Özgürlük!

By AnormalEylul

259K 15.8K 2.1K

Özgürlüğün sözcükteki anlamı: Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, her... More

Özgürlük!
♥ 1 ♥
♥ 2 ♥
♥ 3 ♥
♥ 4 ♥
♥ 5 ♥
Geçmişin İki Yüzü
♥ 6 ♥
♥ 7 ♥
♥ 8 ♥
♥ 9 ♥
♥ 10 ♥
Tek gittim cift döndüm :)
♥ 11 ♥
YENİ BÖLÜMLER
♥ 12 ♥
♥ 13 ♥
♥ 14 ♥
♥ 15 ♥
♥ 16 ♥
♥ 17 ♥
♥ 19 ♥
♥ 20 ♥

♥ 18 ♥

5K 359 93
By AnormalEylul

Saat gece yarısıydı eve geldiğimde. Ela çoktan uyumuştu. Başucundaki koltuğa oturup onu izledim saatlerce. Onun için yaptıklarım, yapmaya çalıştıklarım geldi hep gözümün önüne. Ve de onu ilk gördüğüm an.

Damla'nın odasında üçlü koltuğa uzanıyordu. Beni Damla sanmış sonra kim olduğumu sorgulamıştı. Sonra sehpaya takılıp düştüğünde bende o an herkesleşmiş gözlerim görümüyormuş gibi ona "kör müsün?" lafını etiketlemiştim. Daha sonra Damla'dan durumunu öğrenmiştim.

Sonra hangi ara bu duruma gelmiştik daha doğrusu bu duruma getirmiştim bilmiyorum. Ama tek istediğim ona yardım etmekti. Gerçek anlamda ona yardım etmek istemiştim. Daha özgür, daha bağımsız yaşasın istiyordum kendisi için.

Bunu başarabilecek güçte olduğuna emindim. Kendi başının çaresine çok iyi bakabilirdi. İkinci birine ihtiyacı yoktu hayatında ama bunu anlamıyordu. Ona bunu anlatmak istemiştim.

Ama bu gece gerçekler yüzüme vurulmuştu. Ela ile olduğum zamandan beri ben benliğimden çıkmıştım. Bu adam gerçekten ben değildim.

Hayatta kaçındığım en büyük şey sorrunlu bir kadanla birlikte olmaktı. Bunu hep yaşamaya engel görmüştüm. Gerçekten de yaşamaya engeldi. Sorunlu kadın tüm hayatına karışır, hayatın merkezi kendisi olmasını isterdi. Bu da esirliği getirirdi.

Ve bugün gerçektende haklıydılar ben Ela ile yan yana olarak bir kafesin içine tıkılmıştım. Özgür kişiliğim elimden alınmış birinin ardını toplar hale gelmiştim. O'nu okula getirip götürüyor, giyeceği kıyafetleri bile ben seçiyordum.

Ne zaman böyle biri olup çıktım ben?

Nerede eskiden her gece dışarı çıkıp geç saatlerde dönen Özgür?

Şimdi evden çıkmıyor, ona bir şey olacak diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. O benim için bir şey değildi üstelik.

Ne zamana kadar böyle devam edecektim. Ya da edebilecek miydim? Bu saatten sonra bunu yapabilir miydim? İşte bu çok, çok zordu..

Ama bunu yapabilmek için çok uğraştım. Ela ile her gün kahvaltı yapıp onu okula getirdim. Sonra okul çıkışına gidip aldım eve götürdüm. Ertesi günde daha sonraki günlerde aynısını yaptım. Yine ve yine daha..

Ve artık bu bana çok fazla gelmeye başlamıştı. Aklımda olan sorular çoğalıyor bu sen değilsin diyordu. Kendi hayatımı yaşamıyor Ela'nın hayatına ayak uydurmaya çalışıyordum. Ela belki iyiydi ama ben gerçekten iyi değildim.

Bu yüzden bir şeyleri değiştirmek adına bir süre Ela'yı okuldan getirdikten sonra arkadaşlarla gece dışarı çıkmaya başlamışdım. Bu bir süre olan gece çıkmalar sabaha karşı dönmelere dönüştü öncelikle. Sonra ise eve dönmeme isteği.

Ama kendimi bunu yapmamak için çok zorlamıştım. Çünkü Ela beni evde bekliyordu. O'nun için eve dönüyor sabah okula götürüyordum.

