Soul Mates / HS

By livefornothingx

39.9K 2.9K 942

''Seni tanıdıkça, ruh ikizim olduğunu gördüm.'' Tüm hakları @LaughForStyles in kalbinde saklıdır. Seni seviyo... More

1 ° Awards Night
2 ° Library
3 ° News
4 ° Proposal
5 ° Dinner
6 ° Birthday
7 ° Game and Drunk
8 ° Everything Has Changed
9 ° Yacht Cruise
10 ° Argue
11 ° Sparks Fly
12 ° Confession
13 ° Shake It Off
14 ° Don't Forget
16 ° I Fell In Love
17 ° I Love You
18 ° Hate
19 ° Golf
20 ° Don't Let Me Down
21 ° Lost Dress
22 º Cheat
23 º Red
24 º Grammys / End

15 ° Lovefool

1.4K 124 20
By livefornothingx

Yazılılardan nefret ediyorum, yazamayacak kadar tıkanmaktan nefret ediyorum, ilhamımın kaybolmasından nefret ediyorum. Ama yine de yazmayı seviyorum. Haftaya altı yazılım var ancak bugünümü bu hikayeye ayırmak istedim. Umarım beklemenize değecek bir bölüm olmuştur, şahsen ben beğendim. Multimedyada bölümdeki şarkı var.

İyi okumalar!

''Terbiyesiz adam! Madem Jane Clark kıçımın sanatçısı diyorsun, o halde albümüm çıktığında götüne sokmaktan hiç çekinmeyeceğim!''

Harry avuç içini susmak için ağzıma bastırarak ''O benim misafirim.'' diyene kadar beni küçümseyerek içeri girmemi engelleyen dev gibi adama bağırmıştım. Tabii file bağıran karınca gibi olduğum için adam beni umursamamıştı ancak görünen o ki sesim içerideki Harry'e ulaşacak kadar yüksek çıkıyordu. Harry yürüyüp beni de yanında sürüklerken adama bir orta parmak gösterdim ve kendi kendime gülümsedim. Dev adamdan tam uzaklaşana kadar susacağıma emin olamamış ki, elini uzun bir süre ağzımdan çekmedi. Kalp atışlarım zirvede dolanıp ordan oraya uçuşurken bir nefes alarak neredeyse bedenimle göğsü temas halinde olan adamın mükemmel kokusunu içime çektim.

Elini ağzımdan çektikten sonra bir adım uzaklaşarak çenesiyle yanında bulunduğumuz koltuğu işaret etti.

''Otur ve beni bekle. Sana bir şeyler alacağım.''

Kokusunun verdiği sarhoşluk hissiyle kafamı gelişi güzel salladım ve gösterdiği yere oturdum. Avuç içinin dudaklarıma yaptığı teması hala hissedebiliyordum. Öylece masaya bakarken ellerimi dudaklarıma değdirerek parmağının dokunduğu ve şu an yanan her yeri ferahlatmaya çalıştım. Onu gördüğüm anda bedenim file meydan okuyan çılgın karınca olmaktan çıkmış ve sevimli bir uğur böceğine dönüşmek için çalışmalara başlamıştı. Yeşil gözleri, benim gözlerime baktığı anda bütün negatif enerjimin çekildiğini hissedebilmiştim. Masaya boş bakışlarla bakmak dışında hiçbir şey yapmadığım beş dakikanın sonunda önüme bir içecek konuldu. Renginden anladığım kadarıyla bu bir meyve kokteyliydi ve onda da aynısından vardı. Ancak sarhoş olmalıydım, zaten içtiğim şarabın etkisiyle hafif çakır keyiftim.

"Alkol istiyorum." diye mırıldandım karşıma otururken. Bana soğuk bakışlarla baktı ve meyve kokteyli diye düşündüğüm şeyi önüme itti.

"Biradaki alkol oranı kadar alkol içeriyor. Tek farkı meyvelerden yapılmış."

Benimle dalga mı geçiyordu? Çilek suyu gibi alkol nerede görülmüştü ki? Bardağı dudaklarıma götürüp bir yudum aldığımda görünüşündeki şeker şeyin altında yatan keskin tadı hissedebilmiştim. Yüzümü buruşturup birkaç saniye kokteyle baktıktan sonra yüz ifademi değiştirmeden kafamı ona çevirdim. Yüzündeki minik tebessümü anında silmişti, sanırım bana sinirliydi. Bir şey diyemedim, belki de onun demesini bekledim. Son itiraf benden gelmişti, şimdi sıra ondaydı. Buraya gelirkenki tüm kararlılığım yerle bir olmuş, hırslı tavrım kendiliğinden uçup gitmişti. Koca, insanlarla dolu bir ortamda olsak bile göz göze geldiğimiz o an sadece ikimizin kaldığını hissetmiştim. Üzerindeki gömleği o an fark ettim, bu ona aldığım gömlekti. Yoksa sabah da mı bunu giymişti? Ona bakmamak için kendimle savaşırken bunu bile fark etmemiştim!

