Sokak Dövüşü

By JulideZ

2.8M 144K 29.2K

Sağlam ve sıradışı bir hikaye okumak ister misin? Cevabın evetse bu hikaye tam sana göre. **** Tertemiz bir... More

Bölüm 1 - Tanıtım
Bölüm 2 - Bad Girl
Bölüm 3 - Dövüş
Bölüm 4 - Küçük Deniz Kızı
Bölüm 5 - Tokat
Bölüm 6 - Zoraki Parti
Bölüm 7 - Kuaförcülük Oyunu
Bölüm 8 - Kendin Ol Yeter
Bölüm 9 - Ezik Mi, Havalı mı?
Bölüm 10 - Güven
Bölüm 11 - Okuldan Kaçış
Bölüm 12 - Katil
Bölüm 13 - Esir
Bölüm 14 - Kaçak
Bölüm 15 - Azim
DUYURU ÖNERİ KARAKTER
Bölüm 16 - Benim Yüzümden
Bölüm 17 - Dengeler ve dengesizlikler
Bölüm 18 - Ortaklık
DUYURU-karakter isim
Bölüm 19 - Pazarlık
Bölüm 20 - Benim Hikayem
Bölüm 21 - Asya
Bölüm 22 - Sakın Affetme
Bölüm 23 - Bir Yemek
Bölüm 24 - Eksik İşler
Bölüm 25 - Refakatçi
Bölüm 26 - Ring
Bölüm 27 - Mücadeleci
Bölüm 28 - Noktaları Birleştirmek
Bölüm 29 - Yüzyıl Koleji
Bölüm 30 - Asla Eskisi Gibi Olamaz
Duyuru
Bölüm 31 - Yalanlar ve Sırlar
Bölüm 32 - Küllerden Doğmak
Bölüm 33 - Kaybetmeden Yenilmek
Bölüm 34 - Kerem'in Annesi
Bölüm 35 - Seçimler
Bölüm 36 - Başka Bir Yerde Başka Seçimler
Bölüm 37 - Denize düşen Deniz Yılana Sarılırmış
Bölüm 38 - Katlanmak
Bölüm 39 - Vale
Bölüm 40 - Kulüp
Bölüm 41 - Planlar ve Süprizler
Bölüm 42 - Görevler
Bölüm 43 - Mektup
Bölüm 44 - Artık Bizdensin
Açıklama
Bölüm 45 - Çanta
Bölüm 46 - Hain
Yardım Eder Misiniz?
Bölüm 48 - FİNAL PART I
FİNAL PART II
Okurcanlara Not ❤️
Küçük Bir Duyuru 🤓
ÇOK ÖNEMLİ DUYURU

Bölüm 47 - Büyük Oyun

30K 1.8K 178
By JulideZ

Şimdi görüntüler de belirmişti. Bana doğru bakan dört tane yüz vardı. Kurumuş dudaklarımı zar zor açtım.

"Nasıl yardım edecek?"

"Ne yapmamı isterseni yaparım. Bilmiyorum ama gerçekten çok çok kötü hissediyorum. Kesinlikle böyle olmasını-"

Yatakta doğruldum. Göz yaşlarım yanaklarımda kurumuştu. Tuzlarının verdiği sertliği tüm yüzümde hissediyordum.

"Banu kes! Kes şunu. Yapabileceğin bir şey varsa söyle yoksa da sus!"

Banu iyice ezik bir hal almıştı. Şişmiş olan yanağı ve kanayan kaşının benim eserim olduğunu hatırlamak beni mutlu etti bir an.

"Kızıma neler söylüyorsun sen böyle! Misafirsiniz ama şu kıza yaptığına bak!"

Berrin hanım şu an her haliyle komikti. Söylediklerini kimsenin takmayacağını bile bile hatta ne olduğunu dahi anlayamıyorken çabalıyordu.

"Anne sen karışma." diye araya girdi Banu. Sonra bana döndü "Kerem'i arayıp ağzını yoklayabilirim... Ya da bende birkaç adres var onunla ilgili... Onları size vereyim."

"Sana bu saatten sonra güvenebileceğimizi mi düşünüyorsun?"

Emre sonuna kadar haklıydı.

"Her şeyi mahvettim. Ben yaptım farkındayım. Ama inanın çok pişmanım. Deli gibi pişmanım. İzin verin yardım edeyim."

