Abim

By nryact

497K 18.9K 2.6K

Tek bir lambanın aydınlattığı odada gezdirdiğim yaşlı gözlerimi karşımdaki insanlara çevirdim. Ben bunları ya... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
#CansuKaya
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Konuşma
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Mira&Çağlar
Bölüm 21
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
FİNAL
Merhaaaabaa!!!
YENİ KİTAP!!
MUTLU GÜNLER SANDALI

Bölüm 22

9.2K 370 113
By nryact

*DÜZENLENDİ*

Bölüm 22

2 sene sonra;

Mira'dan;

Elimdeki diplomayı deli gibi sallarken, babamlara doğru koştum. Bugün sonunda liseyi bitirmiştim.

Annemin kollarına atladım. Saçlarımı okşamaya başladı. Şaka maka 18 yaşına gelmiş, liseyi bitirmiştim.

Annemden ayrıldıktan sonra babama sarıldım. Geri çekilince gözüm kenarda bana gülümseyerek bakan abime kaydı.

Yanına gidip ona da sarıldıktan sonra 4 yaşına girmiş olan Mirel'i yanağından öpüp sırıttım.

"Kız sen küçücük bi şeydin. Ne ara bu kadar büyüdün?"

Abime gözlerimi devirdim fakat ben bir şey söylemeden omzumda bir el hissettim. Başımı çevirip baktığımda Pamir'i gördüm. Elindeki çiçeklerle bana gülümseyerek bakıyordu.

"Tebrik ederim."

Arkamı dönüp Pamir'e sıkıca sarıldım. O benim, şu iki yılda tanıdığım en değerli insandı.

"Teşekkür ederim. Gelemeyeceğini sanıyordum."

Sıcacık gülümsedi.

"Toplantı senden daha değerli değil."

Gülümsedim ve birden aklıma arkamda duran annemler geldi. Korkakça dönüp baktım. Babam ve abimin kaşları çatıkken, annem gülümsüyordu.

"Şey, babacım bu Pamir. Bir arkadaşım."

Babam uzun süre ikimizi de süzdükten sonra başını salladı. Adam haklıydı tabi. Benim kızım da 23 yaşındaki birini 'arkadaşı' olarak tanıştırsaydı, ben de inanmazdım.

Babam başını başka yöne çevirince hemen Pamir'e döndüm.

"Toplantının önemli olduğunu biliyorum. Neden bırakıp geldin?"

Gözlerini kısıp konuştu.

"Doğruyu söylemek gerekirse, o toplantıda oturup piyasaları konuşmaktansa, burada olmayı tercih ederdim. Bende iptal ettirip geldim."

Salak salak gülümsedim.

"Teşekkür ederim."

Annemle babam eve gideceğini söylediklerinde onlara baktım. Bugünü evde geçirmek istemiyordum. O yüzden ayaküstü bir yalan uydurdum.

"Şey, bizimkiler bir şeyler yapacaklarmış. Ben de gidecektim."

"Tamam, biz gidiyoruz. Geç kalma."

Başımı salladım ve babamlar arabaya binince Pamir'e döndüm.

"Ee, n'apıyoruz?"

"Bilmem. Sen ne yapmak istersin?"

"Sen ne yapmak istersen onu yapalım."

Bir şey demeden elimi tuttu ve yürümeye başladı. Okulun otoparkına parkettiği arabasına bindik. Otoparktan çıkınca İzmir'in çıkışına sürmeye başladı. Tahminimce Pamir'in şehir dışındaki evine gidiyorduk.

O eve daha önce de gitmiştim ve gördüğüm bütün evlerden çok daha güzeldi. Denize sıfır olan evin bütün odalarında en az bir duvar camdandı. Tabi, tuvaletleri hariç.

Yaklaşık 1 saatlik yolculuğun ardından evin bahçesine arabayı park etti. Arabadan inip eve doğru ilerledim. 2 dakika sonra Pamir de yanıma geldiğinde beraber eve girdik.

Ayağımdaki topuklu ayakkabıları çıkarıp fortmantoya fırlattım. Çantamdaki lastik tokayla saçlarımı toparladıktan sonra salondaki üçlü koltuğa uzandım. Yorulmuştum.

