başladı. 

"Biraz zor oldu ama sonunda bir çok şeyi başardım. Önce karşı tarafın bilgisayarına sızıp bir kaç dosyayı Duru'nun bilgisayarına yedekledim. Ardından sapığımızın bilgisayarını sıfırladım ve kameraları da etkisiz hale getirdim. Şimdi galiba videolar izlenecek." dedi Burak. 

Yaren, Melisa, ben ve Selin bilgisayarın başına geçip izlemeye başladık. Kamera bir kaç gündür odada olduğundan yaptığımız her şey ortadaydı. Birlikte kaldığımız gün ve sonrası tamamen buradaydı. Önce normal giden olaylar yavaş yavaş tuhaflaşmaya başladı. Mesela hiç kimsenin odada olmadığı bir öğlen saatinde Selin'in ve ardından Berk'in odaya gelmesi gibi.

10 dakika sohbet edip, gitar çaldıktan sonra olmaması gereken kadar yaklaştılar birbirlerine. Selin'e baktığımda utançtan kıpkırmızı olmuştu. Ne kadar sinirlensem de izlemeye devam ediyordum taki onlar öpüşmeye başlayana kadar. Ekranı hızlıca indirip bilgisayarla birlikte ayağa kalktım. Sinirden ellerim titriyordu. Bilgisayarı çantasına koyarken herkesin şaşkın bakışları üzerimdeydi. Burak, "Bir şey mi buldun?" diye sordu merakla. Umursamayarak montumu giydim ve odanın kapısına gittim. Bana yaklaşan ayak sesleri duyduğumda arkamı dönüp,

"Kimse peşimden gelmesin. Eğer beni bir kez daha sinirlendirirseniz polislere bu videoları götürüp sizden şikayetçi olurum." diye bağırıp aynı sinirle odadan çıktım. 

Daha önce hiç görmediğim sokaklara girip yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra sokağın köşesindeki kafelerden birine oturdum. Berk'in haala bana bunu yaptığına inanamıyordum. Önce bana Selinle çok samimi olmamamı söylemişti, ardından da onunla öpüşmüştü. Kendime geldiğimde başımda duran garsondan bir çay isteyip bilgisayarımı açtım. Videoyu izlemek istemiyordum ama izlemem gerekiyordu. Selin ve Berk'in öpüşme sahnesinden sonra Berk Selini itip bir şeyler söylüyor ve odadan çıkıyordu. Selin önce sinirle bir yerlere vurdu ardından da dolabından anahtarlarını çıkardı. Ne yapacağını merakla izlerken Selin dolabımı açıp içinden Ponçik Su'yu çıkardı. Evet evet o pis cani panda düşmanı Selin'di! Pandanın kafasını koparmak için biraz uğraştıktan sonra dolabımdan aldığı makasla dikişlerini kesti. Daha hırsına alamamış olacak ki pandamı yerlere fırlatıp içindeki elyafın dökülmesine izin verdi. Selin'in işkenceleri bitince Ponçik Su'yu tekrar doldurup kağıda yazdığı notla birlikte yatağıma bırakıp odadan çıktı. Sonra yine bildiğimiz şeyler oldu. Ama asıl merak ettiğim yere yeni geliyorduk. Kutuyu kimin bıraktığı. 

Selin odadan çıktıktan sonra odaya altında kot üzerinde siyah kapüşonu olan biri giriyor. Ciddi miyiz? Ya ben sıradan bir öğrenciyim ne bu Pretty Little Liars ayakları? 

Odadaki kişinin yüzü gözükmüyor. Ama bana dönüp o duruşu beni korkutmaya yetiyor bile. 