"Banu sana güvendim. Bu yüzden de salağın tekiyim. Ama bu kadar da salak değilim." dedim ve bacaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Emre hızlı davranıp koluma girdi.

"Bir elimi yüzümü yıkayayım."

Banyodan çıktığımda kendimi çok daha iyi hissediyordum ve kafamda neler yapabileceğime dair bir şeyler belirmeye başlamıştı.

Emre'ye "Şu evden çıkalım da bir şeyler düşündüm." derken koridorda Ezgi'yle karşılaştık.

"Su getirmiştim sana."

Hiçbir şey söylemeden şişeyi aldım ve kafama diktim. Bu sırada hayatımın belki de en tuhaf olaylarını yaşadığım odaya tekrar girdim.

Banu hala ciyak ciyak konuşuyordu, annesi ise ortalarda yoktu. Onu elimden geldiğince umursamadan yatağın üstünden montumu ve yerden de sırt çantamı aldım. Emre beni odanın kapısında bekliyordu. Tam çıkacakken Banu sinirimi tamamen bozan son sözlerini söyledi.

"Deniz izin verin yardım edeyim. Sizden önce benim arkadaşımdı Ali, onun başına bir şey gelmesini asla istemem!"

Sinirli olmak insana güç veriyor derler. Sanırım bunu ilk kez bu kadar iyi hissediyordum damarlarımda. Geriye döndüm, Banu'yu yakasından yakaladım ve iterek duvara yapıştırdım. O acı dolu sesler çıkarırken neresine olduğuna bile bakmadan vurmaya başladım. Görüş alanımdaki kırmızı renk oranı gittikçe artıyordu ve bu deli gibi hoşuma gidiyordu. Bu gerizekalı kıza bunu aylar önce yapmalıydım. Şimdiye kadar hep kendimce ölçülüydüm ama artık barışçıl olamayacağımı biliyordum. Çünkü şu an yaptığım şey inanılmaz güzel hissettiriyordu.

Kırmızılı kadrajıma Emre girince vuruşlarım boşluğa gitmeye başladı.

"DENİZ! SAKİN OL!"

Emre beni çekince Banu'yu ayakta tutanın da ben olduğumu anladım çünkü oracıkta dizlerinin üstüne çöktü.

Aramızda sinirli bakışlarla duran Emre'yle göz göze geldim. Sonra üstünü başımı çekiştirip düzelttim, ellerimdeki kanı pantolonuma sürdüm.

"Bir daha Ali'nin adını ağzına alma!"

Sesim beklediğimden çok daha farklı çıkmıştı, resmen ağlamak üzere olan birinin sesi gibiydi. Ama ağlamayacaktım, buna zaman yoktu harekete geçmeliydim.

Hızla önce odadan çıktım, arada koridorda koşan Berrin hanımın yanından geçtim ve sonra da dış kapıdan fırladım. Emre'nin peşimden geldiğini biliyordum sokaktan çıkana kadar durmadan yürüdüm. Hava inanılmaz soğuktu ciğerlerim yanıyordu.

Kapıda bekleyen ekip peşimizden geliyordu.

"Durun! Böyle uzaklaşamazsınız!"

"Noldu yoksa başkomiser buradan çıkmamızı da mı yasakladı?"

"Hayır yanlış anladınız. Biz size göz kulak olmakla sorumluyuz. Sizi rahat koruyabilmemiz için burada-"

"Memur bey, ben gidiyorum gözetmenliğinizi de istemiyorum."

"Deniz hanım ama başta-"

"Tamam biraz dolanıp geleceğiz kızın hava alması gerekiyor." diye olaya girdi Emre. "Çok uzun sürmez. "

"Ben sizi uyardım. Kendi rızanızla gidiyorsunuz." diyerek geri çekildi genç memur. Sonra da arkasını dönüp arkadaşlarına bir şeyler anlatan el hareketleri yaptı.

Biz de dönüp yürümeye başladık. Evlerin olduğu caddenin sonundan dönüp anayola geçtik. Geç saat olmasına rağmen yanımızdan arabalar geçiyordu. Eskiden olsa kesinlikle korkardım. Şimdiyse korulacak çok daha farklı şeylerim vardı.

"Deniz ne yapacağız. Boş boş caddelerde mi yürüyeceğiz?"

Ağzımı açtım ama bir şey söylemeden kapattım. Aklımdan geçen çok şey vardı. Bu sırada gözlerim pek de uzak olmayan bir noktaya kitlendi.

