AYDINLIĞA HİCRET

By symfdn

734K 51K 3.3K

-TAMAMLANDI- Mevlana derki aşk ateşi önce sevilene, oradan sevene düşermiş. Yani bir insan aşık olmuşsa, maş... More

GİRİŞ
1- Gözleri
2- Kriz
3- Neden Bana Kaba Davranıyor?
4- İş Teklifi
5- Karar Verilmesi Gereken Yollar
6- Her Seçim Bir Vazgeçiştir
7- Annem
8- Kendilerini Suçlayan Suçsuz İnsanlar
9- Yeşil Elmalar
10- Akşam Yemeği
11- Siyah Gözler
12- Aşık Oldum
14- Güvenmek
15- Karanlıktan Sonra Aydınlık Var
16- Beklenmedik
17- Bilmeden Oldu
18- Perişanım Şimdi
19- Onun Dünyasındaki Tek Yanlıştım
20- Uzaktan sevmek
21- Kırgınlığım
22- Darmadağınık
23- Şem ile Pervane
24- Aşk Neydi?
25- Namaz
26- Değişiyordum
27- Yanmaktan Korkmak
28- Beklemek
29- Hüzünden Birer Sancı
30- Karanlığın İçindeki Işık
31- Neden o?
32- Gitmek Gerekir Bazen
33- Biz Olamazdık
34- Cariyenin Aşkı
35- Hediye
36- Ortaya Çıkan Gerçekler
37- Korku
38- İmkansız
39- Kız Gecesi
40- Rüya
41- Yiğit'in Gerçekleri
42- Kıskanmak
43- Seveceksen...
44- Kalp Kırıklığı
45- Sabredenler ve Şükredenler
46- Düğün Günü
47- Veda Zamanı
48- O gitti
49- Nasipten Öte Yol Olmaz
50- Şaşkınlık
51- Kapanmayan Yaralar
52- Onu Gördüm
53- Misafir
54- Gönlümün Suskunluğu
55- Hüzün Huzurun Kapısıdır
56- Kız İsteme Hazırlıkları
57- Elma Ağacı
58- Final

13- Mevlid

11.5K 920 40
By symfdn


Kadınlar arka oda da otururken erkeler de salon da oturuyordu. İçerisi epeyce kalabalıkken insanlar birbirlerine hal hatır soruyor, sessiz fısıldaşmalarla hoca hanım dedikleri 40'li yaşlarındaki kadının hazırlanmasını bekliyorlardı. Bu esnada bende ayaküstü birkaç kişi ile tanıştırıldım. Daha doğrusu tüm misafirlerden önce gelen iki aileyle desem daha doğru olurdu. Birisi Nisa'nın kayınvalidesi iken, diğeri de Zehra teyzenin çok yakın arkadaşı ve kızıydı. Ama aramızda kalsın şimdiden hepsini unutmuştum. Sadece şuanda yanımızda sandalye de oturan ve yardım etmek için önden gelen Büşra'nın ismini unutmamıştım.

Bu sırada hoca hanım başlayacağını belirten bir hareket yaptıktan sonra herkes hızlıca sessizliğe büründü. Ben ise ilk defa böyle bir ortamda yer aldığımdan olsa gerek her şeyi ince ayrıntısına kadar takip ediyor, neler olacağını merakla bekliyordum. Hoca Arapça bir şeyler okuyup Kur'an'ın kapağını açarken telefonumun titremesiyle bütün dikkatim dağıldı. Ve tabi insanları da dikkatini dağıtmamak adına hemen dışarıya çıktığım da Kaan'ın telefonunu açmak yerine salondan gelen o hoş tınıya kulak verdim. Ve duyduğum bu sesin tanıdıklığıyla kalbim gümbürderken daha ne olduğunu bile anlamadan kendimi salon tarafının kirişinin arkasında buldum.

İçeriye doğru gizlice baktığımda çoğu yeri göremesem de aradığımı buldum. Ömer elinde açık bulunan Kur'an-ı Kerimi okuyordu. O okumaya devam ettikçe ben büyülenmiş gibi onu dinliyordum. Gözlerim kendiliğinden kapandığında sadece anlamının bilmediğim o Arapça kelimelerin derinlere ruhuma işlemesine izin verdim. Her geçen saniye ruhumun üzerindeki ağırlık kalkıyor, yerini huzura bırakıyordu. Beni bu kadar derinden etkileyen şey Ömer'in sesi değildi. Beni etkileyen şey bu Arapça kelimelerin, ayetlerin inanılmaz etkisiydi.