"Ne içersin?"

Başımı kaldırıp mutfağa ilerleyen Pamir'e baktım. "Su." dediğimde cevap vermeden mutfağa girdi. Gözlerimi kapadım ve kolumu gözlerimin üstüne attım.

İki yıl olmuştu. Koskoca iki yıl. Çağlar'ı geride bırakalı çok olmuştu. Bu iki yılda çok değişmiştim ve birçok şey fark etmiştim. Mesela, Çağlar'ı düşündüğüm kadar çok sevmiyormuşum. Ayrıldıktan sonra çok fazla aşk acısı çekmemiştim. Bir iki gün ağladıktan sonra içimdeki acı da gitmişti. Zaten sonrasında Pamir'le tanışmıştım.

İlk başta benden oldukça büyük olduğu için onunla fazla muhabbetim olmamıştı. Fakat onu gördükçe ve yavaş yavaş tanımaya başladıkça iyi bir insan olduğunu anlamıştım. Çağlar gibi değildi. Bunu her ne kadar itiraf etmek beni üzse de, şu anda benim için Çağlar'dan daha değerliydi.

''Mira.''

Pamir'in sesini duyduğumda kolumu çektim ve gözlerimi araladım. Elindeki suyu ve kahveyi sehpaya bıraktıktan sonra bacaklarımı kaldırıp koltuğa oturdu. Bacaklarımı dizlerinin üstüne bıraktıktan sonra kahvesini eline aldı. 

''Ee, bu yaz ne yapıyorsun?''

Bacaklarımı çekip doğruldum. Sehpadaki suyumu elime alıp yudumlamaya başladım. 

''Büyük ihtimal abim ve yeğenimle Marmaris'te olacağız. Sen ne yapacaksın?''

''Şirketten vakit kalacağını sanmıyorum. Ama işlerimi ayarladığımda Bodrum'a gidebilirim.''

Başımla onayladım. İki yıldır bu konuşma ikimiz için de rutin olmuştu. 

Elimdeki su bardağını sehpaya bırakıp dağılmış saçlarımı yeniden topladım. Soluma baktığımda Pamir'in pür dikkat beni izlediğini gördüm. Gözlerimi kıstım.

''Niye öyle bakıyorsun?''

Başını iki yana sallayıp önüne döndü.

''Bu doğru değil.''

Anlamazca suratına baktım.

''Ne doğru değil Pamir? Ne diyorsun?''

Cevap vermeden kahvesini bırakıp ayağa kalktı.

''Hadi gel. Seni evine bırakayım.''

''Evime mi? N'oldu ki birdenbire. Yanlış bir şey mi söyledim?''

''Seninle alakası yok. Tamamen benimle alakalı.''

İsterik bir şekilde gülüp ayağa kalktım. Dengesizler listeme biri daha eklenmişti sanırım. Kapıya doğru ilerleyip fırlattığım ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve çantamı elime aldım. Kapıyı açıp dışarı çıktım ve Pamir'in gelmesini beklemeden bahçe kapısına ilerledim. Buradan bir taksi geçeceğine emindim.

"Mira! Bekle."

Onu umursamadan caddeye çıktım ve ileride gördüğüm taksi durağına gitmeye başladım. Pamir'in arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlıyordum.

Durağa gelince taksilerden birinin kapısını açıp binecektim ki, kolumdan tutup kendine çevirdi.

"Mira, yapma böyle n'olur. Beni de üzüyorsun."

"Peki ben? Ben üzülmüyor muyum? Tek sorun aramızdaki yaş farkı mı?"

Derin bir nefes aldı.

"Mira bak. Henüz küçüksün ve beni anlamıyorsun."

"Ciddi misin sen!? Oradan bakılınca aptal gibi mi görünüyorum? Ben anlıyorum Pamir. Anlamayan ve anlamak istemeyen sensin! Benim ne hissettiğimi anlayamayacak kadar gerizekalısın!"

Yüzüne bakmadan taksiye bindim. Bir daha da arkama dönüp bakmadım.

***

"Mira, sen mi geldin kızım?"

"Evet."

Ayakkabılarımı çıkarıp salona girdim. Bizimkiler oturmuş film izliyorlardı.