"Emre şu benzinciye gidelim mi? Başım dönüyor galiba bir şeyler yemem lazım."

Emre refleks olarak elleriyle omuzlarımdan kavradı.

"İyi misin otur istersen. Veya geri dönelim."

"Hayır hayır daha çok mide bulantısı gibi. Bir şeyler yersem geçecek eminim." dedim ve benzinciye doğru yöneldim.

Kapının önüne vardığımızda durdum.

"Sen bir şeyler alana kadar telefonunu versene ben de Ezgi'yi arayım. Aklı çıkmıştır."

"Tamam ben hemen geliyorum."

Emre içeri girerken arkasından seslendim.

"Tatlı bir şeyler al!"

Telefonu elimde sıkıca kavradım ve alıp rehbere girdim. Ali'nin numarasını aramaya bastım bir umutla. Telefonu kapalıydı. Zaten açılması mucize olurdu.

Tekrar listeye döndüm bu kez okuldan çevresin geniş olduğunu düşündüğüm bir çocuğun numarasına bastım.

Telefon uzun uzun çalarken arkamı dönüp Emre'yi kontrol ettim. Raflar arasında geziniyordu.

"Alo Oktay! Ben Deniz... Evet Emre'nin sınıfından... Evet.... Dinle bana Kerem'in numarası lazım... EVET BU SAATTE ACİL... Tamam ondan al bana at!... ACİL DEDİM!... Tamam..."

Telefonu kapatıp beklemeye başladım. Beklerken de montumun cebinden beremi çıkarıp taktım.

Mesaj sesini duymuştum ki Emre elinde küçük bir poşetle yanımda belirdi.

"Ya Emre galiba tuzlu bir şeyler daha iyi olur çubuk falan. "

"Tamam geliyorum."

Derin bir nefes alıp aradım. Çalıyordu.

Telefonlar bu kadar uzun uzun çalabiliyor muydu gerçekten diye düşünüyordum ki açıldı.

"Alo."

Kerem'di bu. Açmıştı gerçekten.

"Kerem."

"Ooo Denizciğim. Sen misin? Ben de diyorum neden yabancı numara. Doğru ya telefonuna el konulmuştu. "

Bedenim Kerem'in inanılmaz rahat sesiyle tepeden tırnağa titredi.

"Kerem, Ali nerede?!"

"Demek araman da bu yüzden bu kadar uzun sürdü. Anlatsana ya nereden anladın benim işim olduğunu. Hayır bir de bu saate kadar düşündün mü gerçekten? Yoksa saatlerdir numaramı mı arıyorsun?"

"Kerem! Ali nerede dedim!"

"Sinirlisin tabi haklısın. Senin yerinde olsam delirirdim ben de. Ama sakin ol Ali yanımda. "
Ne söylesem ne desem bilemiyordum. Şimdiye kadar yaşadığım en tuhaf telefon konuşmasıydı ve Kerem'in sesi bayram tebriğine aramışım gibi neşeli geliyordu. Bu sinirimi daha da bozuyordu. Ama Ali hayattaydı. Hala geç değildi. Bunu öğrenmek şimdi çok daha umutlu ve güçlü hissettirmişti.

"Ona bir şey yapma. Aramamı bekliyormuşsun konuşalım ne konuşacaksak. " diye bir cümle çıktı sinirle kapalı çenemdeki dişlerimin arasından.

"Bilemiyorum... Zaten benim pek bir şey yapmama gerek kalmamış gibi bir hali var, sevgilinin. "

Yutkundum.

"Kerem ne istiyorsun bizden? Ali sana hiçbir şey yapmadı. Bunu biliyorsun. Bırak onu."

"Of Deniz. Yine her şeyi anladığını zannediyorsun. Sen ne zaman akıllanacaksın? Off off... Neyse şimdi yeni bir oyun teklifim var. Sana bir adres vereceğim. Bu adreste bir ev var. Çevresinde de benim silahlı adamlarım var. Anladın mı? Genelde anlamalar biraz geç oluyor sen de hani. Anladın mı cevap ver!"

"Anladım..."

"Tamam devam ediyorum. Sen bu adresteki eve yalnız geleceksin. Adamlarım da yalnız mı geldin yoksa başka biriyle mi diye seni izleyecekler. Başka biriyle gelmeye çalışırsan önce Ali ölecek, sonra da senin yanındaki. Bak şimdi tam bilemedim sırasını da. Neyse bir iki saniye içinde ikisi de ölmüş olur. "

"Ali'nin sesini duymak istiyorum." dedim. Ama aslında hiç de pazarlık edecek konumda değildim. Çoktan benzin istasyonundan koşarak çıkmış, Emre'yi arkamda bırakmıştım bile. Anayolda Emre'nin arkamdan gelmediğinden emin olmaya çalışarak hızla yürüyordum.