Ama artık sanki bir yük taşıyormuş gibiydim, eksiktim tam olamıyordum bir türlü.

Artık Ela'nın her hareketi bana batmaya başlamıştı. Elindeki çatalı bile yere düşürmesi bana dokunuyor, ona kızmaktan geri durmamıyordum.
---

Kahvaltı yaparken Ela "Bu akşam Demir abimlere gidelim mi? Uzun zamandır gitmiyorduk, hem sınavlarımda bitti çocukları severiz. Biraz değişiklik olur." dedi.

Çok büyük değişiklikti sanki. Evden sadece okula gidip gelen biri için belkide öyleydi. Burada bile ayrı düşüyorduk. Ben gezmeyi seviyordum o ise evde olmayı tercih ediyordu. Gece dışarıya çıkacağımı soylediğimde bile bile 'nereye' demiyor 'tamam' diyordu.

Bir süre sessiz kalıp sonra "Beni arkadaşlar bekliyor, söz verdim bu akşam için. Seni bırakayım istersen. Orada kalırsın veya gece bırakırlar seni eve." dedim. Aslında bugün buluşmayacaktım kimseyle. Öyle bir planım yoktu ama aklım karmakarışıkken biraz uzak kalıp düşünmek bana iyi geliyordu. Kendime zaman tanımam gerekiyordu.

Ela fısıltılı çıkan sesiyle "Olur.." derken yerimden kalkıp "Hazırsan çıkalım işlerim var biraz." dedim.

Ela'yı okula bıraktıktan sonra şirkete geçtim. Kendi odama geçmeden önce Doğan'ın odasına uğradım. İşkolik kardeşim yine işlere gömülmüştü. Sanki bu işler için yaratılmıştı benim aksime. Bütün işin altından tek başına kalkıyordu şimdi. Eskiden Damla yardımcı oluyordu ama doğum yaptığı için uzun süre gelemeyecekti.

Masasının yanındaki koltuğa kendimi bırakarak "İşler nasıl gidiyor?" diye sordum.

Doğan ters ters bana baktıktan sonra işine dönerek "Hayırdır yolunu şaşırıp yanlışlıkla şirkete mi geldin?" diye laf soktu.

Yine aynı şeyleri dinleyecek ruh halinde değildim. "Doğan yine başlamasan?"

Elindeki işi bırakıp kızgın gözlerle bana baktı. Sanırım kardeşimi cidden sinirlendirmiştim.

"Abi benimle dalga mı geçiyorsun sen? Kaç gündür şirkete düzgün uğradığın yok, sabah geliyor yarım saat, bir saat durup gidiyorsun. Sana iki gün önce dosya gönderdim ama açıp bakmamışsın bile." Ah lanet olsun, masamda duran kırmızı dosyadan bahsediyor olmalı.

"Ne oluyor sana?"

"Üzerime gelme." dedim, zaten yeterince karmaşa yaşıyor, kendi kendime çatışıyordum.

Doğan yerinden kalkıp benim karşımdaki koltuğa oturup dizlerine direklerini dayayarak bana bakıp "Ne oluyorsa söyle beraber bi çaresini buluruz." dedi. Başta acaba mı? desemde hikâyenin çoğunu es geçip Elâ hakkinda kafamı karıştıran şeyleri onunla paylaştım. Başta sessiz sessiz dinlesede an geçtikçe sinirli bir hâl alıp en sonunda "Sen delirdin mi?" diyerek çıkılmıştı. "Ne dediğinin farkında mısın? Senin saçmasalak düşüncelerin yüzünden bu kıza niye böyle yaklaştın! Bu iş oyuncak mı?" diyerekte iyice paylamıştı. İki elimi sinirle saçlarıma geçirdim. Ne tür aptallık yaptığımın farkındaydım zaten ben!

"O'na yardım etmek istedim sadece!"

"Yardım mı etmek istedin? Bu yardım mı sence! Bu durumunu kullanmaktan farklı değil!"

"Kafam karışıktı diyorum!"

"Bu gece otur iyi düşün Özgür! Ona göre karar ver. Oyun mu oynuyorsun! Ela Allah bilir nasıl hissediyordur!"

"O'nun bir şey hissettiğini sanmıyorum.."