"Erkencisin. Bir problem mi var?"

"Yok, biraz yorgunum da. Erkenden döneyim dedim."

Başını salladı ve babamın omzuna yaslanıp televizyonu izlemeye devam etti. Arkama dönüp merdivenleri tırmanmaya başladım. Fakat yarı yolda karşıma çıkan Mirel'le durmak zorunda kaldım.

"Hala. Çizgi film izleyelim mi?"

"Ben şimdi çok yorgunum bi'tanem. Yarın sabah izlesek olur mu?"

"Olur. O zaman ben gidip babamı bulayım, onunla izlerim."

Başımla onaylayıp alnını öptüm ve odama girdim. Üstümdeki elbiseyi çıkarıp pijamalarımı giydikten sonra yatağa uzandım. Makyajımı silmeye üşenmiştim.

Gözlerimi kapattım ve düşünmemeye çalıştım. Fakat istesem de düşünmeden yapamıyordum.

Aslında bugün Pamir'in ne demek istediğini az çok anlamıştım. Birbirimizi arkadaş gibi görmeye çalışsak da, duygularımıza engel olmak o kadar basit değildi. Ayrıca aramızda 5 yaş fark vardı. Onun da bu yüzden geri durduğunu biliyordum.

Doğrusunu söylemek gerekirse... Çağlar'dan başka birini sevebileceğim hiç aklıma gelmezdi. Fakat Pamir'le tanıştıktan sonra bunun o kadar zor olmayacağını anlamıştım.

***

Pamir'le tanıştıkları gün;

"Mira! Hemen o yataktan kalkıyorsun ve elbiseyi giyiyorsun. Yoksa ben saçından sürükleyerek kaldırırım."

"Of İdil of!"

Söylene söylene oturduğum yerden kalktım ve banyoya ilerledim. Kısa bir duşun ardından İdil'in dolabımın kapağına astığı elbiseyi giydim. Henüz Çağlar'ı atlatamamışken evden çıkmak istemiyordum. Fakat çok sevgili arkadaşım(!) İdil, bir türlü beni rahat bırakmıyordu.

Hafif bir makyajdan sonra sandaletlerimi giydim ve odamdan çıktım. Merdivenlerden inip salona girdiğimde herkesin gözleri üzerine dönmüştü. Annem mutlulukla oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi.

"Ay! Kızım sonunda odandan çıktın."

Gülümsedim. Tabi, o İdil'in beni tehdit ettiğini bilmiyordu.

İdil'i oturduğu tekli koltuktan kaldırdım.

"Hadi, biz gidelim İdil."

Başını salladı ve koltuğun yanına bıraktığı ayakkabılarını giyip annemi öptü.

"Sen merak etme Sevim teyzeciğim. Mira bana emanet."

Gözlerimi devirdim. İdil anneme bana sahip çıkacağını anlatırken abim, Mirel ve babamı öptüm. İdil'e bir şeyler anlatan annemi de öptükten sonra evden çıktım. İdil de gelince beraber Sinan Amca'nın arabasına bindik. Ehliyetim olmadığı için beni her yere Sinan Amca götürüyordu. 

Selinlerin evinin önünde durduğumuzda arabadan indim. Selin bizim sınıftan bir kızdı. Pek konuşmuşluğumuz olmasa da bizi de partiye davet etmişti.

Evin açık olan kapısından içeri girip bahçeye ilerledik. Bizim okuldan neredeyse herkes buradaydı. Selin ile selamlaştıktan sonra boş masalardan birine çantamı bıraktım. Pek parti havamda olmasam da yanıma gelenlere zoraki gülümsedim.

''Evet arkadaşlar. Öncelikle hepiniz partime hoşgeldiniz. Umarım eğlenirsiniz. Yarın okulda dedikodumu yapmanızı istemem.''

Güldü.

''Neyse, hepinize iyi eğlenceler.''

Sahneden indiğinde bir dans şarkısı başlamıştı. İdil ikiz kardeşiyle beraber dans etmeye gittiğinde masada yalnız kalmıştım. Evet, İdil'in bir abisi ve bir erkek ikizi vardı. 

''Merhaba.''

Başımı sağa çevirip tepkisizce yanımdaki adama baktım. Bakışlarımı görünce boğazını temizledi ve elini uzattı.