O sırada hiç tanımadığım ama şimdi mevlidin de bulunduğum o adamın sözlerini hatırladım. '...Senin derdine derman burada. Seni iyileştirecek ilaç, seni anlatan hekim burada.' Gerçekten de ilaç gibiydi. Sanki ruhunu temizliyor, sanki derdim dediğin her şeyin üstesinden gelecekmiş gibi hissettiriyordu. Tüm bunlar nasıl oluyordu? Bu mümkün müydü? Yoksa ben dün bu sözlerin etkisinde kaldığımdan mı böyle hissediyordum? Niye böyle olduğunu bilmiyordum ama olan bu şeyin üzerimdeki etkisi barizdi.

Ömer okumayı bitirdiğin de kapatmış olduğum gözlerimi açtım. Ve telefon olmayan elimle yüzümdeki ıslaklığı sildiğim de derin bir nefesi de ardından bırakmıştım. Bu sırada diğer elimde olan sıkıca kavradığım telefon bir kez daha titreyip kapandığında Kaan'ın tüm bu anlarda aramasına rağmen hiç duymamış olmama şaşırırken baka birinin duyup yakalanmanın verdiği korkuyla soluğu mutfakta aldım. Ve bir kez daha çalan telefonumu bu sefer açtım.

"Alo Kaan."

"Zeynep müsait değil miydin? Birkaç kez aradım ve ulaşamayınca..."

Cümlesini tamamlamamıştı ama korktuğunu anladım. Kaan sevdiklerine karşı hep böyleydi. Bursa'dayken ailesini arayıp ulaşamadığında hemen panik yapar, herkesi ayağa kaldırırdı.

"Kusura bakma, duymamışım."

"Yok önemli değil, sadece biliyorsun işte elimde olmadan telaşlanıyorum."

"Biliyorum. Niye aramıştın?"

"Öyle bir sesini duymak istedim sadece."

Hala çalıştığım yerle ilgili endişeleri olduğundan beni arayıp kontrol etmek istediğini biliyordum.

"İyiyim ben ama şimdi kapatmalıyım."

"Tamam, görüşürüz sonra."

"Görüşürüz"

Telefonu kapattığım da biraz önce yaşadığım huzur da yavaşça beni terk ediyordu. Kalıcılığı uzun sürmese de o an da hissettiğim şeyler çok net ve canlı bir şekilde her zaman hatırlayacağım kesindi.

Tekrardan kadınların olduğu tarafa gidip sandalyeme çöktüğüm de Nisa kulağıma eğilip Kur'an okunmasını kaçırdığımı fısıldadığında aslında öyle olmadığını ona söylemek yerine başka sefere artık diyerek geçiştirdim. Aynı zamanda da Hoca hanımın anlattıklarına kulak kabarttım.

'' ... Hanım kardeşlerim Rabbimizin ne bize ne de bizim yaptığımız ibadetlere ihtiyacı yok. Ama bizim ibadetlere ihtiyacımız var. Bizim Rabbimize ihtiyacımız var. Çünkü O'ndan başka gidecek bir kapımız yok. O'ndan başka medet umacak, dua edecek, isteyecek kimsemiz yok.

Peki bu kadar ihtiyacımız varken biz ne yapıyoruz. Nefsimizin elinde, gaflet içinde, tembellik yaparak debelenip duruyoruz. Gün içerisinde ibadet etmeyi unutan, Rabbini zikretmeyen, sonra yaparım diye geçiştiren kardeşlerim sizin ömrünüz sonsuz mu? Şuradan kalkmaya garantimiz var mı? Hiç ölmeyecekmiş gibi, kabirde sorguya çekilmeyecekmiş gibi yaşayanlar, neyinize güveniyorsunuz? Münker ve Nekir sorguya çekip namazını sorduğunda ne cevap vereceksiniz?