"Hadi ya bak seeen."

"Bu saatten sonra sana asla inanmam!"

"Biraz geç kaldın ama aferin öğreniyorsun inanmamayı."

Ne kadar boş konuşuyorsun gerizekalı sikik pislik! dememek için dilimi ısırdım. Şu an onu sinirlendirmeyi çok da göze alamıyordum.

"Kerem uzatma."

"Deniz!"

"Ali iyi misin?"

"Deniz lütfen-" Ali'nin sesi bir anda kesildi.

"Yeterince duydun. Adresi atıyorum gelmek için 20 dakikan var."

Telefon yüzüme kapandı. Bir an öylece kaldım.

"Deniz!"

Yolun ilerisinden adımı söyleyen Emre'ye baktım. Emre asla yalnız gitmeme izin vermezdi. Ama benim şu aşamada yalnız gitmekten başka çarem yoktu.

Arkamı dönüp tüm hızımla koşmaya başladım. Bir yandan da yanımızdan geçen arabalara bakıyordum. Sarı rengi görür görmez elimi uzattım. O ileride durdu ve ben hızla içine atladım.

"Sür abi! İleri!"

"İyi misin kızım?"

Arkamı döndüm ve öylece bakakalmış Emre'yi gördüm. Başka bir taksi bulma umuduyla sağa sola bakmaya başlamıştı ama birkaç saniye sonra görüş açımızdan tamamen çıkacaktı.

"Kızım iyi misin? İstersen karakola-"

"İyiyim abi yok bir şey. Sen sür adresi söyleyeceğim."

Telefonun kilidini açtım ve son gelen smsi açıp şoföre uzattım. Adam gözlerini kısıp adrese baktı sonra tamamdır der gibi başını salladı.

"Kaç dakika sürer varmamız?"

"20-25 dakikaya oradasın." dedi ama sesinde bir sorun olduğunu gördüm.

Telaşımı gizlemeden anlatmaya başladım. "Abi acelem var gözünü seveyim babam kemiklerimi kırar! Halamlar burada oturuyor da benim. Annemle babamın sabah gitti işte, ben de peşlerinden akşam gelecektim. Ama arkadaşlarla takılmışım saati fark etmedim. Bursalıyız biz aslen."

Şöfor yaramazlık eden genç bir kızın abartılmış korkusuyla karşılaşmayı komik bulmuştu ki yüzünü bir gülümseme kapladı.

"Merak etme sen! Yetiştiririz. " dedi kahramanca bir tavırla. "Ama önce kemerini tak."

Arkama yaslandım ve söylediğini yaptım. Taksici vitesi değiştirirken ben de telefonun tuş kilidini tekrar açıp mesajlara giriyordum.

******

Sokakta geniş bahçeli müstakil evler vardı ve tek tük yanan ışıklar dışında sessizce uyku halinde gibiydi. Aklıma Kerem'in söyledikleri gelince ürperdim. Acaba şimdi kaç kişi bana nişan almış bekliyordu.

Rüzgar çok sertti ve arasında minik kar taneleri görünüyordu. Evlerin numaralarına baktım ve doğru evi bulunca hızla kapısına vurdum.

Saat kaçtı, kaç dakika geçmişti bilmiyordum. Şu an bir önemi de yoktu.

Kapıyı Berkay açtı. Biraz şaşırdım ama aslında hiç de anormal bir durum değildi.

"Ali nerede?" deyip içeri daldım.

Kısa koridoru geçince çıplak zeminde ayakta duran Kerem'i gördüm. Elinde uzun namlulu diyebileceğim bir silah vardı. Biraz daha ilerleyince geniş salonda ayakta duran dört silahlı adam saydım. Tam olarak içeri girdiğimdeyse diğer köşede kolları arkadan kalorifer borularına bağlı duran Ali'yi gördüm.

Ağzı bağlıydı ve yüzünde birkaç yara vardı ama bunun haricinde iyi gibiydi. Beni görünce gözleri parladı. Bir şeyler söyleyemeye çalıştı ama anlaşılmıyordu.