''Ben Pamir.''

Aynı ifadesizliğimle yüzüne bakmaya devam ettim. Adam büyük ihtimal 21 yaşında falandı. Elimi uzatmayınca bir adım geri çekildi.

''Sen beni yanlış anladın sanırım. Ben Tuna'nın abisiyim. Burada sıkıldım ve seni de yalnız görünce tanışmak istedim ama hata yaptım sanırım.''

Derin bir nefes aldım ve elimi uzattım.

''Mira.''

Elimi sıktıktan sonra çekingence yüzüme baktı.

''Im, şey... Dans edelim mi?''

Kaşlarımı kaldırdığımda mesajı almış olacak ki, başını sallayıp masaya yaslandı.

''Neden böylesin?''

''Nasılmışım?''

''Ne bileyim. Çok soğuksun. Üşüdüm valla.''

''21 yaşında olduğuna emin misin?''

Bu sefer kaşlarını kaldırma sırası ondaydı.

''21 yaşında olduğumu da nereden çıkardın?''

''Öyle görünüyorsun.''

''Vay be. Yaşlanmışım demek ki. Ayrıca 21 değil 20 yaşındayım.''

''O zaman gidip yaşıtlarınla takılsana.''

Güldüğünde nedense bir an kendimi huzurlu hissettim. Sanki hiçbir şey yaşamamışım gibi. Sanki Aker'i hiç tanımamışım, hayatımda hep Pamir varmış gibi...

''Haftaya doğum günü partim var. Gelmek ister misin?''

Uzun süre yüzüne baktıktan sonra başımla onayladım. 

''Nerede ve ne zaman?''

''Sen bana numaranı ver, ben sana mesaj atarım.''

''Gerek yok. Sen numaranı ver, ben sana ulaşırım.''

Küskün küskün baktı.

''Numaramı verirsem sen bana ulaşmaya çalışmazsın. Bundan adım gibi eminim.''

Ofladım ve masanın üstüne bıraktığı telefonunu alıp numaramı kaydettim. Telefonu geri yerine bıraktım.

''Ben gidiyorum. Haber verirsin.''

Çantamı aldıktan sonra evin içine girdim ve garsonlardan birine lavaboyu sordum. Üst katta olduğunu söyleyince üşengeçce merdivenleri tırmanmaya başladım. 

Kendimden yaşça büyük biriyle konuşmam ne kadar mantıklıydı bilmiyordum. Yine de içimden bir ses onun kötü bir insan olmadığını söylüyordu. Hal ve tavırları bana oldukça sıcakkanlı gelmişti.

Lavaboda elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynaya baktım. Makyajım silinmişti ama bunu umursamadım. Çantamı aldıktan sonra lavabodan çıktım. Aşağı indiğimde İdil'i salonun ortasında durmuş, sağa sola bakınırken gördüm. Büyük ihtimal beni arıyordu.

''İdil.''

Başını hızla bana çevirip derin bir nefes aldı. 

''Nereye kayboldun kızım sen? İki saattir seni arıyorum.''

''Lavabodaydım.''

Masaya geri döndüğümüzde Pamir'in gitmiş olduğunu gördüm. Etrafıma bakınmaya başladım. 

''Pamir Abi'yle ne konuşuyordunuz?''

''Tanışmaya gelmiş. Haftaya doğum günü partisi varmış da ona davet etti.''

Ağzı iki metre açıldı.

''Ciddi misin? Pamir Abi, seni doğum günü partisine davet etti, öyle mi?''

''Aynen öyle. Niye bu kadar şaşırdın ki?''

''Ne bileyim. Yani Pamir Abi 20 yaşında ve ayrıca bizim Tuna'nın abisi. 16 yaşında bir kızı partiye davet etmesi sence ne kadar mantıklı?''

''Git kendisine sor İdil. Davet etti, eğer müsait olursam giderim. Ayrıca büyük ihtimal beni de davet etmesini Tuna söylemiştir.''

''Tuna söyleyemez. Çünkü Pamir Abi, bildiğim kadarıyla bugüne kadarki tüm doğum günü partilerini arkadaşlarıyla yapmış. Yani ben o yüzden mantıksız buldum.''