Nasıl vücudumuzun fizyolojik ihtiyaçları varsa; yemek yemek su içmek gibi ruhumuzun da ihtiyaçları var. Nasıl ki acıkınca yemek yiyerek karnını doyuruyorsan, ruhunu da ibadetle, namazla doyurmasınlar. Çünkü ruhun, kalbin gıdası ibadettir. Bazen diyoruz ya canım sıkılıyor, ruhum daralıyor. İşte o an ruhunun gıdaya ihtiyacı var, açlık alarmı veriyor. Kalbin Allah'ı anmak, O'nu zikretmek istiyor."

Hoca hanımın sesi, hitabeti o kadar etkiliydi ki oda da bulunan herkesi etkisi altına almıştı. Onlardan biri de bendim. Anlattığı her şeyi can kulağıyla dinlerken bedenimde bir ürperdi oluşmuş, sarsılmıştım. Hayatım boyunca bu konuları hiç düşünmemiştim. Veyahut düşünmem istenilmemişti. Ne benim ne de çevremdeki insanların yaşayış tarzı kesinlikle bu konulardan uzattı. Namazdan ruhun gıdası diye bahsediyordu. Oysa benim çevrem de ruhunu dinlendirmek için meditasyon yapan, klasik müzik dinleyen insanlar vardı. Bu kadının anlattığı çoğu şeye bu kadar yabancıyken kendimi, yaşayış tarzımı sorgulamaya itiyordu beni. Oysa başta babam ve babamın o aynı kendine benzeyen arkadaşları bu tip insanlardan uzak durulması gerekildiğini, düşüncelerinin geri kafalılığından bahsederdi. Hiçbir zaman onlara katılmamıştım ama bir kez de olsa neden namaz kıldıklarını, Kur'an da neler yazıldığını açıp okumamıştım da.

Düşündüğüm şeylerle başa çıkamayacağımı anladığım da onları kovup dikkatimi tekrardan hocaya verdim. "Amin" deyip ellerini açtığında herkes aynı şeyi yaparak ellerini almış hocanın ettiği duaya amin diyerek katılıyorlardı. Ben ise hiçbir şey yapmadan sadece onlara bakmakla yetindim.

***

Sohbet bittikten sonra Aslı, yorulduğunu, dinlenmek istediğini söyleyince ona odasına kadar eşlik ettim. Ardından aşağıya indiğim de mutfakta ikramlıkları hazırlamaya koyulan kafileye bende katılıp, onlara yardım ettim. Kadınlar tarafının dağıtıp işlemi bitince, aynı şekilde erkekler tarafı içinde ikramlıkları hazırlamış ve dağıtmak için Ömer, Nisa'nın nişanlısı benim mülakat gününde gördüğüm sarışın adam Ali ve arkadaşları olduğunu düşündüğüm başka bir kişiyle birlikte bu işi yapmışlardı.

Nihayet tüm bu kargaşa bittiğin de mutfakta Nisa ve Büşra ile oturmuş yemeklerimizi yiyorduk. Ben sarmalarımla aşk yaşarken bu arada Nisa da Büşra ile benim saatler öncesinde ayaküstü tanıştırmış olmasından dolayı şimdi daha açıklayıcı bir şekilde anlatıyordu.

Büşra hem Nisa'nın hem de Ömer'in çocukluk arkadaşıymış. Küçüklükten beri Nisa, Büşra ile dip dibe olmuş. Oldukça iyi anlaştıklarını zaten gördüğüm bu ikiliye bakarken, Büşra'yı da daha iyi gözlemleme fırsatım oldu. Boyu ya benimle aynı ya da benden bir iki santim daha uzun olan bu kızın beyaz bir teni, kahverengi iri gözleri, kıvrımlı ve dolgun kirpikleri, oldukça güzel bir burnu ile güzeldi. Üzerine giydiği elbise ince belini ortaya çıkarırken Nisa beni tanıtırken Aslı'yı gizleme gereği duymadan gerçekleri söylemişti. Oysa içerdekilerin çoğuna sadece arkadaşım diye tanıştırmıştı. Bu da demek oluyordu ki bu kız bu aileye oldukça yakındı. Tanışma faslında ikimizde tanıştığımıza memnun olduğumuzu söyleyip bu işi bitirdik.

Büşra Aslı'nın bugün aşağıya inmesine çok sevindiğini üzerine konuşma birkaç dakika yer edinirken ardından Nisa kadınlar tarafının çaylarını tazelemeye gittiğin de ikimizden hiç ses çıkmıyordu. Bu tuhaf durumu dağıtmak adına bir sohbet açma gayretiyle yüzüne baktığımda arkamda bir yere bakıp genişçe gülümsemişti. Merakla başımı çevirdiğim de karşımda Ömer vardı.