"Sonunda teşrif ettiniz Deniz hanım. Süreniz de tam dolmak üzereydi." dedi Kerem silahını ve bakışlarını son derece rahat bir şekilde bana çevirerek.

"Ne yapıyorsun Kerem? Ne istiyorsun?"

"Alın şunun çantasını! Üstünü de arayın!"

Adamları Kerem'in dediğini yaparken beni de diz üstü yere çökmeye zorladılar.

"Kalkma orada kal."

Ali'ye üzgün bakışlar attım. Elimden gelen başka bir şey yoktu.

"Bu küçük oyunu kazandın Deniz. Süre bitmeden geldin. Ama büyük oyunu ben kazanacağım. Tam da Ali'ye bunu anlatıyordum. Pek bir şey kaçırmadın. Zaten senin bildiğin şeyler bunlar. Ama birazdan ikinizi de şaşırtacağım."

Ali bir şeyler söylemeye çalışınca Kerem yanına yürüyüp ağzındakini çıkardı.

"Mesele benimle ilgiliyse Deniz'i dahil etme! Onun bir ilgisi yok Kerem!"

"Offf yine bağırıyorsun! Devam edersen tekrar kapatacağım ağzını." Ağzından çıkardığı bezi yere attı ve köşedeki sandalyeyi çekip az önceki yerine Ali'yle benim aramıza oturdu. Üçgen şeklinde konumlanmıştık ve salak salak birbirimize bakıyorduk.

"Deniz'i ben dahil etmedim. Onu sen dahil ettin. Ayrıca kendisi de her boka burnunu sokma konusunda uzman olduğu için benim ayrıca gıcıklığımı kazandı. Tıpkı başta annenin seni dahil etmesi ama sonra senin işlerime karışarak beni iyice uyuz etmen gibi."

"İşlerine karışmak dediğin şey Banu'yu kullanmandı. Kızdan faydalanıyordun Kerem! Gözümün önünde!"

Ali'nin hala Banu'nun iyiliğini düşünmesi beni şoka uğratmıştı.

"Her şey Banu yüzünden oldu Ali! Her şeyi Kerem'e o söylemiş!"

Ali yüzünü buruştururken gözlerini yumdu. "Banu hasta... O kız zor durumda... "

"Zor durumda olan sizsiniz gerizekalılar! İşlerime bulaşıp her şeyi mahvetmeye çalıştınız. Ama bakın siz mahvoldunuz.

Deniz küçük beyninle hem benim hem de babanın fişini çekmeye çalıştın! Benden daha zeki olabileceğini zannettin. Salaksın ama bu konuda hakkını vermeliyim... Sevgilin güzel öpüşüyor Ali. Dokunurken de kesinlikle nefret ettiğini hissettirmeden yapıyor bunu. Nefret ettiğin birini böyle bulutların üzerine çıkarmak kolay bir şey olmasa gerek."

Kerem'in imalarını idrak ettiğim anda kan beynime sıçradı.

"Ne diyorsun sen be gerizekalı!"

Hırslanmıştım ama yanımdaki adamlar beni tekrar yere itekledi.

"Sana inanmıyorum." dedi Ali net bir sesle gözlerini Kerem'e dikmişti.

"Doğruuu inanmazsııın. Ne de olsa o senin nişanlın." Elini cebine attı ve bir zincirin ucuna takılmış sallanan yüzüğü havaya kaldırdı.

"Bir de bu vardı değil mi? Ahahaha Allah aşkına bu ne ahaha. Ergen misiniz siz? Ne evlenmesi ne nişanı? Beyinsiz salaklar. Sevgilin de annen gibi orospunun teki Ali. Bunu sen de biliyorsun. Deniz bunu asla sana söylemez ama o istediği şey uğruna her şeyi yapabilecek bir kız. Onu sen de tanıyorsun. Üstelik o gece bizi gördün."

Kerem ne saçmalıyordu böyle kesinlikle anlamıyordum.

"Pisliğin tekisin." dedi Ali.

"Sen de katilin tekisin!" diye Ali'nin suratına bağırdı Kerem.

Ağzımdan bir "Ne?" çıktı, Ali'ye baktım. Başı başka yöne dönüktü.