Omuz silktim ve telefonumu elime alıp Sinan Amca'yı aradım.

''Efendim kızım?''

''Sinan Amca, gelip bizi alır mısın?''

''Tamam kızım, 10 dakikaya geliyorum.''

Telefonu kapattığımda İdil söylenmeye başladı.

''Mira daha çok erken ya!''

''Sen istersen kal İdilcim. Ama ben gidiyorum çünkü beynim patlamak üzere.'' 

Dudağını büzüp başını salladı. ''Tamam.''

Çantamı alıp kokteyllerin yanında arkadaşlarıyla konuşan Selin'in yanına ilerledim. Koluna dokunduğumda bana döndü ve gülümsedi.

''Bir problem mi var Mira?''

''Yok. Biz gidiyoruz da onu haber vereyim dedim. Hey şey için teşekkür ederiz.''

Yüzü düştü.

''Erkencisiniz. Biraz daha kalsaydınız.''

'' Yok ya, gidelim biz.''

''Peki madem, hoşçakalın.''

Veda faslından sonra evden çıktık ve arabaya bindik.

''Ee, kızlar. Nasıldı parti?''

Sinan Amca çok sıcak kanlı bir insandı. 60 yaşında falan vardı. Eşi Hatice Abla'yla beraber müştemilatta kalıyorlardı. Abla diyordum çünkü Sinan Amca'yla aralarında 15 yaş falan vardı. Yine de birbirlerini seviyorlardı. Böyle düşünürken aklıma Pamir geldi. Fakat düşüncelerime sızmadan aklımdan çıkarmayı başardım.

''Nasıl olsun Sinan Amca. Normal parti işte.''

''Kızım size göre normalde bizim parti bildiğimiz mi var? Zamane gençleri biliyor böyle şeyleri.''

İdil'le Sinan Amca koyu bir sohbete girdiğinde başımı cama yasladım ve gözlerimi kapattım.

Günümüz;

Sabah sabah kulağımın dibinde çalmaya başlayan Winx şarkısıyla yatağımda sıçradım. Mirel elinde abimin telefonuyla başımda dikiliyordu.

''Hadi hala kalk. Çizgi film izleyeceğiz.''

Başımı yastığa gömüp ofladım ve yatakta doğrulup duvardaki saate baktım. Daha beş buçuktu!

''Halacım çok erken değil mi? Şöyle bir on gibi falan izlesek?''

''Olmaz! Hem çoktan başladı bile. Sen beni burada lafa tutuyorsun.''

Pikemi tekmeleyip Mirel'i odadan yolladım ve elimi yüzümü yıkayıp sessizce aşağı inmeye başladım. Bizimkiler büyük ihtimal daha uyuyorlardı. Şimdi boşuna onları da uyandırmaya gerek yoktu. 

Salona girdiğimde çok yanlış düşündüğümü anlamıştım. Annem ve babam üzerlerinde pijamalarıyla koltuğa oturmuş gözlerini ovuşturuyorlardı. Abim ise tekli koltuklardan birinde uyukluyordu. Tabi Mirel bunu farkedince koltuklardaki yastıklardan birini aldı ve taşımakta zorlansa da abimin yanına kadar götürüp yüzüne attı. Tabi abim darbeyi yiyince sıçrayarak uyandı.

''Uyuma. Winx izleyeceğiz.''

Boştaki tekli koltuğa oturdum. Anlaşılan bugün Mirel yüzünden uyuyamayacaktık. 

Annemle babamın arasına oturduktan sonra hepimize göz attı ve babama baktı.

''Dede. Çizgi filmi açar mısın?''

Babam televizyonu açtıktan sonra kanalı buldu ve Mirel'i kucağına oturtup başını annemin omzuna yasladı. Mirel televizyona odaklandığı için uyuklamaya başladı. 

2 saat sonra sonunda bu işkence bittiğinde koltuktan kalktım ve ağrıyan başımı ovmaya başladım. Mirel başını babamın omzuna yaslamış uyuyordu. Bücürük bize zorla çizgi film izletmiş, kendisi uyumuştu.