"Seni aptal!"

---
Batuhan'ı arayıp Ela'yı okuldan alıp Damlalara götürmesini istemiştim. Hemen sonra şirketten çıkıp soluğu bir barda aldım. Daha erken saatler olduğu için pek kimse yoktu. Benim için şuan için iyiydi. Cidden biraz düşünmeye ihtiyacım vardı çünkü saçma sapan düşünceler beni ele geçiriyordu. Ben kimselerin dediğini umursamazdım hangi ara bu kadar umursar olmuştum.

Ela'ya yaklaşımım çok kötüydü üstelik bütün suçlu ben olmama rağmen. O'nu buna kendim zorlamıştım. Ama şimdi özgürlüğümün önündeki engel olarak onu görüyordum. Böyle olacağını düşümemem kendi aptallığımdı.

"Merhaba.."

Başucumda gelen naif sese döndüğümde 25-26 yaşlarında esmer bir kadın duruyordu.

"Ben Ebru, masa çok yalnızlık kokuyor. Eşlik etmek isterim." Kendi kendini davet etmiş gibi 'oturabilirsin' dememi beklemeden geçip oturmuştu.

"Eee anlat bakalım hangi denizde battı gemilerin?"

"..."

Çok konuşkanız galiba."

"..."

"Hey! Derdin neyse anlat çok iyi dinleyiciyimdir."

Kız konuşmasamda masadan bir türlü kalkmak ne bilmiyordu. Kendi kendine konuşuyordu.

"İyisin hoşsun, boy pos desen güzel, tipinde düzgün maşallah. Ama gözlerdeki boşluk, işte bu olmamış. Hangi uçurumdan boşluğa bıraktın gözlerini? İnan boşlukta kaybolmayı hak etmeyecek kadar güzeller; Gözlerin.."

Gözlerimdeki boşluk, tanımlayamadığım büyük eksiklik. Aniden çukur misali oluşan boşluk hissi. Ne yaparsam yapayım olmayacak gibiydi.

Boşluk..

Evet şuan ki durumumu anlatacak tek kelime buydu. Öylesine iğrenç bir duygu ki bu ne yaparsam dolmayacak gibi geliyordu. Adımların beni hep uzaklara götürüyordu. O'ndan uzaklaştırıyordu..

"İsmim ne demiştin?"

"Ebru, ismim Ebru.."

"Özgür"

"Özgür.." İsmimi tekrarladı benden hemen sonra.

"Çok güzel bir ismin var, bana gökyüzünü anımsattı. Bağımsızlığın başkenti gökyüzü."

"Benim ruhumda gökyüzü"

"Öyle mi? Buradan bakınca pek öyle görümüyor."

"Nasıl görünüyorum oradan bakınca?"

"Bilmem, belki eksik, belki de kararsız. Ama kesinlikle gökyüzü gibi değil."

"Beni tanımıyorsun bile.."

"Zamanla tanırız problem değil."

Karşımda kendinden emin konuşan cesur kızı baktım iyice, kesinlikle 'benim tipim' diyeceğim biriydi. En önemlisi esmerdi ve cesurdu. Belki de aptal olmasını normal şartlarda tercih edebilirdim ama bu şartlarda en iyisiydi.

Bazı şeyleri ortak paylaşabilirdik. En azından aynı dili konuştuğumuz görünüşünden belli oluyordu..

19. Bölüm benim biraz duygu yoğunluğu ile yazdığım bir bölümdü. O nedenle detaylı paylasmadim.

Sizi iki soruyla başbaşa bırakıyorum;

Özgür biraz bocalıyor gibi, sizce bu işin altından nasıl kalkacak yada kalkabilecek mi?

Ela biraz durgun. Sizce neden, acaba kızlar ona bir şeyler mi dedi? Yoksa Özgür mü canını sıkan?

Yarın inşallah bölüm gelecek, seviliyorsunuz 😘😘

Continue Reading

You'll Also Like

3.9M 242K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
933K 51.6K 40
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
458K 33.1K 24
KURTALAN MAHALLESİ SERİSİ - 1 İnsanın hayatında kimi anlar vardı ki, bir dönüm noktası ya da sıfırdan başlangıcı olabilirdi kişinin. Tek bir durum, t...
1.8M 130K 30
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...