"Noldu? Deniz'e söylemeyecek miydi? Yoksa süpriz miydi bozdum mu? Senin mükemmel planın sayesinde erkek arkadaşın bir adam öldürdü Deniz. Üzülmeyin ikiniz de daha büyük ve ulvi hedefler için fedakarlıklarda bulundunuz canııım. Tek sorun benim sizden daha zeki olduğumu unutmanız." Yüzüğü umursamazca yere fırlattı. "Cin olmadan şeytan çarpmaya çalıştınız. Bunu bir daha yapmayın diyeceğim ama başka şansınız olmayacak."

Ne düşünebilirdim bilmiyordum. Ali yapmış mıyıdı bunu? Hayır yapmazdı. Ama yalanlamamıştı. Neden bakmıyordu yüzüme inanmış olabilir miydi Kerem'e?

"Ali?" dedim zorlukla. "Her ne yaptıysan hiçbir önemi yok. Sebeplerini biliyoruz!"

"Bahanesinin bu olduğunu söylemiştim." dedi Kerem, Ali'ye doğru sırıtarak.

Ali'nin yüzünü göremiyordum ama Berkay hızla odaya dalınca hepimiz ona baktık.

"Hazırız Kerem."

"Sonunda! Artık sıkılmaya başlamıştım. Biraz hareket görmeye ihtiyacım var. Çözün şunu da gidelim buradan!"

"Gitmek mi? Nereye?" dedim telaşla. Kollarımdan kavramış beni ayağa kaldırmamış olsalardı bu titreyen dizlerle kalkamazdım herhalde.

İçeriye girdiğimden beri ilk kez bu kadar korkuyordum. Çünkü bir planım daha başarısız olmuştu.

Kerem telefonda ne istediğini söylediğinden beri aklımdan geçen bir plan vardı. Emre'yi ikna etmekle uğraşmamak için arkamda bırakıp kaçmıştım. Ama takside Ezgi'nin telefonuna Emre için bir mesaj atıp her şeyi anlatmıştım. Ben Kerem saçma bir şey yapmasın diye ayağına gidecek ve her şeyin istediği gibi gittiğini düşünmesini sağlayacaktım. Onlar da polise olanları anlatacak, ikna edecek ve sonunda bizi kurtarmaya gelecekti. Belki Kerem'in babasına ulaşırlarsa onu ikna edebileceğimizi de yazmıştım.

Ama şimdi hiçbirinin bir anlamı kalmamıştı çünkü başka bir yere, kimsenin bilmediği bir adrese gidecektik. Bir plan daha yıkılmış ve ben altında kalmıştım.

Yine de tüm bunları göze almış olduğumu hatırlattım kendime. Herkes başarısı olsa bile Ali hayattaydı ve ölecekse bile onu son kez görebilmek istiyordum. Bu hepsine değerdi.

Başımdaki soğuk namluyu hissetmesem her şeye rağmen, Soner hocadan öğrendiğim hareketlerle kurtulmak için çabalardım. Ama silah tüm bunları imkansız hale getiriyordu. Kendime itiraf etmeye korkuyordum ama yapacak bir şey kalmamıştı.

"Merak etme Deniz. Süprizlerim hepinizi tatmin edecek." dedi Kerem adamları Ali'yi sıkıca tutmuş bir yandan da kaloriferden ayırırken.

"Ama sana bir spoiler Ali." dedi saçlarını sertçe kavrayıp. "Öldürdüğün adam sıradan bir adam değildi."











Valla dev uzunlukta bölüm oldu. Düzeltme okuması yapmadan paslıyorum size.

YORUM da isterim OY da isterim 😂😂😂

💥Ve bunları tahmin etmiş miydiniz?

💥Sizce neler olacak şimdi?

💥Ali'nin öldürdüğü adam sizce kim?

Bu arada geçen bölüm sizden yardım istemiştim yorum yapan herkese çok teşekkür ediyorum.😊💘💘💘
Çok fazla ve değişik başlık altıda yorum yapıldığı için ayrı ayrı cevap yazamadım affedin 🙏🏼

Continue Reading

You'll Also Like

1M 36.1K 46
Bardağı geri tezgaha koyduğum esnada ensemde hissettiğim nefes ile çığlık atmak için ağzımı açtım. Ne yapacağımı önceden biliyor gibi eliyle ağzımı k...
3.2K 750 21
🔮 21.yy içerisinde hayat süren beş kadim renk, beş ayrı Disiplin ve yüzlerce hayat ışığının bir araya getirdiği sırlar, gizemler, İhanet ve kehanetl...
2.6K 99 22
Bu kaos ve gizem dolu bir vampir hikayesidir.
2.1M 127K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...