Saate baktığımda yedi buçuk olduğunu gördüm. Odama çıkıp ayılmak için soğuk bir duş aldıktan sonra giyindim ve aşağı indim. Salonda kimse kalmamıştı. Büyük ihtimal herkes odalarına dağılmıştı.

Mutfağa gidip kahvaltı hazırlamaya başladım. Bugün benim için önemli bir gündü. Artık okul yoktu! Yani, vardı ama en azından üniversiteye geçmiştim.

Çayı demledikten sonra kahvaltılıkları masaya yerleştirdim. Krep ve patates kızartması yaptıktan sonra Mirel için portakal suyu sıktım. Bardağı masaya bıraktıktan sonra herkesi uyandırmak için yukarı çıkmaya başladım.

Önce abimin odasına girdim ve üstüne atladım.

“Abi!! Uyan hadi, bak size kahvaltı hazırladım.”

Söylene söylene yüzünü bana çevirdi.

“Mirel bitti sen mi başladın Mira? Bi rahat bırakın da uyuyalım ya!”

“Kahvaltıdan sonra uyursun. Ben gidip babamları uyandıracağım. Geri döndüğümde kalkmış ol.”

Cevabını beklemeden koridorun sonuna ilerledim ve kapıyı çaldım. Birkaç saniye sonra kapı açıldı. Annem başını dışarı uzattı.

“Hadi kahvaltı hazır. Gelin.”

“Tamam kızım. Sen in, biz geliyoruz.”

Mirel'in odasına girdim ve yatağına doğru ilerledim. Masumca uyuyordu. Kıyamasam da eğilip yanağını öptüm. Şimdi uyanmazsa gece uyuyamazdı ve bize işkence ederdi. Sabah olduğu gibi.

“Mirel. Halacım, hadi uyan.”

Yeşil gözlerini açtı ve doğrulup yanağımı öptü.

“Uyandım, halacım. Hadi kahvaltı yapalım.”

“Tabi bebeğim yapalım. Ama önce koş elini yüzünü yıka, üstünü değiştirelim sonra ineriz.”

Dediklerimi yapmak için odasındaki banyoya girdi ve ellerini yıkamaya başladı. Abim onun için özel lavabo yaptırmıştı. Boyuna göreydi ve elini yüzünü yıkamayı da öğrettiğimiz için rahat ediyordu.

Odasına gelince dolabın kapağını alttan tutup açtı ve en alttaki raftan tayt ile tişört aldı. Bu yaşına rağmen çok akıllı bir çocuktu.

“Hala çıkar mısın lütfen? Giyineceğim.”

Küçük bir kahkaha atıp odadan çıktım ve duvara yaslanıp beklemeye başladım. 5 dakika sonra çıktığında eğildim ve elini tuttum.

“Hadi bakalım. Babayı da uyandıralım.”

Elimi bıraktıktan sonra koşarak abimin odasına girdi ve aynı benim gibi üstüne atladı.

“Babiş, uyan hadi. Hala kahvaltıya bekliyor.”

Abim bana çemkirse de Mirel'e çemkiremeyeceği için onaylayıp odadan postaladı. Mirel yanıma gelince beraber aşağı inmeye başladık.

Kapı çalınca Mirel'i mutfağa gönderip kapıyı açtım. Fakat karşımdaki kişi, şu anda en son görmek istediğim insandı.

“Çağlar.”

***
Media: Pamir

Continue Reading

You'll Also Like

385K 24.6K 16
Benim bedenim şu koca dünyaya sığmamıştı da ben kalplerine sığmak istemiştim. Seren'in alışması zaman alacaktı. Seren unutmayacak, üstünü kapatacakt...
55.7K 2.6K 22
İşte tam o anda... Avşar'ın boyama kitabında taşırdığı en son çizgi de... Baha'nın bana dik dik baktığı o anda telefonum çaldı. Bilin bakalım kim ar...
1.1M 57.6K 50
Merhaba! Ben loya. Loya Sert. Üçüzlerim ve abilerimle olan bu kitabıma bir göz atmak istemez misin? Not: Beğenmiyorsan okuma.
572K 19.1K 39
Klasik bir aile hikayesi, hastanede karışan küçük, masum bir bebek ve zor hayatı. Kendini bulma mücadelesi. Ve yeni ailesinin mafya olması...