"Gömlek yakışmış." diyerek gülümsedim elimdeki içkiden bir yudum daha aldıktan sonra. O da hafifçe ancak samimi olmayan bir şekilde gülümsedi ve "Teşekkür ederim." dedi. Aramızdaki bu mesafe beni ciddi anlamda delirtiyordu, normalde çok konuştuğumuz için birbirimizi şikayet ederdik, şimdiyse hiç konuşmuyorduk. Sanki bana zorla katlanıyor gibi duruyordu. Dakikalar birbirini kovalarken, yemekte içtiğim içkinin üstüne götürdüğüm bu kokteyl etkisini göstermeye başlamış; cesaret ateşimi körüklemişti. Gidip bir bardak daha alacak, ve sarhoş olarak beni pek de umursamayan Harry'e bağıracaktım. Garsondan bir tane daha istemiştim ancak ismini bilmediğim için Harry hafifçe gülümseyerek söylemişti. Ve garson gidince de, yine bakışları aynı ifadesizliğe bürünmüştü. Başını yere eğip çatık kaşlarla orayı izlemesinin sebebini bilmiyordum ve önümdeki görüntü ne kadar hoş olsa da iyi hissetmiyordum. Gittikçe sinirlenirken hızla önüme konan bardaktan bir yudum aldım.

''Ben lavaboya gideceğim, bir yere kıpırdama.''

Bu dediğinden sonra kalktığında kafamı onaylarcasına salladım ancak sözünü dinleyecek değildim elbette! Beni umursadığı mı vardı ki yerinden kıpırdama diyordu? Bu bardağı da beş dakika içerisinde bitirip yenisini istediğim halde Harry gelmemişti. Beyin fonksiyonlarımın gittikçe durmaya başladığını hissedebiliyordum. İçkiden birkaç yudum aldıktan sonra aklıma gelen fikirle gülümseyerek ayağa kalktım.

Kendi kendime gülerken yalpalaya yalpalaya sahneye ilerledim. Ona şarkı söyleyecektim, sevgimi anlaması gerekiyordu. Susmaması gerekiyordu, bir şeyler demesi gerekiyordu. Hıçkırdıktan sonra yine güldüm ve önümdeki adamı itekleyerek sahneye adımımı attım. Lavabodan dönüp beni burda görünce yüzünde oluşacak ifadeyi fazlasıyla merak ediyordum doğrusu! Herkes kendi havasında olduğundan sahneye çıktığımı pek fark eden yoktu. Dj beni fark edince ona yaklaşarak müziği açmasını istedim. Konuşulduğu an aklımdan silinip gitmiş birkaç konuşmanın ardından mikrofonu ellerimle kavradım ve müzik başladıktan sonra şarkıya girdim.

Dear, I fear we're facing a problem
Sevgilim, bir sorunla karşı karşıya olmamızdan korkuyorum

You love me no longer, I know
Beni artık sevmiyorsun, biliyorum

And maybe there is nothing
Ve belki artık sana

That I can do to make you do
Yaptırabileceğim bir şey yoktur

Mama tells me I shouldn't bother
Annem umursamamamı ve başka

That I ought to stick to another man
Bir adama sadık kalmamı söylüyor

A man that surely deserves me
Beni gerçekten hak eden bir adama

But I think you do!
Ama bence sen hak ediyorsun

Gözlerim hedefimi ararken aynı zamanda şarkının ritmine uygun bir şekilde dans ediyordum. Harry'nin uzun koridordan buraya doğru yürüdüğünü görebilmiştim. Beni bıraktığı yerde bulamayınca kaşları çatılmıştı, sahnede olmasaydım bu görüntüye gülebilirdim. O bana bakınırken nerede olduğumu belli etmek amacıyla şarkıya devam ettim.