"Siz burada mı otuyordunuz?"

Ömer bunu beklemiyormuş gibi konuştuğunda Büşra hemen "İçeriden kaçtık." demişti. Bu ikisinin arasında bir şey mi vardı? Neden saniyeler öncesinde herhangi bir duygu beslemediğim şu kızın şimdi o gülen ağzının ortasına bir tane vurmak istiyordum?

"Nisa, nerede?"

"İçeriye çay götürdü. Bir şey lazımsa ben halledeyim."

Oturduğu yerden kalktığında kendimi onlar sadece arkadaş diye avutuyordum. Ömer bana olduğu kadar soğuk sert olmasa da yine de mesafesini koruyordu. Ama yine de bu ikisinin kafasını da duvara vurma isteğimi yok etmiyordu. Gerçekten şiddet yanlısı birisi asla değildim. Ve şuanda zihnimin derinliklerindeki en ilkel halimle başa çıkmaya çalışıyordum.

Aralarında geçen birkaç cümlenin ardından Ömer mutfaktan çıkmak için hareketlenirken tekrardan durmuş ve bakışlarını kaldırmadan (ki zaten mutfağa girdiğinden beri bir kez olsun ne benim ne de Büşra'nın yüzüne bakmıştı) konuşmaya başladı. Önce hiçbir şekilde üzerime alınmadan içimdeki ilkel Zeynep ile mücadelemi sürdürürken sonra ismimi duymamla bunu bana söylediğini idrak edebildim.

"Zeynep... sardığın sarmalardan kaldı mı?"

Sesi her ne kadar umursamaz, sanki çok da önemli değilmiş gibi bir tonlamayla çıkmış olsa da kalbimin buna pekte aldırış ettiği söylenemezdi doğrusu. Heyecanlandığımı belli etmemeye çalışarak gerçi bu ne kadar mümkünse "Var hala, ister misin?" dedim. "Şimdi istemiyorum ama ondan bana ayırır mısın?" dediğin eli saçlarına çıkmış, hala o umursamayan haliyle konuşuyordu. "Ayırım tabii." Cevabımı bile tam duymadan kendi söyleyeceklerini söyleyip çekip gitmişti. Her ne kadar bu tavırlarına sinir olsam da benim sardığım sarmalardan istemiş olması bu yanımı törpülüyordu.

Önüme döndüğüm de iri gözleri biraz daha irileşmiş ve kaşları çatılmış Büşra ile karşılaştım. Saniyeler içinde kendini toplayıp "Ömer sarmayı ayır diyorsa kesin ince sarmışsındır." Dedi. Bu bilgiyi biliyor olması onların çocukluk arkadaşı olmaları sebebiyle olduğunu düşünüyordum. Arkasında bir art niyet aramadığımdan sorusuna "Evet" demiştim ama Büşra hemen arkasına "Ömer aslında benim sardıklarımı çok sever ama işte benim yokluğumdan dolayı seninkiyle idare edecek." Sözleri beni beynimden vurdu. Bu sözlerle bana ne ima etmeye çalışıyordu? Bu sefer kaşları çatılan ben gülümseyen o olmuştu. Her ne kadar cevap vermek istesem de bunu hangi sıfatla yapacağımı bilmediğimden susmayı yeğlemiştim. Belki de bu konuda hiç konuşamayacak, o hakkı hiçbir zaman elde etmeyecektim. 

Continue Reading

You'll Also Like

85.6K 6.2K 32
Afitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmı...
8K 2.2K 72
Çocukken küçücük kalplerinde filizlenen bir aşk... Bu aşkın yeniden doğmasını vesile olan bir elma şekeri... Şekerler ülkesinde yaşayan şeker kız ve...
1.1M 54.1K 55
The Wattys 2016 - Gizli Cevherler Kazananı Wattpad'de "AŞK İŞİ" adında yazılan ilk eserdir. Not : Hikaye 2016 yılında yazılmaya başlandığı için birka...
1.8M 96.6K 58
Geceyi dinliyordu Onur. Cırcır böceklerinin sesi her yerden geliyor, hafif bir esinti yüzünü yalıyordu. Deniz'in kokusu burnuna geldi ve derin bir ne...