Masadaki soğuk çaydan bir yudum alıp telefonumu almak için elimi cebime atıyorum. Yok! Montuma bakıyorum. Orada da yok! Odada unutmuş olmalıyım. Çayın parasını ödeyip kalkıyorum. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmiyorum. Yurt odama gidemem. Berk'lere de gidemem. En mantıklı yer okul. Kütüphaneye gidip çalışabilirim. Ve sonra da gece orada kalırım. Bir otobüse binip kütüphaneye gidiyorum. Yaklaşık yirmi kişi var içeride. Herkes başı önüne eğik bir şekilde ders çalışıyor. Boş bir masa bulup oturuyorum. Bir saatlik ders çalışmamın sonucu uykuya yenik düşüyorum.

Sabah kalktığımda saat daha altıydı. Bu gün dersim yoktu ama yapacak bir şeyim de yoktu. Yurda dönmeliydim. Bir an önce eşyalarımı toplayıp müdireden yeni bir oda istemeliydim. 

Masadaki eşyalarımı toplayıp ayağa kalktım. Tipim umurumda değildi. Kütüphaneden çıkıp etrafıma bakmaya başladım. Belki yapacak başka bir şey bulabilirdim. Ama bu fikrimden de vazgeçip bir banka oturdum. Berk ve Selin'in öpüşmesine neden bu kadar tepki göstermiştim? Belki de Berk'in, Selin'i bana kötüleyip ardından onla bu derece yakın olmasıydı canımı yakan. Tabii öyleydi. Başka ne olabilirdi ki! 

Bu sefer kendime kızıyorum. Sinirle ayağa kalkıp bakkala gidiyorum. Önümdeki çeşit çeşit çikolatalardan bir poşet alıp kartıma da para attırdıktan sonra yurda gidiyorum. 

Oda boş. Fazlasıyla da toplu. Bu işte bir terslik olduğuna yemin edebilirim. Eşyalarımı toplamak için dolabımı açıyorum. Ve işte Ponçik Su!  Kıyafetlerimin üzerine özenle konulmuş. Elime alıp inceliyorum. Dikişleri eskisinden daha sağlam. Ona sıkı sıkı sarılıp yatağıma bırakıyorum. 

Valizimi alıp içine ne varsa dolduruyorum. İşim bittiğinde bir saat on beş dakika geçmiş bile. Sonra aklıma telefonum geliyor. Biraz aradıktan sonra yastığımın altında buluyorum. Pek arayan yok. Valizlerimi kapının yanına koyduktan sonra Ponçik Can'ı da alıp oraya koyuyorum. Şimdi yapacaklarımdan çok eminim. Müdireye gidecek ve oda arkadaşımla anlaşamadığımı, kavga ettiğimizi ve odamın değişmesini istediğimi söyleyeceğim. Kendimden emin adımlarla odamdan çıkıyorum ve müdirenin odasının önüne kadar gidiyorum. Odadayken patlamalar yaşayan cesaretim biraz azaldı ama olsun. Kapıyı çalıyorum ve kapı kolunu çeviriyorum. Kilitli. Gördüğüm görevlilere müdireyi soruyorum ama hepsi işinin olduğunu, şehir dışına gittiğini en erken yarın geleceğini söylüyorlar. 

Tüm bu sinirimin üzerine Selin'le bir gün daha aynı odada kalmak ekleniyor. 

Ve sonra telefonuma bilinmeyen bir numaradan gelen:

"Oyun oynamaya ne dersin?" mesajı!

..............................................................................

Helö my family !

Umarım beğenirsiniz yeni bölümü.

 <3 Ben uyumaya gidiyoğrum.

Sizi de seviyoğrum.

Bölüm, karakter, karakter adı-soyadı, olay, vs. gibi önerilerinizi bekliyorum.

Bay bay pandalar

Continue Reading

You'll Also Like

470K 35.6K 12
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...
25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
275K 17.8K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
99K 3.6K 30
@Magazindetoksu yeni bir gönderi paylaştı. Şok! Şok! Şok! Genç basketbolcu Çağan Akın Arsal 8 ay önce yumruk yumruğa kavga ettiği takım arkadaşının e...