So I cry, I pray and I beg
Ve ağlıyorum, dua ediyorum ve yalvarıyorum

Love me love me
Sev beni sev beni

Say that you love me
Beni sevdiğini söyle

Fool me fool me
Kandır beni kandır beni

Go on and fool me
Devam et ve kandır beni

Gözleri tam istediğim yerde, şarkının nakaratında bana ulaşmıştı ve yeşillerine bakarak söylediğim ''Sev beni'' kısmı, istediğim her şeyi özetlemişti. Şaşkınlığı her bir dans hareketimde ve cümlede artarken yavaş adımlarla sahneye doğru yaklaştığını gördüm. Yüzündeki bu şaşkınlık ona her şeyi itiraf ederken yüzünde olan ifadenin aynısıydı, sahnenin tam önünde durdu.

Love me love me
Sev beni sev beni

Pretend that you love me
Seviyormuş gibi davran

Leave me leave me
Bırak beni bırak beni

Just say that you need me
Sadece bana ihtiyacın olduğunu söyle

Şu zamana kadar kimseyle çıkmamıştım çünkü kimsenin beni gerçekten sevdiğine inanmamıştım, ben de gerçekten sevmemiştim zaten. Bir buçuk ay kadar öncesine kadar hayatım aynı düzende ilerliyordu ancak o geldiğinde her şey değişmişti. Uyuma saatlerim, düşüncelerim, hareketlerim... Her şeyim bir değişim aşamasına girmişti. Şimdi, Harry'e 'Seviyormuş gibi davran' derken ciddiydim. Öyle görünüyordu ki, o bana çıkma teklifi etse sorgulamadan kabul ederdim. Ona olan sevgime inanıyordum ve onun da benden hoşlandığına emindim.

I can't care 'bout anything but you...
Senden başka bir şey düşünemiyorum

Lately I have desperately pondered,
Son zamanlarda umutsuzca düşünüyorum

Spent my nights awake and I wonder
Gecelerimi uykusuz geçiririyorum ve merak ediyordum

What I could do have done in another way to make you stay
Kalmanı sağlamak için başka bir şeyler yapabilir miydim diye

Reason will not lead to solution
Sebep sonuca ulaştırmayacak

I will end up lost in confusion
Kafam karışmış bir şekilde son bulacağım

I don't care if you really care
Kaldığın sürece gerçekten

As long as you don't go
Umursayıp umursamadığın umrumda değil

Ona kendimi anlattığımı, gözlerimiz birbirine böyle sıkıca kenetliyken fark ediyor muydu? Her bir şarkı sözünde bizim gerçeklerimiz olduğunu fark ediyor muydu? Uykusuz olduğumu söylüyordum ona, düşünmekten uyuyamadığımı söylüyordum. Yardım istiyordum. Ona olan bu derin ihtiyacımı görebiliyor muydu? Bedenim ne kadar dans hareketleriyle kıvrılsa da, içten içe alkolün de verdiği etkiyle sersemlemiştim.

Bir an Harry'nin bana mesaj atmadığı dört gün boyunca ne kadar korktuğum aklıma geldi. Onu kaybetmiş olmaktan ciddi anlamda korkmuştum çünkü benim için her şeyden önce iyi bir arkadaştı. Onunla güldüğüm kadar hiçbir erkekle gülmemiştim, kimseyi onun bana benzediği kadar kendime benzetememiştim. Margaret'ın dediği gibiydi, o benim ruh ikizimdi. Ve eğer sadece dost olarak kalmamızı söylerse bile buna sesimi çıkarmazdım. Çünkü onun varlığı benim için bana duyacağı aşktan daha önemliydi. Aşk bu muydu? Aşk sevmemesini, gitmesine tercih etmek miydi?

Son nakaratı da söyledikten sonra gözlerimi ondan çekmeden şarkıyı sonlandırdım. Alkışlara karşı selam verip gülerek sahneden indikten sonra ona da yaklaştım. Bu kadar kalabalık bir ortamda bile saçlarından yayılan harika kokuyu seçebiliyordum. Saçlarına dokunmak istiyordum.

Hiçbir şey demeden yüzüme baktıktan sonra büyük ellerinin bileğimi sardığını hissettim. Ben hiçbir şey diyemeden oturduğumuz masaya doğru ilerledi, para bıraktı ve çantamı elime verdikten sonra dışarı hızlı adımlarla yürümeye başladı. Bu acelesi neydi? Ne güzel eğleniyorduk işte! Arka kapıya yöneldiğimizi gördüğümde aklıma partideki tüm itirafların arka bahçede gerçekleştiği geldi. Uğurlu yerimiz miydi, uğursuz yerimiz mi bunu az sonra öğrenecektim.

''Kolumu bırak, kendim yürüyebilirim!'' dedim bileğimdeki temasından ne kadar çok hoşlansam da. Yavaşladıktan sonra hiçbir şey demeden ve bileğimi de bırakmadan yürümeye devam etti. Kapıdan çıktıktan sonra meşhur arka bahçelerden biri karşımızdaydı ve yalnızdık. Ne ses vardı, ne magazinciler. Sadece biz ikimiz vardık. Bir süre birbirimize baktıktan sonra sarhoş ve akılsız tarafım tüm cesaretimi ikinci kez uyandırdı.

"Derdin ne senin?"

Bu cümle aynı anda benimle beraber onun da ağzından çıktığında bir süre birbirimize baktık. Ortamın kızışacağını hissedebiliyordum ancak benim için sorun değildi. Madem aşkım için bu yola çıkmıştım, o halde savaşıp onu elde etmeden geri dönmeyecektim. Sorunun cevabını önce o vermek istemiş olacak ki, elini saçlarından geçirerek beni nefessiz bıraktıktan sonra kaşlarını çatarak pembe dudaklarını araladı.

''Benim hiçbir derdim yok ancak sen öyle görünmüyorsun. Benden hoşlandığını söyledin ve sonra da resmen yüzüme bakmadın! Jane, bu sabah ben senin için geldim o stüdyoya! Sırf yalnız kalalım, bir şeyleri halledelim diye Niall'ı bile ayarladım. Ancak, aklım almıyor ki bir kere kafanı çevirip gözlerime bile bakmadın. Gün boyunca kahkahalarla Matt ile konuştun, onunla yemeğe gittin ve sonra da bana mesaj attın. Amacın ne senin? Ne yapmak istiyorsun, nereye varmaya çalışıyorsun? Seni anlamıyorum.''

Aralanmış dudaklarımı kapatma zahmetine girmeden dediklerine alaycıl bir şekilde güldüm ve aramızdaki bir adımlık mesafeyi de kapatarak bağırmaya başladım.

''Asıl ben seni anlamıyorum. O gün bir kadının yapacağı en son şeyi yaptım ben, utanmadan, çekinmeden karşına geçtim ve sevgimi haykırdım. Bana öyle bir bakıyordun ki, sanki hiç beklemediğin bir şeymiş gibi. Sevemezmişim gibi! Bu yüzden, tüm o itirafın ağırlığı altında ezildim ancak tam dört gün boyunca senden mesaj bekledim. Bir tane bile mesaj atmadın, bana nasıl olduğumu bile sormadın! Seni kaybettim sandım Harry, sevgim yüzünden dostluğumuzu kaybettim sandım! Bugün seni stüdyoda görene kadar bok gibiydim, anlıyor musun? Matt beni biraz da olsa iyi hissettirmişti, ve seni görünce her şey yeniden canlandı. Gözlerine, yüzüne bakmamamın sebebini anladın mı şimdi? Sana her baktığımda, içimdeki o lanet olası hisler daha çok büyüyordu ve buna dayanamıyordum! Bütün adımları benden bekleyemezsin, her defasında çıkıp sana seni sevdiğimi söyleyemem. Ben o meşhur ilk adımı attım ve başka bir hareket etmeye de niyetim yok. Eğer sen de benden hoşlanıyorsan, sıra şimdi sende!''

Uzun konuşmamın ve hırçın bakışlarımın ardından gözlerini gözlerimden çekmeden, aynı çatık kaşlarla bana bakmaya devam etti. Haklı olmam gururuna dokunmuş olmalıydı.

''Adım atmamı mı istiyorsun?'' dediğinde hiç düşünmeden kafamı salladım. Alkolün bir başka zararı da buydu, düşünmenizi engelliyordu. Bu yüzden bazen ona minnettar kalıyor bazense nefret ediyordunuz. Sonra hiç beklemediğim bir şey, birkaç saniye içerisinde gerçekleşti ve kalp atışlarımı tüm bedenimde hissettim.

Ellerini yanaklarıma yerleştirerek beni kendine çekmiş ve dudaklarımızı buluşturmuştu.

Continue Reading

You'll Also Like

2.8K 184 16
Gözlerinin içine bakarak kanayan ellerini tuttum, kendini kaybetmiş ve tüm sinirini ise onlardan çıkarmıştı. Ellerim elleriyle buluştuğunda bir hışım...
4.8K 172 18
‏ Bazı hikayeler hüzünlü bir başlangıca var, bazılarının hüzünlü bir sonu vardır. ama bizim hikayemiz üzücü bir hikaye.
297K 22.2K 52
WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayılmış geniş postları eğilerek aldı. Geniş...
2M 96.6K 54
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi...